6. Bölüm

6. BÖLÜM

Kara Gül
gguullaarreess63

 

 

Yeni bölüm geldiiiiii

 

 

Bolca yorum yapın ki yeni bölüm erken gelsin.

 

 

Ve unutmadan bu bölümü yorumlara 'yeni bölüm' yazmak yerine düşüncelerini, teorilerini ve eleştirilerini belirten 4 güzel okuyucuma ithaf ediyorum. Teşekkür ederim, düşüncelerinizi kulak vereceğim. Ve bu bölüm sizin için geldi💙

 

📍 KİTAP 1 OCAK İTİBARİYLE KİTAP PAD UYGULAMASI ÜZERİNDEN KALDIRILACAK 📍

KEYİFLİ OKUMALAR

️▪️▪️▪️▪️▪️

Güneş gökyüzüne kavuşurken Tahır konağı yeni bir güne daha gözlerini açtı. Düğün gecesinin ardından iki hafta geçmiş, birçok misafir gelip gitmişti. Artık azalan misafirler ile konak rahat bir nefes almıştı. Gelen misafirler yanlarında dört beş çocuk getirmese bu iki hafta daha sakin geçebilirdi. Çocukların arkalarında bıraktığı dağınıklığı toplamak hayli zordu.

 

Günçiçek bugün her zaman olduğu gibi erkenden kalmıştı. Aslında misafirler azaldığı için artık çokta erken kalkmasına gerek yoktu ama alışkanlık halin gelmişti. Ev halkı hala uykuda olduğu için günçiçek bu anı iyi değerlendirmek istedi. uyanır uyanmaz üztünü değiştirip aşağı indi. Mutfağa girdiğinde Tuba ve Remziye kahvaltı ile ilgileniyordu. Hayırlı sabahlar dilediğinde her zaman olduğu gibi Remziye hanım sevecen bir tavırla karşılık verirken Tuba başını bile kaldırmamıştı. İlk geldiği zamanlar Ayşegül Tuba hakkında fazlasıyla dedikodu yapmıştı. Ayşegül'ün dediği kadar vardı. O zaman Ayşegül'ün abarttığını düşünmüştü ama hiçte öyle değildi. Şu iki haftada ne zaman konuşmaya çalışsa hep ters cevaplar almıştı. Aksi bakan yüzünü bir kere bile gülerken görmemişti.

 

Başını sallayarak düşüncelerini savuşturdu. Bugün diğer günlere oranla erken kalkmıştı bu yüzden kahvaltı için börek yapacaktı. Mutfağın ortasında büyük bir sofra serip hamur için malzemeleri koydu. Hamuru güzelce yoğurduktan sonra üzerine bir havlu atıp kenara koydu. Ardından dolaptan çıkardığı lor peyniri ve yeşillik ile böreğin içi harcını hazır etti. İç harcı da hazır olduktan sonra hamuru ince ince açıp hazırladığı iç harcı yerleştirdi. Börek hazır olduğunda fırına attı. Böreği Remziye hanıma emanet edip mutfaktan çıktı.

 

Üstü başı un olmuştu bu yüzden odaına çıkar çıkmaz ilk işi dolabından birkaç parça bir şey alıp banyoya yönelmek oldu. Banyo kapısını açmak için elini uzattı ama daha kapı kolunu açmadan kapı kendiliğinden açıldı. Korkuyla geri kaçtığında elindeki kıyafetlerini düşürmüştü.

 

Fırat altında keten pantolonu ve üstünde düğmeleri tamamen açık gömleği ile banyodan çıktığında Günçiçekin gözleri fal taşı gibi açıldı. Günçiçekin mavi gözleri gömleğin açık düğmelerinden görünen baklavalara kaydı. Bir, iki, üç, dört... Gözlerini kırpıştırarak daha yukarı tırmandı. bakışları önce Fıratın çıplak göğsünde ardından gece karası gözleriyle buluştu. Fırat bunların hiçbirinin farkında olmadan eğilip yere düşen kıyafetleri aldığında Günçiçek kendine geldi. zihninden geçen edepsiz düşüncelerininin farkına vardığında yanakları domates gibi kızardı. Fıratdan önce elbiseleri eline alıp hızla banyoya girdi. nefes alış verişleri düzensizleşmiş teni cayır cayır yanıyordu. ne oluyordu böyle. neden böyle hissediyordu.

 

İki haftadır fıratla beraber uyuyor, işe giderken uğurluyor, akşam eve geldiğinde karşılıyordu. Ve bir haftadır bunları anlamsız bir şekilde bunları yapmakta mutluluk duyuyor. Fırat işe gittiğinde bakışları sürekli saate oluyor fıratın geleceği saati bekiyordu. Onu gördüğünde mutlu oluyor, kalbi tatlı bir sıcaklıkla sarmalanıyor. Şimdi ise bunlar. Ne oluyodu ona böyle. kendien gelmek için derşn bir nefes alıp hızla düş aldı.

 

Güzelce duş aldıktan sonra üzerini giyip dışarı çıktı. Islak saçlarını kuru bir havlu ile ıslaklığını alıp güzelce ördü. İğne oyalı yazmasını başına takıp odadan çıktı.

 

Aşağı indiğinde sofra hazırlanmış, sabah erkenden yaptığı börek masanın tam ortasında duruyordu. Herkes sofraya oturmuş başlamak üzereydi. Günçiçek vakit kaybetmeden kocasını yanına oturdu.

 

Herkes kahvaltıya başladığında tabağına bir şey almadan börek alanların tabağına dikti bakışlarını. Gelecek tepkileri çok merak ediyordu. Tabağına börek alan ilk kişi Ahmet oldu. Börekten bir ısırık alır almaz bakışları Remziye'ye döndü. "Valla börek çok güzel olmuş Remziye teyze, eline sağlık."dedi Ahmet ağzı dolu dolu. Tabağına doldurduğu dört beş böreğin yanına bir iki dilim daha ekledi.

 

"Ben yapmadım oğlum. Günçiçek kızım yaptı." dediğinde Günçiçek yüzündeki heyecanlı tebessüm büyüdü.

 

Ahmet,"Eline sağlık yenge, çok güzel olmuş." dediğinde Günçiçek biraz utanmıştı. Yanakları hafif kızarırken,"Afiyet olsun," dedi. Herkes tekrar yemeğe döndüğünde Günçiçek'in mavi gözleri kocasını buldu.

 

Fırat'ın tabağına börek almadığını gördüğünde tepsiden bir dilim börek alıp tabağına koydu. Günçiçek heyecanla Fırat’dan gelecek tepkiyi beklerken Fırat karısına tebessüm edip tabağındaki börekten koca bir ısırık aldı. Bakışları tekrar bir çift gök göze döndüğünde göz kırptı. Günçiçek’in yanaklarındaki pembelik artarken tatlı bir tebessümle yemeğe döndü. Kalbinin göğsünden fırlayacakmış gini atmasına anlam veremiyordu. Sadece göz kırmıştı, bu kadar etkilenmesi normal miydi. Sanki kalbinden Fırat'ın kalbime doğru bir bağ varmış gibi hissediyordu. İsteme konusu ilk açıldığı zaman Fırat'a karşı derin bir muhabbet duymuştu ama şu an hissetikleri bambaşka bir boyuttaydı. Kendisine olan davranışları, bakışları ile yavaş yavaş yüreğinin en derinliklerine işliyordu. Kalbi çoktan yüreğimde yer açarken aklı hâlâ bir savaş içindeydi. Topu topu 2 haftadır birlikte olmuşlardı. Hâlâ kalbinin savaşı kazanması için zaman vardı.

 

Günçiçek derin düşüncelere dalmışken masa da bir hareketlilik oldu. Fırat tarlaya gitmek için yerinden kalktığında Günçiçek de hemen onunla birlikte kalktı. Fırat aşağı indiğinde her zaman olduğu gibi Günçiçek Fırat'ın ceketini uzattı, Fırat ise karısının alnından öpüp arkasına döndü. Fırat gitmek üzereyken Günçiçek, "Şey," diyerek Fırat'ın ona dönmesine sebep oldu. Fırat ona döndüğünde Günçiçek aklından geçenleri hızla gerçekleştirdi. Bir elini Fırat'ın omzuna koyup parmak uçlarında yükseldi. Dudaklarını kocasının yanağına değdirip küçük bir öpücük kondurdu. Kalbi deli danalar gibi atarken geri çekildi ve "Hayırlı işler," diyerek kaçarcasına yukarı çıktı. Hızlıca merdivenleri çıkarken bulduğu ilk boş odaya girip nefeslenme ihtiyacı duydu. Kalbi hızla atarken yüzü ateş gibi yanıyordu ama yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Belki her evli kadın için kocasını öperek uğurlamak çok basitti ama onun için ilk ve çok zordu.

 

Nefesi normale dönüp biraz olsun kendine geldiğinde sessizce odadan çıkıp yukarı çıkan merdivenlere tırmandı.

 

Günçiçek yukarı çıktığında herkes bir tarafa dağılmıştı. Evin çalışanları ortalığı toplarken salonda duran tek kişi Melek'di. O da odasına gidiyordu. Her zaman olduğu gibi kocası gider gitmez odasına giriyor, gerekmediği sürece de çıkmıyordu. Günçiçek'le de neredeyse hiç konuşmamıştı. Başta başka sebeplerden olduğunu düşünse de Melek'in gözlerinde gördüğü o yorgunluktan sonra sessizliğinin başka bir sebebi olduğunu anladı. Neden bu kadar yorgun baktığını çok merak ediyordu.

 

Düşüncelerini bir kenara atıp Ayşegül'ün yanına gitmek için merdivenlere yöneldi. Artık misafirler eskisi gibi yotu, günü boş geçtiği için sıkılıyordu. Ayşegül'ün odasını önüne geldiğinde kapıyı tıklatıp bekledi. İçeriden "gel," sesini duyduğunda vakit kaybetmedeniçeri girdi. Ayşegül her zaman olduğu gibi masanın başına oturmuş ders çalışıyordu. Abilerine söz vermişti, eğer iki ay sonra gireceği sınavda iyi bir yer kazanırsa gidecekti bu yüzden canla başla çalışıyordu. İlk ve ortaokulu köyde okumuştu. Liseyi, köyde olmadığı için açıktan okuyup bitirmiş şimdi ise gireceği sınav için çalışıyordu.

 

Günçiçek, Ayşegül'ün ders çalıştığını görünce "Rahatsız ettiysem çıkayım?" dediğinde Ayşegül başını iki yana salladı. "Yok yenge, bitti zaten, gel."

 

Günçiçek tebessüm edip içeri girdi. Ayşegül son soruşarını çözerken Günçiçek yatağa oturdu. Bakışları küçük odada gezinirken masada duran iğne ve yün iplikler dikkatini çekti. Eline aldığı şey pembe renklerin hakim olduğu çok güzel bir yelekti. "Sen mi yapıyorsun?" dediğinde Ayşegül yengesinin ne sorduğunu anlamadığı için arkasına döndü. Pembe yeleği gördüğümde başını aşağı yukarı salladı. "Evet. Yeğenlerime örüyorum." dediğinde Günçiçek şaşkınlıkla başını kaldırdı. "Melek hamile mi?"

 

"Yok ya hamile falan değil. Ben öyle sıkıldıkça örüyorum." dedi. "Ama bence senin hamilelik yakın."

 

Günçiçek sesizce yeleğe bakmaya devam etti. Elinde olsa, "Biz daha yanaktan öteye geçemedik. Bebek işi yaş." derdi ama kocasıyla olan özelini görümcesiyle paylaşması doğru olmazdı.

 

"Yenge," diyen Ayşegül ile düşüncelerinden sıyrıldı. "Yeğen diyorum, bana diyorum, bir tane getirsen mi diyorum?" dedi tatlı görünmeye çalışarak. Günçiçek gülümseyerek "Hayırlısı," dedi yanlızca. Ayşegül yüzünü buruşturup önüne döndüğünde Günçiçek güldü. Ardından aklına gelenlerle, çiçek aklına gelen soruyla Ayşegül'e döndü. "Ayşegül, Melek'in bi' derdi falan mı var?"

 

"Bilmem,"dudak büktü Ayşegül. "Meleği evlenmeden önce de tanıyordum iyi kızdı. Şu an ki haline zıt cıvıl cıvıldı. Evlendikten sonra yine ilk birkaç ay yine iyiydik. Sonra ne oldu bilmiyorum ama böyle oldu. Artık doğru düzgün bizimle konuşmuyor."

 

"Ahmet abi ile arası nasıl peki?"

 

"Ne bileyim canım ben. Abim evlenmeden önce de seviyordu Melek'i. Severek evlendiler. Bir şey yoktur herhalde."

 

"Hmm anladım." diye mırıldandı Günçiçek. Elinde tuttuğu yelek gözüne çarpınca aklındaki her şey uçup gitti. Heyecan içinde, "Ayşegül bana da örmeyi öğretsene. Bende sıkıldıkça örerim." dedi.ş

 

"Bakıyorum da bu yeğen işi seni de heyecanlandırdı. Şimdiden hazırlık yaptığına göre..." dedi gülerek. "He he heyecanlandırdı. Sen bana öğrette." diye geçiştirdi Günçiçek görümcesini.

 

Ayşegül masasından kalkıp yengesinin yanına oturdu. Ördüğü yeleği eline alıp yengesine anlatmaya başladı.

 

*****

 

Gündüz yerini yavaş yavaş geceye bırakırken Günçiçek bu gün başladığı yeleğini kenara bıraktı. Ayşegül'den öğrenir öğrenmez başlamıştı hemen. Hızlıca bitirmek istiyordu. Ama şu an işleri vardı. Önce yemeklere bakması lazımdı ardından kocası gelecekti zaten.

 

Aşağı iner inmez direk mutfağa girdi. Remziye ve Tuba yine bir şeylerle ilgileniyordu. Tuba'nın rahatsız bakışlarını görmezden gelip gülümseyen Remziye'ye döndü. "Remziye teyze yemekler hazır mı?" Remziye yine iç ısıtan bşr tebessüm sanarken başını salladı. "Hazır kızım on dakikaya hazır ederiz sofrayı." Günçiçek gülümseyerek başını sallayıp mutfaktan çıktı. Mutfak kapısından ayrılıyordu ki kulağına dolan Tuba'nın sesiyle olduğu yerde kaldı.

 

"Bu da iki günde kendini evin hanımı Zanetti herhalde sümsük."

 

Bana sümsük mü dedi o? Bana! Sümsük! Ben senin şimdi saçını başını yılmaz mıyım?

"Sesiz ol kızım. Duyacak şimdi "

Çoktan duydum Remziye teyze. Geç kaldın.

"Duyarsa duysun ondan mı korkacağım? Yüzüne de söylerim."

Ben sana öğreteceğim neyden korkman gerektiğini!

"Hem ana Allah aşkına kız mı kalmadı gidip bunu aldılar."

Ben dururken seni mi alsalardı?

"Koskoca Fırat Beye gidip bu kızı istediler. Hiç yakışıyor mu Fırat'a?"

Acaba o, bana yakışıyor mu? Hem o, Fırat mı dedi? Benim! Kocama! İsmi ile mi hitap etti? Tek yolunmradık saç bırakırsam bana da Günçiçek demesinler!

Tabi bu saatten sonra Günçiçek'i tutana aşk olsun! Günçiçek duydukları ile hızla arkasına dönüp mutfağa girdi. Tuba aniden kapını açılması ile geri kaçarken Günçiçek Tuba'nın kolunu tutup karşısına geçti. "Yüzüme de söylesene Tuba!" diye konuştu kadını koluna tırnaklarını bastırırken.

Tuba duydukları ile dehşete kapıldı. Hep duygusuz bakan gözlerinde ilk kez bir duygu bu kadar barizdi. Korku."Be- Ben..." diye korkudan gevelmeye başladı. Tabi Günçiçek durur mu diğer elini Tuba'nın saçlarına dolayıp hırsla çekti. "Ahh... Bırak..." dese de Günçiçek daha sert çekti. "Sana yüzüme de söyle dedim!"

Tuba çektiği acı ile gözleri doldu. Çektiği acıyla hırsla konuşmaya başladı "Ne yalan mı söylüyorum? Sümsüğün tekisin! Köyün tozu toprağı ile bey konağına gelmiş hanım olmaya çalışıyorsun! Senden bu konağa ancak hizmetçi olur!" Günçiçek son duydukları ile gözü döndü. Elinde yumak olan saçları bırakıp kadının yüzüne sert bir tokat yapıştırdı. Engel olmaya çalışan Remziye hanımı elini kaldırarak durdurdu.

 

Tuba aldığı darbe ile yeri boylarken Günçiçek elini tekrar Tuba'nın saçlarına dolayarak yüzünü havaya kaldırdı. "Yemin ediyorum Tuba elimde kalırsın. Seni şimdi bu evden atarım ve hiç kimse bana engel olamaz, duydun mu beni? Bu çatı altında nefes almak için diline hatta aklından geçene sahip çıkacaksın. Şimdi yat kalk anne dua et sen yoksa kimse alamazdı seni elimden." dedikten sonra elini iğrendiği saçlar arasında çıkartıp dağılan saçlarını geriye atıp bozulmuş elbisesine çeki düzen verdi. Derim bir nefes alıp mutfaktan çıkıyordu ki kapını önünde olanları zevkle izleyen Ayşegül ile karşılaştı. Kaşlarını çatıp Ayşegül'e baktı. "Ne arıyorsun sen burada?"

 

Ayşegül sırıtarak omuz silkti. "Hiç anam mutfaktan ses duymuş git bi bak dedi, ona geldim. Ama görünürde bir şey yok gibi."

 

Günçiçek görümcesinin dedikleri ile göz devirdi. Ve hemen Ayşegül'ün yanından geçip mutfaktan çıktı. Eğer biraz daha kalırsa tüm dolapları o Tuba cadısının üstüne yıkabilirdi.

 

Kendini nedensizce çok iyi hissediyordu. Tüm sinir, stres bir anda uçup gitmiş gibiydi. Arada bunu yapsa iyi olur gibi.

 

Günçiçek odasına çıkmak üzereyken duyduğu kapı sesiyle odasına gitmekten vazgeçip merdivenlerden aşağı indi. Dış kapının önüne geldiğinde kapıyı sakince açtı. Hâlâ fazlasıyla sinirliydi ama bunu kocasına yansıtmamaya çalıştı. Gülümsemeye çalışarak "Hoşgeldin." dediğinde her zaman olduğu gibi kocasından hevesle cevap bekledi ama aldığı cevap yine bir baş hareketi oldu. Bu durum Günçiçeğin sinirini bozuyordu. İlk gece dışında şu üç iki haftada hiç konuşmamıştı. Konuşmak bir yana bunun için hiç çabalamıştı. Günçiçek de herkes gibi kocasıyla uzun sohbetler edip bir şeyler anlatmak istiyordu ama Fırat konuşabilse de bunu yapmıyordu.

 

Zaten fazlasıyla sinirliydi, bunu da düşününce tepesi iyice attı. Yanlış bir şey yapmamak için derin bir nefes alıp sağlıklı düşünmeye teşvik etti kendini ama yine düşüncelerinden en ufak bir değişim olmadı. Ya zorla ya da isteyerek bu adamı konuşturacaktı.

 

Fırat sesizce ceketini indiriken Günçiçek sakin bir sesle, "Benimle konuşmayacak mısın?" dedi. Fırat'tan yine ses gelmedi, nasıl bir cevap vereceğini bilemedi. Günçiçek sükunet içinde başını salladı. "Tamam konuşma! Ama sen benimle konuşmayana kadar bende seninle konuşmayacağım." dedi ve arkasına bakmadan gitti. Fırat neye uğradığına şaşırdı. Sabah tatlı tatlı uğurlamış hatta yanağından bile öpmüştü. Birkaç saat içinde ne olmuştu da bu kadar sinirlenmişti.

 

Günçiçek üzerinden atamadığı sinirle içeri girdiğinde herkes çoktan sofraya oturmuştu. Hiç kimseyle göz teması kurmadan her zaman ki yerine oturdu. Fırat'da çok geçmeden arkasından gelip sofraya oturmuştu ama Günçiçek hiç o tarafa bakmadı. Fırat'ın ona baktığının biliyordu ama inat etmişti bir kere, Fırat onunla konuşmadan ne konuşacak ne de bakacaktı. Çok mu şey istiyordu, alt tarafı kocası onunla biraz konuşsun istiyordu. Başka kimseyle konuşmasına gerek yoktu, sadece Günçiçek’e konuşsa yeterdi.

 

"Tuba abla yüzüne ne oldu?" diyen Ahmet'in sesiyle Günçiçek başını ilk kez tabağından kaldırdı.

 

Tövbe estağfurullah!

Ben bu kadar sert mi vurmuşum?

 

Tuba'nın elmacık kemiklerinde büyük bir kızarıklık vardı. Saçları kapatmaya çalışsa da kızarıklık ayan beyan ortadaydı.

 

"Cin çarptı," diye atıldı Ayşegül, Tuba'nın yüzüne bakarken. Yerde Tuba'nın yolunumuş saçlarını gördü ya artık ölse de gam yemezdi artık.

 

"Bi' şey olmadı!" diye çıkıştı Tuba. Yediremiyordu Günçiçek'in ona vurmasına. Elinde tuttuğu tencereyi sertçe masaya bırakıp çıktı odadan. "Ne olmuş buna, Ne bu haller?" diye konuştu Melek yüzünü buruşturarak. İnsanlardan ve onların saçma tiriplerinden nefret ediyordu. Ayşegül yengesine arka çıkmak için dudaklarını araladı ama annesi konuşmasına izin vermedi.

 

"Tamam yemeğinize dönün." Konuyu kapatan Sakine Hanım oldu. Birçok şeyi görmezden gelse de aslında her şeyin farkındaydı.

 

Herkes sükunet içinde yemek yerken Fırat'ın bakışları karısındaydı. Bir kere olsun ona bakmamıştı. Belki mutlu olur diye karısının tabağına birçok yemek koydu ama Günçiçek bilerek Fırat'ın koyduğu hiçbir şeyi yemedi.

 

Yemek faslı bittikten sonra herkes aynı sessizlikle masadan ayrılıp salona geçti. Günçiçek kocasının yanına otursa da aralarında iki kişininin oturabileceği kadar mesafe vardı.

 

Herkes bir şekilde sohbete dalarken Fırat sıkıntı içinde karısına bakıyordu. Güzel karısı ona küsmüştü. Günçiçek küsmekte sonuna kadar haklıydı. Her eş kocasıyle konuşmak istiyerdi ama Fırat yıllar sonra konuşmak zordu. Eskisinden çok daha fazla kekeliyordu ve bundan dolayı karısından utanıyordu. Ama içten içe buna mutlu da olmuştu, karısı onu önemsiyor hatta konuşmak istiyordu.

 

Çalınan kapı onu düşüncelerinden hızla itti. Bekledikleri biri yoktu. Yüksek ihtimalle gelin görmeye gelen misafirlerdi. Günçiçek evin yeni gelini olarak kapıyı açtı. Fırat'ın yengesi Nurcan hanım ve gelini Fatma gelmişti. Nurcan ve Fatma evlerine birçok kez gelmişti ve ikisi de çok tatlı İnsanlardı. Günçiçek gülümseyerek ikisini de içeri davet etti.

 

Nurcan ve Fatma ev halkıyla kısa bir selamlaşmanın ardından hemen oturdular. Nurcan hanım her zaman olduğu gibi yanına oturmuş çoğu kez güzelliğinden bahsedip nazar duası okumuştu. Bu durum Günçiçek’in çok hoşuna gidiyordu. Güzel bir kadın olduğunu biliyordu ve bunu birçok erkeğin azından duymuştu. Ama bir kadından güzel olduğunu duymak ona tarifi imkansız bir mutluluk veriyordu. Zamanla sohbet derinleşmiş, gelen çay ve ikramlıklarla daha eğlenceli bir ortam oluşmuştu.

 

Herkes sohbet ederken Melek sesizce oturmuş başını kocasının omzuna yaslayarak oyun oynayan Fatma'nın küçük kızını izliyordu. Küçük kız eline aldığı bez bebeğin saçlarını örmeye çalışıyordu. Örememedikçe annesine gidiyor annesi de sonra kızım diyerek başından savıyordu. Annesinin yapmayacağını anladığında içerde konuşmaya tek kişinin yani Melek'in yanına gidip elindeki bez bebeği uzattı. "Melek yenge bebeğimin saçını örer misin?" Dediği an Melek hemen yerinden doğrulup bebeği aldı. "Tabi örerim." Yüzünde ilk kez sahici bir tebessüm belirdi. Bezz bebeğin pembe saçlarını güzelce ördükten sonra küçük kıza uzattı. Bebeği uzatırken "İstersen seninde saçlarını da öreyim," dedi sakince. Küçük kız hemen başını sallayıp arkasına döndüğünde dudaklarındaki tebessüm tüm yüzüne dağıldı.

 

Melek kızın kahve saçlarını özenle, incitmekten korkarcasına ördükten sonra onu gülümseyerek izleyen kocasına döndü. Bakışlarıyla bileğindeki tokayı istediğin de Ahmet, her zaman karısı için yanında bulunduruğu tokayı çıkartıp karısının eline verdi. Melek küçük kızın saçını bağlar bağlamaz küçük kız heyecanla yerinden fırlayıp saçlarını annesine göstermeye gitti. Melek ise başını tekrar kocasını omzuna yasladı. Az önce gülen yüzü yavaş yavaş soldu. Gözleri yaşla dolarken başını kaldırıp kocasına baktı. Ahmet etrafındaki insanların hiçbirini önemsemeden karısının alnına küçük bir öpücük kondurdu. "Odamıza gidelim mi, meleğim?"diye sordu. Melek dolu gözlerle başını salladı. Eğer konuşursa hüngür hüngür ağlayacaktı.

 

Ahmet ayağa kalkıp müsade istedi ardından karısını belinden tutup kendiyle beraber çıkardı. Odadan çıkar çıkmaz Meleğin gözyaşları akmaya başladı. Ahmet karısını tutup kucağına aldı. Melek başını Ahmet'in göğsüne koymuş ağlarken Ahmet'te karısını başına küçük öpücükler konduruyordu.

 

***

 

Misafirler gidişi gece yarısını bulmuştu. Sohbet o kadar güzeldi ki kimse kalkmak istememişti. Günçiçek misafirleri uğurladıktan sonra salona uğramadan odasına girdi. müsade isteyip odasına girdi.

 

Odasına geldiğinde hızlıca üstünü değiştirip yatağına uzandı. Ve her zamanın aksine arkasına dönerek uyudu. Bu saatten sonrasını Fırat Bey düşünsün.

 

 

 

...BÖLÜM SONU...

 

 

 

Bir bölüm daha bitti.

 

 

 

Olayları biraz fazla mı abarttım?

 

 

 

Günçiçek?💅

 

 

 

Fırat?

 

 

 

Cin çarpma olayı nasıldı?😏

 

 

 

Melek& Ahmet?😌

 

 

 

Sizce Günçiçek küsmekte haklı mı?

 

 

 

Yeni bölümde neler olacak dersiniz?

 

 

 

Neyse çok konuştum.

 

 

 

Allah'a emanet olun.

TİK-TOK:guullaarreess63

INSTAGRAM:kara_gul_ _63

Melek ve Ahmet

Çok güzel bölümdü dimi.

Bölüm : 30.12.2024 23:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...