7. Bölüm

7. BÖLÜM

Kara Gül
gguullaarreess63

Yeni bölüm geldii.

 

Geç geldiği için özrü dilerim. Bölüm kısa inşallah beni dövmezsiniz🥲

 

Oy ve yorum yapmayı unutmayın.

 

Sizi seviyorum ♥️

 

İYİ OKUMALAR

 

▪️▪️▪️▪️▪️

 

Fırat gözlerini yeni güne açtığında saatlerdir uyumuyormuş gibi kendini yorgun hissediyordu. Karısı ona arkası dönük uyumuştu ve o karısıyla uyumaya öyle alışmıştı ki bu uyuduğu uyku uyku değil gibiydi. Gece boyu sık sık uyanmış olduğu için kesik kesik uykusu hiçbir yorgunluğunu almamıştım. Hatta daha da yorulmuştu.

 

Bakışları hemen yanında arkası dönük yatan karısına kaydı. O bütün gece uyuyamazken karısı rahat rahat uyumuşa benziyordu.

 

Yavaşça yanında uyuyan karısına dönüp parmak uçlarıyla karısının sırma saçlarına dokundu. İpek gibi yumuşaktı, öyle ki Fırat dokunmaya kıyamıyordu. Eline aldığı birkaç tutam saçı burnuna yaklaştırıp derin bir nefes aldı. Tıpkı çiçek gibi kokuyordu. Bir yıl önce bu anın hayalini kurmaya bile korkarken şimdi gerçeği yaşıyordu. Dudaklarının saçlarına değdirdiğinde dünyadaki cennetini bulduğunu hissetti.

 

Avuçlarının arasında ki saçları nazikçe okşarken uzun uzun düşündü. Yapacaltı. Günçiçek'in yüzünde göreceği tek bir tebessüm için tüm kalıplarını kırabilirdi Fırat. Nitekim yapacaktı da.

 

▪️▪️▪️▪️▪️

 

Günçiçek uyandığında güneş çoktan doğmuştu. Gözlerini açar açmaz bakışlarının tavana sabitleyip boş boş baktı. Çok huzursuz bir uyku çekmişti, kendini çok yorgun hissediyordu. Bakışları yatağın boş tarafına kaydığında dudakları büküldü. Fırat yoktu.

 

Nereye gitti acaba?

 

Bakışları odadaki banyoya kaydı ama banyonun kapısı açıktı ve görünürde kimse yoktu. Belki aşağı inmiştir diye düşünerek hızla yatağından kalkıp üzerini değiştirdi. Yatağı topladıktan sonra odasından çıktı.

 

Aşaağı indiğinde sofra çoktan hazırlanmış, herkes sofraya oturmuştu. Ama Fırat yoktu. Ev ahalisine sormak istedi ama kocasının yerini başlasın sorması garip kaçabilirdi. Yerine oturup dalgın dalgın tabağına bir şeyler koydu. "Kızım Fırat nerede?" duyduğu soruyla başını kaldırdı. Önce ne cevap vereceğini bilemedi. Eğer bilmediğini söylerse aralarını bozuk olduğunu anlaşılır ve bu bazılarının hoşuna bile gidebilirdi. Bu yüzden "İşi vardı ana erkenden çıktı." dedi. Sakine hanım başını sallayıp yemeğine döndüğünde Günçiçek daha fazla soru sormadığı için şükretti.

 

Kahvaltıdan sonra çalışanlar evi toplamaya başladığında Günçiçek'in bakışları sofraya toplayan Tuba'ya kaydı. Normalde rahatsız edici bakışları sürekli Günçiçek'in üzerinde dolanırken bu sefer başını bile kaldırmadı.

 

Olması gerektiği gibi!

 

Herkes bir şeyler yapmak için dağıldığında Günçiçek öylece ortada kalınca ne yapacağını bilemedi. İlk günlerde misafirler olduğu için sıkılacak vakti olmuyordu ama şimdi eskisi kadar misafir gelmiyordu. Yapacak bir şey bulamayınca odasına gitmeye karar verdi. Odasına gittiğinde dün başladığı örgütü örmeye devam etti ama bir süre sonra bundan da sıkıldı. Normalde Ayşegül'ün yanına giderdi ama Ayşegül ders çalıştığı için onu rahatsız etmek istemiyordu. Melek'in yanına gitmek istedi ama iki haftadır birkaç kelime hariç hiç konuşmamışlardı. Nedense Melek'i kendine yakın hissediyor ve onunla konuşmak istiyordu. Melek onunla hiç konuşmasa da hiç kötü bir gözle bakmamış, kötü bir şey söylemişti. Aslında Melek kocası dışında kimseyle neredeyse hiç konuşmuyordu. Genellikle bir köşeye oturur sessizce etrafında olanları izlerdi. Yani bu davranışı Günçiçek'e özel değildi. Günçiçek bu düşünceden güç alarak Melek'in yanına gitmek için ayaklandı hemen. Odasından çıkar çıkmaz birkaç kapı uzağındaki odaya yöneldi. Tam kapıyı çalacakken içerden gelen ağlama sesiyle olduğu yerde kaldı.

 

Başta acaba gitsem mi DİE düşündü ama yapacağını şeyin hiç hoş olmadığını kendine hatırlattı. Melek hiç tanımıyor olalirdi bir insanın hele de bir kadını bu şekilde ağlamasına kayıtsız kalmaması gerekiyordu. İnsanın içindeki savaşların ne kadar çetin olduğunu bilmeyiz ve bu savaşı nasıl yansıttığını da.

 

Bazen bir gülüşte koca bir katliam, bazen bir bakışta, ölmüş bir ruhunun haykırışları saklıdır.

 

Günçiçek'te duyduğu seslere daha fazla kayıtsız kalmadı. Derin bir nefes alıp kapıya yavaşça çaldı.

 

Ses gelmedi.

 

Tekrar çaldı.

 

Ama yine ses gelmedi.

 

Günçiçek yavaştan korkmaya başladı. Kapıyı son bir kere daha çaldı, yine ses gelmeyince daha fazla kapı önünde duramadı. Önünü arkasını düşünmeden destursuz içeri girdi. Melek önündeki ne olduğunu anlayamadığı beyaz bir şey vardı Melek o beyaz şeye bakarak ağlıyordu. Bir anlık merakla beyaz şeyin ne olduğunu anlamak için başını öne uzattı ama Melek hızla o şeyi alıp arkasına sakladı.

 

Melek elinde sıkı sıkı tuttuğu şeyi saklamaya çalışırken tutamadığı bir sinirle "Niye giriyorsun odama?" dedi. Günçiçek, Melek'in kızarmış kahve gözlerine bakarken kısık bir sesle, "Aslında kapıyı çaldım ama duymadın sanırım. Ağladığını duyunca..."diyip sessiz kaldığında Melek bakışlarını kaçırdı. Günçiçek küçük bir adım atıp Melek'e yaklaştı. "Bir sorun mu var, istersen bana anlatabilirsin."

 

Melek sinirle, "Yok benim bir sorunum falan, çık odamdan!" dedi ama der demez pişman oldu.

 

Günçiçek duydukları ile daha fazla odada kalmak istemedi. Melek için gerçekten üzülmüştü ama Melek'in davranışları hiç hoş değildi.

 

Soran da kabahat zeten!

 

Günçiçek tam odadan çıkıyordu ki Melek telaşla, "Günçiçek," dedi. Günçiçek bir cevap vermeden Melek'e döndü. "Ben... Kusura bakma... Sinirliydim zaten sen odaya girince sende patladım. Yani sana kızdığımdan değil." dedi utana sıkıla.

 

Günçiçeğin yüzünde küçük bir tebessüm belirdi. En başından Melek'e karşı bir sempati duymuyordu. Gerçekten bir sorunu olmalıydı ki böyle konuşmuştu. Eğer gerçek hisleri kötü olsaydı dönüp özür demezdi.

 

Gülümseyerek başını salladığın da yüzündeki tebessüm Melek'in dudağına bulaştı. Bu tebessüm iki kadını sıkı dostluğunun ilk adımı olacaktı

 

▪️▪️▪️▪️▪️

 

Araba toprak yolda son gaz ilerlerken Fırat işini bitirmiş tarlaya dönüyordu. Direksiyonu sıkı sıkı tutmuş sabah olanları düşünüyordu.

 

Bugün evden çıkar çıkmaz şehirdeki hastaneye gitmişti. Evet, karısının sadece tek bir gün onunla konuşmaması onu hastaneye gitmeye ikna etmişti. Karısı için ne yapacak edecek bu kekemeliğine bir çözüm bulacaktı. Nitekim de bunun için hemen yola düşüp hastaneye gitmişti.

 

Ama şu an nedensizce çok sinirliydi. Şimdi eve gidip karısıyla konuşmak istiyordu ama bir yandan da kendini hazır hissetmiyordu. Niye böyle garip davranıyorsun. kafasını direksiyona vura vura kırmak istiyordu.

 

Başlarım böyle işe!

 

Bakışları yan koltukta duran kağıda kaydığında yüzünü buruşturdu. Doktor yapması için bir sürü şey yazmıştı. Sırf bunun için bile sinirlenebilirdi. Sakinleşmek adına penceresini açıp derin bir nefes aldı. En iyisi eve kadar bunu düşünmemekti, aksi halde kafayı yiyebilirdi.

 

Tarlaya vardığında öyle çok iş vardı ki bunu düşünecek vakti olmadı. Bütün gün oradan oraya koşarken günün sonunda eve geldiğinde karısıyla nasıl konuşacağını düşünerek kafayı yiyecek hale geldi. Evin kapısına geldiğinde sabırsızlıkla kapıyı çaldı ama açan kişi onu pekte mutlu etmedi. Çünkü açan evin çalışanıydı. Sıkıntı içinde eve girdi. Ne yapacaktı bu inatçı kadınla?

 

Yukarı çıktığında karısı içerde değildi, mutfakta yemek hazırlığına yardım ediyordu. Fırat sedire oturup Günçiçek'in gelişini bekledi ama çalışanlar tek tek mutfaktan çıkıp masayı hazırlarken Ginçiçek bir türlü çıkmadı mutfaktan. Ev halkı masaya geçtiğinde o da onlarla birlikte yerine oturdu.

 

Ve beklenen oldu ve Günçiçek elinde meze tabağıyla masaya geldiğinde hiç kocasına bakmadan yerine oturdu. Aslında dün olanları çoktan unutmuştu, bir anlık sinirle onları söylediğinin ve daha bunun için çok erken olduğunun farkındaydı. Günçiçek asıl Fırat'ın bu sabah hiçbir şey demeden çıkıp gitmesine kızmıştı. Ne yani, Günçiçek en küçük trip attığında Fırat onu görmezden mi gelecekti. Asla bunu kabul edecek bir kadın değildi.

 

Yemek faslından sonra herkes sedirlere geçtiğinde Günçiçek önce çalışanlara yardım etti. Morali bozuktu, bu yüzden uğraşacak bir şeyler arıyordu. İşi bittiğinde hiç içeri uğramadan odasına girdi. Kendini yorgun hissediyordu.

 

***** 

 

Fırat'ın bakışları kapıdayken karısının gelişini bekliyordu. On dakika geçti sonra o dakikalar yarım saate evrildi ama karısı gelmedi. Artık daha fazla yerinde duramadı hiç kimseyi umursamadan yerinden kalkıl mutfağa girdi. Ama mutfakta hiç kimse yoktu. Daha fazla durmayacaktı. Bu inatçı kadının tribini daha fazla çekmeyecekti. Karısından birkaç dakika daha görmeye katlanacak halde değildi.

 

Hışmla mutfaktan çıkıp hızla merdivdnleri çıktı. yerinden kalkıp sohbet eden aileyi geride bıraktı. Kendini öyle hazırlamıştı ki kapının önüne geldiğinde hiç beklemeden içeri girdi. Ama gördüğü görüntüyle yerinden kalıp bu görüntünün tadını çıkardı.

 

Güzel karısı odadaki sedire oturmuş, ay gibi parlak saçları omzunda salınırken elinde tuttuğu örgüyle uğraşıyordu. Güzelim mavi gözleri kısa bir an kapıya dönmüştü ama trip attığı için hemen önünde döndü. Balkızı her zaman çok güzeldi ama sanki sinirli olunca daha da mı güzelleşiyordu, ne?

 

Dudağının kenarı havaya kalktığında ağır adımlarla karısına yanına gitti. Hemen yanına oturduğunda Günçiçek Fırat'ın geldiğini bildiği için başını kaldırmadı.

 

Gittiği doktor konuşmadan önce söyleceği şeyleri düşünmesi gerektiğiyle ilgili bir çok şey zırvalamıştı ama Fırat karısıyla karşı bunu nasıl yapacağımı bilmiyordu. Ne zaman Günçiçek'e baksa zihnindeki her şey kayboluyordu. Bir tek o ve ona duyduğu aşk kalıyordu. Bu yüzden parmak uçlarıyla karısının saçlarını severken dilinin ucuna gelen ilk kelimeyi söyledi.

 

"Balkızım."

 

Günçiçek önce duyduğu şeyi algılamayamadı. Gaipten sesler mi duyuyordu? Başını hızla kocasına çevirdiğinde mavi gözleri kocaman açılmıştı. "Sen mi konuştun, Fırat?" dedi sesinde saklayamadığı hevesle. Fırat'ın yüzündeki gülüş büyürken, "Be- ben konuş -şştum, yyyy- yavrum," dedi ama sözleri biter bitmez kendini kötü hissetti. Karısnın önünde yine kekelemişti. Yüzündeki tebessüm usulca kaybolurken bir anda boynuna dolanan kollar ile ne yapacağını şaşırdı. Az önceki konuşması onu rahatsız ederken sevdiği kadın mutlu olmuştu. Elini sevdiği kadının ince beline sararken Günçiçek heyecanla konuşmaya devam ediyordu. "Konuştun! Konuştun! Bana Konuştun!" heyecanla konuşurken bir anda kendini geri çekti Fırat'ın yüzünü avuçlarının arasına aldı. Mavi gözleri heyecanla parlarken, "Bana hep konuşacaksın değil, Fırat?" Sevdiği kadının bu heyecanı onu öyle mutlu etti ki az önce hissetiği her şey uçup gitti. Balkızının yüzünü avuçlarını arasına aldığında bakışlarını güzel çehresinde gezdirdi. "Hep sana konuşacağım Balkız," dedi. Yine kekelemişti ama artık umrunda değildi.

 

Fırat'ın konuşması Günçiçek'in yüzündeki tebessümü büyüttü. Fırat konuşuyordu hem onunla. Mutlulukla kocasının sakallarını okşarken bakışları dudaklarına kaydı. Aynı anlarda Fırat'ın bakışları da sevdiği kadının dudaklarına kaymıştı. Yüzleri bu kadar birbirine yakınken Günçiçek'in büyüsüne kapılmamak elde değildi. Günçiçek’in sıcak nefesi dudaklarının üzerine düştüğünde kendini zorlukla doldurdu. Tam bir yıldır Günçiçek'i uzaktan seviyordu, ona karşı büyük bir özlem duysa da kendini zorlukla geri çekti. Günçiçek istemeden hiçbir şey olmayacaktı, karısını korkutmak istemiyordu. Yüzünü geri çekmeye meylettiğinde hiç beklemediği bir şey oldu. Günçiçek dudaklarını kocasını dudaklarına bastırdı.

 

Öpüşmeediler, dudakları birbirine yaslı dururken Günçiçek kendini yavaşça geri çekti ama sıcak nefesleri hâlâ birbirine değiyordu.

 

"Balkız sen beni öldürecek misin?" dedi kısık bir sesle. Her konuştuğunda kekeliyordu ama bunu fark etmeyecek durumdaydı.

 

Günçiçek yutkundu. İlk kez böyle bir şey yaşıyordu. Bir anlık cesaretle yapmıştı ama... gözlerini kırpıştırarak, "Kızdın mı?" diye mırıldandı.

 

"Ben sana nasıl kızayım ulan! Senin tek bir gülüşüne, öpüşüne hasretken nasıl kızayım sana?" dedi kekeleyerek. Bakışları hâlâ karısının dudağında geziniyordu.

 

"O zaman gider hasretini..."

 

"Gidereceğim..." dedi. Dudakları tekrar birbirini bulduğunda daha öncekinden uzun sürdü. Yine yalnızca birine değiyordu. Bu sefer geri çekilen Fırat oldu. "Ama önce yüreğine alacaksın. Ben önce yüreğine olan hasretimi giderceğim Balkız. Sonra... Tenine..."

 

Sözlerini bitirdiğinde hiç istemese de karısının belindeki ellerini çözüp Günçiçek'in heme yanına oturmasını sağladı. "Ama ooo zamana kk-kadar uslu duracaksın Balkız."

 

Günçiçek biraz utanarak melül melül baktı kocasına. "Ben zaten uslu bir kızım."

 

Fırat'ın tek kaşı havalanırken dudakların kıvrıldı. "G-gördük usll-lu kızı."

 

Günçiçek yanakları domatese dönse de gülümsedi. "Fırat,"

 

Fırat ne dercesine göz kırptı.

 

"Bugün nereye gittin ve bana neden haber vermedin?"

 

"Kk-konşmaya başşlar başlam-maz hemen hesap sormay-ya başladın, Balkız." dedi Fırat müzip bir sesle.

 

Günçiçek kaşlarını çattı. "Hakkım yok mu?"

 

"Var yavrum, dilim iç-çin h-hastaneye gittim. Erken g-gittiğim için seni uyandırm-madım."

 

"Ne dedi peki doktor?"

 

"Birk-kaç bir şey söyledi. Onl-ları yapacakmışım."

 

"Bir daha gittiğinde bende seninle geleceğim."

 

"Tamam, had-di uyuyalım."

 

"Hayır," diye sızladı Günçiçek.

 

"Niye?"

 

Günçiçek hemen Fırat'ın koluna yapışıp melül melül baktı. "Biraz konuşalım."

 

Fırat karısını bu haline güldü. Bir elini karsıma beline atıp "N-ne K-konuşalım?" diye sordu.

 

"Bilmem ki... Konuşalım işte."

 

Konuştular. Fırat karısı kollarının arasında uyuyan kalana kadar konuştular

 

BÖLÜM SONU

 

Günçiçek?

 

Fırat?

 

Bölüm nasıldı?

 

Bölüm kısa oldu ama bu hafta içinde bir bölüm daha atmaya çalışacağım.

Bölüm : 08.01.2025 16:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...