

Görsel : Arcelio

Görsel : Tiana

Görsel : Maryi
~~~
İyi okumalar 🥰
İsterseniz şarkıyla beraber okuyabilirsiniz.
~~~
Luceria etrafa suratını buruşturarak baktı.
“Dağınıklık için üzgünüm. Gün Şafağı festivali yaklaştıkça yetiştirmem gereken giysi sayısı da artıyor.”
Luceria sandalyelerin üzerindeki giysi yığınlarını kaldırarak oturulacak alan açtı. Marina sağ taraftaki tahta masanın ön tarafında Luceria ise masanın arkasında kalacak şekilde karşılıklı bir şekilde oturdular.
“Tino fazla soru sormamamı söyledi biliyorum ama her gün de buraya bir kızla gelmiyor sonuçta.” Luceria dalgınlıkla kendi kendine konuşur gibi mırıldandı. “Gerçi bir de Arvilla’yı getirmişti ama... O sayılmaz herhalde.” Dikkatini geri toplayarak Marina’ya odaklandı. “Tino’yla nasıl tanıştınız ? Nasıl bir ilişkiniz var ?” Sesi heyecanlı ve meraklıydı.
Marina bakışlarını gerginlikle oynadığı parmaklarından kaldırarak derin bir nefes aldı.
“Ormanda yapayalnız kaybolduğum bir vakitte beni buldu.” Yalan sayılmazdı.
“Ahh...” Luceria’nın gözlerine gerçek bir üzüntü yayıldı. “Sen de mi korsanlardan kaçıyordun ?”
“Korsanlar ?” Marina paniklememeye çalıştı, korsanlardan tek kaçan denizkızları olamazdı.
“Evet, korsanlar. Doğu tarafındaki kasabaları bastıklarını ve yağmaladıklarını duymuştum. Hatta Arvilla’da oradan kaçıyordu...” Sanki Arvilla bahsedilmemesi gereken bir konuymuş gibi lafı değiştirdi. “Birçok insan onlar yüzünden kurtların sınırına ya da diğer güvenli kasabalara gitmeye çalışıyor. Ehh, sende bilirsin bizim yerleşkelerimizde insanlara yer olmadığından bu da büyük bir sorun oluyor tabi, sınırlar geçiliyor, insanlar akın akın geliyor...”
Luceria birden çok konuştuğunun farkına vararak panikle sustu.
“Ama senin iyi olmana çok sevindim. Tino’yla karşılaşman çok iyi olmuş, ormanda nasıl kötü insanlar olduğunu bilemezsin.”
Marina yanlış anlamayı düzeltmeye gerek duymadı. “Haklısın, iyiki Tino’yla karşılaştım.”
Marina gerginliğini bir kenara bırakmaya çalışarak Luceria’nın ağzından bilgi alıp alamayacağına bakmaya karar verdi.
“Lockwood’lar da doğu sınırına yakın değil mi ? Oradaki kurt sürüleri bu duruma karşı bir şey yapmıyor mu ?”
Luceria ilk başta kimden bahsedildiğini anlamamış gibi düşündü. “Lockwood’lar ? Ahh, evet onlar da orada ama o güçsüzlükle ne yapabilirler ki !”
Marina ilgisini pek belli etmemeye çalıştı ama heyecanlanmıştı da, Marissa oraya gitmiş olabilir miydi ?
“Güçsüzler mi ? Ben tam tersi diye biliyordum, Lockwood’lar güçlü bir sürü.” En azından gelecekte öyleydiler.
Luceria dalga geçercesine koca istemsiz bir kahkaha attı.
“Marina bunu nereden duydun bilmiyorum ama Lockwood’lar tüm kurt sürülerinin yüz karası, hem beceriksiz hem de güçsüzler ve ayrıca inanılmayacak derece de koca boş bir kibirleri var.”
“Ralf Lockwood’un da mı ?” Marina gelecekte birbirlerine besledikleri husumetten dolayı pek güzel şeyler söylenmesini zaten beklemiyordu ama bu kadar da aşağılama fazla gelmişti. Ralf’ın bu kadar güçsüzken yanında bir denizkızı olmasına rağmen tüm sürüleri dize getirip aynı zamanda korsanlarla da başa çıkması kulağa imkansız geliyordu.
“Aslında Ralf’ı pek tanımıyorum ama bir sefer kardeşi ile karşılaşmıştım.” Karşılaşmanın güzel olmadığı Luceria’nın yüzünden belli oluyordu. “Fazla abartılı anlatmayayım ama Lockwood’lar biraz küçük dağları ben yarattım havasındalar.”
“Ralf’ın bir de kardeşi mi var ?”
“Ah ! Evet Roy. İnan hiç katlanılacak gibi bir insan değil.” Luceria Marina’yı fazla sıktığını düşünerek hafifçe sempatik bir şekilde gülümsedi. “ Yine fazla konuştum değil mi ? Kusura bakma.”
“Yo, hayır fazla konuşmadın. Tam tersine sohbetin çok keyifli.”
Luceria ışıl ışıl gülümsedi. “Kibarlık ediyorsun, merak etme Tino ve Arcelio her zaman fazla konuştuğumu yüzüme vururlar.”
Marina Tino hakkında daha fazla bilgi edinebilme merakı ile hafifçe yerinde doğrulurken bu ilgisinin Luceria tarafından fark edilmesi ile de utançla kızardı.
“Siz çok yakın duruyorsunuz.”
Luceria gözlerinde renkli bir ima ile neşeyle konuştu.
“Birbirimizi çocukluktan beri tanıyoruz. Benim annem aslen Ortiz sürüsünden ama babamla tanıştıktan sonra buraya gelmiş. Zaten eskiden,” Gözlerini kısarak üzücü bir şey söyleyecek gibi öne eğildi. “...yani Tino’nun annesi ölene kadar Tino’nun annesi ve Tiana’da çok yakın arkadaşlarmış. Tino tüm ailesini kaybedip sürünün başına abisi geçince de Cardenas’lar ve Ortiz’ler arasındaki ittifak bozulmadı. Tiana’nın bir gözü hep Arcelio gibi Tino ve Reto’nun da üzerindedir.”
Sürüler arasındaki yakın ilişki bu zamandan daha eskiye dayanıyor ve çok uzak bir geleceğe kadar devam ediyordu. Marina merakla birkaç soru daha soracakken Luceria birden panikle ayaklanarak Marina’yı uzunca süzdü.
“Ah Marina gerçekten felaket görünüyorsun ! Şuana kadar nasıl aklıma gelmedi, gerçekten özür dilerim. Karnında açtır şimdi senin, Tino kesin buraya kadar yiyecek molası bile vermemiştir.” Tino’nun düşüncesizliğine göz devirerek etraftaki dağınıklıkta bir şeyler ararken konuşmaya devam etti.
“Bazen ne kadar düşüncesiz olabileceğini tahmin bile edemezsin. Önce senin üstünü değiştirelim sonra da yiyecek bir şeyler almaya gidelim. Ne dersin ?” Başka bir kumaş yığınına altından bir elbise çekerek çıkardı. “Bak bu sana çok güzel olur. Birisi için yeni dikmiştim ama kız son bir haftada o kadar kilo almış ki içine bile giremedi. Tam senin bedenin gibi duruyor, olmadı biraz daraltırım.”
Luceria etrafta konuşarak dolaşırken Marina onun bu telaşlı ve tez canlı hali karşısında istemsizce güldü. Luceria elinde tuttuğu kan kırmızısı elbise ile karşısında durarak hafifçe somurttu ama ciddi olmadığı belliydi.
“Ahh, ne güzel ! Sen de Arcelio ve Tino gibi benimle alay et.”
Marina dudaklarını birbirine bastırarak gülümsemesini sakladı.
“Bu güzel teklifin için teşekkür ederim Luceria ama benim yeni giysilere ihtiyacım yok, böyle iyiyim.”
Marina üzerindeki döngü boyunca ona eşlik eden giysilerin kirli ve yıpranmış olduğunun farkındaydı ama zaten okyanusa dönecek biri için yeni kıyafetlerinin olup olmaması da önemsizdi, ayrıca bir de daha önce hayatında hiç elbise giymemiş olduğu gerçeği de vardı. Lockwood sürüsü kadınları genellikle deriden ya da yünden yapılmış tulumlar ve pantolonlar ile rahat bir şekilde dolaşırdı. Sürüdeki kadınların çoğunun da savaşçı olduğu düşünülürse bu en kolay giyim tarzlarından biriydi. Marina’da karada vakit geçirdiği zamanlarda onların bu basit giyimlerine alışmış ve benimsemişti. Şuan Luceria’nın elindeki elbise fazla kırmızı ve cüretkar duruyordu.
Luceria eli belinde Marina’ya üstten bir bakış atarak göz devirdi ve kurtlara özgü insanüstü bir güçle onu çekiştirerek arka taraftaki odaya doğru iteledi, bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.
“Kusura bakma ama senin bu dükkandan böyle paçavralar ile ayrılmana izin veremem. Benim sanatımın değdiği bir ortamda herkes bir yıldız gibi parlamak zorundadır, ki sende parıldamaya çok müsaitsin.”
Marina paldır küldür kendini dükkanın daha karanlık ve depo olarak kullanıldığı belli olan arka odasında buldu. Cılız bir mum tek başına tüm odayı aydınlatmaya çalışıyordu. Raflarda bir sürü katlanmış kumaşlar, bir köşede askıya asılmış elbiseler ve odanın köşesinde aslan ayaklı büyük bir boy aynası bulunuyordu. Etraf ön taraftaki odadan daha düzenli ve kargaşadan uzaktı. Marina Luceria’nın eline tutuşturduğu elbise ile odaya daha fazla göz atarken odanın sol tarafındaki biraz üstte duran küçük pencere ile heyecanlandı. Şimdi buradan çıkıp gitse kimseye görünmeden yerleşkeden çıkabilir miydi ? Buraya Tino’yla geldiğini herkes gördüğünden herhalde kimse onu durdurup bir şey demezdi. Marina kalbi küt küt atarken pencerenin yanına giderek bir göz attı. Pencere pervazından tutunarak kendini yukarı çekerse cam dışarıdan dar loş bir sokağa açılıyordu. Oradan ormana giderek okyanusa dönebilir ya da Lockwood’lara giderek Marissa’yı arayabilirdi.
“Marina hazır mısın ?”
Marina bir suç işlemişçesine hemen pencereden uzaklaştı. Luceria içeride onu beklerken buradan çıkıp kaçsa bile fazla uzaklaşamazdı.
“Hemen geliyorum.”
Üzerindeki kıyafetlerden çabucak kurtularak Luceria’nın kırmızı elbisesini giydi. Aynada büyük bir hoşnutsuzluk ve beğeni arasında kalarak kendine bakarken elbisenin v şeklindeki biraz derince açık olan önünü kapamaya çalıştı. Elbise üst bedenine tamamen yapışırken belden itibaren bollaşarak kat kat aşağı doğru dökülüyordu. Kumaşın kaymak gibi pürüzsüz yüzeyi iç gıdıklayarak insanda çok güçlü ve hoşmuş gibi bir hissiyat bırakıyordu. Günlük bir elbise sayılmazdı ama özel bir gün için olacak kadar da abartılı değildi.
Kapı Luceria’nın hoşnutsuzluğunu belli edecek şekilde iki sefer tıklatılırken Marina pencereye son bir kez göz gezdirerek kalbi ağzında Luceria’nın yanına çıktı.
“Marina çok güzel gözüküyorsun ! Çok yakışmış !”
Luceria gözlerinin içi gülerek onu baştan aşağı süzdü, hislerinde samimi ve içten olduğu çok belli oluyordu.
“Teşekkür ederim.” Marina utangaçça etekleri ile oynadı, ilk kez elbise giydiğinden kendini içerisinde tuhaf ve farklı hissediyordu.
“Tamam, elbiseyi hallettiğimize göre hadi şimdi de yemek yemeye gidelim.”
“Ben böyle mi geleyim ?” Marina gerginleşerek endişelendi. Elbise çok abartılı olmasa bile kendini içerisinde dünyanın en göz alıcı kişisi gibi hissediyordu. Hiçbir zaman odak noktası olmayı sevmeyen kişiliğinin yanı sıra bir de buradan kaçmaya çalışsa bu elbise ile dikkat çekmeden fazla uzaklaşamaz gibiydi.
“Geri eski kıyafetlerimi giysem olmaz mı ? Luceria gerçekten çok incesin ama bu elbise zaten yolculuk için de pek uygun olmaz.”
Luceria somurtarak dudak büktü, gözlerinde huysuz bir ifade yer bulmuştu.
“Bir de yolculuk var değil mi ? Tamamen aklımdan çıkmış, Tino seni nereye götürüyordu ki ? Gekelstrain’e mi ?”
Marina bocalamamaya çalışarak mantıklı bir cevap vermeye çalıştı. “Ben de tam bilmiyorum, bana da net bir şey söylemedi ama güvende olursun dedi.”
Luceria tekrardan göz devirerek yine çocukça sataştı. “Tino ve gizemleri, bir sefer de net bir açıklama yapsa şaşarım.” Omuzları yenilgiyle düşerken somurttu. “Peki üstünü değiştir de gel bakalım, ama ne olur ne olmaz diye bu elbiseyi yine de seninle birlikte gönderiyorum haberin olsun.”
Marina uysalca kafa sallayarak tekrardan loş odaya girerek kapıyı kapadı. Pencere hala ona kenardan göz kırparken ne yapacağını bilemez bir halde birkaç saniye durakladı. Luceria onu hemen kapının önünde beklerken gidemezdi ama Tino'ya da tekrar güvenemezdi. Büyük bir çıkmaz da odada öyle kalakalmışken dükkanın kapısının şıngırtı ile açılarak içeri neşeli bir kız sesinin dolduğunu işitti.
“Luci ! Ben geldim, festivale az bir zaman kaldı elbisem hazır mı ?”
Ses neşeli ve cıvıl cıvıldı, onlardan yaşça daha küçük birine ait olduğu da belli oluyordu.
“Maryi, hoş geldin. Elbise neredeyse hazır sadece son birkaç dikiş kaldı onları da yarın sabahtan hallederim.”
“Sen en iyisisin. Senin sayende festivalin en güzel kızı ben olacağım.”
“Alfanın kızı olarak zaten tüm gözler üzerindeydi şimdi bir de büyüyerek güzelleştiğin için başkalarına hiç fırsat vermeyeceksin.”
Hafif tıngırtılar ile bir sandalyenin çekilme sesi duyuldu.
“Ama ben tüm gözleri değil sadece birininkini istiyorum. Gelir değil mi ? Yani beni görmeye ?”
Luceria’nın sesi kulağa bıkkın geldi. “Lütfen artık Maryi, olmayacak bir şey istiyorsun. Vazgeç artık.”
Genç kızın sesi aksileşerek dikleşti.
“Neden vazgeçecekmişim ki ! Bir gün o da beni benim onu sevdiğim kadar sevecek. Sadece şu anlık bunun farkında değil.”
“Seni kardeşi olarak görüyor.”
“Ama değiliz. Benim bir tek kardeşim var o da Arcelio senin de çok iyi bildiğin üzere. Başka abiye de ihtiyacım yok.” Sesi iğneleyiciydi.
Marina Luceria’nın derin bir iç çektiğini duydu. Kız tekrar konuştuğunda sesi daha yumuşaktı.
“Biraz önce Gabriel’le karşılaştım, acil bir şekilde ona uğramanı söyledi. Stoklarla ilgili bir sorun mu varmış neymiş.”
“Ah ! Hayır ya...” Luceria'nın mutsuz bir şekilde somurttuğu çok belliydi.
“Gitmeyecek misin ?”
“İçeride bir misafirim var onu yalnız bırakamam.”
Gabriel her kimse Luceria için sıkıntılı bir durum yarattığı kesindi.
“Niye ? Tek başına kalamıyor mu ?”
Luceria nasıl baktıysa kız geri adım atmış gibi tekrar konuştu.
“Tamam sen git ben buradayım.”
“Emin misin ?”
“Eminim Luci, merak etme sen git hadi.”
Marina Luceria’nın hareketlendiğini duydu.
“Hayret, Tino buradayken bu senden beklenmeyecek bir performans. Şimdiye onun yanına gitmek için can atardın.”
Genç kızın heyecanlı sesi tüm odayı kapladı.
“Tino burada mı ? Beni görmeye mi gelmiş ?”
Luceria'nın kapıyı açarak çıktığı duyuldu, kızın sözlerini cevap vermeye değer bulmamıştı.
“Bana söz verdin, ben gelene kadar buradan sakın ayrılma. Çabucak dönerim.”
“ Ama Luci, Tino neden gelmiş ?”
Kapanan kapının ardından cevap alamayan kızın huysuz oflaması duyuldu.
Marina kuş gibi atan yüreği ile kararsızca odanın ortasında dururken kızın yavaşça bu tarafa doğru yürüyen adım sesleri duyuldu ve kapı hafifçe tıklatıldı.
“Merhaba, ben Maryi. Luceria bir işini halletmek için dışarı çıktı ama benim de hemen gitmem gerekiyor. Senin için sorun olmaz değil mi ?”
Marina kızın sesinde de bir tereddüt sezdi.
“Hayır, sorun yok.”
Marina sesinin pürüzsüz çıkmasına özen gösterse de yine de hafif dalgalanmasına engel olamamıştı. Birkaç saniye bekleyerek kızın çıktığına dair kapı sesini duyunca tek olduğundan emin olarak harekete geçti. Eski kıyafetlerine bir göz attı ama onları giymek için vakit kaybetmeyi de göze alamadı. Pencerenin yanına giderek camı açıp kendini yukarı çekti. Ön kapının açıldığı geniş meydan hem çok kalabalıktı hem de Tino ve Luceria’nın oralarda olma riskini taşıyordu.
Tırmandığı çokta yüksek olmayan pencereden atlarken elbisenin eteğine takılarak tökezledi ve bir tarafının baya bir yırtılmasına sebebiyet verdi. Marina çıktığı ara sokakta etrafa bir göz atarken akşam rüzgarının şöyle bir yoklaması ile üşüdüğünü hissetti ama ilk defa kendini özgür ve korkusuna rağmen kendisi için bir şeyler yaparken bulmak hoşuna gitti.
~~~
Yavaş yavaş Marina'nın da güçlenişini okumaya hazır mıyız ?
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.15k Okunma |
1.51k Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |