
İyi okumalar ✨️💙
Kısa bir soru, şuana kadar en çok hangi bölümü ya da sahneyi beğendiniz ?
Luceria’nın dükkanı aynı hatırladığı gibiydi. Karmaşık bir oda ve bir sürü kumaş yığını.
Maryi ve Marina sol tarafta bulunan karşılıklı sandalyelere otururken Luceria üzerindeki negatifliği atmak için kendini tez canlılık ile işine vermişti. Sağ taraftaki askılığı karıştırarak Maryi’nin festival elbisesini çıkardı.
Elbise göz alıcı ama aynı zamanda da bir alfanın kızına yaraşır şekilde zarif ve şıktı. Artık neredeyse Cardenas’lar ile bütünleşen kırmızı ve sarı renklerini üzerinde aynı anda taşıyordu. Üst kısmı kalın askılar ile iniyor, beli sıkıca sararak kat kat fırfırlı bir etek ile bir kuğu misali aşağı süzülüyordu.
Luceria elbise ile Maryi’nin yanına gelirken Maryi hoşnutsuzluk ile yüzünü buruşturdu.
“Şimdi hiç elbise deneyecek havamda değilim Luci.”
Kısa bir süreliğine Luceria’nın yüzü asıldı ama hemen toparlayarak anlayışlı haline geri döndü.
“Çok kafana takıyorsun Maryi, konseye girmek her şey demek değil.”
Maryi dik bakışlar ile karşılık verdi.
“Benim için her şey demek. Annemin bu sabah söylediklerini duydun, onun kızı olarak bir tavşan avlayarak gelemem.”
“Maryi konseye girmek gerçekten istiyor musun yoksa sırf Tiana'nın kızı olduğun için mi...”
Maryi somurtarak ve Luceria’nin sözünü keserek birden ayağa kalktı, bakışlarında yine huysuz bir ifade vardı.
“Senin gibi birinden beni anlamasını beklemek imkansız olur Luci, festivalde görüşürüz.”
Luceria donakalırken Maryi hırçınca dükkanı terk etti.
Marina ne diyeceğini bilemez bir şekilde otururken Luceria’nın yanına gitmek istedi ama bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin olamadı. Luceria’nın gözleri yavaşça dolarken bunu belli etmemek için aceleyle arkasını döndü ve askıları karıştırır gibi yaptı ama Marina bu durumda yeni arkadaşının yanında olmayı tercih ettiğinden arkasından ona sıkıca sarılmayı tercih etmişti.
Belinde hissettiği kollar ile Luceria’nın gözlerinden yaşlar usulca aktı ama o yine de kendini tamamen bırakmak istemeyerek işi şakaya vurdu. Galiba bu sadece Ortiz’lere özgü değil o yerleşkede azıcık bile yaşamış herkese has bir durumdu.
“Bugün de iyice sulu göz olduk. Durmadan ağlayıp duruyoruz.”
Marina usulca kollarını çözerek elini Luceria’nın omzuna koydu.
“Maryi’nin festival için endişeli olduğunu sen söylemiştin, yoksa sizin nasıl anlaştığınızı gördüm.”
Luceria mutsuz yüzünde bir gülümseme yeşertmeyi başardı.
“Biliyorum amacı bu değildi, sadece bugün pek iyi başlamadı diyelim.” Birden yüzündeki kederli ifadeyi silerek daha canlı bir şekilde kıpırdandı ve heyecana yakın bir şekilde ilerideki raflara ilerledi. “Bak dün gece senin için ne yaptım.”
Raftan koyu mavi sade bir elbise ile döndüğünde Marina beğeni ile şaşkınca gülümsedi.
“Tüm gecemi aldı ama bence senin üstünde çok güzel duracak.” Yüzünü aklına kötü bir şey gelişmişçesine buruşturdu. “Bununla ay ışığı altında Tino ile ilk dansınızı edersiniz diye düşünmüştüm ama gel gör ki sizin ayrılacağınız tuttu.”
Marina mahcubiyet ile başını önüne eğdi. Elbise çok güzel görünüyordu. Koyu okyanus renginde, kolları ince bir tül şeklinde aşağıya doğru bollaşan, kalp şeklinde hafif bir göğüs dekoltesine sahip ve önemlisi de hareket ettikçe okyanus dalgalarına benzer şekilde dalgalanan eteği ile eşsizdi.
“Bu çok güzel Luceria, tüm geceni almış olmalı. Keşke bu kadar zahmet etmeseydin.”
Luceria iltifat almanın neşesi ile omuz silkti.
“Tino’yu etkilenmiş bir şekilde sana bakarken görmek her şeye değer. Bu onunla birkaç yıl dalga geçmek için yapılacak bir fedakarlık.”
Marina’da kendisini istemsiz olarak gülerken bulurken Luceria elindeki elbiseyi Marina’yı uzattı.
“Denemelisin, akşama kadar son düzeltmeleri yapmam gerekir. Büyük ihtimalle bakmam gereken son dakika başka elbiseler de çıkacaktır.”
Marina kendisini alelacele yine arka taraftaki küçük odaya itilirken bulunca bu anı daha önce yaşadığına dair güçlü bir hisse kapıldı. Elinde mavi elbise pek ışık almayan odada kalakalırken gözü yine pencereye takıldı ama bu sefer kaçmaktan çok uzak bir noktadaydı.
Üzerindekileri çıkararak elbiseyi giydiğinde ne geçen seferki gibi kendini yabancıladı ne de çirkin olduğunu düşündü. Mavi ona yakışmıştı.
Luceria’nın da dediği gibi kendisini ay ışığı altında Tino ile dans ederken hayal etti. Hayali bile kalbinin heyecanla atmasına ve midesindeki garip duyguları harekete geçirmesine yetti.
Odada daha fazla oylamadan dışarı çıkarak elbiseyi Luceria’ya gösterdi.
“Marina inanılmaz gözüküyorsun. Ahh ! Tino gözlerini senden alamayacak.” Luceria neşe ile kıkırdadı.
“Ama ben onunla karşılaşmamayı umacağım.”
“Merak etme, Tino’yu oylamak ve meşgul etmek için elimden geleni yapacağım.” Luceria kararsızlık ile dudak büktü. “Bu konuyu Arcelio ile konuşabilir miyim ? Tino’yu uzak tutmada faydası olur.”
“Tino’yla çok yakınlar, ya ona anlatırsa ?”
“Tabi plandan hoşlanmazsa yapabilir ama bir yandan, sonradan Tino’nun üzülmesini de istemez.” Birden Luceria’nın gözleri parladı. “Ya da Reto ile konuşur ve senin kötü bir amacın olmadığına onu ikna eder.”
Marina paniklediğini hissetti, böyle bir şey gerçekleşse bile bir yıl sonra o burada olmayacaktı. Luceria’ya şiddetle karşı çıkacakken neyseki dükkanın kapısı açıldı ve Marina’nın daha önce hiç görmediği kurtlar içeri girdi.
Luceria ilgilenmek üzere müşterilerine yönelirken Marina başından geçenleri Luci'ye anlatmaya karar verdi. Dükkan boşalır boşalmaz her şeyi tüm çıplaklığı ile onunla paylaşacaktı ama akşama kadar ne dükkan tam anlamıyla boşaldı ne de Luceria boş tek bir saniye geçirdi. Marina hava kararıp da uzaktan eğlence müzikleri duyulana kadar dükkânda öylece oturdu.
Ay tepede yükselirken Luceria tüm işlerini yeni bitirmiş ve kalan kısacık zamanda da hazırlanmak üzere kendi evine gitmeyi planlamıştı.
“Tamam hadi çıkalım, önce bir kişinin elbisesini teslim ederiz sonrada buradan benim evime geçeriz. Hem ailemle de tanışmış olursun.”
“Luci ben gelmesem.” Marina daha fazla kişiyle tanışarak her birine ayrı yalanlar söylemek istemedi. “Hatta şöyle yapalım, sen bana elbiseyi ver ben teslim edeyim senin de hazırlanmak için daha fazla vaktin olmuş olur.”
“Saçmalama olmaz öyle şey, seni tek gönderemem. Hem sonra Tino başıma ekşir, bende güvende olup olmadığından endişe ederim...”
Luceria hızlı hızlı daha fazla konuşacakken Marina araya girmeyi başardı.
“Lütfen, biraz yalnız kalıp hava almaya ihtiyacım var. Hem Tiana yerleşkede olmamın bir sorun yaratmayacağını söyledi.”
“Marina...”
Marina ayağa kalktı.
“Bana elbiseyi ver ve evi tarif et. Hemen bulurum, sonra da meydanda birbirimizi buluruz.”
Luceria gönülsüzce elbiseye uzandı.
“Tekrar düşünmek ister misin ? Ya başın derde girerse ?”
“Tiana güvende olursun dedi. Sürünüz alfanın sözünü çiğner mi ?”
“Çiğnemez.” Elbiseyi uzattı. “O zaman ben hazırlanır hazırlanmaz meydandaki yemek masasının önünde buluşalım.”
“Tamam.”
“Elbiseyi de bir arka sokaktaki bej eve götüreceksin, hemen bir arka sokakta. Dükkandan çıkınca sağa dönersin, oradan da köşeyi dönünce hemen karşıdaki ikinci ev. Kapıyı büyük ihtimalle yaşlı bir kadın açar, elbiseyi görünce seni benim gönderdiğimi anlar zaten, ama kapıyı kızı da açabilir. Neyse o çok önemli değil, sen oralarda oylanmadan geri meydana dönersin, orada buluşuruz. Bak gecikirsen peşine Tino’yu takarım ona göre, beni meraklandırma...”
Marina tekrardan gülerek araya girdi.
“Luci endişelenme halledebilirim. Altı üstü bir arka sokağa elbise götürüp geri meydana döneceğim. Sen de bu sürede hazırlanırsın.”
Luceria hala tam olarak ikna olmamış bir halde kafa salladı ama yine de tekrardan itiraz etmedi. Dükkândan birlikte çıkacaklarken son anda raftan uzanıp bir şey aldı ve dükkandan çıktıktan sonra Marina'ya uzattı.
Kelebek şeklinde açık mavi bir tokaydı.
“Kolyen zaten yeterince dikkat çektiğinden takı vermeye gerek duymadım ama bununla saçlarını toplarsan eminim güzelliğine daha da güzellik katacaksın.”
Marina'nın bakışları kısa bir süreliğine Ginger’ın kolyesine kaydı. Onu o kadar uzun zamandır takıyordu ki bütünleşmişti.
“Çok kibarsın Luceria, teşekkür ederim.”
Luceria neşeyle gülümsedi ve Marina’ya bırakmadan arkasına geçerek saçlarını güzelce topladı.
“Çok güzel oldun.”
Marina elbisesinin etekleri ile oynadı ve gülümsedi.
“Sen çok güzel bir sanatçı olduğun için.”
Luceria iltifatı memnuniyetle kabul ederken veda etmeden önce son bir kez daha sıkıca Marina’ya yapması gerekenleri tembihledi ve bir gözü arkada yarı endişeli bir şekilde ayrıldı.
Marina ileride yanan meşale ateşlerinin yanında başlayan festivale dair yavaştan toplanan kalabalığa bakarak yavaşça yürüdü. Tüm meydan meşaleler ile aydınlanmış, karanlıkta kalan kısımlar ise ay ışığı ile dolmuştu. Festivalin sadece meydan ile sınırlı kalmayıp arka sokaklara da taşacağı belli oluyordu. Küçük büyük tüm sürü üyeleri beş altı kişilik gruplar halinde sohbet ediyor, arkadan gelen müzik sesi ile oldukları yere yavaşça salınıyordu.
Marina bakışları onların üzerinde yavaş yavaş yürüdü. Hoş, hafif serin, güzel bir akşamdı. Yerleşkedeki herkese huzurlu ve neşeli bir hava hakimdi. Marina rüzgarın ormandan getirdiği çam kokusunu içine çekti. Cardenas yerleşkesine dair bildiği gördüğü yerler sınırlıydı ama sanki burayı avucunun içi gibi biliyor gibi hissetti.
Uzun zamandır korku duymadan tek başına hiçbir şey yapamamıştı. Köşeye yaklaşırken aklına Lockwood’lar geldi. Oradaki yerleşkede yürümek de böyleydi. Bilindik, tanıdık dönemeçler, asla selam verilmese bile kim olduğunu bildiği yüzler ve aidiyet hissi. Marina bir zamanlar oraya ait hissetmişti. Kız kardeşleri onu dışlarken kurtların arasında bir yeri olduğunu biliyordu ama şimdi düşününce gerçekten de oraya ait miydi ? Fenris’i, Anton’u, Elektrn'yı ve diğerlerini düşündü. Kendisini gerçekten sevmişler miydi ? Marina bunun cevabını hep bildiğini düşünmüştü. Ama şimdi yanında Luceria, Tino, Arcelio ve diğerleri varken cevaptan hiçte emin değildi.
Sadece Marissa, belki de sadece Marissa oradaki tek dostuydu. Marina sızlayan kalbi ile haksızlık ettiği hissine kapıldı. Fenris onu her zaman bir abi gibi gözetmişti, evet diğerleri ile pek bir bağı yoktu ama asla kendisini sürüden ayrı da hissetmemişti.
Marina son geceyi tekrar hatırladı. Acaba Anton ve Liber yaşıyor muydu ? Bunun cevabını bir sonraki döngü ile evine döndüğünde öğrenebilecekti. Elinde Deka’nın onları kurtardığına dair güçlü bir umuttan başka hiçbir şey yoktu. Marina istemsiz olarak Ortiz’leri düşündü. Gelecekte Lockwood’larla düşman olduklarını biliyordu ve Cardenas’ların da...
Kötü düşünceleri zihninden kovdu. Bugün ve gelecek arasında yıllar vardı, şuan tanıdığı kişiler ile gelecektekiler birbirinden bambaşka kişilerdi ama yine de kendisini merak etmekten alıkoyamadı. Gelecekteki Ortiz’ler Tino’nun soyundan olabilir miydi ?
Marina çil yavrusu gibi dağılan düşüncelerini toparlayarak sokağın sonuna geldiğini fark etti. Luceria evin köşeyi dönünce ikinci kapı olduğunu söylemişti. Marina köşeyi dönmeye yaklaşırken içgüdüsel olarak kendisini durmak zorunda hissetti ve konuşma seslerini de o zaman duydu.
Seslerden biri de Maryi’ye aitti. Marina’nın anladığı kadarı ile yanında da iki arkadaşı vardı.
Marina gizlice dinlemek istemedi ama ortaya çıkarak Maryi’yi rahatsız etmek de istemiyordu.
“Luceria yine çok güzel çalışmış Maryi, elbisen harika gözüküyor.”
Marina sesteki kinayeyi ve kıskançlığı anında anladı.
“Abinin sevgilisi olduğu için galiba sana her zaman torpil geçiyor.”
Kızlar gülüştü.
“Bence ondan değil Tiana’ya yaranmak için de yapıyor olabilir.”
Maryi’nin hırçın, kendini beğenmiş ve yarı öfkeli sesi duyuldu.
“Luci böyle şeyler düşünecek biri değil.”
“Tabi canım biliyoruz, sadece şaka yapıyoruz Maryi alınmıyorsun değil mi ?”
“Evet Maryi sadece şaka, bu kadar ciddiye alma. Hem bugün hepimizin daha ciddi meseleleri var, bugün av günü.”
İlk konuşan kız tekrardan iğneli bir şekilde konuştu.
“Ama sen bunu kafana takmıyorsundur tabi, ne de olsa alfanın kızı olmak ayrıcalıklı olmak demektir. Annen seni bir şekilde konseye alır.”
“Annem asla böyle bir şey yapmaz, bunu da çok iyi biliyorsunuz. Konseye girebilmek için en az sizin kadar başarılı olmam lazım.”
Kızlar samimiyetsiz bir yalakalıkla alttan almaya çalıştı.
“Takılıyoruz Maryi, bugün biraz alıngan mısın ?”
“Tabi ki annen alfa olarak böyle bir şey yapmaz.”
Konuyu değiştirdiler.
“Tino yerleşkeye bir denizkızı getirmiş, sen bilirsin aralarında ne var ?”
Diğer kız güldü.
“Bu Maryi’ye sorulur mu ? Hadi ama, sanki Tino’yu başkasına kaptırır da.”
Kızın sesine şeytani bir zevk yayıldı.
“Güldürme beni, sanki Tino Maryi'ye bakar. Maryi’ye katlanıyor çünkü arkadaşının kardeşi.”
Kızların çirkin kahkahası sokağa yayılırken Marina öfkeden kızardığını biliyordu. Suyun gücünü dalgalar halinde içinde hissedebiliyordu. Hayatı boyunca öfkesi tarafından kontrol edilen biri hiç olmamıştı ama sinirle köşeyi dönerken aklında sadece bu çok bilmiş kızlara haddini bildirmek vardı.
Köşeyi döner dönmez birkaç adım ileride Maryi ve arkadaşlarını gördü, kızlar da karanlık köşeden çıkan Marina’ya dönmüştü bile.
Marina, Maryi’nin onda çatık kaşlarının ardında nasıl bir ifade gördüğünü bilmiyordu ama kız arkadaşlarının yanından hemen Marina’nın yanına gelerek sakinleştirmek ister gibi elini Marina’nın koluna uzattı ve uzatır uzatmaz da sanki acı çeker gibi geri çekti.
“Ne işin var burada,” Maryi fısıldarcasına konuştuktan sonra daha sakin bir tonda arkadaşlarına döndü. “Merak ettiğiniz meşhur denizkızı işte bu.”
Kızların yüzüne büyük bir heyecan yayılırken sekerek Marina’nın yanına geldiler. Gözlerinde hayranlık ve merak birbirine karışmıştı.
“Daha önce hiç bir denizkızı ile tanışmamıştım. Çok memnun oldum.”
“Çok güzelsin. Hakkınızda anlatılan masallar boşuna değilmiş.”
Marina kendinden beklemediği bir soğukluk ile kızları süzdü. İçinden kafalarını birbirine tokuşturmak geliyordu ama Maryi’nin dikkatli uyarıcı bakışları bunu yapmasına engel oluyordu. Bir de tabi kızların ondan kat be kat güçlü olduğu gerçeği de vardı.
İçinde bir ateş misali yanan öfkesi yerini soğuk bir zehre bırakmış gibiydi.
“Ben pek memnun olmadım.” Marina kendisinin bile nasıl yaptığını bilmediği bir şekilde kızlara bakarken yüzünde tiksinti duygusunun olduğunu biliyordu. Şu kısacık zamanda Deka olmuştu. Kızları baştan aşağı süzdükten sonra zoraki olduğunu kızlara gösteren bir şekilde elini uzattı.
Marina’nın tutumu ile kızların suratı allak bullak olmuştu. Kendilerini değersiz ve önemsiz hissettikleri belli oluyordu.
İlk kız el sıkışmak için elini kaldıracakken Marina içindeki öfke ile kaynayan suyu hissedebiliyordu.
Kızın sıcak eli Marina’nın soğuk eli çok kısa bir süreliğine buluşurken Marina birden panikle elini geri çekti.
Suyun gücünü hissetmişti. Maryi ona dokunur dokunmaz canı yanmış gibi elini çekmişti.
Marina korkusunu ve paniğini belli etmemeye çalışarak soğuk duruşunu sürdürmeye çalıştı ama Maryi bir sorun olduğunu anlamış gibiydi.
“Neyse avda görüşürüz kızlar, Marina hadi gidelim.”
Kızlar Marina’ya suratlarında garip bir ifadeyle bakarken Maryi Marina'nın bileğini sıkıca tutarak ilerletti.
Marina gücün gittiğinin farkında Maryi’nin onu yönlendirmesine izin verirken kızların köşeye dönmeden önce hakkında “Deli galiba.” dediğini işitir gibi oldu.
Maryi arkadaşlarının uzaklaştığını duyar duymaz Marina’nın kolunu bırakarak öfkeyle harlanmış hırçın gözler ile ona baktı.
“Ne halt ediyorsun ? Gerizekalı mısın sen ?”
“Konuşulanları duydum, yardım etmek istemiştim.”
Maryi’nin öfkesinin daha da arttığı belli oluyordu.
“Bana acıdın mı ?”
Marina iyi bir şey yapmak isterken tamamen batırdığının farkında sessiz bir nefes verdi.
“Öyle bir şey değildi. Sadece... Ben sadece...”
Maryi hırsla bağırdı.
“Bence sen daha fazla hayatıma karışma ! Seni sevmiyorum ! Seni görmek istemiyorum ! Umarım biran önce gidersin de Tino’nun başını da daha fazla belaya sokmazsın ! Senin yüzünden az kalsın o aşağılık korsanlar onu da öldürecekti.”
Marina boğazının düğümlendiğini hissetti. Gözyaşları Maryi gibi onun da gözlerinde birikmişti.
“Özür dilerim ben sadece, bir an seni de kendim gibi düşündüm.” Marina gözyaşlarına engel olmak için onları geri itmeye çalıştı. “Kız kardeşlerim arasında beni sevmezlerdi, aralarında görmezden gelinirdim, dışlanırdım.” Çok geçti yaşlar akmaya başlamıştı bile. “Bazı günler yüzüme karşı da alaycı olurlardı. Sizi öyle duyunca aklıma belki de o geldi. O sıralar yanımda olan birine çok ihtiyacım vardı. Beni korumaya çalışacak birini çok isterdim.”
Maryi’nin öfkesi sönmüş gibiydi. Bakışlarına anlamaya çalışır gibi kederli bir ifade yerleşmişti.
“Özür dilerim Maryi, amacım hiçbir zaman sana ya da Tino’ya zarar verecek bir şey yapmak olmadı. Sadece galiba seni kendim olarak düşündüm, ama sen benden daha fazlasısın. Yanında olan ve seni seven koca bir ailen var.”
“Senin yok mu ?”
Marina’nın sessizliği devam ederken Maryi bir adım yaklaştı.
“Seni döngüde bilerek mi terk ettiler ?”
Marina için çok yanlış soruydu, üzüntü ile gözbebekleri titredi. Lockwood’ları ailesi gibi görmüştü ama ilk fırsatta onu hiç bilmediği tehlikeler ile dolu bir dünyaya öylece itivermişlerdi.
Maryi sessizliği evet olarak aldı, onun da bakışlarına kederli bir buğu oturmuştu. Konuştuğunda sesi ilk defa hırçın ya da öfkeli değildi.
“O zaman geri dönmemen gerekir. Seni istemiyorlarsa senin de aynını yapman ve önüne bakman gerekir.” Bakışlarını kaçırarak onun için zor bir itirafta bulunacak gibi tedirgin oldu. “Kötü birine benzemiyorsun. Burada... Burada bizimle kalabilirsin. Biz kimseyi arkada bırakmayız.”
Marina Tino’yu ve söylediklerini düşündü, Lockwood’lar güvenilir durmuyor demişti.
Maryi aralarındaki sınırların bu kadar kalkmasından rahatsız tekrardan huzursuz bir yapay öfkeyle devam etti.
“Neyse ne, bundan sonra ne yapacağın sana kalmış. Ben gidiyorum.”
Maryi meydana doğru yönelirken Marina arkasından seslendi.
“Bugün iyi bir iş çıkaracağını biliyorum. Konseye gireceksin. Konseye sadece annen ya da abin kadar başarılı olduğunu göstermek için girmek istemediğini görebiliyorum. Başarılı olacaksın çünkü bunu yapabilecek güce ve zekaya sahipsin.”
Maryi arkasına dönüp bakmadı ama Marina yürüyüşünden ufak bir değişimden bile onu duyduğunu anladı.
Yüzünde ıslak yollar bırakan gözyaşlarını silerek hala elinde tuttuğu Luceria’nın elbisesini teslim etmek üzere eve yöneldi.
Kapıyı açan yaşlı ufak tefek bir kurt kadın teşekkür ederek elbiseyi aldıktan sonra Marina yine kendi dertleri ile boş sokakta yalnız kalmıştı.
Suyun gücünü yine istemeden ve kötü bir şekilde kullanmıştı. Kuruyan çiçek hala aklının bir köşesinde yanıp yanıp sönüyordu. Kızlara böyle bir zarar vermek istememişti ama bu gücü kontrol edemediği de ortadaydı. Döngüye çıkmadan önce istediği tek şey olan kız kardeşleri arasında kabul görme hayaline güldü. O zamanlar tek derdi döngü dönüşünde ele etmek istediği kabullenme ve aidiyetti.
Bir an önce kimseye zarar vermeden bu sorunu halletmesi gerekiyordu. Zihni dağınık düşünceler havuzunda dalgalanırken köşeyi dönen Tino ile tüm düşünceleri zihninde uçuştu. Geriye bir tek rüzgârda dalgalanan sarı saçlar ve gamzeli iç ısıtan bir gülüş kaldı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.15k Okunma |
1.51k Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |