
Herkese iyi okumalar ❤️✨️
(Not: Şarkıyı Maryi'yi anlatıyor diye ekliyorum 😅)
Birkaç dakikada kalabalıkmış olan festival alanı Marina ve Tino’yu da içine alarak huzurlu bir rüzgar esintisi ile birlikte sıcak bir topluluğu oluşturdu. Herkes çok şık ve özenli giyinmişti. Üç dört kişilik yetişkin grupları bir arada ellerinde sıcak şarapları ile sohbet ediyor, daha genç kurtlar ise kendi aralarında eğleniyorlardı. Marina’nın gördüğü kadarıyla daha çocuk olanlar kovalamaca ile daha büyük olanları ise atış ya da tırmanış ile ilgileniyordu. Yerlerde küçük ateşler yakılmış, dükkânların bulunduğu sol köşeye çeşitli yemeklerin olduğu bir masa yerleştirilmişti.
Marina huzurla Tino’nun elini güvenle tutarken ve geçmişi ve geleceği düşünmekten imtiyazla kaçınırken yine de kendini kıyaslamaktan alamadı. Lockwood’ların eğlencesi ve burası arasında dağlar kadar fark vardı. Lockwood’lar bir sürü sürünün yer aldığı koca bir etkinliğe ev sahipliği yaparken Cardenas’larınki daha küçük ve aile içerisinde bir etkinlik gibiydi, ama Marina’da kesinlikle farkındaydı ki burası daha şık ve zarif bir atmosfer taşıyordu.
Marina bunca zaman sonunda huşu ile Tino’ya aşk dolu bir şekilde gülümserken bir yandan da kalabalıkta gözleri ile Luceria’yı aradı. Kendini uzun zamandır bu kadar mutlu ve ayakları yerden kesilecek kadar heyecanlı hissetmemişti. Alanın uzak bir yerinden kurtların basit aletlerle çaldığı geleneksel bir ezgi kulaklarına ulaşırken kalabalıkta hafif bir şekilde salınmaya başlamıştı.
Gökyüzünü süsleyen yıldızlar, usul bir şekilde her tene değerek geçen rüzgar ve kurtların mistik notaları ile Cardenas yerleşkesi dünyadaki hiçbir kötülüğün uğrayamayacağı bir yer gibiydi. Sanki hiçbir kötülük dışarıdaki ormanı geçerek buraya ulaşamazdı.
Kalabalıkta Marina’nın Luceria’yı arayan bakışları sonunda amacına ulaşarak Luceria’nın da onu arayan endişeli bakışları ile buluştu. Kızın üzerinde sevimli sarı bir elbise vardı, büzgülü kolları fiyonklar ile süslenmiş, üzerine çeşitli çiçekler işlenmiş zarif ve basit bir kıyafetti. Esmer teni ve kabarık kıvırcık saçları ile çok sevimli ve aynı zamanda tatlı duruyordu.
Luceria’nın yüzüne önce Marina’yı görmesi ile derin bir rahatlama yayılırken sonra yanındaki Tino’yu fark etmesi ile biran panik hemen sonra tekrardan elele tutuştuklarını fark etmesi ile de tekrardan imalı bir gülümseme oturdu.
Birbirlerine yaklaşarak durduklarında Marina utançla ama mutlulukla kızarmıştı.
Luceria gözlerine yansıyan bir sevinçle Tino’ya takılmaktan geri kalmadı.
“Her zaman kızların kalbini çalmasını biliyorsun değil mi Ortiz ? Senden ayrılmaya çalışan Marina’yı ne vaatlerle kandırdın?”
Tino göz devirse de onun da ciddi olmadığı her halinden belliydi.
“Benimle kalırsa seni bir daha görmek zorunda kalmayacağını söyledim.”
Bu seferde Luceria göz devirerek yüzünü buruştursa da gülüyordu.
“Çok komik Tino, lütfen espri anlayışını biraz geliştir.”
Marina iki çocuk gibi atışan Luceria ve Tino’ya güldü. Bu gece içinde kimseden saklayamayacağı bir neşe taşıyordu.
Luceria ve Tino birbirlerine laf sokarak şakalaşmaya devam ederken müziğin yerini güçlü bir gonk sesi aldı. Üç sefer peş peşe biri güçlü bir şekilde deriden yapılma bir davula vurmuşçasına çıkan ses tüm alana yayıldı ve tüm kurtlar konuşmayı keserek yavaş ama aheste olmayan bir şekilde çember oluşturmaya başladı.
Marina'da yanında Tino ve Luceria ile birlikte oluşan çembere katılırken aynı zamanda da merakla olacakları bekliyordu. Çember kusursuz bir şekilde tamamlandıktan ve gonk sesi tekrardan üç kez duyulduktan sonra çember sol taraftan hafif bir şekilde açıldı ve Tiana en önde arkasında da Arcelio ve Reto da dahil olmak üzere başka üç kişi ile daha birlikte çembere katıldı. Reto hariç hepsinin üzerinde görkemli hayvan postları vardı.
Sessizleşen ortamla birlikte hava da gergin bir bekleyiş de kol geziyordu. Marina merakla Tiana ve yanındakileri incelerken Tino sessizce Marina’nın kulağına eğilerek fısıldadı.
“Abimle zaten tanışmışsınız, Tiana’yla birlikte diğer gelenler de konsey üyeleri.”
Marina anladığını belli edercesine kafa salladı ama ortam bu kadar sessizken başka soru sormaya da çekindi. Ortama çöken gergin bekleyiş en sonunda bu sefer de çemberin sağ tarafının dalgalanarak açılması ve içeriye neredeyse yirmiye yakın genç kurdun katılması ile bozuldu. Kurtlar çembere dahil olmayarak tam orta noktada yüzleri dışa dönük olacak şekilde kendi küçük çemberlerini oluşturdular.
Bu sefer daha yakından bir gonk sesi geceyi deldi ve Marina’nın tüyleri ürperdi.
Marina Tiana’nın nereden aldığını anlamadığı bir boya kutu ve fırça ile yere kırmızı bir şerit çekmesini izledi. Boya kutusu ve fırça çemberde elden ele dolaşarak herkesin kendi önüne bir öncekini tamamlayan şeritler çekmesi ile dolaştı.
Sıra onlara gelirken Tino güven vermek istercesine Marina’nın elini sıktı ve boya kutusunu alarak kendi önünü boyadı ve kutuyu Marina’ya uzattı.
Marina tüm kurt sürüsü onu izlerken tedirgin bir elle aldığı kutu ve fırça ile diğer herkesin yaptığı gibi yere eğilerek Tino’nun çizdiği çizgiyi devam ettirdi ve hemen kutuyu yanında duran Luceria’ya uzattı.
Boya seremonisi çemberdeki herkesin yeri boyaması ile devam ederken Marina’da sürüyü incelemek için vakit kazandı. Tam karşılarında bir yerde Cordis duruyordu. Yaşlı adamın Marina’ya olan kızgın bakışları değişmemişti. Cordis’in hemen yanında ise Luceria’nın aynısı bir yaşlı kadın ile kıvırcık saçlı yaşlı bir adam arada onlardan tarafa kaçamak bakışlar atıyordu. Marina yaşlı çiftin Luceria’nın anne ve babası olduğuna adı kadar emindi. Spiro onların hemen bir yanında ilgisini kaybetmişçesine etrafa bakınıyor arada bakışları ile sessizce Reto’yu kolluyordu.
Marina bakışlarını ortadaki çembere çevirerek Maryi’yi kontrol etti. Genç kurt her zamanki asık ve soğuk suratı ile dimdik bir şekilde tam karşıya bakıyordu. Bakışlarına yansıyan heyecan ve başarısızlık korkusu olmasa Marina onun hiç gergin olmadığını söyleyebilirdi.
Kırmızı boya ile yere çizilen çember tamamlandığında Tiana olduğu yerde hafifçe sallanarak başını önüne eğdi, ellerini kalbine götürdü ve bir şeyler mırıldandıktan sonra yüzünde sükut dolu bir ifade ile tek tek çember üyelerine bakarak konuşmaya başladı.
“Sevgili Cardenas’lar, sayın sürü üyelerim, bugün burada hepinizin bildiği üzere yüzyıllardır süren bir geleneğimizi sürdürmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bugün burada on altı yaşına basmış genç kurtlarımızı onurlandırmak ve sürüye resmen katılmalarını kutlamak için toplandık. Bu gece hepimizin tekrardan neden bir sürü olduğumuzu hatırlama gecesi, neden birbirimize ihtiyaç duyduğumuzu, hepimizin bu yollardan geçtiğini ve farklı yollara sapmış olsakta neden bir arada olduğumuzu hatırlama gecesi.”
Tiana’nın duru ama güçlü bir hitap yeteneği vardı. Marina konuşmasının sürü üzerine sirayet ettiğini görebiliyordu.
“Şimdi burada önümüzde kendi küçük sürü çemberini oluşturmuş bu genç kurtları onurlandıralım. Her şey birden başlar ve yavaş yavaş tamamlanır, her şey bütünün bir parçasıdır ve biz de bütünü koruruz. Sürü her zaman tektir ve bütündür. Bu gece aramıza katılacak olan kurtlardan beklentimiz de budur.”
Elini yumruk yaparak havaya kaldırdı ve sürü bir heyecan dalgası ile dalgalandı.
“Biz kurduz ! Damarlarımızda ulu atalarımızın kanları akıyor, hiçbir zaman zavallı aciz insanlardan olmadık ! Olmayacağız ! Biz içgüdüleri ile hareket edenlerdeniz, biz hızlı ve çevik olanlarız ! Bizim doğamızda vahşet ve beraberlik var ! Bu gece de bunu tekrar hatırlayacağız ! Biz kurduz ve bu gece de her kurt gibi sürüye yeni katılacak olanlarımız avlanarak bunu kanıtlayacak.”
Marina çembere yayılan güç ve egoyla titredi ama yanında Tino varken içinde zerre korku duymuyordu. Hem içteki hem de dıştaki çemberde kurtlar heyecan ve coşkuyla kıpraşırken bu heyecana ortak olmadan sakince dinleyen sadece Ortiz’ler ve Luceria var gibiydi.
Tino ilgisi Marina’da konuşma boyunca çaktırmadan onu izlerken Reto güçlü bir duruşla sakın bir ağırbaşlılık ile Tiana’yı dinlemiş Spiro ise bu seferde dikkatini Maryi’ye vermiş bir şekilde rahat ve tasasız bir havada çemberde bulunmuştu.
Luceria ise herkesten farklı olarak dudaklarında konuşmanın heyecanını paylaştığını belli eden bir gülümseme dışında kıpırtısızdı.
Marina tekrardan dikkatini Tiana’nın sürmekte olan konuşmasına yöneltti.
“O zaman bu gece için herkese bol şans diliyorum. Unutmayın, avın büyüğü küçüğü yoktur... Ancak bu gece konseye girmeyi umut edenler için tekrardan söyleyeyim, bu gece tamamen doğanıza teslim olun ve bırakın içinizdeki avcı ortaya çıksın. Sizden en büyük ve avlanması zor hayvanları bekliyoruz. Konsey ancak içindeki kurt ve insanı tamamen dengeye ulaştırabilenlerin yeridir. Konsey zor kararlar ve güçlü bir irade ister.”
Marina’ya son cümle Maryi’ye söylenmiş gibi geldi ama emin de olamadı.
“O zaman herkese bol şans diliyorum ve süre dolmadan geri gelmenizi bekliyorum.”
Genç kurtlar tek sıra halinde geldikleri gibi çemberi terk ederken Marina merakla Tino’ya döndü ama sorusunu Luceria cevapladı. O sırada sırtında bir ayı kürkü ile konsey üyelerinden biri de kurtların terk ettiği orta noktaya gelerek bir tane kum saati bırakarak ters çevirdi. Zaman akıyordu.
“Şimdi ne olacak ?”
"Bekleyeceğiz.” Konuşurken Luceria’nın bir gözü de Arcelio’nun üzerindeydi. “Tüm kurtlar avı bitirip gelene kadar çemberi bozmadan onların gelişini bekleyeceğiz.”
Kurtlar yavaş yavaş eski neşeli ve rahat hallerine dönerek yere bağdaş kurmaya başlamışlardı. Çemberin tam ortasındaki kum taneleri hızla akarken ormanın içinden de kurt ulumaları onlara eşlik ediyordu.
Uzun bir bekleyiş olacağa benziyordu. Herkesle birlikte onlarda yere oturdu. Çemberi neşeli sohbetlerin uğultusu almıştı.
Marina Tino’nun yanında kalbi yerinden çıkacak gibi atarken tamamlandığını hissediyordu ama bu şimdilik kendine itiraf etmekten korktuğu bir gerçek olarak kalbinin derinliklerinde kalacaktı.
“Festival pek beklediğin gibi gitmiyor değil mi ?”
Tino’nun sıcak bakışları üzerindeydi.
“Aslında hoşuma gitti. Koca bir aileye sahipmişim gibi.”
Luceria neşeyle katıldı.
“Zaten sahipsin. Ben varım, Arcelio, Spiro, bunu söylediğimi duysa kızacak Maryi ve ehh... işte bir de Tino.”
Marina güldü ve hemen sonra yarı hüzünle ekledi.
“Sizinle tanıştığım için çok mutluyum. Hiçbirinizi unutmayacağım.”
Tino Marina’daki hüznü hissetmiş gibi yerde duran kuş parmaklarını birleştirdi, bu çevredeki kimsenin fark etmeyeceği küçük bir destekti.
Luceria’da ortamdaki hüzünden etkilenmiş gibi dudak büktü.
“Bizde seni unutmayacağız.” Neşelenmeye çalışarak ekledi. “Bir kurt hayatında kaç sefer bir denizkızı ile tanışır ki.” Sesi heyecanla yükseldi. “Bize eski yaşamını anlatsana, neredeyse denizkızları ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.”
Marina’nın eski yaşamının neredeyse yüzyıllar sonra olduğunu bilen Tino ve Marina bir saniyelik bakıştı ve Tino hemen müdahale etti.
“Bula bula konuşacak bunu mu buldun Luci, başka şeylerden konuşalım.”
Luceria Tino’ya göz devirdi.
“Av uzun sürecek Ortiz, bu gece uzun olacak. Ayrıca sana ne ki, ben Marina ile konuşuyorum.”
Marina kalbinin ritmini bozan kuş parmaklarını çözerek elini sorun yok dercesine Tino'nun elinin üzerine koydu.
“Sorun değil anlatabilirim.”
Marina kum saatinin taneleri hızla azalırken Luceria’ya geçmişindeki günlerden bahsetti. Hikayesinde Lockwood’lar, Marissa ve korsan babası yoktu ama tüm anlattıkları gerçekti. Ona Rae’den, kız kardeşlerinden, her zaman gıpta ettiği kayaların üzerinde söylenen şarkılardan, çocukken Rae’nin onu her zaman nasıl daha fazla çalıştırdığından, kısmen döngüye seçilince ne kadar mutlu olduğundan bahsetti. Anlatması zor yerlere gelince Tino bazen sessizce ona destek oldu bazen de ustaca kıvrak bir şekilde konuyu değiştirdi.
Bu sırada avdan dönen kurtlarda avları ile birlikte çembere girip avlarını Tiana’ya sunduktan sonra çemberin bir parçası olarak onlara katılmaya devam etti.
Marina anlattıkça rahatladığının farkında olarak belki neşeli denemeyecek ama kesinlikle hoş olan bir sohbette zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi. Bazen Luceria’nın komik yorumları ile bazen de Tino’yla birbirlerine takılmalarından dolayı Marina ne kadar güldüğünü bile hatırlamadığı bir akşam geçiriyordu ama zaman azalmaya başladıkça huzursuzluk onları da esir almaya başladı. Maryi hala gelmemişti.
Marina Luceria’ya bakınca onun şuan Arcelio’nun yanında olup onu sakinleştirmek istediğini görebiliyordu. İkilinin endişeli bakışları durmadan birbirine çarpıyordu. Son dakikaya kadar rahat olan Spiro bile huzursuz duruyordu.
Marina bu sefer destek olma sırasının kendisinde olduğunun farkında olarak usulca Tino’nun elini sıktı. Bakışları birbirlerine kilitlenirken Marina konuşmaya bile gerek duymadı. Bakışları zaten her şeyi anlatıyordu, Maryi sağ salim geri dönecekti.
Geriye kum saatinin son taneleri kaldığında ve gelmeyen tek kurt Maryi kaldığında sürü sürü yavaş yavaş endişe ile geri ayaklanmaya ve bir yandan da alfaya kaçamak bakışlar atmaya başlamıştı.
Marina endişeyle konuştu.
“Maryi süre bittikten sonra gelirse ne olur ?”
Luceria’nın yüzü bembeyaz olurken soruyu Tino gergince yanıtladı.
“Sürüden kovulur. Cardenas geleneği böyle.”
Marina midesinin bulandığını hissetti, esen rüzgar ilk kez tüylerini diken diken etmeye yetti. Tino bunu fark etmiş gibi hemen Marina’yı sakinleştirmek için ekledi.
“Ama öyle bir şey olursa abim onu Ortiz yerleşkesine kabul eder. Bizim böyle bir geleneğimiz yok.”
Marina mermerden bir büst gibi soğukkanlılık ile oturan Tiana’ya ve hemen onun yanındaki Tiana’dan daha huzursuz duran ama yine de sakin olan Reto’ya baktı. Reto’nun üzerinde kürk demek bundan yoktu. Marina çembere ilk katıldıkları andan itibaren konsey üyelerinin üzerindeki kürklerin konseye girebilmek için avladıkları hayvanlara ait olduğunu anlamıştı ama Reto’da neden olmadığını anlamamıştı. Gözünde Ortiz ve Cardenas’lar o kadar iç içe geçmişti ki onların farklı sürüler olduğunu galiba arada kendisine hatırlatması gerekiyordu.
Kum taneleri zamana yenik düşerek azalırken çembere de derin bir sessizlik ve sükut hakim olmuştu. Kalan son tanelerdi ve Maryi hala yoktu.
Marina endişe ile dudağını kemirirken midesi de içeride güçlü taklalar atarak dışarı çıkmak için çırpınıyordu.
Çembere hakim olan tek ses rüzgarın uğultusu iken herkes avdan dönen genç kurtlardan birinin bağırması ile irkildi.
“Geliyor ! Bakın işte sokağı döndü !”
Sürü çemberi bozmadan kıpraşarak Maryi’yi gözler önüne serdi. Ağzında koca bir boz ayıyı yerde sürükleyerek getirmeye çalışıyordu.
Çikolata kahvesi parlak kürkü kav revan içindeydi ve yer yer kurumuş kan lekeleri ile kaplıydı. Ayıyı taşımaktan çok yorulduğu belliydi. Sendeliyordu ve vücudundaki açık yaralardan durmadan kan akıyordu.
Marina midesindeki güçlü bir kasılma ile elini ağzına kapattı ve Luceria’nın dehşete kapılmış fısıltısını işitti.
“Çok kan kaybetmiş, gelemeyecek.”
Bu bir fısıltıydı ama rüzgârla birlikte çemberdeki her kulağa taşındı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.15k Okunma |
1.51k Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |