40. Bölüm

36.Bölüm : Yeni Bir Marina

giz_ece
giz_ece

~~~

İyi okumalar 🌸✨️

~~~

 

 

İlk adımı kapının girişinde onu bekleyen kurda doğru Marina attı.

Ralf Lockwood, gelecekteki heykelinden daha heybetli ve sert gözüküyordu. Simsiyah saçları, keskin bakışları, boyuna rağmen ihtişamlı duruşu ile korkulası biri gibiydi.

Karşı karşıya geldiklerinde Marina okyanustan da aldığı güçle dimdik durdu. Bu uzun süreli yalnız yolculuk ruhunda bir şeyleri değiştirmişti.

“Umarım iyi bir yolculuk geçirmişsindir.”

Ralf’ın sesi tok ve aynı zamanda emretmeye alışkın birininki gibi buyurgandı.

Marina cevap vermeden önce bakışları ile Marissa’yı aradı. Solgun arkadaşı hemen bir adım arkasında hevesli bakışlar ile Ralf’a bakıyordu.

“Bana kaleye ulaştığımızda her şeyi anlatacağını söylemiştin. İşte geldik.” Bakışları tekrardan Ralf’a döndü. “ Açıkçası neden buraya geldiğimizi öğrenmeye o kadar çok kafayı takmıştım ki yolculuğun nasıl geçtiği ile pek ilgilenmedim.”

Sesi de ruhu gibi soğuktu.

Ralf aldığı cevaba karşılık hoşuna gitmişçesine küstahça güldü.

“Marissa bana seni böyle biri olarak anlatmamıştı.”

Marina ilgilenmediğini belli edercesine tek kaşını kaldırdı.

“Ne zaman anlatmaya başlarsınız ?”

Ralf sürüsüne emir verir gibi buyurganca konuştu.

“Yoldan geldiniz, önce dinlenin sonra konuşuruz.”

Saija Marina’nın acizliğinden zevk alır gibi gülümserken Ralf gitmek için arkasını dönmeye yeltendiğinde Marina ani bir kararla Ralf’ı kolundan yakaladı.

Eskiden olsa korku duyacağı hareketler artık gözüne o kadar da panik yapılacak şeyler gibi gelmiyordu. O kadar uzun süredir yalnızdı ki düşünecek çok fazla zamanı olmuştu. Saija en yakın arkadaşını kendi himayesine aldığında ve Marina tek başına kaldığında zihninde hep aynı sorular dönmüş, tüm olanları tekrar tekrar hatırlamıştı.

Kendi zamanında değildi, Tino artık hiçbir zaman yanında olmayacaktı, Marissa Saija’nın yönettiği bir delilikte kaybolmuştu ve bu ıssız ve ölüm kokan kuzeyde kendisini önemseyen kimse kalmamıştı. Ölse bile kaybedecek bir şeyi yoktu, yaşam ve ölüm arasındaki çizgide hayata dair heyecanını kaybetmiş bir şekilde ilerliyordu.

Yol boyunca içinde susmak bilmeyen bir ses neden burdayım diye sormuştu. Neden Tino’dan ayrılmak pahasına eve dönmek istedim ? Neden Tino’yla kalmaya karar vermedim ? Arkamda ev diyebileceğim bir şey bıraktım mı ?

Marina Ralf’ın şaşkın ama cüretinden dolayı tatminkar bakışlarına içinde olduğu aynı ruhsuzlukla karşılık verdi.

“Şimdi konuşacağız ! Dinlenmek filan istemiyorum.”

Marissa, Marina’nın sert ve kararlı tavrı karşısında arkadaşını tanıyamıyormuşçasına gözleri kocaman açılmış bir şekilde ürkekçe konuştu.

“Marina... sorun yok, burada çok mutlu olacaksın.”

Marina dik bir şekilde Marissa’ya döndü. O da arkadaşını tanımakta zorluk yaşıyordu.

“Nereden biliyorsun ?”

Marissa şaşkınlıkla kekeledi.

“E...fen-dim...”

Marina Marissa’ya karşı soğuk ve sert konuştuğunun farkındaydı ama bu bilinmezlik artık canını sıkıyordu.

“Burada mutlu olacağımı nereden biliyorsun ?”

Marissa’nın rengi daha da soldu.

“Ben... çünkü... Marina...”

Üzgün gözleri hüzünle dolarken Marina’ya yardım ister gibi baktı. Marina bu bakışı biliyordu. Birçok sefer sürünün ortasında aşağılanırken etrafa attığı bu çaresiz bakışı ve sonrasında gelen içe kapanışı, derin bir nefes alarak ifadesini yumuşattı. Belki de sandığı kadar ruhsuzlaşmamıştı.

Marina Marissa’ya kırgın bir bakış attıktan sonra Ralf’a döndü.

“Şimdi konuşacağız !”

Ralf bir süre Marina’nın ciddiyetini tarttıktan sonra onun kararlığından etkilenmiş bir şekilde yarım ağız gülümsedi.

“Nasıl istersen.” Keskin bakışları hemen Saija’ya döndü. “Hangi delikteyse git Roy’u bul toplantı salonuna gelsin.”

Marina Saija’nın yüzünde Ralf’tan emir alırken tuhaf bir şey fark etti. Yüzü her zamanki gibi donuk ve küstahtı ama aynı zamanda sarı gözlerinde Ralf’a bakarken tuhaf bir ışıltı ve zevk zerreleri de dolaşıyordu.

Saija Ralf’ın emrine karşı çıkmadı ama gitmeden hemen önce hem tatlı hem de sinsi bir şekilde Ralf’a doğru omuz silkti.

“Bulsam bile ayık olacağından şüpheliyim, yine de getireyim mi ? Aylaklık etmesine izin de verebiliriz, Roy sen varken ne işe yarar ki ?”

Marina cadının kurnazlığı karşısında şaşırdı. Yol boyunca herkese üstten bakarken bir anda Ralf’ın karşısında sessiz itaatkar biri olup çıkmıştı. İçinden bir ses bu kıza karşı dikkatli ol diye fısıldarken Marina Ralf’a baktı. Cadının manipülasyonunu o apaçık görebilirken Ralf’ın ya bunun farkında olmadığını ya da umursamadığını düşündü. Saija Roy’u normal bir şey söylüyor gibi durarak yerin dibine sokmuştu.

Ralf cadının sözleri hoşuna gitmiş gibi güldü.

“Kardeşime on dakika içinde salonda olmazsa onu zindana atacağımı söyle.” Beyaz dişleri ortaya çıktı. “ Ya da geçen seferki gibi kırbaçlanmayı da tercih edebilir.”

Saija Ralf’ın sözlerinden zevk alırcasına gülümsedi.

“Sen nasıl istersen Ralf.”

Saija kalenin girişinde kaybolurken Ralf Marina’ya döndü.

Marina içindeki iğrenme ve dehşete rağmen dışarıdaki ifadesizliğini sürdürdü.

“Gidelim o zaman, Marissa bana anlattığı her şeyi sana da anlatsın.”

Ralf önde kalenin içine doğru ilk adım atarken Marina da peşinden girişteki taş yığınlarını geçti. Tam arkasında Marissa’nın sıcak nefesini hissedebiliyordu.

Kalenin avlusu genişti, kare şeklindeki köşelerde surlara uzanan merdivenler ve surlarda gözetleme kuleleri bulunuyordu. Tam karşıda ve sol tarafta birçok kapı yan yana dizilmişti. Bazıları zindan kapısı gibi demir parmaklı iken bazılarında kapı yoktu. Marina dikkatli bir şekilde ızgaraların arasından baktığında bazılarının merdivenlerle yerin dibine doğru ilerlediğini fark etti.

Avlu ıssızlığa terk edilmiş gibi bomboştu. Kuru otlar yerde tekinsiz bir rüzgarla uçuşuyordu.

Ralf sol tarafa yönelerek demir kapının ardına kadar açık olduğu bir koridora adımını atarken Marina yine izlendiği hissiyatı ile surlara baktı. Surlardaki genç kurtlar meraklı ve aynı zamanda donuk suratlar ile onu izliyordu.

Marina içindeki sonsuz ıstırabın kaynağını biraz sonra öğrenecek olmanın verdiği merakla Ralf’ın peşinden içeri ilk adımını attı. Kale nemli ve rutubetliydi.

Ralf karanlık ve boğucu koridorlarda ilerlerken Marina labirenti andıran kalede içeri doğru hızla giderken ruhuna bir sıkıntının yapıştığını hissetti. Duvarlarında meşaleler olan karanlık koridorlar birbirinin aynısı, sıkı sıkı kapalı kapılar korkunç bir sıra tanık gibiydi.

Marina’ya sonsuzluk gibi gelen birkaç dakikadan sonra Ralf diğerlerine kıyasla daha büyük demir bir kapıyı iterek açtı. Kapı derin bir gıcırdama ile yerinden kalkarken Marina kalbinin hızlandığını hissetti. Sona gelmişti.

İçerisi tozlu ve havasızdı. Ralf sol taraftaki yerden tavana kadar olan orta genişlikteki pencereye doğru adımlarken Marina hızlıca odaya göz attı.

Oval şeklindeki odanın, üzerine yıldızların tasvir edildiği lacivert yüksek tavanını tahta kirişler ayakta tutuyor gibiydi. Odada ortadaki yuvarlak eski masadan ve bir köşeye istiflenmiş uzun zamandır açılmadığı belli kitaplardan başka bir şey yoktu. Kitaplar üst üste bir diz boyu kadar iki üç sıra halinde köşeye atılmış, tahta masa ise ne kadar cilalanmış gibi dursa da tahta kurularının elinden kurtulamamış gibiydi.

Ralf kalın mürdüm perdeleri açtı ve okyanusun kayaları döven eşsiz hırçın görüntüsü ortaya çıktı. Çift kanatlı incelikle işlenmiş kabartmalara sahip pencere içeri doğru açılırken odayı rüzgarın güçlü hakimiyeti ve okyanusun muhteşem kokusu sardı. Rüzgar o kadar kuvvetliydi ki ilk başta pencere yerinden çıkacakmış gibi sarsıldı.

Marina kokuyu derince içine çekerken istemeden pencereye yaklaştı ve özlemle okyanusa baktı. Mavi koyu dalgalar yosun bağlamış dik kayalardan intikam almak istercesine durmadan köpükler içinde aynı yere çarpıyordu.

Güçlü bir şimşek tekrardan gri gökyüzünü doldururken Marina bakışlarını hasretle gözünü diktiği dalgalardan çekip güçlü bir rüzgarla bir o yana bir bu yana sallanan gemilere dikti. Korsan gemilerine...

Bu sefer buz tutmuş yüreği korku ile sızlamadı ama merak içinde tek kaşı havalandı. Bayrağında kuzgunu taşıyan gemiler, Raveneye gemileri...

Gemiler kendisini yıkmaya çalışan dalgalar karşısında güçlükle dayanırken bir kuzgun sürüsü her şeye rağmen üstlerinde ihtişam ile uçuyordu.

Marina istemsiz olarak titredi ve Ralf’ın varlığını hemen yanında hissederek belli etmese de gerildi.

“Çok güzel gözüküyor değil mi ?”

Marina Ralf’a yandan bir bakış attı ama cevap vermedi.

“Bir denizkızı için uygun bir yer, Cardenas’ların okyanustan uzak yerleşkesi ile kıyaslanamaz.”

Eski bir isim... Marina’nın kalbi özlem ile sızladı. Helsmalp gecesi Cardenas’ları böyle hatırlayacağı söylense asla inanmazdı.

“Fazla soğuk.”

“Efendim ?”

Marina arkasını dönüp dalgınca masanın başında duran Marissa’nın yanına gitmeden önce tekrarladı.

“Burası Cardenas yerleşkesine göre fazla soğuk.”

Ralf’ın yüzündeki kendini beğenmiş ifade dağılırken odanın kapısı tekrardan gıcırdayarak açıldı ve Roy elinde bir içki matarası ile salınarak odaya girdi.

Sarhoştu ama yine de abisini yüzünde alaycı bir ifade ile selamlamayı başardı.

“Yüce alfamıza selam olsun.”

Elindeki matarayı havaya kaldırarak sarhoş haliyle reverans yapmaya çalışırken tökezledi ama neyse ki düşmeden kıvrak bir şekilde ayakta kaldı ve kendini sol taraftaki kitap yığınının üzerine attı.

Marina acıyan gözlerle Roy’a kısa bir bakış attı ve hemen bakışlarını Roy'un peşi sıra sessizce içeri giren cadıya dikti.

Sinsice hemen Ralf’ın bir adım arkasındaki yerini almıştı. Bir eli Ralf’ı sakinleştirmek istermiş gibi Ralf’ın kolundaydı.

Ralf sinirle derin bir nefes alarak gözlerini kapayıp açtı ve Saija'nın elinden kurtularak Marina’nın yanına ilerledi.

Şimdi Marina masanın başında Marissa ile Ralf’ın arasında duruyordu, tam karşısında Roy kitapların üzerinde ilgisiz bir şekilde oturuyor, Saija ise hemen Ralf’ın yanında yılanı andıran sarı gözleri ile Marissa’yı süzüyordu.

Rüzgarın güçlü uğultusu ve dalgaların kayalara çarpma sesi haricinde ortamda büyüyen bir sessizlik vardı.

Marina daha fazla dayanamayarak ellerini masaya koydu.

“Evet, kim anlatmaya başlamak ister ?”

 

 

~~~

 

Yeni Marina'yı nasıl buldunuz ?

 

Bölüm : 07.10.2025 22:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...