8. Bölüm

8. Bölüm : Uykuda Boğanlar

giz_ece
giz_ece

Marina üzgün gözlerle yanan kamp ateşinin başında otururken parçalanan grup üyelerini izledi. Gecenin soğuğu her tarafı esir almış etrafta kuvvetli bir rüzgarla kol geziyor, ateşin sıcaklığı ise sadece ellerine ve yüzüne vurarak geride yakıcı bir his bırakıyordu. Bu sabahtan beri kimse kimseyle doğru düzgün konuşmamıştı, ortalık durulmuş gibi gözüküyordu ama Marina herkeste var olan gerginliği ve bekleyişi görebiliyordu. Grubun kaderi pamuk ipliğine bağlı gibi rüzgarda güçsüz bir şekilde sallanıyordu.

Liber ve Elektra iki metre ileride bir ağaca sırtlarını yaslamış fısır fısır bir şeyler tartışıyorlardı. Marina arada kaçamak bakışlarının ona ve Marissa’ya da değip geçtiğini hissediyordu. Yolculuk boyunca ise Deka ilk defa akşam yemeğini aldıktan sonra kamp ateşinin başında yanına oturmuş ve ilerleyen saatlerde de kalın yünden yapılmış battaniyesini alarak uyumaya gitmişti. Bu sırada birbirleri ile hiç konuşmamışlardı ama Marina Deka’nın biraz da olsa kalkanını indirdiğini hissetmişti.

Fenris ormanda tek başına devriye geziyordu. Ne Elektra ne de Liber geri döndüğünden beri birbirleri ile tek konuşma konuşmamışlardı, Marina sadece Liber’in elini Fenris’in omzuna koyarak sorun yok dercesine sıkışına tanık olmuştu. Marina bakışlarını yanında oturan kendi gibi kırılgan sarı saçlarını örmeyi yeni bitirdiği Marissa’ya çevirdi. Fenris’le gittikten ve geri döndükten sonra sayıklamaları azalmış ama hala tam olarak bitmemişti. Şuanda bile kendi kendine mırıldanmalar ile beraber sayıklıyordu, yine tamamen kendini dışarıya kapamış ve içine kapanmıştı. Çevresinin farkında olmayarak, bakan ama görmeyen gözlerle kamp ateşini izliyordu. Ritmik ve ahenkli sayıklaması ile dizlerine sarılmış bir halde öne arkaya sallanarak oturuyordu. Marina dikkatle kulak kabarttığında bile sayıklamaları bir anlam kazanmıyordu.

“Lanetle lanetle lanetle

Uykusunda boğ onları

Budur hainlerin cezası

Kimse karşı çıkamasın

Lockwood’lar yaşasın.”

Marina dikkatini Marissa’dan çekerek karşısındaki kütükte oturan Ginger’e çevirdiğinde içindeki ona karşı dikkatli ol diyen sesi görmezden gelemedi. İçinden keşke şuan Marissa iyi olsaydı da başıma gelen her şeyi anlatabilsem diye geçirdi. Deli gibi öne arkaya salınan narin arkadaşına her zamankinden çok ihtiyacı vardı.

Ginger çekici, gizemli sesi ve içinde binlerce yıldızın göz kırptığı gözleri ile Marina’ya esrarengiz bir gülümse ile bakarak konuştu.

“Fazla düşünmek sana bir yarar sağlamayacak düşünerek kendini yorma. Her şey zamanı geldiğinde olması gerektiği gibi gerçekleşecek ve sen bunun karşısında hiçbir şey yapamayacaksın, o yüzden düşünme bırak gitsin.”

Marina şüpheci bakışlar ile cadıya baktı.

“Elektra’ya çoktan gerçekleşmiş bir geleceği değiştirmek istediğini söylememiş miydin ? Demek ki sende kader karşısında bir şeyler yapmayı bırakmamışsın, şimdi bana hayatım konusunda öğüt verecek bir durumda değilsin.”

Ginger’ın ahenkli kahkahası ormanda çınladı.

“Haklısın, sana öğüt verecek durumda değilim. Belki bende değişmeyecek bir kader karşısında boşa çabalıyorum.” Derin kederli bir nefes aldı. “Ama değişmesi için her şeyimi verebilirim. Tüm sevdiklerimin yaşaması ve yaşayanların da mutlu olabilmesi için.”

Marina cadının gözlerine yansıyan hakiki acı karşısında bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı.

“Senin adına üzüldüm, umarım isteğine ulaşırsın.”

“Umarım hepimiz adına ulaşırım Marina...”

“Sorularımı tekrardan sorsam yine cevapsız bırakacaksın değil mi ?”

Cadı soruyu duymazdan gelmeyi tercih etti.

“Elimde sana vermem gereken bir şey var. Bunu benimle tekrar karşılaştığın zaman bana mutlaka göstermen gerek. Yeniden karşılaştığımızda ben başka bir bedene ve şimdikinden farklı toy bir ruha sahip olmuş olacağım.”

Boynundan altın renkli içe içe geçmiş halkalar ile birleştirilmiş ucunda bir madalyonun sallandığı kallavi kolyesini çıkardı. Madalyon göz alıcıydı. Üzerinde bir hilalin üstüne konumlanmış kabarık saçlı bir kadın ve kadının elinden tüm madalyona yayılan büyük bir güç kabartılar ile resmedilmişti. Arka tarafında ise içe içe geçmiş iki halka ve halkaların ortasından geçen ateşten bir ok kabartılmıştı.

Marina madalyonun etkileyeceği karşısında cadının uzattığı madalyonu incelemek için sorgulamadan eline aldı. Çok eski ve önemli bir kolye olduğu her halinden belliydi.

“Bu benim aile yadigarım, çok kıymetli ve önemlidir. Yüzyıllar boyunca onu yanımda taşıdım. Benimle tekrar karşılaştığın zaman bunu sana benim verdiğimi söylemeyi sakın unutma.”

Marina şaşkınlıkla kafasını kaldırıp cadıya baktı. “Bunu bana mı veriyorsun ?”

“Evet, artık senin. Benim üzerimdeki miadını doldurdu.”

“Bunu alamam.” Marina düşüncelerini toparlamak için duraksadı. “Karmaşık şekilde konuşup duruyorsun, sorularıma doğru düzgün cevap vermiyorsun. Sana güvenmiyorum. Bu yüzden senden bir şey alamam.”

“Bu bir hediye değil Marina, bir yardım. Zamanı geldiğinde sevdiklerini koruyabilmen için.”

Marina’nın bakışları istemsizce Marissa’ya kayarken avucundaki madalyonun üzerine parmaklarını kapadı. Avucunun içindeki madalyonun çıkıntılı yüzeyi bile insana ne kadar değerli bir şey olduğunu hissettiriyordu.

“Bana neden yardım etmek isteyesin ki ?”

Cadı güldü. “Söyledim ya, ileride çok iyi arkadaş olacağız. Hatta çok iyiden de öte...”

Marina bakışlarını en yakın ve hatta tek arkadaşına çevirdi, hala kendi kendine sayıklamaya devam ediyordu.

“Öldür Ortiz’leri,

Kurtar Lockwood’ları,

Kader ağlarını ördü

Kimse kurtaramaz Mgelika’yı.”

Marina’nın Marissa’ya yönelen bakışları ile Ginger'ın bakışları da oraya çevrilirken dudaklarında kötü ve şeytani bir tebessüm meydana geldi. Marissa hala çevresinde olup bitenlerin farkında olamayacak kadar hayal alemindeydi.

“Vakti geldiğinde ileride Marissa'ya karşı kullanman için sana söylemem gereken bir şey var.” Güzel dişleri meydana dökülerek gülümsemesi arttı. “Döngüden iki yıl sonra Fenris başı kesilerek bir isyan sırasında çok feci bir şekilde ölecek.”

Marina baştan aşağı buz kestiğini hissetti. Ağzını açamayacak kadar şokta gibiydi.

“Öyle bir an gelecek ki bu bilgiyi bildiğin için çok mutlu olacaksın.”

Marina ağzını açabildiğinde sadece “Yalan söylüyorsun.” diyebildi.

“Sana daha önce de geleceği görebildiğimi söylemiştim. Fenris’e baktığımda da gözlerinde tek görebildiğim şey zavallı ölümü.”

“Ne zaman nasıl olacak ? Öyleyse bunu ona söyleyip engel olmamız lazım !”

Marina panikle ayağa kalkacakken birden cadı büyüsü ile yerinde tutulduğunu fark etti. Gözleri korkuyla büyürken cadı öne doğru eğilerek elini Marina’nın bileğine doladı. Elektra ve Liber ağaçların oradan buraya baksalar bile sanki ikisi baş başa vermişler de konuşuyorlarmış gibi bir hava uyandırıyorlardı. Cadının uzun tırnağı Marina’nın bileğine girerek kanatırken cadı kendini beğenmiş bir halde huşu ile mırıldandı.

“Şimdilik Fenris’in ölümü ile ilgili olan konuşmayı zihninde kilitleyeceğim, ama zamanı geldiğinde her şeyi başlatanı ve bitirecek olanı çok net görebileceksin.”

Tırnağı bileğinde daha da derine girerken Marina acı ile sızlanmaya bile vakit bulamadan zihninde korkunç bir acı duydu. Sanki yüz binlerce iğne aynı anda beynine saplanıyormuş gibiydi. Marina acı ile haykırmak isterken bunu başarıp başaramadığından bile emin olamayarak katlanılmaz acının etkisi ile dünyanın etrafından yavaşça kaydığını duyumsadı, sonrası koca bir karanlıktı.

Marina yüzüne yansıyan kış güneşinin o soğuk ışıkları ile uyandığında sabahın ayazında derin bir nefes alarak yünlü battaniyelerinin arasından doğruldu. Gerdanından aşağı soğuk bir şey kayarken Marina kıyafetlerinin üzerinden madalyonu bularak dokundu. Zihni usulca cadının hediyesi diye fısıldarken madalyonu almakla doğru yapıp yapmadığını düşündü. Bakışları etrafta hemen narin ve korunmaya muhtaç arkadaşını bulurken madalyonu aldığı için kendini sevdiklerim için diyerek teskin etti.

Kurtlar ortalıkta görünmüyordu. Marina oralarda bir yerlerde olduklarından emin olarak ormana doğru baktı. Fenris dün geceden beri hiç uyumadıysa çok yorgun olmalıydı. Zihni usulca Fenris diye fısıldarken aklı bulanıklaşarak ne yapması gerektiğini düşündü. Sanki Fenris’le ilgili yapılması gereken bir şey vardı, içi huzursuzlukla doldu. Bir şey yapması mı gerekiyordu yoksa söylemesi mi ? Kafa karışıklığı ile ayağa kalkarken Deka’nın eskiden yanan kamp ateşinin başında somurtkan bir şekilde oturduğunu fark etti. Marina’nın ayağa kalkması ile dik bakışları onu bulmuştu.

“Ne güzel sonunda biri uyanabildi.” Göz devirerek elindeki çubuk ile dün yanan ateşin küllerini karıştırmaya devam etti. “Önümüzde hala gidilmesi gereken uzun bir yol varken herkesteki bu rahatlığı anlayamıyorum.”

Marina Deka’nın kendisi ile konuşmasına şaşırarak yanına gitti. Karşısına otururken dün akşam kalkanını biraz indirdiği konusunda yanılmadığını fark ederek hafifçe tebessüm etti. Belki de döngü dönüşü hep beklediği ve istediği gibi kız kardeşlerinin arasına alınabilirdi. Kalbi bunun heyecanı ve mutluluğu ile hızlıca atarken tekrardan kendini ay ışığı altında kayaların üstünde kız kardeşleri ile şarkı söylerken hayal etti. Hayali bile keyif vericiydi. İlk anılarıyla birlikte bile hatırladığı dışlama ve ayrımcılığı yıllar geçtikçe kanıksadığını düşünse de her zaman boğazında koca bir yumru olarak kalacağı gerçeğinin de bilincindeydi. Çocukken bu ötelemeye anlam veremese de bir gün kayalarda diğerlerini kendi hakkında konuşurken gizlice duyuvermişti. Gerçi konuşmanın sonuydu ama Marina az da olsa söylenenlerden kendi çocuk aklıyla bir fikre varmıştı.

“Ayrıca...” demişti biri “...Marina’nın babası korsan adalarından bir korsan. Hem de yıllardır denizkızlarını zalimce ve vahşet dolu bir şekilde öldüren bir ailenin mensubu.”

“Nasıl bu kadar eminsin Glinda ?” demişti bir başka ses ve Glinda cevap vermişti.

“Boynundaki doğum lekesini görmemiş olamazsın. Bu o ailenin doğan her üyesinin üzerinde bir lanet gibi bulunur. Raveneye’ların sembolü...”

Bir başkası lafa atlamıştı. “Babası korsan ya da değil zaten yine de onunla konuşmamamız gerekiyormuş.”

“Evet, ondan uzak durmak en iyisi.” diye onaylamıştı diğerleri de.

Marina istemsizce elini boynundaki kuzgun şeklindeki doğum lekesine götürerek parmaklarını üzerinde oynattı. Eskiden olduğu kadar ondan nefret etmiyordu artık.

Deka hırçınca hala önündeki ateşin küllerini karıştırırken söylenmeye devam etti.

“Grubun en güçlülerinden Anton gitti, onun yerine yanımızda kim olduğunu bile bilmediğimiz bir cadı var. Kurtlar şimdiden problem olmaya başladı. Aman ne güzel bir döngü yolculuğu ! Sanki kapıyı onlar açacakmış gibi !”

Marina yıllardır hem kız kardeşlerini hem de sürüyü uzaktan izlemekten duyguları okumakta iyiydi.

“Döngüden korkuyor musun Deka ?”

Deka’nın yüzü öfkeyle kasılırken ateş saçan gözlerle Marina’ya baktı.

“Döngüden değil başarısız olmaktan korkuyorum aptal ! Başarısız olursam Rea’ya bunu nasıl açıklarım.”

“Rea ikimizi birlikte bunun için mi gönderdi ? İkimizden biri başarısız olur diye mi ?”

Ormandan kurtların adım sesleri duyulurken Deka ayağa kalkarak aşağı doğru dik dik baktı.

“Bu kadar aptal olma Marina.”

Önde Fenris onun arkasında Liber ve Elektra olmak üzere kurtlar ormandan çıkarken Marina sıkıntı ile derin bir nefes vererek ayağa kalktı. Deka’nın bu iğneleyici sözlerine alıştığından artık rahatsızlık vermiyordu. Zihni Fenris’i görmesi ile tekrardan bulanırken neyi hatırlaması gerektiğine kafa yordu ama aklında canlanacak tek bir kare bile yoktu.

Kurtlar sessizlerdi. Aralarındaki problemleri çözmüş gibi durmasalar da birbirlerine girecek gibi de değillerdi. Marina sessizce uykusunda bile canavarları ile boğuşan Marissa'yı uyandırmaya giderken Ginger'ın da uyandığını fark etti. Korkunç bir rüyada gibi terleyerek hala sayıklayan Marissa’yı uyandırırken Fenris’in de yanlarına gelmek ister gibi bakan bakışları üzerlerindeydi.

Tüm grup uyandıktan ve bir şeyler yendikten sonra eşyalar toplanarak yola çıkılmaya hazır hale gelindi. Yürüyemeyecek durumda olan dört kişi ve iki ata sahip olduklarından başta Deka biraz huysuzluk yapsa da Elektra’nın ters bir bakışı ile o da istemeyerek de olsa sindi. Marina hala iyi durumda olmayan Marissa ile aynı atı paylaşırken Deka ve Ginger’a da birlikte gitmek düşmüştü.

Marina at üstünde geçen saymayı bıraktığı günler sonrasında çöle ulaştıklarında ruhunun bu uçsuz bucaksız kızıllık karşısında zangır zangır titrediğini hissetti. Deniz kızlarının korkulu rüyası etrafında suya dair hiçbir şey bulunmayan bu kum deniziydi. Çölde ilerledikleri ilk günlerde Marina sanki ruhu boğuluyormuş gibi hissetse de sonradan bu her zaman boğazında duran boğulma hissine de yavaş yavaş alıştı. İvedilikle geçen günlerde tek zorlanan deniz kızları da değildi üstelik. Liber devlerle olan kavgasından sonra aldığı yaraların çoğunu iyileştirse de ayağındaki aksama bir türlü geçmek bilmemişti. Elektra ve Fenris zorunda kalmadıkça konuşmazken üstüne üstelik dolunayın da yaklaşması ile daha dürtüsel ve agresiftiler. Marissa'nın sayılı günlerde aklı yerine gelirken çoğunlukla hayal aleminde ve mırıltılar içerisindeydi. Bu yolculukta tek zorlanmayan kişi Ginger gibiydi. Deka’nın mırın kırın ettiği şeylere burun kıvırıyor arada gözlerinde eğlence pırıltıları ile herkese üstten bakarak büyük bir incelikle dalga geçiyordu. Marina ile ateşin önündeki geceden beri de bir daha hiç konuşmamışlardı.

Çölde ilerlemenin zorluğu, kurtların agresifliği, Marissa’nın iyi olmayışı gibi daha birçok etken bu yolculuğu zorlu kılarken asıl gruptaki herkesi tedirgin ederek korkutan bir başka mesele daha vardı. Uykuda boğanlar. Çöle girdiklerinden beri hiçbiri ile daha karşılaşmamışlardı ama anlatılan hikayelerin korkunçluğu göz önüne alınırsa çöle girmek zorunda kalan kişilerin başına pek iyi şeyler gelmiyordu. Fenris uykuda boğanların asıl yaşadığı bölgeye yakın olmadıklarını ve döngü yolculuğunun her yıl yapıldığını ve kimsenin daha önce zarar görmediğini söyleyerek grubu rahatlatmaya çalışıyordu ama Marina Fenris’in davranışlarında da gözle görülebilecek bir dikkat ve tedirginlik seziyordu. Kurtlar dışarıdan gelen en ufak bir seste tetik haline geçiveriyorlar ve durmadan kum tepelerinin arasında devriye geziyorlardı.

Çölde günler herkes için sıkıntılı geçerken Marina artık neredeyse tamamlanmak üzere olan aya bakarak kederle derin bir nefes aldı. Havada birazdan patlamak üzere olan bir bomba varmışta herkes onu bekliyormuş gibi bir ruh hali vardı. Bu gece nöbet sırası Liber'deydi. Herkes uyku için hazırlanarak battaniyelerinin arasına gömülürken Marina da boğulma hissini azaltmak için gözlerini sımsıkı kapayarak çabucak uyumaya çalıştı.

Birinin nefesini yüzünde hissetmesi ile uykusundan yavaşça sıyrılırken kalbi birden hızlıca atmaya başladı. Sezgileri alarma geçmiş gibi Marina’ya delice kaçmasını söylüyordu. Yüzünün hemen yakınında dolanan ve çürümüş ceset gibi kokan nefes ile Marina uyuyormuş taklidi yapmanın zorluğunu yaşarken kuş gibi titrediğinin farkında olarak karşısındaki şeyin bunu anlamaması için içinden yalvardı. Bedeninin üzerine eğilmiş yaratığın ağzından iğrenç nefesi ile birlikte sanki balçık gibi bir şey de Marina’nın yüzüne damlıyordu. Marina dayanılmaz bir şekilde elini ağzına götürerek kusma hissini engellemek istese de bu dürtüsünü korkusu daha ağır basarak güç bela bastırdı.

Uykuda boğanın uzun iskeletimsi, sanki derisi çekilmiş gibi olan parmaklarını boğazında hissederek istemsizce nefesini tutarken uzun tırnakların boğazından aşağı doğru inmesi ile kendini parçalayarak öldüreceğini düşünerek dehşet ile geri çekilirken uykuda boğanın asıl ulaşmak istediğinin madalyon olduğunu biraz geç anladı. Dudaklarından bir çığlık firar ederken arkaya doğru sadece azıcık kaçarak yaratıktan uzaklaşabildi.

Marina tir tir titreyerek yaratığın gözlerine bakarken ruhunun onu terk ettiğini düşündü. Gözleri iki derin kuyu gibi simsiyah ve dipsizdi, daha doğrusu gözleri oyularak çıkarılmış gibiydi. Derisi kuru erik gibi iskeletine yapışmıştı. Kambur bir duruşu, koca yamuk bir kafatası, uzun parmakları ve ağzından kahverengi balçık gibi bir şey damlayan tek tük sivri dişi kalmış kabus gibi bir yaratıktı. Gri soluk teni boynu ileride kambur duruşuyla bir köpek gibi kolları ile dört ayak üzerinde duruyordu.

Marina bakışlarını yaratıktan çekebildiğinde uykuda boğanın tek olmadığını anladı. Bir sürülerdi. Marina’ya onlarca belki de yüzlerce çok gelecek kadar etrafta uykuda boğan vardı. Marina korkuyla birlikte grup arkadaşlarının uykuda boğanlar tarafından yavaşça öldürüldüğünü fark ederek koca bir dehşet çığlığı attı. Uykuda boğanlar isimlerinin de hakkını vererek grubu yavaş yavaş uykularında öldürüyorlardı. Onları kumun içine gömerek korkunç yuvarlak ağızlarını açmış ve ağızlarından kırkayakların uzun iğrenç kılımsı ayakları gibi eklemlerini çıkararak gruptakilerin boynuna dolamışlardı. Marina dehşetin ve korkunun etkisi ile tam olarak olanları idrak edemediğini düşünse de yine de Ginger’ın başında bir uykuda boğan yok gibi geldi.

Karşısındaki uykuda boğan ona yaklaşırken Marina buradan kaçamayacağına kanaat getirerek kendini göz yaşları ile birlikte ölüme teslim etti. Gözlerini sımsıkı kapayarak kaçınılmaz sona hazırlanırken uykuda boğanın ölüm kokan nefesini tekrardan yüzünde hissetti. Uzun parmakları boynuna dolanırken uykuda boğanın birden başını sola yatırması ile boynu gözler önüne serilirken yaratığın geceyi delen çığlığı ile korku ile gözlerini açtı. Yaratığın çığlığı hem korkunç hem de dehşet vericiydi. Bu çığlık ile tüm uykuda boğanlar grubu bırakarak Marina’ya dönerken Marina korku ile nefesini tuttu. Yaratık uzun siyah tırnaklarını Marina’nın doğum lekesinin olduğu yerde bir süre gezdirdikten sonra ağzını açarak iğrenç eklemsi uzuvlarını çıkararak Marina’nın ağzının içine zorla soktu. Marina ne kadar kaçmaya çalışsa da başarısız oldu. Korkudan çığlık bile atamazken yaratığın eklemleri ağzının içinde dolaştı ve Marina boğazından aşağı indiklerini hissetti. Kendini bayılmak üzere gibi hissederken başı şiddetle dönmeye başladı ve yaratığın oyulmuş dipsiz siyah gözlerine bakarken sanki birden okyanusun enerjisini hissetti. Bedenini kuma batıyor gibi hissederken birden şiddetle yere düştüğünü fark ederek düşmemek için bir şeylere tutunmaya çalıştı ama bu nafile bir çabaydı. Kumun içinde yaratıkla birlikte tamamen batarken nefessiz kaldı ve bedeni kumun içinde tamamen kayboldu.

Kumun içinden birden gürültü ile derin bir suya düştüğünü fark ederken bedeni derin bir rahatlama ile özgürlüğüne kavuştu ve tekrardan sudan çıkarak bu özgürlükten mahrum kaldı. Tekrardan düşüyormuş gibi hissederken bu sefer sertçe kendini bir geminin güvertesine düşmüş halde buldu. Yaratığın o iğrenç eklemleri ağzında değildi ama uykuda boğanlar her yerdeydiler. Şuan üstünde durduğu bayrağında bir kuzgunun sallandığı büyük korsan gemisinde ve çevresindeki tüm büyüklü küçüklü gemilerde. Marina etrafındaki su dalgalarının enerjisi ile kendine daha iyi hissederken tüm uykuda boğanların ona baktığını fark etmesi ile kendini denize bırakmak istedi ama bunu yapabilmek için bile onlardan onlarcasını geçmek zorundaydı.

En yakınındaki uykuda boğanın elini ona doğru uzatması ile dudaklarından korku dolu bir çığlık çıkarken uykuda boğanın ağzının da oynadığını biraz geç fark etti. Marina dikkatle onu dinlediğinde ağzındaki inlemeye benzer çığlığımsı sese anlam verebildi.

“Yardım et... Kurtar bizi...”

Diğer uykuda boğanlardan da aynı ses yükselirken Marina şaşkınlık ve dehşetle çevresine bakındı. Hepsi ona uzanmaya çalışarak aynı kelimeleri söylüyordu.

“Yardım et...”

Marina güvertenin en ucuna kadar gerilerken korkusunun azaldığını fark etti, şimdi ona doğru uzattıkları elleri gözüne sanki yardım ister gibi aciz geliyordu. Hepsi de büyük bir acı ile olduğu yerde kıvranırken denizin de dalgaları artmış gemiyi büyük bir şiddetle iki yana savuruyordu. Marina başlarının üzerinden bir kuzgunun tüm ihtişamı ile uçtuğunu gördü.

Koro yardım istemeye devam ederken içlerinden biri sürünerek de olsa Marina’ya yaklaşarak uzun parmaklarını birden Marina’nın bileğine doladı ve onu kendine doğru çekti. İğrenç nefesini yüzüne vererek koroya tekrar edecek yeni sözcükler verdi.

“Cadıya güvenme...” İnleme ve çığlığın eşlik ettiği sesleri her yeri inletirken Marina bileğini kurtarmaya çalıştı. Yaratığın parmaklarından kurtulup kendini güverteden denize atmadan önce koro yeni bir kelime söylemeye başlamıştı.

“İhanet...”

Marina suyla yine saniyelik olarak kavuşurken birden yine düşmeye başladı ve düşüşü bu sefer başladığı yere yani kumlara oldu. Yaratığın iğrenç eklemleri ağzının içindeydi.

Marina ağzından çıkarabildiği kadar ses çıkarmaya çalıştı ama bu işe yaramaz bir çabaydı. Ellerini de kullanarak ağzının içinden eklemleri çıkarmaya uğraştı. İnce ve yumuşak olan eklemsi şeylerin bazıları elinde kırılarak ağzının içinde kalırken uykuda boğan zarar gördüğünü anlamış gibi eklemlerini geri çekti. Marina ağzının içinden boğazına kadar uzanan eklemleri tiksinti ile çıkarırken boğazından yükselen bulantıya karşı koyamayarak kustu. Yaratıktan gelen derin çığlıkla korkudan baştan aşağı titredi ve Marissa’yı elinde hançerle kendi önüne siper olmuş bir şekilde tam önünde buldu. Arkadaşı ayakta durmakta bile zorlanıyormuş gibi sallanıyordu ama gözlerinde kararlı ve korkutucu bir bakış vardı. Uykuda boğanlardan Marissa'yı ayakta görenler korkunç işkence çığlıkları atarak kaçıştı. Marina tüm uykuda boğanların ayakta bile zor duran narin arkadaşı karşısında korku ile kaçışmalarını anlayamayarak izledi.

Marissa saldırmadı, zaten saldıracak durumda da değil gibiydi. Uykuda boğanlar ortadan kaybolurken Marina havadaki o zamana kadar fark edemediği ağır bir bulutun da yavaşça kaybolduğunu fark etti. Tüm grubu ölürken uyandırmayan da aynı şey olsa gerekti. Herkes uykusundan yavaşça uyanırken Liber’de kum tepelerinin ardında aynı sersemlikle belirdi.

Etrafta hiç uykuda boğan kalmayan ve grup kendine gelip olanları fark edene kadar Marissa elinde hançer ile ayakta durdu. Fenris endişe ve korku ile yanına geldiğinde elindeki hançeri kumlara düşürerek kendinden geçip Fenris’in kollarına düştü. Marina kumlarda dizlerinin üzerinde ruhunda kurtulduklarına dair derin bir rahatlama hissederek kalakalırken bakışları Ginger’a takıldı. Gözlerinde beliren derin bir nefretle Marissa’ya bakıyordu. Marina o an doğru görüp görmediğini düşündü. Uykuda boğanlar tüm grubu öldürürken Ginger’a dokunmamışlar mıydı ? Zihinde yaratıkların aciz sesi yankılanırken kalbi korku ile hızlandı ve üstlerinden simsiyah bir kuzgunun uçtuğunu gördü.

“Cadıya güvenme... İhanet...”

 

 

 

 

Bölüm : 20.12.2024 00:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...