12. Bölüm

11. KAFASI KARIŞIK

Rumi
gizemlikimliksizz

 

Karanlık bazen boşlukta gibi hissetirebiliyordu. Kimseyi görmüyor olmak, kimsenin var olmadığı anlamına gelmezdi. Bazen en çok da görmediklerimiz bize dokunurdu. Merdivenin yanındaki duvara elimi uzattığımda karanlığa ne kadar da ihtiyacım olduğunu sorguladım. Sanki herkesin gözünü aynı anda kapatmış gibi hissettiriyordu.

 

Kimse seni görmezse, daha iyi düşünürsün demişti annem bir keresinde. Neyi düşünecektim? Beni kurtaran adamı mı?

 

Gözlerimi kapattığımda aklıma gelen kişi gözlerimi kapatmadan da aklıma geliyorsa aklımı yitirmiş olmalıydım değil mi?

 

" Buradayım. " diyen sesi dudaklarımın birkaç santim ötesinden geliyordu. Çünkü nefesini dudaklarımda hissediyordum. Bana doğru eğilmiş olmalıydı. " Korkma. " elimi aradığını koluma değen ellerinden hissettim.

 

Gerçekten göz gözü görmüyordu ama o buna aldırış etmeden beni bulmaya gelmişti ve bulmuştu da.

 

Bu nasıl mümkün olabiliyordu?

 

" Karanlığa rağmen beni buldun. " dedim hayret dolu sesimle. Diğerlerinden sesler geliyordu ama onlara aldırış etmiyordum. Hala Cihangir'i görmüyordum. O da beni görmüyordu, buna rağmen beni bulmuştu. Evi ezbere bildiği için seni de merdiven kenarında gördüğü için bulabildi dedi iç sesim bunu anlamlandırmamam gerektiğini bana fısıldayarak.

 

" Seni bulmam için görmeme gerek yok. " Dudaklarının yumuşak baskısını dudağımın ucunda hissettiğimde gözlerim irice açıldı. Birbirimizi görmediğimiz için bu kadar yaklaşmıştı ama bu teması sanırım o bile beklemiyordu. " Özür dilerim, ben fazla yakınım. " Dudakları bu sefer biraz geriye doğru çekildi.

 

Dudakları dudaklarımın ucuna dokundu diye özür mü diliyordu?

 

Kalbim hızla atmaya başladı. Şimdiye kadar neyi bekliyordu onu bile bilmiyordum. Elektrikler gitmeden önce gideceğimden emin olan ben artık gitmek istediğimden emin değildim. Kahretsin ne yaparsam yapayım ondan etkileniyordum. Bunu inkar etmenin kime ne faydası vardı?

 

Ona bir cevap vermediğimde kolumda duran elini yukarı doğru çıkarıp yüzüme yaklaştırdı. " Yüzünü bulmaya çalışıyorum, haber vermek istedim. Yanlış anlama diye. "

 

" Anlamam. " dedim sertçe yutkunarak.

 

Yüzümü bulup ne yapacaksın diye sorsam ne cevap verirdi?

 

Eli dudağımın bitişine dokunduğunda derin bir nefesi içine çekti. Gözlerimi kapatıp bu anın içinde kendimi saklamak istedim. Bunlar benim için hiç de iyi olmuyordu. Etkileniyordum. Olmaması gereken hayallerin peşinden koşmaya başlıyordum. Dudaklarım her ne kadar tersini söylese bile ondan uzak kalmak bana iyi gelmeyecekti biliyordum. O zaman neden gitmek için çırpınıyordum?

 

O bir asker, dedim kendime gözlerimi kapatarak. Göreve gidecek, sana veda bile etmeyecek. O bir asker.

 

Lanet olsun! Askerse ne olmuş? Onlar sevemez mi diyen tarafımla iç savaşı veriyordum şu an.

 

Cihangir ve sevmek ikilisi yan yana gelir miydi bilmiyordum aslında. Beni emaneti olarak görüyordu. Eli dudağımın kenarında bir kez daha hareket edince inlememek için tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Bu temastan bile etkileniyordum. Ben çok yanlış bir bataklığın içindeydim.

 

Ya da bataklık bendim.

 

" Umay ben..." gözüme doğru gelen ışıkla birlikte konuşmak için aralanan dudakları kapandı.

 

" Telefonun flaşını açmak neden aklımıza en son seçenek gibi geldi? " diyen Alparslan ışığı tam gözüme tutuyordu. Cihangir elini anında dudağımın kenarından çekti. Benimle göz teması kurmadı. Gözüme gelen ışıktan dolayı bende sadece onun bedenine bakabiliyordum. Ellerini iki yanında yumruk yapmıştı. " Siz iyi misiniz? " bize doğru yaklaştı Alparslan.

 

" Işığı gözlerine tutmasan daha iyi olacaklar. " Gece'de onunla birlikte merdivenin yanına doğru geldiğinde gözlerimi Cihangir'e çevirdim. Ama o bana bakmadan küçük adımlarla yanımdan ayrıldı.

 

Dudaklarımıza dokunan sıcak eller gitti.

 

" Mumlarımız nerede bizim ya? " diye sordu Mizgin.

 

" Alt kattaki odada. " dedi Leman elindeki telefonla gideceği yeri aydınlatarak. " Ben alıp gelirim Barbarosla. "

 

" Gidelim bitanem. " yanımdan geçip alt kata indiklerinde içimde aşamadığım şeyler vardı. Leman hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Oysa beni çoktan gözden çıkarmıştı. Ona teklif eden benden ama nedense kendimi gözden çıkarılmış hissediyordum. Sonuçta kendi de bu işin tehlikeli olduğunu söylemişti. Ama hiçbir güvenliğimiz olmadan oraya gidecektik. Sadece Leman ve ben.

 

" Işıklar olmadığına göre şu an en iyi ben kimim oyunu gider. " dedi Kubilay yüzünde büyük bir tebessümle.

 

" O oyunu yıllar önce bıraktık sanıyordum. " yüzünü buruşturdu Gece.

 

" Oyun bu yıllanır sonra tekrardan ortaya çıkar. " göz kırptı Kubilay. " Tabi sen hiç tahmin edemediğin için istemiyorsun değil mi bu oyunu? "

 

" Ne alakası var? " kaşları çatıldı Gece'nin.

 

" Çok alakası var. " Leman ve Barbaros ellerinde mumlarla yanımıza geldiklerinde nasıl bu kadar hızlı olduklarını sorguladım. " E, oynar mıyız? "

 

Cihangirle göz göze geldik. " Oynayalım. " dedi bana bakarak. Onun da zihninde dönüp duruyor muydu az önceki teması?

 

" Ben kimim mi oynayacağız? " diye sordu Barbaros sorusundan emin bir şekilde. " Her zamanki gibi. "

 

" Bu sefer bir kişi fazla. " Leman'ın sesiyle gözlerimi ona çevirdim. Tabi ki de beni kastediyordu.

 

" Leman. " dedi Cihangir sert bir sesle. Ayağa kalktı ve " Konuşabilir miyiz biraz? "

 

" Yeterince konuştuk Cihangir. İnan hiç gerek yok. Çünkü konuşmamız tavrımı değiştirmeyecek. " gözleri ikimiz arasında gidip geldi. " Senin de tavırların değişmese iyi olur. Fazla alıştığımız şeylerden zor vazgeçeriz, bilirsin. "

 

Gideceğimi altı çizili halde söylüyordu aslında. Ama Cihangir şu an bunu anlayacakmış gibi bakmıyordu ki anlayamazdı da. Burada duracağımı sanıyordu. Çiftlikten yalnız gidemeyeceğimi biliyordu. Unuttuğu bir şey vardı. Leman aklına koyduysa beni bu çiftlikten kendiyle birlikte götürürdü.

 

Böylesi en iyisi dedim içimden. Sen doğru olanı yapıyorsun dedim bir kez daha. Kendimi inandırmak zor olacaktı.

 

" İleri gittiğinin farkında ol artık. " dedi Cihangir hiç beklemediğim anda bağırarak. " O kızı benimseyeceksin. Herkes benimseyecek. "

 

" Neden? " hazırlıksız yakalandığı bu soruyla birlikte sertçe yutkundu. Adem elmasının hareketini izledim. " Neden benimsememiz gereksin Cihangir? Aramıza belli bir süreliğine katıldı. "

 

" Belli bir süreliğine benimseyeceğiz o zaman? " Barbaros ortalığı yatıştırmak için mi araya girmişti bilmiyordum ama bakışları endişe doluydu. Onun hakkında tek görebildiğim şey buydu.

 

" Cihangir beyin öyle bir niyeti yok gibi. " Leman bu konuşmanın arkasında kalacak gibi durmuyordu. Benim yüzümden kavga ediyor olmaları hoşuma gitmiyordu. Sahi kim hoşuna giderdi ki?

 

" Var. " dedim sertçe yutkunarak. " Onun da niyeti o yönde. Belli bir süreliğine buradayım. Üzerime fazla düşüyor diye farklı düşüncelere kapılmanızı istemem. Üzerime fazla düşünüyor çünkü babam beni ona emanet etti. Emanet kelimesinin sizin için ne anlama geldiğini biliyorum. Cihangir de bu yüzden..."

 

" Kesin o yüzden! " dedi Kubilay ama ses tonu alay kokuyordu. Yüzünde inandığını belirten bir ifade yoktu.

 

" Her neyse, kavga etmeyin lütfen. "

 

" Kavga etmiyoruz. " dedi başını dikleştiren Leman. " Tartışıyoruz. "

 

" O zaman tartışmanıza gerek yok Leman. " dedim ona ismiyle hitap ederek. Başka ne diyebilirdim ki? Diğerleri gibi komutanım dememi mi tercih ederdi?

 

" Senin fikirlerine de ihtiyacımız yok. " ismimi söylemedi. Söylerse zehirli bir ok atacak gibi bakıyordu gözleri.

 

Odayı sakinleştirmek adına gelmiş gibi herkesin telefonu bir anda çalmaya başladığında kaşlarım hayretle havalandı. Bu bir nevi acil durum falan mıydı? Çünkü herkesin telefonunun aynı anda çalma ihtimali olabilir miydi diye düşünmekten kendimi alamıyordum. " Karargahtan arıyorlar. " dedi Barbaros telefonun ekranını göstererek.

 

" Beni de. " Alparslan da telefonunu gösterdi.

 

" Demek ki hepimizi aynı anda arıyorlar. Bir şey mi oldu ki? " Gece'nin sorgulaması üzerine Leman konuşmaya başladı.

 

" Telefona bakmak yerine açıp konuşursak öğrenebiliriz ne olup ne bittiğini. " eliyle telefonu işaret etti. " Aynı yerde konuşamayız, sesler karışır. " dediği anda odadaki herkes başka bir yere doğru yürümeye başladı.

 

Vay canına, karargahtan gelen telefonun onları bu denli etkileyeceğini hiç düşünmemiştim. Odada sadece Leman ve ben kaldığımızda elindeki telefonun kapama tuşuna bastı. " Benimle gel. " diyerek bahçeye doğru yürümeye başladı.

 

Annesini takip eden yavru ördek misali onun arkasından ilerledim. " Herkesin aynı anda aranmış olması senin planın mı? "

 

" Akıllı olduğunu biliyordum. " dedi bana doğru dönerek. Gözleri evde gezindi. Bizi birinin görmeyeceği bir yerde durdu. Tam ağacın altındaydık.

 

" Bunu iltifat olarak alıyorum. " onunla yakın değildik ama böyle konuşmak da bir garip hissetmeme sebep olmuştu.

 

" Büyük dayı arıyor. " gözleri tepkimi ölçmek adına üzerimde gezindi. " Bizimle konuşmak istiyor. "

 

" Teklifimi ona söyledin değil mi? " elimi şıklattım. " Benimle iş birliği yapmamak konusunda çok emindin, fikrini o değiştirdi değil mi? " gözlerini başka bir yere çevirdi. Tabi ya, büyük dayıya sormadan iş mi yapardı o?

 

" Ekibimizin başı oyken ondan bir şey gizleyeceğimi mi düşündün? " Göz devirdi. " Ben Cihangir gibi başka bir tarafımla harekete geçmiyorum. Aklımla harekete geçiyorum. Başıma bela olacak bir olaya dahil olmam. "

 

" En doğrusu. " omuz silktim. Keşke Cihangir de senin gibi düşünse diyemedim. Öyle düşünmesini istemiyordum.

 

" Merhaba " dedi ağaca sırtını yaslayarak. Görüntülü aramıştı. " Büyük dayı. "

 

" Leman kızım. " dedi büyük dayı heyecanlı bir sesle. Onları gerçekten kendi ailesinden biri gibi görüyordu. " Diğerleri yok değil mi? "

 

" Yoklar, sadece o var yanımda. " ekranı bana doğru çevirdi. Adımı söylememiş olmasına takılmamaya çalıştım.

 

" Merhaba. " dedim gözlerimi ekrana çevirerek.

 

" Umay, nasılsın? " Göz devirmemek için ellerimi iki yanımda yumruk yaptım. Onlar için bir yabancıdan farksızdım.

 

" Daha iyi olduğum günler olmuştu. " Lemanla göz göze geldiğimizde iç çekti.

 

" Gideceksin o iyi günlerine merak etme. " diye ağzının içinde geveledi ama her şeyi duymuştum.

 

" Gitmeyi bu kadar istediğini bilmiyordum. " dedi Büyük dayı sakalında elini gezdirerek.

 

" Kalmak için delirmiyorum. Biliyorsunuz bu bir mecburiyet. Ailem..." Artık herkes tarafından yok olduğu bilinen ailem mi demeliydim? " Onların yanına gitmem daha doğru olacaktır. Burada kaldıkça..." nasıl tamamlayacaktım cümlemi? Burada kaldıkça onlara alışıyorum mu? Yoksa Cihangir'e bağlanmaktan korkuyorum mu?

 

" Kalmaya devam edeceksin. " dedi Büyük dayı tiz bir sesle. " Hemen halledeceğimiz bir durum değil bu. O kadınla ilk görüşmende evine giremezsin. Girsen bile istediğimiz..."

 

" Benden tam olarak istediğiniz şey nedir? " diye sordum sadede gelmesini isteyerek. " Cihangir'in bu olayı sürekli ertelediğini hissediyorum. Bir planım var dedi bana. Ama kafası karışık belli. Bir planı var mı ondan bile emin değilim. "

 

" Cihangir'in seni gördüğü günden beri kafası karışık. " sertçe yutkunmama sebep olan cümleyle birlikte kalbim ters takla attı. Bu cümlenin ağırlığı altında ezildim. Ruhumun içinde gezinen karıncalanma hissi tüm bedenimi sardı. Seni gördüğü günden beri kafası karışık.

 

" Büyük dayı. " genzini temizlemek istercesine öksürdü Leman. Büyük dayının bu konulara girmesini istemiyordu.

 

" Merak etmeyin kafasının karışıklığı ben gidince düzelecektir. " dedim kendimden emin bir ses olmasına dikkat ederek. Oysa kendime ben bile inanmadım.

 

" Düzelecek bir durum değil. " dedi ısrarla Büyük dayı. Benimle ne konuşmak için çağırmıştı buraya ne konuşuyordu?

 

" Büyük dayı sorun Cihangir değil, sorun..."

 

" Leman bizi biraz yalnız bırakır mısın? " diye sormasınla Leman'ın dudakları aralık kaldı. Böyle bir konuşmayı beklemiyor olsa gerekti. Açıkçası bende beklemiyordu. Büyük dayı benimle özel bir şey konuşacak mıydı yani? " Özel bir şey konuşacağım. " özel diye bahsettiği kişi kimdi? Ailem mi? Cihangir mi?

 

Bu adamın ismi neden sürekli zihnimin içinde dans edip duruyordu?

 

" Ama.." dudağını dişledi. " Tamam. " elindeki telefonu bana vererek kötü bakışlarıyla beni gerisinde bıraktı. Eve yakın bir yerde durdu ve beni izlemeye başladı.

 

Karanlıktaki tek ışık benim elimdeki telefondu. " Benimle özel olarak konuşmak istediğiniz konu nedir? " diyerek konuya girdim. Sakalını sıvazlayarak derin bir nefes aldığında gözleri benimkileri buldu.

 

" Ailen okulunu bırakman gerektiğini söylüyor. Biliyorsun yangından sonra sizin aileniz tamamen yok oldu diye biliyor herkes. "

 

" Biliyorum. " dedim acı gerçeği biri yüzüme vurunca. İnsanın yaşıyorken ölü diye anılıyor olması ne garipti.

 

" Ama ben açıkçası bunu uygun görmüyorum. " başını iki yana salladı.

 

" Okula devam etmem gerektiğini mi düşünüyorsunuz? " Başını onaylamak adına salladı bu kez. " Ama iyi de nasıl? O okulda beni tanıyanlar var. Ölmediğim ortaya çıkarsa Tibet yeniden peşime düşecek. "

 

" Bu ihtimaller yüzünden başka bir planım var. " Bunlar da hayatını plan yaparak geçiriyor dedi iç sesim.

 

" Yeni bir kimlik mi alacağım? " ismimi değiştirirsem beni tanıma ihtimalleri düşerdi değil mi?

 

" Aslında yeni bir birey olma desek daha doğru olur. "

 

" Ne demek istiyorsunuz? " Kafam karışmıştı. Yeni bir birey olmak da ne demekti?

 

" Sana yeni bir kimlik bulmak yerine var olan kimliğinin üzerinde ufak oynamalar yapmak daha doğru ve güvenilir. Bu konuyu ailenle de görüştüm ve ortak bir karar aldık. " Tabi dedim içimden, yine ailem yine onların kararları.

 

" Onların kararları yüzünden Tibet gibi büyük bir sorunumuz var, biliyorsunuz değil mi? " sinirlenmemek için kendimi sıktım. Yine benim için nasıl bir karar çıkmıştı acaba? " Bu sefer nasıl bir karar vermişler? "

 

" Evlilik. " dediğinde beynimden vurulmuş gibi irkildim. Arkamdaki ağaca sırtımı yaslamamın sebebi duyduklarım yüzünden dengede kalamayışım yüzündendi. " Kağıt üzerinde bir evlilik. Sadece soyadın ve medeni halinin değişmesi için yapılacak bir şey bu. Korkmanı gerektirecek bir şey değil. Ve yeni değil, iki yıldır bir başkasıyla evli olacaksın. Bu da biri senden şüphelense bile şüphesini yok edecek bir detay. "

 

Duyduklarımı sindirmem için birkaç dakika verdim kendime.

 

Ailem neden sürekli medeni durumumla ilgili kararlar alıp beni yok etmeye çalışıyordu?

 

" Ailem ve evlilik kararları. " dedim alay dolu gülümsemeyle. " Ne zaman benim üzerimden bir şeyler yapmaktan vazgeçecekler? Beni gerçekten kaybettiklerinde mi? "

 

Gözlerimi kapattım sessizliği dinledim. Başıma gelen şeyler tek tek gelmiyordu. Toplu geliyordu. " Açıkçası bu kararı birlikte verdik ve bende en uygun yolun bu olduğunu düşünüyorum. "

 

" Eskiden beni evlendirmek isteyen iki kişiydi şimdi üçe mi çıktı? " elimi alnıma koydum. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı. İki yıl evli görünecektim öyle mi? Peki ya Cihangir, onun böyle bir şeyden haberi var mıydı? Lanet olsun böyle bir durumda bile aklıma neden o gelmek zorundaydı ki?

 

Onun kararını da merak ediyorsun çünkü aptal, diyen iç sesime hak verdim. Evli biri olacaktım artık. Kağıt üzerinde bile olsa evli. Belki yüzük takmam bile gerekecekti. O zaman ne olacaktı? Belki evlendiğim kişiyle bile yaşamam gerekecekti. Beni okula götürecek ve oradakilere ünlü iş adamının kızı olmadığımı kanıtlayacaktım.

 

" Ve bu konuyu kimsenin bilmemesi gerekiyor. Özellikle de Kuzgun timi. " son cümlesini söylerken gözlerimin içine baktı. Kuzgun timi değil de Cihangir mi bilmemeli diye sormak istedim. Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırmamış olsaydım soracaktım. Ama alacağım cevaptan korktum. " Evli olduğunu. " yutkundu. " Kağıt üzerinde evli olduğunu kimse bilmeyecek. "

 

" Zaten onlarla yaşamayacağım ki. " dedim içimde kanayan bir yaranın izlerini hissederken. " Bilmeleri ya da bilmemeleri bir şey ifade etmeyecek. "

 

" Bu şu anki konumuz değil. Kiminle yaşayacağın bizi ilgilendirmez. Şu an sadece sana bahsettiğim konu üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. "

 

" Evlilik konusu. "

 

" Evet. "

 

" Bana bu fikri ortaya atan kişinin kim olduğunu söyler misiniz? " normalde bu fikre aklım takılmazdı. Kağıt üzerinde öyle görünmenin kimseye zararı olmazdı. Ama ilk defa kalbimin sıkışmasına engel olamıyordum. Cihangirden uzak durmam gerektiğini kendime defalarca kez hatırlatmama rağmen aklımdan onun ne düşüneceğiyle ilgili olan soru çıkmıyordu. " En azından bunu duymak benim hakkım. Ortak verdiğiniz bir karar olduğunu söylediniz ama..."

 

" Cihangir. " dedi gözlerini kapatıp açarak. Kaşlarım hayretle havalandı. Fikir gerçekten ondan mı çıkmıştı?

 

" Cihangir mi? " yutkundum. " Hani Kuzgun timinin bir şeyden haberi olmayacaktı? "

 

" Cihangir seninle ilgili konularda dur durak bilmiyor. " dedi bundan yakınır gibi. " Onu ilk defa durduramıyorum. " elini tekrar sakalına getirdi. " Her gün seninle ilgili gelişmeler için beni aradığını biliyor muydun mesela? " sertçe yutkundum. Benim için büyük dayıyla her gün konuşuyor muydu?

 

" Siz onu takip ettirdiniz diye size kızgın sanıyordum. "

 

" Normalde kızdığı birini aramaz. " dedi başını sallayarak. " Peşinden koşturur. " dua edercesine gözlerini havaya dikti. " Ama konu sen olunca kendi arıyor beni, kızgın bile olsa. " duyduklarım çok fazlaydı. Kalbim hızla atıyordu. Büyük dayı bana bunları anlatmamış olsa daha rahat hareket edebilirdim ama artık nasıl davranacağımı bile bilmiyordum. " Bu onda gelişen iyi bir özellik. Sana teşekkür borçlu bile olabilirim. "

 

" Bana bunları söylememeliydiniz. " dedim kendimi tutamadan.

 

" Neden? " yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. " Yoksa sende ondan uzak kalkmaktan korkuyor musun? " dikkatle yüzümü inceledi.

 

" Bizi fazla abartıyorsunuz. " dedim gözlerimi kaçırarak. Aslında kendimden ve düşüncelerimden kaçıyordum. " O bir asker ve ben de onun koruduğu sıradan biriyim. "

 

" Asker olmasaydı peki? " diye sorduğunda gözlerimi Büyük dayıya çevirdim. Leman'ın varlığını sürekli ileri geri hareket etmesinden anlıyordum. " Senin gibi sıradan biri olsaydı, düşüncen değişir miydi? "

 

" Hangi düşüncem? "

 

" Abartmayla alakalı olan. " dedi gülümseyerek. Ben bir şey söylemeden devam etti. " İnkar hiçbir şeyi değiştirmez Umay, unutma içindekini yok etmediğin sürece dilin ne söylerse söyler. Kandırır seni. " yutkundu. " Cihangir belki de senin durumundan etkilendi, kendine bir vazife edindi bunu. Bilemiyorum. Ne düşündüğünü, ne yapmak istediğini ilk defa kestiremiyorum. Benden habersiz işler çeviriyor, farkındayım. Ya da içinde adlandıramadığı duygularıyla savaşıyor. "

 

İçinde adlandıramadığı duygularıyla savaşıyor.

 

Neydi o duygular?

 

Benim hissettiklerim gibi şeyler olabilir miydi?

 

" Her neyse konumuz Cihangir değil. " dedim onun üzerinden de etkisinden de kurtulmak amacıyla. Uzadıkça uzuyordu onunla ilgili mesele. Büyük dayı bu durumu her ne kadar sorun etmiş gibi görünse de memnun gibi bir hali vardı. " Kağıt üzerinde evli olacağım kişi belli mi? Bununla ilgili de bir fikri var mı Cihangir'in? "

 

Boşta kalan elimi sıkıp tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Demek evlenmemi uygun görüyordu ha? Kimlik değişimi yerine bu yolu tercih ettiğine göre Büyük dayının dediği gibi kafasının karışık olması benimle ilgili değildi. Aksine o da benim onlardan uzaklaşmam için zamanı hızlandırıyordu.

 

Ertelediğini düşündüğüm için kendimden özür dilediğim an Büyük dayının cümlesiyle kendimden utandım.

 

" Kendi soyadını almanı istiyor. "

 

Bir dakika ne?

 

Kendi soyadı derken?

 

" Anlayamadım, kendi soyadı derken? " yutkunamadım. Muhtemelen yüzümde aptal bir gülümsemenin ufak izleri vardı. Büyük dayı yüzümü incelemeyi bıraktı.

 

" Evli görüneceğin kişi Cihangir. " tırnaklarımı geçirdiğim elimi serbest bırakıp aralanan dudaklarımın üzerine kapattım hızla. Bu nasıl? Böyle bir şeyi nasıl kabul etmişti? Bunun ne demek olduğunu biliyor muydu?

 

" Bunu o mu istedi yani? "

 

" Dedim ya sana, seninle ilgili her şey onun kafasını karıştırıyor. Çözüm üretmek onun için zor olmasa gerek. "

 

İnanamıyordum. Sahiden böyle bir şey mi yapmıştı? Ah, kalbimi biri bantla yapıştırmış gibi hissetmemin sebebi de neydi?

 

" Kuzgun timinin bundan nasıl haberi olmayacak? "

 

Bugün Cihangir'in onu herkes benimseyecek dediği an aklıma geldi. Bu yüzden mi herkesin içinde sesini yükseltmişti?

 

" Söylemezseniz bilmezler, yaklaşmazsanız anlamazlar. " göz kırptı. " Belgeleri hazırladık, zaten Kağıt üzerinde olacağı için zor olmadı. "

 

" Belgeler sahte o zaman? "

 

" Gerçek. " dedi gülümseyerek. " Gerçekten evli olacaksınız. "

 

Gerçekten Cihangirle evli olmak mı?

 

" O zaman ben onların yanından ayrılamam ki. " gözlerimi kaçırdım. " Yani yeni bir okul, yeni kayıt. Gerçek olduğuna insanları inandırmak için yüzük takmam da gerekmeyecek mi? Belki de beni okula bırakması gerekecek. "

 

" Her şeyi düşünen Cihangir bunları düşünmemiş midir sanıyorsun? " kaşlarımı havaya kaldırdım. Ben bu kadar detaylı düşüneceğini aklımın ucundan bile geçirmekmiştim. " Sen onu fazla hafife alıyorsun. "

 

Hafife almak demeyelim de kendimi ona kaptırmamak için kafamdan senaryo kurmak diyelim, Büyük dayı.

 

" Artık bende birinizin şahidi olurum. " göz kırptığında kalbim hızlanmaya başladı. İkimizi nikah masasında hayal ettim. Bunu kendime neden yaptım bilmiyorum ama iyi ki yaptım. Takım elbisesiyle yanıma geldiğini ve ellerimi tuttuğunu hissettim.

 

" Ne zaman olacak peki bu? "

 

" Okulun bu dönemini dondurduk ama diğer dönem gitmen gerekiyor. " dedi anlayışla. " Ben belgeleri bir ay içinde hazırlamaya çalışacağım. Geçmiş bir evlilik olarak göstereceğimiz için biraz sıkıntılı evreleri de var. " Derin bir nefes aldı. " Şimdilik bunu düşünme. Sadece konumuza odaklan. Yarın Leman ve sen Tekirdağ'a gideceksiniz. Biliyorsun değil mi? "

 

" Evet. "

 

" Güzel, kimse duymadan aldıracağım sizi. " dedi güven verici bir sesle. " Seni üç gündür bir otelde kalıyor olarak gösterdik. O otele gideceksin. Hedefin orada bir yemeğe gelmiş olacak. " hedefin derken o kadından bahsediyordu.

 

Adı neydi?

 

Hafızamı zorlamam gerekecekti.

 

Sanem. Bulmuştum adı buydu. Bana kartını da vermişti ama şu an kartı yanımda bile değildi. Gerçekten aramamı bekliyor muydu yoksa herkesin yaptığı gibi öylesine söylenmiş bir söz müydü onunki de?

 

" Yine kadın haklarıyla alakalı bir şeylerin yemeği mi? "

 

" Görünürde evet. " dedi alnını kaşıyarak. " O kadın pis işlerini hep öyle şeylerin adı altında yapıyor. Tesadüfen orada karşılaşacaksınız. Otelin restoranına indiğinde oturduğu yere yakın bir yerde ayarladığımız garson senin üzerine içecek dökecek. Sesini yüksek tut ki seni duyabilsin. " gözlerini gözlerime sabitledi. " Ses çıkaran kişileri sever. Ona kendinin varlığını hissettir. "

 

" Sadece orada karşılaşmış gibi mi yapacağım? " Benden istedikleri şey başka bir şey olsa gerekti. O kadınla ikinci buluşma fazla anlam ifade etmiyordu benin için. Ya da üçüncü bir buluşma için yer ayarlamam gerekecekti.

 

" O gün iki kişiyle buluşacak. Senden istediğim toplantının asıl amacı falan değil, sadece sana güvenmesini sağlayacak kadar yakınında olman. Bizim amacımız evine doğal yollardan girebilmeni sağlamak. "

 

" Yani istediğiniz başka bir şey yok? "

 

" Şimdilik. " dedi gözlerini kapatıp açarak. " Leman seni oraya götürüp getirecek, merak etme. Yine güvende olacaksın. "

 

Ama bu sefer Cihangirsiz, dedim onun cümlesini içimden tamamlayarak. " Tamam sorun değil, o kadından sandığınız kadar korkmuyorum. "

 

" Korkmak için yanlış kişileri seçiyorsun. " dedi hiç düşünmeden. " En az Tibet kadar o da takıntılı biri. "

 

" Ve siz o takıntılı birinin yanına beni gönderiyorsunuz? "

 

" Sen teklif etmiştin bunu, yanlış mı hatırlıyorum? " dediğinde gafil avlandığımı hissettim. Haklıydı kendim istemiştim. " Leman'ı artık çağırabilirsin. "

 

Yaslandığım ağaçtan sırtımı ayırdığımda flaşı Leman'a doğru çevirdim. Bunu bir işaret olarak algılayıp yanıma doğru hızlı adımlarla geldi. Telefonu elimden hiçbir şey söylemeden aldı. " Özel konuşmanız bitti mi Büyük dayı? " diye sordu alındığını belli ederek.

 

" Bitti, planı da anlattım Umay'a. Kimsenin haberi olmadan sizi aldıracağım yarın. Benden haber bekleyin. "

 

" Cihangir onu göremeyince seni arayacak, biliyorsun. " dedi garip bir ses tonuyla. Endişeleniyor muydu?

 

" Yarın onunla ilgili başka planlarım var, sizi düşünemeyecek kadar meşgul olacak. " dedi güven veren bir sesle.

 

" Pekala, sen öyle diyorsan. "

 

" Leman, Barbaros'un bile bundan haberi olmayacak. " Bu cümle büyük bir uyarıydı. Neden öyle dediği hakkında bir fikrim yoktu ama Leman'ın var gibi görünüyordu.

 

" Kesinlikle. " diyerek telefonu kapattı Leman. " Büyük dayıyı duydun, kimsenin haberi olmayacak. "

 

Anladık ya anladık diye bağırmak istesem de başımı sallayarak yürümeye başladım. " Bekle bir dakika. " dedi arkamdan beni çağırarak. " Ya da neyse. " fikrini değiştirerek benden önde yürümeye başladı.

 

Leman'ın ne yapmaya çalıştığını hiçbir zaman anlamayacaktım sanırım. Eve girdiğimde herkesin odasına çıktığını düşündüm. Görünürde kimse yoktu. Ya telefon görüşmeleri hala bitmemişti ya da oyun oynamaktan vazgeçerek kendi köşelerine çekilmişlerdi. Mutfağa doğru ilerledim. Belki bende bir su içip odama çekilmeliydim. Mumları söndürmek kimsenin aklına gelmemiş olmalıydı.

 

" Hey nereye? " Mizgin'in sesiyle arkamı döndüm. Yürüme sesini bile duymamıştım.

 

" Yattınız sanmıştım. " dedim elimle mutfağı işaret ederek. " Bende su içip yatacaktım. "

 

" Yanlış düşünce, terastayız. Kubi burayı beğenmedi, terasa yer hazırladı. Hadi gel. " su içmekten vazgeçerek onun arkasından merdivenlere yöneldim. " Bu arada sen neredeydin? Göremedim oturma odasında. "

 

" Bahçeye çıktım biraz. " diye geveledim. Yalan değildi sonuçta.

 

" Bahçe zifiri karanlıkken mi? " omzunun üzerinden bana tuhaf bir bakış attı.

 

" Çok uzaklaşmadım ya. " merdiven basamakları bittiğinde kaldığımız odanın bir üst katına geldiğimizi anladım. Teras oldukça genişti ve bir tarafta sallanan sandalyeler bir tarafta da puflar vardı.

 

Kubilay bizi görünce el salladı. " Buradayız, aniyoseyooo! "

 

" Görmedik sanki. " diyerek göz devirdi Mizgin. " Hintçe söyle, hintli seven. "

 

" Kıskandın mı? "

 

" Neyini kıskanabilirim ki? " Başını bana çevirdi Mizgin. " Gel şöyle otur. " mavi pufu işaret ettiğinde oraya oturdum. Leman yoktu ama Barbaros buradaydı.

 

" Ben kimim kartları hazır. " dedi elindeki kartları karıştıran Gece.

 

" İlk kim başlıyor? " diye sorduğunda Leman'ın gelmeyeceğini anlamış oldum. Çünkü fazladan bir puf yok ve diğerlerinin onu beklemeye de niyeti yoktu.

 

" Barbaros başlasın. " dedi Gece elindeki kartları ona uzatarak. İçinden bir kart çektiğinde herkes heyecanla ona baktı. " Tamamdır hen yapıştırıyorum şimdi alnına, kapat gözlerini. "

 

Barbaros ondan isteneni yaptı ve Gece de vakit kaybetmeden alnına kağıdı yapıştırdı. Kağıtta büyük harflerle ROBİN HOOD yazıyordu.

 

" Oyun başladı. " komutuyla Barbaros arkasına yaslandı. Sırayla sorularına evet ya da hayır diyecektik.

 

" Erkek miyim? " İlk sorusuna Gece " Evet. " cevabını verdi.

 

Robin Hood'u hatırlamaya çalıştım. Zenginden çalıp fakire dağıtan kişiydi değil mi?

 

" Şarkıcı mıyım? "

 

" Hayır. " dedi Cihangir tok bir sesle. Geldiğimden beri ona bakmamaya çalışıyordum. Onu görmezden gelmek zordu ama galiba şu ana kadar başarmıştım.

 

" Genç miyim? " diye sorduğunda Kubilay gözlerini irileştirerek herkese tek tek baktı. Yanıtlama sırası ondaydı.

 

" Ne diyeceğim ben şimdi? Nerden bileyim ben bunu? "

 

" Bir cevap ver. "

 

" Rivayetlere göre gençsin sanki ya. " dediğinde Mizgin koluna sertçe vurdu.

 

" Kopya veriyorsun ya. "

 

" Kopya mı asla. "

 

" Rivayet dedin..." dedi koluna bu sefer de çimdik atarak.

 

" Sen üzerine basa basa Rivayet demeseydin Barbar anlamazdı bile. " dedi Mizgin'i pufuna doğru ittirerek.

 

" Bu kavgadan sonra genç olduğumu varsayıyorum. " dedi gözlerini kısarak Barbaros.

 

" Gerçek bir karakter miyim? " sorunun muhattabı Alparslan'dı.

 

" Hayır. "

 

" Çizgi film karakteri miyim? " diye sorduğunda Mizgin başını salladı.

 

" Evet. "

 

Gülümsedi. Sanki bir fikri var gibi bakıyordu gözleri. " Çetem var mı? "

 

" Evet. " dedim başımı sallayarak.

 

" Buldum! " dedi heyecanla ayağa kalkarak. " Robim Hood. "

 

" Yok artık ya! " dedi Kubilay da ayağa kalkarak. " O kadar çizgi film içinden cidden bu nasıl aklına geldi? Şike var. "

 

" Robin Hood izleriz biz her gün Lemanla. " dedi omuzlarını kaldırıp indirerek. " Her müstehcen sesimizi duyup bunu duymamış olman gözlerimi yaşartıyor Kubi. "

 

" Siz çizgi film mi izliyorsunuz? " Mizgin kaşlarını çattı.

 

" Leman seviyor. " dedi Barbaros. " Aman söylediğimi duymasın. "

 

" O hırçın komutanın içinden çocuk ruhu çıkabiliyor muydu ya? "

 

" Abartma Kubi. " dedi Gece göz devirerek.

 

" Bizim evin çizgi film kotasını seninle dolduruyoruz sanıyordum şeytancım ama yeni kişiler ekleyeceğiz o listeye belli oldu. " Kubilay onlarla uğraşmazsa rahat edemiyordu.

 

" Sensin şeytan. "

 

" Aynen canım aynen. "

 

Robin Hood izleyen bir Leman ha? Dudaklarım öne doğru hayretle kıvrıldı. " Peki sadece Robin Hood mu izliyorsunuz? "

 

" Evet psikolog bacım. Ona küçüklüğünden bir şeyler hatırlatıyormuş. Acaba bunun psikolojik sebebi var mıdır? "

 

" Vardır. " dedi Kubilay önüme geçerek. " Ama seanslarımız ücretli. Ağzımızdan çıkan her bir kelime ücretli. Lütfen sorularımızı ona göre soralım. "

 

" Parasever makinesi konuşmaya başladı. "

 

" Sıradaki kim? " diye sorduğumda Gece elindeki kartları bana doğru uzattı. " Al sana seç misafirimiz ya da evimizin yeni üyesi mi demeliyim? " aklıma Büyük dayıyla olan konuşmamız geldiğinde iç çektim. Bilseler nasıl tepki verirdiler? Muhtemelen Leman beni direkt kapının dışına atardı ve Cihangir'i benim ulaşamayacağım en uç noktaya koyardı.

 

Uzanıp kartlardan birini çektim. Gece alnıma yapıştırdığında ne soracağımı düşündüm. İlk sorum Barbaros'aydı. " Kadın mıyım? " diye sorduğumda başını iki yana salladı.

 

" Hayır. "

 

İlk hayırımı alarak oyuna başladım. Soracak sorular tam da böyle anlarda asla aklıma gelmiyordu. Kaç tane kategori vardı ki? Bir erkek olduğuma göre buradan yola çıkarak bir şeyler sormalıydım sanırım. Aklıma gelen ilk soruyu sordum. " Futbolcu muyum? "

 

Mizgin başını salladı. " Evet. "

 

Vay canına büyük tutturmuştum. " Türk futbolcu muyum? "

 

" Evet. " dedi Alparslan.

 

" Kız ilk oyun şansı mıdır nedir? Full evetle yollayacağız şimdi seni. " Kubilay'a gülümsedim ve aklıma gelen diğer soruyu sordum.

 

" Üç büyük takımdan birinde mi oynuyorum? "

 

" Evet. " dedi Kubilay hayret ettiğini belli eden bir sesle.

 

" Galatasaray'da mı oynuyorum? " gözlerim Gece'ye çevrildi.

 

Başını iki yana salladı. " Hayır. "

 

Aklıma gelen kişiyle alt dudağımı ısırdım. Sıra Cihangir'deydi. Ve son soru hakkımdı. Bunu iyi kullanmam gerekiyordu. " Kaleci miyim? " diye sorduğumda Cihangir önce dudaklarıma baktı daha sonra da onaylarcasına başını salladı.

 

" Altay Bayındır. " dedim alnımdaki kağıdı alıp çevirerek. " Çok severim ya, inanamıyorum. "

 

" Bende sana inanamıyorum. " dedi Kubilay. " Bunlar nasıl sorular? Doğru söyle önceki hayatında ben kimim şampiyonu falan mıydın? "

 

" Önceki hayat derken? " dedi Mizgin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak. " Bakıyorum kore dizileri izleniyor. "

 

" Arada. " dedi elini sallayarak Kubilay. Gözlerini kaçırdığını fark ettim. Konuyu derhal değiştirmek istiyor gibi bir hali vardı. " Kız Altay'ı tanıyacağını hiç düşünmemiştim. "

 

" Tanırım, hem de yakından. Boyunu, doğduğu ayı, burcunu..."

 

" Galatasaraylı olduğunu sanıyordum. " dedi Cihangir konuşmama yeminini çiğneyerek. Benimle arkadaşlarının yanında fazla konuşmadığı için ona böyle seslenmemde sakınca yoktu bence.

 

" Galatasaraylı olduğum Altay'ı tanımayacağım anlamına gelmez. " dedim başımı dikleştirerek.

 

" Cihangir de bir fenerbahçeli olarak Altay fanı. " dedi Alparslan. " Sende seviyorsun anladığım kadarıyla. "

 

" Fenerbahçeli bile değil, sevmiyordur. " dedi Cihangir bir kez daha. Kaşları tek bir çizgi haline gelebilecek şekilde çatılıydı.

 

" Fenerbahçeli olmadığım Altay'ı sevmeyeceğim anlamına gelmez. " dediğimde sertçe yutkundu.

 

" Artık iki fanı var desenize Altay'ın. "

 

" Ne fanı olacağım be o benim fanım olsun. " dedi Cihangir ayağa kalkıp sıkılmış gibi oflayarak. " Artık yatalım, uykum geldi benim. "

 

" Sen git yat, biz devam..." diyecekti ki Mizgin'in cümlesini yarıda kesti.

 

" Yok yatacaksak birlikte yatacağız. " dedi gözleri bana çevrildiğinde.

 

" Bu bir teklif miydi? " Kubi yanına giderek koluna girdi. " Sen iste biz yatmak dışında başka şeyler de yaparız kardeşim. "

 

" Saçmalama Kubi. "

 

" Sen neye bozuldun ya? " diyerek gülümsedi Kubilay. Oyun kartlarını toplayan Gece'nin de yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

 

" Bozulmadım. " dedi ters bir şekilde.

 

" O zaman doğru soru kıskandın mı olmalı? "

 

" Kubilay!! " bağırma sesiyle birlikte diğerlerinin kahkaha attığını duydum. Neyi kıskanmıştı? Altay'ı mı?

 

" Altay Bayındır'ın sendeki yeri tehlikede gibi hissediyorum, doğru mu hissediyorum kardeşim? "

 

" Onca futbolcu içinde Altay dedi ya. " dedi kendi kendine konuşurak. " Kıçımın Altay'ı. " ayağını puflardan birine vurdu. " Sevmiyorum Altay. "

 

" Bu gece de Altay'dan vazgeçen Cihangir'e yakıyoruz. " diyerek terastan koşarak çıktı Kubilay. Onun arkasından da Cihangir hiç düşünmeden çıktı. Sanki birinin öncülük etmesini bekliyordu.

 

" O zaman herkese iyi geceler, bende Leman'ı bekletmeyeyim. "

 

Leman...

 

Aklıma sabah gideceğimiz gelince aydınlanma yaşayan beynim artık bizim için de uyku vaktinin geldiğini söylüyordu.

 

" İyi geceler. " diyerek diğerlerinin yanından bende ayrılarak odama girdim. Kapıyı kapattığımda içimi büyük bir huzursuzluk kapladı. Düşünmeden uyumak istiyordum. Bunu başarabilir miydim? Deneyip görecektim. Komidinin üzerinde duran saati alıp alarm kurdum ve yatağın üzerindeki gecelik takımını giyerek yatağa girdim.

 

Aklımda tek bir şey vardı.

 

Cihangir.

 

Gerçekten soyadını benimle paylaşmak mı istiyordu?

 

Acaba soyadı neydi?

 

Gözlerimi kapatarak uykunun kollarına kendimi bıraktım. Sabah yorucu bir gün beni bekliyor olacaktı.

 

🙃

 

Yeniden Tekirdağ'daydım. Sanki aynı havayı solumuyormuş gibi içime derin bir nefes çektim. " Burada yollarımız ayrılıyor, seni şu evin çatısından izleyeceğim. Üzerindeki gözlüğü sakın çıkarma. Görüntüyü ve sesini onunla alıyoruz. " Leman'ın sıraladığı cümlelerden sonra gözlerimi son kez ona çevirdim. Bundan sonrasını tek başıma halletmem gerekecekti. Odama çıkacak ve sonra sanki karnım acıkmış gibi tekrar aşağıya inecektim. " Kol saatinde de ne olur ne olmaz diye acil aramalara ayarlı. " bileğimi işaret etti.

 

" Tamam, çıkıyorum. " arabanın kapısını açtım ve kendimi dışarı fırlatmak istercesine attım. Lemanla yolculuk yapmak tıp oyununa benziyordu. Hiç konuşmuyor hatta şarkı bile açmıyordu. Belki de benimle geldiği için böyle bir yolculuğu tercih etmişti.

 

Otele doğru yürümeye başladığımda gözlerim etrafta gezindi. Kalabalık görünmüyordu ve valelere bakılacak olursa oldukça lüks araçlarla ilgileniyordu. Yadırgayacağım bir durum yoktu. Sonuçta bende varlıklı bir aileden geliyordum. Bu tarz ortamlara alışkındım. Otelin yarısından çoğunun yabancı olduğunu bile söyleyebilirdim.

 

Odama girmek istemiyordum, sadece yukarı çıkıp yerini öğrenmek istiyordum. Bu yüzden asansör kısmına doğru ilerleyerek tuşuna bastım. Lakin asansörün çalışmadığını fark edince şansıma teşekkür ederek merdivene yöneldim. Odam üçüncü kattaydı ve otel sekiz katlıydı. Neyse ki çok merdiven çıkmayacaktım.

 

Bulunduğum kata geldiğimde çantamdaki kartı çıkararak kapımı açmak için okuttum. İçeri girmek istemiyordum ama yüzeysel olarak bakmadan da gitmemem gerektiğini hissettim. Sanem denilen şahıs yukarı gelmek isterse endişelenmemek için ön izlenim yapmak en iyisiydi. Odaya hızlıca göz gezdirdikten sonra derin bir nefes vererek kapıyı arkamdan kapattım. Asansörün olduğu yere geldim tekrar ama çalışmadığı aklıma gelince merdivene doğru yürüdüm.

 

O an gelen sesle yerimde durdum. Biri yardım mı istiyordu?

Ses Asansörden geliyordu. Biri içinde kalmış olabilir miydi?

 

Galiba öyleydi.

 

" Asansörde biri var mı? " diye sorduğumda duyduğum ses daha da yükseldi.

 

" Yardım edin! " boğuk bir erkek sesiydi. Türkçe aksanı bozuktu. Muhtemelen yabancıydı. " Help me! " Onu anlamadığımı düşünüp İngilizce konuşunca bu fikrimi zihnimde onayladım.

 

Elimdeki oda kartımı asansörün ikiye ayrılan kısmının içine girdirerek bir sağa bir sola hareket ettirmeye başladım. Aslında resepsiyonu arayıp durumu anlatmak en mantıklı seçenek olacaktı. Ama kendimi hakim olamadan kartımı bir kez daha hareket ettirmeyi seçtim. Üçüncü denememde kapılar küçük bir boşluk olacak şekilde ayrıldı. Parmağım sığsaydı kesin arasına sokardım.

 

" Buradayım. " dedi içerideki bozuk aksanlı ses.

 

" Biliyorum, sakin olun. " kartı bir kez daha arasına soktum ama asansör kapısının açılmaya niyetinin olmadığı belliydi. Başka birilerini çağırmam gerekecekti. " Birilerini çağıracağım, ben bu kadar açabiliyorum. "

 

" Help me. " dedi içerideki ses bir kez daha. Sanırım beni anlamıyordu.

 

Kolumdaki akıllı saatte acil durumlarda kayıtlı olan Leman'ı arayacaktım ki Asansörden çalıştığını haber veren ses geldi. Gözlerimi açılan kapıya çevirdiğimde karşımda uzun boylu, sarı saçlı bir adam gördüm. Yüzünde yabancı olduğunu belli eden tonların olduğuna yemin edebilirdim. " Thank you. " dedi asansörden hızla çıkarak. " Türkçe yarım konuşabiliyorum. Ama konuşursanız anlayabiliyorum. " dedi aynı aksanla. " Beni kurtaran hanımefendi. " gözleri üzerimde gezindi. " Bir an kimse beni kurtarmayacak sandım. "

 

" Buradan geçiyordum, sesinizi duyunca olaya dahil oldum. Sanırım asansör bozuk. " kolumdaki saate gözlerim çevrildi. Artık aşağıya inmem gerekiyordu.

 

" Bende toplantıma geç kaldım. " dedi elini başına vurarak. " Umarım gitmemişlerdir. " Merdivenlere yönelmişti ki bir şey hatırlamış gibi geri döndü. " Bu arada tekrar teşekkürler, ben Evan Tilki. Babam Türk annem İngiliz olunca böyle karma bir isim çıkmış ortaya. " uzattığı eline göz gezdirdim. " Siz? "

 

" Umay. " dedim sadece. Soyadı yakında değişecek Umay.

 

" Memnun oldum Umay, tekrar görüşmek üzere. " merdiven basamalarını ikişerli inerek gözden kayboldu.

 

Daha fazla beklemeden bende merdivenleri inerek restoran kısmına doğru ilerledim. Ayarladıkları garson bana baş selamı verdiğinde gözlerim Sanem'i aradı. Onu bulduktan sonra işlerin devamı çorap söküğü gibi gelecekti. Gözlerimi oturacak bir yer arıyor gibi gezdirdim. Hedefimi bulunca emin adımlarla yanına doğru yaklaşmaya başladım. Yaklaştıkça görüş açıma tanıdık bir çift göz girdi.

 

Ve o tanıdık kişi tam da Sanem'in karşısında oturuyordu.

 

O tanıdık kişi Büyük dayıdan başkası değildi.

 

O, neden buradaydı?

 

 

Kağıt üzeri evlilik meselesine ne diyorsunuz? ( olur olur yeriz dhxhxhx)

 

Neyse ben kaçar!!

 

Sizi seven Rumi.

 

🙃

 

Insta: rumistrop

 

Tiktok: therumice

 

 

Bölüm : 19.12.2024 18:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...