18. Bölüm

17. BAŞKA BİR EL

Rumi
gizemlikimliksizz

Alparslan dünyada tanıyıp tanıyabileceğim en aşık insandı. Ama aşkının bir karşılığı yoktu. Gece'nin bu kadar kendini geri çekmesine de anlam veremiyordum.

 

Gece hayır dese de, Alparslan onsuz onu sevebilirdi.

 

" Abim gitmiş olamaz..." Mizgin'in gözleri dolu doluydu. Kıvırcık saçlarını karıştırdı. " Oraya bir daha dönmeyecektik. Dönmenin bir bedeli olduğunu biliyor, gitmez ki..." Kubilay bileğinden tutarak Mizgin'i kendine doğru çekti. " Gitmez değil mi Kubilay? Beni bırakıp gitmez değil mi? "

 

Geldikleri yerde ne olup bittiği hakkında bir fikrim yoktu. Ama Mizgin bu kadar telaşlandıysa muhtemelen güzel şeyler beklemiyordu Alparslan'ı.

 

" Küçüğüm..." dedi Kubilay onun yüzünü ellerinin arasına alarak. " Bana bak, hşşt sakin ol. "

 

" Cihangir. " dedi Gece ağlamalarının arasından. " Gitmemiş olsun ne olur bulalım onu. "

 

" Siz konuştuktan sonra kaç saat geçti aradan? " Cihangir'in Gece'ye sorduğu soruyu düşündüm. Bizden sonra onlar da eve gelmiş olmalıydı. Bu kadar saatte şehir değiştirebilir miydi acaba?

 

" Bilmiyorum. "

 

" Hatırlasana Gece! " diye bağırdı Mizgin. " Bir şeyi de bilsene. Mesela niye abime bu kadar soğuk yaptığını Söylesene. Aydınlatsana bizi ya! Senin yüzünden daha ne gelecek başına ya. " hıçkırdı. Kubilay onu sakinleştirmek için kendisine bakmasını sağladı. " Kubilay biz geri dönemeyiz. Nasıl geldiğimizi hepiniz biliyorsunuz. Biz gidersek..." sesi zayıfladı. " Öldürürler ya beni ya da abimi.." Dudaklarının titrediğini görebiliyordum. " Unutturduk kendimizi, yıllarca saklandık şimdi durup dururken..." başını iki yana salladı hızla. " Ben abimi kaybetmek istemiyorum. Lanet bir aşk yüzünden kaybedemem. "

 

" Bulacağız, Alparslan öylece seni bırakıp gidecek değil. İnan bana kardeşi her şeyden önemli. " Kubilay onu ikna etmek için mi söylüyordu yoksa gerçekten öyle miydi bilmiyordum. Alparslan Mizgin'in üzerine titreyen biriydi, onu yaşadıkları durumdan kurtarmaktı tek amacı. Ama sonra aşık olmuştu. Aşkını mı seçerdi bir insan yoksa kardeşini mi?

 

Bir kardeşim olmadığı için sanırım bu soruyu hiçbir zaman cevaplayamayacaktım.

 

" Mizgin. " dedi tok sesle Cihangir. " Sana abini getireceğim, söz. "

 

" Cihangir lütfen..." dedi Mizgin inleyerek.

 

" Ama önce sen sakin ol. Belki de hiç gitmedi. Başka bir yerde sabahladı. Bilemeyiz bunu. Aramayı denedin mi Gece? " Cihangir'in soruyla Gece başını salladı.

 

" Aradım ama böyle bir numara yok gibi bir şey söyledi. "

 

" Seni engellemiş..." Kubilay'ın kaşları çatıldı. " Bir de ben deneyeyim. " Kubilay elindeki telefondan birkaç tuşa bastı. Yanındaki Mizgin ayakta zor duruyordu. İnsanın abisinin olması böyle bir şey miydi? Ya da kardeşinin olması?

 

Onun için her daim endişelenmek miydi mesela?

 

Ya da o mutlu diye mutlu olmak mıydı?

 

Ya da Alparslan'ın yaptığı gibi fedakarlık mıydı?

 

" Çalıyor. " dedi Kubilay gözlerini irileştirerek. " Ama tabiki de açmıyor. "

 

" Yani beni engellemiş mi? " Gece'nin sesindeki huzursuzluğu hissettim.

 

" Konumuz bu mu? " Mizgin bağırdı. " Gece sen artık gitsen mi ya? Bir şey de bilmiyorsun zaten abimi üzmek dışında. "

 

" Mizgin ağır şeyler söylüyorsun. " Kubilay dişlerini sıktı. Kendi de aynı şeyleri düşünüyordu yüz ifadesinden anlayabiliyordum. " Pişman olacağımız şeyleri yapmayalım. "

 

" Kubilay abim..."

 

" Bulacağım küçüğüm..." elini yüzünde gezdirdi Kubilay. " Bulacağım. " ellerini onun üzerinden çekerek gözlerini Cihangir'e çevirdi. " Nereye bakalım Cihangir? Bence bir yere gitmedi, bir yerlerde uyuyakaldı. "

 

Yağmur hala yağıyordu ve gün doğmak üzereydi. Kendini bulutların arkasından göstermeye çalışan bir güneş yoktu. Bugün gün aysa bile etraf karanlık olacaktı. " Tesiste kalmış olabilir. " dedi Cihangir. Onlar hakkında pek bilgi sahibi olmadığım için sadece izliyordum. " Tesisten birilerine ulaşıp soralım. "

 

" Ben ararım. " Kubilay tekrar telefonundan birkaç numara çevirdi.

 

" Ben de gidip mekana bakayım. Belki hala oradadır. Kumsalları sever, orada olabilir ama bu yağmurda orada durur mu bilemedim. "

 

" Alparslan ıslanmaktan hoşlanmaz ki..." dedi Gece kimsenin bilmediği bir sırrı veriyormuş gibi sessizce.

 

" Çok biliyorsun ya abimin neyi sevip sevmediğini. Çok umrunda ya zaten! " Mizgin iç çekti. " Cihangir bende seninle gelebilir miyim? Lütfen hayır deme, evde bekleyemem. "

 

" Gidelim o zaman. " diyerek balkondan çıktı Cihangir. Ben ne yapacaktım? Evde duracak mıydım? Gerçi onlarla gitsem nasıl bir faydam olabilirdi ki?

 

" Bekle üzerime mont alıp geliyorum bende. " Kubilay ayakkabılarını giyerken Mizgin yukarı çıktı. Gece bize bakıyordu. Birileri onunla konuşsun istiyordu.

 

" Bende gel..."

 

" Sakın Gece. " dedi Cihangir uyarıcı bir ses tonuyla. Onun yüzünü en son ne zaman bu halde gördüğümü hatırlamıyordum. " Mizgin'i görüyorsun. Yanımızda olman pek uygun değil. "

 

" O zaman haberim..."

 

" Haberin olunca ne yapacaksın? " Kubilay'ın sesi sertti. " Bugüne kadar hiçbir şey demedim ama bugünden sonra artık şu lanet ağzımı açacağım. Eğer ona karşı bir hissin yoksa ümit vermeyeceksin. Seviyor gibi bakmayacaksın. "

 

" Kubilay ben hiçbir zaman ona ümit vermedim. "

 

" Doğru. " başını sallayarak onayladı onu Kubilay. " Bugün vermişsin, olabileceğinizi söylemişsin. Bu cümlenin onun için ne anlama geldiğini biliyor musun sen? "

 

Gece dudaklarını öne doğru bükerek ağlamaya başladı. " Bilemedim ben böyle olacağını bilemedim. "

 

" Bundan sonra uzak durabildiğin kadar uzak dur Alparslan'dan. En kısa zamanda büyük dayıyla görüşüp yerine başka birini bulmalarını isteyeceğim. Bizimle göreve gelmen ona iyi gelmiyor. Zaten aynı yerde yaşamak yetiyor adama. "

 

Gece dudaklarını birbirine bastırdı. Kubilay biraz önce Mizgin'e pişman olacağın laflar etme demişti ama şu an kendisi öyle laflar ediyordu. Bunun farkında mıydı yoksa sözlerinde ciddi miydi bilmiyordum.

 

Cihangir kapıyı açtığında kolunu tuttum. Dudaklarımı konuşmak için araladığım an kapıdaki bedenle rahat bir nefes aldım. Bu konuda tek değildim. Herkes rahatlamıştı. Çünkü kapıdaki kişi Alparslan'dı.

 

Merdiven basamağında oturuyordu ve sırılsıklam olmuştu.

 

Alparslan yağmurdan hoşlanmaz demişti Gece ama şu an durum bambaşka görünüyordu.

 

" Alparslan? " dedi Kubilay birkaç adımda dışarı çıkıp elini omzuna koyarak. " Ne yapıyorsun burada? " Alparslan'ın üzerinde sadece gömlek vardı. Üzerine yapışmış gergin bedenini öne çıkarmıştı.

 

" Düşünüyorum. " dedi Alparslan tok bir sesle. Arkasında kimin olduğuna bakmadı bile. Muhtemelen evdekilerin onu aramaya çıkacağını hissetmişti. Burnunu çeken Gece'nin sesi duyulmayacak gibi de değildi.

 

" Neyi? "

 

Cihangir de yanına gidip merdivenlere oturmuştu. Kubilay ayaktaydı. Eli hala omzundaydı. Alparslan uzun bir süre sessiz kaldı. Konuşmak istemediğini daha iyi belli edemezdi.

 

" Alparslan çok ıslanmışsın. " dedi Cihangir. " İçeri geçelim mi? "

 

" Yağmuru seversin sen Cihangir. " dedi Alparslan tamamen konulardan uzaklaşarak. " Biliyor musun bugün ben de ilk defa yağmuru sevdim. " Onu arkasından görmek değil de yüz ifadesine bakarak görmek istiyordum. " Arındırıyormuş insanı. " yutkundu. " Bazılarını da unutturuyormuş. " güler gibi bir ses çıkardığında Gece'nin yanağından bir damla yaş dudaklarına doğru aktı. " Topluyormuş kafayı be Cihangir. Boşuna değilmiş sevgin. Seni ilk defa bugün anladım. "

 

" Yağmuru sana sevdiren şey neydi? " Cihangir'in sorusunu kendime uyarladım. Benim bu soruya verebilecek bir cevabım yoktu. Yağmuru Yağmur olduğu için seviyordum. Belki de herkes sevmediği için seviyordum. Tenime dokunan damlaların bana verdiği his için seviyordum.

 

Alparslan zar zor nefes alıyormuş gibi bir ses çıkardı. Hala evin içindeydik ve onu kapının ağzından Gece'yle birlikte izliyorduk. " İçimde kanayan yarayı koparmam. " cevabı kaşlarımı çatmama sebep oldu. Gece'nin burada olduğunu bildiği halde ona bakmıyor olması aklıma bambaşka şeyleri getiriyordu. " Cihangir senin kalbinin hep taştan olduğunu düşünürdüm. Nasıl kimse içine giremez diye hep sorguladım. Bu yaşına kadar hayatına kimsenin girmemiş olması bana çok aptalca gelirdi. " yutkundu. Cihangir hakkında bilgi veriyor olması hoşuma gidiyordu açıkçası. " Kubilay'a bakardım hep. Her gün başka birini anlatırdı. Ve anında sıkılırdı o kişilerden. " Bu sefer sertçe yutkunan taraf Kubilay oldu. " Onu da hiç anlayamadım. Ben sanırım sadece birine bağlı olmayı biliyorum. Kardeşimi alıp geldikten sonra gördüğüm tek yüz onun yüzü olduğu için mi bu kadar bağlandım ben o kıza? "

 

Gece demedi.

 

O kız dedi.

 

Bu Alparslan için dağları aşıp engelleri ortadan kaldırmakla eş değerdi. Gözlerimi Gece'ye çevirdim. Sessizce ağlıyordu. Onun da konuşacak birine ihtiyacı vardı. Bakışları öyleydi. Dolmuştu. Yaptıklarından belki de pişmandı.

 

" Bir anlık boşluğuna denk gelmiştir. " Kubilay cevap verdi Alparslan'a. Cihangir ise her zamanki gibi sessizdi. " Boşluklar doldurulmak için vardır değil mi? "

 

" Şimdi ne olacak? " yutkundu Alparslan. " O boşluğu daha derinde hissediyorken ne olacak peki Kubilay? "

 

" Benim gibi olacaksın. " dedi Kubilay elini omzuna vurarak. " Merak etme geçer..." duraksadı. " Yani geçer gibi olacak. "

 

" Bana öğüt verene de bakın. " dedi Alparslan dinlediğimizi bile bile konuşmaya devam ederek. " Oğlum senin hiç aklına tam anlamıyla giren biri oldu mu ki? Sevmek kelimesi öyle takılmak kelimesi gibi ucuz bir şey değil. Biliyorsun değil mi? "

 

Kubilay sertçe yutkundu. Gözleri bizden tarafa kaydı. " Bilmem. " zorlukla nefes alıyormuş gibi baktı Alparslan'a. " Nerden bileyim? "

 

" Birini sevmek kavurucu yazın ortasında yağmuru beklemek gibi. " Cihangir'in konuşmasıyla kalbim hızla atmaya başladı. İkimizin de ortak yanıydı yağmur. Onun da kalbi şu an benimki gibi atıyor muydu? Atsın istedim. Sevmekten bahsederken beni düşünsün istedim. " Nereden biliyorsun diye sormayın. " dedi omzunun üzerinden bana bakarak. Göz göze geldiğimizde başını tekrar öne çevirdi. " Nerden bildiğimi en çok siz biliyorsunuz. "

 

" Bugün yıllar sonra yine bir tercih yapmak zorunda kaldım. " dediğinde nefesimi tuttum. Gitmemiş olması gitmeyecek olması anlamına gelmiyordu.

 

" Ve? " Kubilay temas bağımlısı olabilir miydi? Elini bu sefer de Alparslan'ın dizine koydu.

 

" Yıllar önceki tercihimle aynıydı seçimim. " Gece rahatlamış gibi görünse de hala ağlıyordu. Gözlerinden inen yaşları elinin tersiyle sildi. Duvara yasladığı sırtını dikleştirdi. " Çünkü Mizgin benim her şeyim..." duraksadı. " O ise beni hiçbir zaman tercih etmeyecek hatta tercih yapacak olsa o listeye bile yazmayacak biri. "

 

" Doğru olanı yaptın. " dedi Kubilay ona destek çıkarak.

 

Gece gözlerini kapattı. Duyduklarını sindirmek ister gibi baktı Alparslan'a. Bundan sonra ne olacaktı bilmiyordum. Nasıl devam edeceklerini dahi bilmiyordum. Aynı çatı altında iki yabancı mı olacaklardı?

 

" Mizgin çok korktu mu? " sorusu gök gürültüsünü andırdı. " Teselli ettin mi onu Kubilay? Bilirsin seni çok sever. Benden daha çok abi oldun ona. " Tam o an Mizgin geldi Geceyle aramızda durdu.

 

Benden çok abi oldun ona...

 

Mizgin sertçe yutkundu. " Seninle ne kadar didişirse didişsin çok sever. Hissediyorum bunu. Sende onu kardeşin gibi sahiplendin. Bazen arada kan bağı olmasına gerek olmuyor. Bunu sen öğrettin bize. " elini Kubilay'ın elinin üzerine koyduğunda Mizgin'in kaşları çatıldı. Kubilay'ın ise rengi değişmişti. Bembeyazdı.

 

" Senin kardeşin kardeşimdir bilirsin. " kafasını arkaya çevirince gözleri direkt Mizgin'i buldu ve sertçe yutkundu.

 

Kardeşin kardeşimdir, lafı benim bile zihnimde tokat etkisi yarattı. Onlar kardeş olamayacak kadar farklı duyguların esiriydiler.

 

O an anladım ki bu ev göründüğünden daha karmaşıktı.

 

" Abi. " dedi Mizgin yıkılmış görüntüsünü umursamadan. " Gitmemişsin. " koşarak o da bahçeye çıktı. Alparslan yerinden kalkarak Mizgin'e sarıldı.

 

" Sensiz bir yere gider miyim ben hiç deli? " Onun saçlarını okşarken söylediği sözlerle gözleri Gece'ye çevrildi. Artık aralarında kopan fırtınalar vardı. Alparslan'ın kalbinin hala Gece diye bağırdığına emindim ama artık bir vazgeçişin de varlığına şahittim.

 

" Gitme abi. " yutkundu Mizgin. " Ve sakın unutma benim senden başka abim yok. " Bunu söylerken Kubilay'a baktığına yemin edebilirdim. " Herkes bunu aklına kazısın. "

 

" Sakin ol şampiyon. " dedi Cihangir. " Tamam bir tek senin abin var. "

 

" Hayır benim bir tek abim var o da Alparslan. " gözleri Kubilay'daydı. Muhtemelen abisinin az önceki sözlerinin altına başka bir çizgi çekmek istiyordu.

 

Kubilay benim abim olamaz demek istiyordu.

 

" İçeri geçelim, yeterince ıslandık hadi. " Kubilay'ın sesiyle birlikte herkes eve doğru yürüdü. Fark ettiğim şey ise artık Gece'nin burada olmadığıydı.

 

Bir bitiş belki de bir başlangıçtı bugün.

 

Kimilerinin başlangıcı, kimilerinin de bitişiydi belki de.

 

Alparslan yukarı kata çıktığında Mizgin ve Kubilay da arkasından ilerledi. Gece'nin yanına gitmeyi düşündüm. Ama sonra bunun saçma olduğuna karar verdim. Gece'yle aramda öyle bir bağlantı yoktu. Belki yanına gitsem beni tersleyebilirdi. Cihangir kapıyı kapatarak turkuaz gözlerini yüzümde gezdirdi. " Gün aydı. " dedi tok bir sesle. " Bugünü böyle hayal etmemiştim. "

 

" Bugünü hayal mi etmiştin? " sorumla birlikte sırtını arkasındaki kapıya yasladı. Leman ve Barbaros'un hiçbir şeyden haberi yoktu. Onlara biri anlatır mıydı olan biteni bilmiyordum. Tek bildiğim herkesin Alparslan'ın kararından korktuğuydu.

 

Herkes onun Gece'yi dinleyip gideceğini düşünürken o gitmemiş, kardeşinin yanında durmayı seçmişti.

 

Ve sanırım bu onun miladıydı.

 

" Önemli bir gündü. " dedi başını sallayarak. " Sence değil miydi? "

 

" Yağmurlu bir günde kağıt üzerine attığımız imzadan dolayı mı? " gözleri uzun sayılacak bir süre sadece gözlerimi izledi. Göz altlarında oluşan halkaları izledim bende. Hiç uyumadan duruyorduk. Ve sanırım artık yatmamız gerekiyordu. Herkesin uyanması gereken o saatte uyuyan insan olmuştuk bir anda.

 

" Basit bir imzaydı, değil mi? " Sert bir soluk verdi. Burnuma dolan toprak kokusuyla derin bir nefes aldım. Koku muhtemelen ıslandığı için ondan geliyordu.

 

" Değildi. " diye mırıldandığımda dudakları iki yana kıvrılacak sandım. Ama tek yaptığı bakışlarını kaçırmak oldu. " Senin için öyle miydi? "

 

" Benim için hayatımın en önemli günüydü. " dedi sırtını duvardan ayırarak. " Bu cümleyi defalarca kullanabilirim. Ve konu hiçbir zaman bir imza olmadı. "

 

" Senin için Konu neydi o zaman? "

 

" Sen ve ben. " dedi kısık bir sesle. Bana doğru bir adım attığında kalbimin sesini duymaması için dua ettim. " Bir anda birbirine bağlanan hayatlarımız. " omuz silkti. " Başka cümleler de ekleyebilirim ardına ama bence bu kadarı yeterli. Anlamak isteyen bir kelimeden bile anlar. "

 

" Bana laf mı sokuyorsun? " diye sorduğumda gözlerini kısarak bana baktı. " Ayrıca anlamak istemediğim bir şey yok. "

 

" O zaman bilerek mi uzak duruyorsun benden? " sorusu aniydi. Afallamadım desem yalan olurdu.

 

" Uzak durmuyorum. " Bir adım geriye doğru adım attığımda o da benimle birlikte adım attı. Sırtım duvara yaslandığında sertçe yutkundum.

 

" Şu an bile uzak durmaya çalışıyorsun. " eliyle çenemi tutarak yukarı doğru kaldırdığında avuç içlerimi duvara yasladım.

 

" Cihangir. "

 

" Bırak, bir kez de bitirmeme izin ver cümlemi. "

 

" Ben seni dinliyorum ki zaten. " yutkundum. " Ama belki bazı cümleler yarım kalmalıdır hiç düşündün mü bunu? "

 

" Bence her şey tamamlanmalıdır. Yarım kalan hiçbir şeyi sevmem. Hikayelerin sonu açık uçluysa okumam bile ben. Sevmiyorum öyle sonu olmayan şeyleri. Hem hayatın bile bir sonu var. "

 

" Ölüm gibi mi? " turkuaz gözleri gözlerimden ayrılmadı. Eli hala çenemdeydi. Birinin bizi görmesi ihtimalini umursamıyor gibi duruyordu.

 

" Başka bir son mu var ki? " sesindeki tınıyı nedense hiç sevmedim.

 

" Cümleni tamamlayacaktın. " dedim dudaklarımı birbirine bastırarak. Çeneme baskı yapan elinin varlığını hatırlamak beni hiç bilmediğim bir sokakta kaybolmuşum gibi hissettiriyordu. Konuyu değiştirip bir an önce buradan gitmek istiyordum. " Seni dinliyorum. "

 

Yüzünü izlemeye başladım. O konuşurken öne doğru bükülen dudaklarına bakmak hoşuma gidiyordu. Kirpikleri olması gerekenden daha uzundu. En azından bir erkeğe göre. Hafif çıkmaya başlayan sakalının üzerinde ellerimi gezdirmek istiyordum. Ama bunu yapmayacağımı da biliyordum. " Diyorum ki..." yüzüme doğru eğildi. Nefesini dudaklarımda hissedince gözlerimi kapatma isteğiyle doldum taştım. " Artık beni gör. " Dudakları biraz daha yaklaştı dudaklarıma. " Beni duy. " dediğinde turkuaz gözlerini kapattı. Çenemdeki elini çekerek elimi tuttu ve kalbine götürdü. " Kalbime dokun. " Bir sonraki cümleyi beklemek zulüm gibiydi. Cihangir şu an tamamen kendini açıyordu. Hem de kağıt üzerinde yaptığımız evliliğin olduğu gün. Sahte olan ne varsa gerçek olsun istiyordu. Kalbinin ritminin değişme sesiyle irkildim. Benim kalbimden kalır bir yanı yoktu. " Ve beni sev. "

 

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı.

 

Beni sev...

 

Basit bir cümle gibi geliyordu kulağa ama o cümleyi kimden duyduğunuzdu asıl önemli olan. Ve ben şu an duymak istediğim kişiden duymuştum. Yağmur kokusu burnuma geldikçe ağlama isteğim de beraberinde geliyordu.

 

Beni sev, demişti. Bu bir istek miydi?

 

Elim hala kalbindeydi. Sanki bana burada olduğunu kanıtlamak istercesine hızla atmaya devam ediyordu. Şu an tam olarak ne yapmam gerekiyordu? Dudaklarıma sürtünen dudaklarına doğru eğilip dudaklarımızı birleştirmeli miydim? Yoksa buradan kaçarak uzaklaşmalı mıydım?

 

Kaçma, bir kez de kaçma diyen iç sesime karşı kulaklarımı tıkadım.

 

" Bugün fazla yorulduk. " dedim aklıma gelen kaçış senaryolarını tek tek değerlendirirken. " Sen de şaşırdın herhalde yorgunluktan. " gözlerimi kaçırdım. Elimi avcunun arasından kurtardım. " Değil mi? " bir umuda tutunmak istedim. Evet, öyle oldu desin istedim. Neydi benim derdim?

 

Biri sizi sevince kaçar mıydınız sizde?

 

" Demiş şair. " dedi kendini tamamen geri çekerek. " Diyecektim, tabi ki sen izin verseydin devam etmeme. "

 

Afalladım.

 

" Yani bunları şair mi demiş? "

 

Başını sallayarak beni onayladı. " Evet, güzel şiirdi. "

 

" Hangi şairmiş ki bu? " Cihangir yüzümü inceledi.

 

" Unuttum ismini. " omuz silkti umrunda değilmiş gibi duruyordu. " Belki bir gün birlikte başka bir şiirine denk geliriz. "

 

Birlikte kelimesini o cümleden çıkarıp kendi üzerime algıladım. Milyon tane kurgu kurabilirdim şu an. " Sen bir şey diyecektin hala onu demedin. Şair girdi araya..." elini ensesine attığında gözlerini merdivenlere çevirdi.

 

" Demek istediğim her şeyi dedim. " göz ucuyla etrafına baktı. " Şair de dedi. " nefesini tuttu. " Uykum geldi. " dedi hızlıca. " Uyumam gerek. " arkasını döndü ama omzunun üzerinden bana baktı. " Sen de uyu, yorgunsun. "

 

" Bir anda mı geldi uykun? " şaşırdığımı bu kadar belli edemezdim sanırım.

 

" Hıhı, " dedi ve merdivenleri ikişerli çıkmaya başladı. " İyi uykular. " kaçar gibi gözden kaybolduğunda yaptığım tek şey arkasından bakmak oldu.

 

Sanırım artık benim de yapmam gereken tek şey yatmaktı. Uyumasam bile düşüncelerimi tartmaya, yeni kararlar almaya ihtiyacım vardı. Odama çıkıp yatağımın üzerine kendimi bıraktığımda tüm düşünceleri tek tek didikleyecektim. Özellikle de Cihangir'in kaçar gibi gitmesini.

 

♣️

 

Bir mumun erimesi gibiydi hayat. Başlıyordu ve biz bir anlam veremeden anında bitiyordu. İçinde ise aldanışlar, kandırışlar barındırıyordu. Tıpkı şu an olduğum yerdeki gibi. " Her yeri gezdirdim. " dedi Evan büyük bir iş yapmış gibi gururla Sanem'e bakarak. Akşam olduğunda hazırlanıp Sanem'in beni çağırdığı yere gelmiştim. Saçlarımı açık bırakmıştım. Çünkü diğerleri yine benimle birlikteydi. Dışarıda olduklarının güvencesi içimin huzursuz olmasını engelliyordu. " Öğrenmesi gereken her yeri. " altını çizdiği cümleye donuk bakışlarımı gönderdim.

 

" Bu itte bir şeyler var hissediyorum. " dedi Barbaros'un sesi. Sanem onun sesini duymuş gibi irkildim. Gözlerim gözlerini yokladı. Ama ben dışında kimse onları duyamazdı.

 

" Bu aralar fazla aktifsin Evan. " Sanem gözlerini ikimizin üzerinde gezdirdi. Dudaklarında hoşnut olduğunu belli eden bir kıvrım vardı. " Şaşırtıyorsun. "

 

" Ortak olduğumuzu hatırladım diyelim. " Evan Tilki ona ayrılan sandalyeye oturduğunda ben de ayakta dikilmeyi bırakıp masanın etrafında duran boş sandalyelerden birine yerleştim.

 

" Umaycım. " dedi Sanem ona göz devirerek. " Olaydan sonra seninle hiç konuşamadık. " masanın üzerinde duran ellerimi avcunun içine aldığında tüylerim diken diken oldu. Ellerimi avcuna alan tek kişi Cihangir olsun istiyordum.

 

Bu yeni hisle ne yapacaktım?

 

Ondan kaçıyordum resmen. O ise açıkça her şeyi dile getiriyordu. " Yoğunsunuz diye düşündüm. " Dudakları kıvrılacak gibi oldu ama sözlerimle duraksadı. " Cenaze için yani. "

 

" Cenaze..." gözlerini masaya indirdi. " Ah Aleyna. " burnunu çektiğinde yalanları yüzünden okunabiliyordu. Şu an konuyu değiştirmek, bambaşka bir şey söylemek için zaman kolluyordu. " İyi kızdı, taziyeye gelen çok oldu. Biraz kalabalıktık ama hayat kalanlar için devam ediyor değil mi? Sürekli de yas halinde duramazdık. Bir imajımız var. "

 

" Tabi. " içimden söylediğim tek şey ise imajın batsındı.

 

" Beni anlayacağını biliyordum. Evan dedi ki bu kadar erken hayata geri dönüş yaparsak insanlar ölen kişileri hiç umursamadığımızı düşünebilir. " gözleri Evan'a kaydı. Masada üçümüz vardık ve burası ilk geldiğim yerdi. " Senin de öyle düşünüp bizimle bir araya gelmeyeceğini söyledi. "

 

" Bence siz haklısınız. " dedim midem bulanmaya başlarken. " Ölenlerin sürekli yasını tutamayız. " O gün yangında ailemi kaybetmiş olsaydım, yıllarca yaslarını tutabilirdim. Dudaklarım ve iç sesim çatışıyordu. Ölüm öyle basit bir şey değildi. Bir yok olma demekti. Artık aynı havayı solumadığımız anlamına geliyordu ve bu bence oldukça korkutucuydu. " Şu an beni çağırmış olmanızı yadırgamadım. Aksine sevindim. Şimdi yıkılma değil, ayakta durma zamanı. "

 

" Doğru insanı seçtiğimi biliyordum. " dedi Sanem ellerimi sıkarak. Evan ise göz devirerek cebinden çıkardığı sigara kutusundan bir dal çıkardı. " Sana bizi yadırgamaz dedim. "

 

" Aynen. " dedi Evan sigarasını yakarak.

 

" Bunların arasındaki ilişki çok garip. " dedi Alparslan'ın sesi. " Ve bu Evan denen heriften hiç haz etmedim. Karşı karşıya gelsek boğazına yapışacakmışım gibi hissettiriyor. "

 

" Biz sevmesek de olur. " dedi Gece. O da yanlarındaydı. " Sonuçta sadece bir görev. "

 

" Aslında Evan üzerinden yürüsek. " Kubilay'ın düşünceli sesini duydum. " Adam her şeyi yumurtlayabilecek birine benziyor. "

 

" Evan yasak. " Cihangir'in sesi netti. " Sadece kadının üzerinden oynayacağız. "

 

" Aynen. " Leman'ın sesiyle birlikte iç çektim. Gözlerim masadakilerin üzerinde olsa da kulaklarımda onların sesi yankılanıyordu. " Evan'dan bir şey çıkmıyor zaten. Zorlamamak gerek. "

 

Cihangirle aynı fikirde olmaları kaşlarımın havalanmasına sebep oldu. " Peki. " dedi Evan sigarasından derin bir nefesi içine çekerek. " Onu ne zaman götürüyoruz? "

 

" Nereye? " kaşlarım çatıldı. Ayrıca bana neden onu diye hitap ediyordu ki?

 

" Sanem'in yer altı dünyasına. " Kalbim hızla çarpmaya başladı. Yüzümün aldığı şekle engel olamadım. Ciddi miydi? Beni gerçekten o aslında gitmem gereken yere götürecek miydi?

 

" Yer altı mı? " Dudaklarımı birbirine bastırdım. Benimle birlikte Kubilay da ayni tepkiyi verdi ama bunu sadece ben duyabildim. Sanem ve Evan bana kısık gözlerle bakıyordu. " O da ne? "

 

" Bu kadar çabuk mu götürecekler yani? " dedi Mizgin. " Bu işin içinde bir bit yeniği var. Net var ya. Hemen nasıl güvendiler? "

 

" Belki de şu an sadece seni deniyorlar Umay. " dedi Alparslan'ın sesi. Hepsi o siyah arabanın içindeydi. Kameraları önceden hackledikleri için her yeri görebiliyorlardı. " Sadece gerçekten yeni duyuyormuş, böyle şeyler hakkında hiç bilgin yokmuş gibi yapmaya devam et. " başımı sallayarak onu onaylayacaktım ki kendimi son anda tutmayı başardım.

 

" Hiç duymadın mı? " Evan şüpheli gözlerini üzerimde gezdirdi.

 

" Duymam gereken bir şey mi ki? Yer altı dünyası benim bildiğim mafya filmlerinde oluyordu. " omuz silktim. " Açıkçası pek sevmem o tarz filmleri. "

 

Evan'ın gözleri Sanem'e kaydı. " Tüh ama biz senin bildiğini düşünüyorduk. " dudakları kıvrıldı. " Nasıl yapacağız şimdi? "

 

" Bu Evan kaşınıyor. " dedi Kubilay. " Çıkışta sıkıştırıp dövelim. "

 

" Saçmalamayın. " dedi Leman. " Sadece zoru oynuyor. "

 

" Bilmemem kötü mü oldu? " sorumla birlikte Sanem aldığı nefesi verdi. " Yani öğrenirim elbette. "

 

" Kirli işleri bilir misin Umay? " dudaklarını öne doğru büzerek sigaradan büyük bir nefes içine çekti Evan. Benimle uğraşıyordu. Bu da neydi böyle? İçeriye girebilmek için ilk adım mı?

 

" Bilmem gerekiyorsa bilirim ama bilmem gerektiğini düşünmüyorum. Çünkü Sanem hanımın böyle bir şeyi bilmemi isteyeceğini düşünmedim bile. "

 

" Bingo. " dedi Sanem. " Güzel cevaplar veriyor kabul et. "

 

" Biraz daha zorlamalıydık. Kendini çabuk ele veriyorsun. " dedi Evan Tilki ciddi ses tonuyla.

 

" Böyle şeylerle hiç ilgim olmadığı içindir belki ha? "

 

" Aynen. " dedi kuzgun timi hep bir ağızdan. Ama bunu imayla karışık söylediler.

 

" Bu bir deneme falan mıydı? Yer altı diye bir yer yok aslında değil mi? " Evan elindeki sigarayı kül tablasında söndürdü.

 

" Aslına bakarsan yer altı diye bir yer var. " başını sallayarak ellerimi sıktı Sanem. " Seni ilk oraya götürmek istedim ama Evan ilk gidişin olacağı için önden bir konuşma yapmamız gerektiğini söyledi. Alışkın olmadığın ortamlara gireceksin. Kolay olmasa gerek. "

 

" Anlamıyorum. " dedim gözlerimi ikisi üzerinde gezdirerek. " Ben neden oraya gidiyorum ki? "

 

" Sen değil biz gidiyoruz. " vurguladı. " Birlikte. "

 

" Sizin bağışlar orada mı yapılıyor? " Sanem Evan'a kısa bir bakış attı.

 

" Evet. " dedi mantıklı bir açıklama bulmuşum gibi. " Bazı insanlar bağışlarını yaparken huzur bulmak istiyor. "

 

" Huzur derken? " yer altında ne gibi bir huzur bulabilirdi ki insanlar?

 

" Mekanı görünce daha iyi anlayacaksın. Ama kısa bir bilgilendirme yapacak olsaydım kesinlikle hepimizin içinde olan o karmaşık duygulardan kurtulma derdim. "

 

Kadının tarifi göz devirmeme sebep oldu.

 

" Abartı dünyası. " dedi Kubilay. " İnsanları nasıl da güzelliyor. Orada yaptığı hiçbir şey huzur getirmiyor. Karmaşık duyguymuş da zıkkımın kökü. "

 

" Karmaşık duygudan arınmayı nasıl başarıyorlar? "

 

" Merkezimizde öyle bir bölüm var. " dedi Sanem hoşnut bir sesle. Kötü bir yer olmadığına dair keşke önce kendini inandırmayı başarsaydı. " Seni de götürürüm istersen bir seans girersin. Ama önce insanları izlemeni istiyorum. Seni yeni buldum hemen kaybedemem. "

 

Hemen kaybedemem derken?

 

" İçeri girip seni alalım Umay. " dedi Alparslan tok sesle. " Kaybetmek diyor. Bence bu çok düzgün ve sıradan bir cümle değil. "

 

" Aynen daha neyi bekliyoruz. Tehdit cümlesi bu. " diye onu onayladı Kubilay. " Bak kız güme gidecek. "

 

Cihangir'in ise hiç sesi çıkmıyordu. Neredeydi? Onlarla birlikte değil miydi? Yine mi kendi sessizliğine bürünmüştü? Bu adamın konuşması için illaki baş başa mı olmamız gerekiyordu?

 

" Komiksin Sanem. " Evan elini sallayarak güldü. Belki de bu az önceki cümlenin üzerini kapatmak için yaptığı bir hareketti. " Kızı korkutmak dışında hiçbir açıklama yapmıyorsun. Ona neden burada olduğunu ne zaman söyleyeceksin? "

 

" Sadede gel diyor kısaca. " dedi Mizgin. " Ne istediğini bilen bir erkek. "

 

" Canım o ne istediğini bilen değil ne için kullanacaklarını söylemelerini isteyen bir erkek. " Kubilay'ın şu an yüzünü buruşturduğuna emindim. " Ayrıca erkek mi bilemeyiz bile. "

 

" İlla bacak arasına mı bakmamız gerekiyor? "

 

" Ne alakası var bacak arasıyla Mizgin? " Kubilay'ın sesinde kıskançlık vardı. " Bacak arasıymış. Kaç erkeğin bacak arasına bakarak erkek olup olmadığını anladın? Yani erkek kadın farkını demek istiyorum. Sinir krizi geçirmeden önce bir cevap verir misin acaba? "

 

" Çok. " dedi abartı dolu sesle Mizgin. " Sayamayacağım kadar çok Kubicim. " göz devirdiğini hissettim. İkisi dışında kimse konuşmuyordu ve hepimiz onları dinliyorduk. " Sen ne kadar kadın saydıysan ben de o kadar..."

 

" Alparslan! " dedi Kubilay nefes almakta zorlanıyormuş gibi. " Mizgin'in abisi canısı bir tanesi olaya el mi atsan acaba? "

 

" Laf dalaşlarınıza karışmak mı? Tövbe haşa. " dedi Alparslan geri çekildiğini belli ederek. " Ayrıca şu an dünyanın en gereksiz tartışmasını yapıyorsunuz. Bu ne için? "

 

" Hiçbir şey. " dedi Kubilay ve Mizgin aynı anda.

 

" Bak aynı fikirde olduğunuz bir konu. Susun ve görev bitene kadar da aynı fikirde olun. Evde de birbirinizi yiyip bitirin. Ama mümkünse bizden uzakta. " Alparslan sıkılmış gibi bir ses çıkardı. " Benim derdim bana yetiyor. " yanında Gece varsa kesinlikle gözleri bir kez de olsa ona dokunmuş olmalıydı. Belki de hiç bakmıyordu ondan tarafa. Olamaz mıydı? Geldiğimden beri ilk defa kararlı bir Alparslan görmüştüm.

 

Gece'ye ne kadar bağlıysa, dün gözlerinde o kadar da kopmuşluk vardı.

 

Artık Alparslan için Gece diye dolaşmak yoktu. Bu onun içinde yeni bir deneyim olsa gerekti.

 

" Neden burada olduğunu bilmek istiyor musun? " Sanem bana kafamın üzerinde üçüncü bir gözünün olduğunu biliyor muydun demiş gibi baktım. Bu soruyu sorarken ne düşünüyordu acaba?

 

" Tabi ki. Kim bilmek istemez ki? "

 

Elleri tekrar ellerimin üzerine kapandı. Bu kadın temas bağımlısı olabilirdi.

 

" Haklısın. " başını salladı. " Aslında seninle tanışmamız çok ani oldu. Biliyorum, zor bir durumdayken denk geldik ve iyi ki denk geldik. Kendimi iyi hissetmeme sebep olacak bir olaydı çünkü. "

 

" Sanem ve gereksiz uzatmaları. " dedi Evan Tilki ikinci sigarasını yakarak.

 

" Bu adam kısa ve öz konuşuyor söylemiştim size. " dedi Mizgin bir kez daha altını çizmek ister gibi.

 

" Biz nasıl konuşuyoruz Mizgincim? " Kubilay'ın derin nefes alışını hissettim.

 

" Uzatarak. "

 

" Artı tartışarak. " diye ekledi Gece.

 

" Gece sen sussan keşke. Geceleri konuş sen adın gibi. "

 

Ne alaka Kubilay diye bağırmak istiyordum tam da şu an.

 

" O zaman sen söyle Evan. " dedi dikkatimi tekrar masaya vermem gerektiğini belirten ses. " Kısa ve öz olsun. "

 

Evan bir süre sessiz kaldı ama dudaklarını araladığında dediği gibi direkt mevzuya girdi. " Açılışımız olacak iki hafta sonra. Açılışı senin yapmanı istiyoruz. Bilirsin yeni yüzler, yeni hikayeler her zaman ön plana çıkarır bu açılışı. "

 

Kaşlarımı çattım. Bunu yapamazdım. Tibet'te o açılışa gelirdi. O varken bunu yapmamın mümkünatı yoktu.

 

" Açılışı mekanın sahipleri yapmaz mı? " sorumda korku dolu soru işaretleri vardı. Oraya Tibet'te gelecek mi diye sormak istiyordum. Derhal konukların isim listesini istemeliydim.

 

" O tarz bir açılıştan bahsetmiyoruz. " dedi Sanem güven verici bir sesle.

 

" Ne türden bahsediyoruz? Ben size neler çektiğimi anlattım Sanem hanım. Göz önünde bulunmak hiç bana göre bir davranış değil. Kalabalık fobim var. "

 

" Yuh sıçıyorsun. " dedi Kubilay. " Kalabalık fobin tam olarak bugün mü başladı acaba Umay? "

 

Ona verecek tek cevabım göz devirmek oldu.

 

" Biliyorum canım, merak etme öyle büyük çaplı bir açılış olmaz bizim sektörde. Sadece vip grup üyelerimiz gelir. Ve tabiki açılışı ben yapacağım. Sen sadece figüransın. " Evan öksürdü. Yanlış bir kelime söylemiş gibi Sanem'i uyarıyordu.

 

" O zaman benim görevim tam olarak ne? "

 

" Beni hangi halt için kullanacaksınız diye sormanın en kültürlü yolu. " dediğini duydum Kubilay'ın. " Aferin kız, bazen güzel yerden giriyorsun. "

 

Sanem gülümsedi. " Dans. " omuz silkti. " Senden dans etmeni istiyoruz. Her açılışımızı böyle yaparız. Sadece vip grubumuz için küçük çaplı bir dans şovu yapacaksın. "

 

" Dans mı? " Bu cümleyi kuran kişi Leman'dı. " Lanet olsun bu da nereden çıktı? "

 

" Gecenin sürprizi bu olsa gerek. " dedi Alparslan. " Bu dans umarım kucak dansı falan değildir. "

 

" Yok artık. " dedim ve bunu dışımdan söylediğimi fark ederek gözlerimi kapattım. Batıyordum hem de en dibe. " Yani ben dans pek edemem. Yeteneğim yoktur da o yüzden..."

 

" Sorun değil, ben her şeyi ayarladım. " dediğinde odaya girilen kapı açıldı. " Dans hocamızla tanış. " İçeri giren adamla birlikte gerildim. Yeni biri daha mı? Cihangir'i dinleyip buradan gitmek için daha neyi bekliyordum? " Hoş geldin canım. " dedi ayağa kalkıp adama doğru yürüyerek. Orta noktada buluştuklarında kendini adamın kolları arasına bıraktı. " Özlemişim. "

 

" Özlettin kendini, yılda bir görüşme ayarlayarak üzüyorsun beni. " dedi adam iğneleyici bir sesle.

 

Ben ikiliye bakıyorken Evan da beni inceliyordu. " Gerilmene gerek yok. " dedi sigarasını söndürerek. " Sanem senin için en iyi hocayı ayarladı. "

 

" Bu seneki şanslı kişiyle tanış. " dedi Sanem gözlerini bana çevirerek. " Umay. "

 

" Çok güzel..." dedi adam bir anda gözlerini irice açarak. " Bu kadar güzel olacağını Söylemedin. Hazırlıklı gelirdim. "

 

" Ne hazırlığı yapacaktın acaba? " diye sordu Evan kaşlarını çatarak. " Traş falan mı? "

 

" Bu konuşmalar da ne? " dedi Kubilay derin bir nefes alarak. Neden Cihangir bir kez bile konuşmamıştı? " Yapmacık yapmacık. "

 

" Yapardık bir şeyler be Evan. Neden karizmamı çiziyorsun şu an? "

 

" Olmayan karizman çizilmez merak etme. " dedi Evan sıkıldığını belli eden bir sesle. " Her sene aynı lavukla çalışmak zorunda mıyız gerçekten? " Sanem'e çevirdi sorgulayan gözlerini.

 

" Konuşma tarzına bayılıyorum bu çocuğun. " Adam hiç alınmış gibi durmuyordu. Aksine hoşuna gidiyor gibi bakıyordu gözleri.

 

" Sen çalışmayacaksın. " dedi Sanem kocaman bir tebessümle. " Bu sene bambaşka bir fikrim var. "

 

" Ne demek bu? " Kaşları çatıldı Evan'ın. " Böyle bir şeyi konuşmadık. "

 

" Son anda karar verdim. " omuz silkti. " Şimdi Haberin oldu işte. Sorun yok. "

 

" Neymiş bu seneki fikrin? " masada oturan bir tek ben vardım. Dans hocasının adını kimse söylememişti. Bunun şu an önemli olmadığını düşündüm. Evan ve Sanem görüş ayrılığına düşmüş gibi duruyordu. Ya da Sanem kendi başına işler yapıyor da diyebilirdim sanırım.

 

" İstediğim tarzda insanlar getirdin mi? " diye sordu adama Sanem.

 

" Toplattım birkaç tane. " dedi başını sallayarak. " Beğenmezsen bir tur daha hallederiz. "

 

" İstediğin tarz da neymiş? " Evan'ın kaşları düz bir çizgi olana kadar çatıldı.

 

İçeriye birkaç adam girdiğinde gerilmedim desem yalan olurdu. " Neler oluyor? " diye sordu Alparslan ama ona cevap veremeyeceğimi gayet iyi biliyordu. " Hepsinin boyu sanki aynı yerden üretilmiş gibi birbirine yakın duruyordu.

 

" İşte yeni fikrim. "

 

" Fikrin aynı boyutta insanlar toplamak mıydı? " Evan'ın sesindeki tını rahatsızlığını belli ettiğinin üzerine kuruluydu. " Bir açıklama yapacak mısın artık Sanem? "

 

" Sakin ol koca oğlan. " dedi odaya ilk giren dans eğitmeni olan adam. " Bu sene ön planda olman gereken başka konular var. "

 

" Ne biliyorsun da konuşuyorsun ki sen? "

 

" Senden daha çok şey bildiğim söylenebilir. " dedi pis bir gülüşle. " Dans konusunda. " altını çizdiği kelimeyle derin bir nefes aldım. Kirli işlerini bilen bir kişinin daha çıkmış olması benim açımdan kapıları genişletmek demekti. Bir de o adamı araştırmak zorunda kalacaktık.

 

" Sanem derhal açıklama. "

 

" Bu sene seni bir tek ben kolumda gezdireceğim. " dedi Sanem gülerek. " Geri planda yeterince kaldın. Ortağım olarak yanımda olmanı istiyorum. "

 

" Yani? "

 

" Bu seneki dans sadece gösteriş için olacak. Hatta kimsenin umrunda bile olmayacak. Geri planda kalacak. "

 

" Daha önemli şeyler için beni yanında istiyorsun doğru anlamış mıyım? " Sanem kısaca bana baktı.

 

" Çok doğru anladın. "

 

" Göz önünde olmamayı tercih ediyorum. " dişlerini sıktı Evan.

 

" Biliyorum. " dedi Sanem onun koluna girerek. " Bu konuyu seninle baş başayken konuşuruz. Şimdi fikrimi söylememe izin veriyor musun? "

 

" Hiç izin aldın mı ki? "

 

Omuz silkti Sanem. " Bu sene dansçılarımız halkın içinden kişiler olacak. Hep popüler kişileri yapıyoruz. Bu sefer daha geleneksel bir şey istedim. Tango yapacak kadın karakterimiz Umay. " gözlerini İçeri giren adamların üzerinde gezdirdi. " Ve bunlarda ona partner seçeceğimiz kişiler. En uygun olanı kimse onunla birlikte yola devam edecekler. Bunu da ikimiz seçeceğiz Evan. "

 

Evan'ın kaşları çatıktı. " Her sene bunu ben yapıyordum. "

 

" Dedim ya artık sana daha önemli yerlerde ihtiyacım var. " Sanem gözlerini kısarak adamlara baktı. " İlk kiminle başlayalım? " Dudaklarımı birbirine bastırarak sorusunu hazmetmeye çalıştım. Daha önce dans kursuna gitmemiştim. İki hafta içinde bu dansı öğrenmemi nasıl bekliyor olabilirdi ki? Ayrıca bu adamların her biri bedenime dokunacak mıydı? Hiç ders almasam bile Tango hakkında yeteri kadar bilgim vardı. Ve hareketleri aklıma geldikçe buradan kaçma isteğimle baş edemez hale geliyordum.

 

" Tango çok iddialı. " dedi Gece. " Umay Tango biliyor musun? Biliyorsan öksür. "

 

Öksürmedim. Sessiz kaldım.

 

" Yandık. " dediğini duydum Kubilay'ın. " Bu iş çok kötü oldu. "

 

" Cihangir ne diyorsun bu işe? " Alparslan'ın sesiyle birlikte onun sesini duymak istedim. Bu konuda ne düşündüğünü ben de duymak istedim. Ama Cihangir'den bir ses çıkmadı. " Cihangir nerde lan? " dedi şaşırmış bir sesle.

 

" Önde değil miydi? " Mizgin'in sorusuyla iç çektim. Bizi duymuyor muydu yani?

 

Nereye gitmişti?

 

" Harbiden ne ara kayboldu bu adam yanımızdan? " kendi aralarında konuşmalarına yüzümü buruşturdum. Modum düşmüştü. Bir cevap vermek bu kadar zor muydu?

 

" Tek tek uyumlarına mı bakacağız gerçekten? " diye sordu Evan. " Bundan daha önemli işlerimiz var diye biliyorum.. "

 

" Bugünlük en önemli işimiz bu. " Sanem çenesinin ucuyla masayı gösterdi. " Biz oturalım Umay da ilk kiminle denemek istediğine kendi karar versin. "

 

Seçimi bana bırakmıştı.

 

Aman ne güzel!

 

Bunu gerçekten yapacak mıydım? Tanımadığım adamlarla dans etmek kadar büyük bir saçmalık yoktu gerçekten. " Ama ben Tango bilmiyorum. " dedim Sanem'e bakarak. Yeterince sessiz kalıp onu dinlemiştim.

 

" Bende tam bu noktada devreye giriyorum. " dedi dans eğitmeni olan adam. " Merak etme, kendini bana bırak. Sen sadece seninle uyumlu kişiyi bul yeter. " başıyla İçeri girdirdiği adamları işaret etti.

 

Kendimi kurbanlık koyun seçiyormuş gibi hissettiğimde gerginliğim yüzümden okunuyor olabilirdi.

 

" Ama ben..."

 

" Efendim. " diyen sesle birlikte cümlem yarıda kaldı. Az önce adamların girdiği kapı açıldı ve İçeri biri başını soktu. " Bir kişi daha varmış, dans için gelmiş. İçeri alayım mı? "

 

Dans eğitmeni başıyla onayladı. " Gelsin gelsin. " gözlerini Sanem'e çevirdi. " Elimizdeki en iyi elemanı sona sakladım. " göz kırparak güldü.

 

Kapı tamamen açıldı ve İçeri Cihangir girdi. Onu tanıdığımı belli etmemek için büyük çaba sarf etmem gerekti. Dudaklarım aralandı, şu an nasıl bir konumda olduğumu unutacağım anlar yaşandı. Diğer adamların yanına kadar yürüyüp en başta durdu. Onlardan daha uzundu. Tango için bu bir artı yön müydü bilmiyordum. Gerçi ben tangoyla alakalı hiçbir şey bilmiyordum.

 

" Vay canına. " dedi Sanem hoşlanmış gibi. " İyi tercih, neyi seçeceğimi gayet iyi biliyorsun. "

 

" Yılların tecrübesi. " dedi dans eğitmeni. Gözleri bana çevrildi. " O zaman soldan başlayalım Umaycım, gün uzun. " onun sözleriyle Cihangir öne doğru çıktı ve ellerini bana doğru uzattı.

 

Başka kimse yokmuş gibi hissettiğim nadir anlardan biriydi.

 

Cihangir'in eline baktım. Buradaydı.

 

" Lan kim o tercih ettiği kişi? " diye sordu Kubilay. " Kamera açısı değişti netleyemiyor muyuz? "

 

" Elimi Cihangir'in avcunun içine koydum. Hareketlerden bihaberdim. " Hepsi profesyonel dansçı. " dedi adam kendinden emin bir sesle. Ona Cihangir'in aslında bir asker olduğunu söylesem ne yapardı acaba? " Ne yapacaklarını iyi biliyorlar. Sen sadece kendini onlara bırak. "

 

Görüp duyabildiğim son sözler buydu. Cihangir'in burada ne işi olduğunu sorgulamak dışında tabi ki.

 

Ve o an aklıma Cihangir'in dans etmeyi sevmediği geldi. O zaman şimdi ne yapıyordu? Daha da önemlisi, tangoyu biliyor muydu?

 

Elini belime koyarak beni salonun ortasına doğru çektiğinde kulağına doğru eğildim. " Burada ne arıyorsun Cihangir? " kısık sesle sorduğum soruyu kulaklıktan herkes duymuştu bile.

 

" Siktir! Cihangir yanında mı? " Barbaros'un küfüyle yüzümü buruşturdum. " Aman pardon psikolog bacım. "

 

" Yanında değil, yapyanında. " dedi Kubilay. " Şu an dans pozisyonunda mısınız? "

 

" Evet. " dedim gözlerimi Cihangir'den ayıramayarak.

 

" Lan Cihangir danstan ne anlasın? " Alparslan'ın sesiyle irkildim.

 

Onları duymazlıktan gelerek bir kez daha kulağına eğildim. " Şu an burada ne yapıyorsun tam olarak? "

 

Yüzümü dikkatle incelerek elini kulaklığına götürüp bir kez üzerine tıkladı. Bu şu an kapalı olduğunu gösteriyordu. Diğerleri bizi duyamazdı. Sonra da benimkinin üzerine tıkladı. Kaşlarımı çattığımda belimi daha sıkı tutarak beni kendine doğru sertçe çekti. " Karıma başka bir elin dokunmasını engelliyorum. " dudaklarıma doğru fısıldadığı cümleyle bütün bedenim gerildi. " Başka soru? "

 

Sertçe yutkundum.

 

Karıma başka bir elin dokunmasını engelliyorum cümlesinin zihnimin içinde sonsuza kadar tekrarlamasına izin verdim.

 

Bölüm : 26.12.2024 21:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...