19. Bölüm

18. ADINI SEN KOY

Rumi
gizemlikimliksizz

" Lan Cihangir sen bizi çıldırtmak mı istiyorsun Cihangir! " diyen tok ses Barbaros'a aitti. Kulaklığı açtığım için artık diğerlerinin ne dediklerini duyabiliyordum. " Ya bu çocuk neden kafasına eseni yapıyor? "

 

" Bu timde gerçekten üstten gelen emirlere bire bir uyan var mı Barbar? " diye sordu Kubilay sakin bir sesle. Beklediğim tepkiyi vermemişti. " Bana kendinin ne yaptığını hatırlatma. "

 

" Ne yapmışım ben acaba? " dedi Barbaros bir kez daha bağırarak. Cihangir ellerimden birini tutuyordu. Diğer eli ise belimdeydi. Şu an herhangi bir hareket yapmıyorduk.

 

" Şu an gerçekten söylememi istiyor musun? " sesindeki tınıdan göz devirdiğini anlayabiliyordum. " Ağzımı açtırma bence. "

 

" Ne yaptı ki Barbaros? " diye sordu Gece olanlardan habersiz olduğunu belli ederek.

 

Cihangirle göz gözeydik. Gerçekten burada ne işinin olduğunu sormak istiyordum. " Ne yapmadı ki? "

 

" Şu an konumuz benim ne halt yediğim mi? " Barbaros'un bu kadar sinirli olması beni şaşırttı. " Büyük dayı öğrenince boku yiyeceğiz. " sustu. " Yani psikolog bacım sen kulağını kapat lütfen. Duymamış gibi yap beni. Sinirlenince bacı macı dinlemiyor Şu susmayan ağzım. "

 

" Psikolog bacın yüzünden orada Cihangir. " dedi Gece hiç düşünmeden. Kaşlarımı çattım. Ama söyledikleri doğruydu. Benim için buradaydı. Karşımdaydı. " Farkında mısın acaba? "

 

Ne Cihangir ne de ben onlara bir cevap vermedik. Veremedik. Gözlerim Sanem'e çevrildi. İkimizi dikkatle inceliyordu bir yandan da Evanla konuşuyordu. Evan'ın bu sene biriyle dans etmeyecek olması hoşuna gitmiş gibi duruyordu. Onu neden bu yönde kısıtlıyordu anlamamıştım.

 

" Bu yaptığının bedeli büyük olacak Cihangir için. " dedi Mizgin kısık bir sesle.

 

" Bazen büyük bedeller öderiz. " dedi Kubilay. " Sevdiklerimiz için. "

 

" Bu cümleden çıkarmam gereken sonuç ne? "

 

" Her söylediğim cümleden bir sonuç çıkarman gerekmiyor Mizgin. " dedi Kubilay derin bir nefes vererek. " Bu arada Leman, büyük dayıya haber verdin mi? Cihangir'i tanıyan biri olursa ne yapacağımızı konuşmamız gerek. "

 

Leman ilk defa konuştu. " Haberi var. " sessizliğini koruyacak sandım ama bir kez daha konuşmaya başladı. " Cihangir'in oraya gideceğini Büyük dayı da ben de biliyorduk. " ortaya bomba gibi attığı cümleyle birlikte tenime iğne batırılmış gibi irkildim.

 

Ne demek haberleri var?

 

" Ve sen bana Söylemedin öyle mi? " Bu ses Barbaros'un sesiydi. Bir yere vurma sesi duydum. Barbaros mu vurmuştu? " Ne zamandan beri aramıza sırlar girer oldu Leman? "

 

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Kavga ettiklerini hiç görmemiştim. Leman ne derse Barbaros hep onu yapıyordu. Belki de bu yüzden iyi anlaşıyor gibi duruyorlardı. " Ne zamandan beri birbirimizin işine karışır olduk Barbar? " Leman'ın soğuk sesiyle ben bile irkildim. Bir yabancıya sesleniyor gibiydi.

 

" Ben senin sevgilinim. "

 

" Arkadaşlar kavga etmek için çok yanlış bir zaman dilimi. " dedi Alparslan.

 

Sanem ve Evan da tartışıyor gibi görünüyordu. Kulağımdan gelen seslerden dolayı onlara adapte olamıyordum. Gerçi bulunduğum yerden sesleri duyulmayacak kadar sessiz ama hararetli bir konuşmanın içindeydiler.

 

" Nerede ne konuşacağımızı birine soracak değiliz. " dedi Barbaros. Onu tanıdığım kişi gibi değildi şu an. Bambaşka biri içine girmiş de o konuşuyor gibiydi sesi. Büyük bedenine göre naif olan sesi şu an çok farklı türdendi. " Leman sana soruyorum. Bana söyleyecek miydin? "

 

" Senin komutanın olduğumu hatırlatmamı mı istiyorsun Barbaros? " diye sordu Leman katı bir sesle. " Herkes ne bilmesi gerekiyorsa o kadar biliyor. " duraksadı. " Bilmeniz gerekseydi büyük dayı sadece bana değil size de söylerdi. Bir görevde olduğumuzu unutup bu konuyu arkadaşlarımızın önünde açmış olmandan da hoşlanmadım. "

 

" Peki komutanım. " dedi gülerek Barbaros. " Sizin dediğiniz olsun. "

 

" Aynen Barbar. " dedi Kubilay. " Yatakta senin dediğin oluyor zaten duyuyoruz her gece. Bırak da biraz da komutanımın dediği olsun. "

 

Barbaros sinirli bir soluk aldığında yüzümü buruşturdum. Seslerini net duyuyor olmak hoştu ama bu hışırtı sesleri hoş değildi. " Aferin asker. " dedi Leman soğuk bir sesle.

 

İkisinin arasında geçen tartışmadan hepimiz haberdardık. " Ne oluyor ya? Evde birbiriyle didişmeyen kalmadı. Dolunay etkisi falan mı bu? " Mizgin'in sesiyle Cihangir belime baskı yaptı.

 

" Kim kiminle didişti ki? "

 

" Biz..." dedi Kubilay konunun üzerini kapatmak ister gibi bağırarak. Sanırım Gece ve Alparslan olayını bir daha açmak istemiyordu. " Her gün yaparız öyle şeyler, bilirsiniz. "

 

Yanımıza gelen dans eğitmenini işaret ettiğini anlamam uzun sürmedi. " Birbirinize ısınmanız çok önemli. " dedi gözlerini Sanem'e çevirip bakmadığını görünce tekrar bize dönerek. " Ve merak etmeyin her şey bende. " göz kırptığında kaşlarımı çattım.

 

" Her şey sizde derken? "

 

" Bizden. " dedi Cihangir tok sesiyle. " İçlerine sızan adamlarımızdan biridir kendisi. "

 

Şaşkınlığımı engelleyemedim. Dudaklarım aralık bir şekilde dans hocamıza baktım. Demek o yüzden Cihangir gelince bir zorluk çıkarmamıştı. " Sanem beni gerçekten sever. " göz devirdi. " Yani işine yaradığım süreç boyunca. O yüzden merak etme diğer adamlar birer figüran. Öylesine getirdim bugün. Baştan beri senin partnerin belliydi. Gerilmene gerek yok. "

 

Hızla başımı Cihangir'e çevirdim. " Bana söyleyebilirdin. " sitemli cümlem üzerine gözlerini dudaklarıma indirdi. " Ayrıca dansa dair bir şey bilmiyorsun sanıyordum. Pek sevmiyormuşsun. "

 

Dans hocası güldü. Sanem ve Evan bizi duyamayacak kadar kendini kaptırmıştı konuşmalarına. Ya da tartışmalarına mı demeliydim?

 

" Cihangir dansı sevmemek için fazla güzel dans ediyor. " dedi fikirlerini dile getirerek. " Sana da o öğretecek. "

 

" Bana öğretecek misin gerçekten? " diye sorduğumda kulaklıktan gelen sesleri duydum.

 

" Cihangir dans mı edecek? Hayatta inanmam. Hatta görmeden hiç inanmam. " Kubilay'ın sesiydi bu.

 

" Adam bir görev uğruna dans bile öğrendi. Dağda itlerle uğraşıyor şehirde dansla demezler mi? " Barbaros'un iğneleyici sesini duymazdan geldim. Kim diyebilirdi ki bu cümleyi?

 

" Biz dışında bilen olmadığına göre söyleyen de olmayacak Barbar. " dedi Leman'ın sert sesi. " Ayrıca dans etmesinde ne var? "

 

" Leman onu sen de en az benim kadar tanıyorsun ve..."

 

" İnsanlar değişir. " dedi hiç beklemediğim bir anda Leman.

 

" Bunu söyleyen kişi bizim komutan mı? " Kubilay kahkaha atarak gülmeye başladı. Gülmesi gerçekten bulaşıcıydı. Dudaklarımın kıvrılmaması için kendimi zor tuttum.

 

" Ta kendisi ta kendisi.." dedi Mizgin.

 

" O zaman yarın sana bahsettiğim yere gidiyoruz. " Barbaros'un sesindeki kararlılık zihnimde tekrarladı. Nereye gideceklerdi? " İnsanlar değişirse sen de değiş. "

 

" Değişmek istedikleri an değişirler. Benim böyle bir isteğim yok. " Leman'ın sesi keskindi.

 

" Öğretirim eğer sende istersen. " Cihangir'in turkuaz gözlerinde derin bir anlam vardı. Adlandıramasam da anlayabiliyordum.

 

" İstememe gibi bir seçeneğim yok sanırım. " omuzlarımı kaldırıp indirdiğimde Cihangir gözlerini benden hiç çekmedi. Elleri ise hala bedenimdeydi. Sanem ve Evan'ın konuşmasının bitmesini bekliyorduk. " Mecburum. "

 

" Güzel bir mecburiyet. " gözleri yanımızdaki adama kaydı. " Yani ikimiz içinde. " boşta duran elini ensesine götürdü. Bir şeyleri söylemeye çekindiği zaman yapıyordu bu hareketi. Gözlerini kaçırıyor ve ensesini kaşıyordu. " Benim de çok aram yoktur dansla. Senin için öğrendim. "

 

" Benim için? "

 

Başını salladı.

 

Karım için demesini bekledim ama kulaklıklarımız açıkken bu cümleyi kurmayacağını biliyordum.

 

" Cihangir kardeşim evin yanıyor Cihangir! " Kubilay kahkaha atarak bir şeyler söylüyordu. Sesi kulaklarımı tırmaladı. Her konuşmamızın ortasına girip bölecek bir mevzu buluyordu. " Ama umrunda değildir. Senin başka bir tarafların yanıyor belli. "

 

" Salak. " dediğini duydum içlerinden birinin. Ama fısıltı gibi olduğu için kimden çıktığını anlayamadım.

 

" Sanem hanım. " dedi dans hocası kendini öne çıkarmak adına sesini yükselterek. " Şu uyuma bir bakın. " abartılı bir sesle söylüyordu cümlelerini. " Ben galiba yeni çiftimizi buldum. "

 

Sanem onun sözleriyle konuşmasına ara vererek gözlerini bize çevirdi. Birini öldüren kadın doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Ve yanımdaki adam da bir askerdi. Gerçek rütbesi neydi bilmiyordum. Özel tim oldukları için sormaya hakkım olduğunu da düşünmüyordum. Bilmem gerektiği kadarını bilmek en doğrusuydu. Onlarla karşılaştığım ilk gün aslında Leman'ın neden Tibet işine karışmak istemediğini şimdi daha iyi anlıyordum.

 

Yüzlerini bile gizlemek zorundaydı onlar.

 

Tanınmamak zorundaydılar.

 

Ve Tibet onları aklına kazımış olabilecek kadar takıntılı bir adamdı. Leman'ın korkusu da bu olsa gerekti. O gün orada birileri görüntülerini kameraya alsa kimlikleri deşifre olurdu. İzin günlerinde mağazaya gidip herhangi bir soruna karışmadan gelmekti niyetleri ama ben buna mani olmuştum. Ve şimdi buradaydık.

 

O takıntılı ruh hastası eski nişanlımın iş birliği yaptığı kadının yanında.

 

Bir dertten kurtulup diğerine atlamak mıydı benim işim?

 

" Yakışıyorlar değil mi? " Sanem herhangi bir tepki vermeyince dans eğitmeni bir kez daha konuştu.

 

Sanem ise sessizce bizi izliyordu. Hatta şu an sadece Cihangir'i gözlemliyor diyebilirdim. " Adamı nereden buldun? " diye sordu Sanem onun sorusunu es geçerek.

 

" Hapı yuttuk gibi hissediyorum. " kulağıma dolan sesle birlikte yutkundum. Onu tanıyor olamazdı değil mi? Belki de bir yerden hatırlıyordu. " Seni kimse tanımıyor değil mi Cihangir? "

 

Cihangir cevap vermedi. Veremezdi. Çünkü Sanem doğrudan gözlerinin içine bakıyordu.

 

" Yetiştirdiğim kişileri ne zamandan beri sorgular oldunuz Sanem hanım? " diye sordu dans eğitmeni burnundan soluduğunu belli eden bir sesle. Gülüyor muydu yoksa başka bir tepki mi veriyordu şu an pek anlaşılmıyordu.

 

" Sen benim kararlarımı ne zaman sorgulamaya başladıysan o zamandan beri. " Sanem gözlerini kıstı.

 

" Başlamadan bitti bu hikaye. " dedi Barbaros. " Kadın kıl oldu, bir şeylerden şüphelendi belli. "

 

" Kötüyü çağırma. " dedi Gece.

 

" Kötü geldim kapıdan selam veriyor selam. " diye tıkladı Barbaros.

 

Cihangir ve ben hiç konuşmuyorduk. Yüzlerimiz Sanem'e dönüktü. Bizi incelesin istiyorduk sanırım. " Sanem hanım her zamanki dansçılarımdan. Ne oldu tanıdık mı geldi? "

 

Evan Tilki öksürdü. " Sıradan biri işte Sanem. " dediğini duydum. " Neden bu kadar sorguladın? "

 

" Bilmem. " omuz silkti Sanem. " Birine benziyor sanki. "

 

" Bugün bir garipsin. " dedi Evan Tilki. " Karşımda oturan kadını tanıyamıyorum. "

 

Sanem anında Evan'a doğru döndü. " Tanıdığın kişiyim Evancım sadece..."

 

"Sadece ne Sanem? Bugünü biraz daha mı zorlaştırman gerekiyor? "

 

" Evan.."

 

" Derdin buysa ben çıkıyorum. " Evan Tilki oturduğu sandalyeyi geriye doğru ittirerek ayağa kalktı. " Sende birilerini tanıyor musun tanımıyor musun incelemene sabaha kadar devam et. Bensiz. "

 

Sanem'in dudakları kıvrıldı. " Kızma bana. " dedi cilveli bir sesle. Kaşlarımı çattım. Bu ses tonu da neydi böyle?

 

" Kızamam, unuttun mu? " güldü. " Tepkilerimi bile sen belirliyorsun Sanem. "

 

" Evan insanların varlığını unutuyorsun sanırım. "

 

" Aynen. "

 

" Bu ikisi ne yaşıyor şu an? " diye sordu Mizgin. " Kafam karıştı. Ortaklık mıydı ilişkileri? " kulaklıktan cızırtılı bir ses gelince yüzümü buruşturdum. Evan ve Sanem bugün olduklarından farklı davranıyorlardı. Neler olduğunu anlamak istemiyordum ama bunu anlamak işimize yarayabilirdi. İkisinden biriyle bugün konuşmam benim yararıma olabilirdi.

 

" Seninle Özel olarak konuşalım. " dedi Sanem dudaklarını öne doğru büzerek.

 

" Konuşmak istemiyorum. " Evan kapıya doğru yürüdüğünde hızını kesmeden dışarı çıktı.

 

Sanem'in göz devirdiğini gördüm. " Bu erkekler ve bitmeyen gururları. " dedi kendi kendine. " Madem sen seçtin çifti devamını da getir. Fotoğraf çekimini falan hallet. Benim çıkmam gerek. Arar haberdar edersin beni. " Sanem'in sözleri dans eğitmenineydi. Gözleri bana çevrildi. " Umaycım daha sonra görüşelim tamam mı? Seni götürmek istediğim bir yer var. Ama sen şimdilik kendini sadece dans işine ver olur mu? Bir aksilik çıksın istemiyorum. " yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu. Oysa ben o tebessümün içinde neler barındırdığını çok iyi biliyordum.

 

" Olur Sanem hanım. " dedim dudaklarımı kıpırdatarak.

 

" O zaman sana mesaj atarım. " Kapıdan hızla çıktığında içimde tuttuğum nefesi verdim. O kadının yanında olmak beni sandığımdan daha fazla geriyordu.

 

" Takip edelim kadını, ikili ayrılalım. " dediğini duydum Leman'ın. " Barbaros ve ben hallederiz. Siz de bizimkileri alıp eve geçin. Durum değerlendirmesi için arayacağım sizi. "

 

" Emirlerin başımızın üstündedir komutanım. " dedi Kubilay'ın eğlendiğini belli eden sesi.

 

" Cihangir siz bir an önce çalışmalara başlasanız çok iyi olacak. Sanem'i biliyorsun. Bir anda sizi izlemek isteyebilir. "

 

" Tamamdır orası bende. " dans eğitmeninin omzunu sıktı Cihangir. " Gidelim mi? " Bana doğru döndüğünde omuz silktim.

 

" Gidebiliriz. "

 

Dışarı çıktığımızda gözlerimi ileride bizi bekleyen araca çevirdim. Cihangir'in bakışları etraftaydı. Aracın yerini bildiği için rahat görünüyordu. " Hep böyle kendini tehlikeye mi atacaksın? " diye sordum kendimi tutamadan.

 

" Yanında dura dura sana çekmişim desene. " dediğinde göz devirdim. Sanem'in bizi görmemesini diledim. Bizden önce çıkmış olduğunu bilmeme rağmen bir yerlerden fırlayacak gibi geliyordu.

 

" Bu iş tehlikeli. " dediğimde zihnime düşen anılarla afalladım. Aynı cümleyi o da benim için kurmuştu.

 

" Ne kadar da tanıdık bir cümle. " dedi Cihangir güler gibi bir ses çıkararak.

 

" Ben sıradan biriyim. " Dudaklarımı birbirine bastırdım. " Sen öyle değilsin. Bir asker olduğunu bazen unutuyorsun sanırım. "

 

" Kim olduğumu biliyorum. " dedi sakin bir sesle. " Endişe edecek bir şey yok. "

 

" Güvenliğim için benimle evlendin, şimdi de sırf bir başkasıyla dans etmemeyim diye yanımdasın. Dans partnerimsin. " göz devirmemek için kendimi kastım. Olanlar kulağa saçma gelmiyor muydu? " Bir de o cümle de neydi öyle? "

 

" Hangi cümle? " duraksadı. " Karıma bir başka elin dokunmasını engelliyorum cümlesini mi kastediyorsun? " Kalbim hızlandı. Şu an bana hitap etmiyordu ama yine de kendime engel olamıyordum.

 

" Evet. "

 

" Bu cümle seni rahatsız mı etti? " kaşları çatıldı. Rahatsız etti dersem bana bundan sonra karım diye hitap etmeyi bırakacak mıydı? Bu düşünceyle ruhum sıkıldı.

 

" Aslında hayır ama beni şaşırtıyor. " itirafımla birlikte gözlerini bizi bekleyen araca çevirdi. " Yani sahte bir evlilik sonuçta ama sen bana..."

 

" Karım diye hitap ediyorum? "

 

Başımı sallayarak onu onayladım. " Bir evcilik oyunu gibi düşün. " omuz silkti. " Nerede nasıl bir şeye yakalanacağımız belli olmaz. Ağzım alışsın istiyorum. " Gerçekten diyeceği şey bu muydu?

 

Elindeki kulaklıkları cebine koydu. Benimkini de ona vermiştim. Bugünlük görev bittiğine göre onları takmamız için artık bir sebep de yoktu. " Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi? " Başımı sol omzuma yatırarak ona baktım. Hava rüzgarlıydı. Saçlarımı okşar gibi önüme doğru getiriyor, gözlerimin önünü kapatmayı beceriyordu.

 

" Neye inanmak istiyorsun peki? " dudaklarını yalayarak bana baktığında gözlerimi hızla gözlerine çevirdim.

 

" Cihangir..."

 

Eli kolumu kavradı. " Neye inanmak istiyorsun Umay? " nefesini yüzüme verecek kadar yakınlaştı.

 

" Senin için sadece bir emanetten ibaret olmadığıma. " sözlerimle birlikte önce kaşları katıldı. Duyduğu cümle içindeki bir yangını körüklemiş gibi irkildi. Cihangir'in telefonu nefeslerimiz dışında bir ses çıkmasına sebep olduğunda açmak için herhangi bir çaba göstermedi.

 

" Dudaklarımdan çıkan her cümleye inanır mısın? "

 

Başımı iki yana salladım. " Sanırım artık sadece gözlerinin ne dediğiyle ilgileniyorum. En azından onlar doğruları söylemek istermiş gibi bakıyor. "

 

" Sana hiçbir zaman yalan söylemedim Umay. " dediğinde telefonu bir kez daha çalmaya başladı.

 

" Sadece kendine senin için bir emanet olmam gerektiğini hatırlattın. " elimle telefonunu işaret ettim. " Açacak mısın yoksa konuşmamızı engellediği için parçalayacak mısın? " dudaklarında küçük bir kıvrım gördüğümde gözlerini kaçırdı.

 

" Şu an seninle konuşmaktan başka önemli bir işim yok. Çalabilir. Arayan bekleyebilir. "

 

" O zaman itiraf et Cihangir. " dedim başımı dikleştirerek. " Senin için sadece bir..."

 

" Değildin. " dedi gözlerini kapatıp benim konuşmamı engelleyerek. " En başından beri benim emanetim falan değildin. Dediğin gibi ben kendi kafamda kurdum, inandım. Ya da inandırmak istedim kendimi. Ne bileyim? " kollarını iki yanına açtı. " Nerden bileyim ben hayatımda ilk defa birini merak edeceğimi? Biri hakkında bilgileri kendi başıma öğrenmek değil de o kişiden duymak isteyeceğimi. " yutkundum. " Kimseyi merak etmediğim kadar seni merak ediyorum ben, biliyor musun? " gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. " Bunlar şu an konuşulacak bir şey değil ama evet, haklısın. Seni sadece emanetim olarak görmüyorum. Öyle olsaydı seninle sahte bir evlilik yapma fikrini öne sürmezdim. " dudaklarını ıslattığında geri çekildi. Artık nefesini hissedemeyeceğim kadar uzağımdaydı. " Senin için önemi olmayan bir şeydir belki bu yaptıklarım ama..."

 

" Önemi var. " dedim devam etmesini engelleyerek. " Yaptığın her şeyin önemi var. "

 

" Beni önemsiyorsun o zaman? "

 

" Hem de hiç tahmin edemeyeceğin kadar. " Onu arkamda bırakarak arabaya doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Arka tarafın kapısı açılınca hemen boş olan ilk yere oturdum. Kubilay kısık gözlerle beni incelemiş olsa da dudaklarıma kilit vurmuş gibiydim. Konuşmayacaktım.

 

Hele ki onunla az önce yaptığımız konuşmadan sonra...

 

Beni önemsiyorsun o zaman?

 

Hem de hiç tahmin edemeyeceğin kadar...

 

Ayağıyla ayakkabımı dürten Kubilay'a göz devirdim. Rahatça düşünebilmem için bir zaman bile vermiyordu. Bu çocuk kaç aylık doğmuştu? " Kulaklığı kapattığınız an ne konuştunuz? " sorusuyla iç çektim. Bana Karım diye seslenebilmek için kapattı desem şu an düşüp bayılabilir miydi?

 

Kesin bayılırdı.

 

Hatta bunu abartıp kendini doktora götürmelerini bile isteyebilirdi.

 

Konu Kubilay olunca ne olup biteceği konusunda pek çok fazla fikir geliyordu akla. Omuz silktim. " Şu an konuşmak istemiyorum. "

 

" Cihangirle atıştınız mı yoksa? " Tam da o sırada Cihangir arabaya bindi. Burada olmayan tek kişi Alparslan'dı. Demek ki arabayı süren oydu. Barbaros ve Leman'ın Sanem'in peşinden gittiğini düşünürsek tabi.

 

" Sorgu meleğine mi dönüştün de haberimiz yok Kubilay? " diye sordu çaprazıma oturarak. Onunla aramda garip bir çekim vardı. Bunu inkar edemezdim. Etsem bile gözle görülebiliyordu. Acaba onunla bir mağazada karşılaşmamış olsaydım, nasıl karşılaşırdık?

 

Ya da tanışır mıydık?

 

" Mesleğimi değiştirdim. " dedi Kubilay gülerek.

 

" Patavatsız konuşma deyince de sen. " dedi Mizgin burun kıvırarak.

 

" Ne alaka acaba? " Kubilay gözlerini kısarak Mizgin'e baktı. İkisi her konuşmasında tartışacak bir konu buluyordu.

 

" Kubilay konuşmak için fazla yorgunum. " dedi Mizgin iç çekerek. " Abi beni kütüphanenin yakınlarında bırakır mısın? " sorusuyla birlikte sıkıca tuttuğu çantasına çevirdi gözlerini. " Bu gece sabahlamam gerekecek. Beni beklemeyin. "

 

" Sebep? " Alparslan'dan önce Kubilay atıldı.

 

" Abi dediğimi hatırlıyorum. " Mizgin göz devirdi. " Ve abimle konuştum. "

 

" Ben de abin..."

 

" Sen abim değilsin. " Cihangirle o an göz göze geldik. O da aralarında bir şeylerin var olduğunu anlıyor muydu? Bazen gerçekten birbirlerinden nefret ettiklerini düşünüyordum. " Bunu aklına sokmayı dene. Ayrıca senin işin yok mu? Görev bugünlük bu kadardı. Müsaitsin işte arasana birini. Git, takıl, eğlen. "

 

Kubilay sinirle güldü. " Git, takıl, eğlen? "

 

" Aynen. "

 

" Sen öyle mi yapacaksın? " sorusuyla kaşlarım havalandı. Mizgin yanımda oturuyordu. Nasıl bir ruh hali içinde olduğunu göremiyordum.

 

" Abi solda inebilir miyim? " Hava karanlıktı ve Mizgin inmek istiyordu. Kubilayla konuşmamak içindi belki de şu an inmek istiyor olması.

 

" Abisi solda inemez. "

 

" Sanane? " diye sordu ayağa kalkarak. " Abicim ben ineyim. Biraz daha burada kalırsam katil olacağım. "

 

" İnmeyeceksin dedim. " dedi Kubilay da ayağa kalkarak.

 

" İneceğim dedim. " Mizgin bir eliyle çantasını tutuyor diğer eliyle de düşmemek için koltuğun kenarından tutuyordu.

 

" Kız ders çalışacak. " dedi Gece. " Neden abartıyorsun Kubi? "

 

" Sen karışma Gece. Sen karışman gereken diyaloglara karış ama sen bize karışma. " Bir cümle içinde ne kadar sen kullanabilirsin yarışmasına Kubilay'ı alsalar kesin birinci olurdu.

 

" Abi! " dediğini duydum Mizgin'in. Alparslan bir şey söylemiyordu. Ne arabayı durduruyordu ne de onların konuşmalarına katılıyordu. Bizi duymuyor muydu?

 

" Kardeşim, sen devam et. Evde çalışır. "

 

" Arkadaşlarım bekliyor belki olamaz mı? " dediğinde ikisi neredeyse burun burunaydı.

 

" Kimseyle mesajlaşmadın. " gözleri kısıldı. " Yani olamaz. "

 

Mizgin iç çekti. " Belki daha önceden planladık, olamaz mı? "

 

" Olabilme ihtimali var ama olamaz. " gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

" Olacak. " dedi Mizgin kızgın gözlerle.

 

" Olmayacak. "

 

" Olacak. "

 

" Olmayacak. "

 

" Olmayacak. " dedi Mizgin.

 

" Olacak. " Kubilay ne dediğini anlayınca dudağının üzerine indirdi. " Beni kandırdın. Ayrıca ilk sen Olmayacak dedin bak neymiş, olmaması gerekirmiş. "

 

" Abi inece..." diyemedi Mizgin. Alparslan ani bir fren yapınca öne doğru savruldum. Tabi bu ani hareketten etkilenen tek kişi ben değildim. Kubilay tam karşısında duran Mizgin'in üzerine doğru savruldu. Mizgin de ona doğru savrulunca Kubilay ellerini onun beline doladı.

 

" Tuttum seni. " dediğinde ikisinin dudaklarının birbirine kenetlenmiş olduğunu gördüm.

 

Gözlerim irice açıldı. Ani bir fren yüzünden dudakları birbirine çarpışmış olabilir miydi?

 

Yok canım daha neler!

 

Ama olmuştu.

 

Gözlerimle gördüğüm bu sahneydi.

 

" Baya iyi yerden tuttun. " dedi Gece imayla.

 

İkisi de anın şokundaydı ama Gece'nin sesiyle irkilerek geriye çekildiler. " Mizgin sabahlayacak arkadaşların var mı? " diye sordu Alparslan. " Yoksa ben kalayım mı seninle? "

 

Mizgin sertçe yutkundu. Alparslan hariç herkes az önceki olayı görmüştü. O görse ne olurdu diye düşündüm. Daha önceden Kubilay ile böyle bir konu aralarında geçmiş miydi? Ya da aklının ucuna daha getirmediği bir ihtimal miydi? " Yalnız olmayacağım abi. " dedi arabadan inmeden önce son kez Kubilay'a bakan Mizgin. " Ararım ben seni. "

 

Kapıyı kapatıp kütüphane yoluna doğru ilerlediğinde onun gidişini bir süre camdan izledik. Kubilay hiç olmadığı kadar sessiz duruyordu. Çarpılmış gibi duruyordu.

 

" Kubilay oturacak mısın kardeşim? " diye sordu Alparslan dikiz aynasından arkaya bakarak. Kubilay ilk defa o an irkildi. Az önceki olayın etkisinden çıktığını fark edince sertçe yutkundu.

 

" Alparslan kızları eve bırakınca Cihangir sen ve ben geçen gittiğimiz yere gidelim mi? " sorusuyla birlikte Alparslan başını çevirerek arka tarafa baktı.

 

" Hayırdır? "

 

Omuz silkti Kubilay. " Galiba biraz düşünmeye ihtiyacım var. " gözlerini Cihangir'e çevirdi. Başını iki yana salladığında ona bir şey söyleme demek istediğini hepimiz anlamıştık. Cihangir'in ise yüzünde hiçbir mimik yoktu.

 

" Kesinlikle gidelim. " dedi beklemediğim bir anda Cihangir. " Sanırım benim de düşünmeye ihtiyacım var. " gözlerimiz buluştu.

 

" Hangi konuda? " Alparslan'ın keyfi yerinde gibiydi. Dudaklarındaki tebessüme bakarak dile getirmiştim bunu.

 

" Emanet konusunda. " dedi boğuk sesiyle.

 

Gözlerimiz birbirinden ayrılmadığında araba hareket etmeye başladı.

 

Yine emanet mi olmuştum? Yoksa bu bambaşka bir mevzu muydu?

 

" Bizde gelelim. " Gece iç çekti. " Şu geçen gittiğiniz yere. "

 

Hepsi bir ağızdan " Olmaz. " diye bağırınca kaşlarım çatıldı.

 

" Sebep? " sorum hepsineydi ama gözlerim Cihangir'deydi. Yutkunuşunu izledim.

 

" Güzel bir yer değil ya. " dedi Kubilay. Aynı anda Alparslan " Gelmenizin mümkünatı yok. " deyince kaşlarım iyice çatıldı. Gittikleri yer nasıl bir yerdi de biz gidemiyorduk?

 

Gidebilecekleri yerleri aklımda sıraladığım. " Nasıl bir yer ki bu bahsettiğiniz yer? " sorumla birlikte hem Cihangir hem de Kubilay gerildi. " Düşünmenizi sağlayan yeri merak ettim açıkçası. "

 

" Fazla merak iyi değilmiş. " dedi Kubilay hızlıca.

 

" Araba hareket ederken yerinden hızla kalkmanın iyi olmadığı gibi mi? " diye sorduğumda dudaklarını birbirine bastırarak eliyle görünmez bir fermuar çekti.

 

" Erkek ortamı. " omuz silkti Cihangir. " Kadınlar gelmiyor gittiğimiz yere. O yüzden karşı çıktık biz. "

 

" Aynen aynen. " diyen sesle birlikte biraz daha şüphelenmeye başladım. Devlet sırrı mıydı bu yer?

 

" Ne yapıyorsunuz da düşünüyorsunuz orada? " Gece kollarını önünde bağlamıştı.

 

" Dansöz kılığına girip insanları rahatlatıyoruz Gece. " dedi Kubilay gözlerini abartıyla açarak. " Tövbe tövbe.."

 

" Sadece bir soru sordum. " gözleri şüpheyle gezindi Gece'nin. " Bu kadar kızacak ne var ki? "

 

" Kesin bambaşka bir şey var. " dudaklarım düz çizgi halindeydi. Araba evin önünde durduğunda kimse arabadan inmek için bir hamlede bulunmadı.

 

" Kesin. " Beni onaylayan ses tabi ki de Gece'ye aitti.

 

" Leman herkes evde dursun demişti. " dedim aklıma gelen detayla birlikte. " Bence bugün gitmeseniz iyi olur. "

 

" Söyleriz biz ona. " dedi elini kolunu sallayan Kubilay. Çatık kaşlarla ona baktığımı görünce ellerini göğsünde bağladı.

 

" Leman biliyor mu gideceğiniz yeri? "

 

" Biliyor. "

 

" Bilmiyor. " üçünden de farklı bir cevap gelince gözlerimi kapatarak kendime birkaç saniye verdim. Cihangir bilmiyor demişti ve daha arabaya binmeden önce bana yalan söylemediğine dair bir konuşma yapmıştı.

 

" Cihangir biraz konuşabilir miyiz? " diye sordum elimle ikimizi işaret ederek. " Yalnız. "

 

" Sen çağırırsın da Cihangireytom gelmez mi Umaycım? " Kubilay'ın imalı sesini duymazlıktan geldim.

 

" Her çağırdığında gelecek mi böyle? " Gece kaşlarını çatarak bize baktığında nefesimi tuttum.

 

" Gelmemesi için bir sebep göremiyorum? " Kubilay beni koruyor muydu yoksa Gece'ye gıcık olduğu için mi böyle yapıyordu anlayamamıştım.

 

" Gelmesi için de bir sebep yok sonuçta Cihangir ve Umay...." gözleri üzerimizde gezindi. " Sahi sizin aranızdaki ilişkinin adı ne? Arkadaş mısınız? "

 

Gece şu an bunları neden sorguluyordu? Biz arkadaş olamayacak kadar farklı bir ilişki içindeydik. Tek bildiğim buydu. " Aynen arkadaşlar. " dedi Kubilay burnundan nefes alarak. " O yüzden adam koşa koşa gitti dans öğrendi partneri oldu. Ben bütün arkadaşlarım için yaparım böyle bir güzellik. "

 

" Leman her şeyin planlı olduğunu söyledi Kubi. Ne alakası var şimdi dansla? " kafasını karışmış gibi baktı bize Gece. Bugün anlamak istemediği bir tarafından kalkmış olmalıydı.

 

" Sen git yat uyu ya. " dedi Kubilay gözlerini Alparslan'a çevirerek. " Sevgisizlik sana iyi gelmiyormuş ama napalım artık bu haline de alışacağız. "

 

" Bana laf mı sokuyorsun sen? "

 

" Tövbe haşa. " dedi Kubilay abartılı bir sesle.

 

" Cihangir. " diye seslenen Alparslan'a çevirdim gözlerimi. " Siz konuşsanız mı artık? Geç kalıyoruz da. "

 

" Nereye gideceksiniz ki? " Gece'nin gözleri Alparslan'daydı. Kubilay sesli nefes verince bu durumdan sıkıldığını anladım. Kolay değildi, seni sevmeyen birinin yanında durmak. Hem de onu ölesiye severken.

 

" Seni ilgilendirseydi bilirdin. " Kubilay Alparslan'ın konuşmayacağını anlayarak cevap verince Gece tıslar gibi bir ses çıkardı.

 

" Sana sormuyorum ya Alparslan'a soruyorum. Ne o? Aynı evde yaşarken birbirimizle konuşamayacak mıyız? "

 

" Siz daha önce de aynı evde yaşarken konuşmuyordunuz Gece. " dedi Cihangir düz bir sesle. " Alparslan konuşurdu sense terslerdin. Bu durum şu an mı rahatsız ediyor? " Cihangir'den böyle bir çıkış beklemiyordum açıkçası.

 

Kubilay'ın dudakları kıvrılmış olsa da kaşları çatıktı.

 

Alparslan ise sessizce oturuyordu. Belki de bir an önce buradan defolup gitmek istiyordu. Ama dönüp dolaşıp geleceği tek yerde bu evdi. Bunu bile bile onunla aynı evde yaşamak zor olsa gerekti. Henüz ondan vazgeçmiş miydi bilmiyordum. Ama gözlerinde artık eskisi gibi olmayacağının kırıntılarını görüyordum.

 

" Aramıza üçüncü kişilerin girmesi rahatsız ediyor Cihangir. " dedi Gece sesini yükselterek.

 

" Aramızda hep üçüncü kişiler vardı. " dedi Alparslan ilk defa konuşarak. " Ve o kişiler bir duvardı. " yutkunuşunu işittim. " Senin aramızda ördüğün duvarlar. " Gece gözlerini ayakkabılarına indirdi. Yıkılışını görebiliyordum. Elimden gelen hiçbir şey de yoktu. Neden hak etmiş gibi hissediyordum? " Artık o duvarları kabullendim, ben de kendi tarafıma ördüm. Sen de kabullensen iyi olacak. "

 

Alparslan ilk defa Gece'ye aşk dolu sözcükler söylemedi.

 

Alparslan ilk defa Gece'ye bir sınır çizdi.

 

Alparslan ilk defa Gece'nin yüzüne bakmadı.

 

Ve Gece ilk defa Alparslan'a bir şey söylemeden arabadan inip gitti.

 

Cihangirle göz göze geldiğimde rahatsız olduğunu belli eden bakışlarıyla karşılaştım. Bu durumdan o da hoşlanmıyordu. İkisi de arkadaşıydı ve daha da kötüsü hepsi aynı evde yaşıyordu. Gece'ye karşı kırıcı konuşmuştu. Bu ara herkes onu bir şekilde itiyordu.

 

Belki de...

 

Cümlemi tamamlayamadım.

 

Çünkü devamı sadece benim yorumumdu. Ve bu yorum bir gün benim de başıma gelebilirdi.

 

" Gel benimle. " elini uzatarak beni arabadan indiren Cihangir diğerlerine uzun sürmez diyerek evin önüne doğru yürüdü. Elinin arasındaki elimi sıkıca tuttuğu için ben de onunla birlikte ilerledim. Merdivenleri çıkmadan köşesinde durduğunda karşı karşıyaydık. " Benimle konuşmak istediğin konu tam olarak nedir? " sorusuyla ciğerlerime hava gitmediğini hissettim. Arabada bir anda ağzıma gelen cümleydi. Ama şimdi onunla ne konuşacaktım? Gitme mi diyecektim mesela? Nereye gittiğini bile bilmiyordum. Bunu ondan isteyemezdim.

 

" Aslında..."

 

" Galiba gideceğimiz yerle alakalı değil mi? " lafımı kesmiş olmasına kızmam gerekirdi ama içimde öyle bir duygu oluşmadı. Aksine beni yalan söylemekten kurtarmıştı.

 

" Cihangir ben gitmeni sanırım istemiyorum. " dedim pat diye. " Yani tabi ki beni ilgilendirmez ama biliyorsun gittiğin yeri bilmiyorum bile. " gözlerimi yere çevirip kaşlarımı çattım. Ona karışma hakkım var mıydı? " Neden gitmek istemediğini de bilmiyorum. Sorsan cevap veremem. Ama bence güzel bir yer değil. "

 

" Güzel bir yer. " dedi tebessüm ederek. Kaşlarım çatıldı. Gözlerim ise dudaklarını incelemekle meşguldü.

 

" Beni de götür o zaman. " dediğimde gülmemek için dudaklarını sıktı. " Neden öyle bakıyorsun ki şu an? "

 

" Nasıl bakıyorum? "

 

" Söylediklerime gülmemek için direniyormuş gibi. "

 

" Doğru bir yorumlama olmuş öyleyse. " başını salladı. Elim hala avcunun içindeydi. " Sandığın gibi bir yere gitmiyorum. " dedi içimi rahatlatmak ister gibi cümlelerini sıralayarak. " Merak etme sadece Alparslan ben ve Kubilay olacak gittiğimiz yerde. Zaten bizden başkası da giremez oraya. " Kafam karıştı. Onların özel bir yeri miydi? Mekanları mı vardı?

 

" Peki ya Barbaros? "

 

Güldü.

 

" O da gelebilir tabi. "

 

" Yani siz..."

 

Elimi bıraktı. Ama elleri bedenimden uzaklaşmadı. Kollarıma koyarak ona bakmamı sağladı. " Kafanda nasıl bir yer hayal ettin bilmiyorum ama istemediğine göre tahmin edebiliyorum. " derin bir nefes aldı. " Ama Umay bilmeni istediğim bir şey var. Kimse bilmese de ben seninle evliyim. " dudaklarım araladığında hızla konuşmasına devam etti. " Kağıt üzerinde de olsa sen benim karımsın. Ve ben böyle şeyleri fazlasıyla önemserim. "

 

" Sahte olsa bile mi? " gözleri gözlerimde kenetlendi.

 

" Sahte olsa bile. " dudağını yaladı. " Ama sahte olamayacak kadar gerçek. " gözleri Kubilay ve Alparslan'ın olduğu tarafa kaydı. Ne demeye çalıştığı hakkında bir fikrim olsun istedim. Bana bir kez daha bakmadan ne diyeceğini kestirip kendimi ona göre hazırlamak istedim. " Evliliğimiz. "

 

Sahte olamayacak kadar gerçek evliliğimiz de ne demekti şimdi?

 

" Gerçekten derken? "

 

" Sana bir şey söyleyeceğim. " zorlukla yutkundu.

 

" Neden kafamı tamamen karıştıracak bir cümle kuracakmışsın gibi hissediyorum? "

 

Gülümsedi. " Muhtemelen öyle olacak. Hislerin kuvvetli. "

 

" Cihangir biz sence de çok kısa bir zaman diliminde birbirimize fazla yaklaşmadık mı? Ne söyleyeceksin bilmiyorum ama öncesinde bunu daha fazla içimde tutmak istemiyorum. " Gerçekten fazla hızlı olmamış mıydı birbirimize alışmamız? " Beni kurtardığın için belki de sana yakın hissediyorum kendimi. " gözlerimi kaçırdım. " Ama Kubilay ve diğerlerine karşı olan bir yakınlık değil bu. " yutkundum. " Adını koyamıyorum. "

 

" Umay. "

 

" Bitirmeme izin ver. " dedim başımı iki yana sallayarak. Turkuaz gözleri devam etmemi işaret ettiğinde konuşmama devam ettim. " Bana sürekli bir şeyleri ima ediyorsun. Anlıyorum, biliyorum, hissediyorum ama sanki hiçbirini bilmiyormuş gibi davranıyorum. Çünkü Cihangir bunlar çok..çok..kısa zamanda oldu ve..."

 

" Adını koyamıyorsun? " cümlemi tamamladı.

 

" Adını sen koy işte. " dedim kollarımı ondan kurtarıp elimi önemsiz bir şeymiş gibi savurarak. Diğerleri muhtemelen hala bizi izliyordu. " Doğru gelmiyor. İkimizi bir araya getiren şeyleri düşününce de birbirimize karşı bir şeyler hissetmemiz çok erken. " ofladım. " Anlatabiliyor muyum ne demek istediğimi? Sanki hep aynı şeyleri söylüyorum gibi hissediyorum şu an. Bence biz bu konuşmayı başka zaman yapalım. Çünkü ben gitmeliyim..." Eve gidecektim ki bileğimden tutarak beni durdurdu.

 

" Ben seni dinledim, sıra sende. " dedi kulağıma doğru eğilerek. " Sadece bir kez söyleyeceğim. Neden, niçin diye sorma. Bu soruların yanına başka bir kelime koyma bile. Sadece duy, beni dinle sonra da adını sen koy. " beni benim cümlemle vuruyordu. " Haklısın, daha yeni tanıştık. Ama bir şeyi unutuyorsun. Biriyle ilk görüşte bile aranda bir kıvılcım oluşabilir ya da ona karşı bir şey hissetmeye başlayabilirsin. " Dudakları kulağıma dokundu. " Ama benimki yeni değil. " irkildim. Yeni değil de ne demekti?

 

" Ci.."

 

" Şu an sadece beni dinleyecektin, unuttun mu Umay? " yutkunmak dışında bir şey yapamadım. " Bir tepki de vermeyeceksin ki zaten kafan karışacak. Daha ne kadar karışabilir bilmiyorum ama..." duraksadı. Nefesini boynuma yakın bir yerde hissedince tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. " Söz veriyor musun bana? "

 

Bir şeyler söylememi beklediği için dudaklarımı araladım. Bana ne söyleyebilirdi ki? " Söz, sormayacağım bir şey ama sen de açıklayacaksın. "

 

" Zamanı geldiğinde elbette. " başını salladı.

 

" O zaman tamam. Hazırım seni dinlemeye. "

 

Dudağı kulak mememe sürtündüğünde aklım tamamen bulanıklaştı. Üzerimdeki etkisi de neydi böyle? Tibet'i yanıma bu denli yanaştırmamıştım ama beni yanağımdan öptüğünde bile kendimden tiksiniyordum. Ama Cihangir bana yaklaştığında tiksinme duygum diye bir şey olmuyordu bile.

 

" Sana hiç yalan söylemedim demiştim hatırlıyor musun? " Başımı sallayarak onu onayladığımda kaşlarım çatıldı, kalbim hızlandı. " Sana hiç yalan söylemedim ama bir doğruyu da eksik söyledim. " nefesini verdi, beni etkisi altına aldı. " Umay ben seni ilk defa o mağazada görmedim. Seni oradan önce de tanıyordum. "

 

Umay ben seni ilk defa o mağazada görmedim. Seni oradan önce se tanıyordum.

 

Yutkunamadım.

 

Dondum.

 

Konuşamadım.

 

Ve bir şey de soramadım.

 

Beni nereden tanıyor olabilirdi ki?

 

Bölüm : 28.12.2024 20:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...