25. Bölüm

24. SON KEZMİŞ GİBİ

Rumi
gizemlikimliksizz

Yaşamın kaynağı, iki hidrojen ve bir oksijenden oluşuyordu. Benim yaşamımın kaynağı ise Cihangir'in ta kendisiydi. Her karşıma geçişinde derin bir nefes almama sebep olan adam. Gözleri bir bana bir de Narin Koçova'nın yanında duran Gece'ye çevriliyordu.

 

Gece'nin burada ne işi vardı?

 

" Gece? " Cihangir sonunda tuttuğu nefesi vererek konuştu. " Ne arıyorsun burada? "

 

Gece'nin bizi görmeyi beklemediği yüzünden anlaşılıyordu. Beti benzi atmış, şaşkınlıkla dudakları ayrılmıştı. Sertçe yutkunarak gözlerini Narin Koçova'ya çevirdi. Gözleriyle ona bir şeyler anlatmak istediği aşikardı. " Cihangir. " dedi şaşkınlığını gizleyemeden. " Asıl siz ne yapıyorsunuz burada? "

 

" Önce ben cevap almalıyım sanırım. " Kaşları havalandı Cihangir'in. Ellerimi uzatıp dokunmak istedim. Biçimli kaşlarında parmaklarım gezindiğinde ne olacaktı bilmiyordum ama içimden onunla alakalı bir şeyler yapmak geldiğinde sorgulamak devre dışı kalıyordu. " Psikologla tanışıyor musunuz? "

 

" Ne? " gerginliğini atmak için saçını savuruşunu izledim. " Şey evet, biz arkadaşız. Ziyarete gelmiştim onu. "

 

" Elinde dosyayla mı? " Cihangir'in sorusuyla Narin Koçova gözlerini Gece'nin elindeki dosyaya çevirdi.

 

" Sormam gereken bir vaka vardı tesisteki askerlerle ilgili. " Bu sefer kaşları havalanan tek kişi Cihangir değildi. " Onun için. "

 

" Ne zamandan beri tesisteki askerlerin vakalarıyla ilgilenir oldun? Ya da böyle bir şeyi bir başkasına anlatır oldun? "

 

" Cihangir özel bir bilgi değil. "

 

" Gece. " dedi Cihangir üzerine bastırarak. " Doğruları söylememek için bu kadar direnme. Direneceksen de doğru düzgün yalanlar bul. "

 

Gece iç çekti. O gün konuştuklarımızı duymuştu Cihangir ama belli bile etmemişti. Dudaklarımı içe doğru kıvırarak dişlerimin arasına hapsettim. " Yalan değil de..."

 

" Ne o zaman? "

 

Gece kırılma noktasındaydı. Belki de bir şeyleri anlatmak için buradaydı. Sonuçta Narin Koçova bir psikologtu. " Cihangir..." dedi Narin Koçova. " Cihangir Karaboğa siz misiniz? "

 

Kaşlarım ortada birleşecek kadar çatıldı. Cihangir'i soyadına kadar bilmesi de neydi böyle? " Benim. "

 

" Adınızı çok duydum. " dedi neşeli bir sesle.

 

Hayda, diyen iç sesime susması gerektiğini söyleyerek ana odaklanmaya çalıştım.

 

" Hangi konuda? " Cihangir'in tok sesi koridorda duyulduğunda Gece konusu tamamen kapanmış gibi görünüyordu.

 

" Tesise gelir giderim ben. " yüzündeki gülümsemeye bir ad koymak istemedim. " Büyük dayı bahsetmişti. "

 

Cihangir kalbimin hızla atmasına sebep olacak bir şey yaptığında tüm dikkatim dağıldı. Büyük avcunun içine elimi aldı ve hafifçe havaya kaldırdı. " Bugün buraya sevgilimle geleceğimi de söylemiş olmalı o zaman büyük dayı. "

 

Sevgilim...

 

Ah Cihangir öyle ölmem füze at ama dudaklarıma olsun hem de dudaklarınla olsun.

 

" Ah, evet haberim var. Umaydı değil mi? " gözleri nihayet beni buldu. Birbirine geçmiş ellerimizi incelemesi uzun sürdüğü için içten içe mutlu hissediyordum. " Soyadını hatırlayamadım. "

 

Hatırlayamadım değildi o cümlenin yüklemi, hatırlamak istemedim.

 

Çünkü soyadım Karaboğa'ydı.

 

Ve hatırladığına kesinlikle emindim.

 

Yanına gelecek bir stajyerdim. Daha öncesinde incelemiş olmalıydı, değil mi? Ama bir yandan da iyi ki soyadımı söylemedi. Çünkü Gece buradaydı. Ve soyadımı farklı biliyordu. Şu an öğrenmesi de kurcalamasına sebep olacaktı.

 

" Stajyerlerinizi incelemiyorsunuz mu demek oluyor bu? " Cihangir'in sorusuyla birlikte Narin Koçova yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi.

 

" Hepsini hatırlamamın imkanı yok. Ama dosyasını baştan sona dört kez okudum. Buna sizi nasıl ikna ederim bilmiyorum ama..." gözleri odasına çevrildi. " İsterseniz artık odama geçelim. Ayakta konuşmak gerginlikten başka bir şey yaratmıyor. "

 

" Ben de gideyim. " dedi Gece. " Her şey için teşekkürler. "

 

" Görüşmek üzere Gececim. " samimi bir şekilde el sıkıştıklarında Gece yanımızdan geçmek için hareketlendi. Ama Cihangir onu durdurdu.

 

" Araban yoktu, neyle geldin buraya? " sorusu kanımı donduracak kadar mesafeliydi. Gece düzgün bir açıklama yapmadığı sürece de böyle devam edecekti.

 

" Taksi? "

 

" Neden? "

 

" Cihangir. " dedi nefesini vererek. " Ne bu sorgu? "

 

" Yalan söylemeni gerektirecek ne olabilir diye altını kurcalıyorum Gece. İkimizde burada olma nedeninin bahsettiğin şeylerle alakasının olmadığını biliyoruz. "

 

" Sonra. " sıkkın bir nefes verdi. " Sonra konuşalım mı? Bence şu an hiç sırası değil. Bekletmeyin Narin'i. Yalnız olduğumuzda konuşuruz biz. " elini kaldırarak Cihangir'in koluna vurdu. " Bu arada yemezler sevgilini, elini bırakabilirsin. "

 

" O bırakmadığı sürece ben bırakmam. " dedi net bir sesle. " Ve bu ikimizden başkasını rahatsız ediyorsa da bir bit yeniği ararım. Hayırdır Gece? Iliskimizi mi sorguluyorsun? "

 

" Bugün ters tarafından kalkmışsın belli. Sana bulaşmak istemiyorum. Size iyi günler. " Yüzünü buruşturarak kaçar gibi yanımızdan ayrıldı. Sanırım gibisi fazlaydı. Kesinlikle kaçmıştı.

 

" İçeri geçelim. " eliyle odasını gösteren Narin Koçova'yı unutmuştum. Ama o kendini hatırlatmayı ihmal etmiyordu.

 

Odasına geçtiğimizde tekli koltuklara oturmak yerine çift kişilik olan koltuğa oturmayı tercih ettik. Daha doğrusu Cihangir beni yönlendirdi. Elleri hala ellerimin arasındaydı. Bırakmama sebebi neydi? Narin Koçova'nın gereksiz samimiyeti mi?

 

" Size ne ikram edeyim? " elini telefonuna uzattığında Cihangir boşta olan elini kaldırdı. Başını bana çevirdi.

 

" Bir şey alacak mısın? "

 

Başımı iki yana salladım. " Hayır. "

 

" O zaman bende almayayım. Direkt konuya girelim. Staj için belgeleri onaylamanız gerekiyormuş. "

 

" Peki. " dedi Narin Koçova. " Belgeleri alabilir miyim Umay? "

 

Elimde sıkıca tuttuğum belgeleri Narin Koçova'ya uzattığımda yüzünde küçük bir tebessüm vardı. Belgeleri incelemeye başladığında odada sessizlik hakimdi.

 

" Umay Karaboğa? " tek kaşını kaldırarak ikimiz arasında gözlerini gezdirdi. " Kuzen falan mısınız? "

 

" Uzaktan akrabayız. " dedi Cihangir ben bir şey söyleyemeden. Ne diyecektim ki zaten? Gece'nin arkadaşı demek bizim hakkımızda bir şeyleri anlatması demekti. Cihangir de bunun önüne geçmek için böyle bir yalana başvurmuş olmalıydı. Peki ya kimliğim? Onda yazan evli yazısını gördüğünde ne olacaktı? " Sorun mu? "

 

" Yok canım. " dedi. " Şaşırdım sadece. "

 

" Belgelerde eksiklik yoktur umarım. "

 

" Yok. " başını salladı. " İmzamı attım. Okul da bugün onaylarsa yarın gelebilirsin. Sana bir masa ayarladım bile. " çenesinin ucuyla gösterdiği yere baktım. " Hoşuna gitmediyse yerini değiştirebiliriz. Zaten bu ay sadece seni aldım. Başka stajyer yok. "

 

Biraz önce bütün stajyerleri aklında tutamayan kadının itirafına da bakın siz...

 

" Yok kalabilir. "

 

" Güzel. " gözleri Cihangir'e kaydı. " Büyük dayı birlikte geleceğinizi söylemişti ama ben sizi beklemiyordum Cihangir bey. "

 

Cihangir elimin tersini okşadı. " Sebep? "

 

" Yoğun olacağınızı düşündüm. "

 

" Sevgilim için her zaman müsaitim. " Kalbim dayan lütfen, dayan. Bir insanın ağzına sevgilim kelimesi bu kadar mı yakışırdı?

 

Yakışıyormuş.

 

" Birbirinizi gerçekten çok seviyor olmalısınız. " İç çekti. " Geldiğinizden beri elleriniz bir kez olsun ayrılmadı. Umarım yollarınız da hiç ayrılmaz. " gerçekten içten mi söylemişti yoksa öylesine kurduğu bir cümle miydi kestiremedim.

 

" Ayrılmaz. " dedi Cihangir tüm ciddiyetiyle. " İşimiz bittiğine göre gidebiliriz. " ayağa kalkıp beni de kendiyle birlikte kaldırdığında kalbim pır pır atmaya devam ediyordu.

 

" Yarın bekliyorum o halde sizi. " öksürdü. " Yani seni Umay. "

 

" Geleceğim. " ses tellerim çatlamış gibi çıktı sesim. Gözleri ikimizin arasında gezindiğinde bir kez daha iç çekti. " İyi günler. "

 

" Size de, mutlu birliktelikler. "

 

Cihangir herhangi bir şey söylemeden peşinden beni de sürükleyerek kliniği hızla terk etti. Arabanın yanına geldiğimizde kapımı açarak benim oturmamı bekledi. Dudaklarına bir kilit vurmuş gibiydi. Kendi koltuğuna geçtiğinde bende emniyet kemerini takmakla meşguldüm.

 

" Büyük dayının bazen bizimle alay ettiğini düşünüyorum. " Arabayı geriye doğru ilerletip vitesi bire aldı. " Gerçekten bu kadının yanında staj yapman gerekiyor mu? "

 

" Neden? "

 

" Hiç hoşlanmadım hareketlerinden. " Araba tesis yoluna değil de başka bir tarafa saptığında kaşlarım havalandı. Nereye gidiyorduk? " Ayrıca senin elinden tutmamın sebebi de değişik konuşmasıydı. Neden benimle ilgileniyormuş gibi hissettim? " bakışları bana çevrildi. " Beni bile rahatsız etti tavrı, peki ya sen? " yutkundu. " Sevgilim olarak bir kadının benimle böyle konuşması seni de rahatsız etti mi? "

 

Kıskanıp kıskanmadığımı mı soruyordu?

 

" Açıkçası biraz..." işaret parmağımı baş parmağımın yanına getirerek miktarını gösterdim. " Kıskanmış olabilirim. Ama sen elimi tutunca kadının varlığını bile unuttum. Temasların bir gün beni kalpten götürebilir. "

 

" Ellerim ellerinden hiç ayrılmasın istiyorum. " dedi gözlerini yoldan üç saniyeliğine ayırarak. " Bizi birbirimize yapıştırsalar hiç sorun etmem. "

 

" Bitişik ikizler gibi gezmek mi istiyorsun? "

 

" Sadece seninle. " dedi yoğun bakışlarının etkisi altında. " Elini tutmamın sebebi her ne kadar o kadına bir şeyleri belli etmek istemiş olmam olsa da biliyorsun ki ben senin elini sadece orada değil, hep tutuyorum. Bu bir el tutma meselesi değil. Sen benim..."

 

" Karın olduğum için mi? "

 

Gülümsedi. " Sen benim sevdiğim olduğun için diyecektim. "

 

Sevdiğim...

 

Şey bu da ne demekti?

 

Birini sevmek?

 

" Aşık olduğum ilk ve tek kadınsın. " gözleri yola odaklı olsa da kalbimin en derinine bakıyormuş gibi hissettiriyordu sözleri. " Ve ben seni kaybetmek istemiyorum. " gözleri bu sefer gözlerime çevrildi. " Saçma sapan şeyler yüzünden aramız bozulsun da istemiyorum. " duraksadı. " Ben ne istiyorum biliyor musun? "

 

" Yok. " dediğim anda dudaklarının kenarı kıvrıldı. " Söylemedin ki hiç nerden bileyim? "

 

" Doğru. "

 

" Söyle bari. "

 

" Söyleyeyim bari. " alt dudağımı dişlerimin arasına alarak dikkatle ona bakmaya başladım. Söyleyeceği her şeyi deli gibi merak ediyordum. Birini sevince ağzından çıkan her kelimeyi sabırla ve bir o kadar da sabırsızca bekliyordunuz. Ve ben bu adamı sevmekle kalmamıştım. Ben bu adama sırılsıklam aşıktım.

 

Yağmurlu bir günde aşık olmuştum belkide.

 

Onu görünce kalbimin hızla attığı ilk an hangi andı?

 

Ya da daha önemli bir soru vardı aklımda. Birine aşık olduğumuz anı anlamak için ne yapmamız gerekirdi?

 

" Seni dinliyorum. " Ona acilen bir hitap şekli bulmalıydım.

 

" Ben istiyorum ki tartışma gibi bir eylem ikimizin arasında asla olmasın. Her konuda anlaşalım, birbirimizin kalbini kırmayalım. " Kalbim tekrardan hızlandı. Bir erkeğin ağzından böyle şeyleri duymak garipti. " Ama biliyorum ki ilişkilerde böyle şeylerin de olması gerekir. Yoksa dümdüz ilerler ve dümdüz ilerlemek orada hayat yok demektir. Kalp ritmi ölçen cihazı düşün. " dudaklarını yaladığında gözlerim oraya kaydı ama kendimi toparlayarak gözlerimi tekrar gözleriyle buluşturdum. " Oradaki çizgiler inişli çıkışlı olmalıdır. Düz çizgi haline gelirse insan artık nefes almayı keser. " gözleri yola çevrildi. " Bu da ilişki devam etse bile artık içindeki insanlar ölü demektir. " Araba durduğunda ona odaklandığım için nerede olduğumuza bakmadım bile.

 

Cihangir bedenini bana doğru döndürerek ellerini ellerimin üzerine koydu. " Ben seninle birlikteyken ölü olmak istemiyorum. Hoş, istesem de öyle olamayacak kadar aşığım sana. Sana hep güzel günler vaad edemem. Çünkü hayatın bize ne getireceğini asla bilemeyiz. " gözlerini kaçırdı. " Ben bir askerim, belki bugün var yarın yok..."

 

" O cümleyi devam ettirme Cihangir. " aklıma gelen senaryolarla birlikte neredeyse gözlerim yaşlarla doldu.

 

" O cümle biz istesek de istemesek de devam edecek minik serçe. " ellerimi kaldırarak üst kısmına dudaklarını dokundurdu. " Göreve gideceğim. "

 

" Ve gelince birlikte Kardan adam yapacağız. " diye tamamladım cümlesini.

 

" Dönersem..."

 

" Döneceksin. " Kalbim sıkıştı. Zihnim hep iyi senaryolar üzerinden gitmek istiyordu. Bizim için başka son olsun istemedim. Cihangirsiz birkaç gün geçirmek zulüm gibiydi. Geçen gün habersiz gittiğinde bunu anlamıştım. " Neden hep olumsuz tarafından bakıyorsun? "

 

" Sende bende çok iyi biliyoruz ki olumsuz seçeneği de düşünmeliyiz. "

 

" Reddediyorum. " omuz silktim. " Benim için gelmek zorundasın Cihangir Karaboğa. " Dudakları kıvrılacak gibi oldu. Gülümsesin istedim. Belki de bu son defa birlikte gülüşümüzdü.

 

" Bundan sonra hep senin için yaşayacağım. " ileri doğru gelerek alnını alnıma yasladı. " Ama bilmeni isterim ki birlikte geçirdiğimiz her anımız çok kıymetli. " sertçe yutkundu. " Belki de bu son defamız. " burnumun direğinin sızlamış olması biraz sonra ağlayacak olmamla alakalı olabilir miydi? " Son kez buradayız. Son kez senin yanındayım. Son kez görüyorum gülümseyen yüzünü. " yanağımdan inen gözyaşına engel olamadım.

 

" Cihang.."

 

" Hşşt..." Alnını alnıma sürttü. " Dinle beni lütfen. "

 

" Seni sonsuza kadar dinlemek istiyorum Cihangir. "

 

" Sonsuza kadar diye bir şey yoktur minik serçem. " Dudaklarımı büzmek ve hıçkırarak ağlamak istedim. " Kendini böyle kandırma. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Çünkü biz bir masalın içinde değiliz. Masallar bir varmış bir yokmuşla başlar ve sonsuzlukla biter. " gözlerimi kapatmamak için direndim. Onu can kulağıyla dinliyordum. " Ve masal kahramanları gerçek değildir. "

 

" Biz gerçeğiz. "

 

Benim en büyük gerçeğim oydu. Yanımdaydı, nefes alıyordu ve daha önemlisi onu sevdiğim kadar beni seviyordu.

 

Belki de Cihangir benim onu sevdiğimden daha fazla seviyordu beni. Çünkü o benim için her şeyi yapardı. Gözlerinde bunu görebiliyordum. Benim için sevmediği şeyleri yapmak istediği an hissetmiştim bunu. Karı sevmeyen adamın benimle kardanadam yapma hayali vardı.

 

" Gerçeğiz minik serçem. " Alnını alnıma bir kez daha sürttü. Bu teması seviyordum. Bana yanımda olduğunu hissettiriyordu. " O yüzden yeri geldiğinde üzüleceğiz, yeri geldiğinde sevinçten havalara uçacağız. Sadece mutlu günlerden ibaret olmayacağız. Ama ben istiyorum ki kavga ettiğimizde birbirimize sırt dönmeyelim. Kavgalarımızın sonu dudaklarımızın birbirini bulmasıyla son bulsun. Nasıl birbirimizi ateşliyorsak, söndürmek için de birbirimize gelelim. " kaşları havalandı. " Olur mu? "

 

İçimdeki fesatlığı bir kenara bırakmayı diledim. Çünkü başka bir şekilde düşünmem zorlaşıyordu. " Sadece öpüşmek bizi sakinleştirecek mi? "

 

Kıkırdadı.

 

Allah'ım, tam şu an mutluluktan ölebilirdim. Ses tonu onu öyle çekici yapıyordu ki, sürekli dinlemek istediğim bir şarkı gibiydi. Başa sara sara dinlemek istediğim o şarkı.

 

" Belki biraz ilerisi de olur. " sertçe yutkunduğunda dudakları dudaklarıma sürtündü. Bugün o dudakların tadına yine bakmıştım. Hem de spor yaptığı salonda. Eğer kendini geri çekmemiş olsaydı bambaşka şeyler de olabilecek o odada.

 

" Biraz mı? "

 

Nefesini dudaklarıma doğru üflediğinde aklım zihnimi terk etmek üzereydi. Cihangir'in üzerimdeki etkisi böyleydi. Beni içmeden sarhoş yapabiliyordu. " Birazdan fazlası da olabilir. "

 

" Mesela? "

 

Elimin birini bırakarak saçlarıma dokundu. Kulağımın arkasına geçirdiği saç tellerimi oldukça yavaş bir şekilde okşadı. " Mesela dudaklarım dudaklarından ayrılır. " kaşlarım havalandı. Gözlerime bakmak için alnını geriye doğru çekerek alnımızı birbirinden ayırdı. Eli çeneme doğru indi. Elinin tersiyle yüzeysel olarak dokunduğunda neredeyse inleyecektim. Ne oluyordu bana? Bir dokunuşuyla böyle etkilenmiş olmam normal miydi? " Çenene doğru iner, tam bu noktaya küçük ama etkili bir öpücük bırakır. " Sadece söylemesin, dudaklarıyla da göstersin istedim.

 

" Sonra? " Dudakları kıvrılmış bir şekilde benimkilerine indi.

 

Eli bu seferde çenemden aşağıya doğru inerek boynuma dokundu. Parmağıyla okşadığında dişlerimi dudağıma sertçe geçirdim. Nefes alış verişim gittikçe düzensizleşiyordu. " Sonra boynuna doğru iner. Ama burada küçük bir öpücükle idare etmez. " gözlerinden alev saçıyordu. Harelerinin koyulaştığına yemin edebilirdim.

 

" Peki o zaman ne yapar? " hala konuşabiliyor olduğum için beni tebrik etmesini bekledim. Çünkü dokunuşuyla sarhoş olmuştum. Zihnim mantıklı davranmayı reddediyordu.

 

Eli köprücük kemiğimle boynumun birleştiği yere indi ve hafifçe bastırdı. " Dudaklarım tam burada durur ve devreye dişlerim girer. " yutkunmak zorunda kaldım. " İzini bırakmak ister bedenine. " Bir kez daha yutkundum. " Ama acıyabilir burası. " elleriyle bastırdığı yerin üzerini okşadı. " Dilim de tam burada acısını almak için devreye girer. " başını iki yana salladı. " Artık dudaklarım tek başına hareket etmeyi bırakır. " uzansam dudaklarını öpebilirdim ve bence şu an tam da sırasıydı.

 

Kendimi ona kaptırmamak için elimden geleni yaptığımı söyleyemezdim. Çünkü bunu denememiştim bile. Ben ona kapılmaya dünden razıyken neden kendimi engellemek gibi bir seçeneği seçmem gerekiyordu ki? Aşk bu değil miydi? Ne olursa olsun kendine hakim olamamak?

 

" Keşke şu an kavga etsek. " dediğimde dudakları dudaklarıma aşırı yakındı. İkimizden birinin başını hareket ettirmesi birleşmeleri için yeterliydi.

 

" Ne istediğine dikkat et minik serçe. "

 

Başımı iki yana salladım. " Ben sanırım kavga etmek istiyorum. " Dudaklarımı yaladım. " Hem de hemen. "

 

" Fazla hızlısın. "

 

" Sen neden bu kadar yavaşsın? " bardağı taşıran son damlayı önüne attığımda öne doğru eğildi. Elleri yüzümü avuçlarının arasına aldı. Dudağı dudağımın üzerine gelir diye beklerken alnımın üzerine gelince istediğimi alamamış olmakla birlikte gelen sıkıntı içime sindi. Neden alnım diye bağırmamak için kendimi zor tuttum.

 

" Ağırdan almamız gerekiyor. "

 

" Sebep? " bir kez öpsen ölmezsin Cihangir diyen iç sesime hak verdim. Arabada ne kadar ileri gidebilirdi ki sonuçta?

 

" Hızlı başlayan her şey erken biter. " dedi tam bir bilge gibi konuşarak.

 

" Biz bitmedi demeden bitmez. "

 

" Minik serçem, kızgın mısın yoksa bana mı öyle geliyor? " geriye doğru çekilerek yüzümü inceledi.

 

" Neden dudaklarım değil de alnım diye sormak istiyorum Cihangir Karaboğa. " Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

 

" Ha sen seni öpmedim diye..." duraksadı. " Pardon dudaklarından öpmedim diye..."

 

" Aynen. " kollarımı göğsümde birleştirip geriye çekildim. " Madem öpmeyeceksin neden heveslendiriyorsun? "

 

" Heves.."

 

" Tek kelime daha etme. " dedim gözlerimi yola çevirerek. " Neden biliyor musun? Çünkü inanırım Cihangir Karaboğa. Tıpkı az önce dudaklarının çenemden boynuma doğru indiğine inandığım gibi. " Cihangir gülecek sandım ama hiç beklemediğim bir şeyi yaptı. Çenemden tutarak beni hızla kendine doğru çevirip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kollarımı göğsümde bağlamıştım ya, ışık hızında açarak ensesine yerleştirdim.

 

Dudakları dudaklarımı öyle sert öptü ki dudaklarımın ayrıldığımız an sızlayacağına emindim. Hiç ayrılmayacakmış gibi dudakları dudaklarımın arasına sızdı ama arabanın camından gelen sesle birlikte irkilerek geriye doğru çekildi. " Gördüm gördüm! " diye bağıran sese kulaklarım aşinaydı. " Bu sefer gördüm. Hatta ilk ben gördüm. "

 

" Kubilay hep böyle bir yerlerden çıkacak mı? " sorumla birlikte Cihangir güldü.

 

" Tesisin önünde olduğumuz sürece sanırım hep çıkacak. "

 

" Çıkın şu arabadan çifte kumrular. " Benim tarafımdaki cama bir kez daha vurduğunda en kötü bakışlarımı ona yolladım. Ama tabi ki de değişen bir şey olmadı. Kubilay yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bize bakıyordu.

 

Kapımı açarak elini uzatan Kubilay oldukça mutlu görünüyordu. Göz devirmemek için kendimi tuttum. " Nereden geliyorsunuz böyle? "

 

Kubilay'ı bir köşeye sıkıştırmak istiyordum. Bu düşüncemden haberdar olsaydı hala burada durup gülümser miydi? " Umay'ın stajı için bir yere gitmemiz gerekiyordu. " diye açıklama yaptı Cihangir arabadan çıkıp Kubilay'ın dibinde biterek. Kaşları çatık olsa da yüzünde herhangi bir kızgınlık belirtisi yoktu. " Diğerleri tesiste mi? "

 

" Evet, ben sizi pencereden görüp geldim. " dediğinde iç çektim. O pencerelere en azından bizi göstermeyecek bir filtre kesinlikle şarttı.

 

" İyi yaptın. "

 

" Di mi di mi? " gözleri üzerimde gezindi. " İnmeyi düşünür müsün acaba hanımefendi? " dudaklarını öne doğru büzdü. " Yoksa bende Barbar gibi psikolog bacım diye hitap edince mi ineceksin? "

 

" İndim Kubi. " yüzümde zorunlu bir tebessüm oluştu. " Rahatladın mı? "

 

" Efsane rahatladım hemde. "

 

Cihangir arabayı kitlediğinde elini uzatarak elimi avcunun içine aldı. " Gidelim o zaman. " diyerek yürümeye başladığında Kubilay " Cihangir " diye seslendi.

 

" Efendim Kubi? Bu sefer ne gördün acaba? "

 

" Şey el. " çenesinin ucuyla birbirine geçen ellerimizi işaret etti. " Benimkini de tutsana kardeşim. Hiç öylesine. "

 

" Komik değil Kubi. " gözlerimi kısarak ona kınayan bakışlar attım. " Git elini tutacak başka birini bul. Bulabiliyorsan tabi. " Laf atıyordum ona ama anlıyor muydu bilmiyordum. Mizgin burada mıydı acaba? En son gittiğimde nerede olduğunu bilmiyorduk. Okula mi gitmişti?

 

" Buldum işte Cihangir. "

 

" O sadece benim elimi tutabilir. " Kaşları havalandı, yüzü değişik bir şekle büründü. Yemin ederim ağzıyla burnu aynı hizadaydı. Bunu yapmayı nasıl başarmış olabilirdi ki?

 

" Bababababaa siz ne ayak siz? "

 

" Sevgili olan ayak. " dediğimde Cihangir omzunun kenarından bana baktı ve gülümsedi. Baş parmağı elimin üzerine okşadığında içimde oluşan kıpırtıları engelleyemedim.

 

" Sevgili? "

 

" Hıhı. "

 

" Benim neden haberim yok? En son babalar mı duyar? Gerçekten deli ediyorsunuz beni. Nasıl olabilir böyle bir şey? Ne zaman sevgili oldunuz? Hani şu banyoda öp..."

 

" Aynen Kubi aynen. " dedi Cihangir onu susturmak için devreye girerek. " Ciddi bir ilişki içine girdik. Bunu kamuoyuna duyurmamız gerektiğini bilmiyorduk kardeşim. "

 

" Kamuoyu değil. Ben ya ben. En sevdiğiniz kişi. "

 

" Kim kimin en sevdiği? " diyen sesle birlikte korkuyla yerimde sıçradım.

 

" Mizgin, sonunda tesisin yolunu bulmuşsun. " iğneleyici ses tonuyla direkt konuyu değiştiren Kubilay'a göz devirdim. Mizginle uğraşmak için elinden geleni yapıyordu. Dudakları birbirine çarptığı gün aralarında oluşan elektrik bir kez daha yalvarıyordu. İkisinin de gözünde görüyordum bunu. Ama kabul eden taraf yoktu tabi.

 

" Buldum Kubilay abicim. " dedi neşeli bir sesle. " Kuzey bırakmak istedi ama reddettim. O yüzden biraz geciktim. Günlük raporumu da verdiğime göre söyleyin bakalım ne dönüyor burada? "

 

Kuzey derken? Kaşlarım havalandı. Kubilayla göz göze geldiğimizde alt dudağını dişlerinin arasına aldığını fark ettim. Muhtemelen Kuzey'in kim olduğunu kendi içinde analiz ediyordu.

 

" Kuzey kim? " Soruyu Kubilay değil de Cihangir sorunca derin bir nefes aldım. Kubilay içten içe teşekkür ediyor olmalıydı.

 

" Arkadaşım Cihangir. Yarın kimlik numarasını isterim bir araştırırsınız. " göz devirmeden önce söylediklerine güldü. " Ciddiyim bu arada araştırın. Çünkü bugün çok güzel vakit geçirdik. Devamı da olsun istiyorum. "

 

" Yok ebenin nikahı. Öyle olmaz biz direkt çocuğu evinden alıp sorguya çekelim. Seninle ilgili düşünceleri nelermiş, ne olmak istiyormuş. "

 

" Onları yavaş yavaş öğrenirim ben. Birbirimize ısınma aşamasındayız merak etme. " diyerek göz kırptığında Cihangir'in koluna girdi. Oldukça heyecanlı görünüyordu. " Cihangireytom, sen halledersin değil mi? "

 

" Ona bir tek ben öyle seslenebilirim. " dedi Kubilay Cihangir'in konuşmasına bile izin vermeyerek. " Haddini, yerini, sözlerini bil Mizgin hanım. "

 

" Hanım? "

 

" Beyefendi misin? "

 

" Kubi!! " diye bağırdığında Cihangir'i kolundan tutarak tesise doğru ilerletti. " Bu arada işiniz yok değil mi? "

 

" Var. " Kubilay arkadan geliyor olmasına rağmen laf yetiştirmek konusunda oldukça ilerideydi. " Çok işimiz var. "

 

" Birkaç saatlik birlikte vakit geçirsek olmaz mı? " Mizgin dudaklarını öne doğru büzdüğünde Cihangir'in elini tuttuğum için ben de onlarla birlikte aynı konumdaydım. " Leman'ı bile ikna ettim ya. Nolur Cihangir. "

 

" Var vaktimiz. " dedi Cihangir başını sallayarak. " Var da ne yapmak istiyorsun sen onu anlamadım. "

 

" Tabu oynamak. " gözleri arkasında olan Kubilay'a çevrildi. " Bugün Kuzeyle de oynadık. Biz de eskiden hep oynardık. Hatta büyük dayı bile bizimle oynardı. " Kaşlarım hayretle havalandı. O adam oyun oynamak nedir biliyor muydu? Hem de kağıt oyunu? Vay canına!

 

" Seni kıramadığı için oynar hep. "

 

" Yine kıramasa hep birlikte oynasak? "

 

" Sanırım büyük dayı tesiste değil. " dedi Cihangir. Bu bilgiye ne zaman ulaşmıştı? Hep yan yanaydık. Mesaj mı atmıştı acaba büyük dayı?

 

" En son tesisteydi. " kendimi tutamayarak konuşmalarına dahil olduğumda Cihangir sıkıntılı bir nefes verdi. " Yani biz çıkarken tabi. "

 

" Küçük bir işi varmış, mesaj attı. Tesis bize emanet. "

 

Emanet lafını duyunca tüylerimin ürpermiş olması bir travmamın olduğuna işaret olabilir miydi?

 

Emanet kelimesi eşittir yeni travma.

 

" O zaman bizim ekip birlikte oynarız. Leman geliyorsa Barbaros da gelir. Onlar birbirinden ayrılmaz. Gece buradadır ve herhangi bir hastalık olmadığına göre o da müsaittir. Abimi zaten söylemiyorum bile. "

 

" Alparslan'a da sorsaydık keşke fikrini. "

 

" Sen sus Kubi. Siz ikiniz abi kontenjanından her oyunuma dahil oluyorsunuz zaten. " Dudakları kıvrıldı. Merdivenleri çıkarken yüzünü inceleyebildiğim kadarıyla görmüştüm.

 

" Abi diyor ya delireceğim. "

 

" Abimsin. "

 

" Aynen Mizgin aynen. "

 

" Nerede oynayacağız? " diye sordu Mizgin başını tam Cihangi'in önüne doğru uzatarak. " Büyük dayının odasında mı? "

 

" En uygun yer orası. Teras biraz dağınık. " Buranın bir de terası mı vardı sorusu aklımda gezinirken Büyük dayının odasının önünde dikildiğimizi fark ettim. Cihangir'e bırakmıştım kendimi. O nereye giderse ben de otomatikman orada buluyordum kendimi.

 

" Gelmişsiniz..." diyerek gözlerini Cihangir ve benim birleşen ellerimize çevirdi Barbaros. " Psikolog bacım ve Cihangir gardaşım. "

 

" Sanki pencereden görmedin Barbar. " dedi Kubilay hayretle ona bakarak. " Ayıp, utanma, ahlak biraz ya. "

 

" Mizgin bacımı görmemiştim ama. " dedi Barbaros inkar etmeyerek. " Ona şaşırayım, izin var mı gardaşım? "

 

" Hoşgeldiniz. " siyah deri koltukta oturan Alparslan başıyla bize selam verdiğinde ayağa kalkarak Mizgin'in yanına doğru ilerledi. Mizgin kollarını Alparslan'ın boynuna doladı ve bir süre sarıldılar. İnsanın abisinin olması böyle bir şey miydi?

 

" Hoşbulduk abicim. "

 

" Senin telefonun neden kapalı abicim? "

 

" Güneybatıda olduğundan çekmiyordur abisi. " dedi Kubilay imalı sesle.

 

" Güneybatı? "

 

Mizgin oflayarak geri çekildi. " Kubi ve saçmalıkları işte. Önemli bir detay değil. Anlatırım ben sana baş başa kaldığımız bir anda. "

 

" Kalalım bakalım baş başa. " Alparslan gülümseyerek bize doğru döndü. Onun da gözleri birbirine kenetlenmiş ellerimize indiğinde " El ele gelmeniz ne hoş. " gözleri odada gezindi. " Bildiğimiz şey bilmemiz gereken şey mi? "

 

Şey, ne?

 

Bildiğimiz şey bilmemiz gereken şey mi de ne demekti?

 

Biri Alparslan'a Türkçe dersi verebilir miydi?

 

" Beyin yakma günündesin diye. " dedi Barbar elini kolunu sallayarak. " Ama ilk defa tekte anladım seni gardaşım. Şeyi demek istiyorsun değil mi? " çenesinin ucuyla ellerimizi işaret etmeye başladı. Kafası ileri geri ilerledikçe gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

" Tebrikler Barbaros bey, bizden bir çeyrek altın kazandınız. İsterseniz bunu Cihangir ve Umay'ın düğününde takmakla değerlendirebilirsiniz. Tabi ki hala evlenmemişlerse. " Kubilay göz devirdi. " Bu arada tesisin içinde el ele tutuşmak ne demek ya? Terlemedi mi eliniz? Hiç mi yapış yapış olmadı mesela? Ya da hiç sıkılmadı mı birbirinden? "

 

" İnsan sevdiğinden hiç sıkılır mı Kubi? " Cihangir'in sorusuyla eriyip bitmek için buz olmaya gerek olmadığını anladım. Her an bende eriyebilirdim ve mümkünse onun kucağına doğru erimek isterdim. " Her an her saniye eli elimde olsun istiyorken nasıl sıkılabilirim ki? Ayrıca neden ellerimizi tesiste birbirinden ayırmak zorunda kalalım ki? Gizlimiz saklımız mı var? "

 

" Yok mu? " dedi odadaki herkes hep bir ağızdan.

 

" Yok. " birleşik ellerimizi havaya kaldırdı. " Umay benim sevgilim, ben de onun sevgilisiyim tabi. " Herkes ağzı açık bir şekilde Cihangir'e bakıyordu. Leman bile şaşırmış görünüyordu ve beni en çok şaşırtan detayı ise ağzını açmamış olmasıydı. " Sevgiliyiz biz. " Kocaman gülümsedi.

 

" Cihangir evin yanıyor oğlum. " dedi Kubilay vah vahlayarak.

 

" Cihangir sen olmadan bir kişi eksiğiz Cihangir. " dedi Barbaros başını iki yana sallayarak. Bugün sanırım Barbaros'un konuşma günü falandı.

 

" Abayı yakmış. Laflara bak. "

 

" Umay benim sevgilim. " gözleri odadaki herkesin üzerinde gezindi. " İtirazı olan? " Sert çıkan sesiyle birlikte gözlerimi birbirine kenetlenmiş ellerimize diktim.

 

" İtiraz dinleyecekmiş gibi..." dedi Leman göz devirerek.

 

" O zaman. " Cihangir'in sesinde itiraz istemeyen bir ton vardı. " Umay benim sevgilim. " Kubilay gülmemek için kendini sıktı ama Cihangir'in yüz ifadesini görünce sertçe yutkundu. " Başka soru? "

 

" Soru sormamıza izin var mıydı ki? "

 

" Soru sorup durmayın adama. " dedi Kubilay gözlerini irileştirerek. " Bir kez daha Umay benim sevgilim diyip Soru sormanız yasak, var mı konuşan diye soracak. Ve bu sabaha kadar Umay benim sevgilim cümlesiyle başlayıp duracak. Nerden biliyorsun diye sormayın. Gözlerinde görüyorum. Vurgulamak istediği şeyin altını doksan dokuz kere çizmeden rahat edemeyecek bakışları var. "

 

" Abart. " Mizgin'in yüksek sesle söylediği cümle duvarlardan yankı yaptı. " Abartıyor değil mi Cihangir? Lafın gelişi? "

 

" Herkes kabullenene kadar devam ederim. " elini ensesine atarak kaşıdı Cihangir. " Tanıyor beni. " Kaşları çatıldı. " Onaylamanıza da gerek yok aslında. Saygı duymanızı beklerim. Sonuçta biz sevgiliyiz. "

 

İki lafından biri artık biz sevgiliyiz olduğuna göre Cihangir Karaboğa bana kör kütük aşık diyebilir miydik?

 

" İnsan omuz omuza çatıştığı adamı nasıl tanımaz nasıl? " Kubilay övünür gibi gözlerini kıstı. " Ama her cümlenin sonuna sevgiliyiz kelimesini sıkıştırmasan da biz sizin sevgili olduğunuzu anlıyoruz kardeşim merak etme. "

 

" Bizde aynı evde yaşıyoruz, yemek yiyoruz. Benim neden böyle özelliklerinin olduğundan haberim yok? "

 

" Kubi farkı canım. " Mizgin'e öpücük attığında Mizgin sinirle ayağını yere vurdu.

 

" Kubi bakalım Tabu oyununda da arkadaşını tanıyor mu? Siz ikiniz eşleşin. " İtiraz istemediğini belli eden bir şekilde ikisine baktı. " Ben de Umayla olacağım. Ve sizi yeneceğiz göreceksiniz. İnsan insanı sadece omuz omuza çatışınca mı tanıyor göreceksiniz. "

 

" Sizin ortak noktanız yok ki. " Yüzünü buruşturdu Kubilay. " Bizi yenmeniz imkansız. Bizim anlatırken yardım alacağımız ortak bir geçmişimiz var. "

 

" Bizde birlikte yattık. " dedi Mizgin bir anda.

 

" Ne? Nasıl? Yatmak derken? Hangi pozisyonda? "

 

" Kubilay ve masum çalışmayan kafası. " Derin bir nefes verdi Mizgin. " Bir şey derdim de neyse. Aynı yatakta yattık, yatakdaş sayılırız. "

 

" Tdk yeni kelimelerini üretmek için seni görevlendirdi herhalde. Yatakdaş da ne? "

 

" Oyuna başlayacak mıyız yoksa sizin laf dalaşınızı mı izleyeceğiz? " diye sordu Gece kollarını birine bağlayarak.

 

Onu en son psikologun yanında görmüştüm ve şimdi de buradaydı. Sahiden de söylediği gibi askerlerden biri için mi gitmişti yoksa kendi için mi karar veremiyordum. Bunu onunla yalnız kaldığım bir an konuşmalıydım.

 

" İzleyelim. " dedi Alparslan ondan beklemeyeceğim bir şekilde Gece'ye laf atarak. " Tartışmaya devam edin devam. "

 

" Tabu oynamak yerine münazara yarışması yapsak? " diye bir teklifte bulundu Barbaros. " Daha iç açıcı bir seçenek gibi. Senle Gece, Mizginle Kubi takım olsun. Sizlerden başka tartışacak grup yok ne de olsa. "

 

" Aynen. " dedi Cihangir başını sallayarak. " Ben Umayla tartışmam. Sesimi bile yükseltmem. Yani sadece beni duymayacağı bir yerdeyse yükseltebilirim. " bakışları üzerimde gezindi. " Di mi sevgilim ? "

 

Yüzünü ellerimin arasında sıkıştırmamak için zor duruyordum. " Di, sevgilim. " dediğim an Cihangir yerinde hareketsiz bir şekilde bana bakakaldı.

 

Adı dışında ilk hitap şeklimdi bu ona.

 

Bir de asker dışında tabi.

 

" Sevgilim? "

 

" Sevgilim. " dedim sonunu uzatarak. Aptal aşıklar gibiydik. Cihangir anlam veremediğim bir an bana doğru yaklaşarak dudaklarını dudaklarımın üzerine bastırdı. Odadakilerin gözleri gibi benim de gözlerim irice açılmıştı.

 

" Ağzına çok yakıştı bu kelime. Sürekli böyle seslensene. "

 

" Herkese mi seslensin? " diye soran Barbar gözlerini kısmış kınayan bakışlarla Cihangir'e bakıyordu.

 

" Sadece bana. " hoşnutsuzdu sesi. " Kim onun sevgilisi? Ben. " parmağıyla kendini işaret etti. Cihangir'i ilk defa böyle görüyordum. Kendini açıklamak, benim hakkında diğerleriyle konuşmak istiyordu. " Cihangir'in sevgilisi Umay. " dedi bir kez daha üzerine bastırarak. " Cihangir Karaboğa ve Umay Karab..." gözlerim yerinden çıkacakmış gibi irileşti.

 

Soyadımı söylemesine gerek var mıydı?

 

" Umay, sana soyadını vermek isteyen bir Cihangir var yanında. " dudaklarını birbirine bastırdı Kubilay. " Bence ona çok yaklaşma. Aç aranı biraz. Hemen evlenmek isteyen erkekten bir tık uzak durmak gerekirmiş. Bak demedi deme. "

 

" Kim demiş? " Gece'nin kaşları çatıldı.

 

" Bir Kubilay atasözü. "

 

" Umay benim sevgilim. " dedi Cihangir bir kez daha. Elimin tersini yukarı doğru kaldırıp öptü. " İsterse hemen evleniriz de..."

 

" Anladık lan sevgilin anladık. " Alparslan Cihangir'in bu halini yüzünde büyük bir tebessümle izliyordu.

 

" Bir daha Umay benim sevgilim derse kendimi şurada keserim. " işaret ettiği yerde büyük dayının oturduğu koltuktu. " Senin içine ne kaçtı ya? Senin ağzın var dilin yok sanıyorduk. Ama sen yıllardır Umay'ı anlatmak için yaşıyormuşsun. Konuşmayı öğrendiğin gün de kesin Umay diye sayıklamışsındır kesin. "

 

Odadakiler gülmeye başladığında yüzümde tatlı bir tebessümle Cihangir'i izliyordum. Onun çocukluğunu hayal eden zihnim bulanıklaştı. Ailesinden hiç bahsetmemişti. Daha doğrusu aramızda böyle bir konu geçmemişti. Onun benim hakkımdaki her şeyi biliyor olması ama benim bir şey bilmemem ilk defa beni rahatsız etti. Aramızda bir uçurum var gibi hissettim. Oysa elleri ellerimin arasındayken uçurum da neyin nesiydi?

 

" Cihangir çok erken başlamış konuşmaya. " dedi Leman kollarını göğsünde birleştirerek. " Hatta Afet teyze bu çocuk sanırım hiç susmayacak demiş. Ama büyüdükçe tek tük diyaloglar haricinde konuşma geçmemiş aralarında. Bugün senin beş kez sevgilim diye tekrar eden cümleni duysaydı kesinlikle kalp krizi geçirirdi. "

 

" On. " gözlerini kısarak Leman'a baktı Kubilay. " Tamı tamına on kez sevgilim kelimesini kullandı hem de beş dakikanın içinde. "

 

" Saydın mı? " Barbaros'un kaşları havalandığında Leman ağzı açık bir şekilde Cihangir'e bakıyordu. Leman'ın bile şaşırması gerçekten garipsenecek bir durumdu. Bana göre Leman kızmak dışında hiçbir tepki vermeyen biriydi.

 

" Saydım. "

 

Göz devirdim. Nerede gereksiz iş orada Kubilay.

 

" Kırk bir kez söylemesi gerek ama gerçek olması için. " Gece'nin sesiyle birlikte Alparslan konuşmaya başladı. Bugün Alparslan'daki değişim de neyin nesiydi? Onunla eskisi gibi konuşmak yerine iğneleyici bir şekilde konuşuyordu.

 

" Yalan o hikaye. Zamanında yaptık. Ama bir halta yaramadı. "

 

" İçimden bir ses bizim kesinlikle tabu oyununu oynayamayacağımızı söylüyor. " dedi ellerini tırnaklarına çevirip inceleyen Mizgin. " Oysa eğleniriz diye düşünmüştüm. "

 

" Oynarız niye oynamayalım? " Barbaros'un sorusuyla birlikte bulunduğumuz odanın kapısı açıldı. Kapıyı kimin kapattığını bile bilmiyordum ki bu bilgi zihnimde gerekli değildi. Ama zihnim bazen olur olmadık her şeyi düşünüyordu.

 

Gelen büyük dayıydı. " Hepiniz buradaymışsınız. " Afalladığını belli eden bir ifadeyle bize baktı. Sonra Cihangir ve benim bitişik ellerimizde oyalandı. İç çektiğinde " Misafirimiz var. " diye mırıldandı ve açtığı kapının önünden çekilip arkasından diğer kişilerin girmesine izin verdi.

 

Misafir diye bahsettiği kişi annem ve babamdan başkası değildi. " Anne? Baba? "

 

Mizgin gerçekten de şom ağzını açmıştı. Artık oyunu oynamamızın imkanı yoktu. Annem ve babamın burada ne işi olduğunu hesaplamaya çalışan zihnim onların bakışları karşılığında kendini susturdu.

 

Annem ve babam da tıpkı büyük dayı gibi birbirine kenetlenmiş, hiç ayrılmayacakmış gibi duran ellerimize bakıyordu. " Merhaba sevgili kızım, bu ne hoş bir karşılama. " Babamın dondurucu etkisi yaratan sesiyle çenemi dikleştirdim. " Sana ne diye hitap etmeliyim? " gözleri Cihangir'e kaydığında sertçe yutkundum. Umarım ağzından evlilikle alakalı bir şey çıkmazdı. Yoksa odadakilerin vereceği tepki bizi hüsrana uğratırdı. Benimle yeni anlaşmaya başlamışken aramızın anında bozulmasını istemiyordum. Hoş, bu durum duyulduğunda her türlü bir bozgunluk olacaktı. " Kızımı emanet ettiğim adam? "

 

" Cihangir. " dedi elimi okşayan, her şeyin yolunda olduğuna beni inandırmaya çalışan sevgilim. " Cihangir efendim, adım Cihangir. "

 

" Burada ne işiniz var? " onların konuşmasını bölmek adına dudaklarımı hareket ettirerek o tehlikeli soruyu sordum. Tesiste ne işleri vardı? Yurt dışına çıkacakları haberleri yalan mıydı?

 

" Cihangir'e verdiğim emaneti, " dedi babam gözlerini bana çevirip çenesinin ucuyla beni göstererek. " Yani seni almaya geldik kızım. "

 

Seni almaya geldik kızım.

 

Beynimden vurulmamı sağlayan cümle zihnimde milyonlarca kez tekrar etti.

 

Beni almaya gelmek de ne demekti?

Bölüm : 21.02.2025 19:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...