20. Bölüm
Gizemliyazardemir01 / BEDEL / 16.Bölüm

16.Bölüm

Gizemliyazardemir01
gizemliyazardemir0

 

Elif Ada'nın anlatımı ile-

Asaf'ın yaşlarla dolmuş gözlerine baktım. Kardeşini görünce neler hissetmişti Allah bilir. Ben sarılınca direkt karşılık verip başını boynuma koydu. Derin nefesler alırken öylece saçlarını okşayıp rahatlamasını bekledim. Onun üzülmesi beni bitiriyordu. Sanki kalbimi sıkıyorlar gibi hissediyorum. Ve nefes alamıyorum.

Yavaşça geri çekilip zoraki tebessümüyle gözlerime baktı. Bense onun aksine onu sakinleştirecek bir tebessüm kondurdum dudaklarıma.

Birçok şey söylenebilirdi belki ama ikimizde sustuk. Asaf arabayı çalıştırmak için direksiyona döndü. Her zamanki gibi elimi tutmak için elini uzattı ama ondan önce kavradım elini. İki elimle tutarak avuç içini öptüm. Oda elimin üzerinden öptü.

Yolculuk ikimiz içinde sessiz geçti. Düşünmeye ihtiyacı vardı belki de o yüzden konuşmadım.

Konağa varınca arabadan indik. Korumalar tarafından kapı açıldı. Avluda kimse yoktu muhtemelen salondadırlar.

"Annenlere selam verelim canım." dedim Asaf'a. Onun bana söylediği iltifatlar yanında az kalırdı canım kelimesi ama hem utanıyordum hem de sevdiğimi daha bilmiyordu yani söylememiştim. Evet Asaf'ın beni sevdiği gibi bende onu seviyorum.

Yüzündeki şaşkınlıkla bana bakınca elinden tutarak salona gitmek için yönlendirdim. Bana uyarak yürüdü. Salona girince tahmin ettiğim gibi buradalardı. Salona girmeden önce Asaf'ın elini bıraktım, büyüklerin yanında utanıyordum.

Bizi fark ettiklerinde gülümseyerek hoş geldiniz dediler. Bizde hoş bulduk diyerek biraz onlarla oturup çiftlik evinde günümüzün nasıl geçtiğini anlattık. Sonra müsaade isteyerek odamıza gittik.

Asaf'ın yüzü gülmüyordu. Bu hali beni de üzüyor. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım ve şalımı çıkardım. Saçlarımı da serbest bıraktım. Benden sonra Asaf'ta banyoya girdi. Banyodan çıkmadan moralini nasıl düzeltebilirim diye düşünüyorum ama hiçbir fikrim yoktu. İstanbul'a gideceğimiz için son kez eşyalarını kontrol ettim. Benim pek bir şey yok burada ama onun vardı. Küçük kitaplığa baktım. Almak isteyeceği kitap var mıydı acaba? Ona sormak için arkamı döndüğümde banyodan çıkmış bana baktığını gördüm.

"Almak istediğin kitap var mı? Varsa bavula koyayım." Asaf yanıma gelerek çok yakınımda durup kitaplara baktı. Bende bu yakınlık yüzünden derin bir nefes alıp kitaplara baktım onun gibi.

"Hepsini okudum, senin merak ettiğin varsa al." Hepsini okumasına şaşırmadım desem yalan olurdu. Kitaplık her ne kadar küçük olsa da çok kitap vardı.

"O zaman ben bakayım." diyerek biraz uzaklaşıp kitaplardan bir tanesini elime aldım. Arkamdaki varlığını bilmek garip hissetmeme neden oluyordu o yüzden kitaplara da odaklanamıyorum. Elimdeki kitabı yerine koyarak arkama döndüm. Yüzlerimiz arasında az bir mesafe varken yanından geçerek elbise dolabını açtım. Arkamdan gülme sesi geliyordu ama umursamadım. Beni utandırmanın keyfini çıkarıyordu.

"Almak istediğin yok mu?" diye sordu sesindeki muziplikle.

"Yok." Kafamı elbise dolabının kapağından uzatmadan cevap verdim.

"Tamam orda ne yapıyorsun?" diye sordu.

"Eksik bir şey var mı diye bakıyorum. Sende bak belki almak istediğin bir şey vardır?" Bu sefer kaçmama izin vermeyerek dolabın içinde göz gezdirdi.

"Eksik yok gibi."

"Tamam." Gitmek için kolunun altından geçecektim ama eğilerek engel oldu.

"Güzelim sen benden mi kaçıyorsun?" Yüzüne bakarak başımı hayır anlamında salladım.

"Emin misin?"

"Eminim Asaf senden kaçmıyorum. Neden kaçayım ki?" Kalbimin atışları artarken o duyuyor muydu acaba? Aslında kaçıyorum da denilebilirdi. Sadece utanıyordum.

"Tamam canım." dedikten sonra yanağımdan öptü. Geçmeme izin verince şaşkınlıktan hareket etmem zaman aldı. Kendime gelip yanından uzaklaştım. Normalde oda da ne yapılırdı? Asaf'ın yanından gittim ama uğraşacak bir şey yoktu. Ya da ban bulamıyorum şu an.

Ne yapıyorum ben Allah aşkına? Asaf'ın moralini düzeltmekten bahsediyordum az önce ama şimdi böyle yapınca yanlış anlıyordu belki de. Arkamı dönüp yanına gittim ve elinden tuttum. Biraz konuşursa daha iyi olacağını düşünüyorum.

"Biraz konuşalım mı?" Korkuyla gözlerime baktı. Kötü bir şey söyleyeceğimi zannediyordu muhtemelen.

"Ne oldu, ne konuşacağız?" İçini rahatlatacak şekilde gülümsedim. Yatağa doğru götürüp birbirimize bakacak şekilde oturduk. Ellerini bırakmadım, bana da iyi geliyordu çünkü.

"İçindekileri bana anlatmanı istiyorum. Hiçbir duygu kalbinde birikerek sana zarar vermesin. Her zaman ne hissettiğini anlat bana. Ben yanındayım, kendini yalnız hissetme." Sahte tebessümüyle gözlerime baktı

"Galiba bir psikolog adayıyla evlendiğim için pişman olmalıyım. Nasıl olacaksa." Kendi sorup kendi cevap verdi aslında. Benimle evlendiğine hiçbir zaman pişman olmayacak olması mutlu etti. Bende onunla evlendiğim için pişman değilim.

"Öyle bir şansın yok maalesef. Mesleğimi yapmaya seni dinleyerek başlamak istiyorum."

"Her hastanın ellerini tutarak muayene etmeyeceksin değil mi karıcığım?" Ellerimizi işaret ederek konuştu.

"Gerçek bir muayene olsun istiyorsan bırakabilirim." Ellerimi çkecekken izin vermedi. Böylece cevabını da almıştı.

"Hayır hayır, böyle iyi."

"Tamam o halde anlatmaya başlayabilirsin." Yüzündeki hüzünle baktı.

"Ne diyebilirim ki Ada? Hayatımda yaşamadığım hayal kırıklığını yaşattı Nur bana... Bütün kardeşlerimi seviyorum ama onun yeri ayrıydı. Benim küçük kızım gibiydi. El üstünde tuttum her zaman ama o çok büyük bir yanlış yaptı. Affedebilir miyim, bilmiyorum. Her zaman aramızdaki ilişkinin çok güçlü olduğunu düşünürdüm. Ama sevdiği olduğunu söyleyecek kadar bile güvenmiyormuş bana... En çokta bu üzüyor." Kardeşine verdiği değer çok açıktı. Ama Nur elinin tersiyle itmişti resmen.

Başı eğik konuştu. Benim yüzüme bakmaktan da çekiniyordu. Sonuçta onlar yüzünden evlenmiştik ama sorumlusu o değildi kesinlikle. Onu asla suçlayamam.

Onun çoğunlukla bana yaptığı şeyi yapıp elimi çenesine koyarak göz göze gelmemizi sağladım.

"İnan seni anlıyorum. Hayal kırıklığı çok kötü bir his, bende yaşadım çünkü. Ama kendini suçlu hissetmeni istemiyorum. Senin hiçbir hatan veya yanlışın yok."

"Teşekkür ederim. İyi ki varsın ve benim karımsın."

"Sende iyi ki varsın ve benim kocamsın." dedim onun gibi.

"Bana neler yaptığını bir bilsen Ada." diyerek beni kendine çekip sarıldı. Başını saçlarımın arasına sokarken sırtını okşadım. Sarılmak çok güzel hissettiren bir eylem. Üzgün, mutlu, çaresiz hissettiğin anlarda bile iyileştiriyordu. Bir de sarıldığın sevdiğin kişiyse, tarif edilemez bir duygu.

(...) 

Uçağımız akşam olduğu için geri kalan zamanları ailecek geçirdik. İkindi ezanından sonra Asaf namazını kılıp bir yere gitmemiz gerektiğini söyledi. Nereye diye sorsam da sürpriz diyerek söylememişti.

Namazını kıldıktan sonra hazırlandım. Banyoda giyinip şalımı yapmak için odaya geçtim. Asaf odada giyinmişti. Ben saçlarımı toplayarak ona bakarken oda aynı şekilde bakıyordu. Siyah kazak, siyah pantolon giymiş, saçlarını da eliyle şekillendirmişti. Neden bu kadar yakışıklı oldu ki şimdi? Ona ters bir bakış atıp aynanın karşısına geçtim.

Boneyi takarken arkamda durup aynadan beni izledi. Boneyle işim bitince şalımı yaptım. Bunu yaparken her zaman beni izliyordu. Açıkçası hoşuma gitmiyor değildi. Ben şalıma son dokunuşları yaparken o da parfümünü sıktı. Yanımda olduğu için kokusunu net bir şekilde alabiliyordum. İstemsizce içime çektim.

Parfümü yerine koyup beni izlemeye kaldığı yerden devam etti.

"Her zamanki gibi çok güzel oldun." Ona döndüm.

"Teşekkür ederim. Sende her zamanki gibi çok yakışıklı oldun." Utansamda daha açık konuşabiliyordum artık.

"Sen fazla güzel oldun sanki. Gitmesek mi? Seni sadece ben göreyim." Oyununa ayak uydurdum.

"Evet ya sende çok yakışıklı oldun sanki. Gitmeyelim en iyisi. Seni sadece ben göreyim." Şaşkınlıkla bakıyordu. Benden bunları söylememi beklemiyordu. Sadece ona uymuş ve söylemiştim. Ve gerçekten çok yakışıklı oldu. Sadece ben göreyim ne var yani?!

Yutkunduktan sonra konuşmak için dudaklarını araladı.

"En iyisi gidelim güzelim yoksa odadan çıkamayacağız." Sesindeki bariz imayı anlasamda anlamamış gibi yaptım.

"Neden ki? Hem nereye gittiğimizi de söylemiyorsun."

"Sürpriz yavrum gidince görürsün. Hadi çantanı falan al, çıkalım." Sonra konağa geri gelmeden uçağa binecektik. O yüzden Asaf odadaki bavulu aldı. Bende çantam ve ceketimi aldım. Bir eliyle elimden tutarak merdivenlerden indik. Bende onun sayesinde temas bağımlısı oldum galiba. Elimi tutmasa boşlukta hissediyorum.

Bavulu arabaya koymak için koruma aldı Asaf'tan. Herkes avluda bizimle vedalaşmak için bekliyordu. Onlarda havaalanına gelmeyecekti. Israr etseler de Asaf evde vedalaşıyoruz zaten diyerek gelmemelerini söylemişti. Herkesle vedalaştıktan sonra arabaya bindik. Nereye gideceğimizi merak etsemde tekrar sormadım, söylemiyordu çünkü.

Asaf elimden tutunca gülümsedim. Arabayı çalıştırdıktan sonra yaptığı ilk şey elimi tutmak oluyordu.

Nereye gittiğimizi bilmiyordum ve merak ediyordum. Heyecanla yolu izlemeye devam ettim. Güzel bir yere götürdüğünden eminim zaten.

Elimi bırakıp topidodan siyah bir bez çıkardı. Bana uzatıp "Gözlerini bağlaman lazım." dedi.

"Neden ki bari nereye gittiğimizi görseydim."

"Olmaz güzelim bağla lütfen."

"Asaf ya!"

"Kocaya ya denmez. Hadi." Güldüm elinden alıp gözlerimi kapatarak arkadan bağladım bezi.

Ona dönüp "Oldu mu?" dedim. Bana bakıp bakmadığını görmüyordum sonra oldu dedi.

"Ne gerek vardı ki?" Hâlâ söyleniyordum. Asaf gülerek karşılık verdi söylenmelerime.

Bir süre sonra araba durunca Asaf bekle diyerek arabadan indi. Benim olduğum tarafın kapısını açtıktan sonra elimden tutarak inmemde yardımcı oldu.

"Asaf açayım mı artık?"

"Hayır güzelim birazdan açacaksın bekle."

"Daha ne kadar gideceğiz? Etrafta insanlar var mı? Nereye getirdin Allah aşkına?"

"Kimse yok güzelim rahat ol hem az kaldı. Şimdi sen bekle ben geliyorum hemen."

"Nereye gidiyorsun beni burada mı bırakacaksın?" Gülerek tekrar yanıma geldiğini hissettim.

"Ben seni asla bırakmam yavrum. Hadi gidiyoruz." Ellerim gözümdeki bez parçasına gidince tuttu.

"Şimdi açmıyorsun, az kaldı."

"Az kaldı, az kaldı diyorsun hani sonuç." Yine güldü. Hayır ipucu bile vermiyor ya!

Kapı kapanma sesini duyunca kapalı bir alana geldiğimizi anladım ama neresiydi?

Asaf kolumdan tutarak beni yönlendiriyordu. Yine bir kapı açıldı. Nereye geldik biz ya?!

"Şimdi açabilirsin, hatta dur ben açayım." Ellerimi geri indirerek Asaf'ın bezi çözmesini bekledim.

Gözlerim karanlığa alıştığı için kırpıştırarak açtım. Bir odadaydık mescit gibi hazırlanmış bir odaydı.

Yerdeki iki tane serili seccade, Kur'an-ı Kerim'in olduğu kitaplık. Her şey çok güzeldi. Kapının önünde olduğumuz için dışarı da baktım. Burası bizim evimizdi. Asaf bir odayı mescit olarak hazırlatmış.

Gözlerimi odadan alıp Asaf'a baktım. Beni çok mutlu etmişti. Parmak uçlarımda yükselerek kollarımı boynuna sardım. Kolları belimde yerini alırken gözyaşlarım boynunu ıslatıyordu.

"Çok teşekkür ederim Asaf. O kadar mutlu oldum ki anlatamam." Geri çekilip eliyle gözyaşlarımı sildi.

"Rica ederim güzelim. Seni mutlu etmek benim görevim ama lütfen ağlama."

Başımı sallayıp tamam dedim. Gözyaşlarımı sildikten sonra tekrar sarıldım.

"Hiç beklemiyordum çok güzel olmuş. Nasıl düşünebildin?" Ayrıldıktan sonra odada gezmeye başladım. Olduğu yerden beni izleyerek sorularıma cevap verdi.

"İslam üzerine kurulmuş bir evliliğimiz ve evimiz olsun diye bu odayı böyle hazırlattım." Allah'ım ben bu adamı hak edecek ne yaptım? Şükürler olsun.

"Sen nasıl bir adamsın. Allah razı olsun."

"Amin orman gözlüm. Allah senden de razı olsun." Yanıma gelip gözlerime bakarak konuştu.

"Seni çok seviyorum Asaf."

"Bende seni çok- bir dakika ne dedin sen?" Cümlesi yarıda kaldı ve ne dediğimi fark etti. Bir dakika sonramızın ne olacağı belli olmayan dünyada sevdiğimi söylemeyi ertelemek hata olurdu.

"Sende beni seviyorsun yani? Doğru mu duydum?"

"Evet. Seni seviyorum." Oda beni sevdiğini evimizde söylemişti, evlenme teklifi ederek.

"Gerçekten mi?" deyince gerçekten dedim. Belimden tutarak sarıldı ve ayaklarımı yerden kesip etrafında döndü.

"Allah'ım sana şükürler olsun." diyordu bir yandan da.

"Tamam Asaf indir, bir yerini inciteceksin." Sakince durup beni de yere indirdi.

"Ben sana sürpriz yapacaktım ama sen beni alt ettin söylediğinle."

"İnan senin yaptığın çok değerli."

"Senin dediğin de çok değerli. Teşekkür ederim." Alnımdan öptü.

Biraz daha evde durduktan sonra gitmeye karar verdik. Uçağa yetişmemiz lazımdı.

Asaf'ın yüzünde silmediği gülümsemesi vardı. Keza benimde öyle ama utanıyordum da.

​​​​​​Havaalanına gitmek yerine başka bir yere gidiyorduk. Asaf düğün günümüzde olduğu gibi yine annemin yanına getirmişti beni. Bir kez daha minnetle baktım.

Sessizce arabadan indik. Asaf arka kapıyı açıp çiçek buketi çıkarınca çok şaşırdım. Kaç saattir oradaydı o çicek ama ben görmemiştim. El ele tutuşarak annemin mezarının bulunduğu yere geldik. Benim gözyaşlarım yine dökülüyordu usul usul.

"Tekrar biz geldik Güzide anne." Asaf elindeki çiçekleri mezarın üzerine bıraktı. Ellerimizi ayırıp dua ettik. Asaf yine su getirmeyi bahane ederek gitti. Bende anneme içimi döktüm.

(...)

Havalanında işlemleri yapmış uçağa binmiştik. Geldiğimizden bu yana Asaf gergindi. Ben ona bakınca zoraki gülümsüyordu ama bir sıkıntı olduğu belliydi. Acaba uçaktan mı korkuyordu?

"Asaf iyi misin canım?" Koltuğumuzu bulup oturduk.

"Hıhı iyiyim güzelim. Ne oldu ki?"

"Yalan söyleme uçaktan mı korkuyorsun yoksa?" Hemen başını iki yana salladı.

"Hayır ne alakası var?" Resmen uçaktan korkuyordu. Sırıtarak konuştum.

"Söyleseydin uçakla gitmezdik hayatım." Gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

"Güzelim korkmuyorum dedim ya!"

"Peki öyle olsun. İstersen cam kenarına geçebilirsin ya da sen nerde korkmuyorsan?" Kötü kötü baktı.

"Sen çok vicdansızsın ya!"

"Hayır ne alakası var canım. Ben seni düşünüyorum sadece." Artık dayanamadığım için güldüm.

"Bak birde gülüyor ya!" Gülmemi bastırmaya çalıştım ama olmuyordu.

"Koskoca Ömer Ağa uçaktan korkuyor." Dediğimle tersçe baktı.

"Korkmuyorum karıcığım hadi yerine geç." Gülmemi tebessüme çevirip oturdum. O da yanıma oturunca elini tuttum. Korkuyordu ve uçak kalkana kadar onu rahatlamam lazımdı. O yüzden başka konular açtım. Kemerlerimizi bağladıktan sonra ona dönüp tekrar elini tuttum.

"Asaf bana bak." Derin nefesler alarak yüzünü bana çevirdi.

"Efendim güzelim."

"Şimdi bir yıl İstanbul'da kalacağız ya buradaki şirketin ne olacak?"

"İstanbul'daki işlerle de birinin ilgilenmesi gerekiyordu bitanem ben başında duracağım işlerin." Asaf farkında olmadan uçak kalktı. Sohbete devam ettim.

"Anladım. Peki nerede kalacağız?"

"İşler için geldiğimde kaldığım evim var orada kalacağız güzelim. Okuluna uzak kalırsa yakın bir yerde ev tutarız istersen."

"Kalmaz ya, ona gidince bakarız."

"Tamam." Başka sorular sorarak Asaf'a uçakta olduğunu unutturdum.

(...)

Sorun çıkmadan uçaktan inmiştik. Asaf hâlâ bana methiyeler düzüyordu.

"Sen çok iyi bir psikolog olacaksın." deyip elimden öptü.

"Teşekkür ederim." Başka bir şey konuşmadan taksiye bindik. Asaf'ın tarifiyle eve vardık.

Güzel bir sitenin önünde durdu taksi. Taksiden inip Asaf bavulları aldı. Site güvenliği Asaf'ı görünce selam verip hoş geldiniz dedi. Asaf'ta karşılık verince genç bir çocuk bizim bavullarımızı aldı. Tabii Asaf hepsini almasına izin vermedi. Asansörle evin olduğu kata yani üçüncü kata çıktık. Genç çocuk bavulları bırakıp gitti.

Asaf anahtarla kapıyı açtı. Önden girmemi söyleyip bavulları içeri taşıdı. Amerikan mutfak ve güzel mobilyalarla döşenmiş bir salon vardı. Ev öğrenci evi gibiydi ama çok ferah duruyordu. Özellikle pencereden manzara çok güzel görünüyordu. Gelmeden önce Asaf evi temizletmişti.

Asaf bavulları yatak odası olduğunu tahmin ettiğim yere götürdü. Bende arkasından gittim. Orayı da merak ediyorum. Asaf beni görünce gülümsedi.

"Aç mısın? Dolapta bir şeyler varsa yapayım."

"Evet acıktım ama dışarıda yiyelim yorgun değilsen."

"Olur."

"O zaman ben namazımı kılayım çıkarız."

"Tamam." Asaf banyoya girince bavuldan seccadesini bulup çıkardım. Serdikten sonra çıkmasını bekledim.

Banyodan çıkınca seccadesini serili görünce gülümseyip alnımdan öptü.

"Teşekkür ederim güzelim."

"Rica ederim ne demek." Severek yapıyorum. Asaf namaz kılmaya başlayınca yine onu izledim. En sevdiğim aktivitelerden biri olmuştu sevdiğimi Allah'ın huzurundayken izlemek. Tabii birlikte namaz kılmak ayrıydı.

Namazı bitince hazırlanıp dışarı çıktık. Şu an araba olmadığı için yakın bir restorana yürüyerek gittik.

Yolda gül satan bir abla denk gelince durduk. Asaf bana beyaz bir gül aldı. Mutlulukla teşekkür edip gülü kokladım.

Restorana varınca cam kapıyı açıp içeri girdik. Tek tük masalar boştu. Cam kenarında olana oturduk. Asaf centilmenlik yapıp sandalyemi çekince gülümseyerek oturdum.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim güzelim." deyip karşıma oturdu. Çantamı yanımdaki sandalyeye koyup gülümü de masaya koydum. Garson gelince siparişlerimizi verip yemeği bekledik. Bu sırada sohbet ediyorduk. Asaf bölümümle ilgili daha çok şey öğrenmek isteyip merakla soruyordu. Bende sorularını cevapladım.

"Bu dönem üniversitenin anlaştığı hastanede zorunlu staj yapacağız. Benim için zorunluluk değil tabii. Seve seve yapacağım inşaAllah o yüzden heyecanlıyım." Asaf elimi tutarak gülümsedi.

"Güzelim benim en iyi şekilde yapacağına eminim." Bende bir şey demedim çünkü utanıyordum.

Garson yemeklerle birlikte geldi. Yemekleri görünce acıktığımı hissettim. Bismillahirrahmanirrahim diyerek yemeye başladık.

Her şey çok lezzetliydi. Asaf'a söyleyerek lavaboya gittim. Elimi yıkayıp kuruladıktan sonra masaya geri döndüm. Asaf'ın yanında bir kadın görünce doğru görüyor muyum diye tekrar baktım. Evet Asaf'ın yanında bir kadın vardı. Ayakta duruyordu ve Asaf oturduğu için onu göremiyordum.

Hemen oraya gidip Asaf'a baktım.

"Asaf?" dedim gözlerimle kadını işaret edip. Asaf zaten ona bakmıyordu ama kadın kocamın içine düşecekti nerdeyse. Sonra kadına ithafen konuştum.

"Pardon hanımefendi bir sorun mu var?" dedim kibarlığımı bozmadan. Kadın bana dönünce sahte tebessümü vardı yüzünde.

"Hayır sorun yok."

"Peki ne işiniz var burada?"

"Beyefendiye bir şey sormuştum. Siz kimsiniz acaba?" Üstten üstten kim olduğumu soruyor birde. Sabır.

"Eşiyim." dedim gülümseyerek. Sonra da uzatmadan gitti. Söylenerek yerime oturdum.

"Kimsiniz diyor birde. Hadi beni görmedin adamın parmağındaki yüzüğü de mi görmüyorsun? Asaf sen neden yollamıyorsun kadını."

"Söyledim hatta birazdan karım gelecek dedim ama dinlemedi yavrum." Şuna bak ya! Sakinleşmeye çalışıp su içtim.

"Ya ne sordu bari?"

"Boş ver önemsiz bir şey. Hem sen beni kıskandın mı?" Direkt evet demedim. Masaya dirseklerimi yaslayıp biraz ondan tarafa eğildim.

"Şimdi şöyle düşün. Senin yerinde ben varım ve bir adam benimle konuşmaya çalışıyor sen görünce ne hissedeceksen bende onu hissettim. Adını sen koy." Sandalyeme geri yaslandım.

"Öyle bir şey olamaz karıcığım." Ama az önce ben yaşadım.

"Uzatmayalım ikimizde birbirimize güveniyoruz sonuçta."

"Tabii ki güveniyoruz." İkimizde gerilsekte bu durum aramızı açmamalaydı kesinlikle.

"Kalkalım mı?"

"Olur." Asaf hesabı isteyip ödedikten sonra el ele tutuşarak restorandan çıktık. Ben gülümün başı dışarıda olacak şekilde çantama koymuştum. Asaf biraz önden yürüyünce çok güzel duruyordu ellerimiz ve gül. Telefonumu çıkarıp fotoğrafını çektim.

Bölüm Sonu...

(...)

Selamün aleyküm herkese...

Nasılsınız? Size sürpriz bölümle geldim. 15. Bölüme gelen 100 artı yorum (benim yorumlarım da dahil) ve geçen hafta bölüm atamadığım için yazdım ve attım.

Umarım beğenmişsinizdir...

Yazım yanlışım varsa affola...

Nasıl buldunuz bölümü?

En sevdiğiniz sahne 👉🏻

Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN!!!

SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!

SİZİ SEVİYORUM 💙...

Beni buradan ve Instagramdan takip etmeyi unutmayın lütfen tabii kitaplarımıda ☺️

Instagram: gizemli_yazardemir0

Selam ve dua ile...

 

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...

 

Gizemliyazardemir0

Bölüm : 11.01.2025 21:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...