
"Yaşasın özgürüm!" Hazar kızın sözleriyle gülüp başını iki yana salladı. Bu kız iflah olmazdı.
Esma yanındaki Hazar'a ters bir bakış attıktan sonra kaldırdığı kollarını indirdi. Neden öyle bakıyordu sanki? Deliymiş gibi!
Hazar Esma'ya eliyle önden gitmesini söyledi. Esma bir şey söylemeden nezaretlerin olduğu bölmeden çıktı.
"Şimdi ifade vereceksin." Esma'dan şikayetçi oldukları için nezarete atmışlar, ifadesini almamışlardı. İyi olmuştu aslında daha sakin bir şekilde suçsuz olduğunu anlatabilirdi. Ne kadar sakin kalabilir orası tartışılır. Esma ifadesini verirken Hazar ve Eda dışarıda çıkmasını bekliyorlardı.
"Çıkacak Esma ablam değil mi?" Hazar heyecanlı bakışlarla soru soran kıza hafifçe gülümseyip cevap verdi.
"İfadesini verdikten sonra çıkacak."
"Çok teşekkür ederiz Hazar ağabey. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum gerçekten."
"Teşekküre gerek yok Eda, bir daha karakolluk olmazsınız yeter bana."
"Kendi adıma söz verebilirim belki ama Esma ablam için bir şey diyemem Hazar ağabey." Hazar şaşırmadı buna Esma'yı yine karakolda bulabilirdi her an! Allah korusun.
"İnşaAllah bir daha düşmez diyelim." Eda inşaAllah dedikten sonra telefonuna gelen aramaya baktı. Ablası olduğunu düşünüyordu ama özel numaraydı. Bu saatte neden arıyordu ki? Hazar'a baktıktan sonra "Açmam gerekiyor Hazar ağabey. Sen eniştemi arayıp söyleyebilir misin çıktığımızı?" dedi.
"Ben söylerim sen konuş." Eda teşekkür ettikten sonra boş bir alana geçti. Çağrı hâlâ sonlanmadığı için telefonu açıp kulağına yasladı.
"Bu saatte aradığına göre önemli bir şey olmalı ve yine cevap vermeyeceğine göre kapatıyorum." Eda telefonu kapatmadan önce biraz bekledi belki konuşur umuduyla ama cevap yoktu tabii ki.
"Zaten zor bir durumdayım cevap vermeyerek beni daha zor bir şeyin içine sokuyorsun. Ne zaman konuşacaksın merak ediyorum gerçekten?! İçinden çok beklersin diyorsundur herhalde." 12.sınıfın başından beri arayıp konuşmayan numaranın kim olduğunu bilmese de açmaktan vazgeçemiyordu Eda. Birçok kez engellese de merakına yenik düşüp engeli kaldırıyordu. Aslında Hazar ağabeyine söyleyebilirdi polis sonuçta bulurdu kim olduğunu. Ama ablasının bile haberi yokken böyle bir şeye kalkışmak istemiyordu. Ablası öğrense numarasını değiştirirdi. Ama Eda bir zararı olmayan numaradan kurtulmak istemiyordu. İçindeki hise güveniyordu belki de.
"Eğer nerede olduğumu merak ediyorsan konuşursun ya da bir daha arama! Kapatıyorum." Telefonu kapattıktan sonra kendi kendine "Umarım için içini yer her kimsen!" dedi. Telefonu cebine koyduktan sonra sinirlendiği için kızaran yüzünü eliyle yelledi. Ablasından yiyeceği azarı düşündükçe daha çok strese giriyordu. Özel numara da cabası.
Hazar'ın yanına döndüğünde Esma da odadan çıkıyordu. Esma Eda'yı görünce sarıldı. Onun yüzünden kaç saattir burada bekliyordu, üstelik korkmuştu da.
"Esma abla çok korktum çıkamayacaksın diye. Hazar ağabey olmasa ne yapardım bilmiyordum." Ayrıldıktan sonra Esma Eda'nın yanağına elini koyup rahat olması için gözlerini kırptı.
"Korkma canım çıktım. Hem Hazar'ı aramama gerek yoktu, kendi başıma halledebilirdim." Hazar'ın bunu bilmesine gerek yoktu Esma'ya göre. Ya da Hazar'ın onu parmaklıkların arkasında görmesini istemiyordu kendine itiraf edemese de.
"Ben gelmesem bu gece oradaydın Esma."
"Haklı olduğum için çıkardım Hazar ama yine de sağ ol!" Hazar pes dedi içinden. Bu kız onu daha ne kadar şaşırtabilirdi merak ediyordu.
"Esma abla şu an içten teşekkür etmen gerekiyor farkındaysan." Esma başını salladıktan sonra Hazar'a döndü.
"Gerçekten teşekkür ederim aksi komiser." dedi. Eda ilk kez duyduğu tabirle gülmemek için zor tuttu kendini.
"Rica ederim hırçın kız. Umarım bir daha karakolluk olmazsın!"
"Bakalım, belli olmaz." Esma'nın şaka yaptığını düşünerek gülse de gerçeklik payı olduğunu biliyordu maalesef.
Eda tebessümle dinledi sohbetlerini. Çok iyi bir çift olurdu bunlardan, bol kavgalı olandan. Esma her ne kadar kabul etmek istemese de Hazar'a karşı ne hissettiğini anlayabiliyordu. O yüzden ondan kaçmak istiyor ve ters cevaplar veriyordu. Hazar ise duygularından emin olmaya başlamıştı.
Karakoldan çıktıktan sonra Eda'nın telefonu çaldı. Arayan ablasıydı. Esma'ya dönerek "Sana kötü bir haberim var Esma abla." dedi. Sonra telefonu eline tutuşturup Hazar'ın arabasının olduğu yere koştu.
Esma şaşkınca bir elindeki telefona bir de kaçan Eda'ya bakıyordu. Elif Ada'nın aradığını görünce Hazar'a döndü bu sefer.
"Neden haber verdiniz Ada'ya?" Hazar omuz silkerek Eda'nın yanına gitti. Esma cevap vermeden kaçan Hazar'la daha fazla sinirlense de bu siniri Ada'nın üzerinde işe yaramayacağı için derin bir nefes aldı.
"Alo,"
"Eda neden telefonu açmıyorsun?!" Bağırarak konuşmasıyla düşüncesinde haklı olduğunu anladı. Ada normalde sakin bir insan olsa da konu sevdiği insanlar olunca içinden bambaşka bir insan çıkıyordu. Esma ise bunu bilenlerin başında yer alırdı. Bu yüzden korkuyordu onunla konuşmaktan.
"Cevap versene!" Yine bağıran arkadaşıyla sesini bulup öksürdü.
"Ada, benim." Elif Ada Esma'nın sesini duyunca önce şükretti çıktığı için sonra da azarlama moduna geçti.
"Aaa Esmacım seni nasıl çıkarttılar dışarı?! Ben daha kalırsın zannediyordum!" Elif Ada ve Ömer Asaf salona geçmiş Hazar'dan gelecek olan haberi bekliyorlardı. Hazar Asaf'ı arayıp çıktığını söyleyince Ada Eda'yı aramıştı. Ömer Asaf hâlâ sinirli olan karısına bir bardak su uzattı. Elif Ada kısık sesle teşekkür ettikten sonra oturup suyunu içti, iyi gelmişti.
"Ada, canım arkadaşım bak biz haklıyız ve çıktım dışarı sorun yok yani. Dert etme hadi görüşürüz. Hayırlı geceleer!"
"Dur bakalım hanımefendi! Kaçabileceğini mi zannediyorsun sen?!"
"Yo neyden kaçayım canım!" Hazar ve Eda Esma'nın kıvranışını büyük bir zevkle izliyordu. Hazar Esma'nın başka hallerini de gördükçe gülmeden edemedi. Tabii bu durum Esma'nın gözünden kaçmadı. Ada'yla konuştuktan sonra soracaktı o ikisine.
"Esma olayı tekrar dinlemek istemiyorum ama haklı olman hayatını tehlikeye atabileceğin anlamına gelmiyor. Ya ben İstanbul'a geleli kaç gün oldu sanki ve başınızı belaya sokmayı başardınız! Çocuk musunuz siz, her an peşinizde mi olmam gerekiyor?!"
"Canım haklısın özür dilerim gerçekten. Ben oraya gelince azarlarına devam edersin."
"Sadece azarlarıma devam edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun, bakalım dövüş tekniklerini bana da uygulayabilecek misin?"
"Ayıp oluyor ben sana ne zaman böyle bir şey yaptım. Duyan yanlış anlayacak beni yanlış tanıyacak!"
"Sence karakola düşmen nasıl bir izlenim bıraktı Esmacım?"
"Enişteme doğrusunu anlatta beni yanlış tanımasın."
"Ben ne diyorum sen ne diyorsun ya! Kapat Esma beni daha fazla sinirlendirme!"
"Bende seni seviyorum canım. Allah'a emanet ol." Ada sende dedikten sonra telefonu kapattılar.
Esma kötü bakışlar atarak Hazar ve Eda'nın yanına gitti. Elif Ada'yla konuştuğu için rahatlamıştı ama İstanbul'a gidince ona ne yapacağını merak ediyordu.
"Ne oldu Esma abla?" Esma telefonu Eda'ya verdi.
"Ne olacak canım, iki arkadaş olarak konuştuk, hallettik."
"Ya emin misin? Konuşurken öyle görünmüyordun." İmalı imalı konuştu Eda. Ablasının Esma'ya da kızdığını elbette biliyordu onu kıvrandırmak hoşuna gittiği için böyle konuşuyordu.
"Ne olduğunu biliyorsun Eda!"
"Tamam tamam, sustum."
"İyi edersin!" Hazar onların konuşmasını sessizce dinledikten sonra eliyle arabayı gösterdi.
"Artık sizi eve bırakayım, buyrun." dedi kibarca. Esma onun bu haline şaşırsada bir şey demedi. Eda arka koltuğa geçtikten sonra Esma da yanına oturdu. Hazar da arabaya binip çalıştırdı.
Sessiz geçen yolculukta herkesin aklında yaşananlar vardı. Esma kesinlikle nezarete düşeceğini düşünmüyordu ama olmuştu maalesef. Eda korksa da Esma ablası çıktığı için mutluydu ve özel numaranın bu saatte neden aradığını merak ediyordu. Tekrar arayamayacağı için onun aramasını bekleyecekti.
Hazar, Eda aradığında korkmuş Esma'nın nezarette olduğunu duyunca endişesi artmıştı. Hırçın kızın kendini korumasına sevinse de çoğu zaman hayatını tehlikeye atıyordu. Hazar kendi duygularından eminken, Esma'nın ne hissettiğini bilmemesi çaresizliğe itiyordu düşüncelerini. Aksi gibi hiçbir şey belli etmiyordu da! Güvenini ve sevgisini kazanmak için elinden geleni yapacaktı.
Cesaretini toplayıp İstanbul'a ne zaman gideceğini sordu. Ona göre kendini ayarlayıp kendi de o gün gidecekti.
"Esma sende İstanbul'a gideceksin değil mi? Yani bildiğime göre orada okuyorsun."
"Evet." Esma'nın tek kelimelik cevabıyla nasıl soracağını bilemedi. Sağ olsun Eda onun yerine cevabını verdi.
"Evet Hazar ağabey Esma ablamda Cumartesi günü gidecek ve ben tek kalacağım. Sende İstanbul'da çalışıyorsun galiba."
"Evet Eda, İstanbul'da çalışıyorum. Bu olaylar olunca geldim işlerim bitince döneceğim." Eda anladım dedi.
Araba konağın önünde durunca Hazar'a teşekkür edip indiler. Hazar da onlarla birlikte arabadan indi. Eda "Esma abla ben üşüdüm eve giriyorum." deyip Esma'nın beraber gireriz demesini dinlemeden kapıyı açtı. Amacı onları yalnız bırakmaktı.
Esma Hazar'dan hem özür dilemek hem de teşekkür etmek için ona döndü.
"Karakoldaki tavrım için özür dilerim. Ve beni nezaretten çıkardığın için teşekkür ederim." Hazar aklına gelen fikirle "Bir şartla kabul ederim özrünü." dedi.
"Ne?! Özür diledim işte ne uzatıyorsun!" Esma'nın kibarlığı bu kadardı.
"Hemen sinirlenmene gerek yok! Tamam kabul ettim." Hazar arkasını dönüp arabasına ilerlerken Esma durdurdu.
"Hazar dur, özür dilerim söyle şartını." Hazar biraz bekleyip döndü inanması için. Öyle demesine kırılmıştı ama birlikte vakit geçirmek için başka zaman bulamayabilirdi o yüzden şartını söyleyecekti.
"Bende Cumartesi İstanbul'a gideceğim o yüzden beraber gidebiliriz diyecektim."
"Neden?"
"Aynı yere gidiyoruz sonuçta. Ben Ömer'le sende Elif'le buluşmayacak mısın? Onlarda aynı yerde olduklarına göre."
"Tamam, kabul." Hazar nedenlerini sıralamaya devam edecekken tamam demesiyle gülümsedi.
"Tamam o zaman ben biletleri alırım."
"Gerek yok." Hazar itiraz edip alacağını söyledi. Esma da üstelemedi.
"Tekrar teşekkür ederim Hazar. Cumartesi görüşürüz."
"Rica ederim. Umarım bir daha karakola düşmezsin."
"Umarım." dedi Esma gülümseyerek. Hazar elini ensenine koyup gülümsedi aynı şekilde.
"Allah'a emanet ol."
"Sende, dikkatli sür." Ne!? Neden demişti ki bunu, ne gerek vardı?!
"Sürerim." Hazar Esma'nın onu düşünmesine mutlu oldu.
"Hadi gir eve." deyip önce Esma'nın gitmesini bekledi.
"Ha, tamam." Söylediği şeyin şokuyla ne yaptığını bilmiyordu. Dönüp hemen eve girdi. Arkasında gülümseyen bir Hazar bırakarak.
(...)
Elif Ada'nın anlatımı ile-
"İyi misin güzelim?" Asaf yanıma geldikten sonra endişeyle konuştu. Kendimi yorgunlukla koltuğa bıraktım. İstemsizce ağlamaya başladım. Sevdiklerime zarar gelecek korkusunu yaşamak çok kötü bir duyguydu. Yaşadıklarım yüreğime ağır geliyor, taşımaya gücüm yok sanki...
Ellerimi yüzümden çektikten sonra Asaf'a baktım. Ağladığımı görünce yüzü düştü, ben üzgün olunca benden daha çok üzülüyordu.
"Neden ağlıyorsun?" Cevap vermeden başımı göğsüne koyup sarıldım. Gözyaşlarım tişörtünü ıslatırken konuştum.
"Her şey çok zor geliyor, dayanamadığımı hissediyorum... Omzumdaki yükleri taşımak her zamankinden daha zor sanki. Çok korktum Asaf. Onlara bir şey oldu diye ödüm koptu. Onlar olmadan yaşayamam ben. Annem öldükten sonra tutunduğum tek dalım onlar." Çocukken yaşadıklarımı anlatamamın üzerine kızların karakolda olduğunu duymam daha kötü hissettirdi.
"Her ne olursa olsun sen çok güçlü bir kadınsın Ada. Yüklerini taşıyamadığın zaman bana gel ben taşırım. Senin dayanağın olurum. Allah ömür verdiği kadar hep yanındayım." Başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Teşekkür ederim Asaf." Başka bir şey söyleyemiyordum sözlerine karşılık.
"Teşekküre gerek yok güzelim." Bir süre daha sarıldıktan sonra Asaf beni kucağına alıp odamıza taşıdı.
(...)
Sabah namazından sonra uyumadan Asaf'la vakit geçirmiştik. Bugün şirketteki işleri uzun süreceği için geç gelecekti eve. Biraz daha uyuyup dinlenmesini söylesem de benimle olunca zaten dinlendiğini söyleyip beni bir kez daha mest etmeyi başarmıştı. Onu düşünürken engel olamadığım tebessümüm dudaklarıma konmuştu bile.
Öğle namazını kıldıktan sonra Asaf'ı aradım. Akşam yemeği için ne istediğini soracaktım. Telefon ikinci çalışta açıldı.
"İyi misin güzelim, bir şey mi oldu?" Sanki onu arayamazmışım gibi tepki vermesine şaşırıyordum her zamanki gibi.
"Selamün aleyküm Asaf, iyiyim bir şey olmadı. Ayrıca seni arayamaz mıyım?"
"Aleyküm selam, arayabilirsin tabii." Gülümsedim.
"Müsait miydin?"
"Ben sana her zaman müsaitim bitanem."
"Akşam yemekte ne istersin diye soracaktım." Sıkıntılı bir nefes alıp cevap verdi.
"Akşam geç geleceğim büyük ihtimalle. Beni bekleme sen ye." Yüzüm düştü ama bekleyecektim onu.
"Çok mu işin?"
"Maalesef güzelim, elimden geldiğince hızlı gelmeye çalışırım ama zor."
"Olsun ben beklerim. Ne yemek istiyorsun söyle."
"Boşuna aç kalma."
"Asaf bekleyeceğim dedim. Ne yemek istediğini söyle."
"Hiç söz dinlemiyorsunuz Ada Hanım!"
"Sizde karınızı dinlemiyorsunuz Asaf Bey!"
"Seni verene kurban olurum ben. Tamam o zaman ben senin elinden ne olsa yerim zaten, yorulmadan yap istediğini." İş başa düşmüştü.
"Tamam, kolay gelsin sevgilim. Erken gelmeye çalış."
"Bir gün kalbime indireceksin, birden öyle denir mi?"
"Allah korusun hem ne demişim ki?!" diye sordum masumca. Güzel gülüşünü sundu, keşke görebilseydim o halini.
"Sevgilim dedin, sevgilim."
"İyi de ne var bunda?" Asaf'la uğraşmak hoşuma gidiyordu. O nasıl beni utandırmayı seviyorsa bende onunla uğraşmayı seviyorum.
"Eve gelince gösteririm."
"Olur," dedim cilveli çıkan sesimle.
"Tamamdır yavrum sözümü aldım. Çok yorma kendini, seni seviyorum."
"Sende yorma kendini, seni seviyorum. Allah'a emanet ol."
"Tamam güzelim. Sende Allah'a emanetsin." Telefonu kapattıktan sonra banyoya gidip yüzümü yıkadım. Yine utanmayı başarmış olduğum için kendimi tebrik ediyorum.
Saçlarımı topladıktan sonra mutfağa geçtim. Ne yapacaktım? Asaf beni ikilemde bırakmayı başarmıştı. Ne vardı söyleseydi bir yemek. Karar vermek ne kadar zor bilmiyor tabii.
Buzdolabındaki malzemelerle güzel bir yemek çıkarmıştım şükürler olsun. Tatlı olarakta Asaf'ın çok beğendiği kekten yaptım. Her şey hazır olunca banyoya girdim.
Kısa bir duşun ardından ikindi namazını kıldım. Saçlarımı kuruttuktan sonra elbise dolabımdaki elbiselerime baktım. Akşam için güzel görünmek istediğim için güzel bir elbise giyip saç ve makyaj yapacaktım. Tabii makyajı abartmayacağım.
Kendimi hazır hissediyordum bazı şeylere bu yüzden artık beklemeye gerek yoktu. Asaf herhangi bir imada bulunmayıp beni bekliyordu bu konuda.
Kolları uzun ve omzunda hafif kabarıklık olan uzun beyaz elbisemi çıkardım. Kare yakalı, bel kısmı oturaklı aşağı doğru genişliyordu. Askısından dolabın kapağına asıp odadan çıktım.

Önce masayı hazırladım, iki kişilik olsa da yormuştu beni. Akşam namazını kıldıktan sonra hazırlanacaktım. Telefonum çalınca kim olduğuna baktım. Arayan sevgili kocamdı, gülümseyerek telefonu açıp kulağıma yasladım.
"Çok özledin galiba beni?" Sesimdeki muziplikle konuştum.
"Hemde nasıl özledim bilemezsin güzelim. Her şeyi bırakıp yanına gelesim var. Sen özlemedin mi?"
"Özledim... Neden aramıştın?"
"Beni bekleme uyu demek için ve yemeğini yemeyi unutma." Hemen yüzüm düştü. Ben onun için hazırlanmıştım o geç geleceğini söylüyordu.
"Neden ki?"
"Burada işler karıştı."
"Ne oldu kötü bir şey mi var? Sen iyi misin?"
"İyiyim iyiyim merak etme. Dediğim gibi şirketle ilgili şeyler. Benim başında durmam gerekiyor. Canını sıkma tamam mı erken gelmeye çalışacağım."
"Tamam dikkat et kendine."
"Sende güzelim görüşürüz." Bende görüşürüz deyip kapattık.
"Allah'ım sen Asaf'a kolaylık ver."
Yatak odasına gidip elbiseyi yerine koydum. Daha akşama vardı ama geç geleceğini söylediği için vazgeçtim.
Tek başına evde vakit geçmediği için kızlarla konuştum. Sonra da kitap okuyup ders çalıştım. Okul başlayacaktı ama ben yaşananlardan dolayı tatilde ders çalışamamıştım.
Akşam ezanı da okunmuştu ben namazımı kılmış hâlâ Asaf'ı bekliyordum erken gelir umuduyla. Birlikte kıldığımız namazın huzurunu da özlemiştim.
Kafam dağılsın diye sosyal medyada gezindim. Öyle böyle derken yatsı da okunmuştu. İlk kez kaldığım bir evde güvenilir olduğunu bilsem de Asaf olmadığı için korkmadan edemedim. Yatsıyı kıldıktan sonra Asaf aradı.
"Ne yapıyorsun güzelim, yemek yedin mi?"
"Öyle oturuyorum, yemekte yedim. Sen ne yapıyorsun, işin çok mu hâlâ?"
"Maalesef, sen uyu tamam mı? Korkmuyorsun değil mi bitanem?" Biraz korkmuştum ama şimdi geçmişti. Endişelendirmekte istemiyorum.
"Yok korkmuyorum. Kolay gelsin."
"Sağol güzelim. Allah'a emanet ol."
"Sende."
(...)
Bölüm Sonu...
Selamün aleyküm herkese...
Nasılsınız?
Ramazanınız mübarek olsun. Allah oruçlarınızı kabul etsin. 🤍
Bölümü umarım beğenmişsinizdir.
Yazım yanlışım varsa affola.
En sevdiğiniz sahne 👉🏻
Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻
OY VERİP YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN...
SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!
SİZİ SEVİYORUM 💙...
Arkadaşlar sizi bekletiyorum ve bundan mutlu değilim ama sizden anlayış bekliyorum. Bildiğiniz gibi iki kitabıma da yeni bölüm yazıyorum ve yetiştirmeye çalışıyorum. Takdir edersiniz ki buradan başka bir hayatım da var. Şimdiden anlayışınız için teşekkür ediyorum.❤️
Beni buradan ve Instagramdan takip etmeyi unutmayın lütfen.
Instagram: gizemli_yazardemir0
Selam ve dua ile kendinize dikkat edin.
Sonradan ekliyorum;
Yazmayı unutmuşum buraya. Eda için ayrı bir kitap yazacağım inşaAllah. Eda'nın kitabı içinde küçük bir ipucu bıraktım. Eda'ya ayrı kitap yazacağım için BEDEL de çok geçmeyecek olacak tabii ama fazla değil . 🤍🫂
Hepinizi Allah'a emanet ediyorum ❤️🌼...
Gizemliyazardemir0
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |