
(UYARI: BÖLÜMÜN BAZI KISIMLARINDA OLUMSUZ ÖGELER BULUNMAKTADIR!)
4 Yıl Önce...
Ömer Asaf'ın anlatımı ile-
İlk görüşte aşk. Karşıma orman yeşili gözleriyle bakan bir kız çıkana kadar inanmazdım. Aşk vardı ama gördüğün anda tutulmak var mıydı sahiden? Varmış... Yaşadım.
Kardeşimin düğününde annemin ilaçlarını almak için eve giderken çarpıştığım kıza ilk görüşte aşık olacağımı hiç düşünmezdim.
Ablalarım ve küçüğüm Azad evlilerdi. Bende Azad gibi severek evlilik yapmak istiyordum. O yüzden benden önce evlenmesini de sıkıntı etmedim. Hem neden edeyim ki? Onun düğününde karşılaştığım kıza aşık olmuştum birde.
Kimdi, kimlerdendi? Adı, sanı neydi? Hakkında dik başlılığı dışında bir bilgim yoktu. Gittikten sonra arkasından bakakalmış, düğünden ne için ayrıldığımı ise unutmuştum.
Düğünün ertesi günü anneme dış görünüşünü anlatıp, 'kim olduğunu bul istemeye gidiyoruz' demiştim. Kendi heyecanımdan anneminkini görmemiştim. Beni bilerek, orman yeşili gözlü kızla karşılaşmam için gönderdiğini bilmiyordum. Bir işler çevirdiğini anlamamam için ise ismini söylememişti.
Annemin araştırmasına kalmadan tesadüfen havaalanında görmemle dünyam başıma yıkılmıştı. Yüzük parmağındaki yüzüğü görebilecek kadar yakında. Yanındaki adamla ne konuştuklarını duyamayacak kadar uzaktaydım. Sözlü, nişanlı, evli? Bu ihtimaller gözlerimin önündeydi. Ben bu ihtimaller olan bir kadına aşık olmuştum. Ulan yakışır mı adama evli kadına bakmak? İndirdim gözlerimi kendimi en yakın camii'ye attım. Derdi veren dermanını da verirdi elbet. Sığındım Allah'a içimi döktüm, sıkıntımı anlattım. Af diledim.
Düğünde parmağında yüzük görmediğime emindim ama ne fark ederdi ki şu an vardı.
Arabayla kafamdaki düşüncelerle konağa geldim. Annem geldiğimi görünce heyecanla yanıma gelip kızın kim olduğunu anlatmaya yeltenmişti. Hani evli olan istemeye gideceğimiz kızı.
Konuşmasına izin vermeden "Anne bitti o iş. Tek kelime duymak istemiyorum!" demiştim. Demez olaydım. Dinleseydim annemi keşke. Dinleseydim eğer sevdiğimi daha az yarayla kurtarma şansım olurdu onların elinden.
Arkamdan "Ömer," diyebilen annem birçok kez denemişti benimle konuşmayı.
Evli olduğunu bilmeden önce çok güzel hayaller kurmuştum. Hepsi tek tek başıma yıkıldı.
Günden güne halim daha kötüye gidiyordu. Olur olmadık yerlerde onu görmeye başlamıştım. Odamda ne işi vardı mesela? Olacak iş mi bu?! Ofiste, evimde başkasına gülen gözleri, dudakları bana gülüyordu. Araba sürerken yolda belirmesiyle çarpmamak için kenara kırmıştım direksiyonu. Sonuç ise kaza. Bedenimi arabadan zorlukla çıkarıp iyi olup olmadığına bakmıştım ama yoktu hiçbir yerde. Önce olduğu gibi. Başka seferde arabada yanımdaydı. Yine gülümsüyordu bana, tatlı tatlı bir şeyler anlatıyordu. Ya da ben deliriyordum.
Gözümü kapatıp açtığımda kaybolan silüeti daha da belirginleşiyordu artık. Kalbim ondan vazgeçmezken, ruhum yavaş yavaş ölüyor, deliriyordu.
Beynimin oyunları peşimi bırakmıyor, pes etmek nedir bilmiyordu.
Taşkıran Aşiretinin Ağası Ömer Asaf Taşkıran evli bir kadın yüzünden günden güne bitiyordu. Ciddi anlamda bitiyordum ben.
Bir yıl boyunca aldığım psikolojik tedavilerden kendime gelmiştim tekrar ve her gün psikologlara anlattığım kadın benim için bitmişti. Kapanmıştı o sayfa. Ondan sonra da başka hiçbir kadın girmedi hayatıma. Gidişiyle tüm renkleri beraberinde götürmüştü de ben karanlıkta kalmıştım sanki.
Ondan önce gülen Ömer gülmeyi unutmuştu. Kendini aşiretine ve işine vermişti. Ailemin de benimle birlikte öldüğünü görmüyordum.
Ormanın içinde yaptırdığım ev kaçış noktam, varış noktamdı. Arada onunla buluştuğum yerdi. Ruhum iyileşse de kalbimin kırıkları batıyor, izlerini bırakıyordu. O olmadan tam iyileşme mümkün değildi. Onunla da olmazdı.
4 yıl sonra hayal gibi gerçek gibi karşıma çıkması kaderin cilvesi miydi yoksa ta kendisi miydi? Neydi bu? Orman gözler benim sonum mu? Başlangıcım mı?
(...)
Karım, güzelim, hayatım olan kadın yoktu. Hayatta yoktu o zaman, can da.
Hayır! Bir kere kaybettiğimi bir kez daha kaybetmeye izin vermeyecektim. Onunla yaşadığım her an için boynumun borcuydu bu. Verdiğim sözlerin karşılığı. Allah'ın emanetine gözüm gibi bakacak onu bulmak pahasına her şeyimi verecektim. O benim her şeyim, güçlü karım. Var mı o pes etmeyi bilmezken vazgeçmek? Yok, olamaz.
Benim Elif'im bir yerlerde acı çekiyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Allah'ım onun acısını bana ver.
Oturduğum yerden kalkarak Hazar'ı takip ettim. Esma da benden sonra kendine gelip ardımdan çıktı oradan.
Etraftaki diğer dükkanların kamera kayıtları da silinmişti. Biri her şeyi planlamıştı. Bulduğumda dünyayı başlarına yıkacağım. Benim karımı kaçırmak neymiş hepsine göstereceğim. Yaşadığı zerre acının hesabını soracağım.
Telefonum çalınca Elif Ada umuduyla hemen kim olduğuna baktım ama Cemal arıyordu. Telefonu cevaplayıp kulağıma yasladım.
"Alo Cemal buldun mu bir şey?"
"Evet abi, senin Antep'e geldiğin gün İstanbul'a gitmiş aynı anda da yengemin kaybolduğu gün." Ulan eğer sen çıkarsan bunun altından bittin Semih gerçekten bittin.
"Ne? Emin misin Cemal?"
"Eminim abi."
"Tamam, başka bir şey var mı?"
"Yok abi. Her yerde aramaya devam ediyoruz."
"Tamam Cemal takipte kal." Telefonu kapatıp olanları Hazar'a anlatmak için onu aradım gözlerimle. Hazar yerine arkamda Esma vardı.
"Ne oldu enişte, kiminle konuştun?" diye sordu endişeyle.
"Arkadaşıma bir şey mi oldu yoksa?"
"Yok, bir şey olmadı. Cemal'le konuştum, Hazar'a bakıyordum."
"Neden, ne söyledi Cemal? Enişte Allah aşkına bir şey söyle."
"Esma, Ada'yı bulmak için güçlü olmak zorundayız. Kendini bırakırsan her şey kötüye gider. Ada nasıl güçlüyse bizde güçlü olacağız. Tamam mı?"
"Konu sevdiklerim olunca güçlü olamıyorum ben. Arkadaşım olmadan ne yaparım, ona bir şey olursa nasıl yaşarım ben?" Hiç durmayan gözyaşlarına yenisi eklendi. Gerçekten bugüne kadar gördüğüm kız değil karşımdaki.
"Esma! Ağlamanın faydası yok. Bulacağız Ada'yı."
"Ya bulamazsak?" Yere çöküp başını ellerinin arasına aldı. "Kendimi asla affetmem. Keşke, keşke bekleseydim onu okulda." Eliyle başına vurdu. "Salak Esma salaksın kızım sen! Nasıl bırakırsın arkadaşını o halde." Ne halde? Nasıldı ki, benim gibi üzgün müydü? Ağlamış mıydı?
"Ne haldeydi? Ne diyorsun Esma?!" Benim bağrışımla başını kaldırıp bana baktı.
"Tartışmışsınız, benim yüzümden diyerek ağladı tüm gece. Hiçbir şeyde anlatmadı. Neden ağlıyordu Ada?" Gerçekten ayrılmak istemediğini biliyordum. Bir şey vardı ve bana söylemiyordu. İlk günden beri benden hiçbir gizlemeyen karım bir şey saklıyordu ama ne? Tüm gece ağlamış. Allah'ım karımın acılarını al, koru onu. Bize bağışla Rabbim.
"Bilmiyorum Esma keşke bilsem ama bilmiyorum! Kahretsin ki bilmiyorum, benim canım yok nerede ne halde olduğunu bilmiyorum!" Öfkeyle dağınık olan saçlarımı daha fazla dağıttım. Canım çok yanıyor, elimden bir şey gelmemesi canımı çok yakıyor.
"Ne oluyor size yine?!" Hazar sinirle geldi yanımıza. Artık gerçekten kendime gelmem gerekiyordu. Aklımı başıma alıp Elif'imi bulmam gerekiyordu.
"Bir şey olduğu yok. Benim sana söylemem gerekenler var." Hazar beni duymadan Esma'nın yanına ilerledi. Aralarında mesafe bırakarak Esma'nın önünde eğildi.
"Esma," Az önceki halinden daha sakin olduğu için başını kaldırıp Hazar'a baktı.
"Beni çok şaşırtıyorsun. Nerede sokakta zorla götürülen kadını kurtaran kız ya da laf attılar diye kafalarında şişe kıran kız nerede? Söylesene hırçın kız arkadaşın için çabalamayacak mısın? Onun için güçlü duramaz mısın?" Esma gözyaşını sildi ama yenisi geldi yerine.
"Söz konusu Ada olunca güçlü olamıyorum. Eminim o şu an benden daha güçlüdür ama ben olamıyorum. Hazar, lütfen bul onu hemen bul yalvarırım." Hazar yumruğunu sıktı. Esma'ya sarılmamak için çok zor tutuyordu kendini.
Gözlerimi kapatıp sıkıntılı bir nefes verdim. Bende Hazar'a yalvaracak durumdaydım. Karım yok ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Bu nasıl iş lan!
Hazar ayağa kalkarak konuştu. "Tamam gerçekten yeter bu kadar ağlama. Esma sen Aylin'le kal." Aylin Hazar'ın çalıştığı karakoldan bir polisti.
"Hayır nereye gideceksiniz bende geleceğim." Esma da olduğu yerden ayağa kalkıp itiraz etti Hazar'a.
"İyi değilsin Aylin'le kalman en doğrusu." Esma konuşamadan Aylin'i çağırdı Hazar.
"Seni haberdar edeceğim Esma. Güven bana bulacağız Elif'i. Tamam mı?" Esma bitkinlikle kabul etti.
"Ara Hazar."
"Arayacağım." Bakışmaları ve konuşmaları bitince Aylin'le dışarı çıktı Esma.
Hazar yanıma gelip "Ne söyleyecektin bir gelişme mi var?" diye sordu.
"Evet benim Antep'e gittiğim gün Semih iti İstanbul'a gelmiş."
"Elif'in kaçırılmasında parmağı olabilir diyorsun yani."
"O yapmıştır. Başka ihtimal yok Hazar." Elif Ada ve Eda'ya neler yaşatmış olan kadının çocuğu da onun gibidir. Hatta onun da işi olabilir.
"Emin misin Ömer neden böyle bir şey yapsın? Belki aşiretten düşmanlarından biridir."
"Benim Semih itinden başka düşmanım yok Hazar. Sende gayet iyi biliyorsun."
"Tamam araştırmaya alırız. Aklına başka biri gelirse de söyle."
"Söylerim." Hazar'la arabaya binip karakola gittik.
Telefonlar, kayıtlar, yolların nereye çıktığı, her şeyi tek tek inceledi Hazar ve ekibi. Bende ısrar ederek onların yanında her bir gelişmeden haberdar oldum. Ama bir gelişme yok! Ne bir iz, ne bana gelen mesaj veya arama vardı. Fidye için kaçırdılar desek arayıp para istemeleri gerekirdi. Kim ne istiyordu benim karımdan? Allah'ım ne olur bir şey olmasın. Kurtarabileyim karımı lütfen. Dilimden dualar eksik olmuyordu.
(...)
2 gün sonra...
48 saat. İki gündür Ada hiçbir yerde yoktu. Ben iki gündür nefes alamıyorum. Karımı bulamıyorum. Ne halde bilmiyorum.
Gecem gündüzüme karıştı. Karakol da sabahlıyorum her gün. Sadece namaz vakitleri için ayrılıyorum olduğum yerden. Gerçeklik algımı kaybettim. Tüm yaşadığım güzel anlar hayal gibi geliyor. Elif Ada gerçek değil miydi? İyileşmemiş miydim ben?
"Hazar o gerçekti değil mi? Yine gelecek bana değil mi Hazar? Yoksa eskisi gibi sanrı mıydı yaşadığım her şey?" Oturduğum koltukta Hazar'a baktım. Gerçek olduğunu duymam lazımdı.
"Ömer kendine gel! Gerçek tabii ki! Olmasa biz kimi arıyoruz lan!"
"Yalan söyleme!" Bağırdım eskisi gibi çok gerçekçiydi ama değildi. "Hayal değil mi? Sende hayalsin her şey hayal!" Hazar yüzündeki endişeyle bana bakıyordu.
Çenemden tutup yüzümü kaldırdı sertçe "Ne diyorsun lan sen! Şaka mı bu?!" Başımı elinden kurtarıp iki yana salladım.
"Niye yok o zaman?! Benim karım neden yok Hazar! Nerede o?" Gözümden bir damla yaş aktı. "Ölüyorum lan ben. Ölüyorum... Nefesim kesildi benim. Canım yanıyor, canımdan can gidiyor. Olmadığı her saniye bitiyorum."
"Ömer gerçek her şey gerçekti. Bulacağız ya bulacağız diyorum sana!"
"İki gün oldu. Ne zaman bulacağız, nerede bulacağız? Hayal olmasa bulurduk şimdiye."
"Bak Ömer korkutuyorsun beni. Tekrar mı başladı hastalığın? İlaçları bıraktın mı yoksa?"
"Hangi ilaç benim derdime deva olacak?" Hazar halimden korkmuş olmalı ki telefonunu çıkarıp birini aradı.
"Alo, doktor Ömer hiç iyi değil. Yine hayal görmeye başladı." Hazar endişeyle konuşurken ne dediğini anlamıyordum.
Karşı tarafı dinledi, ben duymuyordum. "Nasıl sizle konuşmayı bıraktı?" Tekrar dinledi ve hoparlöre aldı telefonu.
"Ömer Bey beni duyuyor musunuz?" Cevap vermedim, tek duymak istediğim ses Ada'nın sesiydi. Tabii gerçekse.
"Doktorun telefonda cevap versene Ömer!"
"Hazar Bey siz anlatın şu an ne durumda?"
"Tamam. Kendi kendine bir şeyler sayıklıyor ama önceki gibi değil. Daha farklı."
"Neden başladı tekrar hayal görmeye? Ne tetikledi bu durumu?"
"Eşi, eşi yok. Kaçırıldı o yüzden böyle."
"Evlendi mi?"
"Evet doktor hanım haberiniz yok mu?" Yoktu çünkü konuşmayı bıraktım psikologlarla.
"Hayır haberim yok. Peki kiminle evlendi?" Size anlattığım kadınla.
"Sevdiği kadınla evlendi. Yani size anlattığı kişi."
"Nasıl olur? O gerçek miydi?" Doktor bile inanmıyor ben nasıl inanayım.
"Gerçekti tabii ki!"
"Emin misiniz Hazar Bey?"
Hazar sinirle sesini yükseltti. "Eminim doktor bizde delirmedik ya!" Bana ne dediği de umrumda değildi.
"Ben sadece şaşırdım," Haklı olarak "İlaçlarını alsın ve sakinleştirici verin. Ben İstanbul'dayım gelebilirim isterseniz."
"Çok iyi olur doktor hanım. Gelin lütfen, size konum atarım."
"Tamam ben gelene kadar ilaçlarını alsın mutlaka." Hazar tamam deyince telefonu kapattılar. Hemen konum gönderip yanıma geldi.
"Ömer iyi misin?"
"Değilim Hazar." Değildim hiç iyi değildim. Elif Ada'yı bulmadan da iyi olmayacaktım.
Hazar her yerde ilaçlarımı aramaya başladı. Sakin olsa nereye koyduğunu bulurdu aslında. Çünkü odasında da vardı ilaçlarım. Ben dört yıl önceki halimden daha kötü, Hazar ise o haline geri dönmüştü.
Sonunda ilaçları bulup bir bardak suyla yanıma geldi. İçmek istemesem de zorla içirdi.
Hazar'ın odasının kapısına tıklatıldı. Hazar'ın gir komutuyla Doktor Derya Hanım odaya girdi.
"Hoş geldiniz Doktor Hanım. İlaçlarını içirdim az önce ama sayıklamaya devam ediyor."
"Tamam ben bir bakayım. Sizde sakin olun lütfen." Hazar başıyla onayladı ama hiç sakin değildi.
Doktor yanıma gelip aramıza mesafe bırakarak oturdu.
"Ömer Bey?" Bir yıl boyunca tüm yaşadıklarımı anlattığım kadına döndüm.
"Ne oldu anlatın bana?"
"O da senin gibi psikolog olacaktı biliyor musun?"
"Ne güzel demek meslektaş olacağız. Tanışmak isterim onunla."
"Olsa tanışırdın ama yok."
"Bulunacak ama değil mi?" Olumsuz anlamda başımı salladım.
"Yıllardır vazgeçmediğin kadın sana geldi ve bu kadar çabuk mu pes ediyorsun yani?" Tekrar doktora baktım.
Ayağa kalkıp bağırdım. "Yok diyorum anlamıyor musun? Yok! Gerçek olsaydı yanımda olmaz mıydı?"
"Demek vazgeçtin," oturduğu yerden sakince konuştu. Her defasında nasıl sakin kalmayı başarıyor bu kadın bilmiyorum.
"Onca yaşadığın şeyden sonra karın olmuşken vazgeçtin. Aferin sana!" Alkışlıyor birde.
"Hayal değil mi yani?"
"Ben nasıl gerçeksem, arkadaşın şu an seni nasıl korkuyla izlerken gerçekse, sevdiğin kadınla yaşadığın her şeyde gerçek. Burada olmaması da gerçek. Ne yazık ki senin vazgeçtiğinde gerçek Ömer Asaf." Yatıştırıcı sesiyle insanın inanası geliyor. Bu psikologlarda sihirli bir şeyler var sanki?
"Vazgeçmedim."
"Emin misin?"
"Eminim vazgeçmedim canımdan."
"O zaman sakin olup bulacaksın onu. Güçlü kalacaksın Ömer."
"Tamam bulacağım."
Hazar şaşkınlıkla "Doktor Hanım nasıl yaptınız bunu?" diye sordu.
"Meslek sırrı." diyerek gülümsedi Derya Doktor bana söylediği gibi.
"Peki sakinleştiriciye ihtiyacı var mı?"
"Yok benim bir şeye ihtiyacım Hazar!"
"Sana sormadım lan!" Ya sabır.
"Ben buradayım işim şu an Ömer Bey'le ilgilenmek. Gerek olursa yaparız."
"Tamam, çok teşekkür ederiz Doktor Hanım. Bunca işimin arasında birde bununla uğraşıyordum."
"Ne demek işim bu." Onlar konuşurken telefonuma mesaj geldi. Elif Ada'dan haber alırım diye son ses açmıştım duyabilmek için.
"Mesaj geldi."
"Ömer hemen aç belki de Elif'le ilgili."
"Açıyorum," Mesaja baktığımda özel numaradan bir video gelmişti.
"Video var."
"Aç." Oynatma tuşuna basıp ortada tuttum telefonu.
Kadraja karanlık bir oda girdi önce. Sonra küçük bir kızın çığlıkları.
"Vurma artık yeter." diyen ses benim Elif'ime aitti. Çocuk Elif Ada'ya...
Kamera ilerledi ve kulaklarını elleriyle kapatmış, başını dizlerinin üzerine koymuş, titreyen Elif Ada'yı gösterdi. Karıma çocukken yaşadığı eziyetler izletiyordu.
Tekrar küçük kızın sesi duyuldu. Annesine sesleniyordu. "Anne, neredesin annem? Kızlarının sana ihtiyacı var." dedi.
"Babam duymuyor bizi anne, duymuyor." Telefonu kırılacak kadar sıktım. Bir baba kızlarını nasıl duymazdı.
Elif Ada "Yeter kesin şunu, n'olur yeter." O anı tekrar yaşadığını hissediyor olmalıydı. Nasıl bir vicdansızlık bunu yaptırabilir?
Elif o halde, yalnız olduğu her anda kalbim sıkışıyordu.
"Ömer bu ne? Ne izletiyorlar Elif'e?" diye sordu Hazar. Ama kimseyi duymuyordum karımın çığlıkları dışında.
"Yapma canım yanıyor, dur artık." Eş zamanlı bir darbe ve çığlık daha. Dişlerimi sıkıp gözlerimi kapattım. Elif Ada bir köşe de titreyerek dinliyordu tekrar yaşıyor gibi.
"Eda, kardeşim nerede?" Ben Eda için yaşadım demişti, onu korumak için. Her Eda dediğinde vuruyordu küçük bedenine. Sırtında gördüğüm izler geldi aklıma, çok kötüydü. Onlara yaptıkları şeyler çok kötüydü.
"Neden yapıyorsunuz bunu bana? Neden geçmişi izletiyorsunuz? Unutmadım zaten. Nasıl unutulur?" Allah'ım sen aklımı koru.
Unutamadığın her ânı güzelleştireceğim güzelim. Söz veriyorum.
Oturduğu yerde sarsılarak ağlamaya devam etti. O ağladı ben bittim. Kalbime bıçak saplandı.
Ekran karardı, video son buldu. Elif Ada tüm bunları yaşadı. Ben ağlayarak telefona bakarken Hazar elimden almaya çalışıyordu.
"Ömer telefonu bırak numarayı araştıralım. Hadi kardeşim." Bırakmadım. Bırakırsam Elif Ada da gidecekti sanki?
"Bir iz bulabiliriz belki de bulduk bile Ömer. Ver hadi."
Hazar'a döndüm "Bulduk mu sahi?" dedim bir umut.
"Bulabiliriz, numaradan konumu bulması için istihbarata vereceğim."
"Tamam, al." Telefonu eline verince gördüklerimin ağırlığıyla dizlerimin üstüne düştüm. Ellerimi yere koyup "Gördün mü karıma neler yaptılar?" Boğazım düğümlendi "Ben bu acıyla nasıl yaşayacağım doktor? Elif'im ne halde şimdi? Nasıl dayandı tüm bunlara küçücük bedeniyle?" Yanlız başına neler yaşadı? Allah'ım ben dayanamıyorum ona güç ver.
Çocukken yaptıklarını tekrar izletmek nedir ya! Bu acımasızlık, vicdansızlık neden? Şimdi emin oldum Semih itinin kaçırdığına. Elime geçtiğin an elini kıracağım senin şerefsiz.
"İki gündür başka ne yaptılar kim bilir? Daha ne acılar yaşattılar." Elimi yumruk yapıp zemine vurdum.
"Allah belamı versin benim! Koruyamadım karımı. O bu acıları yaşarken durdum öylece. Emanetime sahip çıkamadım."
Doktor kolumu tutmaya çalıştı ama gereksiz bir çaba olarak kaldı.
"Dur! Yapma Ömer kendine zarar veriyorsun yapma."
"Elim kanamış çok mu doktor? Elif'imin yaşadıkları yanında hiç kalır." Koruyamadım, kurtaramadım, bulamadım. Ben nasıl bir adamım, nasıl bir eşim? İnsan karısını kurtaramaz mı?
Doktor da ağlıyordu benim gibi. İzlediklerine hangi insan tepkisiz kalabilirdi zaten?
"Elif'in seni böyle görmesini mi istiyorsun?"
"Ben onu nasıl göreceğim. Ya cansız bedenini bulursam, ne yapacağım o zaman?"
"Allah korusun. Sapasağlam bulacaksın." Amin.
"Sana sakinleştirici yapacağım Ömer tamam mı?"
"Hayır, istemiyorum." Sadece Elif Ada'yı istiyorum.
"Çok kötü görünüyorsun, yapmam lazım."
"İstemiyorum dedim ya!" Hazar nerede kalmıştı, iz yok mu Elif Ada'dan?
Ayağa kalkıp odadan çıktım. Karakolun her odasını ezberlemiştim. Nerede olduğunu da biliyordum. Odadan içeri girdiğimde bilgisayarın önünde bir polis ve yanlarında Hazar'la başka bir polis daha vardı.
"Var mı bir iz? Buldunuz mu?"
"Önce otur ve sakin ol."
"Ne sakini Hazar? Cevap ver bana. Buldunuz mu?"
"Simi kırıp atmış olmalılar o yüzden bir iz bulamadık."
"Nasıl lan? Nasıl bulamadın Hazar?" Ben bulurum o zaman. Masada duran telefonumu alıp odadanda karakoldanda çıktım. Hazar arkamdan bağırsada umrumda değildi.
Cemal'i arayıp Semih'in pis işlerini nerede yaptığını bulmasını söyledim. Kim olduğunu bilirken duramazdım. O videoyu izletebilecek tek kişi Semih ve annesi.
Arabama binecekken Hazar geldi nefes nefese yanıma.
"Nereye gidiyorsun Ömer?"
"Karımı bulmaya. Anlaşılan siz yapamıyorsunuz."
"Nerede bulacaksın lan? Bende geliyorum."
"Hazar sana önce de söyledim. Elif'i kaçıran Semih itinden başkası değil. Tek yapmam onu bulmak ve bulacağım nerede olduğunu."
"Tamam bende geliyorum diyorum ya! Ekiple birlik yapacağız. Ben söyledim Semih'in pis işlerini araştırıyorlar. Bulmaları an meselesidir."
"Daha önce niye araştırmadın lan! Aklınız neredeydi?"
"Araştırdık Ömer, araştırıyorduk. Ama bir şey bulamadık. Şimdi daha başka yöntemlere geçtik."
"Ulan önce niye geçmedin başka yöntemlere?"
"Bunu mu tartışalım burada Ömer? İstediğin bu mu? Polisim ya hani ben, o yüzden olmasın?"
"Her neyse! Cemal bulacaktır zaten." Hazar kolumdan tutup kenara çekti.
"Ben kullanacağım, Allah korusun kaza falan yaparsın sen?" Daha fazla vakit kaybetmemek için izin verdim kullanmasına. Bende yan koltuğa geçince arabayı çalıştırdı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sen sür söyleyeceğim."
Artık karımı bulmaya çok yakındık.
(...)
Elif Ada'nın anlatımı ile-
Gözlerimi kapatıp o olmamasını diledim içimden. Her şeye dayanabilirdim belki ama çocukluğumu mahvedenlerin elinde esir olmaya dayanamazdım.
Karşımdaki Semih'ten başkası değildi. Ağzım bantlı olduğu için sesimde çıkmıyordu. Sandalyeyle yere düştüğümde canım yandı. Çırpınıp kalkmak için çabaladım ama olmadı tabii ki.
Pişkin pişkin gülüyordu karşımda.
"Merhaba, sevgili kardeşim nasılsın?" Ben senin kardeşin değilim.
"Aa doğru ağzın kapalıyken konuşamazsın değil mi?" Biraz yürüyerek yanıma geldi. Ağzımdaki bantı sertçe çekip çıkardı.
"Şimdi cevap ver abine."
"Sen benim hiçbir şeyim değilsin?" Elini yüzüme uzatınca geri çekildim.
"Demek öyle," Geri çekilip ayağa kalktı.
"Peki kocan için nesin? Bunu tartışalım mı? Mesela senin yerine kardeşini tercih etmesini."
"Ne anlatıyorsun sen?"
"Gerçekleri anlatıyorum sevgili kardeşim."
"Kes sesini bana kardeşim deyip durma!"
"Neyse onu boşver," Elini salladı "Daha önemli bir konumuz var. Neden burada olduğunu konuşalım." Psikopat olduğun için buradayım.
"Birileri annesinin yaptıklarının bedelini ödemeli değil mi?" Annem mi?
"Sakın annemin adını ağzına alma!" Vefat etmiş kadından ne istiyor bu?
Birden bağırınca irkildim.
"Annenden başka ne konuşacağız?!" Parmağını bana doğrulttu "Senin annen benim annemin hayatını mahvetti!" Uydurduğu yalanlara inanacağımı sanıyorsa yanılıyordu.
"Sizin bizim hayatımızı mahvettiğiniz gibi mi?" Eski defterler açılacaksa onlar borçlu çıkar. Ki benim annem annesinin hayatını mahvetmiş olamaz.
"Neden yaptı sor önce!"
"Ya sen ne anlatıyorsun?! Ha neyden bahsediyorsun? Küçükcük çocukların ne gibi bir suçu olabilir? Sende baba olacaksın, belki benim babamdan da kötü olacaksın. Çünkü senin kalbin kötü, kapkara olmuş. Zerre masumluk kalmamış sende! Sahi söylesene öyle bir annenin kendi gibi yetiştirdiği oğlu olmak nasıl bir duygu?"
"Kes sesini!" Yarası olan gocunuyor tabii.
"Ben çok iyi bir baba olacağım, senin babanın yaptığını yapmayacağım." Kesin öyledir.
"Biliyor musun Nur seninle nasıl kaçtı anlamıyorum. Sevgisinin tabii gerçekse arkasında durmayan, annesinin kuklasısın sen."
"Kes lan sesini yoksa ben keseceğim!" Denesene ya çok merak ettim.
"Yalan mı? Korkak değil misin?"
Dışardaki yaverlerine seslendi.
"Buraya gelin! Şu kızı odaya kapatın da aklı başına gelsin." Ne odası? Yine ne saçmalıyor bu?
İki adam gelip ayaklarımı ve ellerimi çözdü.
"Ne diyorsun sen? Bırakın beni!" Kollarımı çekmeye çalıştım. Ahtapot gibi tutup kaldırdılar beni.
"Bırak ya! Dokunma! Çekin pis ellerinizi!"
"Yeter götürün artık." Allah'ım ne olur bana bir şey yapmasın.
Beni kapıdan çıkaracaklarken durdurup bize döndü.
"Eski anıların tadını çıkar," Üstüne bastırarak ekledi "Kardeşim." Allah belanı versin. Asıl siz yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz bir gün.
Bantı çıkardığında yüzüne tükürseydim keşke.
Adamlar beni tutup depo gibi karanlık yerden çıkardı. Uzun koridorun sonundaki bir odanın kapısını açtı biri.
"Asaf sizi bulduğunda kaçacak yer arayın pislikler!" Cevap vermeden beni odaya ittirdiler.
Karanlık odanın kapısını kapatıp kilitledi. Kapıya vursamda açan olmadı.
"Açın şunu!" Sadece ellerim acıdı açan olmadı.
Nereden geldiğini bilmediğim Semih'in sesi doldurdu boş odayı.
"Annen gerçekten öldü mü Elif?" Ne? Annem kanserden öldü ben küçükken. Bu yine ne saçmalıyor ya! Allah'ım delireceğim artık.
"Kanserdi değil mi? Belki de iyileşmiştir, ölmemiştir. Bunu düşünelim mi sevgili kardeşim?"
"Arkadan konuşmak sana yakışır zaten! Çıksana karşıma Semih! Az önce niye söylemedin? Yoksa yalancılığına mı güvenmedin?" Ona inanmamı beklemiyordur umarım.
"Yine söylerim merak etme. Annen sizi terk etti, kendine başka bir hayat kurdu."
"Aynen, kesin öyledir!" diyerek bağırdım.
"Senin yalanlarına karnım tok benim."
"Hmm demek öyle." Bir süre konuşmadı. Karşımda kocaman bir ekran açıldı. Ne izletecek bu adi!
(Olumsuz ögeler içermektedir! Yaşı küçükler okumasın.)
Ekranda küçüklüğüm belirdi. Şiddet gördüğümüz oda. Bize yaptıklarını kameraya çekmişti birde vicdansız kadın.
Eda yoktu, onu almış beşiğinde ağlamasına sebep olmuştu. Sanki ablasının yaşadıklarını hissediyor ve ağlıyordu kardeşim. Sonra da ağlayarak uyuyordu.
Konuşmadan sadece bedenime vuruyordu. Sadistçe zevk alıyordu yaptıklarından. Titreyerek ekranın olduğu yere yürüdüm. Kapatacak bir tuş, herhangi bir şey aradım ama yoktu.
Yaşadıklarımı izlemeye dayanamam.
Vücuduma inen bir darbe ve çığlık sesim. Kulaklarımı kapattım, başımı iki yana salladım.
"Kapatın şunu, kapatın!"
"Yapma, canım yanıyor dur artık." Çocukluğumun cılız sesi doldu kulaklarıma. Kimse duymadı oda durmadı.
"Anne neredesin annem... Kızlarının sana ihtiyacı var. Babam bizi duymuyor anne duymuyor." Hiçbir zaman duymadı. Bir baba kızlarını nasıl duymazdı? Benim babam duymadı.
"Yeter n'olur yeter kapatın şunu." Ellerimi kulaklarımdan çekmeden yere çöktüm. Vücudum titriyordu, gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyordu.
"Eda kardeşim nerede." Bir darbe daha... Her kardeşim dediğimde daha fazlası iz bırakıyor tenimde.
Çığlıklarım yankı yaparken kimse duymadı. Çıkmak istiyorum bu yerden.
"Neden yapıyorsunuz bana bunu? Neden geçmişi izletiyorsunuz? Unutmadım zaten... Nasıl unutulur?" Unutmamam için her şeyi yaptın.
"Lütfen kapatın lütfen..."
Boş odada yine sesim yankılanıyordu ve yine duyan yoktu. Ama kardeşimi kurtarmıştım her darbeden. Benim vücudumda onun ruhunda kalmıştı bugünlerin izi.
"Kızlar annelerinin kaderini yaşarmış Elif. Sende onun yaptıklarının cezasını çekiyorsun. Size bunları yaşatan yine annen."
"Yalan," Titreyerek başımı iki yana salladım. "Yalan söylüyorsun. Öldü benim annem, öldü... Yaşasaydı bunların hiçbiri olmazdı. Korurdu bizi her kötülükten." Sayıklamaya başladım. Bağırmaktan sesim kısılmıştı. Ekran karardı ama izleri asılı kaldı odanın her bir yanında.
"Öldü, annem öldü... Hastalıktan bitmiş bedenini gördüm. Öldü o." Annem öldü bizim kabusumuz başladı.
"Öldü benim annem..." Sayıklarken uyuyakaldım kabusum devam etti bilinçaltımda.
(...)
Kaç gün olmuştu bilmiyorum, beni bu odadan çıkarmamış yemek ve su vermişti sadece.
Söyledikleri hâlâ kulaklarımda yankı yapıyor, kafamın içinde dönüyordu bu düşünce. Annem ölmüştü. İnanmıyordum, kendi gözlerimle gördüm hasta halini. Yalan değildi ya! Konakta herkesin ağladığını, yas evi olduğunu gördüm. Babamın beni kucağına alıp 'Annen cennette kızım' dediğini nasıl unuturum?
Semih ve annesinin oyunuydu kesin. Kafamda soru işaretleri bırakıp annemle ilgili şüphe tohumları ekmek istiyorlardı içime.
Annenin yaşamasını ister miydin? İsterdim. Ne olursa olsun yaşamasını o kadar çok isterdim ki. Ona sarılmayı, göğsünde ağlamayı, dertleşmeyi çok isterdim. Annem yaşasın gerisi önemli değildi. Onu her türlü anlardım ben.
Ama mümkün değil. Ölen bir insan geri dönemez.
Dışarıdan silah sesleri gelmeye başlayınca korkup bağırdım. Ne oluyordu?
Yoksa Asaf beni buldu mu? Allah'ım lütfen Asaf gelmiş olsun.
Yerimden kalkıp kapıya ilerledim. Arkasında sesleri dinlerken kapı açıldı. Semih içeri girip kolumdan tuttu. Beni dışarı çekiştirdi.
"Yürü gidiyoruz."
"Bırak beni yeter artık. Yakalandın işte. Bitti pis oyunun." Silahıyla belime bastırdı.
"Kes sesini yoksa seni şuracıkta öldürürüm."
Susmadım "Korkasın sadece korkaksın." diyerek damarına bastım. Benim adım Elif'ti. Ne olursa olsun adım gibi dimdik dururum karşısında.
"Benim asabımı bozma, yürü diyorum!" Bir eliyle kolumdan tutup diğeriyle silahı bastırdı. Çekiştirerek yürüttü beni.
"Asaf!" Bağırarak Asaf'a sesimi duyurmaya çalıştım.
"Asaf buradayım!" Silah seslerinden duymuyordu.
Dişlerinin arasından "Sana sus dedim!" dedi. Belindeki silahı çekince kaçmak istedim ama kolumdan çok sıkı tutuyordu. Nasıl olduğunu anlamadan bıçakla kesti kolumu.
"Ahh!"
"Şimdi de konuş bakalım." Silahı tekrar dayadı belime.
Yaralanan koluma elimle bastırdım ama ne fayda. Çok kanıyordu ve acıyor.
"Allah belanı versin senin." Ben hiç bela okumazdım, hepsi bunların yüzünden. Allah'ım affet.
"Ölmek istiyorsun galiba!" Sen ölmeden mi? Asla!
Cevap vermedim tekrar Asaf'a çağırmak istiyorum ama kolumun acısı çok fazlaydı. Sıyırıp geçmedi de resmen kesti. Kan kaybından bayılmam inşaAllah. Asaf'ıma sarılmadan bayılmayayım lütfen Allah'ım.
Benim sızlanmalarımla koridor bitti. Daha dar bir alandan geçtik, karanlık olduğu için hiçbir şey göremiyorum. Gece mi gündüz mü? Onu da bilmiyorum. Kanım damladığı için iz bırakıyordum. Buraya gelirse bulurdu inşaAllah izleri takip ederek.
Küçücük bir alanda kapı vardı, gizli bölme gibi. Beni bırakmadan açtı. İki kişinin geçebileceği kadar büyük değildi. Eğer beni önden çıkarırsa kaçmayı düşünüyorum. O önde giderse de geldiğimiz yerden dönmeyi.
Silahı biraz daha bastırıp "Arkandan geleceğim sakın kaçmaya çalışma. Yoksa vururum, acımam." Senin acımana kaldık sanki. Asıl ben sana acıyorum Asaf bulduktan sonra halin ne olacak diye.
Kolum çok acıyor ya! Yüzümü buruşturdum acıyla. Ne kadar süre dayanırım, bilmiyorum.
Arkamdan ittirip "Yürü," dedi. Adımımı attıktan sonra biri var mı diye baktım. Asaf olsaydı çok mutlu olurdum. Tüm bedenimle dışarı çıktığımda ayağımın bir şeye takılmasıyla yere düştüm ve kaçamadım. Semih vakit kaybetmeden gelip beni kaldırdı ve silahı dayadı tekrar belime.
O an karşımda silahını doğrultmuş dolu gözlerle bana bakan sevdiğimi gördüm. Kavuşmuştuk. Ağlamaya başladım, kolumun acısından değil, özlemden ağladım. Çok özlemiştim. Bakışını, dokunuşunu, sevgisini çok özlemiştim. Ben kocama hasret kalmıştım. Tüm kalbimle özledim onu.
"Asaf'ım," dedim kısık sesimle, sadece ben duymuştum ama o da dudaklarımı okudu.
Yavaş yavaş buraya doğru geliyordu. Semih'te görmüş olmalı ki, silahı çekip havaya sıktı sonra da Asaf'a doğrulttu.
"Dur orada! Sakın gelme, bir adım daha atarsan öldürürüm karını!"
"Kes lan sesini şerefsiz! Bırak Ada'yı çabuk!"
Silahın soğuk ucu başıma değince irkildim. Kolunu boynuma sarıp beni siper etti gövdesine. Elimle koluma bastırmaktan başka bir şey yapamadım. Sertçe yutkundum, tetiği çektiği an ölmüştüm. Ölüm çok yakındı şu an.
"Anlamadın galiba! Öldürürüm lan! Bırak silahı!"
"Sakın! Aklından bile geçirme!"
"Silahını bırakıp ellerini kaldır Ömer Ağa! Yoksa karın ölür." Asaf başını olumsuz anlamda salladı. Bana bakıp gözlerini açıp kapattı. Ne demek istediğini anladım. Silahı yavaşça yere bırakıyor gibi yaparken Semih'in dalgınlığından faydalanıp dizine vurdum. Ben kaçarken silah patladı. Asaf Semih'i omzundan vurdu. Ama hâlâ silahını tutuyordu.
Yere düştüğünde acısına rağmen silahını bana doğrulttu. Bu nasıl bir nefretti böyle?
Asaf koşarak yanıma geldi ve Semih'in silahı patladı.
(...)
Bölüm Sonu...
Selamün aleyküm herkese...
Nasılsınız?
Bölümü okurken ağlamayan yoktur umarım!
Yazım yanlışım varsa affola... İnşaAllah beğenmişsinizdir bölümü.
Upuzun ve ağlamalı bir bölümdü. 🤧😭
Sonda kim vuruldu sizce? (Yazar yine yaptın yapacağını dediğinizi duyar gibiyim.)
Elif Ada'nın yaşadıkları?
Ömer Asaf'ın yaşadıkları?
Baştan sona nasıl buldunuz?
Anlatımımı beğendiniz mi? Bu soru çok önemli benim için.
Elif Ada'nın annesi yaşıyor mu sizce? Semih neden bahsetmiş olabilir?
En sevdiğiniz sahne 👉🏻
Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻
Bol booll yorum bekliyorum. Bence hak ettik.
Instagram: gizemli_yazardemir0
Kitabın hesabı: bedeloffical0
Ve karakterlerimizin parodi hesabı da açıldı 🥳🥳
Elif Ada: eliff_ada41
Ömer Asaf: omer.asaftaskiran
Esma ve Hazar'ın parodi hesabı boşta, isteyen olursa Instagram'da @sadece1okurum hesabına yazabilir.
OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN!!!
SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!
SİZİ ÇOK SEVİYORUM 💙😚...
Selam ve dua ile kendinize dikkat edin.
Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...

Gizemliyazardemir0
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |