

Bugün Fransa'ya dönmek istediğimi söylememle evde gerici ortam oluşmuştu. Annem artık onlardan kaçtığımı düşünmekten çok emin oluyordu.
Hemen gitmek istemememin nedeni söyledim.
"Anne Adéle aradı, yazmamız gereken hikayenin tarihini erkene çekmiş hoca. O yüzden gitmem gerekiyor." Bunu duyduğuma sevineceğimi hiç düşünmezdim. Burdan, Ali'yle yaşadıklarımdan belki de hislerimden kaçmam için çok iyi bir sebep olmuştu benim için.
"Hem ağabeyim de orada, yalnız kalmayacağım." İzin vermeleri için tüm gerekçelerimi öne sürdüm.
En sonunda annem babama bakıp onay alınca izin verdiklerini anladım.
"Tamam Yüsra, izin veriyoruz ama hikayeni teslim ettikten sonra ağabeyinle geleceksiniz ve planladığımız gibi yazı burada geçireceğiz."
"Ağabeyim izin alabilirse geliriz inşaAllah anneciğim, çok teşekkür ederim." Annemin ve babamın yanaklarından öptüm.
"Ben eşyalarımı toparlamaya başlayayım malum yarın uçağım var."
"Hemen mi gideceksin abla?" Berna'nın sorusuna gülerek cevap verdim.
"Evet kuzum, benim için çok önemli bir ders." Tamam dedikten sonra ikisinin de yüzü asıldı. Bende onları çok özlemiştim, ne kadar ayrılmak istemesem de gitmem gerekiyordu.
Herkes üzülmüştü ama yapacak bir şey yok. Odama gidip eşyalarımı bavula yerleştirdim. Ağabeyimi de çok özlemiştim, onu göreceğim için mutluyum.
Aşk konulu hikayeyi yazmayı dün gece tamamladım. O yüzden rahattım. Adéle ve Claire hocamız okuyunca üzülecekti. Çünkü mutsuz sonlu hikaye okumayı hiç sevmezler. İnşaAllah mutsuz son yazdığım için düşük not vermez.
Zaten Sevda teyzemgilden bavulumu getirince pek bir şey çıkarmamıştım. Toparlamam çabucak bitti bu yüzden. Telefonumu alarak ağabeyimi aradım. Hemen açılan telefona gülümseyerek baktım. Ağabeyimi çok sevdiğimi söylemiş miydim?
"Alo, selamün aleyküm Yüsra'm."
"Aleyküm selam abicim. Nasılsın, neler yapıyorsun bensiz?"
"Ne yapayım bücür iş güç. Eğer sen olsaydın eğlenirdik belki ama benim kardeşim ailesinden izinsiz ülke değiştirmekle meşgul."
"Ağabey ya bu konuyu kapatmıştık."
"Yo, ben kapatmadım seni bilemem ama. Ömrümün sonuna kadar söyleyeceğim kardeşim." Bende bunu ömrümün sonuna kadar güzel hatırlamak isterdim. Ama olmadı.
"Aman ne güzel! Ben sana mutlu bir haber verecektim ama senin umurunda değil."
"Hadi, hadi söyle dayanamazsın sen zaten."
"Hıh, söylemiyorum." Ağabeyimle atışmak benim için ayrı bir zevk meselesi her zaman.
"O zaman annemi arayıp ona sorayım." Telefonu kapatıp yapabilirdi bunu o yüzden hemen durdurdum.
"Dur ağabey tamam söylüyorum."
"Ha şöyle."
"Sen varya çok kurnazsın."
"Senden öğreniyorum güzelim." Yine laf çaptırdı. Neyse...
"İyi yapıyorsun abim. Onu bunu bırakta yarın Fransa'ya geliyorum."
"Ne? Bu sefer neden geliyorsun Yüsra sıkıldın mı yoksa?" Biraz yüksek sesle konuşunca telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
"Ne bağırıyorsun ağabey ya! Yazmam gereken hikaye vardı ya, onun son teslim tarihini öne çekmiş hoca o yüzden geliyorum. Ama sen gelmemi hiç istemiyor gibisin."
"Abiye ya denmez. Tabii ki özledim de annemle babam ne dedi? Söyledin inşaAllah."
"Ha ha, söyledim tamam dediler bir şartla o da ben ödevimi teslim edince sen de izin alıp yazı Türkiye'de geçirecekmişiz."
"Tamam sorun yok o zaman tabii bende izin alabilirsem işten."
"İnşaAllah alırsın ağabey."
"İnşaAllah güzelim. Kapatıyorum o zaman bir şey diyor musun?"
"Yok ağabey Allah'a emanet ol."
"Sende kardeşim, annemlere selam söyle."
"Aleyküm selam, söylerim."
Tamam dedikten sonra telefonu kapattık. Odada işim bittiği için salona döndüm.
Sofrayı hazırlamışlardı, annemin yemeklerinin güzel kokusu evi sarmıştı. Herkesin mutfakta olduğunu anlayarak oraya gittim. Berna'yla karşılaşınca "Abla bende seni çağırmaya geliyordum." dedi. Geldim, dedikten sonra birlikte mutfağa girdik.
Durgun bir yemekten sonra akşam namazını kıldık. Yatsı ezanına kadar hep birlikte salonda vakit geçirdik. Üzgün duruyorlardı bende onları güldürmeye çalıştım. Temelli gitmiyordum ya. Ağabeyimle tekrar gelecektik inşaAllah.
Yatsı namazını da kılınca kızlarla benim odama gittik. Onlarla sohbet edip hasret gidermek istiyorum. Hem geç uyursam düşüncelerimden kurtulabileceğimi umuyorum.
Pijamalarımızla yatağın üzerine oturduk.
"Abla, neden izinsiz Türkiye'ye geldin ve neden şimdi Fransa'ya dönmek istiyorsun? Gerçek nedeni ne?" Af bu kız neden bu kadar akıllı? Belli etmemeye çalışarak cevabımı verdim.
"Öncelikle Bernacım izinsiz gelmemin nedeni annemle babamın izin vermeyeceği bunu sizde biliyorsunuz ve bir hafta sonra gelecektik zaten ben önceden gelmiş bulundum. Tabii benim için manevi yönü de var. Ezan sesinden, ülkemden, bu huzurdan daha fazla ayrı kalmamak için geldim." Biraz bekleyip kızların ifadelerini kontrol ettikten sonra devam ettim.
"Fransa'ya dönmek istememin nedeni ise dediğim gibi ödev ve ağabeyimi de çok özlemiş olmam. Evet şimdi tatmin oldunuz mu?" Ali'yle yaşananların şu an kimseye anlatamazdım. Onun beni sevmesini yani. Hâlâ inanamıyorum.
"Ablacım bizde Türkiye'yi çok seviyoruz ve özlüyoruz ama senin gibi kafamız esince gelmiyoruz." Aa der gibi Serra'ya baktım.
"Çünkü küçük ikiz sizle ben bir değilim. Dediğin gibi kafama ne eserse yaparım. Siz aklı başında kızlarsınız, böyle devam edin ben annemle babamın başına dert olurum." Dediklerime kahkaha atarak güldük. Onlarda biliyordu doğru söylediğimi.
"Abla ya isminin anlamını taşımıyorsun gerçekten."
"Ne yapalım onu da siz üstlenmişsiniz bu aileye bir çılgın lazımdı. Ayrıca ablaya ya denmez." Ağabeyimin dediği gibi kızları uyardım. Yine güldük. Güzel sohbetlerle geceyi sonlandırdık. İkizlerle yaptığımız sohbetleri özlemiştim. Odalarına gidince kendi kendimle baş başa kaldım.
Yarın gittiğimi uygulamadan öğrenecekti. Benden bir mesaj veya arama beklerken öylece gidecektim. Keşke gelmeseydim buraya ailemle gelip burada kalsaydım Ali'nin evinde, odasında kalmasaydım.
Allah'ım yardım et lütfen, kalbimdeki sıkıntıları gider. Ali'ye zarar gelmesin lütfen onu ve tüm askerlerimizi koru. Onun üzülmesini engelle lütfen Allah'ım. Amin.
(...)
"Tamam anne inince arayacağım sizi. Endişelenme lütfen." Aramam konusunu sürekli söyleyen annemi rahatlatmaya çalışıyorum ama nafile.
Uçak saatim gelmiş şimdi havalimanında ailemle vedalaşıyordum. Herkesle sarıldıktan sonra bavulumu alarak uçağa bindim. Kitap okuyarak geçirdim yolculuğu.
Uçak iniş yapınca bavulumla birlikte indim. Havalimanında ağabeyim ve Adéle beni bekliyordu. Beraber beklemelerine şaşırdım. Adéle'in de uçağın iniş saatinden haberi vardı ama havalimanına kadar gelip beni karşılamasını beklemiyordum.
Yanlarına varınca ilk önce ağabeyimle sarıldım.
"Hoş geldin kaçak." deyince güldüm.
"Hoş buldum ağabey, bu kaçağı çok özlemiş gibisin."
"Özledim tabii bücür, kaçakta olsa özlüyoruz kardeşimizi."
"Ağabey ya!"
"Abiye ya denmez." Yine güldük kendi aramızda. Adéle'e baktığımda anlamaz gözlerle bize bakıyordu ama bir yandan da gülümsüyordu halimize.
Onunla da sarılarak Fransızca konuştum.
"Adéle gelmeni beklemiyordum."
"Neden gelmeyeyim, arkadaşım değil misin?"
"Hayır canım o yüzden demedim işin falan vardır diye. Tabii ki arkadaşımsın."
"Seni karşılamaktan başka işim yoktu, rahat ol."
"Tamam o zaman nasılsın?"
"İyiyim sen nasılsın? Türkiye nasıldı?"
"Çok güzeldi o kadar özlemişim ki anlatamam Adéle."
"Hep anlatıyorsun Yüsra anlıyorum seni." Gülümsedim, ona her boş olduğumuz vakit Türkiye'yi anlatırdım o da sıkılmadan dinlerdi.
Adéle, benim Fransa'daki tek arkadaşım, okulda tanıştık ve beni yargılamayan tek insan diyebilirim. İkimizde birbirimizin dinine saygı duyuyoruz. Böylelikle güzel bir bağ oluştu aramızda. Adéle'in annesi Fransız, babası Türk aslında ama anlaşamayıp Adéle küçükken boşanmışlar. Velayeti annesinde olduğu için de hiç Türkiye'ye gitmemiş ve bir zaman sonra annesi ve babası başkalarıyla evlenince aralarındaki bağ kopmuş. İkisiyle de görüşmüyor ve tek yaşıyor. Aile yapısı olmayan arkadaşım beni ailesi olarak gördüğünü söyler. Buda beni çok mutlu ediyor. Zaman zaman ise dini konuda arayışta olduğunu görüyorum. Allah'ın izniyle doğru yolu bulacağına ise inancım tam.
"Hadi kızlar daha fazla burada beklemeyelim." Ağabeyimin konuşmasıyla ona baktım. Aç olduğum için bir yerlerde yemek yemeyi teklif ettim.
"Ağabey ben acıktım malum erkenden uçağa bindim. Uygun bir yer varsa yemek yiyelim lütfen."
"Tamam güzelim arabayla on dakikalık uygun bir yer var oraya gidelim."
"Olur ağabey. Adéle sende geliyorsun seni bırakmam hadi." Koluna girerek önden giden ağabeyimi takip ettik.
"Arabanla mı geldin?"
"Hayır canım arabam tamirde olduğu için taksiyle geldim."
"Tamam o zaman birlikte gidiyoruz."
"Şey, Yüsra ağabeyin sorun etmesin." Çekinerek konuşunca ona baktım.
"Hayır sorun etmez tabii ki. Neden böyle düşündün ki?"
"Bilmem, neyse. Ödevi tamamladın mı?"
"Evet bitti şükür. Sen?"
"Bende bitirdim. Umarım Claire hoca beğenir."
"İnşaAllah." Sonra konuşmayı bıraktık çünkü arabanın yanına gelmiştik. Ağabeyim sürücü koltuğuna geçince ben yanına Adéle de arka koltuğa oturdu.
Çok geçmeden ağabeyimin dediği yere geldik. Güzel bir yerdi, helal olduğu için de sorun yoktu.
Boş bir masaya oturduk. Ağabeyimle ben yan yana Adéle de karşıma oturdu. Siparişleri verdikten sonra gelmesini bekledik. Annemi aramadığım aklıma gelince hemen telefonumu çıkardım çantamdan.
"Ah ağabey senin yüzünden annemi aramayı unuttum." Sadece ağabeyime atışmak için söyledim.
"Ben ne yaptım kızım senin unutkanlığın." Adéle bizim bu halimize gülerken ona bakıp göz kırpdıktan sonra annemi arayıp telefonu kulağıma yasladım.
Annem hemen açınca telefonun başında beklediğini anlayıp dilimi ısırdım. Yine azar vakti anlaşılan.
"Ben sana inince hemen arayacaksın demedim mi Yüsra!"
"Selamün aleyküm annecim bende indim ağabeyimle ve Adéle'le kahvaltı yapacaktık. Ağabeyime veriyorum." Annemin konuşmasını dinlemeden ağabeyimin kulağına uzattım telefonu.
İlk önce almak istemese de yavru kedi bakışlarımla acındırdım kendimi ve işe yaradı şükür. Oh diyerek önüme döndüm.
Adéle yine bizim halimize gülüyordu. Üçümüz sık araya gelmeksekte bir arada olduğumuz zaman ağabeyimle hep atıştığımız için Adéle bu halimize alışmıştı.
Annem ağabeyimin konuşmasına pek izin vermemişti çünkü ağabeyim ağzını açıyor ama tek kelime edemeden geri kapatıyordu. Ona vermekle iyi yapmıştım kendi adıma. En sonunda telefonu kapatınca bana kötü kötü bakan ağabeyime gülümseyip telefonumu aldım. Bir şey söyleyeceği sıra gelen garsonla şükrettim.
"Evde görüşeceğiz kaçak." Cevap vermeden tabağımdaki kahvaltılıkardan yemeye başladım. Adéle de gözümle yemesini işaret edince o da yemeye başladı.
Güzel bir kahvaltıdan sonra doyduğumu hissettim. Yolculuk acıktırmıştı beni.
Hesabı ödedikten sonra mekandan çıkıp arabaya bindik Adéle'i evine bırakıp bizde evimize gittik.
Eve girince kendimi güvenli limanımda gibi hissettim. Şimdi odama gidecek duşumu alıp ağlayacaktım.
"Yüsra iyi misin? İçeri girsene." Kapının önünde beklediğimi fark edince kıpırdadım.
"İyiyim ağabey, evimi özlemişim sadece."
"Onu kaçmadan önce düşünecektin küçük baş belası."
Küçük baş belası, ağabeyim söylediğiyle canımı ne kadar yaktığını bilmiyordu. Gözümden akan bir damla yaşı fark ettirmeden sildim, ağabeyime dönmeden cevap verdim.
"Tamam abicim haklısın. Ben su içip odama gidiyorum haberin olsun." Cevap vermesini beklemeden mutfağa gittim.
Tezgaha yaslanıp biraz bekledikten sonra dolaptan soğuk su alıp sandalyeye oturarak içtim.
Geldiğimden bu yana ağabeyime, Adéle'e bir şey belli etmemiştim ama şu an içimden sadece ağlamak geliyor. Rol yapamayacak durumdayım. Mutfağın dışından adım sesleri duyunca hemen yanaklarımı silerek bardağı yıkamak için tezgaha döndüm.
Ayak sesleri yanıma yaklaşınca ağabeyim yanımda durdu. Hiçbir şey söylemeden işimi yapıp çıkmak için geri döndüm ama ağabeyim kolumdan tutarak durdurdu.
"Yüsra bana bak." Nasıl bakabilirim? Gözlerimden bir şey olduğunu anlayıp soracağından adım kadar eminim.
"Ağabey bırakır mısın lütfen, duş alıp dinlenmek istiyorum."
"Bana bak dedim Yüsra." Sert çıkan sesiyle başka ihtimalim yoktu. O yüzden yavaşça başımı kaldırmadan ona döndüm. Ben gözlerine bakmayınca eğilerek yüzümün hizasına geldi ağabeyim.
"Neden ağlıyorsun Yüsra'm bir şey mi oldu?" Hızlıca başımı iki yana salladım konuşacak halde değildim çünkü.
"Derdin neyse anlat kardeşim dermanını buluruz Allah'ın izniyle."
"Bir şeyim yok ağabey sadece evimi özlemişim o yüzden duygulandım."
"Bana yalan söyleme Yüsra! Tamam evimizi seviyorsun ama burdan da kaçıyorsun. Bir şey olmuş işte. Ben anlamaz mıyım? Anlat hadi."
"Ağabey gerçekten anlatacak bir şey yok." Yalan, anlatacak çok şey var ama anlatacak gücüm yok. Nasıl söylerim ağabeyime arkadaşının beni sevdiğini ve benim duygularımdan emin olmadığımı.
Şu an ağabeyime sarılıp ağlamak, anlatmak istiyorum ama yapamam.
"Yüsra, sorunun neyse ilerde anlatacağını umuyorum. Şimdi ağlamak istiyorsan benim yanımda ağlamana izin veriyorum. Sonra ağlamak yok." Kolumdan tutarak beni salona götürdü. Koltuğa oturunca beni göğsüne çekip sarıldı. Kollarımı ağabeyimin beline sarıp ağlamaya başladım.
Gözyaşlarım ağabeyimin tişörtünü ıslatırken ağlamam arttı. Ağabeyim için de ne kadar zor bir durum olduğunu biliyordum. Benim ağlamama dayanamazdı. İlerde Ali yüzünden ağladığımı öğrenince kim bilir ne yapacaktı. Ya da öğrenecek bir durum olmayacaktı.
Ağabeyimin göğsünde ağlamam iç çekişlere dönünce geri çekilip yanaklarımı sildim. Gülümsemeye çalışarak "İyiyim," dedim ağabeyime. Koltuktan kalkarak "Odamdayım." diyerek kaçtım ağabeyimin yanından.
Bu sefer beni durdurmamış, gitmeme izin vermişti. Odama girince usul usul akan gözyaşlarıma rağmen biraz da olsa rahatladığımı hissettim. Ağabeyime sarılarak ağlamak iyi gelmişti.
Gözlüğümü çıkarıp komodinin üzerine koydum. Şalım ve bonemi de çıkarıp kendimi banyoya attım. Uzun bir duşun ardından banyodan çıkıp üzerimi giyindikten sonra saçlarımı kurutmadan yatağa uzandım. Biraz da yatakta ağlayacaktım galiba. Gözlerimi kapatarak gözyaşlarımı serbest bıraktım.
(...)
Bugün Adéle'le ödevimizi teslim etmek için üniversiteye gidecektik. Üzerimi değiştirip, feracemi de giyip başörtümü yaptım. Hemen çıkacağım için ödevimi ve çantamı alıp odamdan çıktım.
Dün ağabeyim ben odama gidince not bırakıp işe gittiğini yazmıştı. Gitmenin onun için zor olduğunu bilsem de odamdan çıkmayacağımı biliyordu. Akşam ise nasıl olduğumu sormuş ama neden ağladığımla ilgili bir şey sormamıştı.
Şimdi ise benden önce işe gitmişti. Eksik bir şey olup olmadığını kontrol ettikten sonra evden çıktım. Adéle'le üniversite yakınındaki bir kafede buluşup yazdıklarımızı okuduktan sonra teslim edecektik.
Kafeye varınca her zaman oturduğumuz masaya geçtim. Çok beklememe gerek kalmadan Adéle gelip yerine oturdu.
"Hoş geldin canım." Elindekileri masaya bırakıp bana baktı. Gördüklerinden hoşnut olmayan bir şekilde cevap verdi.
"Yüsra gözlerinin hali ne senin? Ağladın mı yoksa? Dünde sesin kötü geliyordu." Art arda sorularını sıraladı.
"Ağabeyimi çok özlediğim için dün biraz duygulandım Adéle, endişelencek bir durum yok." İnanmaz gözlerle baktı. İnanacağını da sanmıyordum zaten. Nasıl ben onun gözlerinden bir sorun olduğunu anlıyorsam o da bendeki değişikliği fark ediyordu.
"Yüsra sana inanmadığımı biliyorsun değil mi? Gözlerin kıpkırmızı olmuş, ne kadar saklamaya çalışsan da bir sorun olduğunu anlıyorum. Ben her zaman yanındayım arkadaşım. İstediğin zaman anlatabilirsin. Ödevi teslim ettikten sonra anlatmak zorunda kalabilirsin tatlım." Son dediğiyle güldüm. Anlattırmadan rahat bırakmazdı beni.
"Bakarız, sen hikayeni ver şimdi de benimkinden güzel mi değil mi okuyayım." dedim. Gülümseyerek hikayesini verince bende kendi hikayemi uzattım. Mutsuz son yazdığım aklıma gelince aman dedim. Zaten okuyacaktı.
"Yüsra sana inanamıyorum! Neden böyle bir son yazdın?" Omuz silkerek "İçimden geldi." dedim.
"Bak ya! Claire hocanın sevmediğini biliyorsun değil mi? Ama çok güzel yazmışsın hakkını yiyemem."
"Teşekkür ederim seninki de çok güzel. Hadi gidelim artık." Masadan kalkarak kol kola girip okula doğru yürümeye başladık.
Ödevleri teslim edince, hoca en kısa sürede okuyup notunu vereceğini söyledi.
Şimdi ise anlatmam için beni zorlayan arkadışımla bizim eve gidiyoruz. Dışarıda anlatacak bir konu olmadığı için ve ağabeyimde işte olduğundan en uygun yer bizim evdi. Adéle daha önce ailemle tanışmış ve evimize gelmişti. O yüzden sorun yoktu.
Eve varınca kapıyı açıp eve girdik. Adéle'e dönüp bir şey isteyip istemediğini sordum. Su isteyince onu salona gönderip bir bardak doldurup ona uzattım. Bende feracemle şalımı çıkardım.
"Çay, kahve ne içersin?" Konuşmayı ertelemek için sordum.
"Ben yabancı mıyım Yüsra? Bir şey istemiyorum sadece seni dinlemek istiyorum arkadaşım. Otur." Daha fazla erteleyemeyeciğimi bildiğim için itiraz etmeden yanına oturdum.
Şu an ondan başka kimseye anlatamazdım. Israr etmese ona da anlatmaz, içimde yaşardım ama beni çok iyi tanıdığı için anlatmak zorundayım. Hem belki anlatmak iyi gelirdi.
Derin bir nefes alarak olanları düşündüm. Gözlerime yaşlar hücum ederken ağlamanın kaçınılmaz olduğu bir gerçekti.
"Nasıl başlayacağımı bilmiyorum Adéle. Yazdığım hikaye var ya onu hatırlarsan ne olduğunu anlayabilirsin." Susarak ona zaman tanıdım. Hikaye de yazdıklarımda imkansız olan aşkı anlatmıştım.
Yani Ali'yle, beni...
"Yoksa yazdıkların gerçek miydi? Lütfen her şeyi başından anlat." Usulca başımı salladıktan sonra Türkiye'ye gidip Sevda teyzemin evinde kalmamdan başlayarak her şeyi anlattım.
Ali'nin itirafını, benden cevap beklediğini ve habersiz Fransa'ya geri döndüğümü bunu ise uygulamadan öğrendiğini her şeyi anlattım. Kendi duygularım hariç, çünkü bende bilmiyorum ne hissettiğimi.
Üzgün gözlerle elimden tutarak destek verdi arkadaşım. Bense ağlıyordum.
"Canım benim." dedikten sonra sarıldık. Sarılmak gerçekten iyi hissettiriyordu. Ayrıldıktan sonra yüzüme bakarak konuşmaya başladı. Korktuğum soruyu soracağını pekala biliyorum.
"Yüsra sen bir şey hissediyor musun peki?"
"Bilmiyorum, tek bildiğim bizim olmayacağımız."
"Böyle düşünüyorsan neden günlerdir kendini yıpratıp, ağlıyorsun? Sevmeyen bir insan onu üzdüm mü diye düşünüp kendini harap etmez."
"O yüzden değil. Sadece yıllardır süren bağımız var ve ben Ali'ye değer veriyorum. Benim yüzümden üzülüyor olması beni kahrediyor Adéle."
"Yüsra bu bağın neden olduğunu, neden onun üzülüp üzülmediğini düşünüp ağladığını anlaman lazım önce. Sevmeyen bir insan bunları düşünmez çünkü." Ben cevap vermeyeince devam etti.
"Bence sen korkuyorsun. Ağabeyinle arası bozulacak diye, ailenin vereceği tepkiden... Belki de en çok hislerinden korkuyorsun. Benim tanıdığım Yüsra çok cesaretli bir kız. Ona ne yaptın çabuk söyle." Gülerek beni de güldürmeye çalışıyordu ama ben onun sözlerine takıldım.
Haklı mıydı sözlerinde? Allah'ım hiçbir şey bilmiyorum, lütfen yardım et. Be dalmışken sözlerine devam etti Adéle.
"Canım, bence ağlamadan sakin kafayla düşün söylediklerimi. Geç kalmak için hayat çok kısa. Unutma olur mu? Ben her zaman yanındayım senin."
"Haklısın Adéle, düşüneceğim. Çok teşekkür ederim arkadaşım iyi ki varsın."
Adéle düşünmeye şimdi başlayabileceğimi söyleyip vedalaştıktan sonra gitti. Bende kendi kendimle baş başa kaldım.
Bölüm Sonu...
(...)
Selamün aleyküm herkese...
Bölüm dün gelecekti ama uygulamada güncelleme olduğu için bugün geldi.
İnşaAllah beğenmişsinizdir...
Yazım yanlışım varsa affola...
Nasıl buldunuz?
Yüsra Fransa'ya döndü, bekliyor muydunuz?
Yüsra'nın arkadaşı Adéle'i (Ah-del diye okuyabilirsiniz) nasıl buldunuz?
Yusuf?
Diğer bölümde beklediğiniz şeyler olacak.
Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻
En sevdiğiniz sahne 👉🏻
OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN...
SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!
SİZİ SEVİYORUM💙...
Beni buradan ve Instagramdan takip etmeyi unutmayın...
Instagram: gizemli_yazardemir0
Yeni bölüm de görüşmek üzere inşaAllah.
Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...
Gizemliyazardemir0
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |