21. Bölüm

15.Bölüm

Gizemliyazardemir01
gizemliyazardemir0

Bölüm Şarkıları:

Mustafa Ceceli&Bengü: Kervan
Yol'a Düş: Geç Kalmazsın Değil Mi?
Erol Evgin&Nükhet Duru: Bir de Bana Sor

 

 

 

 

Bu bölümün bir adı olsaydı
"Geç Kaldım🥀"
olurdu.

 

 

 

 

Keyifli Okumalar...

 

Ali'nin sözleri beynimin içinde dönüp dururken ne yapacağımı bilemedim. Çok haklıydı sözlerinde, hayat geç kalmayı affetmezdi.

Önden yürümeye devam ettim. Çok geçmeden eve ulaştık. Ali'nin ve Yiğit ağabeyin aileleri geç olduğu için eve gitmişlerdi. Ali arabayla geldiği için birlikte dönecek ve Yiğit ağabeyi de evine bırakacalardı.

Eve girmeden vedalaştık. Onlar arabaya bindikten sonra bizde eve girdik. Ağabeyim odasına gitti. Adéle de kalacağı odaya gitti. Onunla konuşmak istesem de bir konuşmayı daha kaldıramayacağım için iyi geceler dedim. O da bir şey sormadı.

Odama geçmeden önce camdan gökyüzündeki yıldızları seyrettim. Şehirdeki kadar ışık olmadığı için yıldızları görmek kolaydı. Kollarımı göğsümde birleştirip yaşadıklarımızı düşündüm.

Ben aslında Ali'ye hiç ağabey gözüyle bakmamıştım. Yeri hep ayrıydı, küçüktüm hislerimi bilmeyecek kadar. Ona seninle evleneceğim dediğim zaman evliliğin ne demek olduğunu bilmiyordum elbette. Çocukluğumda da şimdiki gibi uçarı, deli dolu bir kız olduğum için. Yanağından öpüp söylemiştim. Utançla yüzüm kızardı nasıl yapmıştım Allah bilir.

O günün akşamında Fatıma gelip Ali beni seviyor dediğinde gece boyunca ağlamıştım. Neden ağladığımı bilmeden. Kendimi çok kötü hissetmiştim. Annem babam, ağabeyim başımda durmuş neden ağladığımı öğrenmeye çalışmışlar ama ben bir şey söylememiştim. O günden sonra ise bir daha ağlamadım. Sonra Ali'ye ağabey gözüyle bakmaya başladım ya da öyle sanıyordum. Biz Fransa'ya taşınınca Ali'yle bağımda kopmuştu. Sadece Sevda teyzem ve Zeynep ablamla görüntülü konuşmalarda görürdüm evde olduğu vakitlerde. Geçen yıl ağabeyimi görmeye Fransa'ya geldiği zaman ise talihsiz bir karşılaşma yaşamıştık. Ailem beni unutmuştu ve bende yağmurda ıslanmış bir vaziyette eve gelmiştim. Rezil olmuştum Ali'ye. Çok değişmişti. İmkanı varmış gibi boyu daha da uzamıştı son gördüğümden bu yana. Saçları kısaydı, asker olduğu için. Her zamanki gibi yakışıklıydı. Bizde kaldığı sürece sadece havadan sudan konuşmuştuk. Ama onunla olmak güzeldi.

Bir yıl sonra ben yine bir çılgınlık yapmış ve ailemden izinsiz buraya gelmiştim. Onun evinde onun odasında kalmıştım. Ve bana aşkını itiraf etmişti. O günden sonra ikimizin de hayatı değişti aslında. Bu yaşıma kadar aşık olmadım. Fakat Ali'yi görmek elimi ayağımı titretiyor, kalbim daha hızlı atmaya başlıyor. Bunun adı ne? Bende onu seviyor muyum?

Ama nasıl olacaktı ki? Ağabeyimin arkadaşı o. Ailelerimiz kesinlikle karşı çıkar böyle bir duruma. Ağabeyimle dostluğu bozulur. Ağabeyim asla böyle bir şey beklemez ondan da benden de. Onları kaybetmeyi, benim yüzümden dostluklarının bozulmasını kaldıramazdım. Ali her şeyi göze almıştı belki ama benim cesaretim yoktu.

"Allah'ım yardım et lütfen. Hakkımızda hayırlı olan yolu bize göster." Sessizce duamı fısıldayıp odama gittim. Üzerimi değiştirdikten sonra dişlerimi fırçalayıp yatağa uzandım.

Yarın Adéle'in babasının yanına gidecektik. İnşaAllah her şey güzel olacak.

(...)

 

Yazarın anlatımı ile-

Poyraz Ali annesiyle konuşunca yazlık evinde olacaklarını öğrendi. İstanbul'a gelmiş ama annesine söylememişti. Sürpriz yapmak istemişti böylece Emin amcasıgille de görüşecekti.

Arabayı yazlık evine sürdü. Vardıktan sonra arabayı park edip arabadan indi. Evin zilini çalınca kapının açılmasını bekledi. Biraz sonra kapı sevdiği tarafından açıldı. Onu görmeyi asla beklemiyordu. Keza Yüsra da öyle. Bir kaç dakika birbirlerine baktılar. Özlediği gözlerden ayrılmak çok zordu. Zaten yapamadığı için Yüsra gözlerini çekmişti. Hâlâ ona bakarken hoş geldin dediğini duydu. Çok kısık sesle söylemişti ama Ali ondan gelecek en ufak bir sesi bile duymaya şartlamıştı kendini.

Hoş buldum baş belası derken çok mutluydu. Nasıl hoş bulmazdı ki? Yüsra kapıyı biraz daha açınca içeri adımladı. Sevdiği herkesin bahçede olduğunu söyleyince oraya gitmek üzereyken durdu. Kendiyle birlikte Yüsra'yı da durdurdu

Efendim diyen yarine o kadar çok şey söylemek istiyordu ki, söylemekten çok sarılmakta istiyordu, kokusunu içine çekmek. Hiç bırakmamak istiyordu. Fakat yapamazdı.

Özledim kelimesi dudaklarından çıkmak istese de engelledi. Neyse, ben gideyim dedikten sonra bahçeye gitti. Onu ilk gören Yusuf olmuştu. Sarılıp hasret giderdiler. Yüsra gibi Yusuf'u görmeyi de beklemiyordu ama çok mutlu olmuştu. İyi ki erken geldim dedi kendi kendine.

Gençler olarak dışarı çıkacakları zaman Zeynep'in de onlarla gelmek istemesini hemen kabul etmişti çünkü Yüsra'yla konuşma fırsatı yakalayabilirdi.

Yürürken kardeşinin yanına gelmesiyle kolunun altına alıp başından öptü. Biraz konuştuktan sonra Yüsra'nın arkadaşı olduğunu öğrendiği Adéle yanına gelmiş bir şey soracağım diyerek Zeynep'le gitmişti.

Yüsra arkada kalınca gelmesini bekledi. Ama gelmiyordu. Daha ne kadar orada duracaksın? diye sorup gelmesini bekledi. Yanında durunca varlığıyla bile ne kadar mutlu olduğunu anladı. Her şeyiyle sevdalandığı bu kız neden hâlâ ayak diretiyordu? Görmüyor muydu ne kadar sevildiğini, hissettiremiyor muydu Ali? Oysa gözleri parlıyordu ona bakarken. Dışarıdan bakan biri net bir şekilde görürdü. Ama Yüsra görmüyordu.

Tekrar cevap beklediğini söyledi, kesinlikle inanmıyordu cevabına. Ama yine aynıydı. Pes etmeyecekti onun da sevdiğini kabul edene kadar uğraşacaktı.

Mekandan çıkarken arkada kalan küçük baş belasını bekledi yine. Ömrünün sonuna kadar beklemeye razıydı da geç olmasından korkuyordu.

Arkasından yürürken de söyledi. 'Umarım hiçbir şey için geç kalmazsın baş belam,' diye.

Eve gidince girmeden arabaya bindiler. Poyraz Ali sürücü koltuğuna Yiğit yanına Zeynep ise arkaya oturdu. Poyraz Ali ve Yiğit sohbet ederken Zeynep sevdiği ve ağabeyini dinliyordu. Yiğit'in aşkından haberi olmasa da bir arada olmaktan çok mutlu oluyordu genç kız. Sevgisi kalbinde biraz daha büyüyordu her gün.

Önce Yiğit'i evine bıraktılar. Eve gelince kapıyı anahtarla açıp içeri girdiler. Zeynep ağabeyini sağ salim gördüğü için mutluydu. Hatırlamak istemediği bir kabus görmüş ve çok korkmuştu. Ya ağabeyime bir şey olur diye içi içini yiyordu. Kabusta tuzu biberi olmuştu bunun. Poyraz Ali odasına gideceği vakit Zeynep onu durdurdu.

"Ağabey," Poyraz Ali "Efendim güzelim." diyerek kardeşine döndü. Zeynep gelip beline sarılınca hemen karşılık verdi. Sırtını sıvazlarken "Ağabeyini çok özledin galiba bücür." Kardeşine takılırken bir sorun olduğunu anlamıştı fakat yumuşatmaya çalışıyordu.

Zeynep gözleri dolu dolu cevap verdi.

"Özledim tabii özlemez olur muyum? Ama sen özlemiyorsun ki gelmiyorsun." Kardeşini kollarından tutarak geri çekti ve gözlerine baktı.

"O nasıl söz her an aklımdasınız siz."

"Ağabey ben çok korkuyorum sana bir şey olacak diye." Gözünden bir damla akarken Poyraz Ali yüzünü avuçları arasına aldı kardeşinin.

"Zeynebim güzel kardeşim, korkacak bir şey yok bak yanındayım ve iyiyim."

"Ben korkuyorum ama." Zeynep'in elinden tutarak koltuğa oturttu kendi de yanına oturup yüz yüze gelmelerini sağladı.

"Bu konuşmayı yine yapacağız anlaşılan. Askerlik benim işim, mesleğim her işte zorluklar olduğu gibi bunda da var. Zorluklar var diye mesleğimden vazgeçemem değil mi? Yarın öbür gün senin de işin olacak Allah'ın izniyle ve sen de zorluklarla karşılacaksın. O zaman pes edip bırakacak mısın? Hayır tabii ki. Benim mesleğimi kabul ettiniz, yıllardır bu meslekteyim. Alışmak zor biliyorum ama dua ederek beklemek düşüyor size. İnan seni anlıyorum kardeşim benimde aklımda her zaman siz varsınız. Ama kabullenmen lazım."

"Biliyorum her işte zorluk olduğunu ama senin gibi canımla karşı karşıya kalmayacağım ben." Zeynep'i kendine çekip kolunun altına aldı Poyraz Ali.

"Sen yine kabus mu gördün? Kesin o yüzden böyle konuşuyorsun."

"Nerden anladın?"

"Ağabeyim ben anlarım."

"Ağabey ya! Kendine çok dikkat edeceksin tamam mı?" Biraz daha sardı kollarını ağabeyinin beline.

"Tamam güzelim, endişelenme artık." Zeynep bir şey söylemedi, biraz daha öyle kaldıktan sonra ayrıldılar.

"Ağabey bu gece seninle uyuyabilir miyim?" Beraber ayağa kalktılar.

"Küçükken de olmayan zombilerden korkup benimle uyumak isterdin. Hadi üzerini değiştir de gel."

"Tamam." dedikten sonra koşarak odasına gitti Zeynep. Poyraz Ali de odasına girip üzerini değiştirdi. Zeynep gelince beraber uyudular.

(...)

"Adéle hadi geç kalacağız!" Salondan bağırarak Adéle'i çağırdım. Babasının yanına gidecektik ama kaç saattir gelmiyordu. Annem bana neden bağırıyorsun bakışını atınca bende ona gelmeyen Adéle'i işaret ettim. Böyle anlaşabiliyorduk anne kız.

Sonunda Adéle gelince kolundan tutup evden çıkardım, hâlâ ısrar ediyordu ama umursamadım. Eninde sonunda olacaktı bu görüşme. Ağabeyim arabada bizi bekliyordu. Arabanın yanına varınca hemen bindik.

Adéle'in babası Okan amcanın evine geldik. Üçümüz de arabadan inince ağabeyim bende geleyim mi diye sorunca hayır deyip Adéle'le kapıya doğru yürüdük.

Kapı zilini çalınca çok geçmeden güzel benim gibi tesettürlü bir kadın tarafından açıldı. Bizi görünce başta şaşırdı ama sonra Adéle dedi. Adéle'i tanımasına şaşırdım. Büyük ihtimalle Okan amcanın karısı olmalıydı belki fotoğraflardan görmüştür Adéle'i ya da Okan amca göstermiştir.

Adéle de benim gibi şaşkın olduğu için ben konuşmaya başladım.

"Selamün aleyküm efendim. Biz Okan amcayı görmeye gelmiştik."

"Aleyküm selam kızım. Tabii geçin lütfen. Okan çok sevinecek kızını görünce." Şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyorduk. Adéle kıpırdamadan dururken koluna dokundum. İçeriyi işaret ettim gözlerimle. Biz ayakkabılarımızı çıkarırken kadın Okan amcaya seslendi. O önden giderken biz de arkasından ilerledik. Kapıda Okan amca görününce olduğu yerde bekledi. Şaşırmıştı çünkü.

"Kızım," diyerek gelip Adéle'e sarıldı. Adéle de karşılık verdi.

"Neden haber vermedin? Hem gelmek istemiyordun, çok ısrar ettim ama kabul etmedin.

"Şey, annemle sorun yaşadım o yüzden."

"Nasıl, ne sorunu yaşadın? Sana bir şey yaptı mı? İyi misin?" diye sordu Adéle'in vücudunu gözleriyle kontrol ederek. Adéle ise ağlayarak tekrar sarıldı babasına.

"Özür dilerim baba seni dinlemedim."

"Şşt kızım ağlama lütfen. Yanımdasın ya gerisi önemli değil." Yanımıza beş altı yaşlarında bir erkek çocuğu geldi. Annesinin dibinde durup babası ve Adéle'i işaret ederek kim olduğunu sordu.

"O senin ablan oğlum. Fransa da yaşayan bir ablan olduğundan bahsetmiştik ya bizi görmeye gelmiş." Çocuk sevinçle Adéle'in bacağına sarıldı. Adéle şaşkınlıkla çocuğa baktı.

"Abla seni çok merak ediyordum. İyi ki geldin." Adéle ne dediğini anlamadığı için fransızca olarak kardeşin deyip ne dediğini söyledim. Sonra aynı şaşkınlıkla çocuğun boyunda eğilip sarıldı.

Sonra hep birlikte salona geçip koltuğa oturduk. Bu sırada bende kendimi tanıttım onlara. Okan amca zaten tanıyordu ama eşi ve oğlu tanımıyordu. Beni de aynı şekilde karşıladılar. Adéle'i görmek herkesi çok mutlu etmişti. Onlar konuşurken ağabeyime mesaj atıp her şeyin yolunda olduğunu söyledim. Merak edip neler olduğunu sorsa da sonra anlatacağımı gitmesini yazdım. Çünkü burada çok kalacak gibiyiz.

(...)

Bu akşam yemeğinde Sevda teyzemgilde olacaktık o yüzden annem ve ben yardıma gittik. Sevda teyzem, Zeynep ablam, annem ve ben dört elden yemekler vesaire her şeyi hazırladık. İşler bitince eve geri döndük. Akşam hep birlikte gidecektik zaten.

Bu sefer herkes Sevda teyzemgilin evinde, sofrasında buluştu. Erkekler ve kadınlar olarak ayrı masalarda yemeklerimizi yedik.

Özellikle Ali'den kaçtığım bir akşam olmuştu yine. Çünkü her bulduğu fırsatta yine cevap beklediğini, onu sevdiğimi kabul etmemi söylüyordu. Hem nereden anlamıştı sevdiğimi hiç bilmiyorum.

(...)

Yazarın anlatımı ile-

Yine Yüsra'nın ondan kaçtığı bir günün ardından duş alıp odasına gitti Poyraz Ali. Sevdiğinin bu yatakta uyuduğu düşüncesiyle gülümsedi. Gözlerini odasında gezdirdi. Bu odada dolaşmıştı baş belası. Kitaplığın önünde durdu eline en sevdiği kitabı aldı. İçindeki şiiri alıp tekrar okudu. Yüsra'yı düşünerek yazmıştı.

Kağıdın kenarında başka bir kağıtta görünce ne olduğuna baktı. 'Özür dilerim' yazıyordu. Bu yazıyı nerde görse tanırdı. Yüsra'ya ait olduğunu anladı. Neden özür diliyordu ki? İki kelime her şeyi ifade edebilirdi aslında. Birçok anlam barındıran bir cümleydi. Poyraz Ali başlamadan bitirmesine izin vermeyecekti.

Kağıdı yerine koyup Kur'an-ı Kerim'ini alıp masaya bıraktı, kaldığı sayfayı açtıktan sonra oturup okumaya başladı. İçi huzurla dolunca duasını edip Kur'an-ı Kerim'i geri yerine koydu. Sonra da yatağına uzanıp gözlerini kapattı.

(...)

Üç gün su gibi akıp gitmiş Poyraz Ali'nin Hakkari'ye dönme vakti gelmişti. Havaalanına gitmeden Yüsra'yı yalnız yakaladı.

"Sonunda seni yakaladım baş belası."

"Ne alaka ben burdayım zaten."

"Ne alaka olduğunu biliyorsun, neyse. Özrün kabul edilmedi. Gitmeden onu söyleyeyim dedim. Yüsra Ali'nin neden bahsettiğini anlayınca başını önüne eğdi. Okumuştu notu demek. Şimdi ne söyleyecekti? İnkar etmeye karar verdi.

"Ne diyorsun, anlamadım."

"Yüsra neden böyle yapıyorsun? Artık dayanamıyorum gerçekten. Sende seviyorsun ama kabullenmek istemiyorsun. Hiçbir şeyi kafana takma. Sadece kalbini dinle, o sana doğru yolu gösterecek. Yüsra başını kaldırıp Ali'nin gözlerine baktı. Her şeyi nasıl anlıyordu? Dahası Yüsra'yı çok iyi tanıyordu.

"Asıl sen hiçbir şeyi kafana takma ve kendine çok dikkat et. Allah'a emanet ol." Yüsra'nın kendini düşünmesine mutlu oldu Poyraz Ali. Elbet kabul edecekti baş belası o zamana kadar bekleyecekti artık.

"Sende kendine çok dikkat et baş belam. Allah'a emanetsin." Şimdi sarılmayı o kadar çok isterdi ki. Bu duyguyu yaşamadan ölmek istemedi adam.

(...)

3 Ay Sonra...

Üç ay geçmişti, her yıldan ayrı olarak Fransa'ya erken dönmek zorunda kalmıştık. Pastanede sorun çıkmıştı o yüzden erken dönmüştük. Okulda bu dönem daha zorlu geçeceği için derslerime daha fazla vakit ayırıyor her zamankinden çok çalışıyordum. Belki de aklımı dağıtmak için bu yönteme başvuruyordum. Ama pek başarabildiğim söylenemez.

Zeynep ablamla konuştuğumda Ali'den haber alamadıklarını söylemişti. Korkuyorum bir şey mi oldu diye Allah korusun. Önceden uzun bir göreve çıkacaklarını söylemiş Zeynep ablama, ağabeyim de bahsetmişti birkaç kere. Elimden sadece dua etmek geliyordu.

Aklımdan geçen şeyi yapmama çok az kalmıştı. Haber alamamak beni endişelendiriyordu. O yüzden Adéle'i arayıp buluşmamız gerektiğini söyledim. Planımı gerçekleştirmek için ona ihtiyacım vardı. Yakınlardaki bir kafede buluşmaya karar verdik. Annem pastanede olduğu için arayıp Adéle'le buluşmak için dışarı çıkacağımı söyledim. Annemle konuşurken hazırlanmıştım.

Kafeye gelince boş bir masaya geçip oturdum. Yapacağım şey çok büyük bir şey olacaktı. İkimizin de hayatını etkileyecek ve ben geç kalmak istemiyorum. Kararımı vermiştim bende Ali'yi seviyorum ve bunu bilecekti o da.

Adéle gelince sarılıp yerimize oturduk. Direkt konuya girecektim.

"Ben Hakkari'ye gideceğim Adéle ve senin yardımına ihtiyacım var. Adéle şaşkınlıkla bana baktı. Bu tepkiyi bekliyordum tabii ki ama anlayışla karşılayıp bana yardım edeceğini de biliyordum.

"Ne diyorsun sen Yüsra baştan anlat."

"Sen bana düşün demiştin ya, sonra da Ali'yle olanları anlattım. Ve anladım ki bende onu seviyorum. Korkup kaçmamın bir manası yok. O yüzden Ali'ye söylemeye gideceğim."

"Çok sevindim sonunda anladın yani."

"Konumuz bu değil Adéle. Ailemin İstanbul'a gitmem için izin vermeleri gerekiyor ve devreye sen giriyorsun."

"Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım canım." Masanın üzerinden elini tuttum.

"Çok teşekkür ederim Adéle iyi ki varsın."

"Sende iyi ki varsın.Hadi anlat nasıl izin alacaksın?" Planımı Adéle'e anlattıktan sonra anneme söylemek için pastaneye gittik. Adéle de yanımda olursa izin almam kolay olacaktır.

Adéle sayesinde ailemden izin almayı başarmıştım. Uçak iniş yapınca Adéle'le vedalaştık. O buradan babasının evine giderken ben tekrar uçağa binip Hakkari'ye gidecektim. Adéle benimle gelmek istese de kabul etmedim. Benim için İstanbul'a gelmişti Hakkari'ye de arkamdan sürüklemeyeceğim.

Biletimi aldığım için direkt uçağa bindim. Çok heyecanlıyım Ali beni görünce ne tepki verecekti acaba? Kesin kızacaktı, haklı da. Aylar geçmiş ve ben ne aramış ne de mesaj atmıştım. Belki de umudunu kesmişti.

Aylar önce gittiğim gibi yine habersiz gidecek ve onun söylediği gibi sevdiğimi söyleyecektim.

Uçak iniş yapınca uçaktan indim. Merkezdeydim, Ali'nin olduğu askeriyenin adresini almıştım. Taksiye binip nereye gideceğimi söyledim.

Sonunda gelmiştim. Kapıdan girmeden önce bir asker beni durdurdu.

"Buyrun?"

"Ben Ali'yi görmeye gelmiştim."

"Hangi Ali hanımefendi burda çok Ali var."

"Poyraz Ali Tunalı."

"Maalesef hanımefendi giremezsiniz.

"Neden?"

"Her görmeye geleni alamıyoruz maalesef, lütfen gidin."

"Bakın eğer benim geldiğimi söylerseniz izin verecektir."

"Olmaz hanımefendi." Ya neden ki? Allah'ım yardım et onu görmem lazım. Yine konuşacakken başka bir asker geldi.

"Sorun nedir asker?" diyerek girmeme izin vermeyen askere baktı. Asker baş selamı verdikten sonra "Bu hanımefendi Poyraz komutanıma gelmiş ama izni olmadığı için giremeyeceğini söylüyorum, dinlemiyor komutanım. Gelen asker bana bakarak "İsminiz nedir?" diye sordu.

"Yüsra Karaca. Bakın Ali'ye söylerseniz izin verecektir diyorum siz dinlemiyorsunuz beni." Gelen asker düşünceli bir şekilde baktıktan sonra "Tamam girebilirsiniz," deyip nöbetçi askere döndü ve Poyraz komutanın özel izni var Yüsra Karaca'ya neden almıyorsun, bir daha olmasın." dedi nöbetçi asker bilmiyordum dese de bir şey fark etmemişti.

O neyse de ben gelirsem diye özel izin vermiş Ali. Gelebileceğimi düşünmüş.

Nöbetçi asker özür dileyince sorun değil dedim. Görebilecektim sonuçta Ali'yi.

Şimdi nereye gidecektim? Yanımdaki asker beni takip edin deyince onun arkasından yürüdüm. Bir odanın önünde bekleyince bende durdum Albay'a haber vereceğini söyledi ve odaya girdi.

Biraz bekledikten sonra babam yaşlarında bir adamla çıktı Albay olmalı.

Şimdi ikisi de endişeli görünüyordu. Ne oldu ki?

"Merhaba kızım." diyen Albay'a bende merhaba dedim.

"Odada konuşalım kızım, geç." dedi bende tamam diyerek odaya girdim. İçerde bir kadın vardı. Bizi görünce ayağa kalktı. Gülümseyerek bana baktıktan sonra oturmam için karşısındaki koltuğu işaret etti. Albay karşımızdaki sandalyeye oturunca bende oturdum.

"Poyraz'ın nesi oluyorsun kızım?" Şimdi ne diyecektim? Ben bunları hiç düşünmemiştim ki!

"Şey, çocukluk arkadaşıyım." Yalan değil.

"Sana özel izin verdiğine göre önemli olmalısın onun için." Allah'ım neden böyle şeyler söylüyor ki? Bir şey demeden gözlerimi kucağımdaki ellerime indirdim.

"Kızım şimdi sakin olmanı istiyorum senden."

"Neden, ne oldu?" Allah'ım nolur Ali'ye bir şey olmasın.

"Poyraz yaralanmış ama durumu iyi."

"Ne? Ne diyorsunuz siz?! Nerde şimdi hastanede değil mi? Lütfen beni ona götürün." Korktuğum başıma gelmişti. Ali yaralanmıştı ama durumu iyiydi değil mi?

Ağlarken ayağa kalkıp kapıya doğru gittim Albay ve kadın da ayağa kalkıp benim yanıma geldi.

"Doğru söylüyorsunuz değil mi? Durumu iyi bakın lütfen yalan söylemeyin." Albay cevap vermedi. Yalan söylemişti, durumu iyi değildi!

Kadın yanıma gelip koluma girdi.

"Kızım lütfen sakin ol, iyi olacak ümidini kaybetme."

"Nasıl sakin olabilirim. Ya ona bir şey olursa... Geç kalma dedi bana ama ben geç kaldım. Yapamadım, yetişemedim..."

Bölüm Sonu...

(...)

Selamün aleyküm herkese...

Nasılsınız?

Yeni bölümü umarım beğenmişsinizdir açıkçası benim pek içime sinmedi daha duygusal yazmayı düşünüyordum ama bazı bölümleri atlamak istemedim. Umarım sevmişsinizdir.

Yazım yanlışım varsa affola...

En sevdiğiniz sahne 👉🏻

Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻

Saat kaçta okuyorsunuz?

Dün benim doğum günümdü, hediye olarak bol bol yorum yapabilirsiniz ☺️

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN!!!

SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!

SİZİ SEVİYORUM 💙...

Beni buradan ve Instagramdan takip etmeyi unutmayın lütfen. Kitaplarımdan bildirim almak için onları da takip edin.

Instagram: gizemli_yazardemir0

Selam ve dua ile kendinize çok dikkat edin...

 

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...

 

Gizemliyazardemir0

Bölüm : 24.01.2025 21:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...