22. Bölüm

16.Bölüm

Gizemliyazardemir01
gizemliyazardemir0

Yazarın anlatımı ile-

Poyraz Ali timine dönüp nerede durmaları gerektiğini söyledi. Plan hazırdı, dikkat ve sabır gerekti sadece.

Neredeyse üç aydır gizlenerek Tarık Selman'dan öğrendikleri yerde bekliyorlardı. Onu konuşturmak zor olsa da başarmışlardı. Hayalet'i almak sandıklarından daha zor olacaktı. Gizlendikleri yerden zaman zaman teröristleri izliyor, saat kaçta ne yaptıklarını, ne zaman çıktıklarını, kaç kişi olduklarını kontrol edip not alıyorlardı. Çok büyük ve sarsıcı bir planı vardı Hayaletin ve bütün detayları onda olduğu için sağ alıp konuşturmaları gerekiyordu.

Bugün harekete geçmek için en doğru zamandı. Poyraz Ali timine konuşmasını yaptıktan sonra harekete geçeceklerini söyledi. Plana göre herkes olması gerektiği yerdeydi.

"Komutanım her şey hazır başlayabiliriz." Zafer'in konuşmasıyla onayladı onu.

Başta Poyraz Ali olmak üzere arka arkaya ilerlediler. Evin dışındaki adamları öldürdükten sonra kontrollü olarak içeri gireceklerdi.

Gece olduğu için işleri daha kolay olacaktı. Nöbette uykuyla uyanıklık arasındaki teröristleri etkisiz hale getirdiler. Silahlarındaki susturucu sayesinde ses çıkmadı.

Nöbet sırasını değiştirmek için gelen terörist onları fark edince hemen etkisiz hale getirdiler onu da.

Poyraz Ali, Kenan ve Onur önden giderken Zafer, Demir, Fırat ve Alp arkayı kontrol ediyordu. Osman ise konumlandığı yerden kontrol ediyordu.

Sessizce eve girdiler ama kimse yoktu. Odaları tek tek gezmelerine rağmen kimse yoktu.

"Komutanım burası da temiz." dedi Onur baktığı odadan çıkarken. Nasıl yoktu?

Kulaklığına dokunduktan sonra konuştu Poyraz Ali.

"Osman etrafı kontrol et. Hayalet burada yok."

"Emredersiniz komutanım." Osman silahını çevirip etrafı kolaçan etti.

Yolun diğer tarafından arabayla gelen teröristleri görünce komutanına haber verdi.

"Komutanım burada olduğumuzu biliyor olmalılar. Teröristler geliyor arabayla hemen çıkmanız lazım." Bu sırada Kenan bomba olduğunu fark edip bağırdı.

"Herkes çıksın, bomba var!"

Poyraz Ali "Zafer evin etrafından uzaklaşın hemen!" Herkes can havliyle kendini dışarı attı. Ve bomba patladı.

Patlama bittikten sonra Poyraz Ali konuştu.

"Herkes iyi mi? Ses verin!"

Kenan "İyiyim komutanım."

Onur "İyiyim komutanım." Ellerini başına siper edip yerden cevap verdiler.

"Zafer herkes iyi mi, cevap ver!"

"Biz iyiyiz komutanım."

"Osman kaç kişi olduklarını görüyor musun?"

"Evet komutanım, iki araba geldi. Birinde 8 diğerinde 6 kişi var. Destek gelmesi de kuvvetle muhtemel."

"13 kişi halledilir. Herkes iyiyse konumlanın hemen."

"Emredersiniz komutanım." Tim hep bir ağızdan Poyraz Ali'yi onayladıktan sonra teröristleri vurmaya başladılar. Bunlar bittikçe yenisi geliyordu. Poyraz Ali telefonunu çıkarıp Selim Albay'ı aradı. Durumu anlattıktan sonra işine geri döndü.

Nasıl ögrenmişlerdi aklı almıyordu fakat istihbarat çözecektir diyerek haber bekliyordu Albay'dan.

"Bomba!" Demir bombayı görünce haber verdi. Herkes eğildi.

Poyraz Ali yine iyi olup olmadığını sordu timine. Herkes iyi olduğunu söylemişti Onur hariç.

Fırat "Komutanım Onur'un sesi gelmiyor."

"Osman Onur'u görüyor musun?"

"Evet komutanım harektsiz yatıyor."

"Nerde?!"

"Sizin sol tarafınızda." Diğerleri Onur diye bağırırken Poyraz Ali Alp'e baktı.

"Alp'le ben oraya gidiyorum. Koruyun bizi. Hadi Alp." Alp başını salladıktan sonra koruma ateşi açtılar. Onur'un yanına ulaştıktan sonra Alp orada kontrol etti. Hareket etmesinde sıkıntı olmadığını anlayınca Poyraz Ali'yle daha güvenli alana çektiler.

"Alp durum ne?"

"Bomba çok yakınında patlamış komutanım bu yüzden bayılmış olmalı."

"Ayılt o zaman!" Alp emredersiniz dedikten sonra yanındaki suyu eline döktükten sonra Onur'un yüzüne damlattı ara sıra hafifçe yüzüne vurarak uyandırmaya çalıştı. Vücudunda herhangi bir yara yoktu çok şükür.

Onur yavaşça gözlerini açtı. Karşısında Alp'i görünce tekrar kapattı. Şehit olmamış mıydı yani?

"Komutanım kendine geldi." Poyraz Ali içinden şükürler olsun dedi.

Onur "Alp yine mi kurtardın lan beni!" dedi başında hissettiği ağrıyla.

"Şükür iyisiniz komutanım."

"Lan niye kurtarıyon, ne güzel şehit olacaktım." Onur yavaşça doğrulunca Poyraz Ali'nin de burada olduğunu fark etti.

Kısık sesiyle "Komutanım," diyebildi çünkü bakışı bakış değildi Poyraz Ali'nin.

"Onur buradan çıktığımızda hatırlat ben seni şehit yapacağım."

"Emredersiniz komutanım." Poyraz Ali sinirden güldü. Onlar hayatını kurtarıyorken adam şehit olma peşindeydi.

Diğerleri Onur'un dediklerini duyunca güldüler. Her zamanki Onur'du ve Poyraz Ali'yi sinirlendirmeyi de başarmıştı.

"Durum ne Osman, hâlâ geliyorlar mı?"

"Hayır komutanım şimdilik kimse yok."

"Tamam, siz dikkatli olun."

"Emredersiniz." Poyraz Ali telefonunu çıkarıp tekrar aradı Selim Albay'ı.

"Üsteğmenim durum ne?"

"Şimdilik temizledik Albay'ım. Hayaletten haber var mı?"

"Orada olduğunuzu öğrenmişler."

"Nasıl yani köstebek mi var aramızda?"

"Ondan şüpheleniyoruz Poyraz. Sizden bir gün önce kaçmış."

"Şimdi neredeymiş gidip alalım."

"Nerede olduğunu araştırıyoruz. Şimdi geri dönün, helikopter sizi almaya gelecek."

"Albay'ım gelmişken alalım."

"Poyraz geri döneceksiniz dedim."

"Emredersiniz." Poyraz Ali neden karşı çıktığını anlamasa da kabul etmek zorundaydı. Telefonu kapattıktan sonra timine geri döneceklerini söyledi. Onlar da Poyraz'la aynı tepkiyi verdiler ama yapacak bir şey yoktu.

"Komutanım bir araba daha geliyor."

"Tamam Osman. Herkes siper alsın." Tekrar konumlanıp teröristlere ateş etmeye başladılar.

Bittikçe yenisi geliyordu ve buradan ayrılmaları güçleşiyordu.

Onur'la birlikte az önce oldukları yere dönmek için koruma ateşi açtılar. O anda nereden geldiğini anlamadıkları kurşun Poyraz Ali'nin göğsünün altına isabet etti. Onur ve Alp önlerinde olan komutanlarının vurulduğunu görünce birkaç saniye şok olsalarda kendilerine gelip Poyraz Ali'yi tutarak geri götürdüler.

Alp şaşkınlıkla komutanım derken Onur daha dirayetliydi.

"Komutanım iyi misiniz?" Onur iyi olmadığını görmesine rağmen sorma ihtiyacı hissetti. Sonra hemen Alp'e döndü.

"Alp yarasına bak çabuk! Alp!" Alp Onur'un sesiyle kendine geldi. Sıhhiyeci olarak komutanın ona ihtiyacı vardı. Yaranın nerede olduğunu gördükten sonra sırt çantasından sargı bezi çıkarıp yaraya bastırdı.

"Onur noldu? Komutanım iyi mi?" Kenan'ın konuşmasıyla kulaklığına dokunup cevap verdi.

"İyi değil komutanım, fazla kan kaybediyor."

Zafer "Onur keskin nişancı var bir yerde. Hemen onu bul. Alp sende yarasıyla ilgilen." Emredersiniz dedikten sonra dediğini yaptılar.

Poyraz Ali kısık sesle "Kenan emir komuta sende. Merak etmeyin ben iyiyim." dedi.

Nasıl iyisin komutanım, demek isteselerde bir şey söylemediler. Emre uydular.

Alp "Kendinizi yormayın komutanım." diyerek yarasına bastırmaya devam etti.

Kenan "Onur hemen Selim Albay'ı ara. Acil helikopterin gelmesini söyle."

"Tamam, tamam komutanım." Bu durumda sakinliklerini korumaları gerekti fakat Onur bayılmış olmanın da etkisiyle sakin olamıyordu.

Selim Albay'ı arayıp kulağına yasladı telefonu.

"Poyraz bir sorun mu var?"

"Evet Albay'ım ben Onur. Komutanım vuruldu."

"Nasıl vuruldu? İyi mi? Bilinci açık mı?"

"Keskin nişancı varmış açık hedef olunca vuruldu. Bilinci açık ama çok kan kaybetti."

"Tamam sesi hoparlöre al." Onur hoparlörü açınca aldım diyerek telefonu Poyraz Ali'nin yakınına tuttu.

"Poyraz dayanabilecek misin aslanım."

"Dayanabilirim komutanım merak etmeyin." dedi yutkunarak.

"Tamam aslanım helikopter geliyor az kaldı." Telefonu kapattıktan sonra Onur'a döndü.

"Onur kendine gel!" Onur kendini suçluyordu, eğer önde olan o olsaydı kurşun ona isabet edecekti.

"Onur!" Silkelenerek kendine geldi. Böyle yaparak kimseye faydası dokunmayacaktı.

"Emredersiniz." diyerek silahını alıp teröristlere ateş etti.

Gün aymaya başlıyordu. Osman keskin nişancıyı bulduktan sonra etkisiz hale getirmişti. Poyraz Ali'nin bilinci kapanırken bütün teröristleri öldürdüler. Etrafı kontrol ettikten sonra Poyraz Ali'nin yanına gittiler.

Alp "Komutanım uyumayın, komutanım gözünü aç lütfen." diyerek kanlı eliyle yüzüne vuruyordu Poyraz Ali'nin.

Demir ve Fırat ayakta bekleyip herhangi bir şeye karşı nöbetteydi.

Helikopterin sesini duyunca şükrettiler.

"Komutanım kurtulacaksınız. Allah'ım güç ver." Dillerinde dualarla Poyraz Ali'yi helikoptere taşıdılar.

(...)

Duyduklarını kabul etmek istemeyen yanıyla hastaneye nasıl geldiklerini anlamadı Yüsra. Ayakları Albay'ı takip etse de beyninde tek bir cümle tekrar ediyordu.

​​​​​​Ali vuruldu, geç kaldın.

Ameliyathanenin bulunduğu koridorda durunca üniformalı askerlere baktı. Albay'ı görünce ayağa kalkmış olsalarda omuzları düşüktü. Hepsinin yüreğinde korku ve endişe hüküm sürüyordu.

Adımlarını titrekçe atıyordu. Kötü bir haber duymaktan çok korkuyordu. Yanındaki kadına tutunarak askerlerde gezdirdi gözlerini. Ali'nin sırt sırta savaştığı, aynı amaç uğruna canını ortaya koyduğu silah arkadaşlarıydı onlar.

Dudaklarını aralayıp konuşmak, durumu nasıl diye sormak için can atıyor fakat kelimeler dilinden dökülmüyordu. Sadece Ali'yi iyi görmek istiyordu. İçinde kor bir ateş yanıyor, yüreği alev alevdi.

Osman ilk kez gördüğü kadının kim olduğunu bilmese de yanındaki Nehir'e döndü. Nehir nişanlısının ne demek istediğini anlayıp başıyla onayladı. Yerinden kalktıktan sonra Yüsra'nın yanına gitti.

Yüsra yanına gelen tanımadığı kadına baktı. O bir şeyler biliyordur diye düşündü. Ali nasıl diye soracakken kadın konuştu.

"Gel canım, önce otur." Yüsra denileni yaptı.

"Ali, o nasıl? Nolur iyi olduğunu söyleyin." Nehir anlayışla Yüsra'nın elini tutup hafifçe sıktı.

"Ameliyatta iyi olacak inşaAllah. Poyraz ağabey güçlüdür hemen toparlar."

"Güçlü değil mi? Bir şey olmayacak ona." Mırıldanarak konuşmasını yanındaki iki kadın da duymuştu. Onlar da bu acıları yaşamış, bilen kişilerdi.

"Olmayacak Allah'ın izniyle." Biraz bekledikten sonra ismini sordu Nehir.

"Yüsra." Başka bir şey söylemeden önüne döndü genç kız. Ağlaması durmuyor, elinden sadece dua etmek geliyordu.

Nehir, Yüsra'nın Poyraz'ın nesi olduğunu bilmese de anlamak zor değildi.

(...)

Yiğit işe gitmek için evden çıkıp arabasına bindi. Telefonu çalınca kim olduğuna baktı. Askeriyeden arıyorlardı. Aklına Poyraz gelirken hemen telefonu cevapladı.

"Alo, Yiğit Bey'le mi görüşüyorum."

"Evet, benim." dedi sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.

"Poyraz Ali Tunalı hastanede."

"N-ne nasıl? İyi mi, durumu nasıl?"

"Ameliyata alındı."

"Tamam, ben hemen geliyorum. Başka kimseyi aramayın." Karşıdaki kişinin cevabını duyduktan sonra telefonu kapattı. Arabayı havalimanına sürerken dilinde duası vardı.

"Allah'ım Poyraz'ı koru, ona bir şey olmasın lütfen." Daha önce de yaşadığı duygular ağırlık olmuş yüreğine oturmuştu sanki.

Havaalanında bu durumlarla karşılaştığı zaman yardım eden ağabeyinin yanına gitti. Bilet kesmesini söyledikten sonra sabırsızca beklemeye başladı.

Buradaki bir dakikası ömründen bir yıl çalıyordu sanki. Sonunda adam gelip biletini verince teşekkür edip uçağa bindi. Bileti şimdi kalkacak olan uçaktan vermişti.

Uçaktan indikten sonra taksi çevirip yolunu ezbere bildiği hastaneye gideceğini söyledi. Poyraz Ali daha önce de vurulduğu için Yiğit gelmişti. Önce olduğu gibi yine kurtulacaktı inşaAllah.

Telefonu çalınca kim olduğuna baktı Yusuf'tu, açıp ne diyecekti ki? O yüzden açmadı ve telefonu kapattı. Dün Sevda teyzesi onu akşam yemeğine çağırmış, keyifli bir akşam geçirmişlerdi. Nerden bilebilirdi dün her şey yolunda gözükürken bugün her şeyin değişeceğini. Sevda aslında oğlunu özlediği ve haber alamadığı için Yiğit'i davet etmişti. Yiğit'i de Yusuf'u da kendi oğlu gibi görüyordu. Poyraz Ali olmadığı vakitlerde Yiğit'i çağırırdı. Yusuf Fransa'da zaten.

Yiğit hastneye girdikten sonra ameliyathaneye çıktı, biliyordu orada olduğunu. Tim Yiğit'i görünce yanına gitti. Aralarında en sakin kalabilen Kenan olduğu için ilk önce Yiğitle sarılan oydu. Hemen durumunun nasıl olduğunu sordu.

"Bekliyoruz Yiğit. İyi olarak çıkacak inşaAllah." Yiğit Kenan'la konuşurken Yüsra onu gördü. Soğru görüyordu değil mi? Yiğit ağabeyi buradaydı ama nasıl?

"Yiğit ağabey?" Yiğit arkasını dönünce Yüsra'yı gördü, ikisi de şaşkındı.

"Yüsra senin ne işin burada?"

"Sonra anlatsam ağabey. Biliyorsun Ali ameliyatta... Ona bir şey olmaz değil mi?" Yüsra ağlayarak konuştu.

"Olmayacak kardeşim merak etme. Dua edeceğiz, Allah'ın izniyle de kurtulacak. İnatçıdır o." Yiğit'in dediklerine buruk bir tebessümle karşılık verdikten sonra geri oturdu. Amin demeyi de ihmal etmedi. Timdekiler de Yüsra'nın komutanlarının neyi olduğunu bilmeseler de önemli biri olduğunu anlamışlardı.

Zaman su gibi aksa da bekleyenler için aynıydı sanki.

Doktor yanındaki hemşirelerle ameliyathaneden çıktı. Herkes doktorun yanına gittiğinde iyi olduğunu duymak istiyorlardı sadece.

"Hasta çok kan kaybetmiş ve kurşunda çok riskli bir bölgedeydi. Maalesef kurtaramadık, başınız sağ olsun."

Bölüm Sonu...

(...)

Selamün aleyküm herkese...

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Yeni bölüm sonunda geldi. Beğendiniz mi?

Yazım yanlışım varsa affola...

En sevdiğiniz sahne 👉🏻

Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻

Bana kızmayın lütfen :))

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN!!!

SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!

SİZİ SEVİYORUM💙...

Diğer bölümü daha kısa sürede atmaya çalışacağım. Dua edin lütfen.

Instagramda bölüm sohbeti için soru cevap yapalım herkesi bekliyorum.

Instagram: gizemli_yazardemir0

Selam ve dua ile kendinize dikkat edin...

 

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...

 

Gizemliyazardemir0

Bölüm : 10.02.2025 21:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...