23. Bölüm
Gizemliyazardemir01 / YÜSRA / 17.Bölüm

17.Bölüm

Gizemliyazardemir01
gizemliyazardemir0

Karaca, Tunalı ve Demiray ailesi; ailecek piknik yapmak için ormana gelmişti. Üç ailede kalabalık olmayı sevdikleri için zamanlarını birlikte geçirmeye çalışırdı.

Poyraz Ali'nin tatil gününü seçerlerdi genellikle, hep birlikte olmak için. Bugün de o günlerden biriydi. Erkekler mangal başındayken kadınlar masada salata hazırlıyorlardı. Çocuklar ise oyun oynuyorlardı.

Etler hazır olunca hep birlikte masaya oturdular. Yemekten sonra çocuklar tekrar oyunlarına döndü. Yüsra yorulduğu için babasının yanına gitti. Babası, Ahmet amcası ve Erdem amcası sohbet ediyorlardı. Konuşmalarına kulak misafiri oldu.

"Yine şehit düşmüş başımız sağolsun." Babasının konusmasıyla dikkat kesildi. Şehit sözü özellikle merak uyandırdı ve korkuttu onu.

"Allah korusun bir gün Poyraz'a da bir şey olacak diye çok korkuyorum." Ahmet Bey oğluyla gurur duysa da çok büyük bir korku vardı içinde. Kim kaybetmek isterki evladını. Şehit olsa gurur duyar bir o kadar da üzülürdü.

Emin Bey "Bir şey olmaz inşaAllah Ahmet içini rahat tut. Gurur verici bir mesleği seçti Poyraz. Şehit olursa da ne mutlu."

Erdem Bey "Çocuk daha mesleğine başlamadı neden kararlar bağlıyorsunuz. Dua edeceğiz her zaman ve gurur duyacağız." İki arkadaşta ona hak verdi.

Yüsra konuşmaları duyduğu için farkında olmasa da ağlamaya başlamıştı. Ali'nin ölecek olması kalbinde yara oldu. Şehit olmanın güzel bir şey olduğunu biliyordu fakat yine de ölüyordu işte. Böyle düşünüyordu küçük kız.

Bu düşüncelerle ağlayarak ormana doğru koştu. Değer verdiği, çok sevdiği Ali'nin ölmesini istemiyordu. Küçük bir göl ve yanında ağaç olan bir yere geldiğinde durdu. Küçük ellerini dua etmek için göğe doğru kaldırdı. Ağlayarak "Allah'ım lütfen Ali ölmesin, o ölürse ben çok üzülürüm, ağlarım. Onu koru." diyerek dua etti. Kaç saat orada kaldığını bilmiyordu. Ağlamaktan bedeni yorgun düşmüştü. Sanıyordu ki Ali ilk çıktığı görevde şehit olacak.

Poyraz Ali futbol oynarken, yorulup babasının yanına giden Yüsra'yı görmüş oyuna geri dönmüştü. Şimdi oraya gittiğine emin olduğu kız hiçbir yerde yoktu. Önce Yusuf ve Yiğit'e görüp görmediklerini sordu, görmediklerini söyleyince anne ve babasına sordu. Onlarda yok deyince "Nereye gider bu kız? Emin amca sizin yanınıza gelmişti nasıl görmezsiniz."

"Bizim yanımıza hiç gelmedi. Çiçek siz görmediniz mi?" Karısına dönüp sordu.

"En son oyun oynuyordu sonra görmedik." Çiçek Zeynep'e sordu bu sefer de.

"Zeynep sen gördün mü Yüsra'yı?"

"Görmedim Çiçek teyze." Herkes endişelenmeye başladı. Nereye gidecekti, ya kaybolduysa ormanda diye korktular.

"Daha fazla beklemeyelim, herkes dağılıp arasın." Poyraz Ali'nin konuşmasıyla tamam diyerek ayrılıp aramaya başladılar.

"Poyraz Ali tek başına, nereye gitmiş olabileceğini düşünerek ağaçlık alana yürüdü. Yüsra diyerek ismini sesleniyordu belki duyar diye.

"Yüsra nerdesin küçük baş belası? Beni korkutmayı yine başardın!" Kendi kendine konuşup dua ediyordu bulsunlar diye.

Bir kelebek görür, aklı eser, merak ettiği bir şeyin peşinde kimseye haber vermeden giderdi Yüsra.

"Neden gözümü ayırdım sanki üzerinden?!" Kendini suçluyordu.

Yürürken etrafına bakıyor belki bir ayak izi veya kıza ait bir şey bulurum diye yere bakıyordu.

Bir şeye basınca ayağını çekip ne olduğuna baktı. Ucunda 'Y' harfi yazan kolyeyi görünce eline aldı. Bu Yüsra'ya hediye ettiği kolyeydi. Nerede görse tanırdı Poyraz Ali.

Demek ki buradan geçmişti. Yolu takip ederek yürümeye devam etti. Yaklaştığını hissettiği için daha çok ismini seslendi.

"Allah'ım lütfen bulayım onu, nolur iyi olsun." Poyraz Ali koşarak aramaya devam etti. Bir ağacın ve küçük bir gölün yanında uzanan Yüsra'yı görünce korkusu arttı. Koşarak kızın yanına ulaşıp gözlerine baktı açık mı diye ama kapalıydı. Yanına oturup koluna dokundu.

"Yüsra iyi misin? Aç gözlerini lütfen." Neredeyse ağlayacak duruma gelmişti. Kızı sarsarak yüksek sesle adını söyledi.

"Yüsra uyan diyorum, hadi!" Yüsra yavaşça gözlerini açtı. Karşısında Ali'yi görünce tekrar kapattı yanlış gördüm diye düşünerek. Emin olmak için tekrar baktığında oradaydı.

Rüyasında şehit olduğunu gördüğü için çok korkmuştu. Hemen doğrulup sarıldı Ali'ye.

Poyraz Ali birkaç saniye olayın şokunu atlatmayı bekledi. Sonra o da sarıldı. Kızın saçlarını okşarken şükürler olsun dedi.

"Şükür iyisin," boynunda ağlayan kızı geri çekip yüzüne baktı.

"İyisin değil mi cevap ver Yüsra? Neden ağlıyorsun ne oldu? Bir yerin mi acıyor?" Poyraz Ali endişeyle Yüsra'nın vücudunu kontrol etti. Tekrar gözlerine baktığında zaten onda olan gözleri gördü.

"Yüsra'm Allah rızası cevap ver. İyiyim de lütfen." Sesindeki merhametle kızdan iyi olduğunu duymak istiyordu.

"Ali asıl sen iyi misin? Şehit olmuştun, yoksa bende mi öldüm sende yanıma geldin?" Poyraz Ali beklemediği sözler karşısında şok oldu. Ona bunları düşündürten neydi? Yaşıyorlardı işte ikisi de iyiydi çok şükür.

Elini Yüsra'nın yanağına koyduktan sonra sakince konuştu.

"Yüsra kimse ölmedi bak ben yanındayım. Gerçek hayattayız, sen kimseye söylemeden buraya geldin ve biz çok korktuk, herkes seni arıyor. Hatırlıyor musun?"

"Ama babam şehit düşmüş yine dedi. Sonra senden bahsettiler. Sende şehit mi olacaksın Ali." Burnunu çektikten sonra devam etti.

"Bak şehit olursan seni döverim tamam mı? Benden kurtulamazsın!" Yüsra hem ağlıyor hem de Ali'yi tehdit ediyordu. Poyraz Ali böyle bir konuşmayı asla beklemiyordu. Şehit olmamışken böyleyse, öbür türlü nasıl olurdu kim bilir?

"Şşt ağlama, yanındayım ben..." Poyraz Ali ne diyeceğini bilemedi.

"Söz var bana ölmeyeceksin." Dünyanın en saçma cümlesini söylese de farkında değildi.

Poyraz Ali Yüsra tarafından bu kadar çok sevildiğini bilmiyordu.

"Yüsra herkes ölecek biliyorsun değil mi?"

"Sen ölme ama şehit olma Ali nolur yalvarıyorum sana, söz ver." Ağlaması şiddetlenince söz vermekten başka çaresi kalmadı.

"Tamam tamam söz veriyorum. Ağlama artık gözyaşlarına değmez."

"Bak söz verdin." Poyraz Ali başını salladı.

"Verdim. Ama şunu unutma şehitler ölmez." Poyraz Ali Yüsra'nın ikna olması için şehitlerle ilgili ayeti söyledi.

"Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz." (Bakara, 2/154.)

Yüsra başını önüne eğdi, söyledikleri için utanmıştı.

"Bir daha sakın böyle düşüncelerle kendini üzme ve haber vermeden kaçıp gitme. Tamam mı?" Yüsra başını sallayıp Poyraz Ali'nin gözlerine baktı.

"Tamam ama sana bir şey olursa çok üzülürüm ben, rüyamda da şehit oluyordun çok korktum." Poyraz Ali yine ne diyeceğini bilemedi. Onun elinde değildi ki? Ama söz verdirtmişti bile küçük baş belası.

"Korkma ben yanındayım. Hadi kalk artık, herkes çok merak etti seni." Yüsra Poyraz Ali'nin beklemediğimi anda sarıldı yine.

"İyi ki varsın Ali, hep ol."

"Sende iyi ki varsın tatlı baş belam."

İki çocukta kalbinde filizlenen duygulardan habersiz birbirini duasına kattı.

Poyraz Ali, hediye ettiği kolyeyi geri verene kadar künyesinin yanında taşıyacağına söz verdi.

Peki geri vermek nasip olacak mıydı?

(...) 

Başınız sağolsun.

İki kelime bir hayatın son bulduğunu belirten, can yakıcı iki kelime. Doktorun ağzından dökülen iki kelime herkesin yüreğine kör ateş gibi konmuştu. Ve orada uzun süre kalmaya niyetli gibiydi.

Yüsra duyduklarından sonra bayıldı. Bilincini kaybetmeden söylediği cümle "Söz vermiştin..." demek oldu. Yere düştüğünde yanına Nehir ve Selim Albay'ın karısı koştu hemşirelerle birlikte.

Hemşirelerden biri sedye diye bağırırken koridordaki iki hasta bakıcı sedyeyle geldi. Genç kızı sedyeye yatırdıktan sonra odaya götürdüler.

Yiğit, Aslan Timi ve Selim Albay doktora itiraz edip kabullenmiyorlardı. Kim kabullenebilirdi ki?

"Olamaz doktor, git bir daha dene benim kardeşim ölemez." Yiğit'in sözleri yürekleri dağladı. Herkes çökmüş kabul etmek istemiyordu.

O sırada ameliyathaneden çıkan hemşirenin konuşmasıyla herkes ona döndü.

"Hocam hastanın nabzı geldi."

"Ne, hemen geliyorum." Herkes şaşırmıştı, şaşkınlıkla birlikte mutluluk gözyaşları akmaya başladı.

"Allah'ım sana şükürler olsun. Ben biliyordum komutanım bizi bırakmaz." diyen Onur yanındaki Fırat'a sarıldı.

Şükürler ederek sevinçlerini paylaştılar.

Yiğit "Yüsra'ya haber verelim. Bayıldı duyunca."

Selim Albay "Siz burada bekleyin oğlum ben haber veririm." diyerek elini omzuna koydu Yiğit'in, başını sallayarak onayladı.

Selim Albay Yüsra'nın olduğu odanın kapısını çaldı. Biraz açtıktan sonra eşine seslendi.

"Meryem bir bakar mısın?" Meryem Hanım kapıya geldikten sonra dışarı çıkıp kapıyı kapattı.

"Kızın durumu nasıl?"

"Sakinleştirici verdiler, uyuyor."

"Poyraz'ın nabzı geri geldi, yaşıyor."

"Ne, nasıl?" Meryem Hanım şaşkınlıkla sordu.

"Çok şükür geri geldi nabzı Meryem. Uyanınca söyle Yüsra'ya ben ameliyathaneye geri dönüyorum."

"Tamam, söylerim. Şükürler olsun." Selim Albay gidince Meryem Hanım odaya girdi.

"Ne oldu Meryem abla?"

"Haberler iyi Nehircim, Poyraz'ın nabzı geri gelmiş." Nehir önce şaşırsa da çok sevinmişti.

Birkaç dakika sonra Yüsra gözlerini açtı. Başta nerede olduğunu anlamadan etrafına baktı. Gözleri ışıkla buluşunca geri kapattı, karanlıktan sonra aydınlığa alışması gerekiyordu.

Gözlerini tekrar açtıktan sonra ne olduğunu hatırladı.

Ali şehit düşmüştü.

Gözyaşları akmaya başladı. Nehir Yüsra'nın baş ucuna giderken Meryem Hanım doktora haber vermek için odadan çıktı.

Yüsra yatağında doğrulduktan sonra ağlaması şiddetlendi.

"Söz vermişti, ama gitti." Kelimeler anlamsızca dilinden döküldü. Sadece kendi duymuştu söylediklerini. Yanına gelip kollarından tutan kadının farkında bile değildi.

"Yüsra, Yüsra sakin ol. Poyraz ağabey ölmedi yaşıyor." Duyduğu cümleye inanmadı. Nasıl yaşıyor olabilirdi? Doktorun başınız sağolsun dediği çok netti aklında.

"Yüsra bana bak. Yaşıyor diyorum, gerçekten yaşıyor."

"Nasıl olur, doktor öldü dedi."

"Sen bayıldıktan sonra nabzı geri gelmiş. Hâlâ ameliyatta ama yaşıyor çok şükür."

"Üzülmeyeyim diye yalan söylemiyorsun değil mi?"

"Yalan değil, yemin ederim yaşıyor." Yüsra şimdi inanmıştı. Ali verdiği sözü tuttmuş, hayata tutunmuştu.

Kolundaki serumu umursamadan yataktan kalktı. Eliyle şalını kontrol etti, çıkarmamışlardı.

"Dur Yüsra nereye gidiyorsun?"

"Ali'nin yanına, durumunu öğrenmem lazım."

"Tamam bekle doktor gelsin, sonra çıkarız."

"Bekleyemem onu görmem lazım." Yüsra yataktan indikten sonra aniden kalktığı için başı döndü, düşmemek için yatağa tutundu.

Doktor, hemşire ve Meryem Hanım odaya girdi. Doktor Yüsra'nın ayaklandığını görünce oraya adımladı.

"Yüsra Hanım lütfen biraz daha dinlenin. Şok yaşadığınız için bayıldınız kendinize gelmek için dinlenmeniz gerek." Yüsra yatağa oturdu, başı dönüyordu.

"Ali, o iyi mi doktor bey?"

"Ameliyatı iyi geçmiş, yoğun bakıma alındı." Yüsra şükürler olsun dedi. İçine su serpilmişti.

"Peki görebilir miyim?"

"Doktoru ben değilim ama şu an hayati tehlikesi devam ediyor. Serumunuz bittikten sonra doktoruyla konuşabilirsiniz. Hemşire hanım serumu kontrol edin." Yüsra tamam dedikten sonra yatağına uzandı. Hemşire serumu kontrol ettikten sonra çıktı.

(...)

Hemşirenin taktığı serumdan sonra tekrar uyumuştum. Uyandığımda Ali'nin iyi olduğunu bilmenin rahatlığı vardı üstümde.

Sözünü tuttmuş, şehit olmamıştı. Bu düşüncemin ne kadar yanlış olduğunu bilsem de buna tutunmak istemiştim. Ali hayatımın her anında yanımda olan güvenli limanımdı benim. Şu an Fransa'da yaşasam da Hakkari'de olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu.

Buraya tüm cesaretimi toplayıp, onu sevdiğimi söylemek için gelmiştim geç kalmamak için. Fakat o geç kalmışlığı iliklerime kadar hissettim. Şehit olduğunu duydum ve geri hayata döndüğünü. Bir mucize veya ders çıkarmam için yaşadığımız bir durum oldu. Ben yaşadım onu kaybetmeyi yaşadım. Kaybettim, kaybettim sandım. Çocukluğumdan bu yana kalbimdeki yerini idrak ettiğimde onu kaybetmekle burun buruna geldim.

Çok zordu. Ali'nin ölmüş olmasını bilmek çok zordu. Bu saatten sonra istesem de ondan ayrılamazdım. Ya o beni affetcek miydi? Aklın başına yeni mi geldi demez miydi? Ölünce mi beni hatırladın? Ya bunları söylemezdi, bilemiyorum.

Kolumdaki serum bittiği için hemşire çağrı butonuna basıp hemşireyi çağırdım. Uyandığımda odada olan iki kadın yoktu. Birbirimizi tanımasakta bana çok yardımcı olmuşlardı. Onlara da teşekkür borçluyum.

Hemşire odaya girince serumu çıkardı. Teşekkür edip Ali'nin hangi odada kaldığını bilip bilmediğini sordum. Beni takip edin deyince onun arkasından ilerledim.

Yoğun bakıma geldiğimizde bekleme alanında bekleyen Ali'nin timini gördüm. Yiğit ağabey de buradaydı.

"İyi misin Yüsra?" Yiğit ağabey ayağa kalkıp nasıl olduğumu sordu.

"Ben iyiyim ağabey, Ali nasıl?" Derin bir nefes alıp cevap verdi.

"Çok şükür iyi. Birkaç saat daha uyutacaklarmış, sonra durumuna göre çıkacak inşaAllah yoğun bakımdan." İnşaAllah diye mırıldandım.

"Peki görebilir miyiz?"

"Doktor bir kişinin görebileceğini söyledi." Acaba o ya da timden biri girmiş miydi yanına ya da Albay?

"Şey... siz gördünüz mü?" dedim utanarak, görmeye benden daha çok hakları vardı ama girmemiş olmalarını istiyordum, benim girebilmem için.

"Hayır görmedik ama sen görebilirsin. Hepimizin burada olduğunu ve benden çekeceği olduğunu söyle ona."

Sevinçle "Çok teşekkür ederim Yiğit ağabey, söylerim." dedim.

"Rica ederim. Bu arada seni unuttum sanma, anlatacaksın neden Fransa'dan Hakkari'ye geldiğini." Konuşmalarımızı oradaki yeni tanıştığım -tam olarak tanışmadım ama- insanlar da duyuyordu.

Kısık sesle tamam dedim. Hemşire gelince bir odaya girdik. Orada önlük giyip, maske, eldiven ve bone taktım.

Cam bölmeler olan koridorda yürüyüp bir odanın önünde durduk. Hemşire odanın kapısını açmak için yandaki el sensörüne elini uzattı. Kapı açılınca "Sadece beş dakika lütfen." deyip gitti.

Ellerimi birleştirip yavaşça içeri adımladım. Baş ucunda durunca gözyaşlarım akmaya başlamıştı.

Gözleri kapalı, hasta önlüğüyle, göğsündeki kablolarla bilinçsizce yatıyordu. Her zaman omuzları dik gördüğüm adamı böyle görmek beni yıkmıştı.

Gözleri kapalıydı ama beni duyabilirdi, onun için geldiğimi hissedebilirdi. Kitaplarda okuduğum bu bilgiye güvenerek konuşmaya başladım.

"Ali... ben geldim. Sen geç kalma demiştin ama ben sana geç kalıyordum. Ama sen sözünü tuttun her zaman olduğu gibi... Çok özür dilerim; korktum, cesaret edemedim. Ve seni sevdiğimi anladığımda çok geçti artık... Ama çok şükür iyisin. Bizi çok korkutsan da hayata tutundun, teşekkür ederim." Gözlerim kapalı olan gözlerinde, hareketsizce duran kollarındaydı. Her zerresini o kadar çok özlemişim ki.

"Hemen uyan olur mu? Çok özledim seni... Eğer beni affedersen yaşayacak çok güzel günlerimiz olacak inşaAllah... Ailemin vereceği tepkiden, en çokta ağabeyimle aranın bozulmasından korkuyordum. Ama senin şehit olduğunu duymaktan daha zor değil bunların hiçbiri. Uyandığında söyleyebilir miyim bilmiyorum ama ben seni çok seviyorum Ali. Bunu söylemek için gelmiştim zaten."

"Bu arada Yiğit ağabeyden çekeceğin var uyanınca," hafifçe güldükten sonra devam ettim.

"Beni de sorguya alacakta neyse. Ve herkes burada, timin, Albay. Herkes dört gözle uyanmanı bekliyor. Onlarında ne kadar çok üzüldüğünü gözlerimle gördüm. Koca koca adamlar yıklıdı resmen. Böyle güzel bir aile kazandığın için çok şanslısın." Kapının açılma sesini duyunca arkama döndüm.

"Hanımefendi çıkmanız gerekiyor." Beş dakika çok hızlı geçmişti. Tamam dedikten sonra Ali'ye döndüm.

"Ben şimdi gidiyorum ve sende hemen uyanıyorsun tamam mı? Allah'a emanetsin sevdiğim." Biraz daha baktıktan sonra odadan çıktım.

Üzerimdeki koruyucuları çıkarıp çöpe attıktan sonra yoğun bakımdan çıkıp bekleme alanına gittim. Yine herkes buradaydı.

"Yiğit ağabey ben mescide gitmek istiyorum, nerede acaba?" Yiğit ağabey cevap verecekken odada yanımda olan Nehir geldi yanıma.

"Beraber gidelim istersen canım?" dedi gülümseyerek.

Yiğit ağabey "Çok iyi olur Nehir, sağ ol." deyince bende olur dedim.

"Ne demek ağabey. Hadi gidelim Yüsra." Merdivenlerden eksi birinci kata indik. Abdest aldıktan sonra mescite girdik. Namaz kıldıktan sonra dua ettim.

(...)

Mescitten çıktıktan sonra Yiğit ağabeyle kantine indik konuşmak için. İki çay aldıktan sonra bir masaya oturduk.

"Evet Yüsra, dinliyorum. Neden geldin buraya anlat bakalım." Ne diyecektim şimdi. Allah'ım yardım et.

"Ağabey şimdi... Ali'yi görmek i geldim."

"Tek başına?" Başımı salladım.

"Yüsra açık konuşacağım. Ali'nin seni sevdiğini biliyorum, büyük ihtimalle sende onu sevdiğini söylemek için geldin. Doğru mu?" Şaşkınlıkla Yiğit ağabeye baktım. Nereden biliyordu?

"Evet." dedim kısık sesimle. "Sen nerden biliyorsun?"

"Ali bana anlattı. Neyse bunları boş verelim şimdi. Yusuf'un haberi var mı buraya geldiğinden." Beni utandırmadan bu konuyla ilgili başka bir şey sormadığı için minnettardım.

"Adéle'le geldik, onlarda kaldığımı sanıyorlar."

"Neden yalan söyledin Yüsra?"

"Özür dilerim Yiğit ağabey."

"Tamam."

"Şey Sevda teyzemgile haber verecek miyiz Ali'nin durumunu." Başını olumsuz anlamda salladı.

"Haber vermeyeceğiz, önce de vermedik."

"Ne?" Önce de yaralanmıştı ama kimsenin haberi yoktu, Yiğit ağabey hariç.

"Neden haber vermediniz?"

"Poyraz kimsenin üzülmesini istemiyor o yüzden. Bende karşıyım ama alıştım artık." Alışacak kadar çok yaralanmıştı. Ne yapıyordu bu adam kurşunların önüne mi atlıyor!

"Bilmeye hakları var ama biliyorsunuz değil mi?"

"Yüsra iyi olduktan sonra yaralandığını bilip üzlmeleri, bu korkuyu yaşamaları daha mı iyi?" Bir şey söyeleyemedim.

"Peki ağabeyim biliyor mu? Arkadaşsınız sonuçta sana söylüyorsa ona da söylüyordur."

"Hayır Yusuf'un da haberi yok."

"Anladım. Artık yukarı çıkalım mı, belki uyanmıştır." Yiğit ağabey tamam dedikten sonra masadan kalktık.

Yoğun bakıma geldiğimizde bekleme alanına gittik. Herkes bekliyordu hâlâ. Selim Albay gidip dinlenmelerini söylemişti ama kimse gitmemişti, kendisi de dahil.

Doktor gelince herkes ayağa kalktı.

"Gözümüz aydın hastamız uyandı." Çok şükür Allah'ım. Yanımda olan Nehirle sarıldım. Herkes mutlulukla birbiriyle sarılıyordu.

"Peki görebilir miyiz?" diye sordu Yiğit ağabey.

"Biraz sonra servise çıkacak o zamam görebilirsiniz."

"Tamam, teşekkür ederiz doktor bey."

(...)

Bölüm Sonu...

Selamün aleyküm herkese...

Nasılsınız?

Umarım beğenmişsinizdir.

Yazım yanlışım varsa affola.

Poyraz Ali şehit olmadı, sevindiniz mi?

En sevdiğiniz sahne 👉🏻

Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻

Benim pek içime sinmedi bölüm, umarım siz beğenmişsinizdir.

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN...

SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!

SİZİ SEVİYORUM 💙...

Beni buradan ve Instagramdan takip etmeyi unutmayın lütfen. Yine soru cevap yapacağım hepinizi beklerim.

Instagram: gizemli_yazardemir0

Selam ve dua ile kendinize dikkat edin.

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...

 

Gizemliyazardemir0

Bölüm : 23.02.2025 22:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...