26. Bölüm
Gizemliyazardemir01 / YÜSRA / 20.Bölüm

20.Bölüm

Gizemliyazardemir01
gizemliyazardemir0

Gözümün önündeki sahnenin gerçek olmaması için dua ediyordum ama gerçekti maalesef.

Az önce bana gelecekteki eşim diyen adama başka bir kadın sarılıyordu. Ne yapmalıyım şimdi? Onları öylece bırakıp gitmeli miyim? Kesinlikle bana göre bir şey değil! Kadının biri gelmiş benim sevdiğim adama sarılırken onları bırakıp gideceğim, kalsın canım.

Ben bir şey diyemeden kapı açıldı. Kapı çalmayı kimse hatırlamıyordu anlaşılan. Tim odaya girdiğinde hâlâ sarılan kadını ve Ali'yi gördü. Bu adam neden bir şey yapmıyordu?!

"Şimdi ayvayı yedik!" Zafer ağabeyin sesini duyunca gözlerimi kıstım. Onları bilmem ama Ali'nin ayvayı yediği kesin.

Kadını geri ittirip "Çık dışarı ve bir daha gözüme gözükme!" demesi bir oldu. Bense tepki veremiyordum, sanki bütün uzuvlarım hareket yeteneğini kaybetmişti. Ben ne yaşıyordum Allah aşkına?

"Poyraz," Bu kadın hâlâ nasıl konuşuyor ya?! Hangi cesaretle?!

"Çık dışarı dedim. Çık!" Hiç görmediğim kadar sinirliydi Ali. Benim yanımda böyle bir şey yaşadığı için ne düşündüğümden korkmuş olmalıydı.

Kadın bir kez daha konuşacakken Kenan ağabey engelleyip çıkmasını söyledi. Sonunda aklı yerine gelmiş olmalı ki kapıyı çarparak çıktı. Ne oluyordu acaba bu kadına, kapı çarpmalar falan! Sanki onun gözlerinin önünde sevdiği adama başka bir kadın sarıldı!

"Kapının önünde o kadar adamsınız bir kadına engel olamıyorsunuz! Çıkın dışarı." Ali'nin kükremesiyle irkildim.

"Özür dileriz kom-"

"Çıkın dedim!" İkinci söyleyişi, acaba bende mi çıksam? Tim odayı terk ederken ayağa kalktım. Durmamın manası yok zaten.

"Yüsra dur lütfen. Ben çok özür dilerim yemin ederim ben sarılmadım istemedim de. Her şeyi gördün zaten, çok özür dilerim." Az önce kükreyen bir aslanken bana karşı kediye döndü. Biliyordum, görmüştüm onun bir şey yapmadığını peki bu kadın bu cesareti nereden ve kimden aldı?

"En kötüsü de o ya zaten Ali. Az önce bana gelecekteki eşim diyen adama başka bir kadın sarıldı gözlerimin önünde. Sen olsan ne yapardın?" Ona döndüm, yataktan kalkmaya çalışınca ikaz ettim hemen.

"Dur, kalkmasana Ali!" Bana bakıp eylemine devam etti.

"Beni dinlemezsen çok kötü olur her şey. Yalvarırım dinle, seni bulmuşken kaybetmek istemiyorum."

"Tamam, tamam dinleyeceğim kalkma." Durdu ama tekrar yatmadı.

"Ali tamam dedim geri gir o yatağa."

"Gelmiyorsun ama,"

"Ya sabır," eski yerime dönüp ters ters baktım.

"Oldu mu?!" Geri yatağa oturdu bense ayakta duruyordum.

"Anlat dinliyorum."

"Önce otur lütfen sakin sakin konuşalım,"

"Nasıl sakin olmamı bekliyorsun ya?! Gelmiş bir kadın gözümün önünde sana sarıldı Ali! Aklım almıyor ya! Nereden alıyor bu cesareti?"

"Güzelim, canım biliyorum biliyorum çok özür dilerim."

"Bana güzelim falan deme!"

"Derim istediğimi derim!"

"Ne hakla diyorsun?!" Hastanede olduğumuzu unutmuş bağırıyorduk ikimizde.

"Evleneceğin adam olma hakkıyla!" Durdum. Böyle bir durum kalmış mıydı?

"Anlat artık ve bana bir daha öyle kelimeler kullanma! Helalin değilim sonuçta."

"Oda olacak inşaAllah,"

"Poyraz!" Ellerini kaldırıp "Tamam demiyorum bir şey." diyerek dudaklarına hayali fermuar çekti. Yerime oturup sakin olmaya çalıştım. Belki de benim yanımda olması hayırlı olmuştu. Çünkü Ali'nin de o kadının da ne yaptığını gördüm. Önüme başka bir şekilde çıksaydı belki inanmazdım.

Kimi kandırıyorsun? İnanırdın!

Doğru inanırdım Ali'ye. Bunca yıl tanıdığım adama inanırdım tabii! Hayatımda yeni gördüğüm, amacının ne olduğunu bilmediğim birine inanacak kadar salaklık yapmam. Ki bu olay gözümün önünde gerçekleşti.

"Anlatıyorum," alttan masum bakışlarıyla bakınca başımla onaylayıp anlatmasını istedim.

"O kadın Gözde, askeriyede öğretmenlik yapıyor." Sözünü kesip araya girdim "Askeriyede öğretmenin ne işi var?" Bunu merak etmem çok normal bence. Ali de garipsemeden cevap verdi.

"Erlere yabancı dil eğitimi vermek için öğretmen olur askeriyede oda bunlardan biri."

"Ve sana aşık, öyle mi?" Başını sallayarak onayladı.

"Öyle ama ben hep söyledim başkasını seviyorum diye. Benim sevdiğim her zaman sendin Yüsra, ne o kadın ne de başkası değiştiremez bunu."

"Peki neden sana sarıldı daha doğrusu bu cesareti nereden aldı?"

"Ben ona cesaret verecek hiçbir davranışta bulunmadım ama o hep denedi. Cesareti kendinden alıyor yani."

"Bu manzarayla karşı karşıya kalmak istemezdim Ali. Sana inanıyorum ama görmek istemezdim."

"Çok haklısın, özür dilerim." Onun suçu değildi ama bir şey demedim.

"Yüsra," sesindeki tereddüt apaçık duyuluyordu. "Bana gerçekten inanıyorsun değil mi?"

"İnanıyorum ama gitmekte istiyorum. Yalnız kalmaya ihtiyacım var."

"Gitme, burada yalnız kal."

"Ne?" Söylediği cümlede mantık yoktu kesinlikle.

"Yalnız kalırsan kafanda kurma ihtimalin var ve ben bunun olmasını istemiyorum."

"Yani ben kafasında kuran bir insanım öyle mi?" Ayağa kalktım.

"Çok güzel ya kadının biri gelmiş benim gözümün önünde benim sevdiğim, helali olmadığım için sarılmadığım, dokunmadığım adama sarılıyor ama kafasında kuran benim öyle mi?" Resmen trip atıyordum ama olan buydu! Allah aşkına benim yerimde başka bir kadın olsa ne yapardı? Ya da Ali benim yerimde olsa bana bir erkek sarılırken görse ne yapardı?

"Öyle bir şey dediğim yok!" Sesi normalden yüksek çıktı.

"Seni tanıyorum tamam mı? Yalnız kalmak istiyorsun çünkü kırıldın, anlıyorum da böyle bir şey yaşamanı, görmeni asla istemezdim. Güzelim daha fazla üzülmeni istemiyorum işte."

"Beni tanıyorsun ama yapma dediğim şeyi yapmaya devam ediyorsun." Güzelim demesinden bahsettiğimi anlamıştır umarım.

"Ona devam edeceğim," bekledi ve ekledi "Güzelim."

"Seni öldürmek istiyorum Ali!"

"Olabilir," Allah'ım birde tatlı tatlı sırıtıyor ya! Sabır.

"Bunu günde 100'den fazla düşünüyor olmalısın ve sonunda kıyamıyorsun. Sonuç olarak beni düşünmüş oluyorsun... güzel bir şey."

"Mantığına hayran kaldım gerçekten! Sen nasıl asker oldun acaba bu zekayla?" Biz normal (!) bir konuşmaya nasıl döndük ya?

"Konuyu saptırma Ali. Bunu mu konuşuyorduk Allah aşkına?" Güldü.

"Hem ben seni düşünmüyorum her saat. Kendinle karıştırma." Yine güldü.

"Her saat değil de her an seni düşündüğüm doğrudur güzelim. Seninde beni düşündüğün doğrudur, eminim." Bir de eminmiş!

"Neyse ben gidiyorum artık, çok bile kaldım."

"Çok mu? Neden bana çok az geldi acaba?" Ters bir bakış attım.

"Beni daha fazla sinirlendirme, sus Ali! Sadece iyileşmene bak."

"Biraz bekle."

"Niye?"

"Bekle sen." Yanındaki hemşire çağırma butonuna bastı.

"Neden hemşireyi çağırıyorsun? Bir yerin mi ağrıyor, ne oldu? Söylesene Ali."

"Sakin ol güzelim iyiyim."

"Neden çağırdın o zaman?"

"Bir şey isteyeceğim." Konuşacağım zaman kapı tıklatıldı ve ardından açıldı. Hemşire odaya girdiğinde direkt Ali'nin yanına ilerledi.

"Bir sorun mu var?" Ali'ye hitaben sordu bende cevabını merak ederek ona baktım.

"İyiyim, lütfen doktoru çağırabilir misiniz? Konuşmak istediğim bir mesele var."

"Dikişlerinizde açılma varsa hallederim."

"Hayır yok hemşire hanım. Sadece doktoru görmek istiyorum."

"Tamam haber veriyorum."

"Teşekkür ederim." Hemşire giderken durdurdu. "Birde kapıda bekleyenlere gitmelerini söyler misiniz lütfen?" Hemşire tabii diyerek odadan çıkıp kapıyı kapattı.

"Neden gitmelerini istedin?" Kapının önünden timin sesleri geldi odaya.

Biri "Gerçekten komutanım mı söyledi?" diye sordu, sesinden kim olduğunu anlayamadım. Hemşirenin sesi duyulmazken timin sesi geliyordu.

"Tamam hemşire hanım." Başka sesleri gelmedi.

"Çünkü onlara verdiğim basit bir görevi yapamıyorlar." Ali'nin konuşmasıyla ona döndüm o da dinlemişti timini.

"Ne görevi verdin de yapamadılar?"

"O kadını yani Gözde'yi benden uzak tutacaklardı ama önlerinden geçip odaya girdi." Bana bakmıyordu.

"Bir dakika," dedim. "O kadın sana önce de mi yaklaşıyordu?"

"Sadece konuşuyordu."

"Çok güzel gerçekten! Harika ya!" Allah'ım delireceğim.

"Yüsra sakin ol başka bir şey olmadı olamazda. Bu saatten sonra yaklaşamaz zaten. Tamam mı?"

"Eminsin yani?"

"Eminim."

"Öyle olsun bakalım ama yine yanında görürsem olacaklara karışmam ona göre."

"Tamamdır." Kapı tıklatılınca bakışlarımı Ali'den çektim. Doktor odaya girip Ali'nin yanında durdu.

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"Çok iyiyim doktor bey. Ne zaman çıkabilirim?" Doktorla aynı anda ne dedik şaşkınca.

"Sizi bir süre daha misafir edeceğiz Poyraz bey."

"İyiyim diyorum, merak etmeyin vücudum daha fazlasını gördü."

"Daha önce de mi ölümden döndünüz?" Doktorun sakince söylediği şey yutkunmamı sağladı.

"Hayır ama iyi hissediyorum."

"Peki önce muayene edeyim sonra bakarız." Stetoskopla muayne etti önce, sonra da "Ayağa kalkabiliyor musunuz?" Ali evet deyince biraz doktorun birazda kendi gücüyle ayağa kalktı. Az önce de beni durdurmak için kalkmıştı zaten. Bu sırada bana çık demediği için sessizce izledim.

"Destek almadan yürüyemezsiniz şimdilik, eşiniz yardımcı olsun." Eşi mi? Kim?

Ali ve ben şaşkınlıkla birbirimize baktık. Beni eşi sanmıştı. Çok utanıyorum şu an.

Doktor bana bakıp "Gerçi eşiniz de size yardımcı olacak kadar güçlü değil. Neden orada duruyorsun kızım eşine yardım etsene." Yerin dibine girebilir miyim artık!

"Yardım edemez çünkü incinmesini istemiyorum doktor bey." Ne?

Araya girdim "Ben eşi değilim doktor bey."

Ali duyulacak şekilde "Şimdilik," deyince daha çok utandım.

"Kusura bakmayın ben odada olunca evlisiniz sandım."

"Ben çıkayım o zaman." Kapıya doğru gidecektim ki doktor durdurdu.

"Gerek yok kızım, muayene bitmek üzere zaten." Ben çıkmak istiyorum ama! Daha ne kadar rezil olacaktım acaba?

Ali'nin alttan alttan gülmesi gözümden kaçmamıştı. Benimle eğlenmek neymiş gösteririm sana komutan!

Muayene bitince Ali "Çıkabilirim değil mi?" deyince sinirlendim. Neden bu kadar ısrarcıydı sanki?

"Birkaç tetkik isteyeceğim."

"Peki uçak yolculuğu yapmamda sıkıntı var mı?"

"Nereye gideceksiniz, mesafeye bağlı."

"İstanbul'a,"

"Sonuçlara göre karar veririz Poyraz bey. Neden bu kadar gitmek istediğinizi anlamadım ama."

Bana bakarak "Hayırlı bir iş diyelim, doktor bey." dedi. Hayırlı iş derken?

"Peki, hemşire gelip size yardımcı olacak. Geçmiş olsun." Adam bana da bakıp gülümsedi, utancımdan cevapta veremedim.

"Yüsra iyi misin? Ne oldu?" Ne olduğunu o kadar iyi biliyor ki... Benimle dalga geçiyor bu yüzden.

Ellerimle yüzümü kapattım, yapmamalıydım ama yaptım. Utandığımı çok iyi biliyor. Ve ben utandığım zaman konuşamam yüzüm kızarır. Bazen düşünüyorum da Ali'nin beni bu kadar tanıması iyi değil. Bunları bildiği için yapıyor.

"Utandın mı?" Kendi kendine gülüp sorusunu cevapladı.

"Böyle daha tatlı oluyorsun arada utandırayım seni." İstediği kadar konuşsun bakmayacağım ona.

"Küçük baş belam," bana nasıl hitap ederse etsin böyle demesi en hoşuma giden. Bende normal değilim galiba bundan hoşlandığım için. "Utanman yeterli yüzünü göster artık. Hem yakında karım olacaksın doktorun dediği gibi." Ellerimi çekip sinirle güldüm.

"O biraz zor işte. Beni almak kolay mı sanıyorsun üsteğmen? Babam var ağabeyim var."

"Benim için sadece sen varsın ama Yazar Hanım." Her hitabını seviyormuşum.

"Sen istedikten sonra gerisi hallolur Allah'ın izniyle."

"Ağabeyimin tepkisinden korkuyorum Ali. Ya seninle arkadaşlığını bitirirse, benim yüzümden aranız bozulacak." Başta ondan uzak durmamın bir nedeni de buydu.

"Böyle bir şey olmasına izin vermem Yüsra. Biz birbirimizi sevdikten sonra oda kabul edecek sonunda, etmek zorunda."

"Ağabeyimi bilmiyormuş gibi konuşma," dedim "Yüzünün halini düşünebiliyor musun ağabeyim öğrendikten sonra?" Elini çenesine koyup düşündü.

"Alt tarafı bir yumruk," emin misin der gibi baktım. "Tamam birkaç yumrukta olabilir. Yoksa beni o halimle yakışıklı bulmaz mısın?"

"Canın yanacak hâlâ yakışıklı bulup bulmayacağımı düşünüyorsun." Şu anda bile yüzündeki çiziklerle nasıl durduğundan haberi yoktu. Her zamanki yakışıklı Ali'ydi o ama canı yanmasın.

"Sorumun cevabı bu değil küçük hanım." Beni kurtaran açılan kapı oldu. Şükürler olsun.

Yiğit ağabey ve hemşire odaya girdiğinde onlara döndüm. Ali'nin bakışlarını üzerimde hissetsem de bakmadım ona. Sorusunu unutmayacaktı nasıl olsa.

Hemşire tekerlekli sandalyeyi yatağın önünde durdurdu. Ali ise tabii ki reddetti.

"Gerek yok hemşire hanım yürüyebilirim."

"Ama-" Hemşirenin lafını kesen Yiğit ağabey oldu.

"Ben yardımcı olurum, yürüyemezse oturur." Ali'ye bakıp "Değil mi kardeşim?" dedi hafif tehditle. Ali bir şey söylemeden başını salladı.

"İki dakika yoktum timi kovmuşsun. Ne oldu?"

"Sonra anlatırım." Yiğit ağabey tamam deyip Ali'nin koluna girip yardımcı oldu.

"Lan yine bana kaldın, ne olur sanki şu sandalyeye otursan bir yerin mi eksilir?" Ali ve inatçılıkları...

"İstemiyorsan yardım etme Yiğit." Tartışma konusu da pek güzel ya!

"Neyse," deyip bana baktı Yiğit ağabey "Yüsra abicim sen Nehir'in yanına gidiyorsun. Senin ifadeni sonra alacağım." Ben cevap veremeden "Ne ifadesi pardon?" diye sordu Ali.

"Sus lan merak etme sende varsın." Ali'yi azarlayıp bana döndü. "Hadi abicim." Tamam diyerek önden çıktım.

Yiğit ağabeyin "Kaç saattir aynı odadasınız siz? Kendine gel Poyraz! Hem Yüsra bana emanet sayılır bir nevi, ayağını denk al." dediğini duydum.

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Anladın sen." Daha fazla onları dinlemeyip Nehir ablaya bakındım. Çok şükür ki oradaydı ve beni görünce yanıma geldi.

Ali'nin tetkikleri yapılırken yanında olacaktım tabii ki, sadece Yiğit ağabeyden utandığım için odadan çıkmıştım.

"Nehir abla senin işlerin varsa git ben Ali'nin yanında olacağım."

"İşim bu zaten canım, testlerde bende olacağım. Ve sen yanımdan ayrılmıyorsun kesin emir."

"Neden ki?"

Önümüzden giden Yiğit ağabey ve Ali'yi işaret etti.

"Yiğit ağabey öyle istiyor." Anladım dedim sadece. Nehir abla Gözde'yi tanıyor muydu acaba?

"Bir şey sorabilir miyim abla?"

"Tabii kuzum sor."

"Sen Gözde'yi tanıyor musun?"

"Şu Poyraz ağabeye takıntılı öğretmen, tanıyorum maalesef." Herkes biliyor Ali'ye takıntılı olduğunu, kim bilir ben yokken neler yapmıştır?

"Evet o," Nehir abla bana bakıp "Bende Osman'ın anlattığı kadar biliyorum ama Poyraz ağabey hep uzak durmaya çalışıyormuş o kadından. İçini ferah tut bitanem." Ama o kadın sınırını aşıyor. Gözümün önünde sarıldı ya! Bunu nasıl unutacağım acaba?

"Haklısın Nehir abla, teşekkür ederim."

"Rica ederim. Sen burada bekle ben geliyorum."

"Tamam." Nehir abla Ali'nin olduğu odaya girdi Yiğit ağabey de vardı yanında durmak için. Önce röntgen, sonra da tomografi çekilecekti. İnşaAllah sonuçlar iyi çıkar.

Telefonumun zil sesiyle Adéle olsun diye dua ederek baktım kim olduğuna. Çok şükür arkadaşım arıyordu.

"İyi misin canım, her şey yolunda mı?"

"Ben iyiyim bir sorun yok sen nasılsın? Annem aradı mı?"

"Aramadı ama yakındır araması. Ne söyleyeceğim."

"Biraz daha idare et lütfen. Bugün İstanbul'a gelmeye çalışacağım." Ne kadar burada kalmak istesem de yapamazdım. Hem Ali de doktorla konuşmuştu, iyi olursa hep birlikte gidebiliriz.

"Tamam Yüsra dikkat et."

"Çok sağol arkadaşım, sende." Telefonu kapatır kapatmaz Ali ve diğerleri odadan çıktı.

"Bir sorun mu var?" Ali yüzümden anlamış olmalıydı.

Tebessüm ederek "Hayır yok." dedim. Emin olmaya çalışınca gözlerimi kapatıp açtım. Oda gülümsedi. Sonra diğer işlemler için başka odaya girdiler. Bende dışarıda sakince bekledim.

Sonunda tüm tetkikler yapılmış ve sonuçları bekliyorduk. Yiğit ağabey dediğini yapıp beni uzak tutmuştu bu süre Ali'den. Ne kadar huzursuz olduğu yüzünden belli olan sevdiğimin hali beni güldürüyordu. Yiğit ağabeye de saydırmıştı bayağı.

Sonuçlar için Nehir abla da doktorla Ali'nin odasına gideceği için bende onunlaydım. Hep birlikte odaya girdiğimizde Ali bize bakmadan karşıya bakıyordu. Beni fark edince yüzü aydınlandı, eşsiz gülümsemesini yüzüne kondurdu. Bende gülümsedim ama utandığım için bakışlarımı kaçırdım. Neden öyle bakıyordu sanki?

Yiğit ağabeyin sahte öksürüyle Ali doktora bakmıştı çok şükür.

"Evet sonuçlar temiz." Elhamdülillah.

"Gidebilirim o zaman değil mi?" Kendini iyi hissettiği için çok mutluyum ve çok şükür sonuçlar da temiz çıktı.

"Aslında kalmanız gerekiyor ama sizi tutabilene aşk olsun Poyraz bey." Doktorun sözleriyle güldüm. Doğru söze ne denir?

"Gidince ilk işiniz yine doktora görünmek olsun ve yaranıza dikkat edin. Şimdiden tebrik ederim." Son dediğini duymadınız değil mi, sadece ben duydum ya da öyle sanıyorum. Allah'ım lütfen söylememiş olsun.

"Neyi tebrik ediyorsunuz doktor bey?" Söylemiş gerçekten söylemiş. Yiğit ağabey şüpheyle bir bana bir Ali'ye birde doktora bakıyordu.

"Hayırlı bir iş için gitmek istiyorya Poyraz bey, ondan bahsediyorum."

Ters bakışları Ali'yi odak noktası yaptı. "Demek öyle."

"Geçmiş olsun." Doktor bizi ateş hattında bırakıp odadan çıktı. Bende Nehir ablanın arkasından küçük adımlarla ilerliyorken Yiğit ağabeyin sesiyle durduruldum.

"Bekle Yüsra." Hayır ya! Duymamış gibi yaparak yürümeye devam ettim.

"Abicim bekle dedim." Arkamı dönüp "Efendim ağabey, bir şey mi oldu?" Dudaklarımı gülmeye zorlayıp sordum.

Nehir abla da "Geçmiş olsun," deyip çıkınca beni bırakıp gitme demediğim için çok pişmanım.

"Geç şuraya otur." Önce yapmadım ama başka şansım olmadığı için gidip oturdum.

Ali "Yiğit," dedi uyarı barındıran sesiyle.

"Poyraz sus, ciddi bir konu konuşacağız." Böyle deyince bir şey demedi.

"Bak Yüsra sen benim olmayan kardeşim gibisin, Yusuf senin için neyse bende oyum. Bu," Ali'yi işaret edip "Bu benim canım (!) arkadaşım seni seviyor biliyorsun. Beni yanlış anlama seni utandırmak veya yargılamak gibi bir niyetim yok kesinlikle. Ağabeyin olarak sana da soruyorum. Emin misin kendinden ve hislerinden. Gerçi emin olmasan buralara kadar gelmezsin ama." Son cümlesiyle Ali'nin yüzünde zafer gülüşü vardı.

"Evet ağabey eminim." dedim kendimi toparlayarak. Ali'nin gülüşü büyürken başımı daha çok eğdim. Utanıyorum ne yapayım?

"Çok güzel, Yusuf'un kalbine inmesine az kaldı ya da Ali'nin."

"Ağabey deme öyle." dedim "Zaten benim yüzümden araları bozulacak diye çok korkuyorum."

"Neden senin yüzündenmiş Yüsra? Ne yaptıysa bu adam yaptı. O düşünsün sen canını sıkma." Ali arkadaşı değil de düşmanı gibi davranıyor. Ağabeyim de aynı tepkileri verecek kesin hatta daha fazlasını. Gözlerim doldu, ikisini de kaybetmek istemiyorum.

Odanın kapısı açık olduğu için hemşire yine de tıklatıp girdi odaya.

"Taburcu işlemleri tamam, danışmada imzalayıp çıkabilirsiniz."

"Çok güzel hemşire hanım teşekkür ederiz."

"Rica ederim, geçmiş olsun."

"Uçak bileti aldın değil mi Yiğit."

"Aldım kardeşim merak etme."

"Tamam eşyalarımı toplar mısın rica etsem. Malum yaralıyım."

"Yaralıysan kalsana hastanede, niye gidiyorsun?" Yiğit ağabey hem laf atıyor hemde Ali'nin eşyalarını topluyordu.

İşi bitince "Ben imzayı halledeyim sonra üstünü değiştirmene yardım ederim. Hemen geliyorum." deyip odadan çıktı. Bana çık dememesine şaşırdım.

"Tatlı baş belam," Ali'nin konuşmasıyla ona döndüm, küçük baş belam demek yerine tatlı baş belam, demesi gözümden kaçmamıştı.

"Hmm," dedim sadece gözyaşlarım akmak için sıraya girmişti çoktan.

"Gözlerinin dolduğunu fark etmediğimi sanma. Yusuf'la ne olursa olsun sonunda barışacağız emin ol. Üzme kendini ve ağlama güzelim." Ağladım.

"Hiç küsmeseniz keşke." Ağlamama engel olamıyordum.

"Benim yüzümden mi akıyor yaşların Yüsra?" Sesi titredi.

"Ne? Hayır tabii ki Ali. Sadece her şey üst üste geldi. Vurulduğunu duyduğum an hâlâ beynimde oynuyor bir film gibi. Ve çok kötü bu... Ya, ya sana bir şey olsaydı?" Yatağından kalkıp koltuğa oturdu aramızda bayağı boşluk bırakarak.

"Ağlama güzelim, yalvarırım ağlama silemiyorum, akmasın incilerin. Bak ben iyiyim yanındayım." Ona sarılmak için karıncalanan kollarıma engel olmalıyım.

"Yüsra'm ağlama artık, söz veriyorum evlendiğimizde bir kere ağlamana izin vereceğim onu da kendi ellerimle sileceğim. Ama şimdi ağlama."

"Ali ya!" Daha çok ağlamama sebep oldu.

Telefonum çalınca gözyaşlarımı silip çantamdan çıkardım. Adéle yine arıyordu az önce konuşmuştuk ama. Hemen açtım.

"Alo ne oldu Adéle?"

"Çok kötü bir şey oldu Yüsra."

"Ne? Ne oldu?"

"Önce sakin ol tamam mı? Panik yapma." Panik yaptın ya zaten!

"Birine bir şey mi oldu Adéle, konuşsana!" Ali yanımda bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum.

"Yusuf,"

"Ne oldu ağabeyime?"

"Yusuf, buraya geldi şu an evde ve sen yoksun Yüsra. Dışarıda dedim, markete gitti dedim ama inanmadı gibi. Çabuk gel."

Kısık sesimle "Ne?" dedim ve telefon elimden düştü.

Ağabeyim gelmişti ve ben orada değilim. Ağabeyim gelmişti ve ben onlara yalan söyledim, sadece yalan.

"Yüsra ne oluyor? Kendine gel ne olmuş Yusuf'a? Yüsra!" Ona döndüm.

"Ağabeyim gelmiş Ali ve ben buradayım, onlara yalan söyledim. Aileme yalan söyledim."

Şimdi gerçekten bitmiştik...

Bölüm Sonu...

Selamün aleyküm canlarımm...

Nasılsınız?

Çookk özledim sizi. 🫂

Umarım beğenmişsinizdir bölümü...

Yazım yanlışım varsa affola...

Bombayı bıraktım sonda. 💥🤭

Nasıl buldunuz?

Yusuf geldi, ne olacak sizce?

En sevdiğiniz sahne 👉🏻

Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻

Beni buradan ve Instagramdan takip etmeyi unutmayın.

Instagram: gizemli_yazardemir0

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN...

SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!

SEVİYORUM SİZİ. 💙

Selam ve dua ile kendinize dikkat edin.

 

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...

 

Gizemliyazardemir0

Bölüm : 29.06.2025 13:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...