1. Bölüm

Bölüm 1 :İntikam Düşüncesi

Gizem
gizmee

 

★ °• ★ °•

İNTİKAM DÜŞÜNCESİ

"Umay DEMİREL"

İsmim söylendiğinde etraftaki sessizlik gitmiş onun yerini insanların çığlıkları ve alkışları almıştı. Sımsıkı kapattığım gözlerimi açmadım. Bu ismin söylenmesi için bütün hayatım boyunca çalışmıştım. Şimdi ise çalışmalarımın meyvesini aldığımı sonunda görüyordum. Kendime bir söz vermiştim. Bu sözü her gün evine ağlayarak gelen yanakları al al , upuzun beline kadar altın sarısı saçları olan kıza vermiştim. Bu söz benim hayatımı değiştirecekti. Adımı bu sahnede duymak için çok çalışmıştım. Nelerden vazgeçmiştim ? Kimlere sırtımı dönmüştüm ? Ama işte başarmıştım. İsmimi tüm ülkeye duyurmuştum. Bilmiyordum ki bu isimi daha çok duyacaklarını.

 

Gözyaşlarıyla dolmuş gözlerimi açtım. Karşımdaki en az benim kadar güzel kız ağız dolusu gülümsüyordu. Ellerimiz birbirimizin ortasında birleşiyordu. Koyu kahverengi gülümsüyordu. Gerçekten de benim kadar güzeldi. Bakışlarında hiç bir kıskançlık sezemiyordum. Ben onun yerinde olsaydım neler hissederdim bilemiyordum. O kadar emeğimin boşa gittiğini görmek benim son isteyeceğim şey olurdu. Kendimi kaybetmiş bir halde yastıkları yumruklarken hayal ettim. Sanırım karşımdaki kızın yerinde olsaydım o hale gelirdim. Beyaz , uzun , narin parmaklarını ellerimden çekti ve o da beni var gücüyle alkışlamaya başladı. Gözlerimden akan yaşları ellerimin tersiyle sildim. Avuç içlerimi birbirine kenetledim ve ağzımın üzerinde tuttum. Hınca hınç dolu salona baktım. Üzerimdeki ışıklar sadece benim üzerimdeydi. Sadece benim.

 

Bugünü çok beklemiştim. Tahmin edebileceğinizden daha çok. Her başımı yastığa koyduğumda düşledim. Gözyaşlarım yatağımı ıslattığında bile pes etmemiştim. Çevremdeki iğrenç bakışlara rağmen. Gerimde bıraktığım kötü anılara rağmen.

 

Tacın bu kadar ağır olabileceği aklıma gelmezdi. Benim hayal ettiğimden daha da ağırdı. Bir anlığına düşmesin diye elimle tutum ancak bana takan kişi gayet saçıma iliştirmiş , düşmesine imkan yoktu. Altın rengi saçlarımı elbisemin önüne aldım. Doğduğumdan beridir aynı olan benim sermayem sarı saçlarımı. Gözyaşlarım yüzünden görüntüm bulanıktı. Bunun için Tanrıya teşekkür ettim. Çünkü beni izleyenler gözlerimdeki hırsı ve o hırçın kızı görsünler istemezdim.

 

---

 

Çatala tutunmuş , kabuğu soyulmuş elma diliminden ön dişlerimle bir parça kopardım. Yumuşak beyaz koltuğa tek elimle dokundum. Vücudumun bir kısmının ağırlığını elime verdim. Güneş ışığı yerdeki beyaz granitlere yansıyordu. İçerisi çok aydınlıktı. Herkesin gözü ise karşımdaki şöminenin üzerindeki büyük televizyondaydı. Murat orta kısmı açılmaya başlamış saçlarıyla oturduğu beyaz koltuktan bana doğru -arkasını- döndü. Her an dökülecekmiş gibi duran ince telli saçları bozulmuştu.

 

"Nasıl bu kadar rahat davranabiliyorsun ? Sana rahatlık ödülü verilmeli."

 

Gözlerimi devirdim. "Ne güzel dans etmişim işte."

 

Çatalımdaki elma bittiğinde çalışanın koyduğu yanımdaki tabaktakilerden bir tane daha batırdım. Bakışlarımı televizyona çevirdiğimde benim videom ile başbaşa kaldım. Magazin kanalı ekranın her tarafına ŞOK ŞOK ŞOK yazmayı ihmal etmemişlerdi. Alt yazıda ise şunlar yazıyordu ;

 

Ünlü maskenin gece kulübündeki dansı olay oldu !

 

Dün yaşananları pek de hatırladığım söylenemezdi. Normalde kendimi kaybedecek kadar içmezdim. İçimden bir ses dün gece gözlerimin içine bakan barmeni şaşırtacak derece içmemin gerekli olduğunu söylemişti. Barmenin bakışları yavaş yavaş bulanıklaşmaya başladığında etrafımdaki sesler de aynı şekilde boğucu olmaya başlamıştı. O andan sonrası ise benim iradem dışında gelişmişti. Ruhum hafiflemiş ve bilinçaltım ne hükmederse onu yapmıştım. Bu dans da onlardan yalnızca biriydi. Aslında şöyle düşünecek olursak sarhoş olan bir insanın edeceği türden bir danstı. Tabi ki magazincilerin manşetleri süsleyeceği türden bir danstı da. Dünkü eğlence mekanında magazinci olmadığını biliyordum. En azından tahmin edebiliyordum. Kapıdaki güvenlikler son derece katı davranmışlardı ben içeriye girerken bile. Ünlü olmam benim avantajım olmuştu. Videoyu yayan kişi içeriden birileriydi ancak benim için kim olduğu önemli değildi. Bunların hiçbiri benim işimi yapmama engel değildi. Hatta böyle olaylar benim işime bile yarayacaktı. Gündeme gelmek her zaman iyiydi. Haber kanallarının benim ismimle dolu olması hoşuma gidiyordu.

 

Menajerim Muratın yanında oturan pr ekiminden Şebnem bir hışımla beyaz koltuktan kalktı. Televizyonun önünden geçerek bir anlığına hipnoz olmuş gibi izlediğim televizyondan gözlerimi çekmeme neden olmuştu. Kırmızı uzun saçlarını bugün salıvermişti. Bunun nedeninin sabahın bir köründe benim evimde toplanmış olmasıydı. Herkesin gözleri şiş şişti ancak benim değildi. Her gün yaptığım cilt bakım rutinlerim ve yaptığım onlarda detoks her anda kusursuz görünmeme neden oluyordu.

 

Zaten hiç bir zaman geç kalkan bir insan olmamıştım. Sabah insanıydım. Erkenden kalkmak günün yoğunluğu başlamadan kendime zaman ayırmamı sağlıyordu. Bu alışkanlığa kendi isteğimle başlamıştım yoksa eskiden birazcık daha fazla uyumak için nelerimi vermezdim. Fazla uyumanın ise bana hiç bir getirisi bulunmuyordu. Kendime bakmaya başladığım andan beridir ise bu alışkanlığıma başlamıştım. Şimdi ise evimde bulunan insanlar daha gözlerini açamadan ben dimdik ve kusursuz bir şekilde dikiliyordum.

 

"Bu dansı daha fazla izleyemeyeceğim , benden bu kadar arkadaşlar." Şebnem mutfağa doğru yöneldi. Mutfağın ada tezgahına yaslanan evimin yardımcısı Emily'e seslendi. "Emy , kahvaltılık bir şeyler hazırlar mısın bana ? Yoksa açlıktan bayılacağım." Emily'e ben ve yakın tanıdıklarım Emy diye seslendirdi. Bu lakabı ben bulmuştum. Kendi ismi bana nedensizce oldukça uzun gelmişti. Bu kısa isim ona yeterliydi.

 

Tabağımdaki son elma dilimini de yuttuktan sonra hazırlanan kahvaltı masasına doğru ilerledim. Bahçeye çıkan sürgülü cam kapı açıktı. Adımımı attığım anda yeni biçilmiş çimen kokusu burnuma doldu. Normalde bahçe düzenlemesi için bir bahçıvan tutmuştum. Önceleri haftada bir defa gelip bahçeyi bir elden geçiriyordu ancak Emily işe girdiğinden beridir onun kocası yapıyordu. Kocası bahçıvan değildi. Emily'nin teklifi üzerine kocasının çalışmasını kabul etmiştim. Kocası bahçıvan kadar mükemmel bir işçilik çıkarmıyordu ancak en azından ortalığın düzgün olmasını sağlıyordu. Aslında onun halen işe devam etmesini sağlayan şey sabah çok erken bir saatte gelip bahçeyi elden geçirmesiydi. Böylece gün içerisinde bahçede ortalıkta dolanan birisi olmamış oluyordu. Erkenden iş bitmiş ve bahçe tamamen bana ait oluyordu.

 

Kapıdan çıkarken karşılaştığım Emy gözlerini benden çekmiyordu. Yanımda durduğunda kafamı çevirip baktım. "Noldu Emy , bir sorun mu var ?"

 

Emy endişeli gözlerle bakıyordu. "İyi misiniz ?" Çekik gözlerinde bir şeyler gizli gibiydi.

 

"Gayet iyiyim , neden ?" Endişesini anlamaya çalışıyordum. Dün gece yaşananlardan bahsediyordu onu anlamıştım ancak ben son kadehten sonrasını hiç bir şekilde hatırlamıyordum.

 

Sağ elini omzuma koymak için uzattığında hemen geri çekti. Gereksiz temastan hoşlanmadığımı en iyi o biliyordu. "Gece , kötü görünüyordunuz. Sabah yatak odasını düzenlerken ebeveyn banyosu berbat durumdaydı. Sanırım mideniz pek iyi değildi."

 

Uyandığımda banyonun halini görmüştüm. Emy kibarlığından her tarafın kusmuk olduğunu açıkça söylememişti ancak gerçek buydu. Uyandığımda her zamanki gibi dinç kalkamamıştım. Banyoya yöneldiğimde ise o facia görüntüyü görmüştüm. Daha çok bakıp yine temizlik hastalığım tetiklenmesin diye hemen kafamı çevirmiştim. Kendimi ayıltmam için ise başka bir banyo kullanmam gerekmişti.

 

Etrafıma bakındım. Murat ve Şebnem kahvaltıya gömülmüşlerdi. "Sanırım öyleydi."dedim ve bahçeye doğru ilerlemeye başladım. Emy bir anlığına duraksamıştı ancak o da mutfağa doğru yola koyulmuştu. Bir kaç adımdan sonra aklıma düşen soru karşısında arkamı döndüm ve Emy'e seslendim. Emy arkasını hızla dönüp aramızdaki mesafeyi en aza indirdi.

 

"Buyrun Umay Hanım."

 

Gözlerimi gözlerine diktim. Yüzündeki ifadeyi süzdüm. "Dün tek mi geldim ?"

 

Emy gayet netti. "Poyraz bey ile geldiniz. Sizi odanıza kadar yalnız bırakmadı , daha sonra ise çok kalmadan çıktı. Çıkmadan önce ise sabah başucunuza söylediği karışımı koymamı rica etti."

 

Cam bardağın içindeki içeceği Emy'nin koyduğunu düşünmüştüm ve şaşırmıştım. Onun ayılmam için yapacağı karışımlardan değildi. Zaten kendi de bilmiyordu böyle şeyleri benim anlatmamla yapıp getiriyordu. Kafam o kadar karışıktı ki onun yaptığını zannetmiştim. "Tamam Emy , sağol."

 

Kahvaltı sofrasındaki önüme konan portakal suyuyla kesişiyordum. Magazinlere konu olan gece kulübü görüntülerimi tekrar tekrar kafamda baştan sarıyordum. Her ayrıntısını kaçırmamaya dikkat ediyordum. Belki böylece unuttuğum bir kaç şey aklıma geri gelir diye umuyordum. Gözlerimi kapattığım zaman yaşanan bazı kareler gözümün önüne geliyordu. Bunlar çok net değillerdi ancak bulanık suyun içindeki bu anıları dikkatle inceledim.

 

İlk anı masanın üzerinde dans ederken saçlarımı savuruşumdu. Saçlarım bir kağıt gibi yüzüme çarpıyor ve daha sonra yer çekimine karşı koyamayıp omuzlarıma dökülüyordu.

 

İkinci anıda ise Poyrazın kollarındaydım. Beni kucaklamıştı ve bende kollarımı onun boynuna dolamıştım. Beni dikkatlice yatağa yatırmıştı. Kafamın yastığıma geldiğini hissettiğimde huzursuzlanmıştım. "Üstüm pis , değiştirmem lazım." Ağzımdan bu cümle çıkmıştı. Bunun üzerine Poyraz sanki sinirlenmişti. "Şu durumda bile temizlik düşünüyorsun. Yalnızca gözlerini kapat , tamam mı ?" Sonra ise gözlerim kapanmıştı.

 

Şebnem ellerini dikkatini ona vermemi istercesine bana doğru salladı. Onunda elinde portakal suyu vardı. Emy'nin meşhur meyve suları... "Hadi tamam anladım dans edecektin ama neden masanın üzerini tercih ettin ? Nedenini çok merak ediyorum." Yanında oturan Murat'a bakış attı. "Merak ediyoruz yani. Sende merak ediyorsun değil mi ?" Murat cevap olarak kafasını aşağı yukarı salladı.

 

"Masanın üzerine çıkmazsam magazinciler beni düzgünce çekemezler diye düşündüm." Bunun gerçek olmadığını biliyorlardı.

 

Murat tabağındaki son omlet parçasını çatallayıp ağzına attı. "Kapının önünde birileri var mı acaba şuan ? Ben geldiğim zaman yoklardı."

 

Elimle Emy'e seslenecektim ki bahçe kapısından içeriye Poyraz girdi. Arkasından da Emy ona eşlik ediyordu. Her zamanki ifadesiz yüzünü takınmıştı. Bir şeylerden rahatsız olduğunu anlamıştım. Yürürken kahverengi saçları beyaz yüzüne gölge yapıyordu.

 

Murat neşeli bir şekilde şakıdı. "İşte geldi , sahte sevgili." Sesinin yüksekliği bir anlığına irkilmeme neden oldu ancak kimseye belli etmedim.

 

Poyraz ona cevap vermedi. Yanımdaki sandalyeyi çekip otururken Murat'a bakışlarımı kenetlemiştim. Bakışlarımdan korkan Murat ellerini yukarı kaldırdı. "Özür dilerim komutanım." diyordu gözleriyle.

 

"Dışarısı haberci dolu içeriye zor girdim."dedi Poyraz hepimize tek tek bakarken.

 

"Hoşgeldin."dedim ona yandan bir bakış atarken. Bana cevap olarak göz kırptı.

 

Poyraz benim en yakın arkadaşımdı ancak herkes onu sevgilim zannediyordu. Bunu bilerek ben söylemiştim kamuoyuna. Hem sevgili haberleriyle uğraşmayacaktım hem de sevgilim diye tanıttığım kişi zaten arkadaşım olduğu için her soruya rahatlıkla cevap verebilecektim. Poyraz da bu oyunu çok güzel bir şekilde devam ettiriyordu. Ona çok minnettar olduğumu biliyordu. Yapım gereği duygusal konuşmalar yapmazdım ancak bakışımdan teşekkür ettiğimi anlardı.

 

O benim ortaokulda tanıdığım yakın arkadaşlarımdan biriydi. Ortaokulda üç kişilik arkadaş grubumuz vardı. Ben , Selin ve Poyraz. Selin ile ortaokulun son zamanlarında konuşmayı kesmiştik. Poyraz ile ise bu zamana kadar arkadaş kalmayı başarmıştık. Poyraz beni iyi idare ediyordu. Her zaman bir yerlerden çıkıp beni kurtarıyordu. Zaten sorun çıkaran bir insan değildim o yüzden sorun olmuyordu.

 

Kamuoyuna yalanım bir tek aslında arkadaşım olan kişiyi sevgilim gibi göstermem değildi. En büyük yalanım onlara gösterdiğim yüzümdü. Hem gözle görülen hem de gözle görülmeyen şeylerdi.

 

Gözle görülen şeyler estetiklerimdi. Küçük bir çocukken bile isteye kırdığım burnumun yerine yenisi gelmişti ve bu burun oldukça güzeldi. Vücudumdan aldırdığım onlarca yağlar ise fiziğimin böyle güzel kalmasının nedeniydi. Ufak tefek yaptırdığım botokslar ise estetik adı altına girmiyordu benim için. Ezelden beri benim olan şeyler ise sarı saçlarım ve bakışlarımdı. Dergilere kapak olacak kadar etkileyici bakışlarım...

 

Gözle görünmeyen şey ise karakterimdi. Bütün herkes beni kırılgan ve narin bir kız olarak biliyordu ancak ben onun tam tersiydim. Benim karakterim sırtında onlarca bıçakla hala yaşamak için direnen birini andırıyordu. Sırtından akan ılık sıvı ve gerisinde kan gölü bırakan bir karakterdi bu. Rolümü iyi oynuyordum. Sadece en yakınlarım hariç hiç kimse aslında cani , hırsı yüzünden gözü dönerken her şeyi yapabilen , tam bir duygusuz birisi olduğumu bilmiyordu. Ekranların karşısına pembe kokoş elbiselerimle çıkarken içten içe bundan nefret eden asıl kişiyi kimse görmüyordu. Kimsenin görmesine de gerek yoktu. Aptal sarışını oynamak bana güç ve hayallerimi getirmişti , bunların elimden gitmemesi için ise her şeyi yapabilirdim.

 

"Dışarının habercilerle dolu olması normal Poyrazcığım. Bu hanımefendinin neler yaptığını görmüş olman lazım."dedi Murat. Halen sofradakileri yemekle meşguldü.

 

Poyraz kollarını önünde birleştirdi ve masaya dayadı. "Gördüm." Bana bir bakış attıktan sonra tekrar Murat'a döndü. "O kadar da abartılacak bir şey olmadı. Dün bende oradaydım."

 

Murat'ın yüzü güldü. "Madem oradaydın neden sevgilinin masaya çıkıp yarınlar yokmuşcaşına dans etmesine izin verdin." Kendince laf sokuyordu.

 

Laflarını ağzına tıkmak için ağzımı açtığımda Poyraz atladı. "Sevgili demeyi kes. Umay benim arkadaşım ve ben arkadaşım ne isterse yapmasına izin veririm. O istediğini yapabilir. Kendi iradesi , kimseden izin almasına gerek yok."

 

Murat siyah zeytine çatalını batırmaya çalışıyordu ama zeytin kaçıp duruyordu. İçimden o zeytinin uçup gözüne girmesini diledim.

 

"Ayrıca sadece dans etmiş bunda büyütülecek bir şey görmüyorum. İnsanların o anları unutması sadece bir kaç günlerini alır."diye ekledi Poyraz.

 

Poyraz ve ben birbirimizin hayatlarına çok saygılıydık. Hayatlarımıza karışmıyor yalnızca ihtiyaç olduğu zaman birlikte hareket ediyorduk. Dün ise yanıma nasıl geldiğini anlamamıştım. Büyük ihtimalle halimi gören barmen onu çağırmıştır diye düşünmüştüm. Telefon geçmişimde onun arandığını görmüştüm.

 

"Evet , haklısın. İnsanlar çok çabuk unutuyorlar. Umay canım sende sosyal medya üzerinden bir açıklama yaparsın olur biter."dedi konuya dahil olan Şebnem.

 

Murat sonunda ellerini masadan çekmişti. "Doğru söylüyor. Magazincilerin karşısına çıkmaya gerek yok. Bir açıklama yeterli. Şebnem sen metni hazırlayıp Umay'a gönderirsin." Son lokmasını yuttu. "Ben dışarıdaki magazincileri hallederim."

 

Sonunda evimden gittiklerinde koltuğuma yayıldım. Poyraz elinde sabah içtiğim karışımdan iki bardak ile yanıma çöktü. Bir bardağı önüme doğru uzatırken diğer bardağı kendine koydu.

 

"Yine mi ? Sabah içtim ya."dedim uflayarak.

 

Dudaklarını büzdü. "Hala kendine gelmemişsin gibi hissediyorum Umay."

 

Sırtımı dikleştirdim. Saçlarımı ona doğru savurdum. Daha sonra yüzümü ona döndüm. Ellerimle çenemi kavradım. "Güzel yüzüm ve ben yeterince dinç görünmüyor muyuz ? Bence hakkımızı yiyorsun."

 

Poyrazın ufak sessiz bir kahkahasından sonra gözlerimi devirdim. Yaptığı içecekten bir yudum aldım.

 

"Şu hareketlere insanların inanması hiç zor değil. Sana kesinlikle çok yakışıyor. Bence asıl kimliğin sana hiç yakışmıyor. Önceden böyle değildin. Yani ortaokulda olanlardan önce. Her neyse boşver. Bu konuları hiç açmadım ve sen de duymadın."

 

Bir yudum daha aldım. "Dün neler oldu anlatsana." Dediklerini umursamadım. Dediği gibi duymamış gibi yaptım.

 

Ellerini önünde birleştirdi. "Saat bir gibi beni aradın. Telefonu açtım ama hiç ses vermedin daha sonra barmen telefonu aldı. Pek de iyi olmadığını söyledi ve bende seni oradan aldım."

 

Kafamda birleştiremediğim noktalar vardı. Halen düne dair bir şeyleri hatırlamıyor olmam sinirlerimi bozuyordu. Dün bana neler olmuştu ?

 

Parmaklarımı saçlarımdan geçirdim. "Yanıma geldiğinde tek başıma mıydım ?"

 

Kafasını salladı. "Mekanda pek kimse yoktu. Yalnızca bir kaç kişi ve ortalığı temizleyen görevliler vardı."

 

İçecekten bir yudum daha aldım. Bir an önce bitsin diye büyük yudumlar alıyordum ama bitmemek için ant içmişti. "Tanıdık var mıydı ?"

 

"Hayır. Mekanın köşesinde karanlıkların içerisinde oturan birileri vardı ama tekinsiz durdukları için pek onlara dikkatli bakmadım. Zaten bizim de öyle tanıdığımız birileri yok , değil mi ?" Kahverengi gözlerini bana dikti.

 

Dudağımı büzdüm. Ondan gizli işler çevirip çevirmediğimi bu soruyla ortaya çıkaracağını düşünüyordu. "Hayır , tabi ki."

 

Cevabım onu tatmin etmişe benziyordu. Dudağını büzdü. "Ne seni bu kadar içirdi Umay ?"

 

Başımı salladım. "Bilmiyorum , inan ki bilmiyorum. Normalde böyle yapmam ama dün kafamı bozan bir şeyler olduğu kesin." Sorduğu sorunun cevabını bende bilmiyordum ve düşünmekten kafam yanmıştı resmen.

 

"Tanıdık kimse yoktu içeride acaba seni çeken magazinciler mi canını sıktı ?"

 

Dudağımı ısırdım. Hatırladığım kadarıyla içeride magazin ışıklarını hiç görmemiştim. Kocaman kameraları içeri almayacakları için telefon kameraları ile çekilmiş olmalıydı görüntülerim. Bunu da illa ki bir magazincinin yapmasına gerek yoktu. Zaten artık herkes bir magazin çalışanı gibi davranıyordu. Sadece evin eksiklerini almaya çıktığımızda bile insanlar ceplerindeki telefonları çıkarıp gözlerimizin içine sokuyorlardı. Daha sonra da fotoğraf için müsait olmadığımızı söylediğimizde ise ağzına geleni sayıyorlardı.

 

Yüzümü buruşturdum. "İçeride normal insan görünümlü magazinci canavarlar vardı belli ki çünkü magazin ışıklarını gördüğümü hatırlamıyorum."

 

"Bugün mekana gidip oradakileri sorgudan geçireyim." Önündeki içeceği bitirmişti. "Hem güvenlik kameralarına bakarım. İçeride neler olmuş görürüz bakalım."

 

Onun içeceği bitmişti ama benimki halen bitmemişti. Kalan içeceği kafama diktim. Poyraz gözlerini açarak beni izledi. "İyi olur , bana haber verirsin."

 

Ellerini önünde birleştirdi , sırtını arkaya yasladı. "Bugün neler yapacaksın ?"

 

"Prova var , oraya uğrayacağım akşamüstü."

 

Kaşlarını kırıştırdı. "O öğlen değil miydi ? Dün yanımda aradılar ya."

 

Omzumu silktim. "Benim gibi bir modelle çalışmak istiyorlarsa benim davranışlarıma saygılı davranmaları gerektiğini biliyor olmalılar. Ben diğer modeller gibi değilim sonuçta. Bu mesleğe yeni gelmedim." Yüzüme gururlu gülümsememi takındım.

 

Kafasını salladı.

 

"Hem yalnızca bir kaç saat geç gideceğim. Benden önce diğer modellerle provayı yaparlar."dedim.

 

Gülümsedi. "Peki bunlardan onların haberi var mı ?"

 

"Ne ? Tabi ki yok." Bende gülümsedim ve göz kırptım.

 

Poyraz gittikten sonra etrafı toplaması için Emy'i salonda yalnız bıraktım. Odama geçip biraz kafamı dinlemem lazımdı. Bu lanet olası beynimin hafıza bölümü dün olanları silmişti ve onları geri getirmem lazımdı. Belki yalnızca eğlenen insanlar için dünün pek de önemi olmazdı ancak benim için durum öyle değildi. Bir şeyler olduğunu biliyordum ve bu benim kalbimi sıkmaya yetiyordu. Kötü bir şey yapmamıştım bundan herkes emindi. Örneğin bir insanı öldürmemiştim.

 

Öldürmemiştim değil mi ? Ah , kahretsin. Bunun doğruluğunu kafamda doğrulamıyordum. Dünü kafamda tekrar tekrar oynatırken ne kadar geçti bilmiyordum. Kapının tıklamasıyla yerimde doğruldum. Emy'nin sesi duyuldu. "Umay hanım , bir misafiriniz var."

 

Şuan hiç kimseyi beklemiyordum. "O kim Emy ?"

 

"İsminin Kiraz olduğunu söyledi. Sizi tanıdığını iddia ediyor."

 

Bu da kimdi şimdi ? Yoksa yine evimi bulmuş takıntılı hayranlardan biri miydi ? En sonki ruh hastası için uzaklaştırma kararım vardı ve bunun ismi şuan evime gelen ile aynı değildi.

 

Yatağımdan indim. Terliklerimi giyerken cevap verdim. "İçeriye almadın umarım , Emy." Ardından kapıyı açtım. Kapının aniden açılmasıyla hizmetçi kadın bir anlığına irkildi. "Hayır ,"

 

Emy'nin konuşmasının geri kalanını dinlemeden beyaz merdivenlerden inmeye başladım. Bu gelen her kimse evimin adresini bulup gelmesinin cezasını çok ağır bir şekilde çekecekti. Sinirlerim şimdiden gerilmeye başlıyordu.

 

Kapalı olan kapıyı açtım. Hızla Emy de yanımda bitmişti. Karşımda benim boylarımda bir kız duruyordu. Yüzü bana benziyordu hatta çok benziyordu. Saçları kahverengiydi , benimkinin aksine. Zaten benim saçlarıma sahip olmak herkesin harcı değildi. Bakışları benim yorgunken takındığım bakışları andırıyordu. Karşımda bana bu kadar benzeyen kız görmeyi hiç beklemiyordum. Şaşırmıştım. Kahverengi saçlarını yukarıdan bol bir topuz yapmıştı. Yüzünde hiç bir ifade yoktu ancak ben onu süzerken o da beni süzüyordu. Bu kızın amacının ne olduğunu anlamam çok sürmedi. Büyük ihtimalle bana benzediği için ya para isteyecekti ya da dublörüm olmak isteyecekti.

 

Tek kaşımı kaldırdım. "Kimsin ve evimin adresini nereden buldun ?" Elimi yanımda duran Emy'e uzattım. Emy ne istediğimi anlamıştı. Telefonumu uzattı. "Sen cevap verirken polisi arıyorum , birazdan burada olurlar." Sözlerimde bıkkınlık vardı. Gerçekten de bıkmıştım böyle olaylardan.

 

Karşımdaki kız hareketlendi. Eliyle telefonumu sanki tutabilecekmiş gibi elini bana uzattı. Kendimi geri çektim ve polis merkezinin aramamı açmalarını bekledim.

 

"Kiraz ben , Umay Hanım." Gözleriyle bir bana bir de telefonuma bakıyordu. "İş teklif etmiştiniz , onu kabul ettiğimi söylemek için gelmiştim. Evinizin adresini siz bana verdiniz."

 

Ellerini cebine soktu bir şeyler arıyor gibiydi. Telefonumu yavaşça aşağı indirdim. "Ne iş teklifinden bahsediyorsun sen ? Ben seni daha önce hiç görmedim." Polise evimin adresini söylerken kız aradığı şeyi daha hızlı aramaya başladı ve çantasından bir kağıt çıkardı ve bana uzattı.

 

"Buyrun dün sizin verdiğiniz adres."

 

Uzattığı kağıdı aldım. Küçük bir kağıda yazılmıştı adres ve kesinlikle benim el yazımla yazılmıştı. Telefonu kapattım. Ne işler dönüyordu böyle ? Başım ağrımaya başlamıştı. Sanki kafamda düğüm olan yerler çözülmeye başlıyor gibiydi. Kağıdı avucumun içinde ezdim ve sakladım. Kollarımı birbirine kenetledim. "Dublör istemiyorum. Dün ne olmuşsa sana iş teklif etmiş olabilirim ancak şuan öyle düşünmüyorum. İyi günler." diyerek kapıyı şaşkın bakan kızın suratına kapatırken kız eliyle durdurdu. Gözlerimi devirdim. "Elini çeker misin ?"

 

Elini hızlıca kapıdan çekti. "Bana teklifiniz basit bir dublörluk değil Umay Hanım. Bana farklı bir teklifte bulundunuz. "

 

Kapıyı tekrardan açtım. Bu kadar ısrarcı olması sinirimi bozuyordu. Dublör istemediğimi söylemiştim zaten ama hala ısrar ediyordu. "Anlat o zaman."

 

Kız üzerindeki bol deri ceketi düzeltti. "Dün eğlence mekanında tanıştık sizinle. Size ne kadar çok benzediğimden bahsettiniz ve dublör olmamı istediniz. İşin şartlarını anlattığınızda ise biraz şaşırdım çünkü bu dublörlüğü yalnızca evde yapmam gerekiyordu. Yani evde siz gibi davranmamı istediniz."

 

Yüzümü ekşittim. Dediklerinin ne kadar saçma olduğunu anlayamıyordu herhalde. Bir dublörü bir insan neden evde isterdi ki ?

 

"Canım sen dublör olmanın tanımını bilmiyorsun sanırım. Dublörün evde işi olmaz."

 

Kız umutlu bakıyordu. "Evet , dün bende size bunu sordum ancak nedenini söylemediniz. Bana evinizin adresini verip teklifi kabul edersem geri kalanları burada konuşmak istediğinizi söylediniz."

 

Kafam duyduklarımdan sonra dank etti. Düğümün bir kısmı açılmıştı. Evet , dün bu kızla barda tanışmış ve ona iş teklifinde bulunmuştum. Kızın o halini kendime çok benzemiştim ve etkilenmiştim. Ona dublörluk teklif etmiştim ama yalnızca evimde yapacağı bir dublörluk. Bu dublörlüğü neden teklif ettiğimi ise tam olarak bilemiyordum. Ondan istediğim benim evde olmadığım zamanlarda evde benim gibi giyinip salonun büyük beyaz koltuklarında oturmasıydı. Aklıma bazı ipuçları doluyordu. Evdeki güvenlik kameralarını düşünmüştüm dün gece. Bu karşılaştığım kızın benim gibi kameraların görebildiği yerde oturduğunu hayal etmiştim. Kameralar onu ben gibi gösteriyordu o açıdan. Evde olmadığım zamanlarda neden evde bir tane daha benden olmasının nedenini anlayamıyordum. Kafam karmançormandı.

 

Baş parmağımla şakaklarımı ovdum. Yavaşça çekildim ve içeri girmesi için yer açtım. "İçeri gel."

 

Emy misafir için kahve hazırlarken bir gözü de bizdeydi. Onunda kafasında sorular vardı bende olduğu gibi. Kızın kahvesinin gelmesini bekleyemeden konuya atıldım.

 

"Dün neler oldu bana en baştan anlatabilir misin ?"

 

Kız şaşırdı. "Siz hatırlamıyorsunuz sanırım ondan biraz önce öyle davrandınız."

 

"Yok hatırlıyorum , sadece mizacım böyle." Gözlerimi devirdim. Tabi ki hatırlamıyordum ondan soruyordum bu soruları zaten.

 

Dudağını büzdü. "Değişik bir mizacınız varmış gerçekten." Emy kızın önündeki sehpaya kahvesini bırakırken kız hemen kahvesine atıldı.

 

Emy halen bana bakıyor gözleriyle sorular soruyordu. Ona pek bir şey anlatmazdım ama o da bana soru sormazdı. Yalnızca bakışlarıyla benim anlatmamı beklerdi.

 

Kızın bu kadar alık olması beni boğuyordu. Sesli bir şekilde ofladım. "Canım anlatacak mısın yoksa seni yaka paça atmak için birilerini çağırayım mı ?"

 

"Özür dilerim." Kahvesiyle o kadar çok haşır neşir olması tuhaf duruyordu. Sanki ilk defa bu kadar güzel bir kahve içiyordu. Elinin tersiyle dudağından akacak gibi duran kahveyi sildi. "Anlatayım."

 

Gözlerimle takip ederken aynı zamanda onu dikkatle dinlemeye başladım.

 

"Dün arkadaşlarımla parkta oturuyorduk. Sonra bir arkadaşım buralarda çok ünlü bir kulüp var dedi. Hepimiz gitmek istedik ama bizi oraya almazlardı. Biliyorsunuz yalnızca sizin gibi ünlüleri içeriye alıyorlar belki de sadece seçtikleri kişileri içeriye alıyorlar bilemiyorum." Kafasını sağa sola salladı. "Sonra Nevzat bir fikir buldu içeriye girebilmek için. Kendisi çok zeki birisidir. Benim gibi değildir. Bilindik bir üniversitede bilgisayar mühendisliği okuyor. Sınavları da çok iyidir , zaten her zaman onu kıskanmışımdır."

 

"Arkadaşlarınla ilgilenmiyorum. Konuya dönebilir misin ?" Dudaklarımı ısırdım.

 

Kız bir anlığına afalladı."Tamam. Sonra içeri girebilmek için önümüzdeki bir grubun üyesiymiş gibi davrandık. Tam içeri girecektik ancak güvenlik bizi durdurdu. Baya bir dil döktük ona , yalnızca yarım saat içeride kalmamıza bile izin vermedi. O kadar uğraştan sonra içeriden siyah saçlı bir kadın çıktı. Sigara içiyordu bizim hemen sağ tarafımızda. Bizim yalvarmalarımızı duymuş sağolsun bizi içeriye almaları için güvenlikleri ikna etti."

 

"Kadın kimdi ? Tanıyor muydunuz ?"

 

Kız kafasını sağa sola salladı. "Hayır biz tanımıyoruz ama siz tanıyorsunuz sanırım çünkü sizi onunla konuşurken görmüştüm."

 

Siyah saçlı , sigara içen bir kadın. Aklımda birisi canlanmadı. Alnımı kırıştırdım. Sonra düşünmek adına bunu kafamın derinlerine attım. Kız anlattıkça bazı parçalar da birleşiyor gibi hissediyordum o yüzden bu kadını hemen anlatmasını istemedim. "Anlatmaya devam edebilirsin."

 

"İçerisi tahmin ettiğimizden daha da kalabalıktı. Bu kadar çok tanınan birilerini aynı yerde görmek hepimizi çok şaşırttı. Bir şeyler içmeye başlarken ve anın tadına varmak için arkadaşlarımla barmeni esir alırken sizle tanıştım. Tek başınıza içiyordunuz." Oturduğu yerde kıpırdandı. Sanki birazdan anlatacaklarını heyecanla anlatacak gibi duruyordu. "Sizi gördüğüm zaman çok heyecanlandım çünkü her zaman beni size benzetirlerdi. İlk defa sizi canlı canlı görünce ne yapacağımı bilemedim. Aklıma ilk gelen şeyi yaptım zaten aklım pek yerinde değildi. Yavaş yavaş algılarım kapanıyordu."

 

Kıkırdadı. "Fotoğraf çekilmek istedim ama siz kabul etmediniz. İlk başta yanımızdan kalkar gibi yaptınız ama daha sonra nedense geri döndünüz ve benimle konuşmaya başladınız. Ne kadar çok size benzediğimi söylediniz. Daha sonra da bana iş teklifinde bulunmak istediğinizi söylediniz. Çok düşünceli bir haliniz vardı sanki kendinizde değil gibiydiniz. Şaka yapıyorsunuz sandım ilk başta ancak siz ciddiydiniz ve iş teklifini anlattınız bana. İş teklifiniz çok kolaydı , anlamlaştıramamıştım. Yalnızca evde olmadığınız zamanlarda evinizde durmamı istediniz."

 

"Daha sonra da sana detayları konuşmak için ev adresini verdim."dedim diyeceklerini tamamlamak adına.

 

"Evet , tam olarak öyle oldu."

 

Kafamı salladım. Dediği çoğu şeyi hatırlıyor gibiydim ancak bunlar sanki bir sisin içindeydi. Bu sisler , kesik kesikti. Tek tek kızın dediklerini içimdeki hayali süzgeçten geçirdim. Onun söylediklerinden başka şeyler de aklıma düşüyordu ancak onlar ne zaman olmuştu bilemiyordum. Anılar zamansız bir şekilde aklıma doluyordu. Tam da tahmin ettiğim gibi kızın konuşması düğümlerin çözülmesine çok yardımcı olmuştu , her ne kadar kızdan hiç haz almasamda.

 

Bahsettiği kadını sorma vakti gelmişti. "Kadınla benim konuştuğumu gördüğünü söyledin, peki bu kadını bana tarif edebilir misin ?"

 

Kız elindeki kahveyi pipetiyle içmeyi bırakıp sehpanın üzerine koyarken onu izliyordum. Tahmin ettiğim şey oldu ve yere döktü. "Özür dilerim , yanlışlıkla oldu."

 

Sinir bu sefer bütün vücudumu dolanarak başıma toplandı ve başımı sıktı. "Emy !" Sesim çok hiddetli çıkmıştı. Emy koşarak yeri silmeye başladı.

 

Çoğu zaman o kadar da kötü durumda olmadığımı kabul etsemde halen kendimi kontrol edemiyordum. Temizlik takıntım bana sonradan gelen kötü bir hediyeydi. Bu takıntım genellikle kendim üzerinde fazlaydı ancak evimin temiz olması da hoşuma gidiyordu. Emy beni tanıdığı için artık çıkışlarıma takılmıyordu. Poyraz ise şikayette bulunuyor , yanımda sürekli ıslak mendil bulundurmamdan bıkıyordu. Özellikle ellerimi sürekli bir şekilde pis hissediyordum ve yıkama ihtiyacı hissediyordum. Ellerime baktığımda ortaokulda düştüğüm zamanı hatırlıyordum. Düşmenin etkisiyle ellerim toz topraktı. Çizikler içinde olan avuç içlerim yanıyordu ve hiç kimse bana yardımda bulunmamıştı. Zaten bana her şeyi yaşatan insanlardan yardım beklemiyordum. Selin yanıma koşup beni lavaboya götürdüğünde ise ellerimi buz gibi suyun altına tuttmuştum ve acım biraz olsun dinmişti. Poyraz bu takıntımın arka planını bilmese de Selin biliyordu. Selin ortaokulda yaşadığım çoğu şeyi biliyordu. Selin karakutumdu. Selin okulun bodrumunda yaşadıklarımı biliyordu. Selin duvarlarda yankılanan çığlıklarımı biliyordu.

 

Kız yerinde sıçradı sesimi duyunca. Tekrar tekrar özür dilesede onu duymuyordum. Emy işini titizlikle bitirdiğinde içim rahatlamıştı. "Evet , kadını anlat."

 

"Siyah uzun saçlı bir kadındı. Saçları gibi siyah bir elbise giymişti. Elbisesinin sırtı açıktı. Bir de beyaz yüzüne çok yakışan kırmızı ruju vardı."

 

Yutkundum. "Peki ne zaman onunla konuşmaya başladım ?"

 

"Ben sizle konuştuktan sonra konuştunuz ama daha önce de konuştuysanız bilmiyorum."

 

Evet , tam olarak her şey yerine oturuyordu. Siyah saçlı kadını çok iyi tanıyordum ama o beni daha çok tanıyordu. İçime bir yumru oturdu. Nefesim zorlaştı. Onunla karşılaşmam bana iyi şeyler getimeyecekti. Uzun zaman sonra bir tanıdıkla karşılaşmak her zaman huzur verici değildi. Bu karşılaşma acı verebilirdi. Özellikle , geçmişi kalbini taşlaştıran insanlar için bir kıyametti. Benim için , onu tekrar görmek bir kıyametti.

 

Bakışım buğulandı. Ellerim şakaklarımı buldu. Kendimi beyaz koltuklarının rahatlığına bıraktım. Zihnim onun saçlarının siyahına boyanıyordu.

 

Telefonuma gelen mesaj ile yerimde tekrardan doğruldum ve gözlerimi hızlıca kırpıştırdım. Mesaj ise korktuğum şeyin olduğunu bildirir gibiydi. Bugünün gelmesi kaçınılmaz sondu. Benim kaçınılmaz sonum. Geçmişimi kesip atmak için bir şanstı ama bu şans çok riskler içeriyordu. Her ne kadar bundan kaçmak istesem de dün her şeyi kabul etmiştim , bundan geri dönüş yoktu. İntikam almak isteyen Umay artık geride kalmıştı. Bu duyguların üzerini sıkıca örttüğümü düşünüyordum ancak örtüleri yalnızca sallamak tekrardan üzerinin açılmasına neden olmuştu. Kayıtlı olmayan numaradan gelen mesajı açtım.

 

İlk başta kimden başlamak istersin ?

Tuna mı ? Aleyna mı ? Serkan mı ? Mesajım seni şaşırtabilir ama bunun zamanı gelmedi mi eski arkadaş ? Onlara hak ettiklerini vermenin zamanı gelmedi mi ? Gözlerinde o intikam ışığını gördüm , Umay. Bana kimi seçtiğini ve ne zaman başlamak istediğini yaz.

Selin

 

 

 

Bölüm : 06.12.2024 14:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...