5. Bölüm

Bölüm 4 : Gizemli Hediye

Gizem
gizmee

★°•★°•

GİZEMLİ HEDİYE

Gözlerini üzerimden çekip yola bakması için bakışlarımı ona çevirdim. "Her ne açmak istiyorsan açabilirsin , sorun yok." Sağ elimle yolu gösterdim. "Ancak yola bakmazsan ölümüm senin elinden olacak ve ölürsem bile ellerim yakandan asla inmez." Daraldığımı hissettiğim için kazağımın boyun kısmını rahatlattım.

 

Hiç cevap vermeden gözlerini üzerimden çekip telefonundan şarkı açtı. Şarkı arabanın içinde yankılanmaya başladı. Göz ucuyla gördüğüm kadarıyla bir şarkı listesi vardı bile o yüzden şarkılar en baştan çalmaya başlamıştı. Sesi bilerek kısık tutuyordu. Dinlediği türü sokaklarda her bir köşede duyabilirdiniz ancak bu benim bu türü sevdiğim anlamına gelmezdi. "Gerçekten rahatsızsanız kapatabilirim." Kafamı sanki hiç rahatsız değilmişim gibi sallayıp pencereden dışarı baktım. Yüzüm istemsiz buruştu.

 

Yol boyunca kendinin sevdiği şarkılara maruz kaldığım için içim daha çok daralıyordu. Her zaman sessizliği sever birisi olmuştum. Sessizlik , beynimi daha iyi kullanmama neden oluyordu. Düşünürken özellikle dışarıdan gelen herhangi bir ses beni aşırı rahatsız ediyordu. Şuan düşündüğüm söylenemezdi ancak şarkılarının verdiği o , hiç bir şeyi kafaya takmayan havası beni sıkıyordu. Arabayı kullanan oydu ve şuan bir şey diyebilme hakkına sahip değildim. Belki de hayatında ilk defa böyle bir arabaya binmişti. Şimdilik bu deneyimini bozmayacaktım ama daha sonra için söz veremezdim.

 

İyi araba kullanıyordu. Manevraları kolayca anlatabiliyordu. Böylesine büyük ve arazi aracı sayılacak bir arabayı iyi kullanması hoşuma gitmişti. En azından arabama zarar vermezdi. Gözlerim pencereden ona döndü. Direksiyonu bütün eliyle kavramıyor yalnızca avuç içleriyle yön veriyordu arabaya. Yerimde başka bir kız olsaydı yanında deri ceketli , siyah renginin tanımı olarak duran ve çoğu kişi için yakışıklı denebilecek olan bu kişiye karşı hayranlıkla bakardı. Özellikle bu direksiyon kullanışıyla çoğu kişiyi kendine çektiğine emindim. Kırmızı arabası ise kesinlikle imajına büyük bir çizik atıyordu. O arabanın içinde kızların etkileneceklerini zannetmiyordum. Kaşlarım çatıldı. Ben bunların hiç birinden etkilenmiyordum. Ben hiç bir şeyden etkilenmiyordum çünkü duygularım olmayalı oldukça uzun zaman olmuştu. Duygu ne demekti ondan bile bir haberdim. Yalnızca benim düşüncelerim önemliydi. Evet , çoğu kişiye göre bencil bir insandım.

 

Düşünceler aklımı tamamen ele geçirmeden önce duraksadım. Şirketin bulunduğu plazaya oldukça yakın bir konumda olduğumuzu fark ettim. Kendime gelince tekrar kulağıma açtığı şarkı takıldı. İyi ki düşüncelere dalmışım diye içimden geçirdim. "Sağa çeker misin ? İneceğim."

 

Bir yola bir bana baktı. "Daha dediğiniz konuma gelmedik ama." Yavaşladı ve sağa doğru arabayı çekmeye koyuldu.

 

Çantamı kucağımdan kaldırıp koluma yerleştirdim. "Biliyorum ancak ikimiz beraber giremeyiz ya plazaya , sonuçta birbirimizi tanımıyoruz." Araba yanaştığı zaman kapıyı hızlıca açtım ve bir bacağımı dışarıya çıkardım. "Sen burada bir kaç dakika bekle ardından arkamdan içeriye gir." Tamamen dışarı çıktığımda bakışlarımı ona çevirdim. Kafasını hafifçe eğip bana bakıyordu. Sorgular gözlerle bakarken kafasını anlamış gibi salladı. Bakışlarımı pencereden yola çevirdim. Tam bir kaç adım attıktan sonra belki de onun hiç aklına gelmemiş olan bir şeyi söylemediğim aklıma geldi. Geri dönüp indiğim kapının camına tıklattım. Bunun üzerine pencereyi uzaktan tek bir hamle ile açtı. Siyah gözleri üzerimdeydi. Heyecanlı mıydı ?

 

Yüzüme çarpan , bir yerden çıkan , sarı saçlarımı elimle uzaklaştırdım. "Bu araba benim üzerime kayıtlı değil. İyiliğimin dokunduğu birinin hediyesi." Gülümsedim. Bu arabayı bilerek saklamıştım. Bu günler için saklamıştım. Yıllar önce tamamen tesadüfen hayatını kurtardığım yaşlı bir amcanın bana hediyesiydi bu. Bütün çocuklarıyla sorunları olan bu amca beni bir iyilik meleği olarak görmüş ve dile benden ne dilersen demişti. İşte ben de o sırada araba işini aradan çıkarmıştım. Ellerimi pencereye dayadım. "O yüzden sana da bana da sorun çıkaramazlar." Göz kırptım.

 

Plazının olduğu köşe başını dönerken halen gülümsüyordum. Bütün her şeyi yıllar önce ayarlamam çok hoşuma gidiyordu. Aslında planınım her bir ayrıntısı önceden belli değildi ancak ben işimi sağlama almak adına bu tarz şeyleri önceden ayarlamıştım. İleri görüşlü olmak bunu gerektirirdi.

 

Ellerimi ısıtmak adına yumruk yapmış bir şekilde plazanın bahçesindeki beton yolunda yürüyordum. Kalbim hızlı hızlı atıyordu. Her gün hayal kurduğum şeyleri artık yapabilecektim. Artık onların canlarını alabilecektim. Artık rahatça uyuyabilecektim. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Artık ben , eski ben olmayacaktım.

 

Siyah uzun bir arabanın yanından geçerken içeriye girmeme yalnızca bir kaç adım kalmıştı. Birden omzuma aldığım darbe ile olduğum yerde sarsıldım. Bu darbe beni kendime getirmiş gibi hissettirmişti nedense. Hayal dünyasında yürüyor gibi hissediyordum ancak şimdi gerçek dünyaya uyanmıştım.

 

Uzun , siyah paltolu adam refleks olarak beni belimden yakaladı."Hanımefendi ?" Dengemi halen sağlayamıyordum. Hemen yanımdaki süs havuzuna doğru eğilmiştim resmen. Adamın kolu buna engel oluyordu ancak ben doğrulamıyordum. Bir bacağımı ileriye atarak dikleşmeye çalıştım. "İyi misiniz ?"

 

Kendimi düzelttiğim gibi adamın belimdeki elinden kurtuldum. Bir adım geriye adım attım. Yüzüme düşen saçlarımı uzaklaştırdım. "Önünüze bakmıyor musunuz ya ? Az daha süs havuzuna düşüyordum." Kaşlarımı çattım. Bunu yapmama etraftaki diğer binaların camlarından yansıyan güneş ışığı da etkili oluyordu.

 

Ellerimi gözlerimi siper edip yüzünü incelemeye koyuldum. İlk dikkat çeken yeri bence kirli sakallarıydı. Kirli sakalları yüzüne karakteristik bir ifade katıyordu. Belki de sakallarını kesse ortaya bebeksi bir yüz çıkacaktı bilemiyordum. Sakalları onun yaşını büyük göstermesine neden oluyordu. Gözlerimi yüzünde gezdirdim. Siyah uzun saçları vardı. Alnına dökülüyordu saçları. Gözleri ise yeşildi. Hayır , hayır. Elaydı gözleri. Yeşili fazla bir elaydı.

 

Yüzü anında sallandı. "Yalnız Hanımefendi siz bana çarptınız. Ben burada duruyordum. Siz oradan geldiniz ve bana çarptınız." Eliyle geldiğim tarafı gösterdi. Daha sonra gözleri üzerimde gezdi ve beni iyice bir süzdü.

 

Haklıydı ancak şuan kabul edemezdim. "Sizin durduğunuz yerin saçmalığı yüzünden çarpmış olabilir miyim acaba ? Arabanın hemen dibinde durmuşsunuz ve yanından geçtiğim anda size çarptım." Sesim hiddetli

çıkıyordu.

 

"Ne yapabilirim , pardon ? Biraz daha çekilsem arabanın bagajına gireceğim. Ayrıca siz suçlusunuz ancak beni suçlamaya devam ediyorsunuz ?" Tek kaşını kaldırdı. "Hatanızı kabul etseniz ölmezsiniz , hatırlatayım."

 

Sinir kat sayım yükseliyordu. Bir tartışma olduğu zaman ben kazanmalıydım. Her zaman. "Buranın ne kadar kalabalık olduğunu görüyorsunuz değil mi ?" Gözlerimi kıstım. Ellerimle olduğum yeri işaret ettim. "Ayrıca oradan gelirken sizi görebilmem mümkün değil. Şu kocaman araç bütün girişi kapatmış durumda." Kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Böylece her ikimiz de suçlu olmuyoruz değil mi ? O yüzden hatam da olmuyor."

 

Güldü. Parmaklarını saçlarından geçirdi. "Siz kadınlar asla hatanızı kabul etmezsiniz , değil mi ?" Dudağını yaladı. "Benim çabalamam hata zaten."

 

"Ne demek istiyorsunuz ya ? Genelleme yapmayı bırakın artık." Sanki içimdeki sinir beni olduğum yere çivilemişti. "Ayrıca hatanızı kabul etmeyen sizlersiniz. Bunu yapan türünün tek örneği değilsin. Senin gibilerden burada milyonlarca var ama nedense hatayı kabul etmeyenler bizler oluyoruz. Hatırlatırım en çok yalan söyleyenler de sizsiniz." Güldüm ve kafamı yere çevirdim. Daha sonra tekrardan ona baktım. Bu gülüş tartışmayı kazandığım anlamına geliyordu. "Bir insan neden yalan söyler peki ? Hemen cevabı söyleyeyim. Hatasını kabul etmezse yalan söyler."

 

Yüzündeki gülümseme silindi. İşte bu. "Şuan siz de genelleme yaptınız ama. Bütün erkekler aynı değildir hatta bütün insanlar aynı değildir." Derin bir nefes verdi. "Her neyse sizinle tartışmaya girmeyeceğim."

 

"Güzel." Saçlarımı yüzüne doğru savurarak arkamı döndüm ve kapıya doğru yürüdüm. Ben yürürken topuklu botlarımın sesi de benimle geliyordu.

 

Gözlerimi bir anlığına yan tarafa doğru çevirdiğimde onun da arabasından inip bana doğru geldiğini gördüm. Tam zamanında gelmişti. Döner kapıdan içeriye girdim. Beni hemen güvenlik görevlileri karşıladı. "Hoşgeldiniz." Ellerindeki dedektörü üzerime tuttular. Üzerimde bir şey olmadığını anladıklarında ise bana yolu gösterdiler. "Şöyle geçebilirsiniz." Bugünlük üzerimde tehlikeli bir şey yoktu. Bugünlük yoktu ancak sonrasını bilemezdim.

 

Resepsiyon kadına büyük bir gülümseyle yaklaştım. Beni yakinen tanıyan kişiler hariç bunun sahte bir gülümseme olduğunu bilemezdi. Resepsiyonist kadın bana cevaben gülümsedi. Açık kahverengi saçlarını yukarıdan sıkıca ve düzgünce bir topuz yapmıştı. Yuvarlak yüzü sempatikti. Ben ona yaklaştığımda ve ellerimi masaya dayadığımda konuştu. "Hoşgeldiniz , Umay Hanım."

 

Yanındaki erkek resepsiyonist çalan telefonla uğraşıyordu. Telefonu kulağına götürüp konuşurken ayağa kalkma ihtiyacı hissetti. Gözlerimi kadına çevirdim. "Hoşbuldum." Yüzümdeki gülümseme bir an olsun silinmiyordu. "Ben Tuna Karaca ile görüşmeye gelmiştim."

 

Kadın önündeki bir şeylere göz attı. "Tabi ki. Randevunuz var mı ?"

 

Randevum tabi ki yoktu. "Ah , evet olacaktı. Kontrol edebilir misiniz ?"

 

Kadın bilgisayarına bakınmaya başladı. "Hemen bakıyorum." Bir kaç saniye sonra kadın bana döndü. "Konudan bağımsız ama gerçekte daha güzelsiniz. Televizyon çoğu kişiyi çirkinleştiriyor maalesef ama siz her zaman çok güzelsiniz." Kıkırdadı. "Sizi canlı canlı görmek hayalimdi ve şuan gerçek oldu."

 

"Bende tam sana topuzunun ne kadar yakıştığını söyleyecektim biliyor musun ?" Gözleri büyüdü. "Kesinlikle tam senin tarzın. Bayıldım." Bütün samimiyetimi kıza verdiğimi hissediyordum. O da bunu alıyordu , yüzünden okunuyordu.

 

Topuzuna şöyle bir dokundu. "Gerçekten mi ? Teşekkür ederim."

 

"Rica ederim ama ben gerçekleri söylüyorum." Göz kırptım. Bunun üzerine kız resmen eridi.

 

Kızın mutlu yüzü bir anda düştü. "Sistemi kontrol ediyorum ancak bir randevu göremiyorum. Tekrar bir ekranı yenileyeyim." Dudağını büzdü. "Maalesef , Umay Hanım randevunuz görünmüyor. Bugüne olduğuna emin misiniz ?"

 

Şaşırmış gibi davrandım. "Evet , eminim." Göz ucuyla Suskun'un olduğu tarafa doğru baktım. Tekli koltuğa yayılmış bir şekilde oturuyordu ancak gözleri bendeydi. Tetikteydi.

 

Kadın ekranda gördükleri karşısında kafasını salladı. "Maalesef görünmüyor."

 

Kaşlarımı çattım. "Nasıl olabilir ? Ben randevu yaptırdım ve bana not ettiklerini söylediler." Kadın da kaşlarını çattı ama halen gözleri ekrandaydı. Olmayan bir şeyi arıyordu.

 

"Anladım , Umay Hanım. Sistemsel bir sorun olabilir. Tuna beyin sekreterini arayalım isterseniz , sizin randevunuzu doğrulamış oluruz böylece."

 

Telefonu eline aldığı gibi atıldım. "Şuan ne demek istediğinizin farkında mısınız ? Yalancı muamelesi görüyorum. Ve sizin gibi güzel bir Hanımefendi yapıyor bunu çok kırıldım." Hayal kırıklığını bütün yüzüme yansıttım.

 

Bunda başarılı olmuştum. "Ne münasebet Umay hanım. Yalancı muamelesi yaptığımı düşündürdüysem çok üzgünüm. İnanın ki öyle bir anlamda söylemedim. Özür dilerim , kusura bakmayın."

 

"Neyse , ben gideyim o zaman. Siz bana hiç yardımcı olmuyorsunuz ve aksine beni zan altında bırakıyorsunuz." Ellerimi bir hışımla masadan çektim ve arkamı döndüm. Suskun oturduğu yerde irkildi.

 

Daha bir adım atmışken kadın arkamdan seslendi. "Umay hanım , durun." Arkamı döndüm. Gözlerimi gözlerine diktim. "Şirketimiz adına özür dileriz belli ki sistemsel bir sorun var. Sizi misafir olarak ağırlamaktan şeref duyarız." Masanın yanında bitmiştim. Önünden bir kart aldı. "Şöyle , ziyaretçi vereyim kartı size. Bunu turnikeler için kullanabilirsiniz. On ikinci kat."

 

Hemen gardımı indirmedim. "Teşekkürler." Elindeki kartı aldım. "Biraz önce yaşananları yok sayıyorum."

 

"Rica ederim. Tekrardan hoşgeldiniz , Umay Hanım."

 

Hafifçe gülümsedim. "Hoşbuldum."

 

Hemen sağımdaki turnikelere doğru yürürken gözlerimle onu aradım ancak oturduğu koltukta yeller esiyordu. Belli ki şuan tam arkamdaydı ancak şuan ona bakamazdım. Buraya yalnız gelmiştim.Saçlarımın ön kısmından çıkan bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırırken bunu gözlem yapmak olarak kullandım. Resepsiyondaki kız şuan başka biriyle ilgileniyordu ve bulunduğum tarafa bakmıyordu. Diğer resepsiyonist adam ise ortada yoktu. Kartı turniklere okuttuktan sonra yavaşça geçtim. İçimden söylenip duruyordum. Umarım şuan tam da arkamdasındır , Suskun.

 

Asla arkama bakmadan asansörlerin yanına vardım. Sağ elimle düğmeye bastığımda arka çaprazımda bir sıcaklık hissettim. İçimin rahatlaması için kısa bir anlığına arkama baktım. Oradaydı. Yukarıdan inen asansörün kapısı açıldığında içerisinden biri erkek üç kişi çıktı. Adam hariç diğer kadınlar beni hemen tanımışlardı ki gülüşüp alttan alttan birbirlerini dürtmüşlerdi. Yanımdan geçip giderlerken onlara hafifçe gülümsedim onlar da bana gülümsediler.

 

Asansörün köşelerini kendi etrafımda dönerek kontrol ettim. Kamera yok gibiydi ama yine de tedbirli davranmam lazım gibi hissediyordum. Çantamla oynarken kafamı eğdim. Ağzımı oynatmadan konuşmaya çalıştım. "Ağzını oynatmadan konuş benim gibi." Kafamı kaldırdım yüzümü görmesi için. Kısa bir bakış attı. "Bir an hiç gelmeyeceksin zannettim."

 

Sol elindeki saatiyle oyalandı. "Ben iyi bir takım arkadaşıyımdır , merak etmeyin." Gözlerini arkamda hissettim.

 

"Kapı açıldıktan sonra tam çıkarken arkamdan kartı uzatacağım , hemen al." Gözlerim kat göstergelerine kaydı. Çok yaklaşmıştık.

 

"O iş bende."

 

Kapı açıldığında hemen asansörden indim. Arkama uzattığım elimden kartı hemen kaptı. Hiç bir şey olmamış gibi yürümeye başladım. Sağa döndüm. Büyük cam kapılar sonuna kadar açıktı. Derin bir nefes alıp içeriye daldım.

 

Solumdaki çalışanların masaları karmançormandı. Her bir çalışan ya bilgisayarıyla ilgileniyordu ya da kulağında telefonla ayakta bir yerlere yürüyorlardı. İçeri girdiğim zaman bir kaç kafa bana dönüp baktı ancak çoğu kişinin dikkatini çekmedim. Herkesin ilgi odağı başka yerdeydi. Yönetim katının olduğu bu kat çok da büyük değildi. Girişte sizi karşılayan büyük bir alanda , çalışan masaları vardı. Bu masalar duvar kenarlarına konumlandırılmıştı. Sağ tarafımda ise buğulu cam kapılar bulunuyordu. İçerisi oldukça aydınlıktı.

 

Çalışan masalarının sonlandığı yerden yol sağa kıvrılıyordu. Sağa döndüm. Burası oldukça sessizdi. Küçük bir koridordan sonra beni sekreteri olduğuna emin olduğum bir kız karşıladı. Masasında oturmuştu. Sarı saçlarını yeni boyatmıştı , ilk bakışta anlamıştım. Önündeki kağıtları karıştırmakla meşguldü. Pembe renkli blazer ceketi üzerinde gayet bol duruyordu. İçerisine ise tam tersi dar bir beyaz gömlek giymişti. Masasının yan taraflarında bulunan duvarlar boydan boydan kitaplıkla doluydu. Gömme olan bu kitaplığa bir sürü kitaplar yerleştirilmişti. Buradaki kitapların hiç birinin okumadığına ise emindim.

 

Masanın yanına vardım. "Merhaba , Tuna bey müsait mi ?" Normalde burası sessiz değildi belki ki ancak bu kitaplar sesleri soğuruyordu. Onun odasının yanında başka başka odalar da bulunuyordu. Kapısının yan kısmında ismi yazılmıştı. İsmini okumak , mideni büzüştürdü ancak çaktırmadım.

 

Kadın masadan başını kaldırıp bana baktı. "Merhaba , Umay Hanım." Kapıya doğru baktı yan yan. "Evet , şuan müsaitler ancak randevunuz bulunuyor muydu ?"

 

Yüzümü buruşturdum. "Her yerde randevum olup olmadığının sorulmasının mantığını anlayamadım. Buraya gelmeden önce de soruldu. Birbiriniz hakkında bilginiz yok mu ?"

 

Yuvarlak çerçeveli gözlüğüne baş parmağıyla dokundu. "Kusura bakmayın. Tabi ki koordineli bir şekilde çalışıyoruz ancak bazı karışıklıklar oluyor malum oldukça kalabalık bir şirketiz. Olacak olan yanlışları en aza indirmek adına temkinli davranıyoruz yalnızca." Yorgunluktan gülümseyemiyordu bile.

 

"Her neyse , randevum var. Resepsiyondaki kadın kontrol etmişti , ona sorabilirsiniz." Kapının yanına gelip işaret parmağımla gösterdim. "İçeriye girebilir miyim artık ?"

 

Kafasını hafifçe salladı. "Buyrun." Eliyle kapıyı gösterdi.

 

Kapıyı açarken ve ardımdan kapatırken gözlerim onunla buluştu. Sekreterin masasına varmasına bir kaç adım kalmıştı. Oldukça rahat bir hali vardı. ​​Benim aksime. Siyah gözleriyle benim gözlerim yaklaşık bir saniye boyunca birbirine kenetlendi. Kafasını belli belirsiz aşağı eğdi. Kendisinden pek hoşlanmasam da işini düzgünce yapıyordu. Dediklerimi yerine getirme sırasında aynı şeyleri milyonlarca söylememe gerek olmuyordu en azından.

 

Kapıyı kapattıktan sonra arkamı hemen dönmedim. Derin bir nefes aldım , gözlerimi bir saniyeliğine kapattım. Arkamdan bir ses yükseldi. "Buyrun ?" İğrenç sesi hala aynıydı. Yüzüm buruştu ama bunu hemen savuşturdum.

 

Gözlerimi açtım. Yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim. Ona göre eski bir arkadaşımı görmeye gelmiştim. Bana yaptıklarını göz ardı etmeye çalıştım. Bana en az zararı dokunan kişiydi ama bu onun da suçlu olduğunu gösteriyordu. Belki onun ölüm şekli daha insancıl olacaktı ancak o da ölecekti.

 

"Selam." Gözlerimi kıstım. "Sanırım sizinle tanışıyoruz değil mi ?" İşaret parmağımla onu gösterdim.

 

Büyük bir kahkaha attı ve ayaga kalktı. Kollarını iki yana açtı. Bu hali bile mide bulandırıcıydı. Sanki gerçekten eski yakın bir arkadaşını görmüş gibi davranıyordu. İki yüzlü pislik. "Umay ! İnanamıyorum ne kadar da güzelleşmişsin. En son yarışmadan sonra karşılaşmıştık değil mi ?"

 

Sahte gülümsemle masasına doğru yürüdüm. O sırada o da masasının yanından bana doğru geliyordu. "Evet , o zamandı."

 

Tam karşımda durduğunda gözleriyle beni baştan aşağı süzdü. Kusmuğum ağzıma kadar geldi ancak yutkundum ve onu ileriye attım. Yüzüm bu sırada buruştu. Yüzü halen gülüyordu. "Hoşgeldin. Seni hangi rüzgar buraya attı , yoksa başarımı kutlamaya mı geldin ?"

 

Halen kendini üstün görmeye devam ediyordu. Sen benim için bir daha görmemek adına kapımın dışına attığım bir çöp bile olamazsın , iğrenç mahlukat. "Ah , hem seni görmeye hem de tabi ki başarılarını kutlamaya geldim. Büyük bir ödüldü gerçekten tebrik ederim." Bir elini sıkmam için uzattı. Eline baktım. O gün bana uzattığı eli aklıma geldi. Elini bilekten kırmamak için direndim. Elini sıktım. Diğer elim ise yumruk halinde durmaktan avuçiçlerimde tırnaklarımın izinin çıktığına adım kadar emindim. "Hoşbuldum , bu arada."

 

Ellerini geri çektiğinde hala gözleri üzerimdeki kıyafetlerimdeydi. Gözleri daha sonra gözlerimi buldu. Şeytan gözünü daha önce görmemiştim ancak işte şimdi görmüştüm. "Senin bir gün geleceğini hiç düşünmemiştim. Çok şaşkınım açıkçası." Masasına geçerken eli ensesine gitti. "Ben , bana hala kızgınsın zannediyordum."

 

O masasına geçince bende önündeki iki koltuktan sağ taraftakine yerleştim. Buradan her taraf daha iyi görünüyordu. Karşımda kitaplık vardı ancak bir kaç kitap hariç hiç bir şey yoktu. Bibolar ve saçma sapan figürlerle doluydu raflar. Duvarlarda tablolar asılıydı. Gerçek olduğunu düşündüğüm bitkiler de odanın bazı köşelerine konumlandırılmıştı. Masasının arkasında ise büyük bir tablo asılıydı , belli ki bütün dosyalar ve önemli belgeler ya masasının gözünde ya da sekreterinde saklanıyordu. Hatta belki gizli bir arşivleri bile vardı. İhtimaller gözümün önünden birer birer geçti. "Biliyorsun ki onlar biz çocukken yaşandı. İnsanlar çocukken daha acımasız olurlar o yüzden seni suçlayamam. Ben bütün yaşananları unutup buraya geldim , umarım sende bana aynı barışçıl bir şekilde yaklaşabilirsin." Rolümü iyi oynuyordum. Oyunculuk tekliflerini gözden geçirmenin belki de zamanı gelmişti.

 

Gergin yüzü bir anda silindi. Dediklerime gerçekten inanmıştı. Salak. "İnanır mısın şuan kalbimdeki bir yükü aldın götürdün. Bunu duyduğuma çok mutlu oldum. Bende senin gibi düşünüyorum tabi ki. Her şeyi unutup yeniden başlamayı ve tanışmayı bütün benliğimle istiyorum ve sana ben de barışçıl bir şekilde yaklaşıyorum." Gülümsedim. "İnsanlar büyüyünce değişir değil mi ? Bende değiştim belli ki sende değişmişsin. Küçükken pek de sosyal ve girişken bir kız değildin , hatta biraz hırçındın da." Ellerini salladı. "Bunu seni yermek için söylemiyorum lütfen yanlış anlama yalnızca bunları geride bırakman çok büyük bir adım , çok sevdim."

 

İçimden kahkaha attım. Konuşmaları gerçekten gülünçtü. Bir insan bebekken nasılsa yaşlıyken de aynıydı , bunu herkes bilirdi. İnsan kolay kolay değişmezdi ve bende değişmesi en zor olandım. "Evet , dediğin gibi bu bizim açımızdan yeni bir başlangıç sayılsın o zaman." Bir bacağımı diğer bacağımın üzerine attım.

 

"Kesinlikle." Önüne bir saniyeliğine baktı. "Ah , sormayı unuttum. Bir şeyler içer misin ?"

 

Dudağımı büzdüm. "Hayır , almayayım. Çok kalamayacağım maalesef."

 

"Üzüldüm , neden ? Konuşacak bir şeylerimiz olduğunu düşünüyorum. Eski günleri tekrar açmak ve moral bozmak niyetim değil ancak şuan hayatımızda neler oluyor konuşurduk." Gözleri , inanmasam içtenlikle bakıyor diye düşünürdüm.

 

"Başka bir gün konuşuruz." Gözlerimi üzerine diktim. "Değil mi ?"

 

Telaşlandı gibi oldu sanki. "Tabi ki."

 

O can alıcı soruyu bir an önce sormak istiyordum. Soru ağzımdan bir nefeste çıktı. "Hala onlarla görüşüyor musun ?"

 

Elini alnına götürdü ve ovdu. Buraya sohbet için gelmemiştim. Gözlerim masanın üzerinde geziniyordu. Çerçeve içinde aile fotoğrafı vardı. Kendi isimliği masasının önündeydi. Bir kaç dosya kapalı bir şekilde masanın üzerindeydi. Görebildiğim bir kağıdın üzerinde ise tapu senedi yazıyordu. Onun dışında pek de bir şey yoktu.

 

"Ortaokul sonrası sadece Aleyna ile görüşmeye devam ettim ama onunla da lisenin ilk zamanlarında küstük." Derin bir nefes verdi. "Bak , onun hakkında ne düşündüğünü biliyorum. O... O arkadaş olarak sayılabilecek birisi değildi. Ortaokul zamanında nasıl onunla arkadaş oldum bilemiyorum."

 

Gülümsedim , saçıma dokunurken. "Bunu sonradan da olsa anlaman ne kadar güzel." Ellerimi önümde birleştirdim. "Hiç gördün mü peki küstükten sonra ?"

 

Kafasını salladı. "Hayır , hiç görmedim."

 

"Neden küstünüz peki ?" Başkaları olsa bunu direkt sormazdı. Lafı dolandırmak sonucu değiştirmez.

 

Açık kahverengi saçlarını düzeltti. "Bunu daha sonra konuşmak sanırım daha mantıklı. Eski konuları açıp moralimi bozmak istemiyorum." Kol saatine baktı. "Yaklaşık bir saat sonra önemli bir toplantım var.

 

Dudağımı büzdüm. "Anladım." Gözlerimle odayı taramaya devam ediyordum. Çerçeveli fotoğrafta kendi ailesiyle olan fotoğrafı bulunuyordu. Belli ki evlenmemişti. Öldükten sonra arkasından ağlayan insanlar azalmıştı. ​​​​​Arkasından ağlayan insanlar olur muydu , sahi ?

 

"Ee , senin hayatında neler olup bitiyor ? Duyduğuma göre güzel bir ilişki içerisindeymişsin."

 

Onunla dedikodu yapmaya hiç niyetim yoktu. Üstü kapalı cevaplar en doğru olandı. "Evet. Senin var mı birileri ?"

 

Güldü. "Maalesef. Sanırım ben hiç bir zaman evlenemeyeceğim."

 

"Neden ?"

 

"Bilmem , kendimi hiç hazır hissetmiyo" Konuşmasını odanın kapısının açılma sesi bozdu. Gözlerimiz o tarafa döndü. "Kapıyı tıklatmadan nasıl girebilirsiniz ? Ceyda ?" Sekreterine seslendi.

 

İçeriye uzun boylu bir adam girdi. Arkası dönüktü. Sekreter adamı durdurmaya çalışıyordu ama pek de başarılı olamıyordu. İstediğim ipucu ayaklanmış bana mı gelmişti yoksa ?

 

Adam önünü döndüğünde hemen tanıdım. Bu adam biraz önce tartıştığım adamdı. Elinde siyah ve üzerinde kırmızı kurdele olan bir kutu tutuyordu. "Benim randevum olmasına gerek yok değil mi Tuna bey ?" İsmini çok imalı bir şekilde söylemişti. Gözlerim ona döndü. Yüzü bembeyaz olmuştu. Korkmuştu.

 

Sekreter kadın hala konuşmaya devam ediyordu. "Tuna bey çok özür dilerim , durdurmadım." O da pes etmişti artık.

 

Tuna eliyle sekretini gönderdi. Adam bunun üzerine kapıyı kapattı. "Yeni bir hediye getirdim sana. Kusura bakma biraz gecikmeli oldu ama." Hediyeyi iki eliyle önünde kavramıştı. Gözleri o sırada beni buldu. İfadesizce bana baktı.

 

Tuna ayağa kalkmıştı. "Şuan misafirim var daha sonra gelseniz. Hediyemi ben almaya gelirim , yanınıza." Sesi mi titriyordu ? Yok canım. Ben öyle zannettim , bence. Önümde oynan oyun hoşuma gitmişti.

 

Tunaya baktıktan sonra ela (yeşil) gözleri bana döndü. Burnuma iğrenç bir koku doldu. Burnumu tuttum. Bu neydi böyle ? "Evet , görüyorum. Misafirinize rahatsızlık vermiyorum değil mi ?" Eliyle beni gösterdi.

 

Onu onaylamam gerekiyormuş gibi hissettim. "Ha , yok. Rahatsızlık vermiyorsunuz." Tuna'ya döndüm. Bana baktı. "Hediyesini alabilirsin , hiç sorun yok. Hem ne varmış içinde bende merak ettim açıkçası."

 

Tuna usul usul terlerken ben içten içe keyifleniyordum. Bu bir sinema olsaydı bütün paramı buna verir ve izlemeye koyulurdum. "Tamam , hediyeyi sekreter masasına bırakabilirsiniz."

 

Yeşil gözlü adam kafasını arkaya doğru eğdi. "Aa , nerede görülmüş hediyeyi açmadan göndermek ? Lütfen aç , tepkini çok merak ediyorum." Küçük bir çocuk gibi konuşmuştu. Tunayla dalga geçiyordu.

 

Tuna kapana kısılmış gibiydi. "Burada açamam." Dişlerini sıktı. "Lütfen şuan bunu benden istemeyin."

 

Adam dudağını büzdü. "Neden ? Yoksa misafirinden mi çekiniyorsun ? Merak etme , sadece küçük bir hediye. Seni yemez."

 

Yanında olsaydım eğer Tuna'nın hızlı kalp atışlarını duyabilirdim. "Anladım. Sizi tamamen anladım. Hediyeyi lütfen geri götürün , ben almaya geleceğim."

 

Adam kafasını önüne eğip salladı. "Ah , bir insanda hem deli cesareti olup hem de bir hediyeden nasıl korkar , anlamıyorum." Başını kaldırdı. Derin nefes verdi. Bu mide bulandırıcı koku neydi böyle ? Kusmamak için zor duruyordum. Ömrü hayatım boyunca böyle kötü bir koku duymamıştım. "En yakın zamanda seni bekliyor olacağız , Tuna bey." Daha sonra hızlıca odadan çıktı.

 

Hemen Suskun'a mesaj attım. Mesajı anında okudu. Gözlerim kireç gibi olmuş yüzüyle Tuna'ya çevrildi. Dudağımı büzdüm. "Giden adamla aranızda aranızda bir sorun mu var ? Pek iyi görünmüyorsun."

 

Şakaklarını ovdu. "Bilirsin adını duyurduğun zaman , her adımını kıskanan ve senin yerini almak isteyen bir sürü insan vardır." Derin bir nefes verdi. Ellerini masanın üzerinde birbirine kenetledi. "Bu adam da onlardan birisi."

 

Oturduğum yerde ona doğru eğildim. Samimi gibi davranmam gerekiyordu. "Seni çok iyi anlıyorum. Bu tarz insanlar her zaman olacaktır önemli olan onları görmezden gelmek." Gözlerimi gözlerine diktim. "Bunun hakkında yardımcı olabileceğim bir şey varsa yardımcı olmak isterim." Sahte , içten gülümsememi yüzüme yerleştirdim.

 

"Teşekkür ederim." Yumuşamıştı.

 

Çantamı koluma taktım ve ayağa kalktım. "Ben artık gideyim. Provam var ona yetişmem lazım."

 

O da ayağa kalktı. "Bu sefer pek konuşamadık ama yine beklerim." Telefon numaralarımızı aldıktan sonra telefonu cebine yerleştirdi. Elini bana doğru uzattı. "Görüşürüz."

 

Elini sıkmak zorunda kaldım.

 

​​​​"Hızlı olmanız lazım , arabaya binmek üzere."

 

Suskun'un mesajına bakarak adımlarımı hızlandırdım. Çıkış kapısına varmama çok az bir mesafe kalmıştı. Koşmak bütün gözleri üzerime çekeceği için yalnızca hızlı adımlarla yürümem gerekiyordu. Sanki hızlı yürümek daha yorucu geliyordu. Kendimi yetişebilmek için sıkıyordum. Hadi yetişebilirsin , Umay.

 

Kapıdan hızlıca çıktım. Esen rüzgar yüzümü yalayıp , saçlarımı gözlerimi kapatacak şekilde yüzüme attı. Elimle saçlarımı uzaklaştırdım. O sırada görmüştüm. Çarpıştığımız yerdeki siyah arabanın yanından şoför koltuğuna doğru yürüyordu. Hediye... Hediye ise şuan tam da kapanmak üzere olan arka kapısının içindeydi. Otomatik kapı kapanmadan arabaya yetişebilmem lazımdı. Hızlıca yürüdüm. Daha doğrusu koştum diyebiliriz. Şükürler olsun ki arabanın kapısı oldukça yavaş kapanıyordu. Adam şoför kapısına açıp binerken ben kendimi arka koltuğa attım. İki elimle hediyeyi tuttum ve kendimi kapılar kapanmadan bir saniye öncesi yani kıl payı olarak içeriye girebilmiştim. Nefes nefese elimdeki hediye kutusuna bakarken şoför koltuğuna çoktan oturmuş olan adam arkasını aniden döndü.

 

"Arabadan in yoksa tetiği çekerim." Elindeki silahı tam da alnımı nişan alacak şekilde tutuyordu.

 

Daha bir saniye önce yaşananların heyecanını atlatamadan bana doğrultulan silah karşısında kalbim daha da hızlanmıştı. Yeşil gözleri son derece korkutucu bakıyordu. Gerçekten de o tetiği çekebilirdi ama ben bunları göz önüne almıştım zaten çoktan. Yaşananlar onlar için her ne kadar onlar için planlanmamış olsa da benim için her şey planlanmıştı.

 

Yüzüme düşen sarı tutamları üfleyerek uzaklaştırmaya çalıştım ancak pek de başarılı olamadım. Nefes nefese konuştum. "Bu hediyeye bakmam lazım."

 

 

Bölüm : 06.02.2025 12:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...