3. Bölüm

Giriş

Gizem
gizmee

( Dikkat : Bu bölüm hikayenin ilerleyen kısmında geçen bir alıntıdır. Zaman kavramının karışmaması adına bildirmek istedim. Hem böylece hikayeye daha çabuk ısınabilirsiniz.)

İntikam Günü...

​​​​​​"Birazdan geleceğim , sen beklemeye devam et. Bunu yıllardır hayal ediyorum. Tadını çıkaracağım."dedim telsize doğru.

 

Telsiz cızırdadıktan sonra karşıdan ses geldi. "Umay üst kat şuan tamamen yanıyor. Tamam aldın intikamını , hadi gidelim."

 

Gözlerimi devirdim. "Karışma bana sadece arabada bekle. Etrafta kimse var mı ?"

 

"Hayır , kimse yok ama birazdan buraya polis , itfaiye dolacak o yüzden hızlı davranman lazım." Telsize doğru nefes verdi. "Her ne yapıp tadını çıkaraksan çabuk çıkar yoksa seni oradan sürükleyerek çıkarırım."

 

Ofladım. "Tamam , hemen döneceğim. Kameralar hala aynı , çalışmıyor değil mi ?"

 

Büyük girişteki resepsiyon masasının oradaki kameraları kontrol ettim. Işıkları yanmıyordu. Etraf karanlıktı ancak yukarı kattaki yangın sayesinde etraf biraz da olsa aydınlıktı. Bu da bu yangının birazdan bu kata da sıçrayacağını gösteriyordu. Hızlı davranmam lazımdı ancak içim bu anı son derece yavaş bir hızda yaşamak istiyordu.

 

Telsizden tekrardan ses geldiğinde yüzüme yaklaştırdım. "Eğer o uzun ve örgülü süper sarı saçlarının görünmesinden korkuyorsan söyleyeyim , her tarafın kapalı zaten Umay. Yalnızca gözlerin görünüyor. Ayrıca evet , kameraları çocuklar çoktan halletti."

 

Keyfim yerine geldi. "Süper."

 

"Beyinsiz çok kolay bir güvenlik duvarı oluşturmuş. Bizim çocuklar çabucak hallettiler. Düşün çocuklar bu konuda uzman bile değiller."

 

Yine çenesi düşüyordu. Hem bu telsizle konuşmak zordu hem de sürekli konuşursa kafam şişecekti. Kısa kesmesi için atladım. "Onu görüyor musun şuan ?"

 

"Hayır , buradan hiç bir bok gözükmüyor. Yalnızca alevler görünüyor." Tam telsizi kapatacakken halen konuşuyordu. Gülüyordu. "Yeni temizlettiği güzelim camlar nasıl da tozlandı şimdi , tüh." Gözlerimi devirdim ve telsizi kapattım.

 

Yukarı çıkarken dikkatli davranmam lazımdı. Resepsiyonun yanından yavaşça ilerledim. Yukarıdan insan sesi gelmiyordu ancak orada olduğuna emindim. Çığlıklarını duymak için çok heyecanlıydım. Mutluluktan içim karıncalanıyordu. Bir insanın ölmesi beni mutlu etmiyordu yalnızca onlardan birinin ölmesi beni mutlu ediyordu. Bunu sadece kendim için yapmıyordum aynı zamanda bu dünya için de yapıyordum. Dünyadan bir pislik daha silinmiş olurdu fena mı ?

 

Mermer merdivenlerden yukarı çıkarken burnuma yangının kokusu dolmaya başladı. Hızlı davranmaya çalışıyordum. Onu yakmaya çalışırken kendim de yanmak istemezdim. İşlerin bu kadar istediğim gibi ilerlemesi ilk zamanlar bana hayal gibi geliyordu ancak olmuştu işte. Sadece bu yangını çıkaran kişileri ikna etmek zor olmuştu. Onların bana yardım etmelerinin bedeli evimin arka bahçesinde yatıyordu. İlklerde uykular bana haram gelse de zamanla alışmıştım. Üzerinde çiçekler bitmişti ve sanki orada bir insan bedeni yokmuş gibi görünüyordu. Ancak vardı.

 

Bu iş bittiğine göre artık ondan kurtulabilirdim. Belki de şuan onu oradan çıkarıyorlardı. Eve geçtiğimde ilk işim orayı kontrol etmek olacaktı. Eğer ki orada göremezsem bir içkiyi keyif yaparken içebilirdim. Bu içkiyi sadece bahçemdeki cansız beden için değil aynı zamanda onu öldürdüğüm için içecektim. Hem bahçemde yatan o cana , hem de aldığım cana özel bir şişe açacaktım. Onların kanının renginde bir içkiyi boğazımdan geçirirken beyaz koltuklarımda dinleniyor olacaktım.

 

Kalbim sanki pamuklara sarılmış gibi hissediyordum. Bu pamuklar içimdeki ağırlığı alıyordu. Ağırlaşan kalbimi hafifletiyordu. Bu pamuklar aynı zamanda beni de koruyordu. Birazdan onların beyazlığına kan bulaşacaktı ancak beyazlar halen görünür ve çoğunluk kalacaktı. Ta ki bütün intikamlarımı aldıktan sonra bütün beyazlar kırmızı olacaktı. Ve artık bu pamuğun özelliği kalmayacak , onu kalbimden söküp atacaktım.

 

Yukarı kata çıktığımda tahmin ettiğimden daha fena bir durumla karşılaştım. En son gördüğüm hali mumla aranır haldeydi. İçeride nefes alınması çok zordu. Maskemin burnuma gelen kısmına burnuma bastırdım. Yanık kokusunu almamak için ancak mümkün değildi. Kafamı merdivenlere doğru çevirip derin bir nefes aldım. Göğsümde tuttum. Nefeslerimi dikkatli kullanmalıydım.

 

Cam kapılar ısının etkisiyle parçalanmışlardı. Her yere dağılmış olan kağıtlar ise yangını harlıyordu. Dikkatli bir şekilde siyah ayakkabılarımla uzun koridorda ilerledim. Yalnızca onun odasında çıkan yangın her yere sıçramıştı. Koridorda cam kırıkları ve kağıt parçalarına basarak ilerledim. Yan tarafımda çalışanların masaları ise yerle bir olmuştu. Bilgisayarlar devrilmiş , masalardaki her şey yere dökülmüştü. Burayı bu hale getirenler işini iyi yapmışlardı belli ki. Tam istedigim gibiydi. Tam da hayal ettiğim gibiydi.

 

Çalışanların art arda duran masalarının sonundaki onun sekreterinin masasının yanında durdum. Bir zamanlar burada tatlı bir kız dururdu ancak şuan onun yerinde yeller esiyordu. Masanın arkasında boydan boya kitaplıktaki kitaplar kül olmuşlardı bile. Yanında ise onun odası duruyordu. Cam kapı kırılmıştı. İçeriden gelen sıcak hava terletti. Alnımdan yüzüme akan terleri elimin tersiyle sildim. Ellerimdeki eldivenleri hemen teri emdi. Belki bana bile bir şey olsa sorun değildi ancak bu eldivenlere bir şey olmasına asla izin vermezdim. Bu eldivenler bana hiç de tahmin edemeyeceğim bir güç veriyordu. Bu eldivenlerle her yere sızabilir , her canımı sıkanın boğazını sıkabilirdim.

 

Yüzümde bir gülümseme belirirken odasına giriyordum. Kapının hemen girişinde yanan kapının çerçevesi yere düşmüş ve yanıyordu. Hemen yanından geçtim. Her yer yanıyordu. İçeriyi net bir şekilde göremiyordum. Elimi gözlerime siper ettim. Her yerim kapalı olmasına rağmen bütün etlerim yanıyor gibi hissediyordum. İnanılmaz bir sıcak dalgası vardı içeride.

 

Göz attım tekrardan her yere. Odasında değildi ancak neredeydi ? Bugün burada olması gerekiyordu. Bugün bu yangın onun için çıkarılmıştı. Kaçmış olma ihtimali kulaklarımın yanmasına neden oldu. Ya da belki de yangın yüzünden yanıyordu bilemiyordum. Odadan hızlıca çıktım. Hemen yanında başka bir kapının önüne geldim. Bu kapı halen patlamamıştı. Sanki direniyordu. Kapıyı açtım. Toplantı masasındaki büyük masanın yanındaki sandalyeler her yere dağılmışlardı. Yangın buraya da sıçramıştı tabi ki. Yangından burası da nasibini almıştı. Gözlerimi zor da olsa ileriye diktim. Pencerelerden birinin açık olduğunu fark ettiğimde yanan yerlerden kaçarak pencereye ilerledim. Pencereyi bir hamlede kapattım. İçeriye hava girmeyecekti. Havasızlıktan ve yangından ölecekti.

 

Kafam karışık bir şekilde arkamı döndüğümde halen nerede olduğunu tahmin etmeye çalışıyordum. Kıyafetlerim vücuduma yapışıyordu , hem sıcaktan hem de terden. Huzursuzluk bütün vücudumu kapladı. Dikkat etmeden yürürken önüme çıkan sandalyeye takılıp tökezledim. Önüme çıktığı için bir ayak darbesi de sandalye yemişti. Çıkan ses odada yankılandı. Tam pes edip odadan çıkarken arkamdan bir ses yükseldi.

 

"Yardım et !"

 

Ses boğuk boğuk çıkıyordu. Bu sesi duyabilmek için çok beklemiştim. Arkamı döndüm. Kapının yanındaki kitaplığın yanına sinmişti. Buradaydı ve yanmasına ramak kalmıştı. Bakışları üzerimdeydi. Saçları dağılmış üzerindeki beyaz gömleği ise is dolmuştu. Öksürdü ve tekrar bana seslendi. Yardım istiyordu.

 

"Yardım et !"

 

Olduğum yerde ona elimi uzattım. Bunun üzerine bana doğru emekleyerek geldi. Gelirken çok zorlanmıştı. Kapının dışına biraz daha çıkıp durdum ancak halen elim ona doğru uzanıyordu. O ise o eli tutmak için bana doğru emekliyordu. Bacakları güçsüz vücudu güçsüzdü.

 

Diğer elimle yavaşça maskemi çıkardım. Kapının eşiğinde dururken bana uzanmaya çalışıyordu. O da bana elini uzatıyordu. Maskemi çıkardığım zaman gözleri büyüdü. "Sen ..." diyebildi yalnızca. Bense elimi daha çok ona yaklaştırıp bekledim.

 

"Gel hadi."dedim gülümseyerek.

 

Benim ona yardım ettiğimi düşünüyordu. Öyle de düşünmesi lazımdı. Ellerimiz tam birleşecekken elimi çektim. Yüzümdeki gülümseme büyüdü. Onunsa yüzündeki şaşkınlık büyüdü. Bana sorgular gözlerle bakarken ben halen gülümsüyordum. Ona bana davrandığında gibi davranmıştım. Yardım edecek gibi davranıp elimi ondan bir anda çekmiştim. Yıllar önce bana aynısını yapmıştı çünkü. Bu şekilde intikamımı almış olmak içimi karıncalandırdı ve mutlulukla doldurdu. Tam o anda bir şangırtı koptu ve cam kapı dayanamayıp patladı. Ben kendimi hemen çekebildim ancak o çekememişti. Bütün cam kapı üzerine yıkıldı. İnlemeleri kulağıma dolarken zevk içindeydim ancak telsizden gelen ses bunu bozdu.

 

"Polisler ve itfaiye geliyor Umay. Çabuk çık oradan. Çabuk ol !"

 

Pencereden gelen ışıkları görüyordum. Geliyorlardı. Telsize cevap vermedim. Cebime koydum. İnlemeye ve bağırmaya devam ediyordu. Cam kırıkları her yerine batmıştı ancak ölmemişti. Ölmesini bekledim. Bunun üzerine yanan kapının çerçevesi üzerine doğru düştü ve sesi kesildi. Son kez ona baktım. Ölmüştü.​​​​

 

Bir tanesinden kurtulmuştum. Sırada diğerleri vardı. İçimdeki mutluluğa karşı koyamayarak merdivenlerden inerken sekerek indim ve hızlı adamlarla şirketten çıktım.

 

 

Bölüm : 15.12.2024 19:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...