
Adamları Cihangir'e olan biteni anlattığında hızlıca yanıma doğru gelmeye başladı. O da elindeki tüm paraları ayaklarıma saçarken yüzündeki kızgınlık ifadesi çok ötelerden bile görünür durumdaydı. Şarkının yarısında halaydan çıkıp yanına gittiğimde onun soracağı soruyu ben sormuştum.
" Kimdi o?"
Sorum karşısında biraz düşünmesi gerekti. Benim tanımadığım kanaatine varmış olmalı ki bir süre sonra cevap vermek aklına geldi.
" Canına susamış birileri önemli değil ben hallederim." dedi.
Düğünün sonunda gelin ve damada takılan takılar, bir köy kurmaya yetecek kadardı.
Otele döndüğümde yapmam gereken çok şey vardı. Bütün planı tekrar gözden geçirip bu işin bir an önce bitmesi için elimden geleni yapmalıydım.
Odanın kapısını açıp içeri girerken belimdeki silaha uzandım. Odanın kokusu benim bıraktığım gibi değildi. Benden sonra odama birileri girmişti. Etrafı dolaşıp giren kişinin hala burda olma olasılığı ile diken üstündeydim. Evrak çantama bakılmış, bavulum karıştırılıp tekrar aynı şekilde dizilmişti. Titiz çalıştıkları belli olsada nerelere baktıklarını benden gizleyemiyorlardı.
Telefonumu çıkarıp Cihangir' i aradığımda tek çalışta açmıştı.
" Benim aramamı mi bekliyordun?" diye sordum.
" Başka bir şey için aramanı bekliyordum ama sanırım sen odana birileri girdiği için aradın?" derken odaya girenlerin kendi adamları olduğunu açıkça söylüyordu.
" Anladım. Öyle olsun. İyi geceler " diyerek kapattım telefonu. Kafamda binbir senaryo dönerken diğer telefonum çaldı. Göğüslerimin arasına koyduğum küçük telefonu çıkarırken teras kapısını açmaya çalışıyordum. Hem kapıyı açıp hemde telefonu çıkarırken arayan kişinin Aslan olduğunu gördüm.
" Telefonun ne kadar güzel yeri varmış öyle" derken bir yandan da duyduğum anda eridiğim kahkahasını serbest bırakmıştı.
Hemen etrafıma bakarken karşı apartmanın, tam benim olduğum terasa bakan odasındaki perdenin hareketini gördüm. Lamba kapalıydı. Ben onu göremiyorum ama o beni terasın aydınlatması ile çok net görüyordu. Hem kahkahamı hem sesimi alçak tutmaya çalışarak " Özledim" dedim.
Perde biraz daha açılmış ve dün görmüş olmama rağmen iliklerime kadar özlediğim yüzü gözlerimin önüne sermişti.
" Neden burdasın Aslan. Senin Ankara'da olman gerekmiyor mu? " diye sorduğumda bir anlık bocalamanın ardından ciddi bir şey söyleyeceğini belirten şekilde boğazını temizledi.
" Ece Ankara'daki operasyon merkezinde Başkan var. Ben burda olmak zorundaydım" derken arkasından gelen cümle hiç beklemediğim yerden geldi. " Ekibimde bir hain var Ece ve şu ana kadar ne kadar bilgi taşıdığını bilmiyoruz." dedi.
Kim olabileceği hakkında en ufak bir fikrim yokken Aslan devam etti. " Kim olduğunu henüz biz de bilmiyoruz ama öğrenmek üzereyim. Ece, ben Gökçe ve Kahraman dışında sana verilen bilgilerin doğruluğunu sorgula. Ben şimdilik gitmek zorundayım ama Kahraman yanında kalacak. Seni seviyorum" dedi.
" Bende seni seviyorum" diyerek kapattım telefonu.
Bu kötüydü. Bu durum bizim başımıza gelebilecek en kötü şeydi. Canını emanet ettiğin birinin ihaneti insanı yıkardı. Ben henüz Aslan' ın ekibi ile yeterince vakit geçiremesemde diğerleri onlara alışmış olmalıydı.
En zor olansa Aslan' ın durumuydu. Ekibi o kurmuştu ve kendi elleri ile haini içlerine sokmuştu. Diğerlerinin canlarını da korumak zorunda hissediyordu şimdi.
Ertesi gün çok durgun geçti. Ben bütün gün operasyonun planlarını oluştururken sadece öğle yemeği için dışarı çıkmıştım. Otele yakın bir kebapçı da yemeğimi yerken Kahraman, benim ekipmanlarımı teslim etmişti oradaki garson sayesinde. Her şey hazırdı. Bu işin bitmesine çok az kalmıştı.
Ertesi günün erken saatlerinde sevkiyatı yapacak olan tırlar Irak' ın kuzeyinden giriş yapmaya başladılar. Biz Cihangir ile an be an onları takip ederken taktığım kolye sayesinde bizimkilerde tüm giriş çıkışları görebiliyordu.
Ben sık sık Alp' le konuşup her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol ediyordum. Bu sırada Cihangir yanıma gelerek bir sorun çıktığını ve tırların yanına gitmesi gerektiğini söyledi.
Neler olduğunu öğrenmek için yanında gitmeyi teklif ettiğimde memnuniyetle kabul ederek beni arabasına yönlendirdi.
Yola çıkalı bir saat olmuş ve biz şehri çok uzaklarda bırakarak dağların arasına girmiştik. Şehri çıkarken Cihangir'e bir mesaj gelmişti. Dönüp bana baktığında ölümü görmüştüm gözlerinde. Gelen mesaj içimizdeki hainden di ve açık açık söylemese de artık Cihangir benim kim olduğumu biliyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.39k Okunma |
4.41k Oy |
0 Takip |
55 Bölümlü Kitap |