42. Bölüm

42. Bölüm

Gökçe kara
gkcxkr

" Vlad" dedim telefon açıldığında.

" Dediğini yaptım. Karımı bırak" dedi benim sesimi duyar duymaz.

" İşim bitmedi seninle daha" dedim en sert sesimle.

" Kocama kalkan tüm ellerin sıralı listesini vereceksin bana" diye ekledim. Şaşıracak çok fazla şeyi vardı. Şampiyon'un kocam olması onu zaten bozguna uğratırken karısını hemen alamayacak olması da elini ayağına dolaştırmıştı.

" Ne istediysen yaptım zaten. Şampiyon'un nerede olduğunu bulduğumda karımı vereceğini söylemiştin. Sözünü tutmuyorsun" dedi.

" 18 saat içinde yanında olacağım Vlad. O zamana kadar bana kocamı nereye götürdüklerini bulacaksın, ona kalkan her elin sahibinin isimlerini vereceksin. Yoksa karını 8 ay sonra öldürüp cesedini sana gönderirim. Çocuğunu da 18 yaşına geldiğinde tetikçin olarak sana yollarım. . Sende takdir edersin ki bunu yapmam hiç zor olmaz Vlad" dedim.

Kurduğum uzun cümlede şaşırması gereken çokça malzeme vardı. Şampiyon'un kocam olması dışında asıl şaşırdığı şey karısının hamile olmasıydı. Haberi yoktu çünkü karısını hastanenin önünden almıştım ve söylediklerimi yapacağımı en iyi bilen insanlardandı.

" Konu sevdiklerim olunca nasıl birine dönüştüğümü en iyi bilenlerdensin Vlad. Ben gelene kadar bana işe yarar bir şeyler bul" diyip kapattım telefonu.

Ekipte ki herkes koşuşturma içindeydi. İzin gelir gelmez yola çıkacaktık. Hastahane den çıktıktan sonra hemen sığınağa gelip hazırlıklara başlamıştık. Selim yola çıkmıştı bile.

Ekipmanlar hazırlanırken elimdeki ultrason görüntüsüne bakıyordum.

" Biz gitsek Ece, sen bizi beklesen olmaz mı?" dedi Alp yüzüncü kez falan.

Ona sadece bakmakla yetindim. Aslan' ı bulmam gerekiyordu. Telefonum çaldığında hiç vakit kaybetmeden cevap verdim.

" İzinler tamam Araf, çıkın" dedi başkan.

" Çıkıyoruz" dedim. Hepimiz sığınağın yan tarafındaki helikopter pistine doğru gidiyorduk. Tuğrul ve Alp yanımdan bir an olsun ayrılmayacak gibiydi. Gökçe' de bizimle geliyordu. Selahattin ve Ceyhun' un yanımda Eylül ve Melek vardı.

Sessiz geçen yolculuktan sonra indiğimizde iki tane ekip minibüsü bizi bekliyordu. Birisi teknik takip için kullanacağımız ekipmanlarla doluydu.

İki saatlik beklemeden sonra simdiki hedefimiz Vlad' ın bizi beklediği konumdu. Karısını riske atmayacağını bilsem de dikkatli girmek zorundaydık. Kahraman' ın da bize katılması ile gönderdiği konuma yakalamıştık.

Ben, Alp ve Kahraman başka bir araca geçerek onun yanına gidiyorduk. Keskin ve Melek konuma yakın ve menzili içerisinde bir yerde bizi koruyacaklardı.

Gökçe ekip minibüsünde bizi koordine etmek için bekliyordu. Ceyhun ve Selahattin bize gölge olarak ilerliyorlardı.

Verilen konum bir uçurum kenarıydı. Karadeniz, kıyısının bu tarafına da hırçındı. Yükselen dalgalar uçurumun eteklerine çarparken çıkan ses bize memleketi hatırlatıyordu.

Vlad tek gelmişti. Kenara çok yakındı. Arabaya yaslanmış bizi bekliyordu. Elindeki sigara dumanı gökyüzüne yükselirken onun gözleri denizdeki dalgalardaydı. Bizim geldiğimiz arabanın sesini duyduğunda sigarayı yere atıp üstüne bastı.

Önce ben indim arabadan. Alp hemen yanıma gelmişti. Kahraman biraz gerimizde bizi dinliyordu.

" Karım nerede Araf?" dedi Vlad.

" Kocam nerede Vlad?"dedim.

Sinirlenmek için çok nedeni vardı. Ona söylediğim şeyi yapmış ve bana Aslan' ı bulmuştu. Karısını hemen alacağını düşünüyordu çünkü beni tanıdığını ve sözümü tutarak karısını hemen vereceğimi düşünüyordu. Aslında haklıydı ama oraya gireceğimizi bir tek o biliyordu. Aslan'ı oradan çıkardılarsa eğer bu Vlad' ın iki taraflı çalıştığını gösterirdi.

" Aslan şu an yanımda olsaydı Helen şu an yanında olurdu Vlad" dedim.

" Al" dedi bana elindeki hafıza kartını uzatırken.

" Aslan'ın sorgu görüntüleri ama sana yemin ederim nereye götürdüklerini bilmiyorum" dedi. Yalan söyleyemezdi. Söyleseydi de anlardım.

Cebimdeki telefonu çıkarıp Selim' i görüntülü aradım.

" Ne yaptın Akıncı" dedim. Telefonu Helen' e çevirdi.

" Sakince senden gelecek emri bekliyoruz Araf" dedi.

Helen'in yüz ifadesine bakarsak kendisini benim aldığımı bilmiyordu.

" Araf mı dedin sen " dedi bozuk Türkçesi ile. Vlad kadar iyi değildi konuşması dikkatli dinlemesem ne dediğini anlamazdım.

" O manyak sen misin" dedi hayretle karışıklık şaşkınlığı ile.

" Yani ben olsam yüzüme karşı beni zorla tutan kişiye manyak demezdim ama kastettiğin şey çalışma tarzımsa olabilir" dedim.

Şaşkın gözleri arkamdaki kocasını bulduğunda konuşmak için acele ediyordu.

" Vlad hamileyim ben al beni burdan" derken göz teması sadece kocasınaydı.

" Halledeceğim" dedi sadece. Sonrasında bana döndüp iki adımda arabanın bagajına ilerledi. Keskin'in sesini duydum kulaklıktan.

" Hadi Vlad, tek yanlış bekliyorum senden". Onu vurmayı çok istiyordu. Son karşılaşmaları biraz aksiyonlu olmuştu.

Ben daha bagajdan ne olduğunu görmeden Keskin' in sesini tekrar duydum. " Şanslı piç".

Vlad çıkardığı haritayı ve yanındaki listeyi bana uzattı. " Gelelim benden ilk istediğin şeye. Bu harita sizin aradığınız masanın yurt dışı ayakları. Bu da henüz yeni ulaşılan isimler"

"Geç bunları, senin bu getirdiğin haritanın üstüne ben kaçak kat çıktım. İşe yarar bir şeyler söyle bana Vlad. Bana öyle bir bilgi ver ki karın ve çocuğun yarım saat içinde yanında olsun"

" Şampiyon' u almaya gelen adamlar İngiliz'di" dedi. " Masa ayaklarından birileriydi gelenler "Gerisini o da bilmiyordu, belliydi.

Bu bile işime yarardı. Hayattaydı ve asıl önemli olan buydu. Bana bundan sonraki hedefi göstermişti.

Hala açık olan telefondan Selim' e baktım. " Helen'i aldığımız yere bırakın" dedim.

Gitmek için harekete geçtiğimde Vlad elini uzattı.Konuşmaya nereden başlayacağını bilemiyor gibiydi.

" Rüzgar iyi" dedim.

" Dönmeyecek mi?" dedi.

" Öyle bir hevesi yok gibi ama dikkat et izlendiğini biliyor" dedim.

" Tabiki biliyor" derken gülüyordu.

" Haaa, bir de yeğeni olacağını da biliyor. Sanki minik bir pırıltı var gibiydi. Burdan yürü istersen" dedim.

Arkamı dönerek bindiğimiz araba ile geldiğimiz yolu döndük.

Soçi' deki işimiz henüz bitmemişti. Aslan'ı alanların plakaları elimizdeydi. Tam konum bulamasak da en azından bir kaç ip ucu ele geçirebilirdik.

Hepimiz ayrı sokakalara dağılmış buralardaki bağlantılarımızdan ulaşılabilecek her bilgi kırıntısına ulaşmaya çalışıyorduk.

Güneş batarken gökyüzünün aldığı renk ortaya göz kamaştırıcı bir manzara sunuyordu. Oturduğum banktan parktaki çocukları izliyordum. Kaydıraktan kayan ,
en fazla iki yaşında gibi duran çocuk koşarak annesinin kucağına atladı. Kahkahası bütün parkı doldururken yanımdaki boşluğa biri oturdu.

"Uzaklara bakıyorsun kraliçe. Aradığın şey eritilen demir dağlar arasında " dedi.Kafam o kadar doluydu ki yaşlı adamın ne dediğini anlayana kadar o yanımdan kalkmıştı. İki adım attığında olduğum yerden fırlayarak onun yakalamaya çalıştım ama oturduğum bankın arkasındaki yaya yolunun karşısına geçmişti bile. Bende geçmek isterken ışık yeşile dönmüş ve arabalar ilelemeye başlamıştı. Ona baktığımda göz göze geldik. Küçük bir baş selamı vererek arkasındaki sokağa girdi. Işık tekrar kırmızı olduğunda koşarak o sokağa ilerledim ama yoktu. Kimse yoktu sokakta.

    

   
  

 

Bölüm : 21.04.2025 16:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...