46. Bölüm

46. Bölüm

Gökçe kara
gkcxkr

Kafamı kaldırıp baktığım gökdelenin kaç katlı olduğunu bile kestiremiyordum. Zaten beni ilgilendiren kısmı 12. kattaki psikiyatrist Gül Çiçek hanımın muaynehanesiydi.Geldiğimiz görevden sonra buraya gelmemi çok kez tavsiye eden ekip arkadaşlarımı dinlemiş ve randevu almıştım.


Son operasyonda onun kokusunu almıştım. Buna adım kadar da emindim ama meydanda iki gün geçirince haliyle onlarda benim için endişelenmişti. İçeri girip kocaman olan lobiden geçerek asansöre doğru yürüdüm.

12. kata geldiğimde asansörden inerek minik tabelaları takip etmeye başladım. Gül hanımın odasının önüne geldiğimde yan taraftaki masadan kalkan hanımefendi bana seslendi.

" Hoş geldiniz nasıl yardımcı olabilirim?"

" Hoş buldum, randevum vardı Gül hanım ile" dedim.

" Ece hanım" dedi doğruluğunu sorgular gibi.

" Evet" dedim kısaca.

" Şöyle buyrun lütfen" diyerek karşı taraftaki rahat görünen koltukları işaret etmişti. " İçerideki misafirimiz çıkmak üzere, o çıkana kadar içecek bir şey ister misiniz. Çay, kahve?" diye de ekledi.


" Teşekkür ederim bir şey istemiyorum" dedim.

Bizim konuşmamız bitmeden kapı açılmış ben çıkan kişi ile karşı karşıya kalmıştım. Gayri ihtiyari ismi dudaklarımdan döküldüğünde o bile şaşırmıştı.

" Savaş"

Bana bakarken göz bebekleri büyümüştü. Uzun zaman olmuştu birbirimizi görmeyeli. Aynı lisede okumuştuk Savaş'la. Sonrasında yollarımız ayrıldığında, onun ünlü bir futbolcu olduğunuda izlediğimiz milli maçta öğrenmiştim. Tuğrul' la aynı anda öğrenmiş olmayı düşünerek ona baktığımda yüzünde bunu zaten bildiğini gösteren memnuniyetsiz bir ifade vardı. Tuğrul Savaş' tan hoşlanmıyordu çünkü Savaş,Ayça' nın eski sevgilisiydi.

" Ece" dedi şaşkınlığını gizleyemeyeden. Beni tanımış olması bile zordu aslında, değişmiştim çünkü . Yani en azından son bir buçuk yılda bayağı çökmüştüm. Öyle düşünüyordum kendimce.


" Gerçekten sensin " dedi tekrar konuşma fırsatını değerlendirerek.

" Evet" dedim ne diyeceğimi bilemeden. " Görüşemedik bayağıdır" diye de ekledim.

" Mutlaka görüşelim" dedi. "İşin uzun değilse eğer yandaki kafede olacağım iki saat kadar , gel bir kahve içelim"


Lise zamanlarım hatırlamaktan en keyif aldığım zamanlardı. Savaş' ta bu zamanların içinde bolca var olan bir gerçeklikti.

" Olur aslında" dedim. " Ne zaman çıkarım bilmiyorum ama çıkışta bir bakarım eğer hala oradaysan bir kahve içeriz" dedim.


Mutlu olmuştu. Bense yüzümdeki garip ifadeden kurtulmaya çalışıyordum. Onu gördüğüm için mutlu olmuştum aslında. Hayatımın en olaysız geçtiği dört yılında vardı Savaş. Her ne kadar Tuğrul' la anlaşamasalar da Savaş ,hem bana hemde Ayça' ya korumacı bir şekilde yaklaşıyordu. Ayça ve onun arasında olanlar çocukluk diyip geçilecek şeylerdi.


Giderken arkasına bakmıştı. Sanki gerçekten beni gördüğünden emin olmak istiyor gibiydi. Bense onun baktığını karşımdaki aynadan görmüştüm. Aralık olan kapıyı tam açarak içeri girdim. Çok sade bir sekilde döşenmiş olan odanın ortasındaki koltuğuna dönen bakışlarımı gören Gül hanım gülüşünü saklamamıştı.

" Rahat edecekseniz ona da oturabilirsiniz" dedi hala oraya baktığımı gördüğünde.

Bende dudaklarıma yerleştirdiğim minik gülümseme ile cevap verdim. " Teşekkür ederim, sanırım ilk seansta çocukluk travmalarına inmek gibi bir durumumuz olmaz o yüzden ben şimdilik " derken elimle masanın karşısındaki berjeri gösterdim" buraya oturabilirim" dedim.

Beni gördüğünden beri yüzündeki gülümseme hiç değişmemişti. " Nasıl rahat edersen öyle devam edelim" diyerek masasının arkasındaki koltuğuna ilerledi. Ona bakarken , buraya gelmeden önce onunla ilgili hiç bir şeye bakmadığımı farkettim. 40' lı yaşlarının başında olmasına rağmen işinin ağırlığı var gibiydi üzerinde. Giydiği sütlü kahve rengi kalem eteğinin üzerine beyaz bir gömlek giymişti. Bu kadar basit bir kombinin onun üzerinde nasıl bu kadar şık durduğunu merak ettim kendimce.


Ben onu izlerken, o da bana bakıyordu. Konuşmak zorunda hissettim kendimi.


" Adım Ece, özel bir görevle devlet adına çalışıyorum" dedim. Bu bilgi ona zaten iletilmiş, gizlilik dosyası hazırlanmıştı. Ona gelen ilk özel görevli de değildim zaten.


" Evet dosyanız hazır" diyerek konuşmam için destek olmuştu.


" 15 ay önce, benim gibi özel görevli olan eşim kaçırıldı. Bulamadık" derken bile gözlerimin arkası sızlamaya başlamıştı.

" O gittikten bir ay sonra hamile olduğumu öğrendim ve şu an 6 aylık muhteşem bir varlığın annesiyim" dedim. Alparslan' dan bahsetmek bile yüzümdeki tüm kara bulutları dağıtıyordu.


Alparslan, hem babası hemde savaşçı oğlum.

" Buraya geliş nedenim gaipten aldığım kokular" dedim. Bana garip bakmasını beklerken gayet de anlıyor gibi bakıyordu.

Devam etme gereği duydum. " Allah vergisi bir koku hafızam var. Aslına bakarsanız başıma bela olmuş durumda uzun süredir" dedim.

" Son görevimde eşimin kokusunu aldım çok yakından. Parfüm kokusu değil direkt onun kokusuydu biliyorum" derken bana inanmasını istiyor gibiydim.

" Sonra ne oldu peki, onu görebildin mi?" diye sorarak konuyu ilerletmeye çalışıyordu.


" Hayır. İki gün o meydanda bekledim, tüm sokaklara girip çıktım ama yoktu. Ben artık onu sadece gayri resmi arayabiliyorum çünkü artık şehit sayılıyor" dedim. Sol gözümden akan bir damla yaşı sildim konuşurken.


" Peki, eşin orada olsa yani sana yakın olsa gelmez miydi yanına?" diye sordu.

" Gelirdi mutlaka, iki eli kanda olsa gelirdi" diye cevap verdim.

" O zaman orada değildi gibi bir sonuç çıkıyor anlaşılan".

Uzun sayılabilecek bir süre bu ihtimali düşündüm. Orada olsaydı beni bulurdu. Peki orada değilse ben neden onun kokusunu almıştım.


Yüzümdeki bilinmezlik doktoru da etkilemiş olsa gerek konuyu değiştirme ihtiyacı hissetti.

" Şimdi nasıl hissediyorsun kendini?" ile başlayan ve bir saat boyunca süren soru cevap karşılığında bugünkü seansımız bitmişti. İlaç veremezdi çünkü bebeğimi emziriyordum. Rahatlamış olmam gerekirken daha da karışmış bir şekilde çıkmıştım muaynehaneden. Aşağı indiğimde yan taraftaki kafeye baktım.


Savaş dışarıdaki bir masada oturmuş elindeki kitabı okuyordu. Ona doğru attığım adımı hisseder gibi başını kaldırıp benimle göz göze geldi.

Gülümseyerek bana baktığında ayağa kalkmış ve bana doğru iki adım atmıştı. Elindeki kitabı masaya bırakıp ona uzattığım elimi sıkmıştı.


Yanımıza gelen garson ne istediğimizi sorduğunda o da bende sade türk kahvesi istemiştik. Keyifli geçen bir saatin ve içtiğimiz ikinci kahvenin sonunda benim kalkma zamanım gelmişti.

" Bırakayım gideceğin yere" dedi ayaklanırken.

" Sağ ol, arabamla geldim zaten. Sokağın sonunda bıraktım " dedim.

Biz kafenin kapısından çıkarken patlayan flaşlar gözlerimi almıştı. Daha ne olduğunu anlamadan burnuma dayanan mikrofonların muhattabı ben bile değildim.


" Savaş bey kız arkadaşınız mı?"

" Kafede oldukça samimi görünüyordunuz"

" Evlilik ne zaman?"


Saçma sapan soruların ardı arkası kesilmezken Savaş sadece tek bir cümle kurdu.

" Arkadaşlar okul arkadaşımla kahve içtik, görüşürüz"


Onlar arkamızdan ordu gibi gelirken ben arabama doğru dönemedim bile. Savaş bunu gördüğünde bana doğru eğilerek " Araban burada kalsın, ben seni bırakayım,sonra istersen aldırırım arabanı" dedi. Başka bir çaremde olmadığı için kapının hemen yanında duran arabanın, benim için açılan kapısından on koltuğa oturdum.


Savaş' ta bindiğinde hızla oradan uzaklaşırken " Beni şuradaki taksi durağında bırakır mısın"dedim. Gideceğin yere kadar bırakayım dese de yolumuzun ters düştüğünü söyleyerek arabadan indim.

" Seni görmek güzeldi" dedi.

" İyi oldu evet, tekrar görüşelim" dedim gülümseyerek.

" Mutlaka" dedi ve ekledi" Görüşürüz "

"Görüşürüz" diyerek kapıyı kapatarak yan taraftaki taksiye doğru ilerledim. Sığınağa geldiğimde Tuğrul ve Alp' in beni kapıda karşılaması beklediğim bir şey değildi.

İkisi de kırmızı görmüş boğa gibi bakıyordu.

" Ne oluyor bee?" diye sormama bile fırsat kalmadan Tuğrul' un burnumun dibine soktuğu telefona bakakalmıştım. Yarım saat önce kafede Savaş' la oturduğumuz fotoğrafta ikimizde gülüyorduk. Asıl önemli olan ise atılan başlıktı.


"ÜNLÜ FUTBOLCU' NUN YENİ AŞKI "

  


     TOKYO 

" Gülümsüyor" dedi karşısında oturan adama.

" Başka birisine gülümsüyor. Ben asıl şimdi öldüm"

Bölüm : 23.06.2025 13:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...