47. Bölüm

47. Bölüm

Gökçe kara
gkcxkr

Ortak alana doğru ilerlerken duyduğum mırıltılar yaklaştıkça anlaşılır kelimelere dönüşmeye başlamıştı.

" Tokyo'da başlamış. Adam 4 günde bütün dünyayı elden geçirdi bee" derken benimle göz göze geldi Kahraman. Selim, Selahattin ve Eylül masanın etrafında onu dinliyorlardı. Melek, kahve makinasını başında elindeki fincan ile beklerken konuşmaya yeni bir soluk getirecek cümleyi kurmuştu.

" Yeliz görmüş adamı".

" Nasıl yani" dedi Eylül.

" Dün Ukrayna'daydı Yeliz. Saldırı olduğu sırada orada olduğunu ve adamı gördüğünü söyledi az önce. Hemde onun Türk olduğunu farketmiş galiba adam. Yani öyle hissettiğini söyledi" diye özetledi aralarında geçen konuşmayı.


" Yani adamda Türk olabilir, bunu mu anlıyoruz" dedi Selahattin.

Ayakta durmuş onları dinlerken oluşan merak hepimizi ele geçirmişti. 4 gün önce Tokyo'da büyük bir katliam olmuştu. Sonra dünyanın belirli yerlerinden büyük katliam haberleri ile dolup taşmıştı istihbarat. Öldürülenler çoğunlukla yer altından büyük başlardı. Birisi tüm dünyadaki yer altını ele geçirmeye çalışıyordu. Bu da bir bakıma bizim işimize geldiği için bir süre müdahale etmemeye karar vermiştik. Ucu bizim ülkemize dokunan yerlerden özellikle uzak duruyor gibiydi.


Ana akım medyada tek bir haber bile yoktu bununla ilgili. Bu da bize bu yapılanların arkasında büyük güçlerin olduğunu söylüyordu.


Melek' e dönerek " Yeliz' le konusabilir miyim, yani müsait midir?" diye sordum.

" Daha yeni konuştuk zaten bende size söylemek için buraya geldim. Arayayım hemen" dedi.


O cebindeki telefonu çıkararak Yeliz' i arayıp açmasını bekledi. Bende o sırada onun yanına vararak yaptığı kahveden bir fincan almıştım.

Telefon açılmış olsa gerek Melek konuşmaya başladı. " Yeliz ya uyuyacağım demiştin ama Araf seninle konuşmak istiyor" dediğinde ise saniye sürmeden yüzünü ekşiterek telefonu kulağından uzaklaştırarak bana uzattı. O sırada hepimiz Yeliz' in sesini duyuyorduk.

" NE DEDİN SEN?ARAF MI? BENİMLE Mİ? NE KONUŞACAKMIŞ KIZIM BENİMLE?" diye bağırmaya devam ederken telefonu alarak sorularının bitmesini bekledim. Bulduğum ilk soluklanma sırasında konusmaya başladım.


" Yeliz merhabala, ben Araf, nasılsın?"

" Araf kadınmıymış lan"

Sık sık aldığım soru karşısında sadece onun şaşkınlığının geçmesi için 3 saniye bekledikten sonra devam ettim konuşmama " Bana dün gördüğün adamı anlatır mısın biraz" dedim direkt konuya girerek.

" Tabi şefim, boyu iki metre degilse bile yakındı. Geniş omuzları ve kolları spor yaptığını yani en azından vücudunun iyi bir durumda olduğunu gösteriyordu" derken içimde kaynayan duygunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

" Yüzünü göremedik zaten yarısı kapalıydı yüzünün yani maske vardı yüzünde ve sadece gözleri görünüyordu" diye devam etti.


" Peki adamın Türk olması ile ilgili bir şey söylemişsin Melek'e, bu kanıya nereden vardın?"


" Bana baktı, direkt bana baktı yani. Emin değilim ama benim Türk olduğumu biliyor, hatta beni tanıyor gibi baktı. Gözlük kameramdaki görüntüleri Yusuf amire gönderdim" dedi.

" Teşekkür ederim, iyi bak kendine " diyerek telefonunu Melek' e uzattım.


O da konuşup telefonu kapattıktan sonra kapının açılma sesi ile hepimiz gelenin kim olduğunu anlamak için o tarafa bakmıştık. Tuğrul ve Gökçe içeri girerken bebek arabasını nasıl kapatacakları hakkında konuşuyorlardı.

Minik aslanım uyumuş olsa gerek sesi gelmiyordu. Beni gördüklerinde bebek arabasını yanıma getirdiler. Ben oğluma bakarken aklıma gelen şeyle durakladım. Tam karşımda duran Gökçe gözümün içine bakarken sorduğum soru herkesin dikkatini çekmişti. Bense gözlerimi ondan ayırarak sorunun muhattabına yani Melek' e dönmüştüm.


" Aslan, Yeliz' i tanıyor muydu?"

" Evet, tanıyordu. Yani 5 ay kadar bizim ekipteydi Yeliz. Neden sordun?" dedi.

Çoğu durumu anlamış olsa gerek, bunun olmasının imkan olasılığını hesaplıyordu kafasında. Alp yerinden hızla kalktığında bana doğru attığı iki adım sinir doluydu.

" Gül hanımla bir dahaki randevun ne zaman senin?"

" Ne alaka şimdi?" diye soru sorarken sinir kat sayım gittikçe yükseliyordu.

" Hepimiz bu soruyu neden sorduğunu anladık Ece ama unut artık. O adam Aslan olamaz. Biraz kendine gelir misin artık" derken, benim için artık hiç olmadığı kadar endişeli gözüküyordu ama beni kırdığını göremeyecek kadar sinirlenmişti.

" Ece" dedi ,çektiğim tüm acıları görmezden gelerek " Dünya Aslan' dan ibaret değil"


" Hangi dünyadan bahsediyorsun bilmiyorum ama benim dünyam ondan ibaret, bak bu da en büyük kanıtı" derken elimi Bebek arabasının üzerine koymuştum.


" Ayrıca unuttuysan hatırlatayım. Ben Araf' ım. Yanımda kimse yokkende Araf' tım".

Aradan geçen iki saati sonunda Yusuf müdüre ulaşmış, ondan görüntüleri almıştım. Toplantı odasında tek başıma otururken dosyaya tıkladım.
İlerleyerek izlediğimde tam olarak adamın Yeliz' en baktığı yerde görüntüyü dondurdum.


Görüntüdeki adam gerçekten de Yeliz' i tanıyor gibiydi. Gözlerindeki lens mavi renkti. Aslına bakılırsa gözüken sadece gözleri vardı maskenin altında. Görüntüyü devam ettirdiğimde adam bir adım atarak daha da yaklaştı Yeliz' e. Ona bakmayı bırakıp direkt gözlük kamerasına bakmıştı.


Şu anda bilgisayar ekranınında direkt bana bakan bir çift gözle karşı karşıyaydım. Bana bakıyordu çünkü görüntünün bana ulaşacağını biliyordu. Bu Aslan'dı. Bende bundan adım kadar emindim.

Bölüm : 07.07.2025 14:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...