
" Araf yok" diye içeriye girdi Selim.
" Ne demek yok". Ağzındaki lokmayı yutmadan konuşmuştu Kahraman.
" Yok işte, gitmiş"
" Şaşırdınız mı". Melek tabağını alarak sudan geçirip bulaşık makinasına yerleştirdi ve devam etti.
" Araf' ın da insan olduğunu unutuyorsunuz çoğu zaman. Neler yaşadığını hakkında fikriniz var mı?"
" Bunu bize mi söylüyorsun?" dedi Alp. Zaten geçmeyen öfkesi tekrar açığa çıkıyordu.
" O bunları yaşarken hepimiz yanındaydık"
" Hayır değildik" dedi Melek, Alp' in aksine gayet sakindi.
" O izin verdiği kadar vardın yanında. Ne kadarına izin verdiğini hepimiz hatırlıyoruz değil mi? İlk aşerdiği zamanı hatırlatmama gerek var mı?"
Alp' in gözlerindeki kırıklık Melek'in gayet de haklı olduğunu gösteriyordu. Ece ne kadar izin verdiyse o kadar yakınlardı.
" Telefonunu yanındadır" diye fikrini belirtti Eylül. Takip etmek için sinyali kullanılabilir diye düşünmüştü.
" Telefonunu odasına bırakmış" dedi Selim. Gelmeden önce her yere bakmış odasında bulmuştu ve şu anda elinde sallıyordu telefonu.
" Takip cihazı" diye tekrar sordu Eylül.
Selahattin hızlıca bilgisayarının başına geçerek bir kaç tuşa bastı. Ağzı o şeklini alarak ekrana bakıyordu
" Kendi mi çıkarmış" dedi.
Şaşkınlığını geçmemişti. Onun izni olmadan takip cihazı çıkarılamazdı ama Araf çıkarmıştı. Kendini keserek çıkarmıştı.
" Alparslan' ın künyesin de de takip cihazı vardı" dedi Selim.
Selahattin bir kaç tuşa daha bastıktan sonra umutsuzca ayağa kalktı.
" Şifreyi değiştirmiş"
Melek tüm olanları izlerken olduğu yerde kollarını bağlamış kahvesinin pişmesini bekliyordu ama susmak da pek ona göre değildi.
" Kızı biraz rahat bırakır mısınız? Sizden kaçmış işte. Hastalıklı gibi davranıyordunuz, iyi bile dayandı size."
Alp artık iyice sinirlenmeye başlamıştı. O kardeşini korumak için herşeyi göze almıştı ama yapamamıştı. Her şeyden korumaya çalıştığı kardeşi kendi kalbine yenik düşmüştü.
" Onu orada öldürmeliydim" dedi.
Gökçe sessizce ayağa kalkıp çıkış kapısına yürüdü. Abisini savunacak hiç bir tutar dalı yoktu ama ona söylenen tüm kötü sözler yine de dokunuyordu yüreğine.
Çıkışa yaklaştığında konuşmalar mırıltıya dönüşüyordu.
" Araf istese senin dediğini yapamaz mıydı sanıyorsun? Üstelik seni durduran da oydu" dedi Ceyhun.
O da çok üzülmüştü. Çünkü Araf' ın ilk şok anını bir tek o görmüştü.
OPERASYON SIRASINDA
" Aslan"
" Ece"
Neler olduğunu anlamaya çalışırken aynı kapıdan bir kadın çıktı. Beni gördüğüne hiç şaşırmamış gibiydi. Gibisi de fazla benim burada olacağından emindi.
Aslan'ın gözlerindeki şaşkınlık ise karşılaşmak için hiç de iyi bir zaman olmadığını gösteriyordu.
" Onları senin hatırın için öldürmüyorum aşkım" diyerek Aslan' ın yanına gelen kadın beni zerre umursamadan Aslan' ı kendine çekerek öptü.
Olanların hepsi 10 saniye kadar kısa sürmesine rağmen bana milyonlarca yıl gibi gelen zamanlardan ibaretti.
" Gidelim" dedi kadın. Aslan bana bakarken gözlerini kırpmayı dahi unutmuş gibiydi. İkisini de buraya gömebilirdim eğer aslan kısacık bir an karnıma bakarak bana gözleriyle yalvarmasaydı.
Biliyordu. Baba olduğunu biliyordu. Sadece o da değil yanındakiler de biliyordu. Onlar için yolu açıp geçmelerine izin verdim. Kadın onlara zorluk çıkaracağımı düşünüyor olsa gerek şaşırmıştı. Bunu ustaca gizleyerek Aslan' ın elini tutarak gitmek için arkasını döndü.
Aslan onunla birlikte adım attığında yere düşen minik parıltıyı görense Ceyhun olmuştu.
Onlar giderken Araf sadece bakmıştı ve bu yıkımın başlangıcı olmuştu.
ŞİMDİKİ ZAMAN
Herkes yorgun argın kendini koltuklara bırakmışlardı. Kaç gündür uymadıklarını onlar bile karıştırıyordu. . Geldikleri gibi başka bir operasyona çıkmışlardı. Araf' ın olmadığı zamanlarda kıdem ile operasyonu yöneten Keskin oluyordu. İki gündür haber alamıyorlardı Araf' tan.
İçeri giren Mutlu ile herkes ona döndü. Ağlamış gibi görünüyordu Mutlu.
" Hayırdır lan, toz mu kaçtı gözüne?" dedi Ceyhun.
" Siz geldiniz mi abi"
" Yok gelmedik yoldayız" derken gülmek için bile çaba harcıyordu Selim.
" Pardon abi ya cenazeden geliyorum da kafam dalgın biraz" dedi hüzünlü şekilde Mutlu.
" Ne cenazesi lan?" diye sordu Kahraman. Şehit haberi duymamışlardı.
" Abi şey " derken bile sesi titriyordu.
" Cemal' in eşi, Duygu, intihar etmiş abi. Cemal dağılmış durumda. Ona mı üzülelim, kadın kendine kıymış ona mı üzülelim bilemedik" dedi.
" Alparslan' ın bakıcısı Duygu" dedi Melek soru sorar şekilde.
" Evet şefim".
" Ne zaman?".
" İki gece önce şefim, otopsiyi beklediler cenaze için"
Herkes birbirine bakıyordu. O gün operasyondan gelmişler ve sabahına da Araf ortadan kaybolmuştu. Şimdi ise bakıcının onlardan çıkar çıkmaz intihar ettiğini öğreniyorlardı.
Ortalıkta dönen şeyler herkesin kafasını karıştırdı. Alp hızla kalkarak odasına yöneldi. Bu sefer eli kolu bağlı oturmayacaktı. Bu zamana kadar her yerde aradığı kardeşi yine yok olmuştu. Üzerini değiştirip eline telefonunu aldı. Bir kaç hareketten sonra telefonu kulağına götürdü. Bir kaç çalıştan sonra açılan telefondan gelen ses uykuluydu.
" Amca oğlu saatten haberin var mı?"
" Ece' yi bulmam lazım" dedi Alp hiç vakit kaybetmeden.
" Abi sen mi uyku sersemisin ben mi? Bulduk ya Ece' yi. "
" Yok ,yine yok. Her seferinde arkada kalmaktan yoruldum. Oğlunu da alıp gitmiş" dedi Alp.
" Geliyorum" dedi Serdar. Bunu söylerken bir yandan da hazırlanmaya başlamıştı. Telefonu kapattığında yatağa fırlattı Alp.
Ece kaybolmak istemişti. Bunu daha önce de çok ustaca yaptığı için hiç kimse ona ulaşamıyordu. Serdar ise kardeş dediği amca oğlunu yalnız bırakmak istememişti. Elinden ne geldiğine Alp' in yanına vardığında bakacaklardı.
Ortak alandaki masanın tümü kağıtlarla kaplıydı. Aslan' ın giderken onlara bıraktığı flaş bellek aradıkları bilgileri içeriyordu. Aradıkları adamı ölü olarak bulmuşlardı ama Ceyhun Aslan' ın arkasında bıraktığı parıltıya doğru ilerlediğinde bunun bir flaş bellek olduğunu görmüştü. İçindeki bilgiler bize lazım olan şeylerdi.
İçine bile bakmadan başkana teslim edilmişti çünkü zaten içinde ne olduğunu herkes biliyordu. Aslan' ın ihaneti vatana değildi.
Onların arasına nasıl girdiğini de, yukarı ile nasıl iletişime geçtiğini de şimdilik bilmiyorduk. Bilinen tek şey Araf artık eski Araf değildi çünkü yediği tek darbe sevdiğinden değil en güvendiğinden, ailesi yerine koyduğundan gelmişti.
Başkan biliyordu. Sırf bu yuzden diğer kayıplardan daha kısa sürede şehit kararını çıkarmıştı. Ortadan kaybolması da sırf bu yüzden daha önemliydi. Sadece kaybolmamıştı Araf, her şeyi bırakmıştı arkasında. Yıllarca ne olduğunu bile bilmeden hasretini çektiği kan bağı abisini, can bağı Tuğrul' u ve arkadaşlarını bırakmıştı arkasında. Bir daha gelmeyecek gibi gitmişti. Hiç var olmamış gibi gitmişti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.39k Okunma |
4.41k Oy |
0 Takip |
55 Bölümlü Kitap |