
Geldiği yolu bu sefer usulca geri döndü Araf. O an aklından ne geçtiğini düşündükçe bile içi ürperiyordu.
Bir an. Sadece bir an, yok olmak istemişti. Onun acısından ölürken ondan kaçmanın acısı sarmıştı yüreğini. Alparslan' ın sesini duymadan bir salise önce ayağını gazdan çekmişti zaten ama onun sesini duymak tüm sıkıntılarını alıp götürmüştü.
Selahattin yavaşça takip ediyordu Ece' yi ama Aslan görünürlerde yoktu.
Sığınakta herkes derin bir nefes alırken Selim olduğu yere yığılmıştı.
Ya yetişemeseydi.
Hayatında hiç bu kadar hızlı koştuğunu hatırlamıyordu. Ölümden kaçarken bile bu kadar tükenmemişti nefesi. Bir gün önce olanları ondan başka kimse bilmiyordu. Zaten tüm gün Ece' den gözünü ayırmamıştı ama , giderken yanında Selahattin olunca ona gerek olmadığını düşünmüştü. Şimdi ise ömründen on yıl gitmiş gibi hissediyordu. Keşke olanları diğerlerine söylememek için söz vermeseydim diye düşündü.
BİR GECE ÖNCE
Aslan' ın operasyonu hakkında istediği bilgiler gelmişti Araf' ın. Gelen dosyalar arasında fotograflar vardı. Aslan'la o kadının yakın olduğu bir fotoğrafa denk gelmişti ikisi. Araf sakince o fotoğrafı diğerlerinden ayırdı. Kalan tüm dosya raporlarını okuduktan sonra Selim' in gözleri kapanıyordu.
" Sen git istersen" dedi Araf. "Alparslan burada, bende onun yanında geçeceğim birazdan " diye de ekledi ama sözcükler ağzından çıkarken zorlanıyor gibiydi.
" Sen de yoruldun, bitti zaten. Hadi gidelim " dedi Selim.
Araf kenara ayırdığı fotoğrafa baktı ayağa kalkarken. Gözleri tarihe takıldığında burnunun direği sızladı. O günü çok iyi hatırlıyordu.
Alparslan, diş çıkarıyordu o sıralar ve o gün çok ağlamıştı. Araf' ta onunla birlikte ağlamıştı tüm gün.
O günler aklına geldiğinde içindeki öfke daha da artıyordu Araf' ın. Her şeyi bir kenara bıraksa bile Aslan için çektiği acıları koyacak büyüklükte bir yer yoktu, o da içindeki kuyuya atıyordu hepsini.
Sandalyeden kalkarken gözleri bir an karardı Araf' ın. Eli boşluğa düşerken aldığı nefesler sıklaşmaya başladı.
Selim ona döndüğünde neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Düşmeden onu yakaladığında sandalyeye geri oturmasına yardım etti.
" Sakinim" dedi Araf. Selim' le değil kendisi ile konuşuyor gibiydi.
" Hafif bir atak. Birazdan geçecek. Nefes alabiliyorum." Bunu kanıtlamak ister gibi derin bir nefes daha aldı ama yetmiyordu.
" Araf, bana bak" dedi Selim.
" Alparslan' la oynadığınız oyunu oynayacağız" derken eli ile karşı duvardaki tabloyu gösterdi.
" Oradan bana 3 tane renk say."
Araf kafasını kaldırıp tabloya baktı. Çok renk yoktu zaten. Siyah zemin üzerine çizilen kırmızı gelincikler vardı.
" Siyah" dedi Araf.
" Her yer siyah Selim. Ben bu koca karanlığın içinde tek başıma kaldım" dedi Araf.
Etrafında onun yanında olan o kadar insana rağmen kendisini çok yalnız hissediyordu.
" Kaldıramıyorum" derken gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. Hep güçlü olmaktan da bıkmıştı.
Ellerini tutan Selim ise dolu gözlerle onu izliyordu. Araf sakinleştiğinde aklını kurcalayan soruyu sordu.
" Ne zamandır panik atak krizleri geçiriyorsun?"
" Aslan' ı bulduğumuz geceden beri ama söz ver bana kimseye söylemeyeceksin" derken oldukça ciddiydi Araf.
Aglamaktan kızaran gözlerine baktığında daha fazla üzülmesini istemedi kardeşinin.
" Söz " dedi.
GÜNÜMÜZ
Alparslan annesinin sesini duyduğunda daha huzurla dalmıştı uykuya. O uyuyana kadar Selim elini tutmuştu.
Sabaha karşı Ankara' nın soğuk ayazı ile kendine gelmişti Araf. Bir an önce oğlunun yanına gitmek istiyordu. Bugün döktüğü gözyaşları sondu. Kendine verdiği sözü bir kez daha çiğnemeyecekti. O yüzden öğleden sonrası için terapistinden tekrar randevu almıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.39k Okunma |
4.41k Oy |
0 Takip |
55 Bölümlü Kitap |