55. Bölüm

55. Bölüm

Gökçe kara
gkcxkr

Günler birbirini izlerken ortalık biraz hareketliydi. Tuğrul neler yapması gerektiğinin üstünden milyonlarca kez geçmesine rağmen her seferinde heyecanlanıyordu.

" Başım döndü koca oğlan, otur bir yere artık" dedi Araf.

Hazırladığı sürprizi bozacak tek bir hataya tahammülü yoktu Tuğrul' un. " Gelmek üzere gülüm, nasıl oturayım." dedi.

" Anlat bakayım tekrar. Nasıl yapacaksın "

" Şimdi , Gökçe içeri girer girmez, Selim sahte çağrı bırakacak. Yola çıktığımızda da, bir kaç çocuk ayarladım Sahte bir pusu kurulmuş gibi bize saldıracaklar. Ben o sırada bunu patlatacağım" diyerek tişörtün ucunu yukarı kaldırdı ve hazırladığı düzeneği gösterdi.

" O senin vurulduğunu düşünecek ağlarken senin kıymetini anlayacak sonra da sen tekrar teklif edince kabul mu edecek yani" diye kalan kısmın bir özetini geçtim. " Bundan hiç hoşlanmadım" diye de ekledim.

" Başka türlü olsun isterdim ballısı. Ben de isterdim güzel bir restorana götüreyim olmadı havai fişek patlatayım bak en olmadı uçak uçurayım arkasında benimle evlenir misin yazan, ama yok. Ben bu kızı başka türlü ikna edemem" derken daha önce yaptığı 3 evlilik teklifi aklına geldi Tuğrul' un. Canı oldukça sıkkındı bu konuda.

Herkes yavaş yavaş toplanmaya başlarken ben Alparslan' ın kahvaltısını yaptırmış ve onu biraz sonra oluşacak hengameden bir önce çıkarmak için eşyalarını hazırlayıp Elif'e teslim etmiştim.

Bende bir kaç lokma bir şeyler yiyeyim derken açık çağrı koduyla çağrı cihazlarımız ötmeye başlamıştı. Bütün arkadaşlar konuşulanları harfi harfine uyarak hızlıca çıktı.

Otobüste ilerlerken bir şeylerin ters gittiği hissini içimden atmaya çalışıyordum. Herkes pür dikkat sahte pusu'nun olduğu yere yaklaşmayı beklerken aracın birden yalpalaması ile emniyet kemerini takmadığı için Selim ve Kahraman karşı koltukta oturan Ceyhun' un üstüne savruldular.

" Lastiğimiz patladı" dedi sürücü koltuğunda oturan Selahattin. " Hemen hallederim " diye de ekleyerek aşağı indi. Tuğrul iyice gerilmişti. Göz göze geldiğimizde bir şeylerin ters gittiği hissinin bir tek bende olmadığını anladım.

Selahattin otobüsün kapısını açtığında bize açıklama yapıyordu. " Patlamış ama neden olduğunu bulamadım."

Selahattin henüz cümlesini bitirmeden silah sesleri duymaya başlamıştık. Otobüstekilerin çoğu bunun bir kurgu olduğunu düşündükleri için çok rahatlardı ama benim oturduğum cama saplanan mermi ile göz göze geldiğimde bunun gerçek bir pusu olduğunu Tuğrul ile aynı anda anlamıştık.

" Baskın" dedik ikimiz aynı anda. O sırada hafif zırhlı araç içinde olmamız ilk kurşunlardan korumuş olsa da açıkta kalan Selahattin' den duyduğumuz inilti ile Ceyhun öne atıldı. Selahattin' i arabanın içine çekip kendini sürücü koltuğuna atması ise aynı saniyelerde olmuştu.

Hepimiz otobüsün içinde kendimizi koruyacak şekilde mevzi almıştık. Kahraman elindeki büyük silah kutusunu hem kendini hemde Selahattin' i koruyacak şekilde tutmuştu. Onları göremiyordum.

" Bili, ne durumdasın" diye bağırdım.

" Kedi değiliz çok şükür" diyerek cevap verdi. " Baldırımı sıyırdı, pezevenk iyi atıcı değilmiş" diye eklemeyi de ihmal etmedi.

Ceyhun bizi oradan hızla uzaklaştırırken peşimize takılan arabalar oldukça fazlaydı.

" 12 araba saydım" dedi Gökçe.

Tuğrul cebinden telsizi çıkararak konuşmaya başladı. " Plan iptal. Peşimizdeki arabalar gerçekten pusu atmışlar bize" diye karşı tarafı bilgilendiriyordu.

" Herkes iyi mi " diyen sesi duyduğumda içimde uçuşan kelebeklerin tek tek kafalarına vurmuştum.

" Ne demek bunlar gerçek" dedi Gökçe.

" Yavrum şimdi zamanı mı, ateş altındayız" diye araya giren Gökçe' yi sakinleştirmeye çalışıyordu Tuğrul.

O sırada telsizin diğer ucunda Aslan oldukça endişeli bir şekilde konuşmaya devam etti.
" Herkes iyi mi dedim"

" Selahattin' de hafif bir sıyrık var, geri kalanımız iyiyiz" diye durum bildirimi yapmaya devam etti Tuğrul.

Onların konuşmaları sırasında ben ve Selim uzun menzilli silahları çıkarmış peşimizden gelenlerin kim olduklarını çözmeye çalışıyorduk.

" Aramızda bir kilometre var hızlı gelin" dedi Aslan.

" Sıkacaklar, eğilin " dedi Selim. İkinci arabanın penceresinden çıkan adam daha tetiğe basmadan onu indirmişti. İlk arabadan çıkan adamı da ben indirmiştim. Sonraki hedefim ise ilk arabanın sürücüsüydü. Sıktığım mermi camdan sekerek gözden kayboldu.

" O zaman köstebek avı başlasın" dedi Selim keyiflice.

" Bir, üç ,beş, yedi benim" dedim Selim' e.

" Artık kim kimden yerse " diyerek sıkmaya başlamıştı.

" Son iki yüz metre" dedi Tuğrul. Aslan bizi bekliyordu.

Biz bir kaç kişiyi daha etkisiz hale getirdiğimizde telsizden Aslan' ın sesini duydum.

" Gerisi bizde."

Biz geçtikten sonra açılan kapanlar ilk üç arabanın tekerlekleri patlatmıştı. Kalan arabalar geri kaçmaya çalışırken, en eski Türk tekniği ile olan Turan taktiği ile sarılmış olduklarını onlar da geç farketti. Bir dakika sonra peşimize takılan konvoydan nefes alan tek bir kişi yoktu.


Hepimiz otobüsten indiğimiz sırada Gökçe' nın çığlığı ile ona dönmüştük.

" Vurulmuşsun" diyordu Tuğrul' a.

Elini Tuğrul'un göğsüne uzatarak tampon yapmaya çalışıyordu göz yaşları içinde.

" Valla yapamaz mışım zaten " dedi Tuğrul ekibe bakarak.

" Kurban olduğum, kan değil boya o " dedi Gökçe' ye.

" Ne boyası Tuğrul, kan kaybından kafan mı gitti" dedi Gökçe şaşkınlıkla bakarken.

Tuğrul tişörtünü kaldırarak hazırladığı düzeneği gösterdi Gökçe'ye. Kilitli poşetten sızan boya göğüs kafesinin sol tarafından süzülüyordu.

Herkes peşimizdeki konvoyun kim olduğunu merak ettiği için Aslan' ın yanına doğru gidiyordu.

Yerinden kımıldamadan duran üç kişi vardık. Tuğrul hiç bir şeyi olmadığını anlatırken Gökçe onu duyuyor gibi değildi, çünkü artık baktığı şey boya değil Tuğrul' un tüm vücudunu kaplayan yara izleriydi.

Sol kolunun ön kısmından başlayarak kaburgalarının bitimine kadar inen yara izinin üstüne koydu elini. Acısını almak istiyor gibiydi.

Bu mesleği yapıyorsak hepimizde vardır böyle izler. Eğitimlerden kalan yaralar. Çatışmalardan kalan mermi izleri. Bazen daha derin şekilde oluşan işkence izleri.

O yaranın nasıl oluştuğunu biliyordum çünkü benim önümde olmuştu. Benim konuşmam için ona işkence yapıyorlardı. Onun konuşması içinse benim tırnaklarımı kökünden sökmüşlerdi.

O zaman bilerek esir düşmüştük. Üstümüzde ki verici ile üslerimiz konuşulanları duyuyor ve nereye götürüldüğümüzü biliyordu. İstediğimiz bilgileri alana kadar bize işkence yapmalarına izin vermiştik.


Gözlerimin önünden o görüntüleri silmek için kafamı hızlıca sağa sola salladım. Onlara arkamı dönerek ekip arkadaşlarımın yanına ilerledim.

" Bari bir kişi kalsaydı, konuştururduk" dedi Selim.

" Gerek yok. Onların aldıkları nefes bize haram" dedi Aslan. " Gökçe telefonlarından çözer kimlerin itleri olduklanı "


Bir yanan da beni inceliyordu. Vurulmuş ve farketmemiş olabilirdim. Gözleri en son gözlerime düştü.


İçindeki yoğun fırtınayı görüyordum. Daha büyük bir fırtınanın benim yüreğimde koptuğunu biliyordu. Özlüyordum. Her görüşümde nefesim kesiliyordu. Onun ölmüş olma ihtimalinin bile aklımı kaybetmeme neden olacağı bir dünya da, o yanı başımdayken ona bakmamak için direniyordum.


" Evet Allah'ın cezası evet" diye bir çığırtı duyana kadar gözlerimde nefes almasına izin vermiştim.

" Allllllaaaaaaah, evleniyoruz " diye başka bir çığırtı duymuştuk.


" Evleniyoruz lan evleniyoruz. Kalkın oğlum düğünü derneği kurun hemen" derken bir yandan da ellerini havaya kaldırmış kendi mırıldandığı türküye oynuyordu Tuğrul.

Ekibin hepsi ona katıldığında bende ellerimi kaldırmış onlara eşlik ediyordum. Yolun ortasında, bilmem kaç tane cesedin arasında, müzik bile olmadan oynuyorduk.

Bizim mutlu olabilmek için zamanımız kısıtlıydı. O yüzden hiç bir fırsatı erteleyemezdik.


Kötü başlamış olsa da sonu iyi bitmişti. Telefonum çalıyordu. Cevaplamak için biraz ileri gittiğimde Elif'ten gelen görüntülü aramayı açtım.

Elif'ten önce minik aslanımı görünce göz bebeğimin bile titrediğini hissettim. " Annesinin balı" dediğimde kadraja Elif girdi.


" Ablaların gülü, minik aslanın emziğini bulamadım" dedi. Bir yandan da sığınağın merdivenlerini çıkıyordu.

" Tam yerine gidiyorsun fıstığım, benim odamda kalmış olmalı" dedim.


Arkadaki tantanayı görünce o da heyecanlandı. " Kabul etti mi" diye sordu.


Heyecanla kafamı aşağı yukarı salladım. O sırada Elif ortak alana girmişti. Telefonu bir an elinden kayar gibi olduğunda birilerini görür gibi oldum ama Elif çok hızlı toparlanmıştı. " Ben lojmandaki eve bakayım abla" dedi telaşla.

" Kim onlar" derken duyduğum bebek ağlaması ile Elif'de olduğu yerde kalmıştı. " Kamerayı çevir" dedim.


Bunu yapmak için çok istekli olmasa da dediğimi yapmıştı. O kadın ortak alandaki koltukta oturuyor ve önündeki puseti sallıyordu.


İçimin bir kez daha kaynadığını hissettim. Arkama baktığımda Aslan hala bana bakıyordu. Yavaş yavaş onun yanına ilerledim.


Yaklaştıkça çocuksu heyecanı artıyor gibiydi. Bu bile tüm zincirleri kırmama yetecekken yapamıyordum.

Tam önünde durduğumda kafamı kaldırmak zorunda kaldım yine.


" Sen bana böyle baktığında içimdeki minik kız çocuğunu susturamıyorum ve bu şimdiki bana ihanetmiş gibi geliyor, yapma " dedim.

   

   

Bölüm : 12.12.2025 14:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...