
Hellloo nasılsınızzz, bana gelen bölüm perileri ile yeni bölüm yazmaya karar verdim.
Sizce kim daha btimemiş 3 kitabı varken yeni kitap taslağı yaptııı, mükemmel bir yaz komedi kitabıyla geliyorumm.
Haydi başlayalımm.
***
Yazarın anlatımı ile
Evdekiler her zamanki gibi odasına kapanmış sessizce kendi halinde takılıyorlardı.
Derya hanımın içinde bir şey vardı, bir yumru. Fakat bu yumru iyi bir şey değilde kötü bir şeyin habercisi gibiydi... Tek dileği kızının sapasağlam dönmesi idi.
Her ne kadar bu böyle olmasa da...
Baran
"Baran...Baran hadi uyan haber geldi abimden." Kafam da birileri mırıldanıyordu. "Bulmuş Ela'yı sanırım." Demesiyle adeta mühürlenmiş gözlerim saniyesinde açılmıştı. Yarı açık gözlerle Işıl'a baktım. "Ne! Emin misin?" Dedim umut dolu bir sesle. "Hı hı evet bir inşaat yığını gibi bir yer ayıl biraz sonra gi-" Devamını getirmesini izin vermeden ceketimi giyindim. "Ayıldım ben, hadi gidelim." Dedim. İlk bir şey diyecek gibiydi son anda pes etti o da ayaklandı benim gibi.
İçim içime sığmıyordu, bulmuştuk sonunda Ela'yı.
Sen hemen öyle sevinme bence belli olmaz çünkü.
benim iradem dışında konuşan bir ses vardı, neydi bu?
"Baran, gitmiyor muyuz?" Koluma dokunmasıyla irkilerek kendime geldim.
"Konumu at bana, yolculuk başlıyor."
***
Konum yarım saati gösteriyordu başta, şimdi 5 dakika sonra oradaydık. Elim ayağım titriyordu heyecan dan mı? Korkudan mı? Bilmiyordum...
"Abim de zaten orada olacak merak etme." Dedi Işık içimi ısıtan bir tonla. Ona doğru dönmesem de gülümsedim, Ela'ya kavuşunca iyi bir teşekkür borçluydum ona.
Varmıştık, sağımızda bir inşaat yığıntısı vardı. Tam arabadan incekken Işıl'ın kolumdan tutmasıyla durmak zorunda kaldım. Hafif çatık kaşlarla baktım ona, "Baran...Eğer Ela orada değilse-"
"Merak etme eminim oradadır, eğer yoksa da...Umudumu kaybetmeyeceğim." Son dediğime inanmamışa benziyordu, şahit ne tekim bende inanmamıştım.
Arabadan inip depoya ilerlemeye başladık, Polat'ın adamları zaten etrafı sarmıştı bir sorun olmayacaktı. Ana girişe 5 metre kadar kala durduk. Gerisini Polat'ın halledeceğini düşünüyordu Işıl fakat öyle olmayacaktı bende girecektim.
"Işıl.." Diyerek ona döndüm. Yüz ifademden anlamıştı bir şeyler döndüğünü. "N-Ne oldu?" Diye sordu korkarak. "Teşekkür ederim, eğer Ela kurtulur ben kurtulamazsam-"
"Hayır!" Devam etti. "Sakın! Sakın düşündüğüm şeyi yapacağım deme." Derken ben elimle işaret vermiştim bile. "Özür dilerim güzelim." Diyerek depoya koşmaya başladım. Üzerim de ne bir çelik yelek ne de silahım vardı. Kendi isteğimle Azrailime koşuyordum...
Kapıyı kırarcasına girdik. İçerisin de toz bulutu hariç bir şey yok gibi gözüküyordu. İşte o an ilk darbeyi yedim. Polat tüm adamlarını dağıttı fakat ben çoktan pes etmiştim. Ela burada değildi...
Kaç dakika orada öylece durduğumu bilmiyorum, sol gözümden bir yaş aktı. İçeriye hızla giren Işıl ile göz yaşlarım hızlandı. İlk önce beni süzdü kontrol edercesine, o da ağlamıştı sanırım. Sonra yanıma geldi, kollarını sıkıca bedenime sardı. "Şşt, geçiecek Baran. Bulacağız Ela'yı. Pes etme hemen." Saçlarımı okşayıp teselli veriyordu.
İçeriye Polat'ın adamlarından biri girdi. "Abi yakınlarda bir bileklik bulduk, 'E' Harfi vardı üzerinde..." Demesiyle sesler birer uğultuya dönüştü Ela'ya aitti o bileklik...
Arkamdan seslenmelerini umursamadan dışarı doğru koşmaya başladım. Etrafıma doğru bakınınca bir kez daha yenilgiye uğradım. Neredeyse otuza yakın çok villa vardı burada...
Adımlarım bıçak gibi kesildi. Buraya kadardı sanırım...
"BARAN!" Arkadan Işıl'ın seslenmesiyle ağlayarak ona döndüm. "Işıl...Ben-" Sözümü keserek çok tanıdık gelen bir telefonu gösterdi.
"Sen koşarken cebinden düştü, ve mesaj var sanırım Ela atmış." Demesiyle beynimden vurulmuşa döndüm. Onu hep uzaklarda aramıştım aslında en yakınımdaymış. Telefonu elime alıp mesaja baktım. Daha da ağlamama sebep oldu, dizlerimin üzerine çökerek ağlamaya devam ettim. "Benim suçum...Göremedim...Benim suçum." Aynı şeyleri tekrarlayıp mırıldanıyordum.
"Baran! Kendine gel, bu kadar yaklaşmışken pes etmenin zamanı değil." Dedi benim gibi diz çöküp yüzümü avuçladı göz yaşlarımı sildi. "Ben şimdi bu telefonu veririm abime sinyalden bulur." Çökmüş başım kalktı, son bir umut kırıntısı ile bakıyordum. O ise gerçekten inanıyor gibiydi. Derin bir nefes aldım.
"Tamam, fakat sonuç gelene kadar yapmam gereken bir şey var." Dedim kendimden emin sesle.
"Sorgulamıyorum, bu seni iyi hissettirecek ise düşünme yap."
***
"Tamam torunum merak etme halledeceğim bulacağız Ela kızımı, ama keşke önceden söyleseydin."
"Dedim ya dede koktum..."
"Neyse yapacak bir şey yok, sen babangillere söyledin mi?"
"Yok şimdi arayacağım."
"Tamam üzülme bulacağız torunumu bırakmam artık peşini."
"Teşekkürler dede, selam söyle ananeme."
"Aleyküm Selam.."
-Dıt-dıt-dıt
"Anlattın mı? " Diyen Işılla ona döndüm. "Evet, hızlıca özetledim zor olan kısım asıl babamlar çok kızacaklar bana." Dedim sıkıntıyla. Yanıma oturup yüzümü avuçlayıp kirli sakallarımı okşadı. "Ben sana güveniyorum Baran'ım merak etme yapabilirsin." Deyip yanağıma öpücük bırakıp kaçmıştı. Utanmıştı. Şoktan ne yapacağımı unutmuştum anlık. Deli kız, sarhoş ediyordu beni güzelliğiyle...
"Kaç sen kaç nereye kadar..." Diye mırıldandım ve telefona geri döndüm işin zor kısmı şimdi başlıyordu...
***
Yazar
"Anne dur ağlama artık bak Ömer abim gidecek yarın zaten oraya." Dedi Rüzgar.
"Nasıl ağlamayayım annem... Ela'm güzel kızım kaçırıldı hem de..." Söylemeye dili yetmiyordu Derya hanımın artık herkes her şeyi öğrenmişti, her şeyi...
Ela'nın kayıp olduğu öğrenilince Eray hemen kaçmıştı markete olduğunu söyleyerek şimdi acil durumlar için hazırladıkları depoya doğru ilerliyordu.
"Derya, Eray nerede?" Dedi eve aceleyle gelmiş olan Şenol bey.
"Markete diye çıktı ama bilmiyoruz." Deyince Rüzgar kapının önünde onları dinleyen Ömer'in kafasında şimşekler çaktı. Işık hızı ile içeri girip, "Size anlatmam gereken bir şey var, Ela ve Eray ile alakalı." Dedi ciddi bir tonla.
İki gün önce her şeyi öğrenmişti, fakat bu kadar büyük bir şey olacağını tahmin edemediğinden plan yapmış sonra söyleyecekti fakat artık zamanı gelmişti planı boş vermişti.
***
Tüm ev halkı salonda toplanmış Ömer'in diyeceklerini bekliyordu. Boğazını temizleyerek başladı Ömer, "Ela ile alakalı bilmediğiniz çok şey var aynı zaman da Eray la da." Herkeste göz gezdirdi dikkatlerinin burada olduğuna emin olunca devam etti.
"Ela şiddet görüyordu. İki gün öncesine kadar bunu yapanın ailesi olduğunu düşünmüştüm fakat şimdi artık gerçekleri biliyorum, onu döven kişi Eray." Deyince Derya hanımın gözleri büyüdü acı ve şaşkınlık ile Şenol beyin de ondan farkı yoktu. " Daha da fazlası ise Ela'yı yalnızca dövmemiş aynı zamanda onu bir f*hişe olarak satmış." Dudakları titremişti Ömer'in ne zordu öz kardeşini böyle anlatmak. "Ve bu sattığı kişi Ateş... Ateş Alparslan. Düşman aşiret ağası Ateş." Şenol beyin eli yumruk olmuştu.
"Daha 11 yaşındayken Ateş tarafından..." Anlaması gereken anlamıştı gerisi buradan devam etmedi o yüzden Ömer. " Eray ile Ateş iş birliği içerisindeler. Tek amaçları Ela ile oynayıp öldürmekti. Ailesi Eray'a göre daha masum, yalnızca Ela'yı dövdüğünü sanıyor ve buna göz yumuyorlar."
"Şuan ki duruma göre işler ne onların lehine ne de bizim. Benim bunları öğrenmeyeceğimi sanıyorlardı, Eray bir çok kısımda hata yaptı düşünmeden davrandı mesela Emir'i dövüp Ela'nın yanına koyarken güvenlik kameralarını akıl edememişti. Şuanda Ela, Ateş'in elinde-" Ömer'in devam edememesinin sebebi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlaması idi.
Ömer'e bakan biri onun duygusuz biri olduğunu düşünebilirdi, yüzü o kadar ciddiydi. "Daha bitmedi " Dedi derin bir nefes alarak. "3 Aydır aslın da bizi kandırmış Eray, aslında tüm bu olanlar sonrasında şaşıracağınızı sanmıyorum ama. Aslında Eray bizim öz kardeşimiz Ela'nın abisi değilmiş." Demesiyle herkes şoka uğradı bu bilgiyi bilen kimse yoktu. "Aslında plan en başından beri varmış ve kuruluymuş. Ela ve onu karıştırılmış gibi gösterip evimize sızacaktı." Dedi Ömer, ardından Rüzgar konuştu.
"Ama nasıl olur o zaman Mehmet(karıştırılan Erkek) aslında bizim kardeşimiz mi?" Dedi çatık kaşlarla.
"İşte orada Eray sınırlarını aşıyor, aslında gerçekte karıştırılan çocuğu öldürüp onun yerine geçiyor." Diye cevap verdi.
" Aslında Eray'ın amacı Ela'yı Ateş'e satıp aldığı para ile yurt dışına kaçmak." Ardından ekledi. "Yani benim tahminim bu en azından."
"Ben en başından beri Eray'da bir şeyler olduğunu anlamıştım o yüzden onun peşini bırakmamış araştırmıştım. Ve en azından buna benzer bir olay yaşanacağını bildiğimden tedbir almış tüm arabalarımıza GPS yerleştirdim. Ki salak Eray da bizim arabalarımıza binerek kaçmaya çalıştığından şuan da ki konumunu biliyorum."
"Ne! Nasıl o nerede?" Dedi Şenol bey.
"Dedemin güvenilir adamları takip ediyor en son baktığımda bir depoya gidiyordu, sanırım acil durum deposu."
"B-Ben aklım almıyor artık, nasıl? N-Neden yapar biri. Koruyamadım kızımı ben..." Dedi Derya hanım durulan hıçkırıklar ile.
"Eh artık her şeyi öğrendiniz, ben şimdi gidiyorum Ela'yı alıp sapasağlam geleceğim!" Dedi Ömer hazır olan bavulunu eline alarak, onun da gözleri dolmuştu. Kenara çekti Şenol bey oğlunu, "Ela'yı almadan gelmeyin oğlum yoksa yatacak yeriniz yok bilin!" Omzunu sıvazladı ve yolladı oğlunu Şenol bey...
Devam edecek...
Hellllooo nabersininizz??
Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayımm.
Pano mesajlarına bakmayı unutmayınnn
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 228.48k Okunma |
12.16k Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |