14. Bölüm

1.1

SadeceEla
gogirll

Hello herkese merhaba arkadaşlar , nasılsınızz. Oylama ve okunma düşüyor...Lütfen oya basalım emeklerimin karşılığını almak istiyorumm.

Şimdi bomba gibi olan bölüme geçelimmm.

**

Yazar

"İstediğinizi yaptık efendim. Aldığımız habere göre Ezgi hanım bugün İtalya'ya gidecek. Aynı şekilde Karan bey de iki gün sonra gidecek. Karşılaşmamaları için elimizden geleni yapacağız. "

Adamının dediklerini duyan Atlas bey keyiflice gülümsedi.

"Tam da istediğim gibi gidiyor her şey... Tamam çıkabilirsin." Dedi eliyle kapıyı işaret ederken. Keyfi yerine gelmişti şimdi...Mutlu olmaları için vakit vermişti, ona göre fazlaydı bile...

Zamanında Karan ile aralarında bir diyalog geçmişti,

"Benim zaafım yok Atlas! Asla da olmayacak."

"Asla asla deme Karan...Hayat bu nereden ne çıkacağı belli olmaz. Bir bakmışsın, aşka inanmayan sen aşık oluvermiş..."

"Böyle vir şeyin olmayacağını ikimizde çok iyi biliyoruz Atlas, beni asla zaafımdan vuramayacaksın..."

"Ah Karan ah, o günü büyük bir hevesle bekliyorum. Sana bunu kanıtlayacağım ve notumu da ileteceğim."

"Göreceğiz Atlas, tabii hapislerde çürüyüp ölmezsen.." Polis sirenleri çalmaya başlar, içeriye giren özel ekip Atlas'ı tutuklayarak götürürken göz göze geldiler.

"Unutmayacağım Karan sende unutma!"

**

"Yaşıyorum Karan efendi...Ve ben sana demiştim asla asla deme..."

Kapının tıklatılmasıyla kahvemden son yudumumu alarak, "Gel!" Diye seslendim. İçeriye başı yarı eğik Kaan girdi. "Abi ben iş hal oldu mu? Diye soracaktım da.."

"Oldu, ikisi de birbirini aldatmış gibi görünüyor şimdi. İkisi de çocuk olduğu için bu konuyu konuşmadı bile(güler) risk aldım fakat değdi, amacıma ulaştım..."

Kaan'ın gözleri ışıldamıştı, Atlas ile iş birliği yapmasının sebebi Ezgi'ye ulaşmaktı. Çünkü biliyordu Ezgi'nin hayatında Karan olduğu sürece ona yanaşamazdı. Fakat şimdi önü açılmıştı..."

"Ee abi o zaman ben artık Ezgi ile konulabilir miyim?" Dedi Kaan büyük bir umutla. "Konuş evlat artık önün açık, senin sayende oldu çoğu şey iş birliği yaptın borçluyuz." Dedi Atlas yapay bir minnet ile. "Estağfurullah abi o ne demek, asıl ben sana teşekkür ederim sayende-"

"Tamam tama uzatma da git Ezgi'nin yanına, bildiğim üzeri 2 saat sonra uçuşu var."

"Sağol abi." Dedi koşa koşa şirketten çıkarken Kaan, tek bir şansı vardı iyi değerlendirmeliydi.

***

Ezgi

"Ya aşkım ben seni çok özleyeceğim ama!" Dedi Arzu dolu gözlerle bana sarılırken. "Ya kızım dır beni de ağlatacaksın şimdi, hem ziyarete geleceğim yahu bırakmıyorum seni." Dedim ne kadar inandırıcı olmasa da..

"He he kesin öyledir! Daha gelmezsin inadından sen kızım buraya. Bilmiyor muyum sanki!" Dedi Arzu sitemle.

"Biliyorsun olayları Arzu, geç de olsa anladım bazı şeyleri kendime yeni bir hayat kurmak istiyorum." Dedim yorgun bir ifadeyle.

"Burada niye kurmuyorsun Ezgi? Neden pes ediyorsun hemen, giden neden sen oluyorsun?"

"Yapacak bir şey yok Arzu, ben artık çok yoruldum...Dayanamıyorum. Hem bakarsın istediğin olur 1 aya evlenirim." Dedim gülerek, o ise ciddi bir ifadeyle koluma vurup. "Tövbe de kız! Sakın öyle bir şey yapayım deme. Karan değilse sakın evlenmeyeceksin!" Dedi çatık kaşlarla.

"Sende ne enişteci çıktın he." Dedim alınmış gibi yaparken. "Ne dersen de kızım ister eniştecilik ister senin geleceğin düşünen biri beni dinle sakın yanlış bir şey yapma." Dedi tereddüt ederek, gözlerinde korku vardı yanlış karar verirsem diye endişeleniyordu...

"Hey! Tamam yeter bu kadar. Küs ayrılmamalıyız. Şimdi toparlanıyoruz." Dedim akan göz yaşlarımı silerken.

"Tamam haklısın ama bir söz vermeni istiyorum. Evlenme gibi bir düşüncen olduğu zaman ilk bana söyleyeceksin!"

"Ay tamam be ne evlilikmiş evlenmiyorum ayol! Hadi bak şimdi uçak kalkacak git sen." Dedim gülümseyerek. "Ya valla uğurlamak isterdim ama abim..."

"Tama Arzu ya sorun yok kızım ona mı darılacağım sanki. Sen selam söyle benden Mehmet abiye." Dedim onu susturup postalarken.

Uçağın kalkmasına 15 dakika vardı, uçağa binmek için giriş kabinini arıyorken bir yandan da gözlerim onu arıyordu. Bir umut belki gelir diye baktım, çaresizlik ile süzdüm etrafı fakat ne gelen oldu ne de uğurlayan.

Çaresizlikle çöktü omuzlarım, valizim ile uçağa doğru ilerlerken ensemde bir nefes hissettim. Anında durdum, o mu gelmişti acaba? Özür mü dileyecekti? Bunların bir iftira olup beni kucaklayıp götürecek miydi?

Büyük bir umutla döndüm arkamı, fakat olan tek şey kırılan kalbimin ve umutlarımındı...Önümde Kaan duruyordu, neşeli biçimde bana bakıyordu. Bir umudum vardı, azda olsa bir umut düşünmüştüm belki o gelmiştir diye... Her seferinde aynı şey olmuyor muydu zaten? Değer veriyoruz, ya karşılığını alamıyoruz ya da misli mislisine süründürüyorlardı bizim pişman ediyorlardı. Sonra bir umut diyorsunuz ki, belki o gelmiştir?, belki o mesaj atmıştır? Belki düşünüyordur beni? Belki seviyordur beni...

Bitmez bilmez düşünceler, bizi depresyona sokan, hayatımızı karartan, güven duygumuzu yok eden, her uyandığımız güne sövmemize sağlayan, acıyı misli mislisine çektiren o duygu. Aşk mıydı bunun adı, filmlerde, dizilerde öyle büyüleyici ve güzel bir şey gibi anlatıp gösterdiler ki bize...İnandık. Bizim hatamızdı belki, karşılıksız böyle bir nimet nasıl olacaktı ki? Dokununca yakan, yaktıkça hoşumuza giden bu duygu? Her şey onun suçu muydu?

İnsan seçemezdi ki aşık olacağı kişiyi, bir anda tutuluverirdi... Öyle ki o dönemde gözümüze bir perde inerdi, o kişiye yüzde yüz güvenir yüzde yüz bir sevgi beslerdik. Fakat bu oyunun son perdesine gelince değişirdi. Sıfır güven belki ucundan kalmış şefkat.

Ne tür bir şeydi bu böyle, uzaklaştıkça çeken, çektikçe uzaklaştıran...

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

Dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?

Sevmek için güzele mi bakmalı?

Çirkin bir tende güzel bir ruh kalbi bağlayamaz mı?

...(Victor Hugo)

(Nazan öncel-Beni hatırla dinleyerek yazılmıştır.)

***

"Ee hiç şaşırmadın fıstık, yoksa beni gördüğüne şaşırmadın mı?" Kaan'ın konuşmasıyla irkilerek daldığım noktadan çektim gözlerimi. Kendimi toparlayarak, "Yok ya..Şaşırdım sadece beklemiyordum da." Dedim gülümsemeye çalışırken.

"Ah beş dakika kalmış gitsem iyi olacak geldiğin için teşekkürler." Uçağa doğru ilerlerleyecekken kolumdan tutarak kendine çevirdi.

"Ezgi...Çok kısa konuşalım mı? Karan ile olanları öğrendim." Dedi mahcupça. "Konuşacak bir şey yok ki Kaan." Dedim bıkkınca.

"Ezgi biliyorum kolay bir şey değil yaşadığın...Ama önüne bakman gerekiyor bili-"

"Bana buraya teselli vermeye mi geldin Kaan! Eğer öyleyse şimdi git! Çünkü benim teselli ihtiyacım yok! Yetişkin bir birey olarak kendi kararlarımı kendim verebilirim!" Dedim sinirli bir ifade ile.

"Ezgi bak öyle demek istemedim-" Kolumu ondan kurtarıp yürümeye başladım. Anca yetişirdim.

Tekrardan kolumu kavrayacak iken izin vermedim, koşmaya başladım. Koşarken bir yandan ağlamaya başladım. Tüm dikkatleri üzerime almıştım bile, güvenlik görevlilerinin de...O yüzden yaklaşmaya cesaret etmedi bu sefer Kaan. Ne çekmiştim bu "K" lerden...

***

Karan

"Antonio(karan) bey yenge-"

"Mehmet!"

"Yani, Ezgi hanım güvenlice uçağına bindi."

"Onun dışında bir sorun oldu mu?"

"Şey...Efendim."

"NE MEHMET! Geveleme ağzından söyle."

"Arzu hanım gittikten sonra Kaan bey gelmiş konuşmaya çalışmış fakat Ezgi hanım istememiş kolunu falan tutmuş en son Ezgi hanım ağlayarak uçağa doğru koşuyormuş." Bakışlarım aniden Korumaya döndü, "Ne demek ağlayarak..." Kendi kendime mırıldandım.

Şimdi soracaksınız, o seni aldattı neden hala koruyorsun diye. Biz onla sözsel herhangi bir şeyde bulunmamıştık ayrıldığımıza dair ve ben ona söz vermiştim. Seninle ayrılsak bile koruyacağım diye...Ben her ne olursa olsun sözümde dururdum.

"Ne konuşmuşlar biliyor musunuz?" Dedim umursamazca. "Tam değil ama Ezgi hanımın bağırarak, teselliye ihtiyacım yok kendi kararlarımı veririm vb. dediği duyulmuş."

"Anladım tamam çıkabilirsin." Dedim sigaramdan bir duman daha çekerken. Şöyle bir durdum yokladım kendimi, üzülüyor muydum? Sinirli miydim? Ne hissediyorum diye

İçimi derin bir keder bağladı... Merhametli tarafım çıktı.

Dayanamadım havalimanında ki kamera kayıtlarını izlemeye başladım. Önce Arzu ile vedalaşmıştı. Sonrasında yürüken bol bol etrafına bakmıştı. Tahminim vardı, acaba beni mi arıyordu gözleri? Öyle olsa ne olurdu ki bazı şeyler bittikten sonra.

Nedense bir konuda içim acıyordu, hızlı kabullenmiş gibiydim.

Onunla o gün kü konuşmamız kafamı karıştırmaya yetmişti aslında.

Kameralarda bir anda Kaan ortaya çıkıyordu bu sefer. Konuşmaya çalışıyordu. Kaan'ı ilk gördüğü anki tepkisini izledim. Hayal kırıklığı gibiydi. Bir süre bağırdı ona sonrasında koşup ağlamaya başlamıştı...

"Or**** çoc*** ne dediyse artık kıza ağlatmış." Kendi kendime sinirle söylendim.

Kapının aniden açılması ile görüntüleri kapattım hemen.

"Dan diye içeri mi girilir lan!" Diye giren kişiye döndüm.

İçeri telaşla nefes nefese Oğuz girmişti, bu pekte hayra alamet gibi gözükmüyordu.

"A-Abi Atlas hapisden çıkmış, paket göndermiş."

"Ne? Ne paketi oğlum getir bakalım."

Siyah bir kutuydu. Kurdelesini sinirle yırtıp notu elime aldım not dışında bir tane bileklik bir de Ezgi'nin havalimanında ki fotoğrafı vardı...

Notu açıp okumaya başladım,

*Gün gelir devran döner Karan,

*Sana zamanında asla asla dememen gerektiğini söylemiştim,

*Bir gün kanıtlayacağıma söz vermiştim ve bilirsin ki ben her zaman sözümü tutarım,

*Senin de bir zaafın var artık değil mi Karan?

*Ah, ne büyük bir tesadüf ki o benim kızım!

*Ne büyük risk aldın değil mi, benim kızımı zaaf edinirken,

*Fakat unutma adı üstünde benim. Benim kızım bana ait...

*Konum: cart curt depo.

🔥🌑

Bu bir savaş davetiydi, açıkça. Ya da açık bir tuzak...

Sonnn

Oylamayı unutmayın

Love youuu

 

 

 

Bölüm : 24.01.2025 00:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
SadeceEla / İTALYAN MAFYAM 😎
~Ne bakıyon ayol BENİM MAFYAM.~ / 1.1
SadeceEla
İTALYAN MAFYAM 😎 ~Ne bakıyon ayol BENİM MAFYAM.~

13.4k Okunma

1.17k Oy

0 Takip
15
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...