
Finale yakınız desemm, evet ben de anlamadım çok hızlı bitti yavvv
neyse bol ağlamaklı bölümümüze hoş geldiniz.
***
6 Ay sonra
Yapraklar dışarıda özgürce uçuşuyor, baharın gelişini kutluyordu. Elim de kahvem dışarıyı izliyordum. Bugün diğer günlerinin aksine durgundum çünkü bugünün o travma yaratan gündü.
O günden sonra bir daha hiç Karan'ı görmemiştim aynı zaman da Atlas'ı da. O günden sonra yavaş yavaş Ozan ile yakınlaşmaya başlamıştım bir süre flörtleştik sonrasında ise sevgili olduk yani yaklaşık 5 aydır sevgiliydik.
Aklına hiç gelmiyor mu?
Gelmiyor desem yalan olacak çünkü onu o kadar kolay unutmak imkansız gibiydi fakat artık kalbimde değil aklımdaydı ve aklımda olanın kalbimde yeri yoktur benim ondan bu zamandır beri kalbim yalnızca Ozan'a açıktı. İyi bir çocuktu, kibardı centilmendi en önemlisi sadakatliydi...
Ben düşüncelere dalmışken birinin omzuma dokunmasıyla irkildim. Arkama döndüm, "Ah! Korkuttum mu? Ben özür dilerim Ezgi..." Ozan'dı rahatlayabilirdim...
Sakinleş, o burada değil Atla yok rahatla...
Peki neden sakinleşemiyordum?
Karan yanında olsa-
Kes sesini.
"Ezgi? İyi misin?"
Ozan'a dönerek, "İyiyim Karan endişelenme." Yüzümde ki sıcak tebessüm silindi, aynı şekilde onunki de. Sinirlendiği belli oluyordu başımı öne eğdim. Ah aptal kafam.
Eliyle yüzünü sıvazladı, "Bak anlıyorum Ezgi ama beni o adamı yerine koymayı bırak aş artık o adamı!" Dedi sesini yükselterek.
"Ben...Deniyorum." Dedim titrek sesle.
"Deneme yap EZGİ! Bıktım artık! HER GECE ONUN ADINI SAYIKLIYORSUN KATLANAMIYORUM BUNA!" Diye bağırdı, duyduklarım ile ürperdim.
"Bağırma.." Diyebildim sadece.
Sakin olmaya çalışıyordu, bir ileri bir geri gidiyordu. O oda da volta atarken bende bir köşeye sinip usulca gözyaşlarımı akıttım. Mutlu muydum? Ne hissediyordum? Hiç bir şey bilmiyordum.
En sonunda sakinleşmiş olacak ki yanıma eğilip yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Bak güzelim seni bu şekilde görmek beni...Kahrediyor sen bana elini versen birlikte aşsak..-"
"O öyle kolay olmuyor işte Ozan!" Diye patladım sonunda. "OLMUYOR ANLIYOR MUSUN? ELİMDE DEĞİL!" Diye bağırmaya etrafta ne varsa kırıp dağıtmaya başladım. O ise beni sakinleştirmeye çalışıyordu, en sonunda iki bileğimden yakaladı gögsüne yasladı.
"Şşt geçti...Ezgi geçti ben buradayım."
Sanki onun sesini duymuş gibi oldum rahatlayarak gözlerimi kapadım...
"Ben.." Diye mırıldandım.
"Şşt uyu biraz, çünkü yarın evleniyoruz hem de İstanbul da."
Karan
Şirkette birkaç işim kalmıştı onları da halledip eve gitmeliydim. Tam odaklanmış çalışırken kapıyı biri tıklattı, odağımı bozmadan gel diye seslendim. İçeriye Ebru girdi.
"Karan bey sizin özel telefonunuza bilinmeyen birinden mesaj geldi." Dedi telaşla. Aklına gelen tek bir kişi vardı Karan'ın o... Olabilir miydi.
Parmakları buz kesti adeta olduğu yerde durdu, sadece Ebruya dönüp telefonu uzatmasını isteyen bakışlar yolladı. Eline aldı telefonu, içinde değişik bir his vardı olabilir miydi o?
Cesaretle baktı mesaja, hayal kırıklığına uğradı.
0530****: Kardeş numarayı salladım 10-11 halısaha var gelir misin İstanbul da isen.
Gerçekten mi?
Bu bir şaka olmalıydı, tam sinirle telefonu atacakken durdu. Aslında uzun zaman olmuştu halısaha yapmayalı iyi gelirdi.
Siz: Olur kardeşim konum at.
"Başka bir şey yoksa çıkabilirsin Ebru." Dedim tok sesimle. "Efendim yeni asistan geldi de, ee adı da şeydi... Heh masanızın üzerinde var iyi çalışmalar." Diyerek kaçarcasına gitti.
Masamdaki dosyayı elime alacakken içeri bir kadın girdi, esmer fiziği iyi güzel bir kadındı fakat bu benim pek de umrumda değildi. Karşıma geçerek oturdu. Dosyasını aldım, adına baktım...
Bakmaz olaydım...
Ezgi Kara
Yaş:21
Dolan gözlerim, titireyen ellerim... İlk defa ona karşı bu kadar hasret çekiyordum. Gözümden bir yaş akmasına engel olamadım, bakışlarım kadına çevrildi şaşırmışa benzemiyordu.
"Ben de ne zaman ağlayacaksınız diye bekliyordum." Dedi ben daha ne olduğunu anlamadan saçını yani peruğu çıkardı sarı saçlarını ortaya döktü.
"Ben Ece Karaca, eskiden Atlas'ın adamıydım her şeyi anlatmayı geldim." Deyince neredeyse ağzım açık kalıyordu.
"Neler dönüyor burada?", "Her şeyi anlat çabuk." Dedim ayağa kalkıp karşısına oturarak, bilmediğim çok şey vardı ve içimden bir ses acele etmemi söylüyordu.
"Her şeyi anlatacağım, önce Ezgi den başlayalım..."
Ezgi
Yavaş yavaş gözlerimi araladım, çapaklı gözlerle etrafa bakındım. Burası pek de bizim eve benzemiyordu? Ayağa kalkmaya çalıştım fakat kolumun çekilmesiyle geri yatağa düştüm. Yanımda Ozan vardı aynı bir manyak gibi beni izliyordu..
"Bırak ben! Neredeyiz?" Dedim sertçe.
"Şt sakin ol kuzu İstanbuldayız evleneceğiz ya unuttun mu?" Dedi manyak gibi sırıtarak. Burada bir şeyler dönüyordu ama...
"Ne diyorsun sen ya! Bırak beni gideceğim ben evlenmeyeceğim!" Dedi kendimi çekiştirerek.
"EZGİ! KIR DİZİNİ OTUR! İki saat içerisinde evleneceğiz hazırlan." Dedi normal bir şey gibi.
"YA ANLAMIYOR MUSUN? İSTEMİYORUM BIRAK BENİ!"
"Şt sus güzelim sus, kestirtme bana o dilini." Çenemi sertçe kavradı. "Manyak..herif."
"Aaa insan kocasına öyle der mi hiç güzelim ya."
Çığlık atmaya çalıştım kafat nafile önce beni odaya kitledi sonrasında gelinliğimi verdi...
Neden yaşıyordum bunları...Ne yapmıştım ben?
(Ela'yı kınadığın için olabilir mi?(yazar)
Karan
Ne yani her şeyi Atlas mı palnlamıştı...
Allah kahretsin geç mi kaldım , ya evlendiyse?
Hızlıca arabaya atlayıp havalimanına ilerledim, en erken uçuş yarın sabahaydı. Şimdi ne yapcaktım?
Halısahaya ne dirsin?
Sanırım olabilirdi, çılgınca gelse de kafa dağıtmam gerekiyordu.
Konumu açıp sürdüm içeriden uygun bir şeyler alırdım. Tam da zamanında gelmiştim.
"Bilinmeyen numaradan yazan sen miydin?" Dedim adama, küçük bir araştırma yapmıştım.
"Ha evet abi de biz diyoruz ki şuara da bir düğün var önce bir pasta falan mı yesek he kaçak." Dedi gülerek. Her ne kadar havamda olmasam da kabul ettim.
İçeriye gizlice sızdık, boş bir yer oturduk şansa gelin damat daha gelmemişti. Telefonumla ilgilenirken yoğun bir alkış başlamasıyla gelin ve damadın içeri geldiğini anladım. Kafamı kaldırıp isteksizce baktım.
Olduğum yerde resmen buz kestim gözlerimi ovdum bu gerçek miydi? Aynı benim gibi isteksiz baka o gözler Ezgi'ye mi aitti?
Ayağa kalktım, burada çok bile durmuştum, arkamdan seslendiler fakat umursamadım, tam gidecekken bakışlarımız kesişti. Olduğum yerde kaldım, berbat haldeydi işkence görmüş gibi o na ne olmuştu? Gözleriyle iki kez göz kırptı, farklı bir şeyler oluyordu, etrafta annesini aradım fakat yoktu.
Bir saniye yoksa zorla mı-?
Koşarak onlara ilerledim ellerini ayırdım, "BU DÜĞÜN OLAMAZ!" Diye bağırdım Ezgi'yi arkama çektim.
"Sen-SENİN NE İŞİN VAR LAN?" Yumruk atacakken ben önceden davrandım, Ezgi'ye arkadan işaret verdim gitmesi için. Biraz daha hırpaladım Ezgi halısaha gurubuyla gitmişti.
Tüm adamlarımı buraya çağırdım, çatışma başlamıştı. Daha fazla dayanamadım aralarından sıyrılıp kaçtım. Ezgi!ye doğru.
Kader bizi ayırdığı gibi yeniden buluşturmuştu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |