10. Bölüm

10. Bölüm

Fato
gotten_bacakli

Oy ve yorum atmayı unutmayınnn

 

Kendimi boğmama ciddi manada çok az kalmıştı.

 

Şu an ne mi yapıyorum? Gemici düğümü misali karman çorman olmuş kulaklığımla uğraşıyordum. Yıl kaç olmuş hala kablolu kulaklıkla gezmek üzücüydü.

 

Artık kendime adam gibi bir kablosuz kulaklık almam gerekiyordu.

 

En iyisi abimin ayaklarına kapanıp bana bir kulaklık almasını sağlamaktı.

 

Birkaç hafta yalakalık yapıp 'Abicim abicim' diyerek tatlı tatlı konuşarak ona kulaklık aldırabileceğimi umuyorum.

 

İnşallah başarırım.

 

Yoksa ben bu gidişle günün birinde kulaklığın kablosunu boynuma dolayıp intihar edecektim.

 

Benim gibi bir ruh hastasına da böyle bir ölüm yakışırdı.

 

Bir yandan kulaklığı çözmeye çalışırken bir yandan da durağa doğru koşuşturuyordum. Tabii koşmak denilebilirse, bu kısa bacaklarla nasıl koşuşturduğum tartışılırdı.

 

Her yere geç kalmak hayatımı zorlaştırıyordu. Asla dakik bir insan değildim.

 

"Çözülsene be-" çarptığım kişiyle burnumun acısıyla yüzümü buruşturdum.

 

"Kardeşim direk gibi ne dikiliyorsu-" kafamı kaldırdığımda çarptığım kişinin Çınar olduğunu gördüm.

 

Mavileri alayla parıldıyordu. O mavileri oymama çok az kalmıştı.

 

"Tamam yukarıları göremiyorsun da önünü de görürsün ya " dedi sırıtırken Çınar. Kafasını eğmiş bana bakıyordu.

 

Kaşlarımı çatıp çemkirdim. "Sus be sen."

 

Çınar bir şey demeden telefonu geri döndü. Şahsen canıma minnetti. Onunla konuşmak yerine şarkı dinlemek daha cazipti.

 

Ben de onu umursamadan kulaklığıma geri döndüm. Otobüs gelmeden kulaklığımın düğümünü çözdükten sonra kulaklığımı takıp şarkı listemi açtım.

 

Bir yandan da olduğum yerde hareket ediyordum ısınmak için Ankara ayazı götünüzün donması demekti.

 

Otobüs geldiğinde otobüse binip kartı okuttum. Tabii bir an kartı alıp almadım mı diye kuşkuya düşüp bir yerlerimden ter akıtmıştım. Çınar da benim arkamdan binmişti.

 

Ama kötü bir haberim vardı. Bana değil oturacak tutunacak yer bile yoktu.

 

Allah'ım şu an tek isteğim bir yerlere yapışmadan okula gitmek.

 

Dengemi zar zor sağlarken en son düşer gibi olduğumda önümdeki kişinin montuna tutundum.

 

Önümdeki başını bana çevirdi. Çınar olduğunu görünce buna sövmeyi sonraya bıraktım. Kaşları yukarı kalkınca konuşmak için boğazımı temizledim.

 

Şirin olduğumu umduğum bir şekilde gülümsedim. "Otobüs yolcuğumuz sırasında ezilmeme yardım etmeye ne dersin Çınarcığım?"

 

Sırıttı. "Çınarcığım falan? Biz samimiyeti falan baya geliştirmişiz."

 

Hayır Zuhal o sırıttığı dişlerini yerinden çıkaramazsın. Cici bir kız ol.

 

"Biz en başından samimiydik canım." dedikten sonra yapmacık bir şekilde gülümsedim.

 

"Öyle olsun, tutun bakalım." Hiç bir şey demeden sıkı sıkı tuttum montunun ucunu. Çirkeflik yapıp kendimi tehlikeye atamazdım.

 

"Harbi melek gibi insanım ha. Resmen ezilmemen için kendimi feda ediyorum."

 

"Heee gel yarın melek olarak işe başla Çınar." alayla konuştuktan sonra hafifçe kaşlarım çatıldı.

 

Aklıma gelenle hafifçe koluna vurdum. "Hayvan ezmiştin zaten beni. Bir kere bir işe yara."

 

Yalandan küskün bir şekilde bana baktı. "Ayıp ediyorsun bücür. Bilerek yaptık sanki"

 

"Hayvan bir de bilerek yapsaydın"

 

"Bilerek yapsaydım büyük ihtimalle yaşamıyor olurdum şu an. Öyle değil mi bücür?"

 

Dil çıkarıp telefonuma döndüm. Yolda Sinan'ın attığı reelsleri izleyecektim.

 

Attığı komik videoya gülerken Çınar'ın da güldüğünü duydum. Telefonuma eğilmiş Sinan'ın attığı videoya gülüyordu.

 

Ona doğru dönüp kaşlarımı kaldırdım. Kendini toparlayıp boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.

 

"Kendi telefonumun şarjını mı harcayayım senin telefonun varken?"

 

Sinirlenmiş olsam da kendime engel olamadan güldüm. "Beleşciliği sen mi buldun?"

 

"Evet" dediğine yorum yapmadan gülüp telefonuma döndüm.

 

Sessizce geçirdiğimiz yirmi dakikanın ardından ineceğimiz durağa gelmiştik.

 

Otobüs durunca hemen dışarı attım kendimi. Çok şükür rabbim ter kokusundan kurtuldum.

 

"İyisin ha yine. Allah'tan ben varım."

 

"Ya ya iyi ki varsın." Ona karşı samimiyetsiz gülümsememi sunduktan sonra okula doğru yürümeye başladım.

 

 

"Şşt öldün mü lan?" Kafamın hayvan misali dürtülmesiyle uyanıp beni uyandırmaya cürret eden şahısa baktım. Şu an onu öldürme hissiyle dolup taştığımı bilmeden bana bakıyordu.

 

"Ne var Sinan?" dedim uykulu uykulu.

 

Allah belanı verir inşallah Sinan.

 

"Kızım sen yine Muhteşem Yüzyıl mı izledin gece gece?" sırıtıp başımı salladım. Uykusuzluk cidden kötüydü. Başım ağrıyordu. Ama gram pişman değilim.

 

"Ders boş. Fizikçi yok. " duyduklarımla içime tarifsiz bir rahatlık yerleşse de bu Sinan'ın kafasına yapıştırmayacağım anlamına gelmiyordu.

 

"Ah lan niye vuruyorsun!?"

 

"Gerizekalı ders boşsa niye uyandırıyorsun? " haklı olduğumdan bir şey diyemedi. Sonra kolumdan tutup çekiştirdi kalkmam için.

 

"Gel gel kantine gidelim. Bizimkiler de aşağıda."

 

"Bizimkiler?"

 

"Oğuzlar işte kanka."

 

"Onlar ne ara bizim oldu lan."

 

Kafama hafifçe vurdu. "Allah'ın asosyali kalk hadi. Bir iki insan yüzü gör."

 

Oflayıp sıradan kalktım. Kantine gidip Sinan'a bir şeyler kitleme fikri o kadar da kötü değildi.

 

Beraber sınıftan çıkıp kantine indiğimizde ne ara bizim olduğunu anlamadığım bizimkilerin yanına oturduk. Akın ve Nil yoktu çünkü onların ikisi farklı sınıftaydı.

 

"Ne oldu bücür? Yoksa seni ezilmekten kurtardığımdan bana kantinden bir şeyler ısmarlamaya mı geldin?"

 

Allah'ın mikrobu

 

Ters ters ona baktım. Cidden büyüyü hak ediyordu.

 

"Sana günahımı bile vermem Çınarcığım."

 

Sinan bana döndü. "Sen nerede eziliyordun lan?"

 

Hiddetle ona döndüm. Hepsi bu mikrobun yüzündendi.

 

"Otobüste beni tek bıraktığından bu sırığa kaldım. Ömür boyu bununla alay edecek."

 

Çınar pisliği yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Beni kısa sürede bu kadar iyi tanıman gözlerimi yaşartıyor bücür."

 

"Gözleri çıkasıca." diyerek homurdandım ağzımın içinde.

 

"1.55 olmak zor olmalı." dedi Oğuz.

 

"Zor sizin gibi sırıklar yüzünden daha da zor. Allah hepinizin belasını versin."

 

"Lan ben niye durduk yere beddua yedim şimdi!?" diyerek isyan etti Cafer.

 

"Büyü yapmadığına dua et bence." Haklı dermiş gibi başımı salladım.

 

Sinan "Fizikçi rapor mu almış lan?" diyince şok içinde ona baktım. O ruh hastası kadın ben ölsem gelir mezarıma fatiha okumak yerine fizik anlatırdı. Öyle bir ruh hastasıydı.

 

"Abi bir hafta gelmese de kafamız rahat etse bari." dedi Çınar.

 

"Sence o bir hafta gelmeyecek biri mi? Ben şu an rapor almasının şokundayım." dedim.

 

"Ben de Ümit Hoca rapor aldı diyince 'Hocam rapor değildir o' diyerek adamı delirttim. Adam kovdu beni." Oğuz'un dediklerine güldüm. Ayağa kalkınca Sinan bana döndü.

 

"Ne oldu?"

 

"Bir şeyler alacağım." Elime cebime götürdüm. Sonra yalandan "Allah seni inandırsın Sinan. Çünkü ben inandıramam. Cüzdanımı unutmuşum." dedim.

 

Ters bir şekilde bana baksa da pek umrumda değildi. Elini cebine atıp cüzdanını çıkardı.

"Kantine bana bir şeyler kitlemek için geldin değil mi?" Cüzdanından para çıkartıp bana uzattı.

 

Yanağından makas aldım sırıtırken. "Tabii ki de onun için geldim oğlum."

 

Kendime ve Sinan'a çiğköfte ayran ve birkaç tane çikolata aldıktan sonra masaya oturdum. Çiğköfteyi Sinan'a uzattım.

 

Çikolataları da Cafer ve Oğuz'a verdikten sonra Çınar'a döndüm. Elimdeki çikolatayı kafasına fırlattım.

 

"Al lan al ağlama" dedim alayla. Gülerek havada yakaladığı çikolatanın paketini açtı.

 

"Beleş mal severiz."

 

"Bok ye."

 

 

Bölüm : 22.02.2025 15:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...