
Siz bana dün sadece 5 yorum attınız ama sizin Fato'nuz size hemen bölüm yazıp attı.
Hem de ne bölüm...
Medyadaki şarkıyı dinlerken aklıma hep Nil ve Akın geliyor. Sizin de aklınıza gelsin diye buraya koydum.
KURBANINIZ OLAYIM YORUM YAPIN
Fato'dan...
Sınıfa girerken etrafa her zamanki gibi boş ve ifadesizce bakıyordu Akın. Olduğu yerden pek memnun değildi.
Sınıftakileri pek sevmezdi. Aslında pek değil de hiç sevmezdi. Aynı şekilde sınıftakiler de onu. Duygusuz derlerdi ona. Alay ederlerdi. Ama sınav zamanı geldiğinde hep Akın'ın etrafında dolanırlardı. Açık açık yalakalık yaparlardı. Kopya vermesini isterlerdi. Akın bunu bildiğinden sevmezdi onları. Uzak dururdu hep.
Sırasına oturdu. Erken gelmişti bugün. Çınar'lar da daha gelmemişti. Sınıfta sadece birkaç kişi vardı.
"Günaydın Akın." dedi birden Ceyda. Akın boş boş baktı. Kaşları çatıldı.
Adı neydi bu kızın?
Hafızasını zorladı ama hatırlayamadı ismini. Bu zorlama sadece beş saniye sürmüştü. Fazlasına gerek yoktu. Adını öğrenip ne yapacaktı?
"Günaydın." diye mırıldandıktan sonra çantasını açıp kulaklığını aramaya başladı. Mal gibi cebine koymak yerine çantaya fırlatmıştı.
Sonunda kulaklığını bulmuştu. Hafifçe dudağının kenarı kıvrıldı.
Adım sesleri duyunca başını kaldırdı. Ceyda gülümseyerek ona bakıyordu.
Onun aksine Akın gülümsemedi. 'Ne var?' dercesine başını salladı.
Ceyda yüzündeki gülümsemeyi bozmadı. Akın'a ihtiyacı vardı.
Gülümsemesinde zerre kadar bir samimiyet yoktu. Akın bunu görebiliyordu.
Ceyda, Akın'ın önündeki sıraya oturdu. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Yüzüne yapmacık bir gülümseme kondurduktan sonra ona döndü. "Zeynep Hoca'nın dün tahtaya yazdıklarını sen deftere yazmıştın. Onları bana verebilir misin?"
Takdir edilesi bir Flash TV oyunculuğu...
Akın alayla güldü. "Hayır." dedi sadece.
Kızın adını hatırlamıyordu ama sınıfta onunla uğraşanlardan biri olduğunu biliyordu. Alaylı gülüşü hem Akın'ı eziklemeye çalışıp hem de gurursuz gibi not istemesindendi.
Ceyda'nın yüzündeki gülümseme anında soldu. Kaşları çatıldı.
Demek ki iyi kız rolü buraya kadardı.
"Versen incilerin mi dökülür ya?!" dedi itici bir sesle Ceyda.
Akın bu ses karşısında yüzünü buruşturmak istedi ama yapmadı. Boş boş bakmayı tercih etti sadece.
O gün arkadaşlarıyla goy goy yapmak yerine pekala notlarını alabilirdi. Onu ilgilendiren bir şey yoktu.
Oturduğu sıradan öfkeyle kalktı Ceyda. "Duygusuz pislik! Versen ne olacak be? Hayır kendini bir şey sanarmış gibi dolaşıyorsun bir de. Kalpsizin tekisin sen!"
O içindeki nefreti dökerken Akın kulaklıklarını takmıştı. Kafasını kaldırdığında Ceyda'nın gitmediğini gördü.
"Sen hala gitmedin mi ya..." diye mırıldandı.
Ceyda ona bir küfür savurup giderken Akın'ın bu pek umrunda değildi. Omuz silkti. "Sonunda."
Telefonunu açıp şarkı listesini açtı. İstediği şarkıyı aramaya başladı. On saniye geçtikten sonra bulmuştu.
Dolu Kadehi Ters Tut, Neyin Nesi.
Şarkıyı açtıktan sonra kafasını sıraya yasladı. Bu aralar bu şarkıya kafayı takmıştı. Başa sarıp sarıp dinledi.
Gözlerini kapadı. Sınıftakiler onun sinirini bozmak için arada omzuna, kafasına vurdu. Herhangi bir tepki vermedi. Öfkelenmedi bile. Öfkesini bile hak etmeyen insan topluluğuna sinirlenecek değildi.
Gözlerini açtı. Sarı saçları gördü gözleri. Gülümsedi.
Nil, sınıfa girerken onu izledi.
Onu izlerken şarkı sözleri dudağından dökülmeye başladı. "Bilmem bu neyin nesi? Güzelliğin böylesi..."
Güldü kendi kendine ama bu gülüş Nil'in onun önündeki sıraya doğru yürürken gördüğü solgun yüzle bitti.
İki gün önce Zuhal'in evine gittiklerinde gayet iyi görünüyordu. Hastalanmış mıydı?
Kafasını sıradan kaldırdı hemen. "Ne oldu, Nil?"
"Bir şey olmadı."
"Yüzün bembeyaz nasıl bir şey olmadı?"
Burnunu çekti Nil. "Şey otobüsü kaçırdım da yürüyerek geldim. Üşüdüm biraz."
Akın bir şey demeden kahvelerini yüzünde gezdirdi. "Kahvaltı yaptın mı sen?"
Nil başını sağa sola salladı.
Akın "Aferin." dedi ters ters. "Hasta olmak için bir çaba içindesin galiba."
Haklı olduğunu biliyordu Nil ama yine de konuşmaktan geri kalmadı. "Aceleyle çıktım evden. Ne yapabilirim?"
Akın bir şey demedi. Sıradan kalktı. Sonra sınıftan çıktı, gitti. Nil gözlerini kırpıştırarak baktı arkasından.
Dudaklarını büküp omuz silkti. On beş dakika sonra başlayacak ders için kalemliğini, kitabını ve defterini çıkardı.
Birkaç dakika için de gelmişti Akın. Aldığı tostu ve vişneli meyve suyunu Nil'in önüne bıraktı.
"Hasta olacaksın, ye şunları." dedikten sonra kendi sırasına oturdu.
"Teşekkür ederim ama yemek istemiyorum."
Akın, cebinden Nil'in en sevdiği karamelli çikolatayı çıkardı. "Eğer tostunu yersen bu çikolatayı alabilirsin."
Ters bir bakış attı Nil. "Çocuk mu kandırıyorsun sen?"
Güldü Akın. "Yok. Ne alaka?" O gülünce Nil daha fazla çattı kaşlarını. Akın daha fazla güldü.
Ofladı Nil. Ama tosttan da bir ısırık aldı.
Vişneli meyve suyundan bir yudum aldı. En sevdiği meyve suyu çeşitlerinden en sevdiği buydu.
Tostunu bitirdi. Akın'a döndü bakışları. "Çikolatamı alabilir miyim?" diye sordu bütün kibarlığımla.
Gülümsedi Akın. Çikolatayı ona uzattı. "Alabilirsin."
"Çok teşekkür ederim tekrardan." diye mırıldandı çikolatanın paketini açarken.
Omuz silkti. "Teşekkür etmene gerek yok."
"Olsun, ben edeceğim."
Sessiz kaldılar birkaç dakika. Sonra Nil'in aklına bir şey geldi. Çantasından defterini çıkarıp Akın'ın masasına bıraktı.
"Sen geçen matematik dersinde uyuyordun. Al geçir sen bunları defterine."
Akın öyle güzel gülümsedi ki Nil ona şaşkın şaşkın baktı sonra ise utançtan gözlerini kaçırmak zorunda kaldı.
"Teşekkür ederim." diye mırıldandı Akın.
"Rica ederim." dedikten sonra önüne döndü Nil. Az sonra da hoca girmişti sınıfa.
Kalemini çıkarıp defterini açtı Nil. Ve bütün dikkatini derse verdi.
♧
Oğuz: Çok kmtüyüm
Oğuz: beynşmi hissetmiom
Oğuz:ağağzağağağa
Oğuz: allah belanı vwrsin çınar malı
Siz: ne oldu la
Oğuz: SENİN ŞİZO SEVGİLŞN BENİ CAMDSN SALLADI CAMDANN
Nil: Ne?
Oğuz: psikolojim boxuk
Cafer: Senin psikolojin hep bozuk
Cafer: Siktir et
Oğuz: senin de amına koim cafo
Oğuz: Ulan çınar halı çırpar gibi çırptı beni
Oğuz: Kılını bile kıpırdatmanın köpek
Cafer: Hayvan hak ettin çünkü
Cafer: Seni kurtarmaya çalışsaydım benim de belamı sikerdi
Sinan: Ne yaptın Oğuz Çınar'a
Oğuz: hiçbir şey yapmadım aşkilotum
Oğuz: Masumum ben
Cafer: Namık Kemal'in bir sözü vardır Oğuz, bilir misin?
Oğuz: Kes lan
Siz: Ne yaptın Oğuz
Oğuz: Şey...
Oğuz: Kafasını ısırdım..
Sinan: Ha
Siz: SKXNWPXNPWNXŞADALDNAFJQ
Akın: Zuhal Çınar diyor ki acıma gülmesi kalbimi kırdı
Siz: Çok mu kötü
Akın: Morardı baya
Siz: Öp geçer
Cafer: Zuhal'in romantiklik ALDJPWNDŞQXNŞQXJQJSŞA
Oğuz: Iy ne kadar çirkin bir random o
Cafer: Kaşınma bir de ben silkelemeyeyim seni
Oğuz: Of
Siz: neden ısırdın Oğuz Çınar'ın kafasını
Oğuz: Ya film izliyorduk
Oğuz: Karaktere sinirlendim
Oğuz: Bir baktım Çınar'ın kafasını ısırıyorum
Nil: Korkunç...
♧
Kapıyı çaldım tekrardan. Yine açan olmadı. Sonra bir bağırış sesi duydum.
"Oğuz mal mısın?! Açsana oğlum kapıyı."
"Ya çalar çalar gider."
Oğuz'un söylenmesine güldüm. Neyse ki söylenmesine rağmen kapıyı açmıştı.
Gülümsedi hemen "Ooo reis hoş geldin."
"Hoş bulduk. Çınar nerede?"
Sırıttı. Bir odayı gösterdi. "Şu odada salon var, oradalar." Başımı sallayıp gidiyordum ki durdurdu beni.
"Dur Çınar'a sana sürprizim var diyeceğim. Sürprizin sen olduğunu görünce bana olan siniri azalır belki."
Dudağımı büktüm. "Öyle bir şey olacağını sanmıyorum."
Acıklı bir ifadeyle baktı bana. "Ne yazık ki ben de." Sonra beni koridorda bırakıp salona girdi.
"Çınar aşkısım, sana bir sürprizim var!"
"Siktir git Oğuz."
"Ama bak valla çok seveceksin." birkaç saniye durdu. "Gerçi çok seviyorsun... Aman neyse hadi sen gözlerini kapat ben hediyeni getireyim."
Sonra koşarak bana geldi. Kolumdan tutup sürükleyerek salona getirdi beni. Çınar'ın gözleri kapalıydı.
"Eğer beni sinirlendirecek bir şey ise ağzına sıçarım senin kardeşim. Biliyorsun değil mi?"
"Sinirlerini yatıştıracak benim hediyem, sakin ol."
Ofladı Çınar. Onun aksine gayet mutluydu Oğuz.
"Üç diyince aç. Bir, iki...üç."
Çınar gözlerini açtığında ters bakışları beni görünce yumuşadı. Gülümsedi.
"Zuhal?"
Ben ise başını inceliyordum. Morarmıştı gerçekten.
Ona bir şey demeden yanımdaki Oğuz'un kafasına bir tane geçirdim. "Köpek misin be sen? Çınar'ın o suratının hali ne?"
"Oh bir tane daha yapıştır, ellerin dert görmesin yengem." dedi Cafer salona girerken.
Oğuz küskün küskün baktı bana. "Ayıp ediyorsun yenge."
Onu umursamadan Çınar'ın yanına oturdum. O da bana döndü. Tek elimle
saçlarını geriye doğru tarayıp başındaki morluğa daha iyi bakmaya çalıştım.
"Oğuz hadi bizim işimiz vardı, gidelim." diyip çıktı salondan Cafer.
Oğuz başını salladı. Salondan çıkmadan hemen önce "Ben geldiğim zaman sevgili olmazsanız kendimi camdan atarım." dedi. Güldüm.
"Sen burayı nereden buldun?" diye sordu Çınar.
"Oğuz konum attı."
"Hayvan bir işe yaramış sonunda." diye homurdandı.
"Deme öyle. Senin numaranı vermesiydi böyle olamazdık."
"Yoo. Olurduk." huysuzluğuna bir şey demedim. Koltukta bir krem vardı. Çınar'ın başı içindi muhtemelen.
"Sürmedin mi sen bunu?" omuz silkti soruma.
Kremin kapağını açıp parmak uçlarıma sıktım biraz.
Nazik hareketlerle başına sürmeye başladım. "Acıyor mu çok?"
"Ha?.. Acıyor ama öpersen geçer yani."
Gözlerimi büyüterek baktım ona. Koluna vurdum. "Arsızlaşma köpek."
Güldü. Ben kremi sürerken o öylece beni izledi.
"Zuhal?" diye mırıldandı.
"Hı?" dedim sessizce.
"Sevmiyor musun beni? Ben seni seviyorum. Gerçekten. Benden kaçmanı istemiyorum. Kötü hissettiriyor. Eğer aklında başka biri varsa olmasına da gerek yok. Beni istemiyorsan zorlamam seni gerçekten ama bana bir şans verir misin? "
"Seviyorum."
"Bak hemen enet demeni beklemiyorum zaten ama-"
"Şşt? Seviyorum diyorum lan."
"Zuhal seni gerçek- Ne? " gözleri büyüdü. "Harbi mi?" dedi şaşkınca.
Güldüm. "Harbi."
Yani onu sevmem kadar normal bir şey yoktu bence. Düşünceliydi bana karşı. İyi bir insandı. Bana da çok iyi davranıyordu. Kısacası önümde onu sevmek için herhangi bir engel yoktu.
Kocaman gülümsedi. "Dur çok ani oldu."
"Vaz mı geçeyim seni sevmekten?" dedim gülerken.
"Yok yok. İkimiz de birbirimizi sevelim." dedikten sonra beni kendine çekip kollarını etrafıma doladı. Sıkı sıkı sarıldı. Sarılışına aynı şekilde karşılık verdim.
Birkaç saniye öyle sarılı kaldık. Sonra omuzlarımdan tutup ayırdı bizi.
"Çok uzun zamandır yapmak istediğim bir şey var. İznin olursa yapabilir miyim"
Hala gülümserken "Yap." dedim.
Gamzemden öptü. "Oh be!" dedi geri çekilirken. "On yıl gençleştim."
Sanki çok gülmemişim gibi daha fazla güldüm. Kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne yasladım. Başımın üstüne bir öpücük kondurdu.
Huzurluydum.
Sanki kendi sevdiciğimle kavuşmuşum gibi rahatladım kankalar.
Şimdi sıra diğerlerinde...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.17k Okunma |
3.67k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |