

Selamlar.
Geçen bölüm uno oynayan Zümra, Zuhal ve Oğuz üçlüsü:

One piece bu aralar baya sarıyor. İzlemenizi tavsiye ederim. Büyük ihtimalle ömrüm bitirmeye yetmeyecek ama olsun.
Neysee
Keyifli Okumalar...
Fato'dan...
"Otobüsün tekerleği yuvarlak yuvarlak..." diye mırıldanırken bir yandan da yürüyordu Oğuz. İki dakika önce Cafer tarafından kovulmuştu.
Cafer otobüsün tekerleğini dinlemekten bıkmış, en sonunda "Otobüsün tekerleği götüne girsin lan. Siktir git şuradan." demiş ve Oğuz'u resmen sınıftan atmıştı.
Oğuz arsızın teki olduğundan bunlar pek umrunda değildi. Beş dakika sonra yine Cafer'in yanına gidecekti.
Koridorda konuşan Nil ve Akın'ı görünce pis pis sırıttı.
Ne güzel flörtleşiyordu, kurban oldukları!
Akın, Nil'in elini tutunca kocaman gülümsedi. "Bu da gol ulan." dedi sevinçle.
Normalde olsa bunu izlemek isterdi ama ayıptı yani. Tamam Oğuz şerefsizdi, arsızdı ama özele de saygısı vardı yani.
Bu yüzden sevgili olacak olan arkadaşlarını bırakıp yürümeye başladı. Hava güzeldi. Bahçeye gidebilirdi.
Bahçeye indiğinde arka bahçede yürümeyi tercih etti. Cafer'in ağzına tükürmemesi için 5 dakika değil de 10 dakika gözüne gözükmemek sağlığı için daha iyi olabilirdi.
Arka bahçede tek tük kişi vardı. Gözleri Deniz'i bulunca kendiliğinden gülümsedi.
Ama bu gülümseyiş Deniz'in yanındaki Deniz'e sırıta sırıta bakan çocuğu görünce silindi.
"Seni sevmiyorum. Kalbini de kırmak istemiyorum ama gerçekten sınırları zorluyorsun." dedi Deniz karşısındaki bok çuvalına. Kaşları çatık, yüz ifadesi sinirliydi. Hala Oğuz'u görememişti.
Burun kılı onun aksine gevşek gevşek sırıtıyordu. "Hadi ama bizi böyle tenhaya çektin amacın belli. Niye naz yapıyorsun?"
Oğuz duyduğu sözlerle öfkeyle onlara doğru yürümeye başladı. Bu şırdan sıfatlı ergen Okan, reddedilmeyi gururuna yediremeyip Deniz'in naz yaptığını iddia ediyordu. Ve bu Oğuz'un kat ve kat daha fazla sinirlenmesine yol açmıştı.
Yanlarına vardığında Okan'ı anında Deniz'den uzaklaştırdı. Deniz bir anda Oğuz'un yanında belirmesiyle şaşkınlıkla gözlerini büyülttü. Hızlanan kalbini fark etti ama bunu her zamanki gibi reddetti.
Yakalarını kavrayıp kendine çekti. "Bana bak şerefsiz. Seni reddediyorsa reddediyordur. O sikik egona reddedilmeyi yediremediğinden naz yapıyor diye düşünüyorsun. Sikerim belanı."
Okan bir an neye uğradığını şaşırmıştı. Yutkundu. Karşılık verecek cesareti yoktu. "Tamam, tamam. Özür dilerim." dedi telaşla.
"Benden değil." dedi Oğuz. "Deniz'den özür dile. Hemen."
Başını salladı hızlıca Okan. Gözleri Deniz'e döndü. "Ö-Özür dilerim Deniz."
"İyi, aferin." dedikten sonra yakalarından ittirerek bıraktı onu Oğuz.
"Seni bir daha Deniz'in etrafında görmeyeceğim. Yoksa senin o küçük egonu siker atarım. Anladın mı?"
Başını salladı Okan. Hızlı adımlarla yürürken oradan ayrıldı.
O gider gitmez Oğuz Deniz'e döndü. Ama Deniz Oğuz'la göz göze gelmeden hızlıca oradan ayrılmaya çalışıyordu.
Gitmesini engellemek için önüne geçti. "Çekilir misin? Gideceğim." dedi sert bir sesle Deniz.
Başını olumsuz anlamda salladı Oğuz. "Hayır. Gidemezsin. Beni niye görmüyorsun?"
"Neyini görmeyeceğim senin?" dedi Deniz Oğuz'u anlasa da. Salak taklidi yapmaya devam edecekti.
Sinirle güldü Oğuz. "Sence?" dedi. "Kör müsün? Görmek mi istemiyorsun?"
"Saçmalıyorsun Oğuz. Çekil."
"Lan sana olan sevgimi göstermek için ne yapayım ben? Söyle onu yapacağım. Uçağın arkasına Deniz'i seviyorum yazdırsam görür müsün artık beni?" dedi alaylı bir öfkeyle.
"Konuşmak istemiyorum." Omuzları düşerken başını salladı Oğuz.
Güldü samimi olmayan bir şekilde. Önünden çekildi. "Reddetmiyorsun Deniz. Reddet de ümitlenmeyeyim."
Deniz yutkundu. "Oğuz ben-"
Sözünü kesti Oğuz. "Sadece istiyor musun, istemiyor musun?" Deniz onu reddetmedikçe istemsizce ümitleniyordu. Bunu artık durdurmalıydı.
Başını eğdi. "Ben hazır değilim. Ben..." Oğuz gülümseyerek yine önüne geçti. Deniz'in eğilen başını kaldırdı.
"Tamam," dedi sakince. "Beklerim ki ben seni. Eğme başını." başparmağıyla Deniz'in eğilen başını kaldırdı.
Deniz'in Taner yüzünden yaşadıklarını biliyordu. Yeni bir ilişkiye hazır olmadığını da biliyordu. Ama dayanamıyordu.
Deniz "Teşekkür ederim." diye mırıldandı sessizce.
Sırıttı Oğuz. "Rica ederim."
Bakıştılar, bu bakışmayı durduran Deniz oldu. "Benim gitmem lazım. Görüşüz." diyip kaçarcasına oradan uzaklaştı.
Arkasından gülerek onu izledi Oğuz. Beklerdi, onun için sorun değildi.
♧
"Bence abartıyorsunuz." dedi Çınar arkasına rahatça yaslanırken. Hep beraber okulun bahçesindeki banklara oturmuş sohbet ediyorduk.
Kerata konuşurken baya kendinden emindi ama abimi tanımıyordu işte.
Abim kıskanç herifin tekiydi. Bunu bana asla yansıtmazdı. Giydiklerime falan da karışmazdı. Ama bana kötü bakışı olan birini gördüğünde... İşte o zaman o kişiye baybayito.
"Lan Sarp abi bacak kadarken babası Zuhal'i öpüp, sevmeye meylettiğinde Zuhal'i kucağına alıp kaçıyormuş."
Haklıydı. Babam hep bu yüzden "Kızım doğduktan sonra bunu keşke cami avlusuna bıraksaydık Hatice. Kızımın bebekliğinin keyfini bu hıyar yüzünden çıkaramadım." diye söylenirdi. Abim bu sözleri umursamazdı. "Asla pişman değilim. O yaşımda bile akıllıyım. Aferin bana." derdi.
Omuz silkti Çınar. Sonra kolunu omzuma atıp beni iyice kendine çekti. "Benden kaçıramayacak."
Vay be... Baya iddialıyız.
Güldüm. Sinan ise ona onaylamaz bakışlarından attı. Kendinden bildiğinden Çınar'ı kötü yoldan çevirmeyeçalışıyordu. Ama Çınar baya kararlıydı anlaşılan. "Ağzına sıçacak lan." derken yalan söylemiyordu Sinan. Gerçekçiydi.
"Sıçsın." dedi omuzlarını silktikten sonra Çınar.
"Etkileyici bir cesaret ama yarrağı yiyecek." dedi Oğuz başka bir gerçeği dile getirerek. Nil'in bakışlarını görünce mahcup bir şekilde ona baktı.
Çınar, Oğuz'a döndü. "Ben de bir abiyim. Yani onun karşısında nasıl davranmam gerektiğini biliyorum."
"Taner'i ilk başlarda da hiç sevmemiştim. Korkağın tekiydi. Deniz'i uyarmıştım ama beni dinlememişti." dedi sıkıntılı bir sesle.
Oğuz yerinde kıpırdanınca bakışlarım ona döndü.
Bok kokusu alıyorum hocam...
Üstünde durmadan bakışlarımı ondan çektim. Başka bir zaman onu sıkıştırıp konuştururdum.
"Havalar ısındı. Okuldan çıktıktan sonra sahile mi gitsek?" dedi heyecanla Nil.
"Valla bana uyar. Hepimizin çalışmaktan beyni kulağından akıyor. Bu arada bu hepimize Oğuz'un da dahil oluşu ayrı şaşırtıyor beni." dedi Cafer.
Oğuz ona tip bir bakış attı. "Şerefsiz ben gayet çalışkan bir insanım."
"Değilsin." dedi Akın. "Hidayet Amca izin verse baba parasına çökersin sen."
Oğuz'ların bir aile şirketleri vardı. Zenginlerdi baya. Oğuz bunu dışarıya yansıtmayı sevmiyordu. O zaman etrafının yapmacık insanlarla dolu olduğunu söylüyordu.
"Doğru, çökerim." dedi Oğuz. Sonra ekledi. "Bana da uyar bu arada."
Nil, Akın'a döndü. "Gidelim mi?"
Gülümsedi hafifçe Akın. "Gidelim."
Ortam sessizleşmişti, bu sessizliği Oğuz bozdu. "Siz tahmini ne zaman sevgili olursunuz abi?" dedi büyük bir rahatlıkla.
Nil'in yeşil gözleri kocaman açılırken anında yanakları kızardı. Bakışlarını kaçırdı.
Cafer ensesine yapıştırdı Oğuz'un. "Hayvan mısın, oğlum?"
Ters ters baktı Oğuz. "Ne var be?! Kankamın mürüvvetini görmek istiyorum."
"Pezevenk bana da birini bul. Benim de mürüvvetimi gör." dedi Cafer.
Çapkın bir bakış attı Cafer'e, Oğuz. "Bebeğim, seni millete yar etmem ben. Gel bana. Zenginim ben. Çalıştırmam seni. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmam." dedi alayla.
Cafer galiba birkaç saniye düşündüğünden sessiz kaldı. Sonra "Siktir git lan." deyip ittirdi onu.
"Cafer'in bu teklifi ciddi ciddi düşünmesi de ayrı bir korkunç." dedi Çınar. Ben ona gülerken bakışları bana döndü.
Tek eliyle çenemi tutarken eğilip yanağımdaki gamzemden öptü sertçe. Ona yetmemiş olmalı ki diğer yanağımdan da aynı şekilde öptü.
Sulu sulu öpmediği için benlik bir sıkıntı yoktu.
Sulu sulu öpülmek ladar iğrenç bir şey yok şu hayatta.
"Kurban olurum be. Abisi istediği işkenceyi yapabilir. Sesim çıkmaz." dedi Çınar.
Kafasını sağa sola salladı Sinan. "Mal bu amına koyayım."
Oğuz, Cafer'i dürttü. Eliyle ben ve Çınar'ı gösterdi. "Bak Nil ve Akın da böyle olsun. İşte o zaman huzurla ölebilirim."
Nil iyice domatese dönmüştü. Azıcık yanaklarını sıksam hemen kıpkırmızı olurdu yanakları. Utanınca da fazla fazla kızarırdı.
"Şey... şey Yusuf Hoca çağırmıştı beni. Evet, gideyim ben. Konuşuruz sonra, görüşürüz. " dedikten sonra ayaklandı. Kimsenin yüzüne bakmadan koşa koşa gitti.
Hafifçe Oğuz'un kafasına vurdum. "Salak." dedim kınarcasına. "O benim gibi arsız değil. Utanır o, yapma."
Akın sert bir bakış attı Oğuz'a. "Nil'i rahatsız etme Oğuz.
Ofladı Oğuz. "Hiç eğlenceli değilsiniz. Ayrıca ben sizin için yapıyorum bunları."
"Yapma, kardeşim." dedi Akın sadece.
Oğuz burun kıvırıp önüne döndü.
Asla tamam yapmam, demeyişi de ayrı bir dayaklıktı.
♧
Kapının çaldığını duyunca abime seslendim. "Abi? Kim gelmiş?"
Sarp abimden ses gelmeyince odamdan çıktım. "Abi?" dedim sorarcasına.
Abim bana cevap vermeden evin kapısını açtı. Kimi gördüyse yüzünü buruşturduktan sonra kapıyı suratına geri kapattı.
Kapı tekrar çalınca kapıya yöneldim. Abim önüme geçip beni engelledi.
Gülümsedi. "Boş ver abiciğim. Çalar çalar gider. "
"Saçmalama abi." dedikten sonra kapıyı açtım.
Ve karşımda sırıtan bir adet Çınar vardı.
"Güzelim? Nasılsın?" dedi abimi umursamadan.
Güldüm. "Teşekkür ederim. Sen nasılsın?"
Gülümseyişi daha da büyük bir hal aldı. "Seni gördüm daha iyi oldum."
Abimin bakışları ikimiz arasında gidip geldi. "Lan! Şerefsiz. Güzelim falan, ne diyorsun sen benim kardeşime?!"
"Sarp abi senin kardeşin de ama güzel yani. Yalan mı söyleyeyim?"
Sarp abim tekrar kapıyı Çınar'ın yüzüne kapatmaya çalıştı. "Def ol git lan. Güzelse kendine güzel. Sana mı güzel it."
Hülyalı hülyalı bana bakarken tebessümünü bozmadı Çınar. "Abi en çok bana güzel..."
Sarp abimin gözleri büyürken "Dayak mı istiyorsun lan?!" dedi hiddetle.
Çınar, başını sağa sola salladı. "Yok abi. Zuhal'i istiyorum."
Abim tam karşılık verecekken onu durdurdum. "Sabaha kadar bekleyemem ben sizin tartışmanızı. Daha sahile gideceğiz. Çınar sen de dışarda durma öyle, gel içeri."
Abimi hiç umursamadan ayakkabılarını çıkardıktan sonra içeri girdi Çınar. Halinden gayet memnun görünüyordu.
Abim onun aksine kudurmuş olmasından mütevellit elleriyle yüzünü ovuşturdu. "Yok ben bugün burada durursam kendi kendimi yer bitiririm. Sizinle geleyim. Bari bu yavşağı zorbalayayım da keyfim yerine gelir belki." dedi.
Ben abime 'sen adam olmazsın' adlı bakışlarımı atarken Çınar ne yapacağını bilemediğinden şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
Bu ifadesi komik geldiğinden hafifçe kıkırdadım.
"Gelin mutfağa gidelim." deyip mutfağa girdim. Abim ve Çınar da annesini takip eden ördekler misali peşimden geldiler.
İki tane sandalye vardı. Abim birine oturmuş diğerine de uzanıp ayaklarını koymuştu sırf Çınar oturmasın diye.
Çocuk gibiydi, çocuk.
Çınar tezgahın üstündeki kek tepsisini gösterdi. "Bunları dilimleyeyim mi?"
"Olur." dedikten sonra çekmeceden bir bıçak alıp ona uzattım. Elimden aldıktan sonra keki kesmeye başladı.
Bu sırada da abim onu yargılayıcı bakışlarıyla süzüyordu. Her an yanlış bir şey yapsa ağzına tükürecek gibiydi.
Çınar ise baya profesyonel bir şekilde devam ediyordu.
"Bunları nereye koyayım?" diye sordu.
Parmağımla sol tarafındaki dolabı işaret ettim. "Oradan istediğin kabı al." Başını sallayıp dolabın kapağını açtı. Birkaç saniye baktıktan sonra mor bir kap alıp dolabın kapağını kapadı. Benimle göz göze gelince yüzünde bir gülüş belirdi. Eğilip nazik bir şekilde alnımdan öptü.
İçimiz bir hoş...
Tabii bundan sadece bir saniye sonra abim tarafından kafasına elma atılmıştı.
"Senin kafanı bir öperim kendine gelemezsin yavşak herif. Uzak dur lan kardeşimden."
Yüzünü buruşturdu Çınar. Başını sağa sola salladı. "Yok abi. Yanlış anlama ama almayayım. Zuhal tercihimdir."
"Senin tercihim dilen dilini si-"
"Ay kendimi boğazlayacağım şimdi." dedim en sonunda isyan ederek. Bence haklı bir isyandı.
"Kendini boğacağına yanındaki gevşeği boğ abiciğim."
Çabası takdir edilesi gerçekten.
"Abi." dedim uyarıcı bir şekilde.
Ofladı. Ayağa kalktı. "Tamam be. Siz çıkın ben de hazırlanıp geliyorum iki dakikaya."
Huysuz hali komiğime gittiğinden gülüp parmak uçlarımda yükseldikten sonra yanağından öptüm abimin. Huysuzluğunun gitmediğini görünce iki yanağından da sertçe öptüm. En son sevimli sevimli baktığım zaman dayanamamış gülmüştü.
"Salak bir cücesin." diye mırıldandıktan sonra saçlarımdan öpmüştü.
Ardından Çınar'a döndü. "Kardeşime yaklaşma." deyip çıktı mutfaktan.
O çıkar çıkmaz Çınar beni belimden kavrayıp kendine çekti.
Ben mi? Ben de aval aval yüzüne bakıyordum işte.
Bir elinin parmakları hafifçe yanağımı okşuyordu.
"Canımı çektirdin. Ben de isterim."
"Hı?"
"Abini öptün, ben de isterim."
Omzundaki elimi çekip hafifçe koluna vurdum. "Arsızlaşma, köpek."
Güldü. Serseri serseri baktı. "Sen öpmezsen ben öperim." der demez eğilip yanağımdan sertçe öptü.
Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Sen öpmeyecek misin, bücür?" diye fısıldadı.
Yutkundum. Yutkunuşumu duymuş olmalı ki güldüğünü işitmiştim. "Utanıyor musun ya?" dedi alayla.
"Ne münasebet?!"
Gülüşünü asla bozmuyordu. "Öpmedin. Utanıyorsun galiba..."
"Öpülmek için bu kadar istekli olman göz yaşartıcı. İstersen abim öper seni." dedim alaylı bir gülüşle.
Yüzünü buruşturdu. "İstemez." iki saniyenin ardından çapkın sırıtışı ve bakışları geldi. "Seni istediğimi söylememe gerek yok herhalde."
Gülerken başımı salladım. Sonra parmak uçlarımda yükselip omzundan destek alırken dudağımı yanağına bastırdım.
Bu sefer yutkunan Çınar'dı.
Yüzüme ezberlemek ister gibi baktıktan sonra sıkı sıkı sarıldı bana. Başım göğsüne yaslandı.
"Çınar..." dedim fısıldarcasına. "Kalbin çok hızlı."
Eliyle elimi tuttuktan sonra kalbine yasladı ellerimizi. Kalp atışları avcuma vuruyordu. "Bu kalp bir sana böyle."
Tek kaşımı kaldırdım. "Bir zahmet öyle olsun."
Bana kahkaha attıktan sonra kollarını daha da sıkı doladı etrafıma. Galiba suyumu çıkarmaya çalışıyordu.
Boynumu öptü. "Çok seviyorum." diye mırıldandı başı boynumdayken.
Bizim kelebekler uçuracak hocam şimdi beni.
"Ben de seviyorum."
"Kimi?"
"Kendimi..." dedim gülerek.
Güldü. "Aynı şeyi seviyoruz demek."
Elimi kaldırdım. "Tamam, tamam. Yeter bu kadar. Romantikleşmeye devam edersek kusarım ben."
Ayrıldığımızda üstümdekileri inceledi. "Çok güzel olmuşsun." diye mırıldandı.
Kot bir şort ve baskılı beyaz bir tişört giymiştim. Birkaç takı takmıştım. Ve hafif bir makyaj yapmıştım.
"Eyvallah. Sen de fena değilsin."
Bana cevap vereceği sırada abim geldi. Gelir gelmez Çınar'ın ensesine sertçe vurdu.
"Abi! Ne yapıyorsun?!" dedim telaşla.
Sarp abim ise benim aksime rahattı. "Ense tıraşına bakıyordum."
"Of abi of." burnumu parmaklarının arasına sıkıştırdı. "Abiye of denmez. Taş olursun taş."
"Neyse hadi çıkalım artık." yemek koyduğum poşetleri Çınar'ın eline verdi. "Taşı lan şunu. Sen git kapının önünde bekle bizi. Geliyoruz hemen."
Çınar başını salladıktan sonra mutfaktan çıktı. Ardından dış kapının sesini duydum.
"Niye kovuyorsun çocuğu? Ayıp."
"Yerim ayıbını ya... O yavşağı kapıdan kovsam bacadan gelir. Öyle bir tip var. Fazla yüz vermeye gerek yok."
"Öyle bir tipi olmasa yüz verirsin yani?"
"Yok, vermem."
Ona tip tip baktığımda güldü. Ardından "Cüce ben sizinle geleceğim dedim ama istemezsen gelmem. Seni rahatsız hissettirme gibi bir amacım yok. Emrivaki yapmak istemem."
Düşünceli ponçiğim benim.
Gülümsedim. "Gel abi gel. Seni istemeyeyim de kimi istiyeyim be?"
Havalı bir şekilde güldü. "Haklısın. Bu cazibemi kim istemez ki?"
"Egoya bak egoya."
Abimle beraber gülüşürken apartmandan çıktık. Yürürken sürekli abim Çınar'a sataştı. Çelme takıp durdu. Çınar'ın ensesinden huylandığını öğrenince ensesine üfleyip onu rahatsız etmek için elinden geleni yapıyordu.
Bunlar romantik romantik takılınca kusasım geliyor. Ne yapsam ayırsam mı bunları?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.17k Okunma |
3.67k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |