

Merhabağğğğ
Sizin için bölüm yazdım hadi siz de benim için yorumlarla şov yapın
"Ya tipine bak. Çok tatlı." Nil'in gösterdiği fotoğrafa bakınca kıkırdadım. Fotoğrafta önündeki kaptaki yoğurdu eliyle yemeyi tercih edip üstünü başını dağıtan ama bu durumdan gayet memnun olarak gülücükler saçan bir ben vardım.
Nil ile beraber bugün ders çalışmıştık. Artık yorulunca da ben ortaya fotoğraf albümlerini çıkarmıştım. Fotoğraflara bakıp eğleniyorduk.
Elime aldığım fotoğrafa bakınca yüzümde bir tebessüm oluştu. Fotoğrafta ben, Nil ve Sinan vardık.
Nil'e döndürdüm fotoğrafı. "Bak. Biz ilkokuldayken."
Fotoğrafı elimden alıp daha dikkatlice inceledi. Onun da yüzünde benimki gibi bir tebessüm oluşmuştu.
"Ay ne kadar da küçüğüz."
Fotoğrafta daha 2. Sınıftık. 23 Nisan'da çekilen bir fotoğraftı. Hepimizin yüzünde bir hayvan çizimi vardı.
Başka bir fotoğrafa baktık bu sefer. Bu fotoğrafta sadece Nil ile ben vardık burada ortaokulun 7. Sınıfındaydık.
"O zamanlar da güzeldi. Saftiriktik ergendik falan ama güzeldi."
Başımı sallarken güldüm dediklerine. "Hala öyleyiz."
O da güldü benim gibi. "Doğru."
"Nil." dedim sonunda dayanamayarak. "Kurbanın olayım ağzındaki lokmayı ne zaman çıkaracaksın. Yoksa ben soyunarak protesto edeceğim de seni."
Gülümsedi dediklerime. Sonra gözlerini kaçırdı. Ama gülümsemesi hala yerli yerindeydi.
"Şey biz sevgili olduk."
"Harbiden mi?"
"Evet."
"Nasıl?"
"Kerem var ya bizim sınıftan o beni bir şeyler içmeye çağırdı. Ben cevap veremeden Akın 'Yok gelemez sevgilim. Dolu o bugün.' deyip getirdi beni."
"Eee?"
"Ben de 'Biz sevgili değiliz ki' dedim. Sonra da çıkma teklifi etti ve olduk. Mutlu son."
Kesin araya bir kiss sahnesi de kaynamıştır. Ama neyse. Konuşmayacağım. Konuşursam bana on saat öğüt verir şimdi.
Onlar için mutlu olmuştum. Bence çok yakışıyorlardı.
"Sen ve Çınar? Affettin mi?"
Omuz silktim huysuzca. "Üzdü beni. Ama pişman olduğunu gördüm. Bir iki gündür kene gibi yapıştı bana resmen. Ben gurur yapar. Haklıyım, diyerek dolaşır, yanıma gelmez diyordum da öyle olmadı. Yanımda suçlu suçlu dolanıyor."
Kıkırdadı. "En azından suçunu biliyor." yüzünü buruşturdu. "Düşünsene haklıyım, diyerek kendi kendine tripleniyor."
Başımı sağa sola salladım. "Benim Çınar'ım yapmaz öyle şey."
"Şunu çocuğun yanında söylesen. Havalara uçar." güldüm.
"Biraz daha burnu sürtsün. Burnu sürtsün ki böyle kırmayalım birbirimizi. Üzülmeye, ağlamaya gerek yok."
Başını salladı. "Haklısın."
Tam o sırada kapı çaldı. "Kim geldi ya? Annemler falan gelmiş olamaz ki."
Annem, babam ve abim düğüne Denizli'ye gitmişti. Orada bir iki gün babamın yakın arkadaşında kaldıktan sonra geri döneceklerdi. Yani gelme imkanları yoktu.
Dudak büktü. "Bakalım." dedi ayağa kalkarken.
Başımı salladım. Beraber odadan çıktık. Kapıyı açtığımda karşımda bilin bakalım kim vardı?
Evet karşımda sırıtarak bana bakan bir adet Çınar vardı.
Kaşlarım havaya kalktı. "Senin ne işin var burada?"
Masum masum baktı. "Sevgilimi görmeye geldim."
"Ben de gideyim artık." dedi Nil. Üç saniyede ayakkabılarını giymiş ve evden çıkmıştı.
"Lan dur. Nereye?"
Beni kendine çekip yanaklarımdan öptü hızlı hızlı. "İşim var aşkım evde. Hadi görüşürüz." dedikten sonra merdivenlerden yine hızlı hızlı inmişti.
Ben şaşkın şaşkın bakarken güldü bana Çınar. Ayakkabılarını çıkarıp içeri gelmişti.
"Davet etmemiştim." dedim kaşlarım çatıkken.
"Ben de seni özledim yavrum." dedi eğilip sıkı bir şekilde yanağımdan öperken.
İttirdim kafasını sinirle. "Ne özlemesi be? Zaten bütün gün dibimden ayrılmadın."
"Aferin bana." dedi pişkince. "Lavabo ne tarafta güzelim? Ellerimi yıkayacağım da."
"Çınar dalga mı geçiyorsun benimle?"
Güldü. "Yok canım ne alakası var?"
Kolundan tutup çekiştirmeye başladım. Tabii kıpırdamadı bile. Sadece eğlenen bakışlarla beni izliyordu.
"Çık git. Manyağa bak ya." dedim huysuz huysuz. "Yürü git. Beni sinirlendirmeye gelmiş resmen."
Başını salladı beni tınlamadan. "Evet seni sinirlendirmek favori aktivitelerimden."
Omzuna vurdum sinirle. "Öküzsün. Öküz."
Omzuna vurduğum elimi avcunun içine alıp öptü. "Özledim. Ne yapayım?"
Sen böyle ponçik ponçik bakarsan ben yumuşarım. Ama yelkenleri erken indirmeyeceğim.
"Git başka yerde özle."
Başını sağa sola salladı. Ben iyice sinir olurken onu çekiştirmeye devam ettim. Ama yerinden kıpırdamıyordu. Sadece gülerek beni izliyordu.
"Sen neyle besle-" cümlemi tamamlayamadan Çınar beni belimden kavrayıp kendine çekmişti.
Burnum göğsüne çarptığı için burnumu tuttum. "Burnum acıdı. Hayvan." Başımı kaldırdığımda göz göze geldik.
Siktir, siktir.
Çok yakındık. Çok çok yakındık.
Tehlikeli bir yakınlıktı. Çekilmem mantıklı olabilirdi ama ben şimdiye kadar mantıklı ne yapmıştım ki?
Ben ona şaşkın şaşkın bakarken onun bakışları dudaklarımdaydı. Eğlenen pırıltılar gitmişti bu sefer. Yutkundum. Bakışları gözlerime döndü. Gülümsedi. Öyle güzel gülümsedi ki ben de gülümsedim.
"Zuhal?" dedi fısıldarcasına.
İçime kısa bir nefes çektim. "Hı?"
"Öpebilir miyim seni?" dedi bakışları hala dudaklarımdayken. Verdiği nefesler yüzüme vuruyordu. "Lütfen."
Bakışlarımı kaçırdım. Tamam arsızım dedik de bu kadar da arsız değiliz.
Ben cevap vermeyince sanki yakın değilmişiz gibi daha da yakınlaştırdı vücutlarımızı. Kalbinin atışlarını hissediyordum. "Ben bu sessizliği evet sayarım." dedi sessizce.
Kaçırdığım gözlerimi bu kez ona çevirdiğimde o an yapmak istediğim şeyi yaptım.
Parmak uçlarımda yükselip dudaklarımı Çınar'ın dudaklarına yapıştırdım.
Geri çekilemeden Çınar öpmeye başlamıştı beni. Bütün duygularıyla beni öperken boy farkı yüzünden huysuzlandı. Bir anda beni kucağına alınca küçük bir çığlık attım. Güldü bana.
Bacaklarımı tutup beline dolamamı sağladı. Kollarım boynundayken onun kolları ise belimdeydi. Sıkı sıkı sarmıştı beni. Sanki içine sokmak istiyordu.
Dudaklarımızı birleştirdi tekrardan. Alt dudağımı emerken diğer eli ise belimde dolaşıyordu. Benim elim ise saçlarındaydı. Ensesinde saçları çekiştiriyor bazen ise okşuyordum. Her şey susmuştu sanki. Kalbimin atışlarını duyuyordum sadece.
O anki sarhoşluğumu bırakıp ben de karşılık verneye başladım öpüşüne.
Dudağımı ısırınca ağzımdan kaçan kısık inlemeye engel olamamıştım. Daha da hırslanmıştı bu sırada. Öpüşü daha da sertleşmişti.
Nefes almak için ayrıldığımızda dudaklarını yanağıma bastırdı bu sefer. "Güzelim benim." diye mırıldandı. Başını boynuma gömüp oraya da bir öpücük kondurdu. "Çok seviyorum. Çok."
"Ben de."
Başını boynumdan kaldırdı. Yüz yüze geldik. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Gözleri gülümsememdeydi.
"Birazcık daha gülümser misin?" diye sordu. Ben ona anlamsızca bakarken "Gamzen belli olmuyor. Daha çok gülmen lazım." dedi.
Ne kadar erime kıvamına gelmiş de olsam o an hala huysuzdum. O yüzden bütün gülümsememi yüzümden silip burun kıvırdım ona.
"Gülümsemeyeceğim."
Tek kaşı kalktı. "Öyle mi?"
Başımı salladım. "Evet."
"Hmm... Ne yapsak acaba?" dedi sessizce. Ardından haylaz bir bakış attı. Eli belimden huylandığım yere gidince kendimi geri atmaya çalışmıştım. Ama Çınar'ın kolları beni sıkı sıkı sarıyordu.
"Buna hile denir yalnız." dedim. Omuz silkti. Eli yine orayı buldu. Gıdıklamaya başladı bu sefer.
Gülerken geri çekilmeye çalışıyordum. Ama olmuyordu. Hem huylanıyor hem gıdıklanıyordum. "Ya Çınar." dedim gülerken.
O da gülüyordu benim gibi. "Efendim bir tanem?"
"Ya dur, tamam." dedim kahkahalarla gülerken.
Neyse ki sonunda çekmişti elini. Ben hala gülmemin izlerini taşırken o beni izledi. Dudaklarını gamzeme bastırdı.
"Seni kırdığım için çok özür dilerim, Zuhal. Allah belamı verseydi de söylemeseydim o cümlelerimi. O anki dolmuşluğum, hayal kırıklığım sana patladı."
Başımı göğsüne yasladım. "Önemli değil, diyeceğimi sanma. Önemli. Bir daha yapma. Lütfen."
Dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Asla." Kesin sesine inanmak istedim.
"Öfkeliyken üzerine gitmemeliydim." dedim. "Özür dilerim."
"Önemli değil." dedi. "Affedildim mi?" masumca soruşuna güldüm.
Başımı salladım. Gülerek "Affedildin." dedim.
Onun da hataları vardı, benim de. Gereksiz uzatıp birbirimizi daha da üzmeye gerek yoktu.
"Oh be!" dedi. Dudaklarını boynuma bastırdı sertçe. Kıkırdayarak geri çekilmeye başladım yine.
"İndirsen mi beni artık?" dedim.
"Yerin iyiydi ya..." bakışlarımı görünce "Tamam, tamam." dedikten sonra indirdi beni.
"Ne yapıyordunuz Nil ile?" diye sordu dağılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken.
"Eski fotoğraflara bakıyorduk."
"Ben de bakabilir miyim?" diye sordu hevesle.
"Sen de bana çocukluk fotoğraflarımı gösterirsen neden olmasın?"
Güldü. "Yavrum, sen iste yeter."
Beraber odama geçtik. Küçük mavi albümü aldı eline. Açtı. Bir fotoğrafı çıkardı.
"Allah'ım şuna bak. Delireceğim tatlılığına." dedi. Tek eliyle çenemi kavrarken dudaklarıma sert bir öpücük kondurup geri çekildi.
Bakışları hala fotoğrafımdaydı. Elimde tuttuğum oyuncakla beraber kameraya öpücük atıyordum. "Çocuğumuz olduğunda sana benzer umarım."
Tek kaşımı kaldırdım. "Çocuğumuz?"
Omuz silkti. "Tamam bebeğim. Çocuğumuz olmaz. Çocuklarımız olur o zaman."
Güldüm. "Eminsin evleneceğimize?"
Gözlerini kısarak bana baktı. "Evet." dedi. "Yoksa sen benimle gönül mü eğlendiriyordun."
Kıkırdayarak baş salladım. Yalandan kızgın bir bakış attı. "Resmen duygularımla oynamış kız. Şimdi de gülüyor."
Daha fazla güldüm. O da güldü. Saçımdan öptükten sonra fotoğraflara geri döndü.
Her fotoğrafımı dikkatle inceledi. Travma fotoğraflarıma gelince dalga geçti. Huysuzlanıp yanından gitmeye çalıştım, belimden kavradı. Sıkı sıkı tuttu. Gitmeme izin vermedi. O şekilde dalga geçmeye devam etti. Bir iki dakika huysuzluğuna devam ettim. Ama sonunda dayanamayarak ben de güldüm.
Kısacası eğlendik.
♧
"Zuhal. Mal oldun abiciğim. Kalk şu masadan."
Abimin bağırmasına aldırmadan önümdeki kimya testini çözmeye devam ettim.
Allah'ım kimyayı yok et.
Bu dersten bütün benliğimle nefret ediyordum.
Cevap anahtarından kontrol ettim cevaplarımı. Sadece 4 tane yanlış vardı. 3'ü dikkat eksikliğinden gitmişti. Diğerini ise çözmek için tabiri caizse popişimi yırtmıştım. Ama çözememiştim.
Video çözümünü açtım. İzledikten sonra aydınlandım. "Benim için bütün taşlar yerine oturdu şu an." dedim gülerek. Bir daha böyle bir soru karşıma çıkar diye notlarımı da aldım.
O sırada odaya girdi abim. "Kalk Zuhal."
Başımı sağa sola salladım. "İşim var abi." dedim. Yere attığım fizik test kitabını yerden alırken.
Evet, çözemediğim bir soruda sinir krizi geçirip test kitabını fırlatmıştım.
Şu an daha sakinim.
Test kitabını önümden çekmeye çalışmıştı abim. Ama yavrusunu korumaya çalışan bir anne misali sarılmıştım test kitabına.
"Ay dur ne yapıyorsun abi?"
Kızgın bir bakış attı bana. "Kardeşimi delirmekten kurtarıyorum!"
Ben de kaşlarımı çattım. "Yürü git be. Beni delirten sensin."
"Sen abi dayağı istiyorsun galiba."
Dil çıkardım. "İşim var Sarp." dedim sinirini bozmak için. "Test çözeceğim."
Abimin ellerini belimde hissedince çığlık atarak kaçmaya çalışmıştım. Ama işe yaramamıştı.
Dünya ters olmuştu.
Bütün kan beynime giderken çemkirdim. "Ya Sarp bıraksana."
"Bak hala Sarp diyor." diye söylendi abim.
"Adın Sarp değil mi senin? Sarp diyeceğim tabii."
"Abinim ben senin. Abi diyeceksin."
"De-me-ye-ce-ğim." bütün heceleri bastırırken.
Alayla güldü. Yürümeye başladı sonra. "Seni silkeleyeyim de camdan gör."
"İmdat." diyerek bağırdım. "Adam öldürüyorlağğr."
Güldü vicdansız. "Abimi çok seviyorum diye bağırırsan bırakırım." dedi.
Nah çektim.
"Kız senin saçlarını yolarım." dedi vücudumu sarsarken. Gülerken bir yandan da bağırıyordum. "Sarp bıraksana beni."
En sonunda midem bulanınca. "Tamam. Tamam." dedim. "Abimi çok seviyorum." diye bağırdım.
Güldü keyifle. "Aferin. Adam ol." dedikten sonra yatağına fırlattı beni. Ne ara onun odasına gelmiştik bilmiyordum.
Doğrulduktan sonra tabii ki de bir kardeş olarak yapılması gereken şeyi yaptım.
Abimin üstüne atladım.
Beraber boğuşurken ben sinirle çemkirirken o gülüyordu.
"Öküz. Ders çalışıyorum uslu uslu. Niye sataşıyorsun ki bana?" dedim. Beni attığı omzundan inmeye çalışırken.
"Ders çalışmaktan mal oluyordun kızım, mal. Ben kurtardım seni."
"Bon kortordom sono."
Etrafında hızla dönmeye başlayınca küçük bir çığlık atıp kollarımı kafasına dolayıp yapıştım ona.
Benim ona yapışmama aldırmadan kollarını kafamdan çözüp tekrardan yatağa fırlattı beni.
Bu sefer mal değilsem de artık mal oldum.
Ayak bileklerimden tutup beni kendine doğru çekti.
Ellerini belime götürüp gıdıklamaya başladı. Kahkaha atarak kurtulmaya çalıştım. Ama izin vermiyordu geri çekilmeme.
"Abi lütfen." dedim kahkahalarımın arasından.
"Ne lütfen sümüklü böcek?" dedi o da gülerken.
Konuşamadım. En sonunda nefesim kesilecek duruma gelince bırakmıştı beni. Yattığım yerde kendime gelmeye çalışırken o da benim yanıma yattı.
"Git yanımdan ya." dedim çatık kaşlarımla. Ama ciddi değildim. Ciddi olmadığımı bildiğinden dediklerimi umursamadan kollarını belime doladı.
Dudaklarını alnıma bastırdı. "Ben de seni seviyorum, abim."
Yorgunca başımı göğsüne yasladım. "Çok uykum var."
"Şimdi uyursan gerçekten mal olursun güzelliğim. Bu vakitlerde uyunmamalı biliyorsun. Ama sadece 5 dakika kestirebiliriz."
Omuz silktim. "Olur."
"Sonra dışarı çıkacağız."
"Ders çalışacağım. Sen çık."
Kaşları çatıldı yine. "Çıkacağım, demedim. Çıkacağız, dedim."
Ofladım. "Çalışmam lazım."
"Bebeğim seni zorla da olsa evden çıkaracağımı biliyorsun, değil mi?"
Başımı salladım, dertli dertli. "Evet." dedim. "Abimin bir öküz olduğunu öğreneli çok oldu."
"Abin sadece sen kendine bu kadar yüklenmeni istemiyor."
Ya şapşik.
"Uyuyalım." gözlerimi kapatırken.
"Uyuyalım güzelim." dedikten sonra saçlarımdan öptü.
Öküzlük falan yapıyor ama seviyorum abimi.
♧
Kafankarışamazçünkükafasızsın grubu
Oğuz: Yok arkadaşlar ben okumayacağım
Cafer: ne yapmayı planlıyorsun peki
Cafer: orospu mu olacaksın
Oğuz: yürü git mikrop
Oğuz: Bu mesajını sabitleyeyim de Nil tükürsün ağzına
Oğuz: Ayrıca benim orospu olmama gerek yok
Oğuz: Babam zengin benim
Oğuz: Benim olan sizindir yani sizde zenginsiniz
Cafer: Oha
Cafer: Şirketin yarısını istiyorum o zaman lan
Cafer: Ver çabuk
Oğuz: yarın şirkete gel iki imzaya hallederiz bebeğim
Oğuz: bakın hep beraber onun parasını yiyelim
Oğuz: nası fikir
Akın: Mallaşma Oğuz
Çınar: Katılıyorum
Siz: Oğuz bunu yılın başında teklif etseydin kabul ederdim de şimdi köpek gibi çalıştıktan sonra olmaz
Sinan: Hidayet amca şu mesajları okusa ağzına tükürür Oğuz
Oğuz: babiskom cnm bnm ya
Nil: Ne oldu da sen bir anda okumadan vazgeçtin?
Nil: Ayrıca öyle hitaplar hiç yakışmıyor bence size
Nil: Söylemek istedim
Oğuz: O cafer öküzü senin gibi bir leydinin dediklerinden ne anlar Nilciğim.
Cafer: Lütfen bu sohbeti terk edebilir misin cnm arkadaşım
Oğuz: Nill siktir git diyor bana cafo
Cafer: yalan
Çınar: Valla bizim bu dünyadaki sınavımızsınız siz bizim
Sinan: Sen sesini kes lan
Cafer: SLDNAŞDJAŞDHAŞDHAL
Cafer: Sinan son zamanlarda Sarp abiye döndü iyice
Cafer: Hem Sarp abinin hem de Sinan'ın Çınar'ı zorbalayışı çok eğlendiriyor beni
Çınar: Acımdan zevk alamazsın it
Cafer: Yooo alırımkine
Çınar: Zuhal affetti beni hala affetmiyor beni Sinan
Çınar: hiç sevmiyor bu ara beni sinan aq
Sinan: Neyini seveceğim ben be senin
Sinan: Belediye sevsin seni
Cafer: ALKAQEWRWIDYWIDAKDHW
Siz: tm siz de sevgilimin çok üstüne gitmeyin
Siz: ben seviyorum cnm seni
Çınar: Yerim
Çınar: Ben de seni seviyorum yavrum
Çınar: AMA SİNAN ARTIK AĞZIMA TÜKÜRME ALLAH AŞKINA YA
Sinan: tükürcem
Çınar: Hönküre hönküre ağlamama son bir
Sinan: git öte de ağla
Çınar: ben de seni seviyorum sinanım🫶🏻🫶🏻
Çınar: Oğuz Cafer Akın Sinan'ı Akın'ın evine götürelim ve ağzıma tükürmeyecek bir ilişki kuralım
Oğuz: savaş yok seviş var yani
Cafer: mal bu çocuk
Akın: gelirken doritos alın bitmiş
Çınar: alırız
Sinan: Gelmeyeceğim
Oğuz: Sinan aşkısım ben senin annenle kanki oldum
Oğuz: Geleceksin
Sinan: Ne ara lan
Oğuz: Altın gününde
Oğuz: Hani cafonun pipisine benzeyen sigara böreğini gördüğümüz zaman KQADAHAGDQIEYQUEGADYYW
Nil: Aklıma geldikçe gülüyorum KAHSKAHDKAG
Akın: Videosu olsa her gün izlerim
Siz: AWQAQEYTGHAQESIQ3AIWYSIQ
Çınar: HBAWRKLQEIQLPQĞINXMN
Sinan: KAKDHQLDHQPRUXJQŞDUPWFY
Cafer: Allah hepinizin belasını versin bb
Herkesi sırayla öpüştürüyorum çok iyi
Okumak istediğiniz bir sahne varsa yazın
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.17k Okunma |
3.67k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |