

Selammmmm
Bir tık geç kalmış olabilirim ama bir tık.
Fazla bekletmeden geldim.
O zaman keyifli okumalar...
Kafankarışamazçünkükafasızsın grubu
Cafer: Şu kamp mıdır nedir
Cafer: gidecek miyiz ona
Oğuz: gidelim
Oğuz: nolur gidelim
Oğuz: bokunuzu yiyeyim gidelim
Cafer: biraz daha yalvar
Cafer: Belki ikna olurum
Oğuz: Siktir git pust
Oğuz: seni isteyen mi var
Cafer: küstüm gidiyorum bb
Oğuz: saka
Oğuz: cafo
Oğuz: saka yaptım cafo
Oğuz: cafooooo
Oğuz: valla aglarım cabuk gel
Cafer: özür dile
Oğuz: ozur dilerm😭😭
Cafer: tm affettim
Çınar: Atalım Allah aşkına şu salakları gruptan
Çınar: IQ seviyesi yükselir
Oğuz: Ne atması be
Oğuz: Sen bize kurban ol kurban
Oğuz: Ben olmasaydım hala zuhal zuhal diye sap sap geziyordun
Akın: Haklı bu arada
Akın: Sen kesin kızı sıkmayayım üzmeyeyim diye diye bir halt yapamazdın
Cafer: Evet
Çınar: Zuhali mi üzseydim
Çınar: Ayrıca sonuca bakalım
Çınar: Zuhal ile sevgili miyiz
Çınar: Evet
Çınar: Bitti gitti gerisi beni ilgilendirmez
Cafer: tamam tamam
Cafer: en aşık sensin
Cafer: Konuyu dağıtmayın şu kampa gidecek miyiz
Akın: Nil istiyor gidelim
Nil: evett
Nil: Gidersek çok iyi olur
Çınar: Zuhale sorayım ben
Cafer: Bu çocuk çok hanımcı oldu harbi
Oğuz: tabii olacak lan
Oğuz: Hanımcı olmayacak da ne olacak
Oğuz: Zuhal bacımsu ben senin için bu zamana kadar eğittim Çınarı🫶🏻🫶🏻
Siz: sağ ol cnm
Siz: O kadar iyisin ki
Siz: Bu arada ben de gitmek isterim
Siz: Eğleniriz çok güzel olur
Oğuz: Sinan asko?
Sinan: Siz okeyseniz ben de okeyim
Cafer: O zaman gidiyoruz
Akın: Gidiyoruz
♧
Allığı da sürdükten sonra uzaktan bi' baktım kendime.
Valla bence fıstık gibi olmuştum.
Üstümde omuzları hafif balon kol gerdan kısmı açık çiçekli bir elbise vardı. Etekleri dizimin üstüne bitiyordu. Öyle çok abartılı durmuyordu. Gündelikti.Üstümde duruşunu da beğenmiştim.
"Ay çok beğendim kendimi." dedim sevinçle yerimde kıpırdanırken.
Hafif bir makyaj yapmıştım. Hani böyle yok gibiydi. Elbiseyle uyumlu duruyordu. Elbise de sadeydi zaten
Bugün Çınar'ın ailesiyle tanışacaktım. Yani çok heyecanlıyım.
Çok çok heyecanlıyım.
Bayağı heyecanlıyım.
Odamdan seke seke çıkarken mutfağa girdim. "Anne." diyerek seslendim. Annem doğradığı domateslerden gözlerini çekip bana döndü.
Başımı sağa doğru eğdim. "Nasıl olmuşum?" derken gülümsedim sevimli sevimli.
O da gülümsedi benim gibi. Elindeki bıçağı bırakıp bütün dikkatini bana verdi. "Çok güzel olmuşsun bir tanem." dedi. Ben de gülümsedim. Hemen gidip kollarımı ona doladım. Sıkıca sarıldık.
Biz sarılırken abimin huysuz sesini duydum. "Çok çirkin olmuşsun böcek."
Abiliğini yapmasa ölür.
Göz devirirken annemin kollarından ayrıldım. "Mikropluk yapma abi." dedim gülerek.
Benim aksime onun kaşları çatıktı. "Ne mikropluğu kızım? Çirkin olmuşsun işte. Yalan mı söyleyelim?"
Söylediklerini ciddiye almadan dil çıkardım. Cevap vermeden anneme döndüm. Cevap vermezsem daha çok gıcık olurdu zaten.
"Ben çıkıyorum anne."
Başını salladı abime tehditkar bakışlarından atmayı bırakan annem. "Çok geçe kalmayın kızım."
"Tamamdır anne."
Mutfaktan çıkıp dış kapıya yürüdüm. Böyle dansa ede ede gidesim vardı da abim şimdi kıskançlık krizinde level atlayıp gitmeme izin vermeyebilirdi.
Şaka. Tabii ki de abim böyle bir şey yapmaz ama şimdi abimin level atlayan kıskançlığıyla uğraşamazdım.
Ayakkabılıktan ayakkabılarımı aldım. Elbisemin altına saçma durmuyorlardı. Gayet hoştu bence.
Bencesi hoşsa gerisi çok da mühim değildi.
Abim omzunu kapının pervazına yaslamış kollarını kavuşturmuş beni izliyordu.
"Çok güzel olmuşsun cüce." dedi dayanamayarak. En sonunda ben üzülmeyeyim diye böyle söyleyeceğini biliyordum. Kıkırdadım eğildiğim yerden kalkarken.
"Biliyorum canım güzel olduğumu." dedim hafif bir egoyla. Güldü bana.
Alnımdan öptü. "Dikkatli ol. Eğer bir sıkı-"
"Hemen seni arıyorum."
"Aynen öyle. Aferin."
Gözlerimi devirdim. Ayakkabılarımın bağcıklarını bağladıktan sonra doğruldum. Parmaklarımın ucunda yükselip abimin yanağına bir öpücük kondurdum. "Ben gidiyorum. Görüşürüz." deyip koşarcasına merdivenlerden inmeye başladım.
"Dikkatli ol." diye seslendi abim arkamdan.
Apartmandan çıktığımda dışarda beni bekleyen Çınar'ı gördüm.
Kendisi aslında ilk bizim evde bekleyecekti beni ama abimin onu kovmasından ötürü dışarda beklemek zorunda kalmıştı.
"Ben geldim!" dedim sevinçle. Hızlı adımlarla yanına koştum.
Başını eğdiği yerden kaldırdı. Mavi gözleri parıldıyordu. "Hoş geldin güzelim." dedi o da benim gibi küçük bir sevinçle.
Kollarını belime dolayıp beni havaya kaldırdı. Kıkırdarken kollarımı boynuna doladım. O ise başını boynuma gömüp boynumdan öptü.
Beni geri yere indirdiğinde kısa bir şekilde süzdü beni. Kolları hala belimdeydi. "Çok güzel olmuşsun." diye mırıldandı.
"Gerçekten mi? Abartı mı duruyor?"
Başını sağa sola salladı. "Hayır. Saçmalama. Çok güzel olmuşsun. Çikolatamı çiçeğimi alıp seni istememek için zor tutuyorum kendimi."
Gözlerimi büyüterek ona baktım. "Abim öldürür seni."
Bu gerçeği çok acı bir şekilde bildiğinden başını salladı. "Maalesef." dedi. "Ve benim seni bırakıp öteki tarafa gitme gibi düşüncelerim olmadığı için uslu uslu bekleyeceğim."
"Senin için iyi olur." dedim başımı sallarken.
Bana doladığı kollarımı etrafımdan çekip elimi kavradı. "Hadi gidelim artık." Elime bir öpücük kondurdu. "Yoksa abinin radarına takılacağız."
Ona hak verdiğimden beraber yürümeye başladık. Onların evi de 10-15 dakikalık bir yürüme mesafesindeydi. Yürümeyi sevdiğim için bir sıkıntım yoktu.
En sonunda kapılarının önüne geldiğimizde ona döndüm hafif bir gerginlik ve heyecan karışımıyla.
"Nasılım? Saçım falan dağılmış mı? Çok az rüzgar vardı ama dağılmıştır belki. Asansörün aynasından mı bak-"
Ben kendi kendime taramalı tüfek misali konuşmaya devam ederken Çınar dudaklarıma hafif bir şekilde öperek susturdu beni.
Ben ona şaşkın ördek bakışları atarken güldü. Yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Endişelenmeni gerektirecek bir şey sevgilim. Annem dış görünüşü umursayacak bir kadın değil. İçin zaten tertemiz. Hadi diyelim ki annem dış görünüşünü umursayacak bir kadın. Sen de güzellikten bol ne var?"
Sözleri gerçek anlamda kalbime işlerken bakışlarımı kaçırıp başımı yere eğdim. Utanmıştım. Çok güzel konuşmuştu.
Utandım lan.
Neyse kızarmadık sonuç olarak.
Öyle sevgi ne bilmeyen biri değildim. Babam, abim hep üzerime titremişti. Annemin biricik kızı olmuştum her zaman. Beni çok sevdiklerini bilirdim. Gösterirlerdi de sevgilerini. Her zaman arkamda olduklarını bilirdim.
Ama Çınar başkaydı işte.
Sevgi dolu bir ailede yaşamama rağmen onun tarafından sevilmeyi ve onu sevmeyi seviyordum. Ne kadar sözlere değil de davranışlar benim için önemli olsa da bana dediği her şey kalbimin göğsümü dövmesine neden oluyordu.
Ve Çınar bana olan sevgisini hem sözleriyle hem de davranışlarıyla belli ediyordu.
"Utanma ısırasım geliyor." dedi Çınar beni düşüncelerimden uzaklaştırarak.
Kaşlarımı çattım. "Arsızlaşma köpek."
Yine arsız arsız cevaplarından birini vereceğini bildiğimden kapıyı çaldım hemen.
Biraz ani bir karar mı oldu sanki?
Yok yok olmadı.
Bir on saniye sonra ise zaten kapı açılmıştı.
Kapıyı boyu benden biraz uzun tesettürlü bir kadın açmıştı. Çınar'ın annesi Sevim Teyze'ydi muhtemelen.
"Hoş geldin güzel kızım." yüzündeki samimi gülümseme beni daha da rahatlattı. İçeri girerken ben de gülümsedim aynı samimiyetle.
"Hoş buldum." Bir anda beni kendine çekip sarılınca şaşırsam da ben de kollarımı onun etrafına doladım.
Ayrıldığımızda yüzünde hala samimi gülümseyişi vardı.
"İçeri geçelim kızım." dedi nazikçe. Başımı salladım.
İçeri geçtiğimizde hepimiz koltuklara oturduk. Ama Çınar'ın babası yoktu. Sevim teyze burada olmayı çok istediğini ancak mecburen işinden ötürü gelemediğini söylemişti.
Deniz'le göz göze geldiğimde gülümsedik ikimizde.
"Nasılsın Zuhal? Ailen nasıl?" Sevim teyzenin sorusuyla ona döndüm. Nazik bir şekilde gülümsedim.
"İyiyim. Onlar da iyi. Size selamları var."
"Aleykümselam."
Bu havadan sudan sıradan sohbetler beş dakika daha devam etmişti. Ben gerginlik heyecan karışımı halimle otururken Çınar büyük bir keyifle beni izliyordu.
Mikrop.
Tamam o benimkilerle tanışırken ben de keyifliydim ama konumuz şu an bu değil.
"Gel bir tanem." dedi Sevim teyze ayağa kalkarken. "Seninle kız kıza sohbet edelim mi?"
Yok, cıs
Anksiyetem kaldırmaz.
Tabii ki de bunları diyemeyeceğim için kalktım. "Edelim." dedim.
Çığlıklıklar yardım çığlıkları.
Beraber mutfağa girmiştik. Karşılıklı sandalyelere oturduk.
Gerici bir konuşma başlıyor. Hissediyorum.
Kucağımda duran elimi kavradı. "Ben seni Çınar'dan çok dinledim kızım. Bana seni anlatır durur. Çok seviyor seni. Bana şu zamana kadar değil sevdiği kızı anlatmak onun ağzından bir kız ismi bile duymadım."
Ambalajı açılmamış erkeği kapmışız.
Aferin bize.
"Bakışlarından belli sen de onu seviyorsun."
Başımı salladım. "Seviyorum."
Gülümsedi. "Biliyorum." dedi. "Allah iyi ki senin kaderinle benim oğlumun kaderini birleştirmiş."
Lan bunlar analı oğullu ponçik ponçik konuşarak beni kendilerine aşık mı etmeye çalışıyorlar?
"Şimdi 'Ne saçmalıyor bu kadın?' diyebilirsin. Ama ben biliyorum. Sizin kaderiniz birbirinize bağlı."
Ne oldu abla sen de benim gibi büyücülerden misin?
Kayınvalidemle uyumumuz...
"Neyse şimdi bunları konuşmak için erken." dedi sonra. Yerinde hafifçe kıpırdandı. O da heyecanlıydı benim gibi.
"Ben sana çok teşekkür ederim." dedi bir anda.
"Niye ki?" dedim sahici bir merakla.
"Oğlumu sevdiğin için. Seninle tanışmadan önce Çınar çok sessizdi. Konuşturmaya çalışırdık ama birkaç sıradan cümleden fazlasını duyamazdık ondan. Evet, arkadaşlarıyla beraber olduğunda konuşkandı. Eğlenirdi onlarlayken. Ama tek kaldığında yaptığı tek şey ders çalışmaktı. Başını dersten kaldır az oğlum, derdik. Umursamazdı. Ama artık öyle değil. Artık tek gayesi ders çalışmak değil. Seni bize anlatıyor, hatta mutfağa girmeyen oğlum sana sevdiğin tatlıyı yapabilmek için mutfağa girip tatlıyı yapmayı deniyor. Ve en önemlisi mutlu. Sen onu mutlu ediyorsun."
Bir an ne diyeceğimi bilemedim. "Şey... o da beni mutlu ediyor. Yani-"
"Bir şey söylemene gerek yok. Sadece birbirinizi sevmeye devam edin."
Söyledikleriyle rahatladım. "Ederiz."
Yüzündeki gülümseme daha da büyürken ayağa kalktı. "Aferin size." dedi.
Sonra aklına bir şey gelmiş gibi kaşları çatıldı. "Zuhal eğer Çınar seni üzerse bana söylüyorsun. Tamam mı? Ben kendine getiririm onu."
Kıkırdadım başımı sallarken. "Bana uyar." dedim büyük bir keyifle.
Biz beraber gülüşürken mutfağın kapısı tıklatıldı. Ardından açıldı. Bizi sırıtarak bize bakan bir Çınar karşıladı.
"Sevgilimi artık alabilir miyim, anneciğim?"
Daha fazla güldü Sevim abla. "Al oğlum al." derken mutfaktan çıkıyordu. "Benim de işim var zaten."
Keyifli bir şekilde güldü Çınar. Benim ters bakışlarımla karşılaşınca daha fazla güldü.
Kaşlarımı çattım huysuzlukla. "Gerçek bir hainsin. Konuşma benimle."
Gülerek önüme geldi. Bir anda beni oturduğum sandalyeden kaldırdı. Ardından beni kaldırdığı sandalyeye kendi oturdu.
Bir anda kucağına oturtturdu beni.
Gözlerim büyüdü anında. "Çınar?!" dedim şaşkınlıkla karışık sinirle.
Dizlerinde yan bir şekilde oturuyordum. Benim sinirli sesimi umursamadan tek kolunu sıkıca belime sardı. "Efendim bebeğim?"
"İçerde annen ve kardeşin var Çınar. Ne yapmaya çalışıyorsun?"
"İzin verirsen güzelimi seveceğim."
"İzin vermiyorum."
"Ne izin vermemesi kızım?"
"Güzelin ben değil miyim? İzin vermiyorum işte."
Güldü. Ardından çok ciddi bir şey söyleyecekmiş gibi kaşları çatıldı. "İzin vermezsen gıdıklarım."
Omuz silktim umursamazca. "Gıdıkla." dedim.
Blöf yapmadığını kanıtlarcasına gıdıklamaya başladı beni. Gülerken kucağından kaçmaya çalışıyordum ama izin vermiyordu.
"Ya tamam." dedim gülüşlerimin arasından. "İzin verdim."
Gıdıklamayı bırakırken o da güldü benim gibi. Göğsüne yaslanan başımın üstüne bir öpücük kondurdu.
"Sen iyice alıştın bu gıdıklama işine?"
Başını salladı. "Alıştım. Gamzen daha da belirgin oluyor. Seviyorum."
"Ay," diye bir tepki verdim kucağından kalkarken. "Annenlere ayıp oldu. Kalk çabuk."
Onu mutfakta tek bırakıp salona girdim.
Deniz ve Sevim abla tabakları sofraya dizmişti.
"Ben de yardım edeyim." diyip masaya yöneliyordum ki Sevim ablanın sesiyle durdum.
"Dur kızım. Misafirsin sen. Hallederiz biz."
Tekrar ısrar edecekken bakışlarını görünce vazgeçip koltuğa oturdum. Onlar da beş dakika içinde hazırlamışlardı sofrayı.
Hep beraber oturduk. Karşımda Deniz ve Sevim abla, yanımda ise Çınar oturuyordu.
Güzel sohbetler eşliğinde bitirdik yemeğimizi. Hiç istemediğim sınav konusu açılır diye korkmuştum ama öyle bir şey olmamıştı. Sevim abla sınavdan hiç bahsetmemişti. Ve bu gerçekten hoşuma gitmişti. Zaten sürekli aklımda olan bir şeydi. Fazladan konuşarak daha da gerilmeme gerek yoktu.
"İstediğin her an gel kızım." ayakkabılarımı giydikten sonra doğruldum. Gülümsedim.
"Gelirim tabii. Siz de gelin ama."
"Geliriz geliriz."
Çınar ayakkabılarını giyince bana döndü. "Hadi gidelim yavrum."
Deniz ve Sevim abla ile sarılarak vedalaştıktan sonra Çınar ile beraber evden çıktım.
"Gelmene gerek yoktu ki." dedim. "Ben kendim de giderdim."
"Kendin gidebileceğini biliyorum. Ama ben seninle fazladan vakit geçirmek istiyorum. Ayrıca akşam oldu. Ne yazık ki sokakta tek başına yürümen güvenli değil. Seni yalnız bırakacak değilim."
Haklıydı.
"Eyvallah."
Bir şey söylemedi. Saçlarımdan derin bir soluk aldı sadece.
Çalan telefonumla telefonumu küçük çantamdan çıkarıp telefonu elime aldım.
"Kim?" diye sordu Çınar.
"Abim."
Yılmış bir bakış attı. "Adam hissediyor ya. Başka bir açıklaması olamaz bu durumun."
Güldüm onun bu çaresizliğine. Telefonu açtım.
"Efendim abiciğim?" dedim huysuzsa az da olsa huysuzluğunu geçirebilmek için.
"Tatlı tatlı konuşarak beni kandıramazsın böcek. Neredesin? Gelmiyor musun? Hatta dur evdeysen ben seni alırım."
"Yok abi yok. Geliyoruz biz."
Tabii ki de bir abi olarak takılması gereken yere takılmıştı abim.
"Geliyorsunuz?"
Çınar telefonu elimden aldı. "Evet Sarp abiciğim geliyoruz."
"Lan." diyerek yerinde bir tepki verdi abim. "Sen benim kardeşimden uzaklaş bir."
"Niye uzaklaşayım? Sevgilim değil mi?"
Telefondan abimin küfür sesleri yükseliyordu. "Ben de seni seviyorum abi." dedikten sonra telefonu suratına kapadı.
Bana döndü sonra. "Küfür ufkum genişledi resmen."
"Umarım sadece küfür ufkunun genişlemesiyle kalırsın sevgilim. Şu son yaptığın şeyden sonra güzel bir dayak yiyecek gibisin."
İki eli yanağımı kavrayıp yanaklarımı sıkmaya başladı. "Ben seni yiyeceğim şimdi. Sevgilim diyor bir de. Delireceğim."
Yüzümü mıncırdığı yirmi saniyenin ardından neyse ki saldı beni.
"Sen bakma Sarp abine. O da seviyor beni de belli etmiyor işte."
Güldüm. O da güldü.
Beraber yürürken keyfimiz yerindeydi.
Güzel bir gündü.
Sevim abla kayınvalidem ol pls🙏🏼
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.17k Okunma |
3.67k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |