42. Bölüm
Fato / BÜCÜR / 36. Bölüm

36. Bölüm

Fato
gotten_bacakli

Merhabaaağğ

NOLUR YORUM YAZIN BEN SİZ YORUM ATINCA AŞIRI MOTİVE OLUYORUM

Zuhal sınava geç kaldın!"

 

Masum masum 12. rüyamı görürken hayvan abimin bağırışıyla şaşkınca doğruldum ve yan tarafıma doğru dönmek gibi bir hata yaptım. Bu bir hataydı çünkü yatağın tam kenarındaydım. Kısaca yere çakıldım işte. Ağzımdan acı dolu bir inleme çıkarken kıçımı ovuşturdum.

 

Allah'ım galiba kıçım kırıldı. Dur kıç şu an önemli değil. Daha büyük bir sorunumuz var Zuhal.

 

Sınava mı geç kalmıştım?

 

Hangi sınava geç kaldım ya ben?

 

"Nasıl geç kaldım ya? Saat kaç abi?"

 

Sıçtım.

 

Büyük sıçtım hem de.

 

Bugün günlerden pazar mı ya?

 

Ne bugün?

 

Geç kaldım, geç kaldım.

 

Saat kaçtı acaba? Kahvaltı yapmadan çıksam? Hazırlanmam tahmini 10 dakika sürse... Yolda falan kahvaltı yapabilirim.

 

Geceden sınav kombinini düşünmüş müydüm?

 

Kombinim nasıl bir şeydi lan? Eşofman mı seçmiştim, kot pantolon mu? Bak aslında kumaş pantolonla da rahat edebilirdim.

 

Anasını satayım kıyafetleri ütüledim mi acaba?

 

Ütü nerde amına koyayım, ütü?

 

Yerden telaşla kalkmaya çalışırken bir yanda vücuduma dolanan yorgandan kurtulmaya çalışıyordum.

 

Ay Allah'ım yardım et. Please.

 

"Ya abi yardım etse-" diye çemkiriyordum ki durdum.

 

Lan.

 

ANASINI SATAYIM, BEN SINAVA GİRDİM YA.

 

Benim abim bir mal.

 

Ben de en az onun kadar malım.

 

Abim bir anda hunharca gülmeye başlayınca ona 'Senden nefret ediyorum' adlı bakışlarımdan attım. O ise buna aldırmadan gülmesine -kişnemesine- devam etti.

 

Pis mikrop.

 

"Salak fok balığı gibi kıvrandı lan yerde." Bir yandan da gülüyordu. Resmen gözünden yaş geliyordu şerefsizin.

 

Ağlayacağım şimdi harbiden.

 

"Def ol git odamdan ya." dedim ağlamaklı bir ses çıkarırken. Bir yandan da yorganımı yatağıma koyuyordum.

 

"Bomboşsun bomboş!"

 

Abim benim sinirle çemkirmelerime aldırmadan kahkaha atmaya devam etti.

 

Yatağıma geri yatacağım sırada ensemden tutup geri çekti beni kedi yavrusu tutar gibi. Dudaklarım büküldü. Zorbalanma modunda değilim. Uyku modundayım. "Uykum var abi. Sonra dalga geçersin. Lütfen. Bırak da uyuyayım."

 

Neyse ki sonunda gülmesini durdurabilmişti. "Tipe bak, yerim. İnsanın zorbalamayı bırakıp yanaklarını ısırası geliyor." dedikten sonra yanaklarımı sıkıştırdı, koca elleriyle. Sesimi çıkartmadan öylece yüzüne baktım.

 

Abimin bipolarlığını sorgulamayı bırakalı çok oldu.

 

İki yanağımdan da sertçe öptü. "Kamp olacak ya abim. O yüzden kaldırdım seni."

 

Ana, doğru.

 

"Ay evet. Ben hazırlanayım." Ufak çaplı aydınlanmamı bir kenara bırakıp koşa koşa banyoya gittim.

 

Abim ise arkamdan güldü. "Salak ya."

 

Banyoya girdiğimde önce şeytan yüzüme işemesin diye yüzümü abimin maaşından yararlanarak aldığım yıkama jelleriyle yıkadım. -annem her yüzümüzü yıkamadığımızda şeytan yüzüne işiyor der. Biliyorum, hayal edince korkunçsal bir şey oluyor. O yüzden hayal etmeyin, direkt yüzünüzü yıkayın.-

 

Saçlarıma da spreydir falandır. Artık dolabımda ne varsa sıktım. Kremledim. Bütün bakımlarını hallettikten sonra yumuşacık olmaları keyfimi daha da yerine getirdi.

 

"Valla size yatırdığım parayla yatırım yapsaydık şu an zengin olmuştum be!"

 

Her zamanki günlük makyajımı yapmak için odama makyaj masama gittim. Evde sıkılınca durup durup makyaj yapıyordum. Yani bu masa bayağı kullanışlı.

 

Abim hala odamdaydı. Makyaj yaparken beni gıcık etmek için yüzünü buruşturarak izledi beni.

 

"Iy ne yaptın öyle yüzüne kızım? Ne kadar da çirkin oldun."

 

"Of abi ya. Git, konuşma benimle." küskün sesimle yüzündeki gıcık ifadeyi silip kahkaha attı.

 

Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Arkadan sarılıp boynumdan öptü. "Güzelsin abim. Makyaja falan da gerek yok."

 

"Yaağğ şapşikk." dedim erimiş bir sesle. "Biliyorum güzel olduğumu canım." Yanağından makas aldım. "Ama yine de yapacağım."

 

Gülerken başını sağa sola salladı. "Hadi geç kalmadan hazırlan. Ben bırakacağım seni."

 

"Tamam abi."

 

Son kez saçlarıma bir öpücük kondurduktan sonra odadan çıktı. Ben de pijamalarımdan içim acıya acıya ayrılıp kendi kombinimi giydim.

 

Valla çok hoş oldum yine.

 

Kamp için dün geceden hazırladığım çantamı ve telefonumu aldım. "Hadi gidelim abi." diye seslendim abime koridordayken.

 

Mutfağa girdiğimde göz göze geldik. "Salak mısın? Ne gitmesi? Kahvaltını yap önce."

 

"Ay doğru."

 

Hemen masaya oturup kahvaltımı yapmaya başladım. O sıra da annem gelmişti mutfağa.

 

Tezgahtaki kapları gösterdi. "Kızım onları sizin için yaptım. Ye arkadaşlarınla. Tamam mı?"

 

Ağzım dolu olduğu için onaylar bir ses çıkardım.

 

Her sofradan kalkma girişiminde abim "Bunu da ye, biraz daha yemelisin." diye diye engelliyordu beni.

 

Tekrar bana bir şey yedirmek için konuşacaktı ki izin vermedim. "Doydum. Yemin ederim, doydum." Anneme döndüm yardım istercesine. "Anne oğluna söyle bıraksın beni. Gerçekten doydum."

 

Annem abime döndü. "Haklı kız. Sarp rahat bırak kızı."

 

Abim kaşlarını çattı. "Anne çok az yiyor. Ufacık bir şey zaten."

 

"Sensin be ufacık."

 

Bir şey söylemeden sadece baktı alayla. Sonra ise burnundan güldü.

 

Resmen hiçbir şey demeden zorbaladı.

 

"Çok yerse otobüste kusar. Uzun yol bir de. Daha da rahatsız olur."

 

Abim annemin haklı olduğunu bildiği için sustu. Ben ise keyifle güldüm. "Hadi gidelim abiciğim." dedim. Yemek kaplarını bir poşete yerleştirirken.

 

Sırt çantamı alıp tek omzuna alırken göz devirdi. Elimdeki poşeti de aldı. "Düş önüme, hadi."

 

Büyük bir keyifle seke seke kapıya ilerledim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirirken bir yandan da annemi dinliyordum.

 

"Kızım aç bırakmayın kendinizi. Bitirin o verdiklerimi. Yolda giderken de uyu az da olsa. Kampa enerjin kalsın. Kene falan sokarsa hemen hocana söyle. Önemli değildir, deyip geçme yavrum. Bir de eğlenin kavga etmeyin."

 

Güldüm. "Tamam anneciğim." yanaklarından öptüm. O da beni öptü.

 

"Hadi hayırlısıyla gidin, gelin."

 

Abimle apartmandan çıkıp abimin arabasına ilerledik.

 

Prenses koltuğuna oturup kemerimi taktım. Abim de çantayı ve poşeti arka koltuğa bıraktıktan sonra şoför koltuğuna oturdu.

 

 

"Ben arabayı park edip geleceğim abim."

 

Arabadan inerken başımı salladım. Çantaları ve poşeti alıp indim arabadan.

 

Bu kampı okul düzenliyordu. Aslında sınavdan önce gidip sınav stresini az da olsa azaltacaktık. Rahatlatacaktı bu kamp bizi bir nevi. Ama havalar elverişli olmayınca iptal edilmişti. Tabii hocalardan biri "Tamam şimdi de çocukların sonuç stresini almaya götürelim." diyince ve bu okul müdürümüze de mantıklı gelince kamp başka bir zamana yani bugüne ayarlanmıştı.

 

Kampta 12. Sınıflar ve birkaç öğretmen vardı. Ve en önemlisi Balıkesir'e gidiyoruz. Birkaç gün kalıp geri döneceğiz.

 

Burdan tanımadığım hocaya bolca kalp gönderiyorum. İyi ki varsınız hocam. Dersime girdiğiniz halde de tanımıyorsam bana yazıklar olsun. Kınım kınım kınıyorum kendimi.

 

Otobüsler okul bahçesine sırayla dizilmişti ve etraf öğrencilerle doluydu.

 

Bizimkileri ararken bir anda yanağımdan öpülmemle hopladım yerimde. Çınar'ın gülüşünü duyunca ona döndüm.

 

Yavaş bir şekilde omzuna vurdum. "Korktum." Bir şey demeden kollarımı belime dolayıp sıkı sıkı sarıldı. Ben de kollarımı boynuna doladım. Boy farkından mütevellit havadaydım şu anda.

 

"Bizimkiler ne tarafta?"

 

Elimi tutup diğer eliyle banklarda oturan bizimkileri gösterdi. "Şuradalar. Sen git. Eşyalarını bana ver. Ben bırakıp geleyim boşuna taşıma."

 

Servisteki yerlerimiz belliydi. Herkes kiminle oturmak istiyorsa ona göre oturma planı yapılmıştı.

 

Sırt çantamı ve poşetimi ona uzatırken "Çok teşekkür ederim." diye mırıldandım.

 

Çantamı tek omzuna attı. "Ne demek bebeğim." dedi. "Hemen geliyorum."

 

O yanımdan ayrılınca ben de hemen bizimkilerin yanına doğru koşuşturdum.

 

Oğuz'la göz göze gelince. "Zuhal de geldi." diyerek haber verdi diğerlerine. En son gelen bendim. Alışıldık bir durumdu. Çoğu yere Sinan'dan bile fazla geç kalırdım.

 

"Hoş geldin!" Nil ile sarıldıktan sonra boş olan bir yere oturdum.

 

"Ben çok heyecanlıyım."

 

Başını salladı Nil gülümserken. "Ben de çok eğleneceğiz."

 

Bakışlarım bizimkilerde dolaştı teker teker herkes halinden memnun duruyordu. Cafer hayır. Mutsuz bir şekilde etrafa kötü bakışlar yollayan Cafer'i görünce ise kaşlarım çatıldı.

 

Ne oldu ki bu saftiriğe?

 

Ayağımla ayağını dürttüm. Göz göze geldik ama bir şey söylemedi. Kaşlarım havaya kalkarken bakışlarım Oğuz'a döndü bu sefer.

 

"Buna ne oldu?" derken çenemle Cafer'i gösteriyordum. "Niye cinlendi?"

 

Oğuz gülecek gibi oldu. Ama Cafer'in bakışlarını görünce vazgeçti.

 

"Kendisi şu an depresyonda."

 

"Niye?"

 

"12'lerden bir kızla konuşmuş bayağı instagram. Kızın sohbeti falan aşırı sarmış. Çok tatlı güzel bir kızmış zaten. Öyle ergen gruplarla takılan burnu havada tiplerden de değil."

 

Burada kötü olan kısım neresi?

 

"Ee burada Cafer'in cinlenmesine sebep olan şey ne?"

 

Oğuz tam gülecekken kendine hakim olup yüzündeki gülümsemeyi sildi.

 

"Kanka kız lezbiyenmiş."

 

Gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim, gülmemeliyim.

 

"Gülenin ağzına sıçarım."

 

Sinan bir anda kahkaha atmaya başlayınca ben de dahil olmak üzere herkes kendine engel olamadan gülmeye başladı.

 

Cafer hepimize ters bakışlarından attı. Kollarını göğsünde kavuşturdu. "Şerefsizler resmen acımla eğleniyorlar."

 

Oğuz kahkahalarına ara verip kolunu Cafer'in omzuna atıp kendine çekti. "Tamam oğlum, küsme. Ama komik yani ne yapalım?"

 

Cafer gözlerini devirip başka bir yöne döndü. Sinan da yüzünden gülümsemesini silip ciddi kalmaya çalıştı.

 

"Sana kız mı yok? Boş ver."

 

"Ya ilk defa biriyle flörtleştim o da lezbiyen çıktı."

 

Biz yine gülmeye başlayınca Cafer oflayıp kafasını Oğuz'un omzuna yasladı.

 

Omzumda hissettiğim dokunuşla o tarafa döndüm. Çınar ile göz göze geldim, gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdim.

 

Eğilip gamzemden öptükten sonra "Ne oldu neye gülüyo-" diye soruyordu ki Cafer'i görünce sustu. "Ha anladım."

 

"Tamam, tamam." dedi Oğuz gülerken. Bir yandan da omzuna yaslanan Cafer'in saçlarını karıştırdı.

 

"Bu tatilde Cafer'i depresyona girmekten kurtaracağız."

 

"İnşallah canım." dedim.

 

"Kim depresyone giriyormuş ya?" diyen abimle bakışlarım ona döndü. Arabayı park edip gelmişti.

 

Tekrar Cafer'e sataşacaktı ki Çınar'ın omzuma attığı kolunu görünce bütün ilgi alakası ve siniri Çınar'a döndü.

 

Cafer başka bir dalga geçilme olayından kurtulduğu için mutlu görünüyordu.

 

"Yavşak kalk lan oradan, benim asabımı bozma."

 

Çınar bir şey demeden kalkıp Akın'ın yanındaki boş yere oturdu. Abim de benim yanıma oturdu. Kolunu bana sardıktan sonra kendine çekti.

 

"Abi yanlış anlama ama senin asabında bozulmaya yer arıyor." diyen Sinan haklı bir noktaya parmak basmıştı.

 

Abim uzanıp Sinan'ın kafasına vurdu hafifçe. "Sus lan sen."

 

Aradan geçen on dakikanın ardından hocalar servislerin kalkacağına dair duyuru yapınca hepimiz ayaklandık.

 

Abim yüzüme gelen saçlarımı çekip alnımdan öptü. "Güzelce eğlen cüce. Millete sinirlenip tatilini berbat etme. Şu yavşağa da fazla yüz verme. Tamam mı?"

 

Güldüm. "Tamam abiciğim."

 

Memnun bir şekilde gülümsedi o da. "Aferin bir tanem." bu memnuniyeti Çınar'ı görünce yerini memnuniyetsizliğe bırakmıştı.

 

"Kardeşimi sana emanet ediyorum. Başına bir şey gelirse senden bilirim."

 

Ciddi bir şekilde başını salladı Çınar. "Bana emanet."

 

Gözlerimi devirdim. "Abartın abartın." dedim. "Cepheye gidiyoruz sanki." Çınar'ı çekiştirdim.

 

"Hadi binelim artık." Başını sallayınca abimin yanağını öptükten sonra servise bindim. Çınar da benim arkamdan bindi. Bizimkiler çoktan yerlerine geçmişlerdi.

 

Yerime oturduktan sonra geriye döndüm hemen. "Cafer?" dedim sırıtarak. "Nasılsın canım?"

 

"Harika." dedi Nemrut suratıyla.

 

"Kankam bir kız yüzünden Ebu Cehil oldu resmen ya." dedi Oğuz abartılı bir şekilde.

 

Cafer ofladı. Yüzündeki sıkkın ifade hala yerli yerindeydi. "Oğuz boş boş konuşacaksan Sinan'ın yanına geçeceğim."

 

Nil ile Akın, ben ile Çınar, Cafer ile Oğuz oturuyordu. Sinan ben tek oturmak istiyorum demişti. Ve bir şekilde servisteki tek koltukta oturmayı başarmıştı.

 

Cafer kalkmaya meyletmişti ki Oğuz hızla kolunu Cafer'in kafasına sarıp kendine çekti. "Ben seni depresyon perilerinden kurtaracağım aşko, tamam?"

 

"He he aynen."

 

Kıkırdadıktan sonra önüme döndüm.

 

Başımı Çınar'ın omzuna yasladım. Ama iki saniye sonra kaldırdım. "İçim şu an çok kıpır kıpır."

 

Güldü kısıkça. "Fark ettim."

 

Servis yola çıkınca Çınar beraber başladığımız o diziyi açıp kulaklığın tekini bana uzattı. Telefonu yerleştirdikten sonra arkasına yaslandı. Kafamı omzuna yaslayınca o da hafif bir şekilde vücudunu bana yasladı. Saçlarımdan öptü.

 

Komik bir sahneye gelince Çınar'ın tepkisini görmek için başımı kaldırdım. Zaten o da bana baktığından göz göze geldik.

 

Çınar ani sevgi patlamasıyla tek eliyle yanaklarımı sıkıştırınca dudaklarım öne çıkmıştı sertçe dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

 

Geri çekildiğinde utanma perileri etrafımı sardığından bir şey demeyip diziye döndüm yeniden.

 

Kısık sesli gülüşünü duydum. Ardından dudaklarını başımın üstünde hissettim.

 

"İyi ki sen."

 

 

Bölüm : 05.12.2025 18:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...