Bölüm Şarkısı; Gece- Ben Öldüm
1. Kitap, 1. HATA;
"GELİNLİK"
"Nefes almayacak mıyım?" diye sorduğumda arkamda korsemin iplerini bağlayan kadın güldü.
"Gelinler gerekirse nefes almazlar!"
Dehşet içinde aynanın karşısında kendime bakarken kaburgalarımın iç organlarıma battığına yemin edebilirdim. Her bir soluk alış verişimde karnıma dayanılmaz bir ağrı saplanıyordu.
"Bu şekilde 5 dakika kalırsam ölürüm ben!"
Kadın korsenin ipini sıkı sıkıya bağlayıp arkamdan çıktı ve aynadan bana bakıp gülümsedi. "Aynaya bak ve kendinde ne gördüğünü söyle."
Kadının dediğini yaptım ve aynada kendime baktım. Sarı saçlarım omuzlarıma dökülüyordu. Gelinliğin boyun kısmı ince bir tülden oluşuyordu ve kat kat yere serilen etekleri beni ilk günkü kadar kötü bir ruh haline sürüklüyordu. Göğüs kısmında karnıma kadar inen taşlara bakacak enerjim dahi yoktu.
"Yani..." diye mırıldandım aynaya doğru.
"Söyle hadi." dedi kadın gururla.
"Üzerine ışıltı dökülmüş bir krem şantiye benziyorum."
"Ne?" diye sordu kadın kaşlarını çatarak.
Ellerimi korseden incecik kalmış belime koydum ve bir kaç defa elimi yumruk yapıp karnıma vurdum. Çıkan sese karşı gözlerimi büyüttüm.
"Midem sanırım akciğerimin içinde artık."
Kadın, "Miden olmasa da olur." deyip elinde tuttuğu bir kağıdı bana uzattı. Kafamı aynadan çekip ona dönerken kısık nefesler alıp vermeye çalışıyordum.
Elimde ki kağıdı inceleme fırsatım olmadan hızla açıklamaya başladı. "Bu 2 haftalık detoks listen. Her gelin için uyguladığımız bir prosedür."
Elime tutuşturduğu kağıda kısa bir göz atarken her gün 3 kabak yiyip, 2 litre su içmem gerektiği yazıyordu. Bazı günler sadece su ve bir elma vardı o kadar...
"Siz delirmişsiniz." dedim gülerek. "Düğüne değil de ağır yaşamlar haftalık kilo tartım gününe mi hazırlanıyorum ben?"
"Yıllar sonra bu eşsiz gelinliğin içinde ki incecik çıkan fotoğraflara bakarken bize teşekkür edeceksin."
Kadının bu dediğine karşı güldüm. Gerçi dışarı çıkardığım ses bir kahkahadan çok acı içinde inilti sesi de olabilirdi, inanın bilmiyorum...
"Ben ilerde incecik çıkan bedenimle değil, o fotoğrafta atacağım kahkahalar için teşekkür ederim ancak."
Kadın verdiğim cevaba karşı, "Mevsim Hanım..." diye mırıldandı. "Bakın bu..."
"Dur bir Allah aşkına!" deyip onu durdurdum. "Konuşacak enerjim yok. Nefes alamayıp öteki tarafı boylayacağım şimdi !"
"Eğer detoks listesini eksiksiz yaparsanız 2 hafta da bu korse içinde nefes alabilirsiniz."
İnanamıyormuş gibi kafamı tavana doğru kaldırdım. Gözüme çarpan taşlı avizeye karşı kusmak istedim. Her yer ışıltı, elma taş ve varaklardan oluşan bir cehennemin içine adım atmıştım sanki. Adım attığım her yerden gelinin kız kardeşi topuzu barındıran kadınlar önümü kesiyorlardı.
"Günde 3 kabak yiyip 2 litre su içeceğim yani?"
"Evet." dedi kadın. "2 hafta da 7 kilo garanti! Unutmayın, bir gelin güzel olur; şişman değil."
Dayanamayıp gülmeye başladım. "Güzel olmak ince olmak demek mi?"
Kadın kafasını sallarken hiç eğilmeden zar zor küçük parmağımın kan akışını bozan topuklu ayakkabıyı çıkarmaya çabaladım. Kadın benim ne yapmaya çalıştığımı izlerken kahkahalar içinde gülüyor ve nefeslerimi ayarlamaya çalışıyordum. Bu halimi biri dışardan videoya alsa eminim ki sosyal medyada tıklanma rekorları kırardım.
"Siz kafayı sıyırmışsınız," dedim ve ayakkabıyı sonunda çıkarıp bir adım geriledim. Kadın benim kahkahalarımı şok içinde izliyor ve ağzını açamıyordu bile.
"Küçük beynin, korsenin bile kapatamayacağına emin olduğum yersiz düşüncelerin ve incecik belinle hayatta başarılar."
Arkamı döndüm ve çıkış kapısına ilerlerken dönüp yine baktım.
"Ve unutmadan..." dedim kahkahalarımı keserken. "Bir gelin, kadın ya da cinsiyeti fark etmeksizin herhangi bir insan; rahatken ve sevdiği insanın yanındayken güzel olur. Keşke senin gibilerin beynine bir korse geçirebilsem!"
Ve çin işkencesi olarak düşündüğüm gelinliğin içinde, yalın ayak ve nefes alamazken düğün planlama şirketinden dışarı çıktım.
O anda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kıyafetlerimin hepsi annemdeydi. Sırf gelinliğe alışayım diye kıyafetlerimi yanına almış ve takı bakmak için AVM'nin içinde ava çıkmıştı. Ve elbette tek değildi; SAYIN KAYIN VALİDEM SÜREYYA GÜLER İLE!
Mağazanın kapısında nereye gideceğimi kendi kendime sorgularken arkamdan adımın seslenmesiyle ne yapacağımı bilmeden koşmaya başladım. Hemen önümde ki yürüyen merdiveni bilerek es geçmiştim. Ayağımı kaldıracak gücüm bile yoktu, bir penguen edasıyla AVM'nin içinde koşuyordum.
Tüm bu yaşadıklarım o kadar fazlaydı ki! Bir aydır ben ben değildim sanki!
Gelinliğimin etekleri ellerimde, içimde uzun zamandır ilk defa özgürlük hissini kucaklıyordum. Ben buydum işte, durmadan ev alış verişi yapıp çeyiz dizmek için varını yoğunu ortaya kadın o kadın değil.
Şimdi diyeceksiniz. Bu kadar özgür olmak istiyorsan neden evlilik arifesindesin?
Büyük bir telaşın arasına sürüklendim ve buna bile bile göz yumdum.
Etrafımda ki neredeyse herkes bana bakıyordu. Bir kısmının acaba bir dizi çekiminde mi diye sorduğuna yemin edebilirdim. Bazı çocuklar elleriyle beni işaret edip annelerine gösteriyor, bazıları ise nedendir ki bilinmez kamerayla beni çekiyorlardı.
Sanırım herkes düğünden falan kaçtığımı sanıyordu.
Asıl kaçtığım şey düğün falan değil, tüm bu karışıklıktı. Hiçbir şey benim istediğim gibi gitmiyordu!
Ve...
Korse yüzünden koşamıyordum bile!
En sonunda AVM'den çıkıp, bir parkın yanında durmuş ve küçük nefesler alıp verirken ellerimle korseyi hiç değilse biraz gevşetebilmek adına arkama uzanmıştım. İnanın, hayatımda verdiğim en büyük çabayı verdim o an. Ellerimi arkaya uzatabilmek adına bir direğe yaslanmaya çalıştım ancak ayağım tökezledi, tam düşecekken dengemi toparladım.
En sonunda yapamayacağımı anlayınca bıraktım ve ağlamaya başladım.
Oyun parkının yanında, iğrenç bir gelinlik giyip ağlayan, sarı saçları darmadağın olmuş bir kadın düşünün. Nefes alamayıp can çekişir gibi kısa nefesler alıp vermeye çalışıyor, e bunun sonucu boğazından hırlar gibi sesler tüm parka yayılıyor... Ve onun önüne dizilip izleyen 10'a yakın çocuk var.
Bundan daha kötü ne olabilir ki diyoruz şu an ikimizde.
Arabasını hemen önüme park edip sürücü koltuğundan çıkarken o an; işte tam o zaman diliminde yok olmayı diledim. Onu görür görmez elimle ağzımı kapayıp içimden defalarca kez tekrarladım.
"Buradasın demek." dedi Güven sırıtarak. Çocukların arkasında durup yüzüme baktı ve gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Düğüne 2 hafta var sanıyorum. O gün kaçabilmek için şimdiden plan yapmaya mı başladım?"
"Git şuradan!" diye bağırdım. Bunu dedikten birkaç saniye sonra çocuklardan bir kaçının, "Ne kadar çirkin bir gelin." diye mırıldandığını duydum. Oralı bile olmadım. Karşımda Güven olmasa o çocukla büyük bir kavgaya tutuşacağımı tahmin edebiliyordum.
Derin bir nefes almaya çalıştım; kaburgam düğümlendi, böbreğim bacağıma aktı. Anlayacağınız evrim geçirdim. Öksürmeye çalıştım nefes veremiyordum bile.
"Abi sen damat mısın?" diye sordu çocuklardan biri.
"Allah korusun deli fişek!" dedi Güven ve bana doğru döndü. "Kulağa ne kadar dehşet verici geliyor değil mi Mevsim?"
"Güven..." diye mırıldandım dişlerimin arasında. "Ben... ben."
"Ne?" dedi gevrek gevrek gülerken.
"Abla ölüyo galba." dedi çocuklardan biri bozuk türkçesiyle. Ellerimi belime koyup bir adım gerilerken Güven kötü bir durumda olduğumu sonunda anlamıştı. Geri çekildi ve çocukları yanımızdan kovup tam önümde durdu. Elini anlıma koyarken hızla elini itip yüzümü buruşturdum.
Kafamı salladım yavaşça. Birlikte arabasına doğru ilerleyip çocukları orada bırakırken kolumu tuttuğu elini arkaya doğru çekip onu durdurdum. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı.
"Nefes alamıyorum." dedim yutkunup gözlerimi kaparken. Vereceği tepkiyi o kadar iyi biliyordum ki... Onun her mimiğini, bir olaya karşı vereceği tepkiyi kısacası her yapacağı şeyini önceden tahmin edebiliyordum.
"Gelinlik..." dediğimde tek gözümü açmıştım. Düşündüğüm oldu ve gülmeye başlayıp bana baktı.
"Gelinlik?" diye beni tekrar edip gülmeye başladı. "Sen o yüzden fındık yutmuş solucan gibi debeleniyordun?"
"Gülmeye son ver." derken elimi korseme koydum. "Arka ipleri gevşetmen lazım."
Gözünde sanki gülmekten yaş gelmiş gibi silip gevrek gevrek sırıtmaya devam etti. "Büyülü kelimeyi söyle."
"Senden yardım isteyenin a...." durdum ve küfür etmemek için derin bir nefes alıp gülümsedim. "Allah belanı versin."
Güven sırıtmaya devam etti. "Senin de. E eee?" dedi kaşlarını kaldırdı.
Zar zor öksürürken , "Lütfen." dedim zorla. Kafasını eğip gözlerimin içine sırıtarak bakıyordu. Tam o an elimde koca bir sopa belirdi. Onun her gün özenle baktığı güzel yüzünü darmadağın etmeyi hayal ettim. Nedense bu hayal içimde ki bir tarafımı tatmin etmişti.
"Gerçekten," dedim gözlerimi kısarak ve bir adım gerileyip ondan uzaklaştım. "Ölmek istiyorsun."
Gelinliği gözüyle işaret edip, "Bence kimin önce öleceğini tartışmayalım," diye mırıldandı ve tek elini ensesine götürüp arabasının kaputuna kalçasına yasladı. Bu hali eminim birçok kızı etkilerdi. Açık renkli kumral saçlarının bir kısmı alnına dökülüyordu. Yeni yeni çıkmaya başlayan açık renkli sakallarına kaydı gözüm ve içten içe gülümsedim. Daha küçücük bir çocukken tıraş olmaya çalıştığı günler geldi aklıma.
Güven kahkaha atıp kafasını arkaya yatırdı ve bana baktı. "Ne demen gerektiğini biliyorsun, beni uğraştırma."
Biliyordum ancak dilim varmıyordu. Tekrar içime bir nefes çekmeye çalıştım ancak zorla öksürük tutunca Güven daha şiddetli kahkaha attı. Öne de eğilemiyordum, sinirle kafamı ona çevirdim ve gözlerimi kıstım.
"İyi dinle," dedim son gücümle. "Bu hayatta 2. ve son kez duyacaksın."
Güven dudaklarını birbirine yapıştırdı ve kafasını salladı.
"Haş..." durdum ve gülmemek için direndim. "Haşmetli..."
Güven koca bir kahkaha attı. Koluna sertçe vurdum ve gözlerinin içine baktım.
Güven önümden çıktı ve gülerken yere doğru eğildi. Her ne kadar ciddi durmaya çalışsam da bu lakabın nereden geldiğini bildiğim için bende ciddi duramıyordum.
"Siktir," dedi Güven. "2 senedir duymuyordum bunu."
"O kıza ne oldu acaba neydi adı, Kamuran?"
Bahsettiği kız Güven'i üniversitede görüp platoniği olmuş bir kızdı. Ve ne yazık ki benim yakın arkadaşlarımdan biriydi. Güven'i tanıyıp güvenilmeyecek bir adam olduğunu bildiğim için yüzlerce kez Kamuran'a ondan uzak durmasını söylemiştim ancak ne yaparsam yapayım o durmamıştı. Ve ben bunu kızın telefonundan Güven'le yaptığı cinsel konuşmaları okurken anlamıştım.
Yani anlamışsınızdır Güven'in neresine haşmetli dediğini.
"Allah belanı versin!" diye bağırdım. "İğrençsin."
"Benim ne suçum var ya, kız resmen beni taciz etmişti!"
"Her neyse!" diye bağırdım. "Aç artık şunu."
Güven yavaşça arkama doğru yaklaşırken ellerimi belime koymuştum. Aslında bu halimi sevmedim desem yalan söylemiş olurdum. Nefes alabilseydim sorun çıkarmazdım, yalnızca beni su aygırı yerine koymuş kadını pataklama hayali kurar kendimi rahatlatırdım o kadar. Kilo vermeye falan ihtiyacım yoktu, aç kalmaya dayanamıyordum.
Güven elini belime koyunca hızla eline vurdum ve bu yaptığımla onun güldüğünü duydum.
"Sakin ol şampiyon, yalnızca ip."
"O ipi elime dolar boğarım seni."
Güven, arkamdan omuzlarımı tutup sağ omzumdan kafasını bana yaklaştırdı. Yüzümü ona çevirirken gözlerini büyütmüştü ve yeşil renkli gözlerini daha da net görmeye başlamıştım. Ne zaman gözleri bu rengi almıştı? küçükken açık renkli olduğunu hatırlıyordum ancak hiçbir zaman onun gözlerine dikkatle bakan biri olmamıştım.
"Düşünsene beni boğarak öldürüp, üstündeki gelinliği bana giydirip, gözlerimi kaşıkla oyup çalılıkların arkasına attığını."
"Sana fantezini anlat dediğimi hatırlamıyorum," dedim gözlerinden hızla gözlerimi ayırırken. Nefesini dışarı üfleyip kıkırdadı.
"Evet bebiş," dedi ve ipin bir kısmını gevşetti. Derin bir nefes çekip gülümsedim. Ben bunları yaparken o çoktan arkamdan çıkmış ve tam önüme geçmişti.
"Bugünkü sıçış hikayemizin sonuna geldik."
"Aynen." diye mırıldandım ve yerimde birkaç kez kıpırdayıp özgür olmanın tadını çıkardım. "Gidiyorum ben."
"Kaşık bulmaya," dedim ve gözlerini işaret ettim. "Malum göz oymak için bulunamaz bir nimet."
Güven yine kahkaha attı ve arabasının sürücü koltuğuna doğru ilerledi. "Atla seni bırakayım."
"Olmaz." dedim annem ve kayınvalidemi aklıma getirirken. Şu an kaçtığımı düşünüyor olmalıydılar. Haklılarda gerçi, ciddi ciddi kaçmıştım. Hem de gelinliğin parasını bile daha ödemeden.
Güven, "O pezeberk nerede?" diye sorduğunda elimi yumruk yapıp sinirle ona baktım.
"Her neyse aynı şey," dedi ve arabayı gösterdi. "O göt seni yalnız mı bıraktı."
"Ahh çok üzgünüm," dedi Güven ve arabanın kapısını geri kapatıp gözlerini yine bana çevirdi. "O çok sevgili nişanlın olan kodoşa göt dediğim içim çok üzgünüm."
"Bak onun yanında böyle konuşursan öldürürüm seni."
Elini kaldırdı ve dudaklarına bir fermuar çekiyormuş gibi parmaklarını hareket ettirdi ve tekrarladı. "Eeee nerede o?"
"O nasıl doktorluk yapıyor ya," dedi ve benden cevap beklemeden devam etti. "O beyinle nasıl sektöre tutunuyor anlamıyorum."
Hızla "Senin gibi boş gezenin boş kalfası değil o!" dedim dişlerimin arasından.
"Bir kere ben boş gezen biri değilim. İşim var benim."
Güven'i çocukluğumdan beri tanıdığım için yaptığı her şeyi biliyordum. İlk okula, liseye, üniversiteye bile aynı yere gitmiştik. Üniversitede okuduğumuz kampüsler dahi aynı yerdeydi... Bazen bunun kader olduğunu düşünürdüm. Allah'ın bana verdiği bir ceza, kefaret gibi bir şey.
O işletme ben ise Türk Dili Ve Edebiyat'ı bölümü mezunuydum. Bir yıl önceye kadar dershanede öğretmenlik yapıyordum ancak işten bir sabah aldığım mail ile çıkarılmıştım. KPSS'de başarılı olamayacağımı bildiğimden Ales'e girmeyi düşünmüştüm. Şu an hem evlenmeye hem de sınava hazırlanıyordum anlayacağınız. Gerçi evlilik kısmı biraz daha ön plandaydı.
Güven ise mezun olduktan sonra ne iş yaptığını hiçbir zaman söylememişti. Ailesinin durumu her ne kadar iyi olsa da onlardan hiçbir zaman para almadığını biliyordum. Üniversite zamanlarının çoğunda ya yurtta ya da benim ailemle yaşadığım evde geçirmişti. Ailemden biri gibiydi.
Güven gülümseyip, "Anlatsam anlamazsın," dedi ve beni geçiştirdi. "Düş önüme."
"Sende mi geliyorsun?" diye atıldım hızla.
"Aynen, o sokuk herifin iç çamaşırlarını özellikle ben seçeceğim," dedi ve bir an için duraksayıp bana baktı. "O herifle evleneceğine hala inanamıyorum."
Onu dinlemeyip "Arabayı burada mı bırakacaksın?" diye sordum.
O da beni dinlemeyip, "Emin misin?" diye sordu. "Zararın neresinden dönersen kardır biliyorsun."
"Ya eminim eminim! evleneceğim ben onunla."
Birlikte yavaş adımlarla AVM'ye geri yürümeye başladık. Hemen yanımda her iki elini de pantolonunun cebine sokmuş yürürken arada bana bakıyor ve yüzünü buruşturuyordu. Ayağıma batan taşları önemsemeden yalın ayak onu takip ettim. Ciğerlerime giren her bir solukta bir kez daha şükrediyordum.
"Daha 24 yaşındayız, Evlilik ne ya?"
"Sana ne?" dedim hızla. "Ben genç anne olacağım."
"Bir de çocuk," dedi Güven ve kusmamak ister gibi bir hareket yaptı. "O adamdan olacak çocuğa acıyorum."
"Ne?" dedi Güven durup arkamda kalırken. "Bana, bana Güven Altınay'a."
"Bomboş bir hayatın olacak." dedim arkamdan ona bakarken. "Yaşlanınca yanında kim olacak zannediyorsun. O tek günlük ilişkilerin mi?"
"Evet," dedi sanki normal bir şeyden bahsediyormuş gibi. "Geleceğe yönelik planlarım var. Huzur evinin çapkını olacağım."
"Al işte..." diye mırıldandım.
"Mutlu olacak mısın?" diye sordum. Anlamadan AVM'nin arka kapısına gelmiştik bile. bana cevap vermeyince konuşmaya devam ettim. "Ciddi anlamda mutlu olacak mısın diyorum yani. Hasta olduğunda senin ateşini düşürüp başında bekleyen bir kişi olacak mı? Ya da sevincini seninle hissedecek biri?"
Güven bu söylediklerimle kapının önünde duraksadı. Yine kafamı çevirip ona baktığımda yüzünde değişik bir ifadenin olduğunu gördüm. Daha önce görmediğim bir ifade...
"Ne oldu Güven Bey..." dedim gülerken. "Söylediklerim seni etkiledi mi?"
Beni yine dinlemeden "Mutlu musun?" diye sordu bir anda.
Gülüşüm kesildi. Öylece Güven'e bakmaya başladım.
Bu soruyu uzun zamandır ilk defa duyuyordum.
Arkamdan Kayınvalidemin, "Mevsim!" diye bağırdığını duydum ancak gözlerimi Güven'den ayırmadım.
Benim nasıl hissettiğimi bilecek kadar tanıyordu beni. Cevap versem ona doğruyu söylemeyeceğimi biliyordum. Güven gözlerini bir zaman sonra benden çekti ve omzumun üstünden bana seslenen iki kadına çevirdi. Yalnızca benim duyabileceğim bir sesle gülümsedi ve bir adım atıp yaklaştı;
"Önünde koca bir hayat var ve kalem senin elinde Mevsim. Hayalleri bir kenara bırak, gelecek için değil şimdi için yaşa."
-
Okur Yorumları | Yorum Ekle |