4. Bölüm

ACININ GÖSTERİMİ

Hazal Şirin Aydın
grilt998

Bir çocuğun hayal rehberi

Yanlış

Bir kızın vazgeçilmiş hayalleri

~*~

Öğretmenimiz bize bir ödev verdi anne. Saat yapmamızı istedi sana gösterdiğimde çok beğendin. Çok başarılı olacağımı söyledin.

Sana söz anne çok başarılı olacağım.

Seni seviyorum.

Yanlış. Hepsi Yalan.

Sen benim başaralı olacağıma asla inanmadın anne.

Sana söz verdiğim için değil anne seni yanıltmak için başaralı olacağım.

Ve en büyük yanlış.

Senden nefret bile etmiyorum.

🌙

Oda ne?" Diyen birinin sesini duydum. Elimdeki çipi bir kez daha çevirdim. 512114. Üzerinde yazan buydu. Birde marka ismi vardı. ARDK. Dünya’nın en büyük teknoloji şirketlerinden birinin ismi. Normal üretim işlerinde çip geliştirmeyen bir teknoloji şirketinin ismi. Yavaşça ayağa kalktım. İnsanlara döndüm ve hızlıca onlara baktım.

"Burada sandığımızdan daha da güçlü düşmanlar var. Kadro çok daha büyük. Ölüm isteyen insan sayısı çok daha fazla." Durdum ve korkudan titreyen bir kıza baktım." Kurtulma şansımızsa çok daha az." Dedim.

O an korkudan titreyenler daha çok titremeye başladı. Bense ihtimalleri değerlendiriyordum. Buradan kurtulacağıma dair inancımda umudumda zedelenmişti. Eğer küçücük bir çipi bile bu kadar büyük bir şirket yapıyorsa bu koca yeri kim bilir hangi şirketler yapmıştı? Buradan kimse ölmeden çıkma şansım yoktu ancak kazanırsam ölmezsem bile özgürlüğüme gideceğim bir yerim kalmayacaktı.

Aklımda bir ihtimal daha vardı ama eminliğim yoktu olmayabilirdi. Birileri burda olduğumuzu biliyor olabilir miydi?

İlerden bir çocuğun yanıma geldiğini gördüm ama hareket etmedim. Elimi açıp içindeki çipi aldı. Bir küfür savurdu. Bakışları tekrar bana döndü o an kendimi felaketler senaryosunun içinden çekip aldım. Buraya geldiğimden beri hayatım için herşeyi yapacağımı söyleyen ben ne yapıyordum böyle? Ben kaybedemezdim. Ben yaşayacaksam da tutsak hayatı yaşamazdım bunun yerine ölmeyi yeğlerim gibi saçmalığa asla kapılmayacaktım. Ben yaşayacaktım. Özgür bir şekilde.

"ARDK ne?" Dedi çipi alan çocuk. Ona yandan bakıp yavaşça yere yeniden eğildim." ARDK dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri. Elindeki çipimde onlar yapmışlar." Kızın boynundan çıkan çipi havaya kaldırdım." Bunda öyle ve hepimizin boynundaki çiplerinde öyle. Şuan hepimizin vücudunda bir takip cihazı ve salgılanmaya her an hazır bir zehir var. İçinde dinleme cihazı olamayacak kadar küçük gördüğümüzü görecek kadar gelişmiş bir sürümü de değil. Yani kısacası istedikleri tek şey," elimdeki çiple ayaklandım. "Bir sorun çıkardığınız anda yerinizi saptayıp her şeyi açığa çıkarma durumunuzda o zehirle sizi zehirleyip ortadan kaldırmak." Dediğimde bir sessizlik oluştu.

Yanımdaki çocuk kaşlarını çatmış bana bakıyordu kafasında bir şeyleri tarttığı belliydi. Sonra birine doğru döndü bende baktığı yere baktığımda başka bir çocuğun kafasını salladığını gördüm.

"Her şey iyi güzel hoşta, sen bu kadar şeyi nasıl biliyorsun?" Dedi bir çocuk. Sesin geldiği yere baktığımda sarışın bir çocuk olduğunu gördüm.

"İlgimi çeken konulardır belki teknolojik şeyler he ne dersin?" Dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı ama bir şey demedi." Ayrıca bildiğim tek şey bu değil. Sadece henüz net değiller." Dedim sonlara doğru mırıldanmıştım.

"Başka ne biliyorsun?" Karşımdaki çocuğa baktım." Net değiller dedim." Dediğimde sesim gayet açık ve netti ama o anlamamıştı anlaşılan." Ne olduğunu söylesene şunun. Ne biliyorsun?" Dediğinde sinirlerim yavaş yavaş bana yüklenmeye başlıyordu. Gülümseyerek" kardeşim sen sağır mısın? Net değiller diyorum ne zorluyorsun Allah alla!" Dedim ters ters.

"Sağır falan değilim ama sana inanmıyorum bir şeyleri biliyorsun söylesene madem." İçime derince bir nefes çekip sabır diledim.

"Bana bak geri zekâlı eğer net değiller kelimesinden bir şey anlamıyorsan sana şöyle söyleyeyim siktir git senin öğrenmeni istemiyorum tamam mı oldukça açık değil mi?" Dediğimde çocuk hızlıca üzerime gelip beni ittirmeye çalışacaktı ama kolunu tuttum. Çocuk hala kolunu kıpırdatmaya çalışırken bütün gücünü kullanmadığı için onu tutabiliyordum. Elini geri ittiğimde kaşlarını çatıp ellerine bakmaya başladı. Kafasını kaldırdı.

"Nesin lan sen?" Kaşlarım anlamayarak çatıldığında çocuğun bana katilmiş gibi bakması pekte işime yaramıyordu. "Ne diyorsun sen?" Dedim bende ona aynı bakışlarla.

Çocuk hırsla bir iki adım atıp yakınıma yaklaştı." Sana ne bok olduğunu sordum? Nesin sen? Nasıl bu kadar güçlüsün?" Güç? Alt tarafı kolunu tutmuşken ne gücünden bahsediyordu bu?

"Sen ne gücünden bahsediyorsun ya alt tarafı kolunu tuttuk amına koyayım." Dedim. Çocuk kaşlarını havalandırdı. Şimdi o anlamıyor gibi görünüyordu. Ne bok dönüyordu burada?

"Şimdi sen bana bunu hissetmediğini mi söylüyorsun?" Neyi hissetmemiştim? Neyi bu kadar sorguluyordu.

"Mert kardeşim ne oluyor?" Diyen bir ses duyduk arkadan. Bir adım geri çekilip ismini yeni öğrendiğim çocuğa seslenen kişiye baktım. Bu beşliye kafa tutanlar arasında en baştakiydi. Siyahlı çocuk.

"Ne sikim dönüyor bilmiyorum Akın," gözlerini bana çevirdi Mert." Bu kız gereğinden fazla güçlü. Az önce tüm gücümü kullandım kolumu tutarken ama o hiç zorlanıyormuş gibi değildi." Akın dediği çocuk mert ve diğer herkes bana bakarken İlayda bir adım öne çıktı.

"Onunda bir halt bildiğini sanmıyorum Akın." Dedi ve yanına doğru ilerledi.

Akın denen çocuk gözlerini benim üzerimde gezdirdi." Bence bunun az önceki testle bir ilgisi var." Dediğinde arkadan bir alkış sesi geldi. Hemen Mert’ib elindeki çipi aldım. Elimdeki neşteri köşeye attım ve cesetlerden uzaklaştım. Neden bilmiyorum ama diğer herkeste benimle aynı hareketi yaptı.

Öne çıktığımda arkamdan mert akın ve İlayda’nında çıktığını hissettim. Karşımızda Asya vardı.

"Bravo size aradaki denklemi kuramayacağınızı sanmıştım," çiplere baktığımızı görmüş müydü?" Ama aranızda bir akıllı çıktı o da ilk defa sen değilsin hayret." Diyerek bana baktı. Ardından arkamda bir noktaya baktı akına baktığını varsaydım." Bravo dahi. Az önce arkadaşınızın da dediği gibi size yaptığımız testte psikolojik açıdan ne kadar güçlü olduğunuza dair bir test yaptık gördüğünüz üzere gücü az olanlar öldü bile ancak siz yaşıyorsunuz tabi bunun bir karşılığı olmalı içinizdeki güç ne kadar fazlaysa burada fiziksel anlamdaki gücünüzde o kadar olur. 90 numaranın içindeki alevleri hepiniz gördünüz hiçbiriniz içinizde o kadar fazla alev barındırmıyorsunuz o yüzden aranızda en güçlü o." Dediğinde bana bakmadı. Herkesin yüzünde gezdirdi gözlerini.

Burda en güçlü bendim zekiydim ve cesurum çıkmaya yetecek kadar özelliğim vardı ancak gücüm onların elindeydi daha fazlası hayatım onların elindeydi. Beni zehirleyerek öldürebilirlerdi. Buradan çıkmadan önce şu lanet olasıca çipi yok etmem gerekiyordu.

"Şimdi herkes sıralamasını dinlesin. İlk başta doksan numara Alev Sarıkan. İkinci sırada yirmi bir numara Akın Demir. Üçüncü sırada otuz iki numara Mert Kartviras. Dördüncü sırada 52 numara İlayda Çakır." Ve daha nicesi. Herkesin ismi sırasıyla paylaşıldı bazıları sırasına lanet saydırdı. Bazıları kızların onlardan güçlü olmasını kaldıramadı. Arkada tartışmalar başladı ancak benim kafam orada değildi. Beni öldürmeden çıkarabilecek bir yol arıyordum. Katil olmak istemiyordum ama burada olma amacım buydu.

Sahi acaba o kadar öğrencinin yokluğunu fark etmişler miydi gerçi fark etseler ne olurdu devlet bu işin içinde olabilirdi bir şeyleri gizlemek onlar için ne kadar zor olurdu. Ailelerimiz devlet memurlarının onlara yalan söylemeyeceklerine emin olacak kadar onlara güveniyorlardı.

"Alev!" Diyen bir ses duyduğumda yavaşça yerde olan bakışlarımı kaldırdım. Asya gözlerindeki alevle bana bakıyordu. Dalmıştım sanarım. Kaşlarımı kaldırdım." Evet?" Dedim sakince. Bu sefer kaşlarını çatan o oldu.

"Beni dinlemiyor musun sen?" Başımı iki yana salladım. Ona daldığını söylemeyecektim. "İlgimi çeken başka bir şey vardı." Dediğimde dudaklarında tehlikeli bir sırıtmış oluştu. Ondan korkup her dediğini yapacağımı sanıyorsa çok yanılıyordu.

"Demek öyle. O zaman sana ben konuşurken ilginin başka yöne kaymaması için bir şey önereyim." Dediğinde vücudumda birden bir acı hissettim. Olduğum yerde titrerken olabildiğince ne hissettiğimi göstermedim eğer gösterirsem bundan zevk alırdı.

Kaşlarını kaldırıp bir şey daha yaptı ne bok yaptığını bilmiyordum ama vücudumdaki acı on katına çıktı. Kafamı arkaya atıp inlerken dişlerimi kıracak kadar sıkıyordum. Birinin bana yaklaştığını hissettim.

"Olduğun yerde kal." Diye tıslayan Asya'nın sesini duydum. Birinin homurdanarak yerine döndüğünü duydum ama umurumda değildi acı daha da artmıştı. Kafamı arkaya atmam bile bu psikopata zevk veriyordu değil mi? Kafamı normal haline döndürürken burnumdan akan kanın sıcaklığını hissettim.

"Sen cidden hastasın manyak karı." Dedim tükürürcesine. Asya yüzünde bir tepki oluşmazken sakince acımı biraz daha kuvvetlendirdi. Vücuduma giren sancıyla daha fazla ayakta kalamadım. Bir dizimi yere verdim diğerini oturur pozisyonda bıraktım. Birilerinin bağırarak Asya’ya gittiğini duydum ama sesleri algılayamıyordum. Kulağıma gelen sıcaklığı hissettim. Kanıyordu. Kafam dizime düştü.

Birisi beni sarstı ama bilincim yavaş yavaş gidiyordu ve vücudumdaki acı azalmıyordu." Durdurun onu hemen! Kız ölmek üzere!" Diyen birinin sesini duydum.

Acım bir anda daha fazla arttı. Bir adam bağırıyordu. Nerden geldiğini bilmediğim bir güç ile göz kapaklarım baygınca açıldı. İşitme duyum tekrar yerine geldi.

"Asya," diye seslendim. Bağrışmalar bir anlığına durdu. Bakışlar bana döndü. Akın İlayda ve Mert’in orda olduğunu gördüm. Gülümsedim ama daha çok acıklı bir gülümsemeyi andırıyordu. "Dark'ın sana selamı var. İletmemi istemişti," vücuduma giren ağrıyla inledim." Seni yok edeceğini de ayrıca altını çizmişti ölmeden önce söyleyeyim." Bir anda vücudumdaki sancı belimi bükecek kadar arttı bilincim kaybolurken acı bedenimden çekildi.

.....

"Ne zaman uyanacak bu?" Homurdanma sesleri geldi." Adı var kızın adı." Dedi biri.

"Hayırdır niye rahatsız etti bu seni şimdi?"

"Boş konuşma İlayda adı var dedim sadece."

"Eminsin yani?"

"Yeter İlayda."

Gözlerim ağırdı hem de fazlasıyla baş ağrım katlanılmaz derecedeydi. Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım ama bu zordu." Uyanıyor sanarım." Dedi birisi.

Sonunda gözlerimi açabildiğimde gözlerim kamaştığı için tekrar kapattım ardından bir kaç kes gözlerimi kırpıp alışmaya çalıştım. Nihayet görüntü netleştiğinde tavanı gördüm. Başımı yan tarafa doğru çevirdiğimde yine onlar vardı karşımda.

Mert, İlayda ve Akın.

Onlara boş boş bakarken aynı şekilde karşılık aldım. Bunlar ne arıyordu burada? Ayrıca çok şükür ki ölmemiştim. Hala hayattaydım. Ama tutsaktım.

Başımı diğer tarafa çevirdiğimde üç kişi daha gördüm. Üçü de kızdı biri testten sonra yanıma gelen kızdı ona baktığımda gülümsedi ve yanıma geldi.

"İyi misin? Bir yerin acıyor mu?" Başımı iki yana sallayarak üstümdeki örtüyü çektim. Ardından hızlıca oturur pozisyona geçtim ve komedindeki suyu bardağa doldurup içtim. Burası ilk geldiğimde uyandığım odaydı. Demek ki bir süre bir şey olmayacaktı en azından bir kaç saat.

Bardağı tekrar yerine koyduğumda odadaki masanın üstündeki yemeği gördüm karnım guruldamaya başladığında ses çıkmasın diye hemen masaya doğru ilerledim. Burası benim odam olduğuna göre herhâlde bu yemekte benimdi.

Beynim bir anda bir uyarı gönderdi. Ya zehirliyse? Anımda bu düşünceyi def ettim. Eğer beni öldürmek isteselerdi yemeğe kalmadan işimi bin defa bitirirlerdi. Tepside haşlanmış sebzeler meyveli yoğurt ve yulaf vardı. En azından protein kaynağı boldu.

Haşlanmış brokolileri ağzıma atmaya başladığımda son olanları düşünmeye başladım. Asya kendini kaybetmişti. Artık emindim o kadın kontrol manyağının tekiydi. Öbür yandan ona mesajı iletmiştim. Yıllar önce hiç anlamadığım o sözler şimdi o kadar mantıklı geliyordu ki. Hem belki kurtulabilirdim bile. Dark yerimi biliyordu.

8 Temmuz 2022

Yere bir kez daha kapaklandığımda lanet okudum. Önüme gelen saçı nefesimle geri çekerken bakışlarımı koca cüsseli adama çevirdim. Pis pis sırıtıyordu." Neden bana biraz acımıyorsun?"

Anında ciddileşti. Bende dikilip oturur pozisyona geldim ve sırtımı iplere yasladım. “Ben sana acırsam düşmanların sana acır mı küçük kız?" Ofladım. Bunu çok sık söylüyordu." Ama ortada bir düşmanım yok yani en azından şimdilik. Kimse için tehlike değilim."

"Emin ol yakında en büyük tehlike sen olacaksın." Elindeki eldivenleri çıkarırken sözlerini pek umursamadım o gizemli konuşmayı severdi. Yine aynısını yapıyordu. Çok havalıymış gibi.

Eldivenleri çıkardığımda bana döndü ardından yanıma gelip oturdu. Bir süre boşluğa baktık. Bana döndüğünü hissettim ama ona dönmedim. Sadece dinledim.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Sadece başımı salladım." Sana öğrettiğim alfabeyi asla unutma. Eğer bir gün o alfabede benin ismimi görürsen senden bişey yapmanı istiyorum. Bir mesaj. Karşındakine ileteceğin. Ama gerçekten düşmanın olduğunu sandığın kişiye söylemelisin." Başımı salladığımda devam etti." Ona selamım olduğunu söyle ve," derin bir nefes verdi." Özellikle onu bitireceğimi altını çizerek söyle." Dediğinde ona döndüm ama o ayaklanmıştı bile.

"Ve unutma o mesajı ilettiğinde sen her daim güvende olacaksın. Sadece unutma. Şimdi diğer derse geçelim hadi." Dediğinde ayaklandım. Birlikte boks salonundan çıktık.

Burada olmamın sebebi Dark mıydı? Kurtarıcım aslında düşmanım mıydı? Ortada bir güç savaşı vardı.

"Alooo!" Diye bağıran sesi duyduğumda nerdeyse irkilecektim. Başımı sesin geldiği yere çevirdiğimde ters ters bakmakla yetindim.

"Bakma öyle düşman gibi. İki saattir sesleniyorum hadi onu geçtim sanki biz yokmuşuz gibi tek kelam etmeden yemek yiyorsun ya!" Diye ciyaklayan Mert'e yüzümü buruşturdum.

"Siz ne yapıyorsunuz benim odamda?" Dedim sadece. Mert şaşkınca bana baktı ardından İlayda’ya dönüp beni ona şikayet etmeye başladı. Sahici miydi bu çocuk?

"Görüyorsun dimi beni görmezden geliyor? Biz iyilik yapalım onu kurtaralım, yemeğini getirelim, başında bekleyelim o bize bunu yapsın. Ah ah bitmiş bu gençlik." Gözlerimi devirip son havucu da ağzıma attım. Karnım doymuştu.

"Hey," başımı sese doğru çevirdim." Al giy bunu." Kaşlarımı çatarak ona baktığımda elindeki hırkayla bakıştım. Kaşlarımı çattığımda beni cevapladı." Doktorlar serumdan sonra üşümeye başlayacağını söylediler." Hırkayı elinden alıp üzerime geçirdim." Bu arada dövmelerin güzelmiş." Dediğinde başımı salladım.

Göğsümün ortasının hemen altında bir Medusa dövmesi vardı. Sırtımda da Japonca bir atasözü yazıyordu. Bu arada cidden üşümeye başlamıştım.

İlayda ve diğer herkes odamdaki koltuklara oturdular. Karşımda İlayda vardı. Odadaki diğer iki kız yavaşça odadan çıktılar. Akının onlarla konuştuğunu görmüştüm. Kapının kapanma sesinin ardından İlayda gözlerini bana çevirdi.

"Şimdi bize burada ne halt dönüyor hemen anlatıyorsun." Kaşlarımı kaldırdım. Bunu nerden çıkarmıştı. Onlara hiçbir bok anlatmayacaktım.

"Hadi ya. Bir şey bildiğimi nerden çıkardın?" Dediğimde rahatça arkama yaslandım. Kaşlarını çatarak bana baktı. Sonra derince bir nefes aldı.

"Pekala adım adım ilerleyelim o zaman. Kim bu Dark ve Asya ile olayı ne? Sen onu nerden tanıyorsun?" Dediğinde başımı yavaşça yatağımın çaprazında kalan kameraya çevirdim.

"Dark Asya'yı onun yarattığı ve yönettiği her şeyi tek hamlesiyle silecek biri ve çok kısa bir zaman içinde bunu gerçekleştirecek. Bense onun ileticisiyim buraya onun varlığını bilmeden geldim hala hayatta olup olmadığını bilmiyordum bile ama bir mesaj aldım." Diyerek yavaşça kameraya gülümsedim.

"Ne var orda?" Diyerek ayaklanan akın perdenin arkasında kalan kameraya ilerledi." Hassiktir be, odalarda kameramı var?" Kafasını bana çevirdi." Ve sen bunu biliyordun?" Dediğinde sadece başımı salladım. Akın kamerayı alıp merceğini ayağının altında kırmaya başladı.

"Artık bizi duyamazlar açıkça konuş." Dedi İlayda. "Odada dinleyicide var." Dediğimde gözleri büyüdü.

"Her boku nerden biliyorsun?" Dediğinde dudağımı büktüm sadece.

"Bir ila doksan numara arasında olan herkes lütfen odalarından dışarı çıksın tekrar ediyorum herkes dışarı çıksın." Sanki başka numara vardı. Gözlerimi devirip ayaklandım.

Kapıya doğru yürürken durdum onlara dönmeden konuşmaya başladım. “Size daha fazla bilgi veremem çünkü bende daha fazlasını bilmiyorum." Dedikten sonra dışarı çıktım. Bir numara en başta duruyordu ve herkes sıralanmıştı. Yavaşça en sona doğru geçtim. Odalardan bir kaç adım ileride duruyorduk.

Mert akın İlayda ve... sahi kızın adını bilmiyordum. Bana yardım eden kız ve diğer üçü odadan çıktı ve yerlerine geçtiler.

Kapının açılma sesiyle herkes oraya döndü. Beşli dediğim ekip bugün bir kişi eksikti. Asya yoktu. Dördü aynı anda içeri girdiler ve önümüzde durdular onların ardından beş asker daha girdi ve kapı kapandı.

Kızıl saçlı güzel -adını hatırlamıyordum- bana doğru yürümeye başladı. Arkasından ekibi de geliyordu. Önümde durduğunda baltan aşağı beni süzdü. Elini omzuma koydu." Asya'nın yaptığını duydum bunun için üzgün olduğumu söylemek isterdim ancak," pis pis sırıttı." Hiç değilim çünkü sana tecrübe oldu. Sadece," gülümsemesi silindi." Bu kadar fazla acıya nasıl dayandın orası biraz merak konusu ama sorgulamayacağım." Omzumu pat patladı." Ölmediğin için şanslısın." Diyerek yerine geçti.

"Şimdi," dedi gür bir sesle mikrofonlarla birleşince sesi her yere yayılmıştı ve duyulmama ihtimali yoktu." Sizi biraz geçmişe götüreceğiz." Arkadaki kapı açıldı ve içeriye tekerlekli arabalarla on kadın girdi arabaların içinde şırıngalar vardı. Kadınların ardından içeriye iki adam girdi ama asker değillerdi. Açıkçası ne olduklarını bilmiyordum. Yüzleri tamamen siyah maskeyle kaplanmıştı sadece gözleri açıktaydı kadınlarsa beyaz maskeyle.

Kadınlar çıktıktan sonra kapı kapandı. Adamlar kapının yanındaki dijital ekranlara-eskiden kapıyı açabildiğim yere dijital bir ekran takmışlardı- bir şeyler yazdılar ve kapı tamamen kocaman bir ekrana çevrildi. Adamlar ekranın iki yanında hazırola geçti.

Bizi geçmişe götürmekle neyi kastetmişlerdi? Şırıngalar dev bir ekran? Bizi bayıltacak ve anıların bize işkence etmesini mi sağlayacaklardı? Bundan kazançları ne olacaktı?

“Şimdi ekranda karışık bir şekilde numaralarınız yazacak numarası yazan buraya gelsin." Dedi ve şırıngaların başında durdu kızıl güzel. Ekrana döndüğümde numaralar hızlı bir şekilde sıralarını salıyordu. Ve sonumda bir numarada durdu. 21 numarada durdu. Aman ne büyük tesadüf. Gözlerimi devirirken akın kızıl afetin yanına geldi. Nerden geldiğini bilmediğim bir koltuğa otururken onun oraya nasıl geldiğini düşünüyordum.

Kızıl afet akının boşta olan koluna alkol sürdükten sonra iğneyi batırdı. İçinde ne halt varsa akının damarlarına işlendiği anda gözleri kaymaya başladı ve uykuya daldı yada bayıldı bilmiyordum. Ekrana dönmüştüm ama bir şey gelmeyince tekrar Akın’a döndüm o sırada ikizlerin akının alnına kablolar taktığını gördüm. Bir dakika, ne?

Anılarını bize mi yansıtacaklardı onlar? Hassiktir be, bunu yapmış olamazlardı. Ben ne kadar itiraz etsem de ekran yavaşça akının suratıyla aydınlandı. Ekranın köşesinde bir kaç madde olduğunu gördüm. Dikkatlice baktığımda orda duyguların yazdığını gördüm. Acı. Bunu seçtiler. Bana da böylemi yapmışlardı? Bu kadar kolay mıydı? O iğnede ne vardı? Anılarını nasıl görebiliyorduk anasını satayım neydi bu?

Düşünmeyi sonraya bıraktım. Er yada geç öğrenecektim. Şimdi sadece anılara odaklanmalıydım. Ekranda bir saha belirdi. Akının gözünden. Önce kalan saniyeye baktı ardından gelen topu tuttu. Zaman kaybetmeden atıl yaptı ancak top çemberde dönerken süre bitti. Gözleri bulanıklaşmaya başlarken gözlerinin dolduğunu anlamıştım. Herkes susup büyük bir dikkatle anıları izlemeye başlamıştı.

Maç bittikten sonra soyunma odasına geldi. Suyunu içti. Herkes üstünü değiştireceği sırada soyunma odasına koç girdi. "Bizi yalnız bırakın." Dedi Akın’a bakarken. Herkes odadan çıkarken mert akınla göz teması kurdu. Kalmak istiyor gibiydi ama çıktı. Akın yere bakıyordu. Alt tarafı bir maç kaybetmişti? Bu anılar lisede olmalıydı duygularının tavan yaptığı dönemde o yüzden bu kadar suçlu hissediyordu ve çaresiz. Yani sanarım.

"Yaptığını beğendin mi?" Dedi koç. Kaşlarım çatışırken neyden bahsettiğini anlamamıştım. Akın soyunma odasına giren güneş yüzünden yüzünü buruşturdu sonra gözlerini koça çevirdi. "Sana kaybet diye mi verdim kaptanlığı he!?" Bu sinir neydi? Alt tarafı bir maç kaybetmişti neden bu kadar abartıyorlardı. "Ulusal lige girebilirsiniz seni aptal sen nasıl bir fırsatı kaçırdığının farkında mısın!?" Akın’ı kollarından tutup sarsmaya başladığımda olayı kavramıştım. Ulusal lig he?

"Vay oruspu çocuğu bu yüzden mi çıkardın lan bizi!?" Diyen Mert’in sesi oldukça hiddetli çıkıyordu." O çocuk sanki bilerek kaybetti şerefsiz." Derken İlayda’nın onu tuttuğunu duydum.

"Özür dikerim." Dedi Akın zar zor çıkan bir sesle." Defol git gözüm görmesin seni." Dedi ve silkerek bıraktı akını. Akın hızlıca çıktı soyunma odasından koridordan çıkarken telefonunun sesini duydum. Akın telefonu baktığımda ekranda kalp emojisi vardı gülümsedi ve açtı. Az önce hiç üzülmemişçesine.

"Efendim güzel-"derken sözünü bir erkek sesi böldü." Selin çabuk bebeğim." Diyen ses gergin çıkmıştı ama akında gerilmişti." Selin? Kim o?" Sesli bir soluk duyuldu." Bak Akın ben.. ben böyle bir sorumluluğunun altına giremezdim. Ben üzgünüm ama," akın seslice yutkundu." Ben bebeği aldırdım. Eminim çok iyi bir baba olurdun ama ben gen dediğim gibi yapamazdım lütfe-,"

bir cızırtı sesi geldi o sırada Akın’ın gözünden tuttuğu damlalar dökülmeye başladı." Bak birader bebek mebek bilemem ben kız aldırmış bu kadar. Bir daha asla arama Selin’i." Dedi ve telefonun kapandığına dair uzun bir ses geldi. Akın bir kaç saniye duvara baktı. Ardından bağırarak duvarı yumruklamaya başladı. Sikeyim bu, bu cidden ağırdı.

"Hassiktir be, o bu yüzden mi? Ah," diyen Mert’in sesi acılı çıkıştı." Ah be abi. Ah be kardeşim." İlayda’ya döndü." Bize söylemediği derdi buymuş. İlayda biz, biz bir de kızmıştık ona niye kızla konuşmuyorsun diye ama biz," ağladığını duydum." Biz nerden bilelim be kardeşim." Dedi ardından İlayda’ya sarıldı.

Ekran bir kaç cızıldamanın ardından ana ekrana döndü. Akının alnındaki kabloları çıkarırken gördüğümle şok oldum. Kabloların ucunda iğneler vardı. Sikeyim bu sayede demek. "Az ama sağlam acı çekmişsin koçum." Dedi ikizlerden biri. Kızıl afetinde başını salladığını duydum.

Akın gözlerini yavaşça açarken bir kaç saniye boş boş baktı ardından bakışları Mert'e döndü. Muhtemelen kızarmış gözlerini görünce gözlerini kısıp bir küfür mırıldandı. Mert Akın’a doğru gitti. Akının'da gözlerinin dolduğunu gördüm. Mert akına sarıldı. Sadece bir kaç saniye sürdü ardından Mert elini akının omzuna attı ve yerlerine geçtiler.

Ekranda isimler yeniden karışmaya başladı. O sırada içimden dualar ediyordum. Yalvarırım sıra bana gelmesin. Bedenim gerilmişti kaskatıydım. Ekranda yazan ismi gördüğümde yerimden kımıldamaya hiç niyetim yoktu. Demiştim değil mi? Hayat bana nadiren istediğimi verirdi ve bu o anlardan değildi.

"Alev Sarıkan sıra sende." Dedi kızlar afet ama ben başımı iki yana sallıyordum." Hayatta olmaz." Dediğimde kızıl afet ekranın yanında duran askerlere döndü. Kafasıyla beni işaret ettiğinde adamlar bana doğru gelmeye başladılar. Hayır, bunu yapamazdım. Anılar, onları göremezlerdi. Bunu istemiyordum. Buna hazır değildim. Adamlar yanıma geldiğinde biri yanıma geldiğinde bir adım geri çekildim. Adam sertçe kolumu tuttuğunda beni çekmesine izin verdim.

Kızıl cadının yanına geldiğimde-evet artık adı buydu- ona doğru döndüm." Bunu istemiyorum." Bana tek kaşını kaldırarak baktı." Burada senin istediklerin olmaz." Diyerek beni koltuğa itti. Hala başımı iki yana sallıyordum ama buna engel olamadım. Zihnimdeki anıları engellemeye çalışacaktım ama be kadar başarabileceğim meçhuldü. Kızım cadı koluma iğneyi sapladığında gözlerim aynı anda Akın ile buluştu. Yere oturmuştu gözleri bendeydi ve bakışları... acı doluydu bana acırmış gibi değildi ama acımı paylaşır gibiydi. Düşüncelerime güldüm. Kimse benim acımı paylaşamazdı.

Gözlerim isteğim dışımda yavaşça kapandı.

 

 

Bölüm : 01.01.2025 22:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...