7. Bölüm

GERÇEĞE BİR ADIM

Hazal Şirin Aydın
grilt998

Bir çocuğun hayal rehberi

Yanlış

Bir kızın vazgeçilmiş hayalleri

~*~

Bugün okulda bir kelime duydum anne. Çok merak ettiğim için çıkar çıkmaz sana sordum. Hemen ağzımı kapattın ve kimden duyduğumu sordun.

Üst sınıflardan biri olduğunu söyledim ama sen bana cevap vermedin. Arkadaşım ve annesi ile gittiğimiz için soramadım ama mahallede sordum. Sen sürekli söylememem gerektiğini söyledin ama bana cevap vermedin.

Merak etmiştim. En sonunda güldün. Güldüğünü görünce bende güldüm. Çok güzel gülüyordun anne. Bana dönüp bunun bir küfür olduğunu söyledin çok utandım özür dilerim. Sana söz anne bir daha asla küfür etmeyeceğim ve yine söz anne seni hep güldürmeye çalışacağım.

Yanlış.

Küfür ediyorum anne. Senden sonra hep ettim.

Seni güldürmeye çalıştım anne güldün ama bundan sonra seni asla güldürmeyeceğim olabildiğince acıdan kahrolmanı istiyorum. İçinde cehennemi yaşa anne. Gelip bana yalvar istiyorum. Çünkü sen bana bunun bin katını yaşattın.

🌙

İlahi bakış açısı

İlk eğitimden bir kaç saat sonra. Saat 17:06

"Neler oluyor!" Diye bağırdı sinirle başkan. Sabahtan beri tüm haberlerde okulların katledilmesi haberi vardı. Bütün bağlantılarını kullanmasına rağmen haberleri kaldıramıyordu ve her saniye katlettiği üniversite ve liseler bulunuyordu. Öğrencilerin yurt dışına çıkmadıkları öğrenilmişti, kayıtlardan silindiği.

Herkesin dilindeki soru aynıydı. Kim yapıyordu? Evlatlarını kim öldürüyordu. Cumhurbaşkanı halka açık bir röportaj düzenlemiş ülkeler arası savaşta kendi ülke sınırları içinde isyanı engellemeye çalışmıştı ama başarısız olmuştu. Halk durmuyor Cumhurbaşkanı’na dahi inanmıyordu.

Devlet binaları kundaklanıyordu. Polisler halkı tutmakta zorluk çekiyordu. Hangi aptal yapmıştı bunu? İsyan çıkacağını bilmiyor muydu? Ondan daha önce başkan kendini suçluyordu. Nasıl haberi olmazdı.

Haberlerdeki kırmızı başlık bir anda değişti. Ekrana bir komutanın açıklaması düştü. Büyük başlıkta "Halka Açıklanan Gerçekler" yazıyordu. Başkan televizyona dikkat kesildi.

"Sayın halk," diye başladı sözlerine, yetkinin onunda olduğu belli olan komutan. "Bu gerçeği, öğrencilerin katledildiği gerçeğini ortaya çıkaran ben ve benim timim. Öncelikle sizlerden sakin olmanızı istiyorum. Sakın endişelenmeyin bu saatten sonra devletin en büyük kişisi dahi olsa bu davayı kapatamaz. Kanıtlar elimizde öğrencileri kimin öldürdüğünü bulacağız. Ama sanmayınız ki bu işte devletin tümü var.

Öyle olsa bu konu hiç açığa çıkmazdı ancak devletin tümü bu işte değil.” Aptal bir formalite diye geçirdi içinden başkan. Eğer komutan sözlerine tüm devleti katsa oracıkta can vereceğini en iyi bilenlerdendi.

“Kayıtların silindiğini fark eden devlet büyükleri anında olaya müdahale etti. Bu katliamı her kim yapıyorsa emin olun rütbesi ne olursa olsun cezasını çekecek. Evlatlarınızın yerini belki dolduramayız ama başkalarının evlatlarının ölümünü engelleyebiliriz. Eğer siz devlet binalarına zarar vermeye devam ederseniz halka isyan çıkartma sebebi ile dosya kapatılacak ve belki bir çok öğrenci daha katledilecek, o yüzden sakin olun." Dediğinde bir süre önündeki büyük kalabalığa baktı, binlerce insan vardı ve sessizlik devam ediyordu.

Komutan gülümsedi." Size bir haber daha vermek istiyorum. Ama önce bu konuda anlaştığımız umuyorum." Dediğinde onaylandı." Katledilen her binada aynı sayıda öğrencilerin cesedi yok ve kimlikleri silinmiş, her okuldan yüzden biraz daha fazla öğrencinin kaydı yok. Şüphelerimiz tabii ki var ancak netliğe kavuşmadan onlara ne olduğu hakkında yorum yapmayacağız. Siz sayın halkımız, her daim bilgi aktarımı yapmaya ortadan kaybolan öğrencileri ve katillerini bulmaya devam edeceğiz." Dedi ardından halka selam verip kürsüden ayrıldı.

Halkı görüntüleyen kameralar kapandı ve stüdyoya dönüldü. Bu durum karşısında yorumlar yapıldı. Başkan büyük bir dikkatle bütün yorumları dinledi ancak kendiyle alakalı bir şey duyamadı. Her saniye daha da rahatlıyordu ancak bu telefonu çalana kadar sürmüştü. Üstlerinden gelen bir telefondu.

"Evet efendim.” Dedi korka korka başkan." Sakin ol. Hiç bir şey olacağı yok binayı bulamazlar. Sen bu süre içinde eğitimlere devam et yeter. Kimseye bir şey çaktırmamaları için herkesi uyar, güvenliği de iki katına çıkar. Sorun çıkmasın Zorlu. Yoksa olacakları biliyorsun." Dediğinde başkan hem gerilmiş hem rahatlamıştı.

🌙

Ceren Sönmez

İlk eğitim günü/ Eğitimden bir kaç saat sonra saat 17:06

Haberlerde katliamlar çıkıyordu. Katiller aranıyordu ve bu beni geriyordu. Her şey son grubun gelmesiyle başlamış önce Asya'nın lanet olasıca geçmişinden bir adam selam yollamış ardından öldürmemiz geren kızı öldürememiş içimize bir köstebek sokmuştuk. Bunun olacağını biliyordum. Yakalanacaktık. O kızı öldürmeliydik. Üzerinde belki de sinyal kesicilerin engelleyemediği bir çip vardı. Yerimiz bulunabilirdi.

Kızı öldürmeliydik. Kızı öldürmeliydim. Ancak önümde bir engel vardı. Lanet kızı öldürmemiz yasaklanmıştı. Hem de başkan tarafından. Ne kadar şaşırtıcı ki kız önderlerden biri olmuştu. Başta inanmamıştım ama ilk eğitimin kayıtlarını izlediğimde maalesef ki mecbur kalmıştım.

Silah bile tutamayan kızlar, kızın cesurluğu sayesinde ilk eğitimi tamamlamışlardı. Ne kadar kabul etmek istemesem de o kız olmasaydı hiç birinin cesaret edip oraya gireceğini sanmıyordum. Kız sadece yapmaları gerekeni söylemişti ardından diğer tarafa geçmişti. Herkes onun sayesinde gruplaşmış ve aşamayı geçmişlerdi.

Tek bir ölü beden yoktu. Asya'nın ortak salona gelmesiyle yerimde dikleştim. Keyfi yerinde gibiydi. Rahatça kendini koltuğa bıraktı. Semih'te odasından çıkmış Asya'nın yanına oturmuştu." Nasıl gitti ilk eğitim?" Diye sordu.

"Gayet iyi. Alev denen kız sayesinde herkes cesaret edip içeri girdi. Alev’den sonra ikili grup olarak girdiler. İlk grupta on dört kişi vardı. Arkadaş grubuydular sanarım tam bilmiyorum. Aynı anda nerdeyse beş yüz kişiyi gönderemeyeceğim için sadece iki yüz asker gitti onları da kolayca hallettiler o gruptaki kızlar biraz daha iyiydi.

Ama sonraki gruptaki kızlar baya sorun çıkardı, sonunda anlaştılar geriye kalan yetmiş beş kişi aynı anda girdi. Erkekler kızları korudu kızlar da sürekli olarak silah değiştirmelerinde yardım ettiler. Beş yüz kişi üstlerine gelmişlerdi iyi bile dayandılar. İki kişi ağır yaralı. Altı kişi vurulmuş iki kişi bıçaklanmış onun dışında yaralı veya ölü yok. Gayet iyi gidiyorlar.

Azra'nın grubunda şimdiden on iki ölü var. Mükemmel gidiyoruz doksan kişiden tek kişi dahi ölmedi. Ancak asker olarak çok kaybımız var zaten birlik olarak sayıca düştüğümüz tek test bu. Belki de kaldırmalıyız emin değilim." Dediğinde bir yandan da tabletten not alıyordu.

"Alevin durumu ne?" Asya kaşlarını çatıp ona baktı.

"Nasıl yani?" Semih gülümsedi." Alev yaralanmış mı? Tek gittiğini söyledin." Asya'nın kaşları daha da çatılırken boşluğa bir iki saniye baktı ardından tabletine döndü. Bir dakikanın ardından da "Omzundan vurulmuş. Dizinden de bıçaklanmış. Sağlık ekipleri bildirim göndermemiş çünkü kendi yarayı sarmış. Hasar kaydına geçirilmiş sadece." Dediğinde sesi tereddütlü çıkmıştı.

"Onu sorguya almalıyız. Daha fazla geciktiremeyiz." Dedi Semih. Asya başını onaylarcasına salladığında ayaklandılar, bende ayaklandım. Asya'nın önüne geçtim.

Evet?" Dedi kaşlarını kaldırırken.

"Kim bu Dark?" Dedim sadece. Asya cevap vermeden yanımdan sıyrılmaya çalıştı ama kolundan tuttum. Kolunu tutuşum sertleştiğinde bana dönmesini sağladım." Kim dedim Asya?" Gerçekten neyi saklıyorlardı bu kadar? Başkan gizli iş yapmazdı en azından benden. Neden şimdi cevap alamıyordum." Eğer bilmen gerekseydi bilirdin Ceren, sakın bir daha bana hesap sormaya çalışma." Deyip kolumu itti. Onu tekrar tuttum.

"Eğer bir daha senin yüzünden ölüm tehlikesine girersem Asya emin ol ölümün benim elimden olur." Dediğimde sesime ciddiyetim yansımıştı.

Asya'nın yüzü bir anlığına pişmanlığa bulandı." Emin ol eğer öyle bir şey olursa senden önce ben kendimi yok ederim." Dedi ardından dönüp kapıya ilerledi." Sorguya yarım saat içinde başlarız izlemek isteyen gelebilir." Dedi ve çıktı. Semihte beklemeden peşinden gitti.

Nedense geçmişten gelen bu adamın katliamları ortaya çıkardığını düşünüyordum, her şey sorgudan sonra netliğe kavuşacaktı. Bende odadan çıktım ama sorgu odasına gitmedim. Asansöre girdim ve iç cebimdeki başkanın kartlarından birini okuttum. Asansör başkanın katına sadece bu kart ile çıkıyordu.

Kapılar açıldığında içeride kimse olup olmadığına baktım kimseyi göremeyince içeri girdim. Başkan koltukta oturuyordu beni gördüğünde gülümsedi." Gel Ceren’im." Dedi. Yavaşça yanına gittim ve kucağına çıktım. Ellerimi omuzlarına koyduğumda oda elini belime sardı. Keyfi yerindeydi. Güzel.

Ona yaklaşıp küçük bir öpücük kondurdum. "Neler oluyor Ahmet?" Dedim. Gülümsemesi yavaşça söndü." Bilmiyorum Ceren inan bilmiyorum ve bunu konuşmak istemiyorum. Sadece benimle ilgilensen?" Dedi. Gözleri üzerimde gezinirken içimden gözlerimi devirdim. Bilgi kaynağım olmasan yaşlı bunak inan hiç çekinmeden seni öldürürdüm.

Bana yaklaşınca onu omzundan geri ittim. Bakışları gözlerime çıktı. Ona yaklaştım. "Önce bana Asya ve Dark denen adamın arasındaki ilişkiyi ardından Dark’ın kim olduğunu anlatırsan inan bana seninle çok iyi ilgileneceğim." Nefesimi yüzüne vererek konuşmam onu tahrik etti. Tamda istediğim gibi.

"Pekala, anlatacağım." Dedi ve beni kucağından indirdi. "Asya ve Dark lisede sevgiliydiler. Güzel bir ilişkileri de vardı. Dark doğum günlerini sadece ailesiyle kutlardı ama ailesi annesinin kardeşinin ölümüyle şehir dışına çıkmıştı. Asya'da Dark’ın doğum gününü yalnız geçirmesini istemediği için doğum gününü kutlamak için evine gitmişti. Dark’ın bir kızla arabaya bindiğini gördüğünde onları takip etmiş. Yıkık dökük bir binaya gelmişler. Asya takibe devam etmiş. Bir adama işkence ettiğini ardından öldürdüğünü görmüş. Başta korkmuş ama Dark onu ikna etmiş." Omuz silkti." Aşk işte her şeyi kabul ediyor.

Her neyse, ilişkileri bir iki hafta daha güzelce gitmiş ama Asya kaçırılmış. Eli kolu her yere uzanan Dark bir türlü Asya'yı bulamamış. Bir ay geçmiş. Asya Dark'ı aramış ne hikmetse Dark’ta Asya'yı sormak için karakoldaymış-Asya'nın ailesi gitmiş polise- onu aradığında hemen GPS'e bakmışlar ama Asya kaçırıldığı evdeki herkesi öldürmüş yolu bilmediği için yaralı bir adamı almış yanına Dark karakolun adını söylemiş.

Asya geldiğinde ona bakamamış, ailesi hemen hastaneye götürmüş. Ağır işkence görmüş bir süre de özel odalarda kalmış. Uyandığında Darktan ayrılmış. Mahkemede nefsi müdafaadan dolayı ceza almamış. İki hafta sonra Dark sarhoşken bir mesaj almış Asya'dan.

Asya buluşmak istediğini, gönderdiği konuma gelmesini söylemiş. Dark ayık kafada değilmiş bakmamış adrese taksiyle bir depoya gelmiş. Şüphelenmiş ama içeride Asya'yı görünce uçup gitmiş aklındaki düşünceler. Asya’ya sarılmış Asya'da karşılık vermiş ama sarılırken iğne vurmuş. Geçici süreliğini hareketlerini azaltan bir iğne. Yavaşça yere yatırmış. Neden yaptığını sorduğunda arkasından Dark’ın ciddi düşmanlarından biri gelmiş. Benim için demiş. İnanmamış ama Asya inatla ben yaptım demiş.

İnanmak istemese de inanmış. Onu depoda bırakıp çıkmış Asya. Dark’ın o büyük düşmanı bizim ortaklarımızdan biri, o gün Asya eğitmen olarak buraya geldi. Bu olaydan iki ay sonra Dark Asya'nın nerde olduğunu öğrenmiş düşmanının da burada olduğunu görünce iyice delirdi, çeşitli şekilde zarar verdi herkese ve hala intikamını almadığını söylüyor. Aralarındaki ilişki bu Dark’ın kim olduğu ise bir muamma, kimlikte bile sadece Dark yazıyor. Soyadı yok doğum tarihi sahte, anne baba adı sahte."

Başımı sallarken hiçte böyle bir hikaye beklemediğim için şaşkındım. Asya'yı bir kere bile bir erkekle görmemiştim. Duygusuz olduğuna inanırdım ama işe bakılırsa "insan dünyada bir kere aşık olur" sözü doğruydu. Dark denen heriften sonra kimseyi istememiş yada inancı kalmamış olabilirdi.

"Kim bu Dark’ın düşmanı bizim ortağımız?" Dediğimde bana döndü. Dudaklarının titrediğini gördüm. Bakışları hüzünlenmişti.

"Enes Zorlu. Kardeşim." Anılar beni içine çekerken boğulduğumu hissettim. Karma denen şey bu muydu?" Ölen kardeşim."

Benim öldürdüğüm kardeşi. Gözlerindeki hüzün silindi ve arzuyla parladı." Şimdi gel buraya." Deyip beni yanına çekti.

🌙

Alev Sarıkan/ İlk eğitim sonu saat: 15:52

Havalandığımı hissettiğim anda gözleri açtım. Kafamı kaldırdığımda Mert’in kucağında olduğumu gördüm." İndir beni." Dediğimde bakışları bana döndü ama ben çoktan yere basmıştım. Oda kollarını benden çekti.

"Uyumuştun o yüzden almıştım seni." Dedi. Etrafa bakarken kimsenin olmadığını görmüştüm. "Anladım. Herkes nerde?" Deşiğimde bana tuhaf tuhaf baktı. Başımı ne oldu dercesine salladığımda güldü.

"Eğitim bitti Alev. Herkes geçti." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Cam duvar nasıl olduğunu bilmediğim şekilde ses geçirmezdi o yüzden duymamış olmalıydım." Ölen var mı?" Bunu bu kadar kayıtsız söylemem beni bir an ürpertti.

"Hayır sadece yaralananlar var onlarda sağlık ekiplerine gittiler. Biri senin yarana da baktı sargıyı da değiştirdi sıyırmış sanarım. İyileşmesini bekleyecekmişsin hayati bir şey yokmuş. Ne ironik ama, hem resmen ölmemiz için bizi bir eğitime sokuyorlar hemde ölmememiz için bizi iyileştiriyorlar." Histerik bir şekilde güldü.

"Öyle," dedim bende gülümseyerek." Hadi gidelim bizde." Dediğimde yürümeye başladık. İki asker yanımıza gelip gözlerimizi bağladı. Sessiz bir şekilde ilerledik. Gözlerimdeki bant çıkarıldığında beyaz alan gözlerimi kamaştırdı. Gözlerim alıştığında içeri girdim. Odama yönelecekken biri bana seslendi.

"Alev buraya gelsene!" Sesini nasıl bu kadar yüksek çıkarıyordu bu kız? Başımı salladım susması için. Başım fena derecede ağrıyordu. Bir iki dakika oturup kalkmak en iyisiydi. Duvar dibinde oturan gruba doğru ilerledim. Eğitimi bitiren gruptaki herkes buradaydı. Ekstra biri yoktu. Tek boş yer Hiray’la bir çocuğun arasındaydı bende oraya geçtim.

Karşımdaki sarışın çocuğun bakışlarına karşılık verdiğimde ağzını açtı." Sana bir şey soracaktık." Dedi.

Hira uyarıcı bir şekilde," Tuna." Dedi. Çocuk omzunu silkip tekrar bana döndü. "Sence neden buradayız? Yani okulda iki bine yaklaşık öğrenci vardı ama sadece yüz kişi kurtuldu sence neye göre seçildik?" Dediğini kaşlarımı havalandırdım ve omuz silktim.

"Bunu bende düşündüm ama bir sonuca varamadım bilmem fark ettiniz mi ama o gün asansördeki herkes burada." Dediğimde birden arkasını dönüp açık alandaki öğrencilere baktı.

"Sikeyim, cidden hepsi burada." Tekrar bana döndü. "Sence buradaki herkes o saatte asansörlere binenler olabilir mi?" Dediğinde bende şüphelendim." Bir şey soracağım ama emin değilim," hepsi bana döndü." Katliam sırasında uyuyor muydunuz yoksa saklandınız mı?" Dediğimde hepsi bir süre düşündü.

"Ben uyuyordum."

"Bende.”

"Bende öyle."

"Hadi be cidden mi? Bende uyuyordum."

"Asansörde bir şey olabilir mi? Bayıltıcı gaz falan çünkü bende uyuyordum."

"Hadi be, herkes uyuyor muydu yani şimdi?" Diyen bir çocukla herkes başını salladı. Asansörde bir şey vardı bu artık net sayılırdı ama önce buradaki herkesin asansörde olup olmadığını öğrenmeliydik. Tuna'yla bakışlarımız kesişti ve ikimizin de aynı şeyi düşündüğünü anladım.

Aynı anda ayaklandığımızda diğerleri arkamızdan ne olduğunu sormuşlardı ama cevap beklemeden herkes arkamızdan geldi. Kapının önünde durduğumuzda zaten herkes bize bakıyordu. İlgilerini çabuk çekmiştik? Telefonlarının şarjları bit- Sikeyim. Telefonum yoktu. Kimsede yoktu. Ne zaman almışlardı? Ve ben bunu neden yeni fark ediyordum.

Çünkü telefona bakacak boş vakti hiç bulamadın.

Evet. Bu doğruydu. İlgimi tekrar önümdeki insanlara verdim." Size bir şey soracağız." Dedim sesimi yükseltirken." Lütfen herkes cevap versin çünkü bu neye göre seçildiğimizi bize açıklayabilir." Dediğimde yerde yatanlar dahi ayaklandılar." Katliam günü herkesin dersi saat sekizde miydi?" Dediğimde bir süre uğultular oldu sonunda herkes evet diyerek onayladı." Pekala, dersinizin olduğu sınıfa asansörleri kullanarak mı çıktınız?" Yine bir uğultu.

"Nasıl saatleri tutturup bindiğimiz şeye kadar bilebilirsin?" Dedi zayıf narin bir kız. Bakışlarım ona döndüğünde gözlerini kaçırdı sanarım onlara biraz sert bakıyordum." Çünkü ben ve arkamdakiler yanındaki kızıl, arkamdaki gözlüklü çocuk onun yanındaki iki kız hepimiz asansörle sınıflarımıza gittik ve ne hikmetse katliam yaşanırken hepimiz uyuyorduk.

Bu ilgimizi çekti hepimizin aynı saatte dersi vardı hepimiz asansörlerle sınıflara çıktık ve eminim bir çoğunuz katliam yaşanırken uyuyordunuz. Değil mi?" Dediğimde yine onaylandım. Evet kesinlikle asansörlerde bir şey olmuştu.

"Asansörde bize ne vermiş olabilirler, biz nasıl fark etmedik anlamıyorum. Hissedememiz normal mi Alev?" Dediğimde kaşlarımı çattım. Ben nerden bilecektim? Kimyacı değildim?

"Eh, üzgünüm ama kendini fark ettirmeyen bayıltıcı gazlar pek ilgi alanım değil Tuna." Dedim oda bana özür dilercesine baktı.

"Aslında öyle bir gaz var." Dedi gözlüklü bir çocuk, ona baktığımızda devam etti." Adı Klorofom. Solunduğunda ya da yutulduğunda güçlü bir anestezik ve yatışdırıcıdır. 1980'lere kadar oldukça sıklıkla kullanıldı. Ancak belirli bir ölçek tamamen ağız yoluyla aldığında sizi bayıltır. Şöyle düşünün ameliyat esnasında size maske takarlar o maske doğrudan ağızla temastadır bu sayede sizi bayıltır ve ameliyat esnasında tekrarlı olarak verilir siz ise asansörde verildiğini söylediniz doğrudan ağız yoluyla bir temas yok ve hepinize yetecek kadar klorofom verilmesi hepinizin o asansör içinde ölmesi demektir. Klorofom dışında kullanımı onaylı anestezik bayıltıcı yok." Harika olmayan bir gaz arıyorduk.

"Farklı bir şey beklemezdim zaten. Adamlar anılarımızı görecek özel bir teknoloji yaratmış, kesin gazı da onlar yapmıştır." Dedi kıvırcık saçlı bir kız.

Evet kesinlikle herkesin ismini öğrenmeliydim, değişik lakaplar takmak hoş değildi.

"Nasıl bayıldığımızı es geçin. Neye göre seçildiğimize odaklanın söylediğinize göre eğer o asansörlere binmeseydik ölmüş olacaktık öyle mi? Tanrım, bu nasıl bir saçmalık böyle." Dedi İlayda. Aslında oldukça mantıklıydı.

"Pekala size bir şey söylemeliyim. Ben o gün asansöre falan binmedim. Ama derste uyudum bu nasıl olabilir." Diyen Mert’le kafamdaki bütün ilerleme yerle bir oldu. "Bir şeyleri çözdük derken hiç ilerleyememek çok kötü." Serzenişim haklıydı.

"Bence bir şeyler düşü-" İlayda’nın sözü arkamızdaki kapının açılmasıyla bölündü. Semih ve Asya kapının arkasından görüldüler. Gözleri hepimizin üzerinde dolandıktan sonra bize alaycı bir şekilde baktılar.

"Ne o," dedi Asya gülerken." Kurul toplantısı mı yapıyorsunuz." Alaycılığı sinirimi bozdu. "Yok," dedim bende gülerken." Dark’ın kim olduğunu anlatıyordum." Dediğimde Asya'nın alaycı gülüşü solarken benimki canlandı. Onu huzursuz etmek hoşuma gitmişti.

Tek kaşını kaldırıp beni süzdü." Öylemi yaralı yönetici. O zaman gelip bana da anlatsana şu Dark kim." Eliyle arkasındaki askerlere beni gösterdi." Alın şunu. Yönetici bizle geliyor. Anlatacakları varmış." Askerler yanıma gelirken kasılmadım bile, zaten bunu bekliyordum. Kolumu tuttukları gibi beni ileri sürüklemeye başlayan askerler canımı yakıyorlardı ama ses etmedim.

Gözlerim bağlandığında dört kat aşağı indik. Kaç katlıydı bu bina? Biz kaçıncı katta kalıyorduk acaba? Şimdiden kafamda krokiyi oluşturmaya başlamıştım. İki yere gitmiştik ama buda bi şeydi burada uzun zaman geçirecektim ama sonunda kurtulacağımı biliyordum. Zaman bana lazım olan tek şeydi.

Durduk. Yanımdaki askerler kolumu bıraktılar. Arkamdan biri beni itti. Açılan kapıdan içeri girdiğimde gözümdeki bandı çıkardım. Burası sorgu odasıydı. Yavaşça sandalyeye geçip oturdum. Asya bana bakıyordu.

"Öylece bana her şeyi anlatacak mısın?" Dediğinde kaşlarımı çattım." Hayır, bunu da nerden çıkardın? Sana hiç bir şey anlatmayacağım." Asya güldü. Semih'in arkamda bir şeyler yaptığını duyuyordum ama oraya dönmedim." O zaman tatlım o sandalyeden kalk oraya sadece her şeyi anlatmaya hevesli olanlar oturur. Sende zor yolu çözeceksin ve sandalyeye oturmayacak, zincirlere bağlanacaksın." Dediğinde yutkundum. Gerçek yüzlerini istiyorsun mi Alev? Al buyur. İşkence zamanı.

Lanet olsun.

🌙

Sonraki bölümden bir kesit.

"Buralar şimdi yangı yeri, yokluğun yangının Alevi söyle gitmenin sebebi neydi?

Gözlerimi kapatsam yüzünü görür müyüm ? Gündüzleri uzatsam, geceler bir kördüğüm.

Kapıları kapatsam, yalnız üşür müyüm?"

O adam bu sözleri çok güzel söylediği için mi kapıları kapattın anne?

Ama bak şarkılarda da geçiyor kapıları kapatırsan yalnız üşürüm.

Ama sen zaten bunu biliyordun. Hiç mi için acımadı anne?

Hiç mi? Azıcık bile mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 10.02.2025 19:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...