
8 martınız kutlu olsun 💖 Keyifli okumlar...
Eve gelmiştik. Çok içmiştim ve üstüne bayılmıştım. Asla kendimde değildim. Duş alsaydım, Demir’e ayıp olur muydu?
Evet ayıp olabilirdi. Bu yüzden vazgeçip içeriye, Demir abinin karşısındaki koltuğa oturdum.
Hiç bir şey söylemedim. O da söylemedi. Öylece duruyorduk.
”Kahve ister misin?” dedim en sonunda.
Gözleri gözlerime tırmandığında, yalnızca sert bir sesle “Hayır.” cevabını verdi.
“Peki.” dedim neredeyse mırıldanarak.
O, sert biriydi alışmıştım. En az demir kadar sert. İsmi, karakteriyle uyumluydu.
Demir Sertkaya.
Aklıma abimi, Furkan abiyi, Burak abiyi ve Kürşat’ı getiriyordum. Hepsiyle bir muhabbetimiz vardı. Beni gördüklerinde sarılır, yanaklarımı sıkar, saçlarımı karıştırılardı.
Demir, biz küçükken bile asla sert mizacını bozmazdı. O, net biriydi. Evetse evet, hayırsa hayırdı. Gri yoktu, beyaz ve siyah vardı.
Bu iyi bir şey miydi? Bilmiyorum.
Son iki ayda konuştuğumuz ve birlikte vakit geçirdiğimiz kadar, hayatımızın hiç bir yerinde bu kadar konuşmamıştık.
İzmir’de bile…
Ama şu zamanlarda, o sert mizacını bazen terk ediyordu. Nadirende olsa bunu yapıyordu.
Sanki değişen bir şeyler vardı ama ne oluyordu kavrayamıyordum.
Derin düşüncelerden sıyrıldığımda, ona baktığımı farkettim! Allah beni kahretmesindi. Daha da kötüsü, ona baktığımın farkındaydı!
Tüm bunları ona bakarak düşünmüştüm!
Göz gözeydik. Ben bakışlarımı istemsizce kaçırıyordum. O ise, çatık kaşlarını üzerimden ayırmadı. Beni baştan aşağı süzmeye başladı.
“Bir şey mi oldu?” dedim saçmalayarak. Sırf konuşmak için konuşmuştum.
“Hayır.” dedi yine ve bir kez daha süzdü. İkincisinde yutkunmuştu.
Neden bilmiyorum, utanmıştım. Eteğim sıyrılıp duruyordu zaten. Beğenmiş miydi acaba? Allahım ben ne diyorum? O Demir abiydi!
Demir, abi miydi?
Hissettiğim şeyi tanımlayamıyordum. Oda da gergin bir enerji oluşmuştu. Yutkunmak dahi istemiyordum.
”Neden üstünü değiştirmiyorsun?” dedi.
”Bilmem.” dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.
”Leyla, git üstünü değiştir.” dedi. Bakışları gözlerimden üstüme doğru hafifçe kayıp geri gelmişti.
”Duşa gireceğim o zaman değiştirim diye…” dedim sanki suç işlemiş gibi.
”Tamam git gir duşa.”
”Gireyim mi?”
“Gir?”
“Sana ayıp olmasın?”
”Neden ayıp olsun?”
”Tamam ben gideyim o zaman.” dedim neredeyse mırıldanarak.
”Git o zaman.”
🌌🌙
Duştan çıktığımda üşüyordum çünkü baş ağrım geçsin diye soğuk suyla duş almıştım. Soğuk su bana iyi gelmişti.
Üzerime havlu alıp lavabodan çıktığımda, kapı çalmaya başlamıştı.
Bornozla açamak istemediğim için kafamı çıkarıp Demir abiye seslenecektim ama olduğu yerde uyuya kalmıştı.
Uyumanın asla mümkün olmadığı bir pozisyonda, oturarak ve sadece kafasını geriye doğru yatırarak uyumuştu.
Belli ki çok yorgundu.
Abimin geldiğini düşünerek kapıyı açtım ama gelen Kürşattı.
Allahım… Demir bir sürü söylenecekti.
Kürşat kapıyı açar açmaz ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi.
Beni görüp “Duştan mı çıktın?” dedi.
Hemen “Şşşş sessiz ol! Demir içerde-”derken hemen kendimi düzelttim. “Demir abi içerde, uyuyor.” dedim.
Ben “o” na abi demiyordum! Allahım ben ne yapıyordum?
“Ne alaka ya? O niye burada.” dedi Kürşat isyan eder gibi.
Demir..abide de, Kürşat’ta da bir tavır vardı birbirlerine karşı. Karşılıklı olarak birbirlerinden haz edemiyorlardı. Eskiden böyle değillerdi.
”Ya burada işte. Ne yapacaksın?” dedim. Sessizce bağırmak vardır. Bilir misiniz? İşte şu an onu yapıyordum.
”Kızım niye uyuyor bu adam sen evdeyken?!” dedi Kürşat benim aksime neredeyse bağırarak.
Demir abinin uykusu hafifti. Sırf uyansın diye yapıyordu.
”Ya uyusa ne olur? Mecburen duruyor yanımda! Çocuk benim bakıcım oldu bildiğin.”
Kürşat tam bir şey diyecekti ama Demir abinin sesi onun sesini bastırmıştı.
“Ben senin yanında mecburen durmuyorum Leyla.” dedi Demir içeriden yanımıza gelirken.
Şaşkınlıkla ona baktım.
Yanımda durduğunda kolumu kavrayıp beni hafifçe kendine yöneltti.
"Bu halin ne senin?" dedi üzerimdeki havluya bakarak.
"Duştan yeni çıktım, sen uyuyordun..."
Sesim titremişti bunu söylerken.
“Yürü git odana, üstüne doğru düzgün bir şey giyin.”
Çenesi mi seğiriyordu onun?
O kadar sert, keskin ve emir verici bir tonla söylemişti ki yapmama lüksüm yok gibiydi.
Ben yanlarından ayrılırken Demir Kürşat’a, “Bir şey mi oldu?” dedi.
Kürşat oturma odasına doğru yürürken, “Levent’le otururuz diye geldim de yok sanırım.” dedi diklenerek.
Sonrasını kapımı kapattığım için duymadım.
Odama girip pijama takımlarımı giyip aceleyle geri çıktım. içeride olup bitenleri çok merak ediyordum.
Oturma odasına geldiğimde Demir de Kürşat da sadece birbirlerine bakıyorlardı. Aralarındaki meseleyi artık öğrenmem gerekiyordu. Evet Demir, onun fazla samimi hareketlerinden dolayı sinir olduğunu söylemişti. Ama Kürşat tarafından sorun neydi onu anlamlandıramıyordum. Sanki işler Demirin anlattığından daha derindi.
Sessiz ortamı bozmadan, sessizce geçip eski yerime oturdum.
Demir ellerini sakallarına çıkarıp yüzünü sıvazladı. Gözleri giydiğim şorttaydı.
"Leyla bana mutfakta yardım eder misin? Kahve yapacağımda." dedi Demir.
Kafamı sallayıp yerimden kalktım. Arkasından mutfağa girdim. O ben girdikten sonra kapıyı hafifçe itip az bir boşluk kalana kadar kapattı.
"Leyla neden bunu yapıyorsun."
"Ne yapıyorum?" dedim.
"Ne olduğunu çok iyi biliyorsun."
Kürşat'ın yanında giydiğim şorttan bahsediyordu.
Anlamamış gibi bir ifade takındım.
"Üstüne doğru düzgün bir şey giyin dedim. Beni dinlesen ölür müsün?"
"Ya zaten doğru düzgün? Ben hep böyle giyiniyorum."
"Hep böyle giyiniyorsun?" dedi kaşlarını kaldırarak.
"Evet? Az önce senin yanındayken de eteğim gayet kısaydı. O zaman bir sorun yok muydu?"
"Benimle o bir mi Leyla! Deli etme beni!" dedi.
Değildi.
Bunu ona söylemedim.
"Ona güvenmiyorum. Beni anlıyor musun?" dedi ben konuşmayınca.
"Ona güvenmediğini anlıyorum. Ama neden güvenmediğini anlayamıyorum!"
"Ya sen kör müsün, göremiyor musun? Abinin evde olmadığını bile bile geldi buraya. Senin kendisine abi demeni istemiyor! Ben burada olmasaydım, onunla bu evde tektin!"
Demir, Kürşat'ın benden hoşlandığını söylüyordu ısrarla.
Hiç bir şey diyemiyordum. Ne diyebilirdim. Tek istediğim şey, umarım haksız çıkardı. Çünkü eğer haklı çıkarsa çok üzülürdüm.
Deminki ses tonuna nazaran kısık ve kadife gibi bir ses tonuyla, "Kapıyı, üstünde havluyla açmak nedir Leyla? Ben delireyim mi istiyorsun?" dedi.
Bende aynı onun gibi usulca, "Abim geldi sandım. Sende uyuya kalmışsın, uyandıramadım." dedim
Bir adım attı bana doğru. Normalden çok daha yakındık. "Neden uyandıramadın?" dedi gözlerimin en içine bakarak.
Kıyamamıştım. Bunu da tabii ki söyleyemedim. Zaten yakınlığımız beni yeterince utandırıyordu.
"Yorulmuştun." dedim onun yerine.
Elleri saçlarıma gitti, iki eliyle saçlarımı arkaya aldı.
"Sırılsıklam saçların, kıyafetini hep ıslatmış. Hasta olacaksın."
Ellerini saçımda hafifçe gezdirdi ve devam etti, "Önce saçlarını kurut, sonrada üstüne kuru bir tişört giyin." dedi.
"Kahveleri yapabilir misin tek başına?"
"Yapabilirim."
"Tamam o zaman." dedim ve bu yakınlığımızı hiç bozmak istemesem de lavaboya doğru yöneldim.
🌃🌙
Saçlarımı kurutmuştum. O, sadece tişörtünü değiştir demişti ama ben şortumu da değiştirip eşofman giymiştim.
Odamdan çıkıp içeriye, oturma odasına gittim.
Demir'in, beni görünce gözleri ışıldamıştı.
Şortumu değiştirmeme, onu dinlememe mutlu olmuştu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 11.58k Okunma |
909 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |