4. Bölüm

4. Bölüm

Sayfaların arasındaki gül
gullactatlisi

Nisa gelmişti, benim odamda oturuyorduk. Ben ağlamaktan helak olmuş bir şekilde sigaramdan duman çekiyordum. "Normal bir şekilde ayrılsak bu kadar koymazdı Nisa!" dedim ağlamalarımın arasında. Bir duman daha çektim sigaramdan

 

"Ya boş ver kızım şu aptalı. Seni kötü yollara sokmaya çalıştı kaç defa. Sen hayır dediğin için, kendini koruduğun için böyle kalabildin! Sana kaç kere küfür etti, sana kaç kere suçsuz yere bağırdı. Bu çocuk zehirli Leyla. Kurtuldun kızım, kurtuldun şu çocuktan."

 

Beni anlamıyordu Nisa. Daha fazla konuşmadım. Sadece derin derin nefesler çekiyordum sigaramdan.

 

Nisa, Selim'in kötü biri olduğuna beni ikna etmeye çalışıyordu. Fakat sorun şuydu; ben bunları biliyordum. Fakat aşığım işte. Ne yapabilirim.

 

"Leyla!" Diye bağırdı abim içeriden. Onun yanına gitmek için yerimden kalktım.

 

"Otur istersen böyle gitme içeriye. Ben bakarım"

 

"Yok Nisa ben bakayım. Şimdi merak edip soracak, gelip bakacak falan. Gerek yok"

 

Sen bilirsin der gibi kafa salladı.

 

Yavaş yavaş abimin oyun odasına doğru adımladım. Abim ve Furkan abi yere oturmuş pes oynuyorlardı. Birbirlerinin attığı golleri küçümsüyorlar ve atışıyorlardı. "Beleşe gol attın oğlum övünüp durma," diyordu abim. Furkan abi ise "Levent ağlama" Diyerek şarkı vari bir şey söylüyordu. Arkadaki tekli koltukta Burak abi telefonuyla ilgileniyordu. Demir abi ise ikili koltuğun tam ortasına oturmuş, direklerini dizlerine koymuş bir şekilde abimleri izliyordu.

 

Kapının önünden seslendim "Efendim abi?" Sesim öyle bir tortulu çıkmıştı ki halime acımıştım. Salak Selim, aptal Selim.

 

"Gülüm bize çay doldurur musun?"

 

Abim bunu söylerken kafasını bana çevirmemişti. Furkan ve Burak abi de bakmamışlardı. Bu yüzden ağladığımı anlamamıştılar. Fakat Demir abi yaş yaş duran gözlerime bakıyordu. Kesinlikle anlamıştı ama bir şey demedi. Abime, çayları getireceğimi söyleyip mutfağa gittim. 6 tane bardak çıkardım, bunlardan iki tanesi Nisa ve bana aitti.

 

Çayları doldururken arkamda bir hareketlilik hissettim. Kafamı hafifçe çevirip gelene baktım. Demir abi gelmişti. "Madem gelecektiniz mutfağa neden beni çağırdınız içeriden?" Dedim burnumu çekerek.

 

Demir abi elini aşağıdaki dolaba attı, tütün kutusunu çıkardı ve ardından da nargile takımını. "Ağlamışsın" dedi, Cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki?

Dem döktüğüm bardaklara sıcak su döktüm. Yukarıdaki dolaptan şeker kutusunu da alıp tepsiye koydum. Tepsiyi aldım ve abimlere doğru ilerledim. Herkese çaylarını dağıtıp koşar adımlarla odama döndüm.

 

Çaylarımızı içmiştik. Saat 12 olmuştu, haliyle Sevim teyze de Nisa'yı eve çağırdı. O gittikten sonra yatağımda bağdaş kurdum ve bir sigara daha ateşledim. Ne çok sigara içmiştim. Paket bitmek üzereydi. Ciğerlerime verdiğim hasarı düşündüm. Kimin için zarar verdiğimi düşündüm. Değer miydi onu da düşündüm. Yanağımdan süzülen yaşları, bu yaşların gözlerime ve yüzüme verdiği zararı düşündüm. Birçok şey düşündüm. Bir şarkı açtım, Ebru Gündeş- Seni seviyorum.

 

İnsan derdini anlatamayınca, anlaşılmadığını düşününce bazı şarkılar kurtarıcı gibi olur. Çünkü şarkıda anlatılan kendisine öyle bir benzer ki; birilerinin de onunla benzer şeyler yaşadığını, anlaşıldığını hisseder.

 

Şarkıya bende eşlik etmeye başladım.

 

Gel içimden seni alsana

Kolaysa gel kurtulsana

Yazıklar olsun bana!

Seviyorum!

Seviyorum, seni çok!

 

Gerçekten de bana yazıklar olsundu. Selim kim bilir nasıl mutluydu, muhtemelen yeni sevgilisi olan Buseyle.

 

Yeterdi artık! Kalkıp tuvalete gittim, elimi yüzümü yıkadım, yüzümdeki kızarıklıklar geçsin diye kapatıcı sürüp abimlerin yanına gittim. Odada tek kaldığım her an daha çok ağlayacaktım. Kafa dağıtmak istiyordum.

 

Geldiğimde Burak abi pes’te iki kere kaybetmişti. Egosunu tatmin etmek için bana teklif etti ben ise hayır cevabını verdim fakat ısrarcıydı.

 

Artık sussun diye bir el oynamayı kabul ettim.

 

***

 

Burak abiyle oynamak gerçekten de kafamı dağıtmıştı. 3- 1 Burak abiyi yemiştim ve şuan hepimiz oturmuş onunla dalga geçiyorduk.

 

“Oğlum kötü oynuyorsun işte kabul et. Leyla bile yendi seni.” dedi Demir abi gülerek.

 

Hemen Demir abiye doğru döndüm. “Leyla bile derken? Gayet güzel oynuyorum ben. Gel istersen senide yeneyim?” dedim.

 

Demir abi cevap vermedi. Sadece gözlerime bakmaya devam etti. Gülümseyerek önüne döndü.

 

"Burak hayırdır niye konuşmuyorsun, dilini mi yuttun?" dedi abim.

 

"Kızım sen niye geldin ya? Demin bağlamıştın arabeske dertleniyordun odanda. Nerden geldi bir anda bu neşe?"

 

Kısa süreliğine unutmuştum Selimi fakat bu kadardı işte. Ne yapacağımı bilemeyip boğazımı temizledim. Herkes bana bakıyordu. Benim ise yeniden gözlerim dolmuştu. Bir de sesim buraya kadar gelmiş miydi? Allah kahretsindi.

 

"Hadi biz kalkalım," dedi Demir abi. İlk kendisi kalmıştı ve ayağa kalkmayan Burak abiyle Furkan abiye, "Burak, Furkan? Hadi kalksanıza oğlum!" dedi.

 

Burak ve Furkan abi komut alan bir robot gibi yerlerinden kalktılar.

 

“Leyla kusura bakma seni kırmak istememiştim.” dedi Burak abi mahcup bir ses tonuyla.

 

“Önemli değil.” dedim ama önemliydi.

 

Onların kapıdan çıkmasını beklemeden odama döndüm.

Bölüm : 16.12.2024 17:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...