Bazı acılar sessizdir ölüm gibi.
Benim yaşadığım bütün acılarda hep sessizdi. Hiç avazım çıktığı kadar bağıramamıştım. Bağırmak istemiştim ama yapamamıştım.
Sadece bir gün haykırarak ağlamış o zaman bağırmıştım. Oda bebeğimi kaybettiğim gündü. Sadece o gün kalbimden,bedenimden,sessizliğimden bir acı gitmişti. O acı öyle büyüktükü bağırmamak elde değildi. Yavrumu kaybetmiştim daha doğmadan, büyük kayıp yaşamıştım.
Asafta ise sessizce ağlamıştım. Dudaklarımdan hiç ses çıkmamıştı. Canım acısada çıkmamıştı. O acı sessizdi ölüm gibi. Şimdi bende o sessizlikle ölüme doğru gidiyordum. Gözlerimi kapatmış sadece sonumu bekliyordum. O son gelmişmiydi bilmiyordum ama acı dolu sesler işitiyordum. Bağırışlar,haykırışlar.
Belkide artık uyanmak istemiyordum.
"Elif yalvarırım gözleri aç! Ne olur mavilerinle bana bak!"
Bir ses bir yalvarış! Ne olursun diyordu gözlerini aç! Peki açsam gözlerimi beni hatırlayacak mısın? Yine eski gibi sevecek misin? Gözlerini açsam gözlerin sevgiyle bakacak mı?
Asaf gözlerimi açsam beş yıl öncesine dönecek miyiz? Hı söylesene! Bu çektiğim bütün acılar geceçek mi söylesene! Yeniden sana kavuşacak mıyım?
"Elifim aç gözlerini valla bak sana güzel haber vereceğim. Söz veriyorum artık seni üzmeyeceğim."
Kulaklarım bu sözleri işittikçe gözlerimdeki ağırlık yavaş yavaş gidiyor nefesim düzene girmeye başlıyordu. Onun sesini duydukça nefes alma sebebim ortaya çıkıyordu.
"Elif ben hatırlıyorum seninle ilgili bir şey hatırlıyorum. Hadi aç gözlerini sana güzel haberi vereyim."
Hırıltılı nefes alışlarım yavaş yavaş düzene girerken gözlerimi açtım. Önce etrafı bulanık gördüm ama sonunda karşımdaki görüntüyü seçebilmiştim. Sevdiğim adam karşımdaydı. Acı çeker gibi yüzüme bakıyordu. Boğazıma takılan öksürükle gözlerine baktım.
Dudaklarımdan çıkan tek cümle bu oldu. Beni hatırlıyor musun? Hayatta en çok istediğim şeydi. Beni hatırlaması.
"Çok şükür Allahım onu bana bağışladın çok şükür!"
Asaf acı tebessümle elleriyle yüzümdeki saçları geriye yitiyor bir yandanda ağlıyordu. Neler olduğunu tam anlayamazken onun kucağında yerde yattığımı anladım. Etrafa bakındığımda herkes başımıza toplanmış bize bakıyordu. Bakışlarım tekrar Asaf'ı bulunca gözyaşlarıyla bana bakmaya devam ediyor. Sanki ellerinden kayıp gidecekmiş gibi sımsıkı tutuyordu.
"Ne oldu bana? Ölmedim mi ben?"
"İyisin Elifim çok şükür iyisin."
Asaf tıpkı eskisi gibi Elifim derken beni göğsüne bastırıp saçlarıma öpücük kondurdu. Ardından yüzümün her bir noktasını öperken kendi kendine bir şeyler söylüyordu ama duyamıyordum. Tam olarak kendime gelemediğim için yeniden öksürmeye başladım.
Asaf ben öksürünce başımı göğsünden çekip yüzüme endişeyle baktı.
"İyisin değil mi? Hemen senin ambulansa götüreceğim korkma tamam mı?"
Onun yüzündeki korkuyu gördükçe neden böyle olduğunu çözemiyordum. Bakışlarım arkasındaki yanan eve kayınca işte o zaman gerçekler yüzüme bir bir çarptı.
Acıyla yutkunup anılarıyla birlikte yanan eve baktım.
Asafta başını çevirip eve baktı sonra tekrar bana döndü.
"Siz iyisiniz ya önemli değil."
Nasıl önemli olmazdı? Bütün hayatım o evdi. Onunla kalan bütün anılarım o evde kalmıştı. Acıyla yutkunarak gözyaşları içinde kendimi Asaftan çektim. O ne yaptığımı anlamaya çalışırken kolundan sıkıca tutunup ayağa kalktım.
Başımı sağa sola salladım. Evet iyi değildim. Yavaş adımlarla evime doğru adımlarken Asaf ellerimden tuttu.
"Yapma Elif hadi gel ambulansa gitmemiz gerekiyor."
Duman içime öyle işlemiştiki nefes almam gittikçe zorlaşıyor öksürüğüm geçmiyordu.
Elimdeki elini geri çekip yine yürümeye çalıştım fakat bu sefer elleri karnımı bulmuş arkamdan sımsıkı sarılmıştı.
"Ne olur bırak beni evime gideyim. Baksana evimiz yanıyor Asaf!Hatıralarımız yanıyor, orada bir sürü anılarımız vardı, resimlerimiz vardı. Artık sana bizi hatırlatmak için elimde bir şey kalmayacak. Bütün kanıtlarım o evdeydi artık bana inanmazsın ki sen! Beni artık hiç hatırlamayacaksın ki."
Başımı geriye doğru götürüp göğsüne yaslandım. Karnımda sarılı ellerinden tutunarak iç çeke çeke ağlayamaya devam ettim. Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmiyordu. Onun nefesini saçlarımın arasından hissederken bedenim titredi.
"Ağlama ne olur sana bir şey olmadı ya bu bana yeter. Hem ben seni hatırlarım senin bir şey göstermene gerek yok ki. Sevgin yeter.Seninle ilgili herşeyi hatırlayacağım. Korkma sen tamam mı? Artık kimse seni bana unutturamaz.Hem ben seni hatırladım seninle ilgili anımızı hatırladım."
Asafın konuşmasını işitince umutla başımı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştım.
"Gerçekten mi beni hatırladın mı?"
Umutla gözlerine bakarken gülümsedi.
"Hatırladım ama önce senin tedavi olman lazım! Sonra her şeyi konuşacağız."
Tekrar başımı yanan evimize çevirince itfaiye alevleri söndürmeye çalışıyor insanlar büyük korkuyla onları izliyordu. Aklıma gelen başka bir hatırayla daha yıkıldım.
"Fasulyemin ultrason fotoğrafları vardı onlarda gitti. Kızımın hatıralarıda gitti."
Dudaklarımdan firar eden sözlerimden sonra Asaf beni sakinleştiremedi. Ağlamam şiddetlenince ellerini bacaklarımın altından geçirip beni kucağına aldı. Boynundan sıkıca tutunup başımı oraya gömdüm. Boğazımdaki bütün acıları unutmuş sadece kızımın giden hatırlarına ağlıyordum.
"Elif yapma ne olursun, bak kötü olacaksın."
Asaf yüzüme doğru fısıldarken kendimi durduramadım.
Tek cümle,tek acı kahroluş...Asaf beni ambulansa doğru götürürken bakışlarımı bir an bile evden ayıramadım. Sonunda ambulansa gelmiş beni kucağından indirip sedyeye yatırmıştı. Orda bile hüngür hüngür ağlıyordum. Nefes almam gittikçe zorlaşıyordu ama kızmın tek hatırasını düşündükçe kahroluyordum.
Asaf elimi sıkıca tutmuş her şey geçecek diyordu ama asla geçmeyecekti. Hatta gücüm yetse hemen ayağa kalkıp fasulyemin emanetlerini o alevlerden kurtaracaktım ama onu bile yapamıyordum. O kadar acizdim. Sağlık görevlileri tedavi için gerekli işlemleri yaparken sedyede kıvrandım isyan ettim hiç birşey çare olmadı. Sonunda bitap düşmüş yorulmuştum. Sadece gözlerimdeki yaşlar konuşuyordu. O yaşları silen Asafın elleri bile şifa olmuyordu.
"Elif ben bulacağım kızımızın emanetlerini sana söz veriyorum bulacağım. Ama ağlama artık ne olur!"
Asafın gözlerine bakarken başımı salladım ona inanmak istiyordum. Ben yasımı yaşarken bir bağırış sesi inletti ortamı. Bir annenin acı dolu sesiydi. Tıpkı benim gibi.
"Bırakın beni oğlumu gördüm onu bulmam lazım. O kurtardı beni rüya değildi eminim biliyorum. Asafımdı o oğlumdu."
Asuman annenin sesi ortaya bomba gibi düşerken Asafla göz göze geldik. Ben kendi acımla uğraşırken onları unutmuştum. Onların durumunu merak ederken Asaf eliyle yanağındaki yaşları silip sesin geldiği yöne baktı.
Sessizce mırıldanırken avucundaki elini sıktım bana bakmasını için. Ağzımdaki havayı çıkartıp konuşmaya çalıştım.
"Yapma artık ona! Kaçma ne olur."
Başını olumsuz anlamda sallarken Asuman annenin sesi daha yakından gelmeye başladı
"Asuman bak iyi değilsin hadi hastaneye gitmemiz gerekiyor. "
"Fatih bizi oğlumuz kurtardı neden inanmıyorsun bana!"
İkisinin sesi daha yakından gelirken yerimden yavaşça kalkarak doğruldum. Asaf her an kaçacakmış gibi bana bakıyordu, çenesinden tutup bana bakmasını sağladım.
Gözlerinde gördüğüm korkuyla yüzünü inceledim. Perişan haldeydi. Saçları dağılmış kıyafeti pislenmiş yüzünde yangının izleri dururken bizim için ne kadar çabaladığının yeni farkına varıyordum.
Ve Asuman anne nihayet oğlunu görmüştü. Öyle bir bağırdıki yer gök inledi.
Asaf sadece bana bakıyor annesine başını çeviremiyordu.
"Fatih benim gördüğümü sende görüyorsun değil mi?"
Fatih baba sessizliğini korurken Asuman anne adım adım ambulansa doğru yaklaştı. Asafın elleri ellerimi sıkıca tutarken gözlerini kapattı. Neden bu kadar korkuyordu anlamıyordum.
Asuman anne oğluna bakarken şok içerisindeydi. Bakışları o an bana kaydı
"Elif bu nasıl olur kızım? Benim oğlum ölmüştü. Ama bu karşımdaki kişi ona çok benziyor. O değil dimi?"
Asuman anne benden cevap beklerken sustum. Ne söyleyecektim konuşacak yüzüm mü vardı?
"Yada o olsun benim Asafım olsun."
Bir annenin çırpınışları herkesi yakarken Fatih babanın bacakları dayanamadı. Yere çöküp sesli bir şekilde ağlamaya başladı.
Asuman anne kocasına bakarken ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu.
"Yok kesin ben rüya görüyorum yine. Bu defada rüya o değil dimi?"
Hala inanmıyordu benim gibi oda inanamıyordu. Kim inanırdı? Yıllar önce öldü sandığınız oğlunuz bir anda karşınıza çıkıyordu.
Fatih baba nihayet gerçeği söylerken sesi titremiş karısının yüzüne bakakamıştı.
"Yoo o olamaz Fatih bizim oğlumuz öldü ya!"
Asuman anne bir yandan bunu söylerken bir yandan ambulansa iyice yaklaşmış Asaftan bakışlarını ayırmıyordu. Asaf ise hiç dönmemişti annesine. Elimi ondan çekerek oturduğum sedyeden ayağa kalktım. Asaf elini bıraktığım an gözlerini açmış başını sağa sola sallıyordu.
Yapma Elif diyordu yapma! Ama yapmak zorundaydım. Ambulanstan yavaşça inip Asuman annenin karşısına geçtim. Asuman anne bir oğluna bir bana bakarken perişan haldeydi.
"Asuman anne o Asaf! O ölmemiş Asafımız ölmemiş anne!"
"Elif kızım böyle yalan olmaz yapma bana ne olur!"
Yanına biraz daha yaklaşarak elinden tuttum.
"Anne ben sana hiç yalan söyledim mi?"
Asuman anne başını hayır anlamında sallarken acıyla gözleri yumdu.
"Nasıl olur böyle bir şey nasıl?"
Gözlerini açıp bana umutla baktı. Ona tebessüm ederken başımla Asafı işaret ettim. Başını yavaş yavaş çevirip oğluna baktı. Sonra dudaklarından bir feryad koptu.
Asaf bu feryada karşılıksız kalamadı sonunda bakışları annesini buldu. Fakat o bakışlarda boşluk vardı. Tıpkı bana ilk baktığı gibi. Çünkü hatırlamıyordu. Bizi hatırlıyamıyordu.
Onun acısını kalbimde hissederken kollarıma doğru bayılan Asuman anneyle şoka uğradım. Hepimiz telaşla ona bakarken Asaf hızlıca ambulanstan inmiş annesini kucağına alarak ambulansa taşımıştı.
Fatih babayla ikimiz telaşla ambulansa taşınan kadına bakarken ben daha fazla ayakta duramadım. Birden gözlerim kararmıştı tutunacak yer ararken biri hemen belimden tuttu.
Kulaklarımın dibinde tanıdık ses işitince kim olduğunu anlamıştım. Elimle koluna tutunarak yüzüne doğru döndüm.
Sesim bir fısıltı gibi çıkarken o endişeyle yüzüme bakıyordu.
Başımı hayır anlamında salladım, biz birbirmize bakarken birinin sesini daha duydum.
Bu seslenen kişide Aliydi. Onlara cevap veremeden Fatih babanın sesini duydum.
"Bu kadar şeyi kaldıramadı. Önce yangın şimdi sen! "
Asaf üzüntüyle babasına bakarken bakışları bana döndü. Önce belimde olan ellere baktım sonra tutan kişiye. Onun bakışıyla kendimi Bayramdan uzaklaştırıp biraz yana geçtim. Bu arada sağlık görevlileri Asuman anneye hastaneye götürmemiz lazım deyince Fatih baba ambulansa binip onunla gitmek istediğini söyleyince Asaf ambulanstan inip direk yanıma geldi.
"Sende iyi değilsin diğer ambulansa da sen geç."
Asafın sözünü dinleyip diğer ambulansa doğru yürüdüm. O an aklıma gelen kişilerle dönüp onlara baktım.
"Sizde gelir misiniz? Konuşmamız lazım!"
"Sen söylemezsen de zaten gelecektik."
Bayram bana cevap verirken Asafın kolumdan tutup yürütmesiyle aramızdaki iletişim kesildi. Hırsla kolumu çekiştirmeye çalıştım ama izin vermedi.
"Ben bir şey yapmıyorum. Bir an önce hastaneye gitmemiz gerek."
Onunla uğraşacak gücü kendimde bulamadığım için hiç cevap vermedim. Son defa arkamı dönüp evime baktım. Yanıp kül olmuş evime. Bu yangın neden çıkmıştı en merak ettiğim şeydi? Elektrik kaçağı falan mı diye düşündüm ama aklıma gelen diğer fikirle içim üşüdü. Yoksa evim kundaklanmış mıydı? Bile isteye beni yakmak mı istemişlerdi? Eğer o camdan aşağı atlamasaydım yanarak can verecektim. O anda en doğru kararı verip camdan atlamış ve itfaiyenin açtığı şişme yatak sayesinde kurtulmuştum. Sadece korkudan bayılmış birde dumandan etkilenmiştim.
Hastaneye geldiğimizde beni ayrı odaya almışlardı Asuman anneyi başka odaya.
İkimizde hava alıyor, kendimizi toparlamaya çalışıyorduk. Allahtan onun başka bir şeyi yoktu. Bayılma sebebi sadece yaşadığı şoktandı. Fatih baba onun yanında beklerken benim yanımda Asaf vardı. Gözlerini bir dakika bile benim üstümden ayırmıyor sürekli beni izliyordu.
Bende ona bakarken bugünkü yaşadıklarım aklıma geldi. Az kalsın ölecektim az kalsın ölecektik. Annesini babasını Asaf kurtarmış beni kurtarmaya gelecekken alevler yukarı çıkmasına engel olmuş.
Ağzımdaki havayı çekip acıyla yutkundum. Boğazım öksürmekten artık tahriş olmuştu.
Sandalyeyi biraz daha yatağa yanaştırarak bana doğru yaklaştı.
"Yangından nasıl haberin oldu?"
Bakışları hala yüzümü incelerken bir iç çekti.
"Sana geliyordum ama biraz geç kaldım biraz daha erken gelsem engel olabilirdim."
Bu sefer bakışlarını kaçırdı. İşte o an anlamıştım.
"Bir şeyler olacağını biliyordun değil mi?"
"Yetişemedim engel olamadım. Eğer sen pencereden atlamasaydın."
Sustu konuşmasının devamını getiremedi.
"Artık gözünü iyice kan bürüdü değil mi? Yetmiyor o kadar insanın canına kıydı hala kıymaya devam ediyor. Neden peki beni neden hedef aldı? Halbuki bugün iyiydi."
Son cümlemi bitirdiğim an jetonum nihayet düştü.
"O göz altına alınan adam yüzünden."
"Çok kızgın. Senin yaptığını biliyor ben ne kadar inkar etsemde ikna olmadı.Daha doğrusu ikna olurmuş gibi yaptı ama inanmadım. Biliyordum bir şey yapacağını ve yaptıda. Seni aradım o kadar fakat açmadın."
Çünkü telefonum sessizdeydi. Yaptığım bir hata ölümümle sonuçlanacaktı.
Ağızımı açıp bir şey soracakken kapı vurulmuş Fatih baba içeri girmişti.
Asaf onun gelmesiyle biraz gerilsede bize çaktırmadı.
Fatih babanın bakışları önce oğlunu buldu ona baktı baktı sonra bana döndü.
Dedi sustu. Oğluna tekrar baktı.
"Seni görmek istiyor. Herşeyi anlattım. Bütün olanları önce inanmak istemedi ama."
Onlar aralarında bakışırken ben yattığım yerden doğrularak ayağa kalktım. İkisinide ellerimi uzatarak;
Önce Fatih baba tuttu, bir süre sonra Asaf. Hepimiz odadan çıkarken heyecanla korkuyla Asuman annenin odasına doğru ilerledik. Asaf elimi sıkıca tutuyor sanki güç almak istiyordu. Odaya ulaşmış kapıyı açarak içeri geçmiştik. Asuman anne başını çevirip bize doğru bakarken hüzünle tebessüm etti.
Fatih babayla biz ona doğru ilerledik fakat Asaf elimi bırakmış arkamızda kalmıştı.
Asuman anne beni hiç duymuyor arkamda kalan oğluna gözyaşları içinde bakıyordu.
"Yıllarca yasını tuttuk. Ben yıllarca mezarlığına gidemedim. Hep suçlu hissetim kendimi ama sanki biliyormuş gibi öldüğünü hiç kabullenmedim. Baban kabullendi karın kabullendi. Ama ben!"
Biraz daha kenara çekilip ikisini izlemeye başladım. Bir annenin evladına kavuşmasını! Bir evladın annesine kavuşmasını.
"Bunu bize kim yapar? Bizi sensiz kim bırakır hangi vicdana sığar oğul?"
Merhametsiz iki insan vardı ve onlar Metin ve Mercan'dı.
Asaf hala sessizliğini koruyor hiç cevap vermiyordu ama yalnız oda ağlamaya başlamıştı. Bugün ne çok gözyaşı dökmüştü.
"Yanıma gelmeyecek misin? Annene sarılmayacak mısın?"
Asuman anne kolları açmış oğlunu beklerken Asaf boş gözlerle, yaş dolu gözlerle annesine bakıyordu.
"Özür dilerim gerçekten ben özür dilerim. Ama ben hatırlamıyorum. Ben ne sizi ne başka birini hatırlamıyorum. Şu kafa var ya bom boş!"
Eliyle kafasına birden vurmaya başlayınca yanına koşarak ellerinden tuttum.
"Asaf yapma canını yakacaksın?"
Gözlerindeki hüzünle gözlerime bir baktı sertçe yutkundum.
"Ya benim sana verdiğim acılar! Ya size verdiğim acılar. Bu yaptığım hiç bir şey benimde canım acısın bırak engel olma."
Gözlerimi kapatıp başımı salladım.
"Senin canın yanarsa benimde yanar ama!"
Yüzüme biraz daha yaklaşıp alnını alnıma dayadı.
"Özür dilerim; ne olur affet beni!"
Bu kaçıncı özrüydü fakat onunda suçu yoktu. Hafızasını kaybetmişti bizi tanımıyordu.
"Fatih oğlumuz gerçekten bizi hatırlamıyor. Eski Asaf olsa kollarıma koşmuştu ama o. Fatih oğlumuz bizi unutmuş! Oğlumuzu bizden birkez daha almışlar."
Asuman annenin acı feryatları benimde son noktam oldu. Gözyaşlarımı serbest bırakıp ağlamaya başladım. Alnım onun alnına dayalı ellerim kollarında.
"Beni benden almışlar, benim aklımı almışlar iyileşmemesi için ise ilaçla zehirlemişler."
Son duyduğum o kelimeyle sanki kalbime bir bıçak saplanır gibi oldu. Asaf ne demişti iyileşmemesi için ilaçla zehirlemişler miydi?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.91k Okunma |
556 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |