
Eskiden ruhumda cıvıl cıvıldayan bir kız çocuğu yaşardı. Gülümseyince kahkahası uzak diyarlardan duyulan. Her rengi severdi o kız çocuğu. Gökyüzündeki maviliği, çimenin yeşilini elbisesindeki pembe rengini. Hayatı rengarenkti. Bu yüzden resim yapmayı çok severdi. Daha anaokulundayken üç kişilik bir aile çizmiştim. Anne baba ve çocuk.
Annem babam ve ben. Hiç bir zaman olamadığımız o tabloyu ben yapmıştım.
Bizim hiç aile resmimiz yoktu. Belkide çocuk kalbime doğmuştu ve öyle bir resim yapmıştım ama babamın ellerinde paramparça olmuştu.
Yinede o renkler o aile resmi hiç hatıramdan gitmemişti. Babamdan gizli gizli tekrar yapmıştım. O tekrar bulmuş yırtıp atmış ben tekrar çizmiştim. Resim yapmak benim için başka bir şeydi özellikle annemi çizmek bambaşkaydı. Yasaktı ama çizerdim. Şimdi ise yıllar sonra o aile fotoğrafını tekrar resmediyordum. Önce babamı çizmiş sonra kendimi en son annemi. Onu çizerken gözyaşlarım durmak bilmiyordu. Aklımda kalbimde yankılanan sözleri vardı. Mektubunu sonunda açmış okumuş ruh halim tamamen gitmişti. Kızgındım hayata dünyaya en çokta babama. Beni bu hale getiren anneme. Çok geç kalmıştı bana. O sözleri hayattayken söylemesi gerekirken bir mektupla veda etmişti.
Mavişim diyordu, güzel gözlü kızım. Sen hiç ağlama isterdim diyordu ama bilmiyordu ki ben ondan sonra hep ağlamıştım o sebep olmuştu.
Babamla severek evlenmiş sonraları ise o sevgi hayal kırıklığına nefrete dönüşmüş. Babamın kıskançlıkları evden dışarı çıkmasını yasaklaması herşey böyle başlamış. Yerini öfkeye bırakmış şiddet yokmuş ama bağırmalar yıkıp dökmeler. Tıpkı bana yaptığı gibi. Öfkelenir bağırıp çağırır masayı sandalyeyi devirir yıkardı . Zamanla herşey kötüye gitmiş öyle yazıyordu mektubunda. Beni bıraktığı için kendince bahaneler üretiyordu.
Elimin tersiyle gözümdeki yaşı silip annemin gamzesine odaklandım. Onu çizmek kusursuz olmalıydı tıpkı onun gibi.
Çünkü o gamzeye vurulan iki adam vardı.
Babamdan başka o adam. Sevdiği adam. O adam annemin zor zamanında elinden tutmuş. Babamın zorbalıklarından kurtarmış. Nasıl tanışmışlar bilmiyorum yazmamıştı. Sadece kurtardı beni demişti. Kurtarmıştı ama benide geride bırakmıştı.
Mektubun her cümlesi aklımda yankılanırken kalbim ağrımaya başlamıştı.
"Seni hiç bırakmak istemedim kızım ama..."
Tıpkı böyle diyordu istememiş fakat aması vardı ve devamı yoktu. Hep yarım bırakmış bazı şeyleri bizi yarım bıraktığı gibi. Ha birde beni görmeye çok gelmiş ve hepsinde de babam evden kovmuş.
Bir gün okulumada gelmişti hatırlıyordum. Hiç unutmak istemediğim gündü. Bahçenin kapısında durmuş beni izliyordu öyle. Onu gördüğüm anda yüzümde kocaman gülümseme oluşmuştu çünkü annem gelmişti sonunda. Gidip sarılmak istemiştim ama babamın sözleri bana engel olmuştu.
"Anneni görürsen sakın onunla konuşmayacaksın Elif. Bak o bizi terketti seni bırakıp gitti. Bunu hep aklında tut.'
Ben o gün bu sözleri aklımda tutmuştum. Annem beni terketti. Bizi bıraktı sakın yanına gitme. Kendimi sıkıca tenbihlerken koşar adım okula girmiş bir daha dönüp bakmamıştım. O gün hem anneme hem babama öyle kızgındım ki. Eve gidince direk odama geçmiş bir kaç saat çıkmamıştım. Kafamı yorganın altına gömüp hıçkırarak ağlamıştım. Şuan olduğu gibi. Annemin yüzünü tamamlarken gözlerimde yaş dudaklarımda hıçkrıklarım hiç durmuyordu.
Sonra babam geldi odama neden ağladığımı öğrendi kızdı bağırdı çağırdı. Ben o gün ilk defa karşı gelmiştim. Bizi terkeden annemdi ama ona kızmıştım.
"Senin yüzünden annem gitti. Senin yüzünden ona gidip sarılamadım. Hepsi senin yüzünden baba!" Demiştim ve ilk defa bana el kaldırmıştı.
Mahalledeki herkesin söylediği o konuşmaları bu defa ben söylemiştim ve almıştım cevabımını. Zaten o acıyla küçük oğlan çocuğuna koşmuştum ama onuda bulamamıştım.
"Elif bu çok güzel oldu."
İşittiğim sesle elimdeki fırçayı bırakıp son kez gözyaşlarımı sildim ve Bayrama bakıp hüzünle tebessüm ettim.
"Güzel olmak zorundaydı. Çünkü bu bizim ilk aile fotoğrafımız. Üçümüzüm olduğu ilk resim. "
Bayram anladım dercesine başını sallarken sanırım söyleyecek kelime bulamamıştı.
"Annem özür dilemiş benden. Beni bıraktığı için sonra gelip almadığı için. Babamla benim için savaşmadığı için. Özellikle o adamı sevdiği için özür dilemiş. Mektubunda öyle yazıyor."
Biraz daha yanıma yaklaşarak gözlerime dikkatle baktı.
"İnsan sevdiği için özür diler mi?"
Ne güzel soruydu? İnsan sevdiği için özür diler mi? Bence dilerdi.
"Eğer yanlış zamanda yanlış kişiyi sevdiyse eğer bu sevgi yakınlarına zarar veriyorsa diler. Annemin o adama olan aşkı yanlış zamanda olmuş ve bana zarar vermişti. Ne kadarda kötü bir evliliği olsada başkasına aşık olamazdı. Oldu diyelim en azından boşanmadan o insana gidemezdi."
Annemde boşanmadan hiç bir açıklama yapmadan bizi bırakmıştı. Sadece eline bir bavul almış çıkıp gitmişti. Babama söyleseydi boşanmak istediğini hiç bir şey böyle olmazdı. Belki ben onsuz büyümük zorunda kalmazdım. Hep belkiler keşkeler. O zaman bütün bu keşkeler öyle olsaydı daha farklı olurdu ama artık herşey için çok geçti.
Ben geçmişe vedamı, anneme vedamı bu resim ve mektup sayesinde yapmıştım. Şimdi önüme bakmam gerekiyordu. Önümde duran koskocaman bir savaş vardı. Ve çok tehlikeli bir savaştı.Son kez karşımdaki aileme tebessümle bakıp ayağa kalktım.
"Herşey geçip gitti, kalbimdeki bir yara daha iyileşti. Şimdi savaşa hazırlanma zamanı. Şimdi kötülerin cezasını bulması zamanı. Şimdi diğer yaralarımın kapanma zamanı."
***
"O arkada çalan senin sevdiğin şarkı mı?"
"Evet burada da dinliyorum onu. En son dinlediğimde biraz kötüydüm ama şimdi ondan halliceyim."
Asafın hallice sözlerine gülümserken şarkının nakaratını duydum.
"Geceden karanlık sebebim
Geceden mülteci kederim
Korkarım dönmez yüreğim."
"O zaman gerçek kimliğini arıyordun. Ben Asaf olmak istiyorum demiştin. Fakat yüzüne nasıl bakacağım demiştin. Şimdi yüzüne bakabiliyor musun?"
Sorduğum sorular galiba ağır gelmişti bir süre cevap vermedi. O sessiz kaldığı sürece boyunca şarkıyı dinlemeye devam ettim.
"O insanlar cezalarını çekene kadar, ben cezamı çekene kadar Asafın yüzüne bakmayacağım. Ama artık Asaf gibi hissetmeye başladım. Artık Emir yok. Ben varım senin Asafın var."
Sesindeki hüzün yüreğimi öyle delip geçiyorduki şuan yanımda olsa sımsıkı sarılırdım. Geçecek derdim herşey geçecek.
"Sen hafızanı kaybederek yeterince çektin cezanı, hayatını elinden aldılar bu bile en büyük ceza."
Derin bir of çekerek hemen başka konuya geçti.
"Yarın siyah giyinmesen olur mu?Yarın mavi renkte bir elbise giysen. Gözlerinle aynı tonda olsa."
Yarın onu ziyarete gidecektim. Günler sonra görecektim.
"Biliyor musun ben cıvıl cıvıl renkleri çok severdim. Ama..
"Benden sonra gitti o renkler değil mi? Hayatını siyaha bürüdüler. Bu yüzden istiyorum artık siyah olmasın hayatında. Ben olsamda olmasamda sana siyah yakışmıyor Elif."
O kadar şey söylemişti ki ben sadece bir söze takılmıştım.
"Sen olmasan ne demek? Neden böyle konuşup duruyorsun? Neden Hasan abiye öncelik Elif diyorsun. Neden birden bire veda eder gibi konuşuyorsun?"
"Elif bir dinle beni!"
"Sus seni dinlemek istemiyorum. Çünkü saçmalıyorsun. "
Öyle öfkelenmiştim ki ne demek ben olmasamda nasıl böyle konuşurdu?
"Ben sensizlikle yeterince sınandım. Ben sensizlikle yeterince öldüm. Bir daha ölmek istemiyorum anlıyor musun? Bana bir can borçlusun sen, yıllar borçlusun. Bu yüzden canını koruyacaksın bu yüzden öncelik hep sen olacak."
"Elif yapma ne olur tamam sakin ol. Öyle bir şey olmayacak. Ben senin için nefes alacağım. Ama öncelik hiç bir zaman ben olmayacağım."
Ne zaman ağlamaya başladım bilmiyorum ama Asafın sözleri canımı çok yakmıştı. Bu ihtimali düşünmek yine onsuz kalmak düşüncesi bile kalbi yakmıştı. O yüzden daha fazla söylediklerini duymak istemedim telefonu suratına kapadım.
Tekrar arasada açmadım. Yeterince canımı yakmıştı yeterince gerçekle yüzleştirmişti. Ben onsuz kalma ihtimalini bile bir gün düşünmemiştim. Düşünmek istememiştim. Çünkü yıllarca onsuz kalmıştım bu bedeli ödememiş miydim?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 13.67k Okunma |
1.09k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |