17. Bölüm

Ne hale gelmiştim?

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Elif bu dövme anka kuşu değil mi?"

Onunda sesi bir fısıltı gibi çıkınca bir anda gerildim. Korkudan,heyecandan mutluluktan. Bütün duyguları bir arada yaşıyordum. Alnımı kapıya yaslayıp bir iç çektim.

"Hatırladın mı?"

"Elif bu dövme, bu elbise çok tanıdık geliyor. Ama hatırlamıyorum aklımın bir köşesi sanki bu anıları silmiş fakat bu içimdeki tanıdık his."

Konuşamadım, ne diyecektim yine ne olur hatırla beni mi? Olmuyordu hatırlamıyordu.

"Artık bırakır mısın beni!"

Bıraksa iyi olurdu yakınımda olması, ellerinin sıcaklığı beni tepetaklak etmeye az kalmıştı. Ama o bırakmak yerine ellerinin temasını arttırdı. Tam kürek kemiğimin ortasından yol çizerek aşağılara kadar kaydı.

"Bu çok güzel, sana çok yakışmış."

Hızlanan nefesimi düzene sokmaya çalışırken gözlerimi kapattım. Sakın kendini bırakma Elif! İçimden söylediğim kelimeleri sürekli tekrar ettim.

"Asaf!"

Asaf beni hiç duymuyordu. Sanki hipnotize olmuş kendi dünyasına çekilmişti. Kolumla karnına vurmayı düşünürken hangi ara dudakları sırtımı buldu bilmiyordum. Çünkü hissettiğim sıcak nefesi ve öpücüğü hamlemide unutturmuştu.

"Ne yapıyorsun sen?"

Bütün vücudum titriyordu ve bu sesimede yansımıştı.

"Olmuyor uzak duramıyorum senden. Ne kadar kızsamda yapamıyorum. Seni bu elbiseyle gördüğüm andan itibaren çok kötüyüm üstüne dövmeni görmem maffeti beni Elif! Bütün bunlar bir o kadar tanıdık ama bir o kadar da yabancı. Ben kendime engel olamıyorum ellerime, dudaklarıma."

Dudakları bir kez daha kürek kemiği bulunca var olan gücümü topladım ve kolumla karın boşluğuna bir tane geçirdim. O acıyla sonunda beni bırakmış karnını tutumaya başlamıştı.

Fırsattan istifade aramıza mesafeyi koyarak uzaklaştım. Titreyen elimi kaldırıp baş parmağımı ona doğru sallayıp bütün öfkemi kustum.

"Senin bana dokunma hakkın yok anlıyor musun? Sen sen o gün canımı acıtıp beni geride bırakarak bitirdin. Bir daha sakın yaklaşma bana!"

O başını kaldırıp boş boş yüzüme bakarken durakladım.

"Neden öyle bakıyorsun bana?"

Elini kaldırıp beni işaret etti.

"Bu elbiseyi ben mi aldım sana?"

İçimdeki umutlar yeniden yeşermeye çalışırken kendimi frenledim.

"Az önce hatırlamıyorum diyordun ne oldu birden?"

Adımlarını bana doğru yaklaştırırken,

"Dur bir adım daha atma!" Diye bağırdım. Benim bağırmamla olduğu yerde kaldı.

"Elif!"

Acı çeker gibi ismimi fısıldayınca geriye doğru bir adım daha attım. Aramızdaki mesafeleri bu defa ben açtım.

"Bu elbiseyi ben aldım sana değil mi? Ondan farklı hissediyorum. Daha önce seni bu elbiseyle gördüğüm için tanıdık geliyor. O dövmede öyle! Bütün bunları hatırlamam için yaptın, beni bu yüzden buraya davet ettin. İstediğin gibide oldu. Yine senin istediğin oldu ve ben çaresiz haldeyim."

Doğruydu bu elbiseyi bilerek giymiştim. Ama bugünede özel olsun istiyordum. Sırtımdaki ankuşuna özel, kendim için yaptığım tabloya özel.

Başımı dikleştirerek gözlerinin içine baktım.

"Evet bilerek giydim. Seni bilerek davet ettim. Özellikle o karın olacak şahsın beni görmesini istedim. Küllerimden yeniden doğduğumu yıkılmadığımı. Ona göstermek istedim kalbinin beni unutmadığını."

Asaf ben konuştukça başını tuttu. Yüzü acıyla gerildi ama bir adım atmadım. İçim yansada atmadım.

"Görmüyorsun ne kadar acı çektiği mi? Kahrolası bu baş ağrıların dayanılmaz olduğunu. Ne zaman geçmişle ilgili bir şeyler yaşansa ne hale düşüyorum. Elif sen beni görmüyorsun, ne kadar hasta ne kadar çaresiz olduğumu ama anlamıyorsun."

Onun acı dolu isyanları beni ağlatsa da direndim. Tırnaklarımı avuç içlerime batırarak engel oldum kendime.

"Sen peki sen beni gördün mü? Kaç kere karına tercih ettiğini. Onların ne kadar kötü olduğunu bildiğin halde karşımda yer aldığını. Hep beni korumak için bahanelere sığındığını. İnan beni koruman hiç umurumda değildi. Bana zarar verselerdi de sen bana sırtını dönmeseydin. En son kustuğun o öfke varya bende bitirdi her şeyi. Seni çok anlamaya çalıştım dinledim ama sen beni adam akıllı dinlemedin. Birde yine o kadının elinden tutup geldin nispet yapar gibi. Ben sana yapma dedim sen yine yaptın."

Sözlerimi tamamlayıp cevap vermesini bile beklemeden arkamı dönüp gidecektim ki bileğimden tutup durdu.

"Sen bana ihanet ettin. Sen polislerle iş birliği yaparak, beni ihbar ederek zaten herşeyi bitirmiş oldun. Üstelik onları o adamı buraya davet ederek tamamen kendinide kanıtlamış oldun."

Sinirle soluyarak başımı ona doğru çevirdim.

"Evet onlarla iş birliği yapıyorum ama seni ben ihbar etmedim. Kaldıki o uçağı kaldırmamak için neler yaptığını bile bilmiyordum. "

Gözlerime öfkeyle bakarken dibime kadar girdi. Yine mesafeleri aşmıştı.

"O polis neden sana bu kadar yakın?"

Önce kimden bahsettiğini anlamadım. Kaşlarımı kaldırıp sertçe bakarken jetonum sonunda düşmüştü.

Bayram...

"Sanane o polisten! Bırak şimdi bileğimi içeriye geçmem lazım."

Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Ela gözleri mavi gözlerime değdi. Nefesi nefesime karıştı. Ama kendimi bırakmadım.

"O polis bir daha sana dokunmayacak."

"Af buyur!"

"Bir daha görürsem iyi şeyler olmaz." Dedi ve elini bileğimden çekti yüzünü yüzümden uzaklaştırdı. Adımları geri geri gitti benden uzağa. Bakışları elbiseme kaydı son bir kez bakarak yanımdan ayrıldı.

"Önce sen o şeytandan uzak dur."

Diye arkasından bağırdım ama çoktan gözden kaybolmuştu.

" O şeytan ben oluyorum galiba!"

Arkamdan işittiğim sesle birden irkildim ama çaktırmadım yavaşça dönüp yüzüne baktım. Sonunda gelmişti.

"Bilmem öyle mi acaba? Siz üzerine alınıyorsanız?"

Gözlerime alayla bakarken adımlarımı bana doğru yaklaştırdı. Bende ona zahmet olmasın diye bir adım atıp tam karşısına geçtim.

"Görüyorum ki kocamla baya samimi olmuşunuz."

Hala yüzsüz gibi kocam diyordu.

"Valla kocanız peşimi bırakmıyor. Duyduğunuz az önce kıskandı beni!"

Kıskandı lafını duyunca yüzü biraz gerildi. Ama hemen toparladı.

"Kocam sizi neden kıskansın Elif hanım!"

Kaşlarımı kaldırdım, yüzünü şöyle bir süzdüm. O yüzün altında ne şeytan yatıyordu.

"Bence oyunu bırakalım. Siz neden kıskandığını çok iyi biliyorsunuz."

Sinirleri yavaş yavaş bozulmaya başlarken parmağını kaldırıp bana doğru sallamaya başladı.

"Çok fazla ileri gidiyorsun. Çok fazla işe burnunu sokuyorsun. O burnunun bir kırılır Allah etmesin. O yüzden etrafındaki insanları yanından yok et. Ve etrafımızdan yok ol."

Evet böyle açık olacaktı ki beni deli etsin.

"Sen burnunu zamanında hiç olmayacak yerlere sokmuşsun. Birde gelmiş bana laf etme."

"Kocamdan uzak dur Elif bak hiç iyi şeyler olmaz."

Bir kez daha kocam sözünü duymuştum ya benim öfkem artık kabarmıştı. O öfkeyle demiden belli sinirden sıktığım ellerimi boğazına geçirip sırtını duvara sertçe yasladım. Yaptığım bu hareketle nefesiz kalırken gözleri büyümüş bana bakıyordu.

"Bir daha kocam de, bir daha o kelimeyi benim yanımda kullan senin nefesini keserim. Kimin kocasından uzak duracağım. Kendi kocamdan mı? Yıllar önce çaldığın kandırdığın benim kocamdan mı?"

Öfkem öyle büyümüştü ki artık kendime hakim olamamıştım. O elimin altında çırpındıkça tırnaklarını ellerime geçirdikçe daha da öfkelendim. Yılların öfkesi vardı.

"Bu beş ylılın intikamı nasıl soğar he Mercan? Bu beş yılın acısını nasıl diner? Bence seni öldürmekle. Kocamı aldın, benden kızımı aldın. Şimdi gelmişsin bana uzak dur diyorsun. O benim, Asaf gerçekten benim kocam anlıyor musun? Bunu sana kanıtlayacağım ve onu elinden alacağım."

Ben sözlerimi söylerken onun nefesi kesildi, gözleri kapanır gibi oldu ama ben elimi çekmedim dahada sıktım. Ölsün istiyordum onca insanın kanı bulaşan bu kadın ölsün. Asafımı alan bu kadın yok olsun. Ben böyle düşünürken birinin belimden sarılmasıyla ve elimin üzerinde bir el hissetmemle işim yarıda kaldı. Zorla birisi beni ondan koparmak istiyordu ama direndim.

"Bırak beni bırak öldüreceğim onu!"

Ben deli gibi bağırdıkça kulağımda bir ses işittim.

"Elif bırak değmez. Bak katil mi olmak istiyorsun? Onlar gibi mi olmak istiyorsun?"

Bayram...Bana engel olan kişi oydu. Ne zaman aktığının bile farkında olmadığım gözyaşlarım yanaklarımdan bir bir akarken dudaklarımdan bir hıçkırık koptu.

"Ama o!"

Konuşmamın devamını getiremedim elimin üstündeki el o şeytanın boğazından zorla kopardı.

"O benim hayatımı maffeti. O Asafı aldı benden."

Kendi kendime fısıldayaarak konuşurken Bayram belimden tutarak beni ondan uzaklaştırdı. O şeytan karşımda zorla nefes almaya çalışırken ben hala hıçkırarak ağlıyordum.

"Şişt sakin ol Elif bak geçti."

"Geçmiyor bitmiyor."

"Elif, Mercan!"

Ben acı içinde sızlanırken Asaf'ın sesi duyuldu. Bakışlarım ona kayınca şok içinde bir bana bakıyordu bir karısına.

"Burada ne oldu?"

Mercan eliyle kendini işaret ederken bakışlarını benden kaçırıp direk onun yanına gitti.

"Ne oldu?"

Hala soruyordu ne oldu diye.

"Ooo beniii öldürecekti."

Ve şeytan konuşmuştu. Asaf şok içinde bana bakarken ben başımı evet anlamında salladım.

"O ölmeyi hak ediyor."

Tek söylediğim kelime buydu. Düştüğüm haller ise içler acısıydı.Bayram beni onlardan uzaklaştırdıkça hala konuşuyordum.

"Onun kalbi beni hatırlıyor. Duydun mu beni onun kalbi Elif diyor."

Son sözümü söyleyip onun acı içinde bağırmasıyla amacıma ulaşmıştım. Gerçekler acıtmıştı. Bayramın beni kucaklamasıyla Asafın bakışları belimdeki ellerine kaydı acıyla yutkundu. Bende onun tuttuğu ellere baktım acıyla yutkundum.

Birbirini seven iki insan ne kadar kalpten bağlı olsalarda günün birinde birbirlerine yabancı olmak zorunda kalıyorlardı. Tıpkı bizim gibi.

Bir yabancı gibi ondan uzaklaştım, o karısına bakarken ben sinir krizi geçiriyordum. Bayram beni dışarıya sürüklerken ellerimle ellerine vurdum.

"Bırak beni!"

Bir süre daha elleri belimden ayrılmadı, sakin yere gidince sonunda onun hepsinden kurtulmuştum. Sinirle yüzüne doğru dönüp bağırmaya başladım.

"Sen niye karışıyorsun? Bıraksaydın öldürseydim. Bıraksaydın ellerimle boğsaydım. O ölmeyi hak ediyordu."

Bayram yüzümdeki gözyaşlarımı izlerken yutkundu.

"Ellerini kana bulamaya değer mi?"

"Değer, benim çektiğim acılara değer anlıyor musun?"

Bacaklarımın dermanı artık kesilmişti. Kaldırıma oturup sesli bir şekilde ağlamaya devam ettim. Sokakta bizden başka kimse yoktu.

"Elif ağlama artık yapma bunu kendine!"

"Ne hale geldim ben? Nasıl birine dönüşüyorum?"

Ben düştüğüm durumu düşünürken Bayram eğilip tam karşımda diz çöktü. Elini uzatıp yanağıma takılan saçımı kulağımın arkasına doğru yitti. Yaptığı hiç bir şeye engel olamadım. Çünkü engel olacak gücüm yoktu.

"Sen kötü biri değilsin. Sen sana yapılana kayıtsız kalamıyorsun o kadar."

Gözyaşları içinde yüzüne bakarken bir ses aramızda yankılandı.

"Elif!"

Bakışlarımı Bayramdan çekip biraz ötemizde duran kişiye baktım. Asafa... Gelmişti sonunda onu bırakıp gelmişti.

"Bizi biraz yalnız bırakır mısın?"

Bayrama sert bir şekilde bakarken Bayram dönüp bana baktı.

"Ben iyiyim sen Alilerin yanına gitsen iyi olur."

Bayram ben öyle söyleyince mecburen kabullenmek zorunda kaldı.Yavaşça ayağa kalkıp benden uzaklaştı.Asaf'ın yanına ulaşınca birden durup yüzüne baktı.

"Onu sakın üzeyim deme! Yoksa iyi şeyler olmaz."

Asafa uyarısını yaparak bizden uzaklaştı. Arkasından boş gözlerle bakarken Asaf yanıma gelmiş tıpkı onun gibi karşımda diz çökmüştü. Ama bakışlarım ona değmedi.

"Elif bana bakar mısın?"

Sesindeki titreme dokunsa da bakmadım. Benim bakmayacağımı anlayınca çenemden tutup yüzümü yüzüne çevirdi.

"İyi misin?"

Bu defa nasıl aklıma gelmiştim?

Gözlerim göz bebeklerinde oyalandı. Dudaklarım yine büzülmüş yeniden ağlamaya başlamıştım. Durmuyordu zaten.

"Ağlama ne olur!"

O ağlama diye yalvarırken başımı sağa sola salladım. Çenemdeki eli yanaklarımı buldu. Orda kalan yaşlarımı sildi. Tekrar düştü tekrar sildi.

"Ne hale düştüm gördün mü? Tıpkı onlar gibi katil olacaktım."

"Hayır sen onlar gibi değilsin."

"Kocamdan uzak dur dedi. Benden çaldığı kocamdan uzak dur dedi."

"Tamam geçti hadi gel seni eve bırakayım."

Başımı yine salladım.

"Bana kocamdan uzak dedi. Hangi hakla Asaf?"

"Elif!"

İsmimi söylerken bile çaresizliği onu ele veriyordu.

"Asaf neden geldin yanıma? Gitsene yine, onun yanında olsana!"

Bu sefer elleri saçlarımı buldu, az önce bir yabancının değen elleri şimdi asıl sahibine kavuşmuştu. Saçlarımı okşarken nefes alıp verdi.

"Çünkü yanına gelmek istedim. İyi misin diye."

Bakışlarım ellerini izlerken o saçlarıma şefkatini veriyordu.

"Bu saçlara yabancı biri dokunmasın."

"Ama o sana dokunuyor."

Ben öyle söyleyince elleri donup kaldı.

"Elif o polisten uzak dur."

"Sende ondan uzak dur o zaman. Tutma elini. Bana diyorsun ya sende yapma!"

"Ben söyleceğimi söyledim, bir daha saçlarına dokunmayacak."

Ben neyim derdindeydim o neyin. Sinirle saçlarımdaki elini çekip ayağa kalktım. Ayağa kalkarken onuda yitekledim son anda düşecekti kendini topladı.

"Sen hala neyin derdindesin? Ben az önce o karını öldürecektim haberin var mı? Ellerimi kana bulayacaktım gelmiş ne diyorsun?"

Oda ayağa kalkıp tam karşıma geçti. Şimdi karşılıklı durmuş birbirimize bakıyorduk.

"Sen yapmazsın sen birine zarar veremezsin."

"Verdim ama o karın beni sonunda çıldırttı. Ya geçmiş karşıma bizden uzak dur diyor. Geçmiş karşıma kocam diyor."

"Elif!"

"Ne Elif ne?"

Üzerine yürüyerek elimle omzundan yitekledim.

"Ne var söyle? Bak halime neye dönüştüm ben? Halbuki tek derdim sendin. Seni yeniden bulmuşken bir kez daha kaybettim. Nasıl zor biliyor musun? O yüzsüzün gelip karşıma öyle söylemesi. Ben neler yaşıyorum biliyor musun?"

Başını eğip çaresizce biliyorum dedi. Biliyordu oda biliyordu ama yanımda olmuyordu.

"Biliyorsun ama benim yanımda değilsin. Sürekli onun yanındasın."

"Ama geldim sana geldim Elif!"

Dudaklarımdan acı dolu bir kahkaha koptu.

"Yıkıp döktükten sonra mı? Bana inanmadıktan sonra mı? Sana ihanet ettiğime inandıktan sonra mı?"

"Hala o polis peşinde hala onlarlasın."

"Evet devam et!"

Gözlerine bakarken o gözlerini kaçırdı.

"En başından belli onlarla çalışıyorsun değil mi? O şirkete onlar istediği için geldin."

Ona bakarken elimin tersiyle yüzümdeki yaşları sildim. Derin nefes alıp verdim.

"En başından belli onlarlayım. Metini bitirmek için iş birliği yaptım. Karını yok etmek için onlarla çalışıyorum. Duymak istediklerini buysa duydun işte!"

Gözlerini sıkıca kapatıp bir süre bekledi.

"Bunu yapmayacaktın? Beni almak için bu yolu seçemeyecektin."

Ben doğru duymuştum değil mi?

"Ne dedin sen?"

"Duydun işte!"

"Ben kocamı geri kazanmak için bu yola girdim. Bu insanlardan kurtul diye. Daha fazla seni kandırmalarına izin vermek istemedim. Sende o yolu seç! Benim yanımda olmak için bizi seç. "

Sakince konuşurken ona biraz daha yaklaştım.O burnumun dibinde sesli gülerken gülüşünü takip ettim.

"Ben polislerle anlaşacağım öyle mi? Tamam önceleri bir takım şeyleri ihbar ettim ama artık olmaz. Eğer bir kez daha olursa biterim ben."

Ne yani önceden Metini ihbar mı etmişti?

"Sen daha önce polislere ihbar mı ettin?"

Benim sorum üzerine ne söylediğinin farkına varmıştı ama çok geçti. Fakat şimdilik üstüne gitmeyecektim

"Peki bizimle olursan neden bitersin bizim için değmez mi?"

Gözleri mavi gözlerime takıldı.

"Değmez. Kızım varken artık olmaz."

Kaşlarım sorguyla havalanırken benden hemen uzaklaştı. Peki ya fasulyem yaşasaydı yinede mi olmazdı?

"Hadi seni eve götürüyüm."

Arkasını dönüp giderken boğazımı temizledim ve bir gerçeği daha ona söylemek için atağa geçtim.

"Sen zaten polislere çalışıyormuşsun. Asafken onlarla iş birliği yapıyormuşsun. O yüzden seni göz altına aldılar. O yüzden o şikayeti hemen değerlendirdiler. Çünkü eski Asaf mısın hatırladın mı diye kontrol ettiler. Yani korkma artık kızın için kendi için korkma!"

Sözlerimden sonra adımları durmuştu. Sırtı ise hala dönüktü.

 

"Ne dedin sen?"

 

"Duydun işte!"

 

Gerçekleri söylememem gerekiyordu ama tutunduğu bir dal artık olmak zorundaydı.

Bölüm : 25.03.2025 03:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...