
Asaftan
Elimde bir kadeh içki şirkette odamda oturmuş masumiyetimi kaybettiğime içiyordum. Bu gece engel olamadıklarıma içiyordum. İki gün önce düşen uçak kazasında kimse sağ kalamamıştı. O kadar engel olmaya çalışmıştım. Uçak rötar yaptı diye anos ettirmiştim. Hatta önceden biletleri iptal etmeye çalışmıştım ama ne yaptılar ettiler benden bir adım önce davranarak bütün çabamı sonuçsuz bıraktılar. Metin biliyordu benim öğrendiğimi ama hiç bir şey yapmadı. Sadece her plana engel oldu. Beni daha düşürerek güçsüz bıraktı. Yaptıda ben artık tamamen güçsüzdüm.
O uçağa ise insanlar binmişti ve uçak düşmüştü. Bu sefer pilotu satın alamamışlardı dışarıdan gelen başka bir uçağın üzerine gelmesi sebep olmuştu. Fakat şimdilik kimse bilmiyordu. Nasıl sebep oldu o diğer uçak nasıl düşmedi bilmiyordum. Tek bildiğim benim neden hala burada olmamdı. Bu şirkette bu katiller arasında. Bardağı dudaklarıma götürüp bir yudum alacakken odamın kapısı birden sertçe açıldı. Ne oluyor lan diye bağıracakken karşımda gördüğüm kişiyle durakladım.
Üç saat önce ses kaydı attığım kişi karşımda duruyordu. Gözleri ise büyük bir hayal kırıklığıyla bakıyordu. Konuşmadım neden geldin demedim. Sessizce toparlayarak yürüyüp karşımdaki koltuğa geçip oturdu.
Bende yarım kalan içeceği tepeme dikerken ona aldırış etmedim. Bir bana baktı bir elimdeki bardağa. Sonra başına sağa sola salladı.
"Hayırdır neye sallıyorsun kafanı?"
"İçki içerek dertlerine çare mi bulacağını sanıyorsun?"
Doğruyu söylüyordu aslında çare bulmak değil unutmaktı.
"Neden buradasın?"
"Neden ses kaydı attın?"
Soruma soruyla karşılık verince kaşlarımı kaldırdım. Sanki bugün karşımda farklı Elif vardı. Aklıma saatlerdir takılan bir soru sordum.
"O herifin neden kucağındaydın? Hem o kim?"
Saatlerdir içimi kemiren bu sorunun cevabını almam lazımdı. O herifin kucağında ne aradığı. Sorduğum soruyu önce anlamadı. Aynı beni gibi tek kaşı kaldırdı. Sonra neyi merak ettiğimi anlayınca gülümsemişti.
Yapma dedim böyle gülümseme. Sen böyle gülersen ben nasıl dayanabilirim.
"Hayırdır sen beni mi takip ediyorsun?"
Aslında takip etmiyordum. Hastaneye onu görmeye gittiğimde çıkışta görmüştüm. Sırtımı koltuğa yaslayarak çapkınca tebessüm ettim.
"Seni takip etmem için bir sebep yok."
"Bana mesaj atman gibide bir sebep yok. Nede olsa senin Mercan'ın var."
İşte konu geçen akşam olanlara geliyordum. Biliyordum yaptığımın cezasını fena şekilde ödetecekti.
"Biraz sarhoş oldum ondan attım mesajı yani anlayacağın kafam güzeldi."
Bahane üretmem gerekiyordu. Bende ürettim her zamanki gibi. O anda yüzüme öyle bir baktı ki içim titredi. Gözleri doldu.
"Neden? Bunu bana neden yapıyorsun? Canımın yanacağını bile bile nasıl geldin? Neden ne olursa olsun. Bu yapılmaz düşen bir insana yapılmaz. Ben düşmüştüm. Sende bir tekme daha attın. Belkide en ihtiyacım olduğu zamanda bütün her şeyi alt üst ettin. Bir gün karşıma çıkıp özür dilersen."
Sustu. Konuşmak yerine gözleri dile geldi. Mavi gözleri hüsranla bakıyordu. Ellerimi aşağı indirerek yumruk yaptım. Canımın yandığını görmesin istedim.
"Özür dilersen asla affetmeyeceğim seni! Bunu bil!"
"Bilerek gelmedim dedim. Engel olmaya çalıştım ama olmadı. Oraya senin yanına geleceğimizi bile bilmiyordum. Sadece kontrol için gelmiştik."
"Sende o tuzağa düştün. Karının nasıl şeytan olduğunu hala anlamadın. Helal olsun cidden. Helal olsun."
Oturduğum yerde daha fazla duramadım. Ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Sırtımı ona çevirip dışarıya baktım.
"Hep böyle yap sırtını bana dön zaten! Önce bir yakın ol sonra uzaklaş. "
Derin bir of çekerek hızla önüme dönüp ona baktım.
"Ne istiyorsun benden Elif? Söyle ne istiyorsun? Karşında beş yıl öncesini kaybetmiş biri var. Hatırlamadığım onca yıl var. Gençliğim var annem babam var. Söyle Elif benim ne suçum var. Ben mi istedim seni unutmak, ben mi istedim onunla evlenmek. Sende beni anlamıyorsun. Ne halde olduğumu görmüyorsun. Sırf kendimi düşünüyorsun. Hep senin duyguların ya ben Elif! Ben herkesle savaşıyorum ama en çok sen ve kalbimle. Fakat sen anlamıyorsun. Sen beni hiç anlamıyorsun Elif! Bak karşında bir yabancı var. Asaf yok kocan yok. "
Sonunda içimdekilerini dökmüştüm. Sonunda benimde canımın yandığını bilsin istemiştim. Oda duyduklarıyla bir an öfkelenerek ayağa kalktı. Tam bana doğru hızla geliyordu ki ayağını unutmuştu. Düşecekken yetiştim. Kolundan tuttuğum gibi kendime çekip beline sıkıca sarıldım. Başı göğsüme yaslandı. Saçları tam burnumun dibindeydi. Kokusu ah bu kokusu.
"Düşecektin!" Sessizce fısıldadım kulağına doğru. Nefesi hızlandı. Benimde kalbim.
"Tutma beni, düşünme. Düşersem düşeyim sanane."
"Elifff!"
Bıkkın bir sesle iç çektim. Çenemi başına yasladım. Beline dahada sarıldım. Hiç bırakmak istemiyor gibi. Onun kolları beni sarmadı ilk defa. İlk defa dokunmadı bana. İşte o an üşüdüm. Elif ısıtmadı beni.
Bir süre bekledik öyle. Ben kopamadım. Ama o koptu. Başını çenemdem uzaklaştırdı elleriyle güç alarak göğsümden sertçe yitti. Arkaya doğru sendelerken gözlerine baktım.
O İşaret parmağını kaldırarak bana doğru salladı.
"Sakın o kadının tuttuğun elleriyle bana dokunma. Önceleri izin veriyordum ama bir daha asla! O gün benim için her şey bitti."
Bütün sözleri sinirle yüzüme çarparken sertçe yutkundum. Haklıydı.
"O zaman neden buradasın?"
"O uçak kazasında.."
Sustu. Devamını getiremedi. Kollarımı iki yanıma açarak,
"Söyle hadi devam etsene!"
Bakışlarını kaçırdı dili el vermiyordu. Gerçekleri duymaya yüreği izin vermiyordu.
"Uçak kazasında seninde suçun var mı?"
"O olay terör saldırısı."
"Biliyorum ama sizin şirkete ait uçak. Senin yönetimin altındaki."
Konuşurken bile sesi titriyordu. Ya gerçekleri duysaydı. Engel olmaya çalıştığı ama yapamadığımı.
"Susuyorsun, neden?"
Bu sefer adımlarını o bana yaklaştırdı, aramıza biraz mesafeyi koyarak. Gözlerim gözlerindeki yaşı takip edince sertçe yutkundum.
"Ağlama!"
" Sanane ağlarım sanane! Umrunda mı söylesene ağlamam?Umrunda olsa dün kıyamazdın."
Artık öfkemin dibine gelmiştim. Aramızda mesafeyi yok ederek burnunun dibine kadar girdim.
"Ben istemedim diyorum neden anlamıyorsun? Bilerek olmadı. Bilerek kıyamam ben sana. Hatırlamasam bile yapmam. Anla artık bunu Elif. "
Sustu. Başını eğerek bakışlarını kaçırdı. Dayanamadım elimi kaldırıp çenesinden tuttum yeninden bana baksın sağladım.
"Eğme başını, yapma! Herşey onun planıydı. Eğer oraya gelmeseydim şüphe edecekti. Senden şüphe edecekti. O zaman herşey rayından çıkacaktı."
Ağlayarak bana bakarken her bir damlası elime döküldü. Ellerim ıslandı onun acılarıyla.
"Beni zaten biliyor. Karın herşeyi biliyor. En başından belli. "
Başımı biraz daha eğip alnımı alnına dayadım.
"Biliyorum geç farkettim ama biliyorum. Ve bundan sonra seni nasıl koruyacağımı bilmiyorum. Bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum."
"O saldırı!"
Göz kapaklarına kondurduğum buseyle susmak zorunda kalmıştı.
"Elifff!"
Sessizce ismini andım.
"Dokunma bana!"
Öyle söylesede daha yaklaştı. Hatta az önce dokunmayan elleri gömleğinin yakasına tutundu. Benim dudaklar yanağına. Sonra diğer yanağına. Öptüm uzun uzun öptüm sanki susuz kalmış gibi . Dudaklarım boynuna doğru indi önce kokusunu içime çektim sonra hasretimi gidermek için bir kez daha öptüm.
"Dokunma diyorum sana yapma bunu. Biraz gururum kaldı yapma. Ben zaten senin hasretinle yanarken karşı koyamam. Ama sen yap, sen dokunma bana."
İsyanı beni durduran nokta oldu. Yavaşça dudaklarımı boynundan çektim ama son bir buse kalmıştı. Dudaklarımı alnına götürüp son kez öptüm.
"Her şey için özür dilerim."
Kollarımdan serbest bırakıp uzaklaşmasını bekledim. Oda durmadı ayağının acısına rağmen adım adım gitti benden. Bir daha gelmeyecekmiş gibi.
Elleriyle gözyaşlarını sildi. Yanağına düşen bir tutam saçı kulağının arkasına yerleştirdi. Sonra başını dikleştirerek yeniden gözlerime baktı.
Tam bir şey diyecekti ki kapı çaldı. İkimizde kim diye bakarken kapı açıldı. Ve karşımızda beklenen son gerçekleşti. Polisler hesabımı kesmeye gelmişlerdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 13.67k Okunma |
1.09k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |