
Yüreğimde bir sızı hissediyordum. O benim hiç geçmeyen sızımdı. Ölene kadar geçmeyecek bir acıydı. Anne olma hayallerimi o sızıyla bıraktığım bir acıydı. Fasulyem, kızım, bebeğim...
Bazen rüyalarımda bebek sesi duyardım. Ağlayan bir bebek sesi; derler ya anne yüreği kaldıramaz o derece bir ses. Ne zaman fasulyemi unutuversem işte o zaman kulaklarım işitirdi. Rüya sansamda gerçekten duyardım. Halbuki ben bebeğimi hiç unutmazdım ama oluyordu bazen.
Şimdi yine o sesi duyuyordum. Çok ağlayan bir bebek sesi. Bilincim kapalıydı fakat yine işitiyordum.Bedenime verdikleri elektrik halsiz düşürmüş acıdan artık bilincim kapanmıştı. O acıyla bile duyuyordum.
Evet eziyet ediyorlardı bana. Elektrik akımıyla bitirmeye çalışıyorlardı. Mercan hırsını böyle alıyordu.Ama ben acı hissetmiyordum sadece bebeğimin sesini duyuyordum.
"Bebeğim ne olur ağlama. Ben seni hiç unutmadım ki. Ağlama kurban olduğum."
Izdırap içinde yalvarıyordum, yüreğimdeki sızı kanıyordu o ağladıkça. Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyordu hissediyordum.
"Kadının aklı uçtu. Şimdide sayıklıyor."
Arada garipten sesler işitiyordum ama onlar umurumda değildi ki. Benim derdim o ağlayan bebekti.
Ağrı sızı içinde inledim göz kapaklarımı açmaya çalıştım başarılı olamadım. Belki gözlerimi açsam o ses giderdi rüyaydı çünkü. Uyandığım an yok olurdu.
"Şunun yüzüne su dökün kendine gelsin."
Kötülüğün sesi duyulmuştu ardından da yüzüme dökülen suyla ürpererek gözlerimi açmıştım.
"Nihayet uyandın. Sen hep böyle uyur musun?"
Mercan karşıma geçmiş rahat bir tavırla sandalyede oturuyordu. Tam göremesemde yüzünde pis sırıtışı vardı.
Ona cevap vermek için kuruyan dudaklarımı kımıldattım ama başımı daha fazla dik tutamadım. Sağ omzuma doğru düşünce acıyla inledim. Çünkü bedenim sızlıyordu gözlerim bulanık görüyordu. Bitik durumdaydım. Bana yapmadıkları eziyet kalmamıştı. Perinin yerini öğrenmek için çok çabalamıştı fakat amacına ulaşamamıştı. Önce su dolu bir varilde boğmak istemişlerdi beş saniye boyunca bu bir kaç tur sürmüştü. Ardından bir kaç yumruk karnıma. En sonda elektrik vermişlerdi. Valla bütün bu işkenceye dayanabilmiştim çünkü ona istediğini vermek istemiyordum. Fakat şimdi gözlerimi zar zor açıyor başımı dik tutamıyordum. Dilimle dudaklarımı ıslatarak gözlerine doğru baktım.
"Bana ne verdin bu hale geldim?"
"Sadece küçük bir uyuşturucu bedenin biraz rahatlasın değil mi?"
"Kaltak!"
Ağzımdan çıkan küfre engel olmadım. Çünkü hakediyordu. Ama o kendine sanki hiç küfredilmemiş gibi kahkahayı basmıştı.
"Kibarlığını bozdun sonunda. "
Bu sefer gözlerimi isteyerek kapatmıştım.
"Kızım nerede Peri?"
Evet yine başa dönüyorduk.
"Sıradaki işkencen nedir? Parmağımı felan mı keseceksiniz?"
Onu alaya alırken suratı asılmış keyfi kaçmıştı sonunda.
"Az önce bebeğim diye sayıklıyordun. Ne oldu doğmamış bebeğini mi görüyordun?"
Bu seferde benim suratım asılmıştı.
"Ne oldu Elif? Bebeğinden bahsetmek sana acı veriyor değil mi? Onu kucağına bile almadın ama acısı hiç dinmiyor. Özlüyorsun ne olursa olsun. Attığı tekmeleri, kalp atışlarını."
Gözümden bir yaş aktı engel olmak istesemde aktı.
"Sus!"
"Doğmamışta olsa senin canından. İnsan üzülür."
"Sus diyorum sana sus." Öfkeyle bağırırken o ifadesini dahi değiştirmemiş ciddi şekilde bana bakıyordu.
"Bak nasılda sinirleniyorsun. Birde bana sor? Ben kızımı kaç zamandır görmüyorum. Kokusuna sesine hasret kaldım. Gel birde bana sor Elif?"
Gözümdeki yaşlar akmaya devam ederken engel olmadım.
"Ama sen kızını haketmiyorsun. Sen kötü insansın Mercan. Peri senin gibi bir anneyi asla haketmiyor. Katil suçlu bir anneyi asla haketmiyor."
"Sen sen!"
Bu sefer öfkelenen taraf o oldu. Hırsla oturduğu yerden kalkıp üzerime doğru gelerek yüzüme tokat attı. Başım tokatın etkisiyle yana düşerken birden gülmeye başladım. Başımı tekrar dik tutarak yüzüne baktım.
"Gerçekleri duymak zoruna gitti değil mi?"
"Sen susacaksın. Sen benim anneliğim hakkında tek kelime etmeyeceksin. Üstelik kendi bebeğine iyi bakamamışken bana dilin olmayacak."
Gülmem yüzümde yavaşça silinirken; " Kim sebep oldu söylesene? Sen! Eğer kocamı benden almasaydın, bebeğim kızım yaşıyor olacaktı."
Sona doğru sesim titremişti. Mercan bana boş boş bakarken yanımdan uzaklaşıp kendi kendine söylenmeye başladı
"Bende onu çok sevdim. Ama o beni hiç görmedi."
'O benimle evliydi. Evli bir adamı nasıl seversin sen?"
"Eğer ben sevdiysem hiç bir şeyin önemi yok. Onu almak için herşeyi yaparım."
Gözlerindeki buz gibi ifade onun iyi olmadığının kanıtıydı.
"Asaf beni seviyordu. O sadece beni sevmişti."
Yönünü tamamen bana çevirip yüzüme şöyle bir baktı. Az önceki bakışları gitmiş yerine alaycı tavrı gelmişti.
"Ama benim kocam oldu. Beni sevdide. Üstelik seni hiç hatırlamadı. Aklında kalbinde sadece ben vardım."
Bu kadın kocam dedikçe öfkem artıyordu. Utanmadan hala kocam diyordu.
"O senin kocan değil. Onun hastalığından faydalanan sadece kaltak bir kadınsın. Ne karısı ne başka bir şey. "
Gülmeye devam ederken ellerini arkasında birleştirip olduğu yerde sallanmaya başladı.
"Onu elinden nasıl aldım anlatmamı ister misin? Dur dur kesin istersin."
Tekrar sandalyeye oturup bacağını diğer bacağının üstüne attı. Benim sesim çıkmazken sadece onun konuşmasını istiyordum. Çünkü bazı olaylar belirsizdi.
"Onu ilk bir toplantıda gördüm. Bizim şirkette. Babamla iş yapacaklardı. Tabi o işin arkasında başka şeyler varmış ama neyse. Onu gördüğüm an tutuklu kaldım. Fakat Emir benden gözlerini hemen çekmişti. İki dakika bile bakmamıştı. Normalde bana erkekler uzun beğeni dolu bakışlar atardı ama o bakmadı. Sonra bakışlarım eline kayınca evli olduğunu anladım."
"Çünkü o karısına aşık biriydi. Asla bakmazdı."
Beni duymazlıktan gelerek tekrar konuşmaya devam etti.
"Fakat evli olması hiç sorun değildi. Çünkü ben sevmiştim. Gerisinin ne önemi vardı? Ancak ona ilgi mi hemen belli etmedim. Önce sert davrandım felan. Böylece biraz iletişim kurabildik sadece iş konusu olsada benimle konuşuyordu. Meğersem onun bana yanaşma şekli farklıymış. Şirket hakkında bilgi almakmış. Hiç farkında olmadım."
Mercan bir süre konuşmasına ara vermiş bakışlarını yere eğmişti. Elleri kucağında onlarla oynuyordu.
"Çünkü o karısına aşık biriydi."
Aynı sözleri tekrar ediyordum anlayana kadar aklına girene kadar devam edecektim. Birde kışkırtmak için tabi.Başını birden kaldırıp gözyaşları içinde bana baktı.
"Beni görmedi beni sevmedi. Çok uğraştım ilgisini çekebilmek için ama o hep geri çevirdi. En sonda çok sert bir dille ondan uzak durmamı istedi. Durdum gerçekten durdum. Beni sevmiyorsa zorlamadım. Ama babam durmadı. Onun devlete çalışan biri olduğunu öğrendi. Kaç kere öldürmek istedi hep engel oldum. Sonuçları benim için kötü oldu fakat değerdi. Yeterki o yaşasın. Bir gün ise onun bindiği uçağı düşüreceğini öğrendim. Zaten amacı tek onu öldürmek değildi. Diğer önemli insanlarıda yok etmekti. Ben bunu uçak kalkacağı sıra öğrendim."
"Asafı arasaydın ona haber verseydin."
"Aradım ama açmadı."
Konuşurken öyle çaresiz gözüküyordu ki onun içini bilmesem acıyacaktım .
"O açmayınca başka bir çare bulamadım. Düşündüm polisi mi arasam diye onu bile düşündim fakat bunun sonuçları benim için iyi olmazdı. Sonra aklıma bir şey geldi Uçak düştüğü an onu kurtarabilirdim."
"Yaşayacağı belli değilken nasıl düşündün?Onun yerine babana engel olsaydın?"
Bir anda ayağa kalkıp bana doğru geldi.
"Engel olmak istedim direndim ama bak sonucuna."
Tişörtünü omzundan indirip bir yara gösterdi.
"Bak ona karşı gelmemin cezası. Emir için çektiğim acı. Bıçak yarası. "
Bakışlarım omzuna kayarken kocaman bir yara izi olduğunu gördüm. Bir baba kızına bunu nasıl yapardı? Bunlar baba kız resmen kafayı yemişlerdi.
"Ama ben durmadım uçağın düşeceği yeri bildiğim için önceden gittim.
Son bir umut dedim. Belki yetişirim ona ölmeden önce. Öylede oldu. Yetiştim çıkardım onu uçaktan. Durumu kötüydü fakat nefes alıyordu. Vücudu yara bere içindeydi ama yaşıyordu. Bu yeterdi yaşatırdım ben onu. Yaşattımda üç ay başında bekledim hastaneyi eve taşıdım. Babamdan gizli onu hayata tekrar dönderdim. Bir süre sonra babam öğrendi tabii. Hemde Emirin uyandığı gün. Yine bir şey yapacaktı onu öldürmek için fakat hafızasını kaybettiğini anladığı an vazgeçti. Onu aleyhine çevirdi. Tıpkı benim gibi."
Son sözünü söylerken marifetmiş gibi söylemesi yokmuydu?
"Sen onu gerçekten sevmemişsin. Eğer sevseydin hayatını elinden almazdın. Onu kandırmazdın ama sen sırf kendi hırsın için herkesin hayatını maffetin."
Hala yakınımda duruyordu ama bir şey yapmıyordu.
"Asıl onu seven bendim. Ama o benim değerimi bilmedi. Sonradan öğrenmiş oldu çünkü beni çok sevdi. Hemde tahmin edemeyeceğin kadar çok."
Artık canımı sıkacak sözler etmeye başlamıştı. Ellerim iplerden dolayı gerilmiyordu bu kadının yüzünden geriliyordu.
"Siz gerçekten kafayı yemişsiniz. Babanda sende delirmişsin. Babanın elinde onca masum insanın kanı var. Sende ondan farklı değilsin. Benim evimi pastanemi yaktın. Benim kocamı kızımı aldın. Bunun bir bedeli olacak Mercan. Bir bedel ödemek zorundasın. Oda kızından uzak ona hasret ama hapishanede."
Benim sözlerimi sakince dinlerken üzerime doğru tekrar eğildi ve gözlerimin içine baktı.
"Elif sen kaybettin kocanı senden alarak en başından kaybettin. Kocan her gece bana dokunurken sadece benim ismimi fısıldarken kaybettin. Ondan bir kızım olduğu zaman kaybettin. Söyle bakalım burada kim en çok bedel ödemiş. Ben mi sen mi? Sen ve ödemeye devam edeceksin. Emir varya seni değil kızını seçerken hemde gözlerinin önünde biteceksin. Bende kızıma kavuştuğum zaman işte o zaman ölüme gideceksin."
En ağır darbeyi vurarak benden uzaklaştı. Arkasından kalbime bir hançer saplayarak gitti.
Dokunmuştu ondan bir kızı olmuştu. Her gece ona sarılmıştı. Onu sevmişti. Bir zamanlar beni saran kolları onu sarmıştı. Kalbi onun için atmıştı. Kendi kendime fısıldarken birde ben canımı yakmıştım. Yansın istiyordum. En acısından yansın. Başımı dik tutmamın artık anlamı yoktu zaten gözlerinin önünde ağlamışken ne önemi kalmıştı?
Ben kendime işkence çektirirken adamlardan biri tekrar gelmiş onlarda kaldığı yerden devam etmişti.
Bir gün geçmişti elim kolum bağlı hala harekete geçememiştim. Boynumdaki saat; onun doğru zamanda doğru saatte yol göstereceğini bekliyordum.
Vücuduma aldığım son elektrikle tekrar bayılmış kendimden geçmiştim. Ne kadar bayıldım bilmiyorum yüzüme su çarpmasıyla tekrar uyanmıştım. Ama gözlerimi açamıyordum. Hatta nefes bile zor alıyordum.
"Elif!"
O anda bir ses işittim çok tanıdık ses bu hayatta en çok canımı yakan ses.
Gözlerimi zorla açarak sesin nereden geldiğine bakmaya çalıştım.
"Elif!"
Bir kez daha adımı acı çeker gibi söylerken bakışlarım karşıya kaydı. Bir bilgisayar vardı o bilgisayarda Asafın yüzü vardı. Hala hastane kıyafetiyle bana korkarak bakıyordu.
"Sanırım yine rüya görüyorum."
"Elif iyi misin?"
Ama çok gerçek gibiydi. Asafı görüyordum. Bilgisayarda görüntüsü vardı.
"Asaf sen orda mısın gerçekten?"
Gözlerini hüzünle kapatıp açtı elini kaldırdı sanki benim yüzüme dokunuyormuş gibi.
"Burdayım. Ama sen seni ne hale getirmişler Elif iyi misin? Canın acıyor mu?"
Asaf konuştukça gözlerimden birer damla düştü. Nefes almaya çalıştım fakat kaburgalarım izin vermedi. Canım yandı başım tekrar yana düştü.
"Elif hayır hayır iyi değilsin sen. Mercan lanet olsun sana. Bırak onu beni al duyuyor musun beni!"
Asaf öfkeyle bağırırken sertçe yutkunarak kendime gelmeye çalıştım.
"O bizi neden görüntülü konuşturmak istedi? Şimdi amacın ne Mercan? Söyle bize daha çok acı mı vermek? Lanet olsun sana."
Sesim yettiği kadar yükseltmeye çalıştım ama pekte başarılı olamadım.
"Canın çok yanıyor mu? Bulacağım Elif seni ne olur biraz daha dayan."
Ekranda ona bakarken hala neden Mercanın böyle bir şey yaptığını düşünüyordum.
" Sen hala hastanede misin? Orda nasıl konuşuyorsun Asaf?"
Asafın bakışları başka yere kayınca anladım ki yanında biri vardı. O biri ise bu görüşmeyi ayarlamıştı. O kadının eli heryere uzanıyordu.Asaf cevap vermeyince yeniden ben konuşmaya çalıştım.
"Bayram o iyi mi?"
"O iyi merak etme ameliyat oldu şimdi uyanmasını bekliyorlar."
Derin bir oh çektim. Yüreğimi sıkıştıran bu duygu nihayet feraha kavuşmuştu.
"Ona yenilme onu duyma Elif. Sadece birazcık dayan geleceğim seni kurtarmaya."
Onu duyma diyordu. Onu duyma. Biliyordu neler söyleyebileceğini.
"Ona yenilmem. Ama onu nasıl duymayayım söylesene? Senin onun sevdiğini, ona dokunduğunu nasıl duymam?"
Göz pınarlarım ardı ardına akmaya devam ederken bakışlarımı yere indirdim. Böyle söylememem gerekiyordu. O kadına koz verecektim ama olmuyordu.
Yapamıyordum.
"Elif ben sadece seni sevdim. Hatırlamadığım anlarda bile sadece sen vardın. Sadece sen."
"Ama onuda sevmişsin öyle diyor. Öyle değil mi?" Sesim bir fısıltı gibi çıkarken hala yere bakıyordum.
"Elifim bana bak gözlerime bak. Ne olur böyle deme. Ben sadece seni sevdim. Sen hep saklımdaydın. Sen aklımda değil ama kalbimdeydin. Onu sadece sevdim sandım ama öyle değilmiş. O sevgi değilmiş bile. Kalbim hep seni özlemiş sadece farkında değildim. Elif sen saklımdaydın ama haberim yokmuş. Senle yanmışım ama bilememişim."
Konuşamadım fakat dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. Yapma Elif dedim ağlama o kadının kazanmasına izin verme. Fakat durmadı hıçkırıklarım sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım bu sefer.
"Ağlama ne olur."
Asaf acı içinde ağlama diyordu ama olmuyordu.
"Ağlama geleceğim sana. Seni almaya geleceğim. "
Başımı çaresizce sağa sola salladım.
"Gelmeyeceksin. Bunu yapmayacaksın. "
"Geleceğim."
Bu sefer başımı kaldırıp ekrana baktım.
"Eğer gelirsen buraya ikimizide maffedersin. Anlıyor musun? Eğer buraya gelirsen o kazanmış olur. Eğer buraya gelirsen bir seçim yapmak zorunda kalırsın. Bu seçimi yapmayacaksın. Sen zaten seçimini yaptın oda Peri."
"Lanet olsun ben hiç bir seçim yapmadım. Ben ne seni ne kızımı seçtim. Ben iki canımdan da vazgeçmem. Böyle seçim mi olur? Nasıl kendini feda etmemi bekliyorsun?"
Ağlama sırası ona geçmişti. Gözlerinde ki yaşı gördüğümde bir iç çektim.
"Ama sen unuttun beni."
"Öyle olmadı. Unutmadım unutmam seni."
Bakışlarım etrafa kayınca bir kaç adamın bizi izlediğini gördüm. Asafla konuşmamı kapatmak için tek bir hamle bile yapmıyorlardı. Neden neden diye düşünürken aklıma o neden nihayet geldi.
"Lanet olsun."
"Ne oldu Elif?"
Ekrana tekrar dönünce dişlerimi sıktım. Böyle tuzak ancak onun aklına gelebilirdi.
"Beni iyi dinle Asaf. Bu bir psikolojik baskı. Bu görüşme bu konuşma. Hepsi seni tuzağa düşürmek için. Tuzağadadüşürdü zaten. Sen beni bu halde gör seçimini benden yana kullan diye. Birde sen buraya gel diye."
Bunu daha önce aklıma getirmem lazımdı ama yapacak bir şeyim yoktu. Asafın beni bu halde görmesi için herşeyi yapardı.Asaf sessizliğini korurken bana öylece bakıyordu.
"Eğer böyle bir hata yaparsan eğer buraya gelirsen seni asla affetmem. İşte o zaman benim için ölürsün anlıyor musun? Bunu bana asla yapma. Biz seninle vedalaştık bizim hikayemiz bitti. Şuanda önemli olan Peri ve onu asla kaybetmeyeceksin."
"Ya sen?"
Ben! Ben çoktan yok olmuştum. Ben çoktan tükenmiştim.
"Ben son sözümü orda hastanede söyledim. Şimdide söylüyorum tercih hakkın ben değilim. Seni hayata bağlayan ikinci insan değilim. O yüzden bırak beni."
"Senden vazgeçme mi istiyorsun? Sen orda bizim için acı çekerken seni öylece bırakmamı istiyorsun? Ama yanılıyorsun."
Öfkeyle gözlerimi kapatıp açtım.
"Ben senin hiç bir şeyin değilim. Sen sadece kızından sorumlusun. "
Son sözlerimi söylerken bakışlarımı ondan çekip duvara baktım.
"Bana veda etme. Bir kez daha bu vedayı hak görme. Canımı yak ama sensiz bırakma beni."
Onunda son sözleri bunlar oldu. Ekran kapandı yok oldu. Dişlerimi dudaklarıma geçirdim ağlamamak için. Sesli ağlamayacaktım ama gözlerim devam ediyordu yoluna. Bir süre durdum öyle kendimle savaştım. Dudaklarımı serbest bıraktım ve şarkı söylemeye başladım.
Özlüyorum seni, zamanla barışamadım
Geçip gidiyor ömrüm, günlere doyamadım
Geçip gidiyor ömrüm (geçip gidiyor ömrüm) günlere doyamadm (günlere doyamadım)
Ucum yok, bucağım yok
Saklımdasın ey yar haberin yok
Yıllar geçti, sönmedi ateş
Yanıyorum ey yar haberin yok
Asafın bana söylediği ilk şarkıydı, evlenme teklifi ederken çalan şarkıydı. Özlediği zamanlarda saklımdasın hep derdi. Bugün yine o sözü kullanmıştı. Saklımdasın demişti. Bizimle ilgili bir anı daha hatırlamıştı. Fakat geç kalınmış bir hatırlanmaydı.
İçim öyle hırsla dolmuştu ki bize yaptıkları hala bitmiyordu bitirmiyordu. Elimi ipten kurtarmaya çalıştım fakat olmadı. Son yirmidört saat kalmıştı. Ama dayanma gücümü kaybediyordum. İşte aklıma o anda bir şey geldi.
Ayaklarımı kımıldatarak tuvaletim gelmiş gibi yaptım. Adamlar beni izlerken kaşlarımı çatıp onlara doğru baktım.
"Tuvalete gitmem lazım!"
Önce beni hiç tınlamadılar. En son kozu kulladım
"Tuvaletimi buraya mı yapayım?
İçlerinden biri Allahtan insafa gelmiş yanıma gelip arkama geçerek ipleri çözmüştü. Bileklerimi okşarken hızla kolumdan tutulmasıyla ayağa kalktım ama yürüyemeden iki büklüm olmuştum. Çünkü bedenim bitmişti. Acıyla inlerken adam bir kez daha çekiştirince bu sefer bağırdım
"Yavaş olsana be halimi görmüyor musun?"
"Çok konuşma vazgeçmeden yürü hadi!"
O ihtimali düşünmek bile istemiyordum. O yüzden acılarımı unutarak yavaşça yürümeye başladım. Şerefsiz adam canımı yakmak için daha çok çekiştiriyor resmen peşinden sürüklüyordu.
Sonunda bir kapının önünde durunca kolumu bıraktı.
"Çabuk hallet işini hemen çık. Eğer geç kalırsan içeri girerim."
Suratına öfkeyle bakarken kapıyı açıp içeriye attım kendimi. Adamın suratınada sertçe kapadım. Hemen etrafa bakınmaya başladım. Küçük bir şey lazımdı. Sadece küçük. Tuvalet öyle pistiki midem bulanmış kusmamak için kendimi zor tutuyordum.
Biraz daha göz gezdirirken klozetin arka kısmında bir şey dikkatimi çekti. Eğilip ne diye bakarken cam kırığı olduğunu gördüm. İşte istediğim şeyi bulmuştum. Heyecanla yerden alıp avucumun içinde sakladım.
Şimdi yapacaklarımdan asla pişman olmayacaktım. Gözlerimi kapatıp son defa nefes alıp verdim ve kapıyı açtım. Adam duvara yaslanmış öylece bekliyordu. Bakışlarım yüzünde gezinirken hamle yapacak yer arıyordum. O öfkeyle tekrar kolumdan tutunca işte ilk hamlemi bulmuştum. Avucumdaki cam kırığını parmaklarıma yerleştirdim ve kolumu tutan eline sapladım. Adam acı içinde bağırırken ardından camı yüzüne götürerek gözünden aşağı büyük bir çizik çizdim. Bu sefer bağırışı daha yükselirken diz kapağımla karnına bir tekme atmamla iki büklüm olmuştu. İşte adamı nakavt etmiştim. Ellerimi saçlarına geçirerek başını kaldırdım.
"Bana dokunan elleri tek tek kıracağım. "
Sonrada tuvalete doğru yitip kapısını kapadım. O hala hayvan gibi bağırmaya devam ederken kapıyı açmak için hamle bulunmadan kapıyı kitledim. Salaklar kapıya asma kilit takmışlardı. Allahtan içeriye girmeden farketmiştim. Elimdeki kana bakarken daha ne kadar kana bulanacağımı düşündüm. Kaç kişinin canını yakacağımı. Ama şimdi bunları düşünmemem gerekiyordu. Eğer intikam almak istiyorsam yoluma devam etmeliydim. O yüzden yavaş adımlarla ilerledim. Canım çok yanıyordu. Bütün iç organlarım alarm veriyordu. Yinede pes etmedim.
Temkinli adımlarla Mercanın odasını aradım. Adamlardan duyduğum kadarıyla odası yukarıdaydı ve şuanda duş alıyordu. Hanım efendi rahatsız edilmek istemiyormuş o yüzden yukarıda adamlar yoktu.
Merdivenlerden sessizce çıkarken bazı sesler duydum. Merdivenden birilerin çıkıyordu. Acele edip merdivenleri çıkarak bir köşeye saklandım. Korkudan resmen kalbim ağzımda atıyordu. Şimdi yakalanmamam lazımdı. Onlar kendi aralarında konuşarak bir odaya girip kapıyı kapattılar.
Burası nasıl fabrikaydı aklım almamıştı. Her bir köşede oda vardı. O odalara tek tek baktım. Yakalanma uğruna odalarda Mercanı aradım ve buldum. Salak karı odasını kendine göre düzenlemiş zengin kokoş olduğunu ıspatlanmıştı. Sessizce içeriye girip kapıyı kitledim. Banyodan şen şakrak sesi geliyordu. Sanırım şarkı söylüyordu. Ben ona şarkı söylemeyi gösterecektim. Ağır adımlarla banyonun kapısına doğru yürüyüp yavaşça kulpunu indirdim. Ses çıkarmadan kapıyı açtım. Ses çıktığı halde onu bile duymuyordu çünkü kendi eğlencesindeydi. İçeriye adım attım ve duşa kabinin içinde onu gördüm. Arkası dönük duşun altındaydı. Camı tekrar parmaklarımın arasına aldım yürüdüm yürüdüm tam duş kabinin önünde durdum allahtan kapısını kapatmamıştı. Elimi kaldırdım ve sırtına doğru götürdüm götürdüm ve boynundan aşağı çizmeye başladım. Ve nihayet o bağırış sesini duydum. Öyle bir bağırdı ki benim bütün yakarışlarımın ucundan bile geçmiyordu. Tam arkasını dönecektiki saçlarından tutup sertçe duvara yasladım.
"Seennn kimsin?"
Sesi öyle çıkmıştı ki korktuğu belliydi. Ayaklarımın ucundan yükselip kulağına doğru eğildim.
"Ecelin!"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 13.68k Okunma |
1.09k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |