35. Bölüm

Savaş bitmişti ama biz?

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Finale son adım

***

Çocukken turuncu çilli bir balığım vardı. Adını beneklerinden dolayı çilli koymuştum. Yalnızlığıma ortak olmuştu. Ama bir gün fazladan yem verdiğim için öldürmüştüm. Belkide içimdeki kötülük o zamandan başlamıştı. Belkide insanların canını yakmak için bir adım atmıştım. Halbuki çok masumdum. Bir keresinde sınıftan bir çocuk karıncayı küçük bir kavanoza hapsetmişti bense hiç düşünmeden onu özgürlüğüne kavuşturmuştum. Kıyamazdım ben hiçbir şeye. Ama şimdi masumluğum içimdeki o kız çocuğu ölüyordu. Ellerim kana bulanmıştı ve bunu yaparken hiç düşünmemiştim. Vicdanım merhametin susmuştu. Çünkü bütün bunları susturan karşımda acılar içinde bağıran bu kadındı. Elimin altında kıvranıyordu. Oysa ben kaç kez bağırmıştım kaç kez acı içinde kıvranmıştım.

 

Şimdi sıra ondaydı.

 

"Nasılmış birinin canını yakmak?"

 

"Elif seni maffedeceğim."

 

Ellerimin arasındaki saçını sertçe çekiştirerek yüzüne doğru eğildim.

 

"Canımı yaktığın her bir acı için kıvrandıracağım seni."

 

Öylede yaptım saçını ellerimin altında topladım topladım ve başını sertçe fayansa vurdum. Durmadan ardı arkası kesilmeden fayans kana bulanana kadar vurdum. Her bir darbede Mercan dahada bağırdı ve ben hiç acımadım. Kollarımın arasında kurtulmak için çok çırpındı.İzin vermedim. Çünkü fazla zamanım yoktu her an adamları damlayabilirdi. Avucumun içindeki cam parçasını parmaklarıma sabitledim ve en çok yapmak istediğim şeyi yaptım. Sağ elinin üstüne sapladım ve bir bağırış daha yüzümde kocaman tebessüm oluşturdu. Başımı kulaklarına doğru yanaştırıp sessizce fısıldadım.

 

"O elinle kocamın elini tuttun bana ait olana dokundun."

 

"Elifffffffff!"

 

Mercan ismimi en güzel şekilde bağırırken bedeni sertçe yitekleyip kollarımın arasından serbest bıraktım. Kabinden çıkıp geriye doğru bir adım attım karşımdaki manzaraya bakarak bir kahkaha patlattım. Sonra ise benim için herşeyin sonu gelmişti. Adamlar çoktan kapıyı kırıp içeriye gelmişler beni saçlarımdan tutarak banyodan çıkartmışlardı. Hiç direnmedim çünkü alacağımı almıştım duyacağımı duymuştum. Onun acı dolu sesleri bana yetmişti. Banyodan çıkmadan önce başını kaldırıp gözlerime öyle bir baktı ki kendi kahkaham kulaklarımda çınladı.

 

Bu bakış sen bittin bakışıydı ama asıl son hamlemi yapmamıştım. Beni karanlık soğuk bir odaya sertçe attıklarında yere dizlerimin üstüne düştüm. Derin nefes alıp verdim ve elimi kaldırıp boynumdaki kolyeye ulaştım. Saatin arka tarafını çevirip düğmeye bastım ve sona ulaşmak için beklemeye başladım. Bu düğmeye basmak için geç kalmıştım ama alacaklarım vardı. Şimdi sıra ise Hasan abilerdeydi. Başımı sert zemine yatırarak gözlerimi kapadım ve gözümden bir yaş akmasına izin verdim. Bu yaş belkide masumluğumu kaybettiğim içinde. Belkide içimdeki merhameti. Dudaklarımdan bir hıçkırık kopmasına da izin verdim. Ardından bedenimi yan döndürerek cenin pozisyonuna geçtim ve kendimi bırakıp sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Sesim duvarlarda yankılanırken dahada sesli şekilde ağlamaya devam ettim.

 

Öyle ne kadar durdum ne kadar ağladım bilmiyorum. Kapı açılana kadarda fark etmemiştim. Gözlerimi yavaşça açıp kim olduğuna baktım ve görüş açıma Mercan girmişti. Ben diyordum nerede kalmıştı.

 

"Geç kaldın. "

 

Adımları yaklaştı yaklaştı tam dibimde durdu. Bir süre tepemde dikildi ve diz çökerek benimle aynı hizaya geldi. Yüzünü incelediğimde bıraktığım şahaserle gurur duydum. Alnı tamamen morarmış bazı yerlerinde bile kan kalmıştı.

 

"Seni bitirmek için aceleci davranmak istemedim."

 

Alayca gülerken cam sapladığım sargılı elini kaldırıp bana doğru uzattı tıpkı ona yaptığım gibi saçlarımı kavrayıp yüzünü yüzüme doğru yanaştırdı.

 

"Bana yaptıklarının sana misliyle ödeteceğim. Yalvaracaksın yapma diye ama ben acımayacağım."

 

Gülümsemem yüzümde büyürken gözlerinin içine baktım.

 

"Ay çok korktum."

 

Mercan bu hareketime öfkelenirken saçlarımı bırakıp birden ayağa kalktı.

 

"Kaldırın şunu üzerindeki gömleği çıkarın. "

 

Gömleği çıkarın dediğini duyduğumda gülümsemem yüzümde solmuş yerini korkuya bırakmıştı. İki adam yanıma yaklaşırken oturduğum yerden geri geri gitmeye başladım.

 

"Eğer o pis ellerinizi bana sürerseniz sizi öldürürüm. Mercan bu defa öldürürüm seni anlıyor musun? Elimden kimse alamaz. "

 

Ben tehditler savururken adamlar çoktan yanıma ulaşmış kolumdan sertçe kavramışlardı. Çırpındım tekme attım ama kurtulamadım. Pis elleri gömleğimin düğmesini bulurken avazım çıktığı kadar bağırdım.

 

"Bırakın beni dokunmayın. Mercan eğer düşündüğüm şeyi yaparsam seni öldürürüm."

 

Tehditlerim işe yaramazken gömleğimi çoktan çıkarmışlar kenara atmışlardı. Karşılarında sadece sütyenle dururken ellerimi kurtarıp bedenimi kapatmak istedim ama izin vermediler. Mercan elinde bir bıçakla adım adım yanıma yaklaşarak arkama geçti. Ben kurtulmak için çırpınırken gözyaşları arasında onun nefesini sırtımda hissettim.

 

"Acıya karşılık aynı acı. Sırtımda ki yaraya karşı senin sırtın. Hemde o çok sevdiğin dövmen üzerinden. Sevgili anka kuşun. Seni yeniden hayata bağlayan. Asafın yaptığı o çok sevgili dövmen sanırım en güzel karşılık olacak."

 

Nefesimi tuttum gözlerimi kapadım. O dövme olmazdı. Benim için anlamı olan dövme olamazdı.

 

"Dövmeme dokunma!"

 

Fısıltıyla çıkan sesim sırtımdaki acıyla bağırmaya dönüşmüştü. Dokunuyordu bir kez daha hayatıma ellerini uzatıyordu. Tıpkı benim ona yaptığım gibi çizikler atıyordu. Her bir darbesinde bağırmamak için dişlerimi dudaklarıma geçirdim. Eğer bağırsam ona istediğini verecektim. Ama bağırmadım canım ne kadar yansa da dişlerimi dudaklarıma geçirdim. Sanki sırtımda yeni bir dövme yapıyormuş gibi çizikler atmaya devam etti.

Kollarımı adamlardan kurtarmak için hamle yaptım başarılı olamadım. Başımı sağ omzuma yatırarak gözyaşlarıma izin verdim.

 

"Senin olana yine dokundum bak ne haldesin."

 

Kulağımın dibinde hissettiğim acı dolu sözlerle sertçe yutkundum .

 

"O dövmeyi o yapmıştı. Ondan kalan Asaftan kalan tek hatıraydı."

 

Anka kuşum küle dönüyordu. Kalbim küle dönüyordu. Ateşe vermişlerdi. Bu defa o ateş, o küller yeniden doğacak mıydı? Bilmiyordum. Şuanda hiç bir şey bilmiyordum. Sessizce hayatımı ateşe vermesini izledim. İşi bittiğinde ise kanlı elleriyle karşıma geçip çenemden sertçe tuttu.

 

"Bu daha hiç bir şey sana öyle filim izleteceğim ki bir daha Emire bakamayacaksın. Ha bu arada Emir demişken oda yakında aramıza katılacak."

 

Çenemi serbest bırakıp sertçe arkaya doğru yitekledi ve bedenim yere düştü. Sırtımın üzerine düşerken acıyla inledim. Ama yaralarımdan daha önemli bir şey vardı.

 

"Asaf gelmeyecek. O gelmeyecek yalan söylüyorsun."

 

Sessizce fısıldarken ellerimi yere koyarak oturmaya çalıştım. Bir yandanda parmağımı Mercana sallıyor ona inanmadığımı söylüyordum.

 

"Ah keşke yalan olsa. Bende çok isterdim yalan olmasını. Emirin buraya gelmesi ne demek biliyor musun? Kızını seçmedi demek seni çok seviyor demek. Yıllardır uğraştığım o sevgiyi içinden atamadım demek."

 

Sesindeki tını ne kadar öfkeli olduğunu gösteriyordu.

 

"Onun adı Emir değil. O Asaf."

 

Ama Mercan söylediklerime aldırış etmedi. Yüzüne alayca gülümsemesini yerleştirip odadan çıktı. Ardından bir kaç adam odaya girdi, bilgisayarla projeksiyonla bir şeyler yaptılar. Galiba bana gerçekten bir filim izleteceklerdi.

 

Tek sorun bu olsaydı keşke ama asıl sorun Asafın buraya gelmesiydi. Eğer Hasan abiler ulaşamadan buraya gelirse her şeyi maffederdi. Gelmemesi gerekiyordu. Benim için gelmemesi gerekiyordu. Korku içinde bunları düşünürken kendimi yine sandalyede bağlı buldum. Bu defa hiç itiraz etmedim. Gelecek hamleyi bekliyordum. Adamlar beni odada yalnız bırakıp çıktıklarında karşımdaki projeksiyona baktım.

 

"Evet Elifciğim hazır mısın? Sana harika bir aşk hikayesi izleteceğim."

 

Masanın üzerindeki hoparlörden gelen sesle merakla bana ne izleteceğini bekliyordum. Tam o anda ekranda Mercan göründü. Elini birine uzatıyordu sağ elini birini uzatıyordu. O el yine Asafa uzanıyordu. Görüş açıma Asafda girince beni ne beklediğini şimdi anlamış oldum.

 

"Bu kadar mı düştün Mercan. Hiç bir zaman sahip olamadığın aşk hikayeni şimdi bana mı izleteceksin?"

 

Tabi cevap gelmemişti. Gözlerimi öfkeyle kapatıp bir süre bekledim izlemek istemiyordum. Eğer izlersem canım yanacaktı. Ama yinede gözlerimi açıp karşıya baktım. Ve takılı kaldım.

 

Asaf sırtını bir ağaca yaslamış kucağında Mercan elleri saçlarında, Mercanın ise başı onun göğsünde öylece duruyorlardı. Nefesim kesilmeye şimdiden başlamıştı.

 

"Emir beni ne kadar çok seviyorsun?"

 

"Seni çok seviyorum Mercan. Neden sürekli bunu soruyorsun inanmıyor musun bana?"

 

"Aşkım inanıyorum ama duymak istiyorum."

 

"Seni çoook seviyorum. Oldu mu şimdi?"

 

"Oldu aşkım!"

 

Konuşmaları burada bitiyordu çünkü Mercan Asafı öpmüştü. Devamına bakamadım gözlerimi hızlıca kapadım. Asafın onu öpmesine bakamazdım. Gözlerimi sımsıkı yumdum hiç bir şey görmemek için.

 

Göreceğimi görmemiş miydim zaten?

 

Sonra bir ses daha işittim.

 

"Emir ben hamileyim. Bizim bir çocuğumuz olacak."

 

Gözlerimi açmadım konuşmalarını duymak yerle bir ederken birde görmek.

 

"Mercan şimdi ben babamı oluyorum?"

 

Ardından onun heyecan dolu sesi duyuldu. Ardından benim acı hatıralarım hatrıma geldi.

 

İlk hamile olduğumu öğrendiğimdeki yalnızlığım. Mercan çok güzel intikam alıyordu ona yaptıklarımı birbir çıkartıyordu. Göz yaşlarım durmadan akarken gözlerim hala kapalıydı. Sadece değişen sesler konuşmalar vardı. Öyle ne kadar sürdü bilmiyordum, bana Asafla olan bütün anılarını dinletirken saatin bile farkına varamamıştım.

 

Hasan abilerin çoktan gelmesi lazımdı çoktan ulaşmaları lazımdı. Bu işkence bitmesi lazımdı. Asaf gelmeden önce bitmesi lazımdı. Ama hiç biri olmadı.

 

Aşk filimi bitti ışıklar açıldı. Adamlar tekrar geldi ellerimdeki ipi çözdüler. Kollarımdan tutup sürüklemeye başladılar. Bende bütün adımlara uydum. Odadan çıkmadan önce dalgınca projeksiyona baktım. En son ekranda onların birbirine sarılmış resimlerini gördüm ve başımı eğerek odadan çıktım.

 

Bir darbe bütün herşeyi yok etmişti.

 

Sessizce yürümeye çalıştım. Adımlarım onlara uydu ve nihayet bana işkence yaptıkları büyük alana getirmişlerdi. Bakışlarım yerde neler olduğuyla ilgili tek bir düşüncem yokken o anda bir ses duyuldu.

 

"Elifim!"

 

Bu ses onun sesiydi değil mi? Yoksa yine bilgisayardan mı geliyordu? Korkarak yavaşça başımı yerden kaldırdım kaldırdım ve karşımda onu gördüm.

 

"Asaf!"

 

Sesim masumca çıkarken gözlerim Asafın elindeki silaha takıldı. Hemde Mercana çevrili bir şekilde. Ardından kıyafetine baktım. Hala hastane kıyafetiyleydi. Bakışlarım hemen yan tarafta sandalyede oturan Mercana kaydı. Bacak bacak üstüne atmış gülerek bize bakıyordu.

 

Neler oluyordu burada anlam verememiştim.

 

"Elif sana neler yaptı? Üstündeki o kan yaralı mısın sen?"

 

Asafın korku dolu sesini duyunca sadece gülümsedim. Şuan aklımda başka sorular vardı? Ne onun silah çekmesi ne başka bir şey.

 

"Asaf gerçekten onu sevdin mi?"

 

Asaf çaresizce başını sallarken bana doğru bir adım atmak istedi ama Mercan engel oldu.

 

"Orda dur yoksa olacaklara engel olmam."

 

Öylede oldu Asaf durdu ama elini kaldırıp bana uzatmak istedi tutayım diye.

 

"Ben bir tek seni sevdim Elif. Herşeyi unuttuğum zamanlarda bile kalbimde sen vardın."

 

Başımı hayır anlamında salladım. Öyle olsa onada sevdiğini söyler miydi?

 

"Mercan adamlarına söyle bıraksınlar onu. Bak canı yanıyor ne hale getirmişsin daha yetmedi mi?"

 

Asaf Mercanla konuşurken benim aklım hala kulaklarımda kalan konuşmalardaydı.

 

"Asaf çocuğun olacağını öğrendiğin zaman çok mu mutlu oldun? Eğer bizimde çocuğumuz yaşasaydı mutlu olacak mıydın?"

 

Belkide en çok merak ettiğim şeydi. Ama hiç bir zaman öğrenemeyecektim.

 

"Elif hiç bir şey düşündüğün gibi değil güzelim. Şuan sadece bana iyi olduğunu söyle ne olursun."

 

Titreyerek tuttuğu silahı Mercana doğrultuyordu ama ne yaptığının farkında bile değildi.

 

Onu izlerken bir adım attım adamlar önce engel olmak istedi ama direndim. Bir adım daha bir adım derken Asafa biraz daha yaklaştım.

 

"Bana ne izletti biliyor musun? Bana mutlu aşk filminizi izletti. Bana seni öptüğünü izletti. Şimdi söyle bana ben nasıl eski gibi bakayım sana? Şimdi söyle bana bir daha nasıl dokunayım?"

 

"Elif yapma ne olur."

 

Asafın çaresiz halleri benim bitmiş halim bir tek birini mutlu ediyordu. Oda Mercanı. Fakat oda sıkılmış ki aniden oturduğu yerden kalkarak Asafa doğru yürüdü.

 

"Off yeter ama sizin bu dram haliniz. Asıl konuya gelelim Emir kızım nerede?"

 

Evet asıl konu Periydi. Bir an için nasıl unutmuştum. Ve Asaf polisler gelmeden buraya gelmişti. O anda her şeyi algıyabilmiştim. Kolumu adamlardan kurtarmak için çekiştirdim ama izin vermediler. İkisi kollarımı öyle sıkı tutuyorlardı ki. Korkarak Asafa baktım. Tam silahın ucunu Mercanın kalbine doğrultmuştu.

 

"Hayır Asaf hayır. Senin burada olmaman gerekiyordu."

 

"Evet burada olmaman gerekiyordu Emir senin kızını seçmen gerekiyordu ama bu kadın için buradasın. Kızından daha çok sevdiğin kadın için."

 

Son cümleyi söylerken sesindeki hayal kırıklığı kendini ele vermişti.

 

"Hayır o kızını seçti beni değil. Söylesene ona ben kızımı seçtim diye."

 

Fakat Asaf beni duymuyordu. Öfkeyle Mercana bakmaya devam ediyordu.

 

"Hayatımı maffettin. Yaşanılacak ne bıraktın bende. Sırf kendin için hepimizin hayatını bitirdin. Bıraksaydın o uçak kazasında ölseydim. Ölseydimde senin gibi bir kadına inanmasaydım. Bitirdin bizi Mercan kendini de bizide bitirdin."

 

Mercan Asaftan duyduklarıyla iyice sinirlenirken üzerine biraz doğru yürüyüp silahı göğsüne dayadı.

 

" Ben seni çok sevdim aklın alamayacağı kadar çok ama sen buna değmezmişsin. Ayrıca Emir seni kurtardım seni yeniden yaşattım o yüzden hayat borçlusun."

 

"Yeter artık bana Emir deyip durma benim adım Asaf anlıyor musun?"

 

İkisi birbirine rest çekerken ben kolumdaki ellerden kurtulma yolunu düşünüyordum.

 

"Bana kızımı vereceksin eğer vermezsen çok sevgili Elifin ölecek."

 

Bakışları adamlarına kayınca adamlardan biri silahını çıkartıp başıma dayadı.

 

"Mercan sakın ona zarar verirsen bende bu tetiği çekerim."

 

"Sana gelme dedim bir kez olsun beni dinleyecektin bir kez olsun."

 

Asafın bakışları nihayet beni bulunca gözünden bir yaş aktı.

 

Ağlama ne olur sen ağlama ben yeterince ikimiz için ağlıyorum.

 

"Seni bırakacağımı nasıl düşündün? Kızımla senin aranda tercih yapacağımı nasıl düşündün?"

Sesindeki titreme acı çaresizlik beni bitirirken başımı salladım.

 

"Sen çoktan unuttun beni. Sen hep unuttun beni. O kadının elini gözlerimin içine bakıp tutarken unuttun. Sen bana Periyi bırakıp sana geldim ama sen neler yapıyorsun dediğin gün unuttun beni. Sen hep bıraktın beni. Şimdimi bırakmak zor geldi?"

 

Asaf söylediklerimle şoka girerken bir adım atıp yanıma tekrar gelmeye çalıştı ama karşısındaki Mercan ve başımdaki silah engel oldu.

 

"Elif yapma ne olur. Buradan birlikte çıkacağız."

 

"Sus artık dinlemek istemiyorum seni. Periyi seçeceksin bu iş burada bitecek."

 

"Evet Elifcim çok haklı konuşuyor."

 

Mercan araya girerek kendini tekrar hatırlatmıştı. Bu arada bakışlarım yanımdaki adama kaydı. Daha doğrusu belindeki silaha. Yapabilirdim alabilirdim. Asafla Mercan kendi aralarında konuşurken adamlarda onlara bakıyordu. Önce bir hamle sonra diğer hamle Elif.

 

Sağ kolumı yavaşça kaldırdım kaldırdım ve dirseğimle adamın karın boşluğuna geçirdim. Adam yediği darbeden dolayı başımdaki silahla arkaya doğru sendeledelerken sıra ikinci hamlemdeydi.Yanımdaki adam ne olduğunu anlamaya çalışırken elim belindeki silaha gidip hemen kavradı ve o anda önce onun bacağına ateş ettim daha sonra hızlıca diğerine dönüp koluna ateş ettim. Bir an ortalık savaş alanına dönmüşken diğer adamlar birden üzerime gelmeye çalıştı ama elimdeki silahı görünce duraksadılar. Silahı bu kez karşı tarafa yönelttim fakat bir anda bırakır gibi oldum. Çünkü Mercan hedefte değildi hedefte olan şimdide Asaftı. Hangi ara Asaftan silahı almış ona doğrultmuştu anlayamamıştım.

 

"Vay vay sen şu Elife bak. Resmen içinden katil çıktı. Kızım sen neymişsin öyle?"

 

Elim titriyordu dizlerim titriyordu ama belli etmemeye çalışıyordum.

 

"Mercan oyun bitti artık indir o silahı."

 

Asafın bakışları ise sadece bendeydi. Ona silah çekilmiş hiç umurunda değil gibiydi.

 

"Kızımı almadan seni öldürmeden hiç birşey bitmez."

 

"Kızını asla alamayacaksın."

 

"Vur beni!"

 

Araya Asafın konuşması girince ona baktık.O tamamen Mercana doğru dönüp öfkeyle bağırdı.

 

"Vur beni öldür bitsin artık. Duyuyor musun? Çünkü sana kızımı vermeyeceğim."

 

Mercanın eli titrerken sinirle Asafa baktı.

 

"Seni öldürmem ama onu öldürürüm."

 

Bir şeyler yapmam gerekiyordu eğer ben ateş edersem o Asafı vurabilirdi bunu riske atamazdım.

 

"Öldür beni çünkü o kızını vermeyecek."

 

Mercanın bakışları bir ara bana dönerken benim bakışlar arka tarafa kaydı ve derin nefes aldım. Sonunda gelmişlerdi. Ali sessizce Asaflara yaklaşırken benim Mercanı oyalamam gerekiyordu.

 

"Bak Mercan artık sonun geldi pes et bitsin."

 

"Hayır asla kızımı almadan asla."

 

O anda bir ses duyuldu Mercan sesin geldiği yöne başını çevirip bakarken bende fırsattan istifade elimdeki silahı ateşledim ve o ateş Mercanın silah tutan eline denk geldi. Cam sapladığım yeri tekrar yaralamıştım. Çünkü o eller Asafı tutmuştu çünkü o eller ona silah doğrultmuştu. O acı içinde bağırırken Aliler çoktan ettafı sarmış bütün adamları yakalamışlardı. Barışta Mercanın yanına gelerek elindeki silahı alarak etkisiz hale getirmişti.

 

Bense daha fazla direnemedim. Sırtımdaki acı, vücudumdaki acılara daha fazla dayanamadım dizlerimin üzerine inleyerek çöktüm. Asafsa çoktan yanıma ulaşmış beni tutmuştu.

 

"Elif Elif iyi misin?"

 

Bedenimi tamamen kucağına çekerken başımı göğsüne yasladı.

 

"Asaf çok yoruldum. Sadece uyumak istiyorum. Biraz olsun dinlenmek istiyorum."

 

Yorgun çıkan sesimle başımı göğsüne iyice yaslarken gözlerimi kapadım.

 

"Bitti herşey savaşı biz kazandık. Zorda olsa biz kazandık. Bu yolda en çok acı çeken sen oldun şimdi dinlenme zamanı. Şimdi mutlu olma zamanı."

 

"Savaş bitti Mercan cezasını buldu. Ama ya biz? Bizim aramızdaki savaş? Hayatın aramıza koyduğu engeller. O engelleri artık aşamam ben. Yoruldum Asaf. Seni beklemekten senin aşkından emin olmaktan yoruldum. Beni hatırlamatıkça dahada tükendim. Tek istediğim beni hatırlamandı ama olmadı. Sana dedim ki gelme eğer gelirsen affetmem dedim. Sana beni seçme dedim sadece kızını düşün dedim. Ama sen! Benim hiç dinlemedin. En başından belli beni dinlemedin."

 

Yorgundum ama dudaklarım kalbim benden izinsiz konuşuyordu artık.Onun elleri dudaklarımı bulurken susmak zorunda kalmıştım.

 

"Biliyorum seni çok yordum. Biliyorum seni tükettim ama ben seni hatırladım Elif. Beni hatırla dedin hatırladım fakat çok geç kaldım. Affet beni demeyeceğim. Çünkü buna hakkım yok. Seni bu savaşa sürüklemeye hakkım yok. Sen sadece iyi ol bu bana yeter. Sen sadece iyi ol."

 

İyi olmak bu kelimeyi uzun zaman önce unutmuştum. Ben artık nasıl iyi olabilirdim orası meçhuldu.

 

Bedenimde buna katılmış karanlığa doğru çekilmiştim. Onun kucağında son kez kokusunu alarak gözlerim sonsuzluğa doğru gitmişti.

 

Tekrar gözlerimi açtığımda ise hastane odasındaydım. Yanı başımda Can ifadesizce bana bakıyordu.

 

"Ne oldu bana?"

 

Can cevap vermeden koridordan gelen sesle bakışlarım oraya kaydı. Kapı açıktı sanki bilerek açık bırakılmış bana iyilik yapar gibiydi. Çünkü onu görmüştüm. Elleri kelepçeli iki asker kolundan tutarak götürüyorlardı. Beni gördüğün an duraksadı. Askerler yürüsün diye çekiştirirken o direndi. Gözlerime son kez bakmak için direndi.

 

Gözyaşları içinde bal rengi gözlerine bakarken o acıyla tebessüm etti.

 

Buda demek oluyordu ki ben senden gidiyorum Elif artık üzülme. Artık benim için gözyaşı dökme. Ama ben ağlıyordum hemde hıçkırarak. Yine ağlıyordum o ağlama diyordu.

 

Ben seni hatırladım Elif. Ben maviş gözlü karımı hatırladım fakat benden geriye eski Asaf kalmadı. Bundan sonra benden eski Asaf olmaz. Ancak sana acı veren Asaf olur dedi ve gitti. Hiç konuşmadan son bakışıyla veda ederek gitti.

 

 

Bölüm : 30.07.2025 01:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...