24. Bölüm

Senin için herşey yapmışım

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

O yorgunlukla gideceğimiz yere kadar uyudum. Taki Asaf uyandırana kadar.

 

"Demek burada yapıyorsunuz toplantıları."

 

Ben zile basarken o etrafı inceliyordu. Sanırım bir evde toplantı yaptığımızı tahmin edememişti. Kapıyı ise Bayram açmıştı. Asaf onu gördüğü an suratı düşmüş ağzının içinde birşeyler mırıldanmıştı. Bayramda aynı tepkiyi verince gözlerimi büyüttüm.

 

"Merhaba Bayram!"

 

Bayramın bakışları bana dönünce yüzü birden aydınlandı.

 

"Hoşgeldiniz buyrun geçin içeri."

 

Önden ben arkadan Asaf içeri geçtiğimizde bizim bütün ekibin burada olduğunu gördüm.

 

"Hoşgeldiniz çocuklar!"

 

Hasan abi bizi gülümseyerek karşılarken Ali ve Barış tam tersiydi. Buraya gelmeden önce onlara mesaj atmış Asafında benimle birlikte geleceğini yazmıştım. Bu tepkilerine sanırım Asafa karşıydı.

 

Biz koltuğa otururken onlar pür dikkat bize bakıyorlardı.

 

"Asaf bizimle burada olman gerçekten güzel. Sonunda doğru yolu buldun."

 

"Ben zaten hep doğru yoldaymışım fakat bazı nedenler beni bu hale getirdi."

 

Asafın kızgınlıkla çıkan sesini işitince bu toplantının kolay geçmeyeceğini anlamıştım.

 

"Elif kızım geçmiş olsun çok büyük tehlike atlatmışsın."

 

Hasan abinin direk konuya girmesi güzel olmuştu.

"Çok büyük tehlike atlattım. Ölümden döndüm Fatih baba Asuman anne ölümden döndü. Peki siz ne yaptınız komserim."

 

Ona komserim diye seslenince kaşları havalanmış bu çıkışıma şaşırmıştı.

 

"Konuşmandan anladığım kadarıyla bize kızgınsın haklısın. Koruyamadık seni. Bu yüzden gerekli kişileri cezalandırdım merak etme!"

 

Bu kişiler Ali ve Bayramdı. Bakışlarım ikisini bulurken omuzlarını silkeleyip önemli bir şey değil mesajı veriyorlardı sanırım. Ama onlar için üzülmeyecektim.

 

"Beni bilerek tehlikeye attınız ama. Ben size o ismi nasıl duyduğumu Metinin benden şüphelendiğini söyledim ama siz umursamadınız. Direk o adamı alarak benide ortaya attınız."

 

"Olması gereken oydu. Eğer biz o adamı almasaydık yurt dışına kaçacaktı. "

 

Hasan abinin sesi gittikçe ciddileşirken bende oturduğum yerden ayağa kalktım.

 

"Bu dosya sizin için önemli olduğu kadar benim içinde önemli ama insan canı daha kıymetli. Beni geçtim Fatih babanında canı tehlikeye girdi farkındamısınız."

 

"Elif biliyorum seni koruyamadık ama o adamı almak zorundaydık."

 

Çok bilmiş Barış nihayet konuşmuştu fakat dönüp ona cevap vermedim. Hasan abinin tam karşısına geçip gözlerinin içine baktım.

 

"Komserim benim aklıma ne geliyor biliyor musunuz? Sizinde Metinle bir derdiniz olduğu. O yüzden profesyonel davranamıyorsunuz. Onu bir an önce yakalayıp hapse atmak istiyorsunuz o yüzden böylesiniz. Beni bile yem edecek kadar."

 

"Ben seni yem etmedim Elif!"

 

"Ama koruyamadınız. Onun bir şey yapacağını bildiğiniz halde beni koruyan sadece iki polis vardı. Daha çok olması gerekirken. Komserim sizin Metinle derdiniz nedir?"

 

"Elif çok oluyorsun ama!"

 

Barışın öfke dolu sesi odada yankılanırken Hasan abi ona dönüp baktı.

 

"Siz karışmayın."

 

O andan sonra ortamda büyük bir sessizlik oluştu. Kimseden ses çıkmadı. Asıl merak ettiğim kişi ise Asaftı ama dönüp bakmadım.

 

"Elif seni ilk gördüğüm anda anlamıştım çok zeki olduğunu. Bunuda kanıtladın. Haklısın Metinle ayrı bir hesabım var. Senin nasıl hesabın varsa benimde var."

 

Merakla nedir diye sordum.

 

"Ailemin kanı. Ailemin intikamı."

 

İşte bunu beklemiyordum.

 

"Nasıl yani?"

 

Hasan abinin gözleri dolmuş bakışlarını yere indirmişti

 

"Asafın bulunduğu uçakta benimde ailem vardı. Karım ve kızım. Ama ben senin gibi şanslı olamadım. Senin kocan yaşarken benim ailem gerçekten öldü. Asafın yaşadığını duyduğum an ne yaptım biliyor musun? Karımın ve kızımın mezarını açtırıp dna testi yaptırdım. Onlar mı değil mi? Çünkü bir umut doğmuştu. Acaba dedim benim ailemde yaşıyor mu? Ama o umutlarım soldu. Senin gibi şanslı olamadım. "

 

Duyduklarımla büyük şaşkınlık yaşarken ne diyeceğimi bilemedim. Adımlarım geri geri gitmiş tekrar koltuğa oturmuştum.

 

"Biliyorum profesyonel davranmıyorum biliyorum çok hata yapıyorum ama beni en çok sen anlarsın Elif!"

 

Hasan abi öyle söyleyince yanımdaki adama baktım. Gerçekten ne olursa olsun şanslıydım. O yaşıyordu yıllar geçsede bizi unutsada yaşıyordu.

 

"Biliyorum özrüm senin yaşadıklarını telafi etmeyecek ama gerçekten özür dilerim. Seni koruyamadığım için. Ama söz bundan sonra kılına bile zarar gelmeyecek. Seni aileni Asafı koruyacağız."

 

Hasan abinin bu sözüne inanıyordum. Çünkü oda yara almıştı çünkü onunda kayıpları vardı.

 

"O adam bir şeyler söyledimi itiraf etti mi?"

 

Daha fazla canımız yanmasın diye direk konuyu değiştirdim. Çünkü yeterince yanıyordu.

 

"Adam uçak saldırsının kendisinin yaptığını itiraf etti. Ama Metini ele vermedi. Güya şirkete birini sokmuş herşeyi o halletmiş Metinin hiç bir suçu yokmuş."

 

"Son zamanlarda yeni birini işi almadık. Yalan söylüyor."

 

Asaf Barışa cevap verirken benim bakışlar Hasan abideydi. Oda sandalyeye oturmuş Barışla Asafa bakıyordu.

 

"Ondan bir şey çıkmadı ama Asafın verdiği adreste bir şeyler çıktı değil mi?"

 

Sorum Hasan abiyeydi.

 

"Evet silah kaçakçılığı yaptığını artık inkar edemez kapatamazda. Bu onun için büyük darbe oldu. En çok para kazandığı yeri bastık ve bütün kanıtlarda onun şirketine ait. "

 

Derin oh çekip gözlerimi kapatıp açtım.

 

"O zaman tutukladınız değil mi Metini?"

 

Benim soruma kimseden ses çıkmazken hepsinin yüzüne baktım.

 

"Ne oldu neden cevap vermiyorsunuz?"

 

"Cevap veremiyorlar çünkü Metin çoktan kaçtı."

 

Onların yerine Asaf cevap verince bakışlarım ona kaydı.

 

"Kaçmış olamaz değil mi? Hem nasıl kaçar?"

 

"Her zaman bizden bir adım önde. O yüzden yakalayamadık. Kaçtı herif Asafın itiraf edeceğini bir şekilde tahmin etti önce davrandı."

 

Hasan abi sorumu cevaplarken korku içinde ona baktım.

 

"Şimdi daha kötü olacak. Bize zarar verecek. Asafa, bana, aileme. Bırakmaz peşimizi o. Bizi öldürünceye kadar durmaz."

 

Artık sinirlerim bozulmuştu. Korku içinde konuşurken Asaf yanımdan kalkıp dizlerimin önünde diz çöküp ellerimden tuttu.

 

"Şişt korkmak yok tamam mı? Ben varken sana bir şey yapmasına izin verir miyim Elif!"

 

Ellerine sıkıca tutunurken başımı sağa sola salladım.

 

"Ya sana bir şey yaparsa, ben kendimden geçtim ya bir kez daha seni benden alırlarsa. Ya Periyi bulursa?"

 

Benim korkum kendim için değildi. Ben kendimden geçeli çok olmuştu.

 

"Kimseye bir şey yapamayacak. Periyide asla bulamaz. İzin vermem anlıyor musun size zarar vermesine."

 

Asaf izin vermezdi ama karşımızdaki adam çok kötüydü. Onunla baş edebilmek çok zordu. Bu savaş öyle noktaya doğru gidiyorduki kim sağ çıkacaktı bilmiyordum.

 

"Elif kızım bizde buradayız. Sizi korumaları için polis sayısını arttırdık. Şuan hastanede dışarıda sizi koruyan çok polis var. O adam bir daha yaklaşamaz size. "

 

Hasan abiye artık güveniyordum bizi korumak için elinden geleni yapacaktı.

 

'Şimdi hadi herkes dinlesin bu gece buradasınız. "

 

Asaf ellerimi bırakıp ayağa kalktı. Hasan abinin yanına doğru ilerledi.

 

"Eski Asafın yaptıklarını öğrenmek istiyorum. Nasıl iş birliği yaptığımı, nelere engel olduğumu bilmek istiyorum."

 

"Barış sana bir dosya getirecek onda herşey var. O dosyayı incele sonra yanıma gel. Hadi şimdi herkes odasına. Bayram Elif ve Asaf'a odalarını göster."

 

Bayram başını sallayarak bize baktı. Oturduğum yerden kalkıp ona doğru ilerledim. Asafda arkamdan. Bayram bana bakarken cebinden bir şey düşürdü. Gözlerim düşen şeye bakınca bir an durakladım. Bir köstekli saatti. Hemde çok tanıdık bir saat. Bayram bir bana bakıp birde yerdeki saate bakınca birden telaşa kapıldı. Hemen yere eğilip saati alıp cebine attı.

 

'O saati nerden aldın?"

 

"Seni ilgilendirmez."

 

Tam tekrar soracaktım ki Asafın elimden tutmasıyla ona doğru döndüm.

 

"Bencede bizi ilgilendirmez. Hadi gidelim."

 

Elimden çekiştirmesiyle peşinden gitmek zorunda kaldım ama bakışlarım Bayramdan hiç ayrılmadı. Oda bana bakarken arkamızdan geldi. Odalarımızı gösterip gözlerime hiç bakmadan direk yanımızdan ayrıldı. Ben o saatin şokunu yaşarken Asaf ise başka dertteydi.

 

"Anlamıyorum ki ondan başka polis yok mu niye sürekli o peşimizde?"

 

"Asaf bir susar mısın? Bütün derdimiz bu mu yani?"

 

Asaf sert çıkışımla bir daha konuşmadı. Son kez gözlerine bakıp odamın kapısını açıp içeri geçtim. Kapıyıda yüzüne kapadım. Kendimi yatağın üzerine atıp az önce yaşananları düşünmeye başladım. Belkide tesadüftü o saatte benziyordu. Yoksa Bayramda ne işi vardı?

 

Bu konu üzerine daha fazla düşünmek istemiyordum. Sadece tesadüf olduğuna kendime inandırıp yattığım yerden kalktım. Yatağın üzerindeki pijamaları görünce bir oh çektim. Çünkü yanımda hiç kıyafet yoktu. Ellerim üzerimdeki gömleğin düğmeleri buldu ve tek tek çözmeye başladım. Üzerimde çıkarttığım an kapının ani açılmasıyla telaşa kapılarak kollarımla önümü kapadım.

 

"Hop ne oluyor?" Diye söylenip önüme döndümki Asafı gördüm.

 

"Senin benim odamda ne işin var?"

 

Asafın gözleri vücudumda oyalanınca boğazımı temizleyerek uyarıda bulundum.

 

"Asaf bir şey mi oldu cevap versene?"

 

Asafın nihayet bakışları gözlerimi buldu ama yine durakladı.

 

"Şey oldu ben şey için geldim."

 

Onun takıldığını görünce gülümsemeden edemedim. Bu halini özlemiştim. Benim kollar hala önümde siper olurken bir anda neden utandığımı düşündüm. Üzerimde siyah bir atlet vardı çıplak değildim sonuçta. Öyle düşünerek yavaşça kollarımı indirdim. O her hareketimi incelerken artık sinirlenmeye başlamıştım.

 

"Aaa çeker misin artık gözlerini!"

 

Sırtımı dönüp yatağımın üzerindeki gömleğimi tekrar alıp üzerime geçirecektim ama ardımdan onun sesini işitmemle duraksadım.

 

"Dur giyme onu."

 

Hayırdır inşallah!Başımı çevirip yüzüne baktım.

 

"Neden?"

 

Bakışları sırtımda oyalanınca neden olduğunu anlamıştım. Ankakuşu...

 

"Ama böyle duramam ki şey olmaz."

 

Evet şeyler banada bulaşmıştı.

 

Yavaş yavaş bana doğru ilerlemeye başlayınca sırtımı ona doğru dönüp geri geri gitmeye çalıştım fakat gidemedim. Zaten son durağım yataktı.

 

"Sen niye geliyorsun öyle ya?"

 

"Elif!"

 

İsmimi öyle içten söylemişti ki içim eridi.

 

"Efendim!"

 

"Elif izin verir misin bir kez daha dokunabilir miyim?"

 

"Nereme?"

 

Ben ne demiştim öyle? Elimi hemen dudaklarıma götürüp bir fiske vurdum. Asaf bu halime gülerken nihayet adımları karşımda durdu.

 

"Dövmene dokunabilir miyim?"

 

"Dokunupta ne yapacaksın?"

 

Biraz daha yaklaşıp mavilerime odaklandı.

 

"Bilmiyorum ama içimden dokunmak geliyor. Bu dövmenin bir anlamı var mı yani bizimle ilgili?"

 

Başımı evet anlamında salladım.

 

"Anlatır mısın?"

 

"Anlatırım."

 

Ona hikayeyi anlatmak için yatağın üzerine oturdum. Oda yanıma oturdu.

 

"İlk ailemle ilgili gerçekleri öğrenince bana ankakuşu demiştin. Küllerinden doğan herşeye rağmen yaşama umudunu yitirmeyen birisin demiştin. Aslında ankakuşu olmayı sevmiştim. Babam bana Elif ismini koyarken sen ankakuşu demiştin Sonra aklıma bir şey geldi dövme yaptırmak. Sana söyleyince biraz bekle yaptırırız dedin öylece kaldı. Bekledimde ve bir gün karşıma çıkıp hadi dövme yaptırmaya gidelim dedin. Gittik bu dövmeyide sen yaptın."

 

"Ben mi yaptım?"

 

"Evet sen yaptın benim için özel eğitim almışsın sırf benim için düşünebiliyor musun? Hangi ara öğrendin hiç haberim yoktu. Ben şok yaşarken sen o dövmeyi gerçekten sırtıma yaptın."

 

Ben konuştukça Asaf şaşırdı. Oda beklemiyordu bunu.

 

"Vay ben neymişim? Ne yeteneklerim varmış üstelik senin için yapmayacağım hiç bir şeyde yokmuş."

 

Gerçekten öyleydi benim için herşeyi yapmıştı.

 

"Şimdi yapmaya çalışsam yapabilir miyim acaba?"

 

Gülümseyerek karşılık verdim.

"Bence yaparsın."

 

"Peki ailen Elif sana ne yaptılar?"

 

Asafın sorduğu soruyla gülen yüzüm birden soldu.Çünkü hep kaçmak istediğim hayat hikayemdi.

 

"Annem başka adam için bizi terketti. Babam o gittikten sonra çok değişti ve bir kızı olduğunu unuttu."

 

Üstü kapalı açıklamamdan sonra bakışlarımı ondan çekip yere indirdim.

 

"Şimdi dövmene dokunabilir miyim?"

 

Aslında bu dokunma konusu unuttu sanmıştım ama unutmamıştı. Ona cevap vermeden yavaşça sırtımı dönüp izin verdim.

 

"Çok güzel! Çok yakışmış sana!"

 

"Ee yapan kim?"

 

Üstümdeki gerginliği atmam için şakaya vuruyordum ama olmuyordu. Ben neden böyle çekinmiştim anlamış değildim. O benim bir zamanlar kocamdı. Düşüncelere dalarken bir anda sırtımdaki dokunuşla ürperdim. Parmakları sonunda dövmemi bulmuş yavaşça dokunuyordu.

 

"Gün geçtikçe seni ne kadar çok sevdiğimi anlıyorum. Bunu hissedebiliyorum. Elif ben seni çok sevmişim. "

 

Sesim çıkmadı. Öyle demek istedim ama söyleyemedim. Sıcak nefeside sırtıma vurunca ne kadar yakın olduğumuzu anlamıştım. Kalbim hızlı atarken nefesim kesildi.

 

"Ben seni çok sevmişim."

 

O hala orda takılınca kalpten gitmemek için önüme dönerek aramızdaki teması kestim ama burun buruna gelince yaptığımın yanlış olduğunu anladım.

 

"Asaf sen neden gelmiştin?"

 

Bence sorulacak en doğru soruydu. O benim yüzümü incelerken galiba saçmalıyordum. Bir anda bakışları dudaklarıma takılı kalınca sertçe yutkundum.

 

"Elif!"

 

"Efendim!"

 

Bir fısıltı gibi çıkan sesimiz hızlı nefes alışverişlerimiz biribirmize karışırken yüzünü biraz daha eğerek dudaklarıma doğru yöneldi. Kalbim daha hızlı atarken gözlerimi kapatıp açtım. Yaklaştı yaklaştı tam dudaklarımız değecekken elimi dudaklarına kapadım.

 

Acı çeker gibi fısıldadım; "Asaf yapamam! Olmaz anlıyor musun beni?"

 

O beni hiç duymuyordu, dudaklarına kapanan parmaklarıma tek tek öpücükler kondurmaya başladı. En son avuç içime uzun bir öpücük kondurdu. Elimi çekmek istedim ama yapamadım. Sol gözümden bir yaş akarken derin nefes alıp verdim.

"İzin versen olmaz mı?"

 

Başımı çaresizce salladım. Olmazdı

yapamazdım. O dudaklar başka birine dokunmuşken kalbim olmaz diyordu. Sarılırdım kokusunu içime çekerdim hatta o elini tutardım ama dudaklarına haram dokunmuştu. O kadının...Kendi iç sesim bile devamını getiremiyordu.

Elimi dudaklarından çekip bacaklarımın üstüne koydum. Yüzünü yüzüme tekrar yaklaştırıp alnını alnıma yasladı. Birde derinden o iç çekti. Gözlerini kapatıp öylece durdu. O gözlerini kapatınca bende kapattım.

 

"Ben seni nasıl böyle sevebilirim? Böyle aşk gerçekten var mı?"

 

"Varki sevdin. Varki sevdim."

 

"Hala beni sevebiliyor musun? Sana yaptıklarımdan sonra."

 

"Sevmesem yanında durur muyum? Sevmesem savaşır mıyım?"

 

Sözlerimden sonra Asaftan cevap gelmedi. Bir dakika boyunca öyle durduk. Pes eden ise o oldu. Alnını alnımdan çekti. Yavaşça ayağa kalkıp mavilerime baktı.

 

"İyi geceler deniz gözlüm!" Dedi ve çekip gitti. Arkasından boş boş kapıya baktım. İkimizinde çaresiz haline. Bu çaresizliğe çözüm bulamadım ve bende odadan çıkıp mutfağa geçtim. Mutfağa geçtiğimde ise Bayramı masada yemek yerken gördüm.

 

"Afiyet olsun biraz geç değil mi?"

 

Önce ne söylediğimi anlamadı, gözlerimle elindeki ekmek arasını işaret edince jetonu düşmüştü.

 

"Akşam yemeği yiyemedim ondan bu saatte kaldı."

 

Anladım dercesine başımı sallayıp masadaki sürahiyi uzandım, kendime su doldururken bakışlarım ondaydı. Bir şey arıyordum. O şey neydi bilmiyordum ama arıyordum.

 

"O köstekli saati nereden aldın?"

 

Sorumla kaşlarını çatarken bu hali bile tanıdık gelmeye başlamıştı.

 

"Sana cevap vermek zorundamıyım?"

 

"Sen ne zaman bu kadar kaba oldun?"

 

Elindeki son lokmayı alıp ağzına attı, peçeteyle ağzını silip ayağa kalkarak tam karşıma geçti.

 

"Çok meraklısın Elif ve bazende çok dik konuşuyorsun haklı olsan bile çok sertsin. Şimdi ben yapınca mı sorun oldu? Üstelik kendimle ilgili konuşmayı hiç sevmem."

 

Sırtını bana dönüp cevap hakkı bile tanımadan benden uzaklaştı. O anda bakışlarım ensesindeki lekeye odaklandı . Kırmızı büyük sayılacak kadar bir doğum lekesiydi. O lekeyi yıllar önce gördüğümü anımsayınca elimdeki bardak yere düşmüş paramparça olmuştu.

 

Bölüm : 03.05.2025 02:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...